Suriye’de Arap aşiretlerini kendi safına çekme mücadelesi kızışıyor

Deyrizor’daki bir Arap aşiret şeyhi SDG lideri Mazlum Abdi’ye aba hediye etti
Deyrizor’daki bir Arap aşiret şeyhi SDG lideri Mazlum Abdi’ye aba hediye etti
TT

Suriye’de Arap aşiretlerini kendi safına çekme mücadelesi kızışıyor

Deyrizor’daki bir Arap aşiret şeyhi SDG lideri Mazlum Abdi’ye aba hediye etti
Deyrizor’daki bir Arap aşiret şeyhi SDG lideri Mazlum Abdi’ye aba hediye etti

2019’un ortalarında bölgesel ve uluslararası aktörler arasında başlayan Suriye’nin kuzeydoğusundaki Arap aşiretlerini kendi safına çekme mücadelesi, son günlerde giderek kızışıyor. Taraflar bu sefer Akidat aşiretinin ‘silahını ve kalbini’ kazanmaya odaklanmış durumda.

Mücadelenin kısa tarihi
ABD liderliğindeki uluslararası koalisyon güçleri tarafından desteklenen Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Mart 2019’da DEAŞ’ın Suriye’deki son toprak parçası olan Bağuz kasabasını ele geçirdi. Deyrizora bağlı Bağuz’un kontrol altına alınmasından birkaç hafta sonra Fırat’ın doğusunda protestolar patlak verdi.
Bölge sakinleri “altyapı hizmetlerinin iyileştirilmesi, bölgedeki doğal kaynaklardan elde edilen gelirlerin paylaşımı ve petrolün Suriye rejiminin denetimindeki bölgelere ihracının durdurulması” talepleriyle gösteriler düzenledi. SDG, Suriye topraklarının üçte birini (185 bin kilometre kare) kontrol ediyor. Suriye petrolünün yüzde 90’ı, doğalgaz rezervlerinin yarısı ve ülkenin en büyük üç barajı SDG denetimindeki bölgelerde bulunuyor.
Suriye sahasındaki etkili aktörler, çatışmaların gidişatını etkilemek ve bölgede söz sahibi olmak için Arap aşiretlerini kendi tarafına çekme mücadelesine girdi. Sonuç olarak, SDG müttefiki aşiretler, Ankara müttefiki aşiretler ve Şam rejimi ile yeniden ilişki kurulmasını savunun aşiretler olmak üzere üç grup aşiret ortaya çıktı. Bu süreçte Tahran da Suriyeli gençleri milis gruplarına dahil ederek kendi gündemlerini uygulamaya çalışıyordu.
2017’de kurulan Cezire ve Fırat Bölgesi Arap Meclisi, Bağuz’un kontrol altına alınmasının ardından SDG’nin uygulamalarına tepki olarak Deyrizor’da başlayan protestolara destek verdiğini ilan etti. Kürt yöneticiler ise tepkilere yanıt olarak kontrol ettiği toprakların bölge halkı tarafından yönetildiğini savundu. Kürt yöneticilerinden biri, çıkan olaylar üzerine Deyrizor Askeri Meclis Başkanı Ahmed Ebu Hewla’nın Akidat aşiretine mensup olduğuna dikkat çekerek, bölgede daha birçok makamın başında bölgenin evlatları bulunduğunu ifade etmişti.
Diğer taraftan Ankara, Aralık 2018’de kontrolündeki Azez kentinde, Suriye Kabileler ve Aşiretler Meclisi’nin kuruluşunu ilan ettiği konferansı düzenlemesine izin vererek, Meclis’i desteklediğini göstermiş oldu. Suriye Kabileler ve Aşiretler Meclisi daha sonraki süreçte Ankara’nın Suriye’deki operasyonlarına destek açıklamalarında bulunmuştu. Hatta Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yardımcılarından Fuat Oktay, Suriye Kabileler ve Aşiretler Meclisi üyelerinden oluşan bir heyeti Ankara’da ağırlamıştı.
Üçüncü grupta yer alan ve rejimle yeniden ilişki kurma taraftarı olan aşiretler ise Şam’a yakınlığıyla bilinen iş insanı Hussam el-Katırcı’nın desteğiyle Deyri Zor’da konferans düzenledi. İran’ın Deyrizor kırsalında, özellikle de Elbukemal ilçesinde binlerce Suriyeli genci silah altına alarak kendi milis gruplarına dahil ettiği bir süreçte, Katırcı söz konusu aşiretlere 5 bin savaşçı verme sözü verdi. İran’a bağlı Bakır Tugayı, daha önceki açıklamasında, Suriye topraklarından yabancı güçleri çıkarmak hedefiyle Halk Aşiretleri Direniş Birlikleri’nin kurulduğunu duyurmuştu.

Yeni faktörler
Son dönemde yaşanan irili ufaklı gelişmelerle birlikte gözler Suriye’nin kuzeydoğusuna çevrildi.
Söz konusu gelişmelere göz atılacak olunursa:
1- ABD Başkanı Donald Trump, 2019 Kasım ayında yapılan ara seçimlerde kazanma ihtimalinin azaldığında şüphe etmesi üzerine Ekim ayında bir açıklama yaparak, Suriye’den çekilme sinyali verdi. Ancak seçim sonrasında bazı Amerikan askerlerinin Fırat’ın doğusunda kalmaya devam edeceğini belirtti.
2- İsrail, Deyrizor kırsalındaki Elbukemal ilçesinde konuşlu İran mevzilerine yönelik hava saldırılarını sürdürdü.
3- Rus güçleri, Irak-Suriye sınırının Suriye tarafındaki Simelka Sınır Kapısı’na ulaşma denemelerinde bulunarak, ABD güçlerinin Suriye’de kalmaya devam etmesi konusundaki kararlığını birçok kez test etti.
Suriye’nin kuzeydoğu bölgelerinde ise ABD ve Fransa’nın teşvikleri sonucunda, Suriye Kürt Ulusal Konseyi(ENKS) ile PYD Hewler Anlaşması’na bağlı kalma noktasında ön uzlaşı sağlayarak aralarındaki derin ihtilafları çözdüler. Diğer bir gelişme ise Kürt, Arap ve Asuri (Süryani) siyasi bloklarınnın Barış ve Özgürlük Cephesi’ni kurduklarını ilan etmesiydi.
ENKS, Suriye'nin Yarını Hareketi, Süryani Demokratik Birliği (ADO) ve Ahmet Carba liderliğindeki Cezire ve Fırat Bölgesi Arap Meclisi oluşumları, Temmuz sonunda Kamışlı’da Barış ve Özgürlük Cephesi’ni kurduklarını duyurdu. Cephe’nin kuruluşunda yer alan oluşumların yetkilileri, Cephe’yi oluşumlar arasındaki işbirliği ve kardeşliği pekiştirmek için kurduklarını, SDG’nin Cephe’de rolü bulunduğunu ancak bölgede hegemonya kurmasının mümkün olmadığını belirtti. Şarku’l Avsat’a konuşan bir Cephe yetkilisi, ABD’li yetkililerin Cephe’nin kurulmasını memnuniyetle karşıladığını, bölgenin kurtarılmasına katkı sunacak böyle inisiyatifleri desteklediğini vurguladıklarını söyledi.
Bunların yanı sıra ABD’de Cumhuriyetçi Senetör Lindsey Graham ve Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun geçtiğimiz günlerde ABD merkezli Delta Crescent Energy LLC adlı şirketin, Suriye'nin kuzeydoğusunda petrol çıkarmak, işlemek ve ticaretini yapmak üzere SDG ile yaptığı sözleşmeye destek vermesi de yaşanan gelişmeler arasında gösterilebilir. Nitekim Graham ve Pompeo’nun destek açıklaması, ABD’nin Suriye’deki Özerk Yönetimi hukuki olarak tanıdığı yorumlarına da kapı aralamıştı.
Öte yandan Suriye’nin kuzeydoğusundaki Arap aşiret şeyhleri ve liderlerine yönelik son günlerde gerçekleştirilen suikastlar dikkat çekti. Bu çerçevede son olarak El-Akidat aşiretli lideri reisi Şeyh Matşar el-Hafal silahlı saldırı sonucu hayatını kaybederken, Şeyh İbrahim el-Hafal yaralandı. SDG Genel Komutanı Mazlum Abdi, olayın akabinde bölgedeki aşiret şeyhleri ve liderleri ile toplantı düzenledi.

Aşiretler arası kutuplaşmanın fitili ateşlendi
Suriye Özerk Yönetim ve SDG, ABD’li şirketin imzaladığı petrol sözleşmesinin ardından sessizliğini korurken, Ankara-Şam-Tahran hattından yapılan resmi açıklamalarla sözleşmeye tepki gösterildi. Üç ülkenin açıklama metinlerindeki ortak vurgu “Suriye egemenliğinin ihlali” ve “Suriye kaynaklarının çalınması” oldu.
Bir taraftan petrol sözleşmesi yapılması diğer taraftan El-Akidat reisinin öldürülmesi, bölgesel ve uluslararası aktörlerin desteklediği aşiretler arasındaki kutuplaşmanın fitilini ateşledi.
SDG, suikastlarla ilgili kendisine yöneltilen suçlamaları kabul etmezken, söz konusu cinayetlerin arkasında Suriye rejiminin olabileceğinin sinyalini verdi. SDG cinayetlerin ardından bölgede evlere düzenlediği baskınlarda ‘bazı kişilerin gözaltına alındığını ve soruşturmaya alındıklarını’ duyurdu. SDG yetkilileri, Deyrizor Askeri Meclis Başkanı Ahmed Ebu Hewla ile Özerk Yönetim Başkan Yardımcısı Riyad el-Hafal’in de El-Akidat aşiretinin bir mensubu olduğuna işaret ederek, bölge evlatlarının yönetimde yer aldığının altını çizdi.
Rakka kentindeki aşiret şeyhi ve liderleri geçtiğimiz günlerde ortak bildiri yayımladı. Suriye rejimi ve İranlı güçlerin politikalarının kesin bir dille reddedildiğinin altı çizilen bildiride, aşiret reisini silahlı saldırılarda kaybeden Akidat aşiretine destek mesajı verildi. Bildiride ayrıca Rakka’daki aşiretlerin SDG’ye ‘mutlak destek’ vurgusu dikkat çekti.
El-Akidat El-Zebidiyye Aşireti isimli grup ise önceki gün yaptığı açıklamada, Bölgenin Kurtarılması İçin Askeri Meclis kurduğunu ilan etti. Açıklamada, “Beşşar Esed liderliğinde teröre karşı yürütülen savaşa destek veren Suriye’nin dostlarına selam olsun” ifadeleri kullanılırken, “Suriye Arap Ordusunun kahramanlıklarına” övgüde bulunuldu. El-Akidat Aşireti isimli bir başka grup ise yayımladığı bildiride, “Türkiye halkına, hükümetine ve yönetimine Suriye halkına verdiği desteklerden dolayı teşekkür ediyoruz” ifadelerine yer verdi. Açıklamada ayrıca “ABD liderliğindeki uluslararası koalisyonun SDG’ye verdiği desteğin durdurulması ve bölgenin asıl sahiplerine teslim edilmesi” talepleri dile getirilerek, bölgedeki demografik değişim reddedildi.
Barış ve Özgürlük Cephesi’nde yer alan Suriye'nin Yarını Hareketi’nin müttefiki olan Cezire ve Fırat Bölgesi Arap Meclisi, El-Akidat reisinin hayatını kaybettiği saldırının hemen ardından kınama mesajı yayınladı. Ancak bu çerçevede en dikkat çekici açıklama, suikast saldırısından yaralı kurtulan El-Akidat El-Zebidiyye Şeyhi İbrahim el-Hafal’dan geldi. Hafal, dün yayınladığı yazılı açıklamada, bölgede yaşanan gelişmelerden tümüyle ABD liderliğindeki uluslararası koalisyon güçlerinin sorumlu olduğunu ifade etti. Hafal, uluslararası koalisyondan “bölgeyi asıl sahiplerine teslim etmesini ve Arap oluşumların tüm sorumluluğu üstlenmesini” talep etti. Hafal ayrıca El-Akidat reisi Şeyh Matşar el-Hafal’ın faillerinin en geç 1 ay içinde bulunarak adalete teslim edilmesi çağrısında bulundu.



Trump’ın açıklaması ateşkesi tehlikeye mi attı? 17. Maddeyle Gazze'de fiili bölünme ihtimali masada mı?

Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)
Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)
TT

Trump’ın açıklaması ateşkesi tehlikeye mi attı? 17. Maddeyle Gazze'de fiili bölünme ihtimali masada mı?

Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)
Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump’ın, Gazze’deki ateşkes anlaşmasının “ikinci aşamasının değiştirileceği” yönündeki kısa ve belirsiz açıklaması, bu değişikliğin ne anlama geldiğine ilişkin soruları gündeme taşıdı.

Uzmanlara göre Trump’ın işaret ettiği değişiklik, anlaşmanın uygulanma biçiminde bir revizyon anlamına geliyor. Buna göre, İsrail’in hâlihazırda yüzde 55’ini kontrol ettiği Gazze’den çekilmesi ve Hamas’ın silahsızlandırılmasına geçilmesi yerine, 17. maddenin devreye alınması söz konusu olabilir. Bu madde, barış planının taraflardan biri kabul etmese bile tek taraflı olarak ilerletilmesine imkân tanıyor.

10 Ekim’de yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasındaki 17. madde, Hamas’ın öneriyi geciktirmesi veya reddetmesi halinde, “yardımların genişletilmesi dahil, planın belirtilen unsurlarının, İsrail ordusunun terörden arındırılmış olarak uluslararası istikrar gücüne devrettiği bölgelerde uygulanacağını” düzenliyor.

Geçen ekim ayında Hamas ile İsrail arasında imzalanan “barış belgesi” sadece birinci aşamayla ilgili maddeleri içeriyordu. Bu aşama; ilk ateşkes, İsrail güçlerinin geri çekilmesi, esir takası ve insani yardım girişlerinin kolaylaştırılmasını kapsıyor. Ancak savaş sonrası Gazze’nin yönetimine ilişkin “ikinci aşama” konusunda resmî bir mutabakat sağlanmış değil.

Perşembe günü yaptığı açıklamada Trump, planın ikinci aşamasının “çok yakında değiştirileceğini” söyledi. Açıklama, sürecin tıkanması ve sahadaki ilerlemenin sınırlı kalması nedeniyle endişelerin arttığı bir döneme denk geldi; ancak Trump değişikliğin içeriğine dair ayrıntı vermedi.

Görsel kaldırıldı.
Filistinli bir kadın, İsrail'in Han Yunus'ta düzenlediği bir baskın sonucu akrabalarından birinin öldürülmesine tepki gösteriyor (AFP)

Ahram Siyaset ve Strateji Merkezi İsrail Çalışmaları uzmanı Dr. Said Okaşa, (Saeed Okasha) Trump’ın sözünü ettiği değişikliğin büyük olasılıkla 17. maddeye dayanacağını belirtiyor. Okaşa’ya göre bu adım, “eski Gazze” ve “yeni Gazze” ayrımını güçlendirecek bir fiili bölünmeye kapı aralayabilir. Bu yaklaşımı geçen ay ABD’nin bölge özel temsilcisi Steve Witkoff’un da çeşitli görüşmelerde dile getirdiğini hatırlattı.

Okkaşa, anlaşmanın geçen ay Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından onaylandığını anımsatarak, Hamas’ın silahsızlanma sürecine yanıt vermemesi gibi gerekçelerle 17. maddenin yeniden devreye sokulmasının mümkün olduğunu söyledi. Uzman, böyle bir senaryonun Gazze’de “ne savaş ne barış” şeklinde sürecek bir çıkmaz yaratabileceğini ifade etti.

Görsel kaldırıldı.
Filistinliler, Cebaliye'de yıkılan binaların enkazı arasında sokaklara kurulmuş çadırların yanından geçiyor (AFP)

Filistinli siyaset analisti Dr. Ayman el-Rakkab da, Trump’ın değişiklik açıklamasının içeriğinin belirsizliğine işaret ederek, “İsrail’in bölgede kalma isteğiyle birleştiğinde, Gazze’nin fiilen ikiye bölünmesi ihtimali güçleniyor” değerlendirmesinde bulundu.

Bu belirsizlik sürerken, Axios haber sitesi Trump’ın 25 Aralık’tan önce Gazze’de barış sürecinin ikinci aşamasına geçileceğini açıklamayı planladığını duyurdu. Habere göre Washington, Gazze’de oluşturulacak yeni yönetim yapısı ve uluslararası istikrar gücünün son hazırlıklarını tamamlıyor. ABD Başkanı’nın, bu adımları görüşmek üzere İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile ay sonundan önce bir araya gelmesi bekleniyor.

İkinci aşamanın önünde ciddi engellerin olduğunu ifade eden Rakkab: “Barış Konseyi ile teknokrat hükümet henüz kurulmadı. Güvenliği devralacak polis gücü ve uluslararası istikrar kuvveti oluşturulmadı. Bu nedenle somut bir hareketin en erken ocak ayında mümkün olabileceğini düşünüyorum” dedi.

Okaşa, yakın vadede İsrail’in kontrolde tuttuğu bölgeyi yüzde 60 seviyesine çıkarmaya çalışabileceğini, ancak anlaşmanın genel çerçevesinde büyük bir tırmanış beklemediğini belirtti.

Geçtiğimiz günlerde Yedioth Ahronoth, İsrail’in yaklaşık iki milyon Filistinliyi sarı çizginin doğusunda İsrail kontrolündeki yeni bölgelere yeniden yerleştirmeyi, Hamas kontrolündeki bölgeleri tamamen sivillerden boşaltmayı ve Hamas unsurlarını bu bölgelerde aşamalı şekilde takip etmeyi içeren bir plan hazırladığını yazmıştı. Şarku’l Avsat’ın  Telegraph gazetesinin Batılı diplomatlara dayandırdığı haberinden aktardığı bilgilere göre ABD planının Gazze’nin kalıcı biçimde ikiye ayrılması riskini barındırdığını bildirmişti.

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati ise geçtiğimiz günlerde Barselona’da AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas ile yaptığı görüşmede, Gazze ile Batı Şeria’nın birliğinin korunması gerektiğini vurgulayarak, ayrıntıları tartışılan hiçbir adımın “bölünmeyi pekiştirmesine” izin verilemeyeceğini söyledi. Abdulati, çarşamba günü yaptığı başka bir açıklamada da, “Gazze’nin bölünmesini konuşmak dahi mümkün değildir. Gazze, Doğu Kudüs dâhil olmak üzere, kurulacak Filistin devletinin ayrılmaz bir parçasıdır” dedi.

Uzman Okaşa’ya göre Mısır, hem Gazze’nin bölünmesini hem de anlaşmayı zayıflatacak her türlü değişikliği engellemek için diplomatik çabalarını sürdürecek. Buna karşın, Trump’ın planı etrafındaki belirsizlik nedeniyle önümüzdeki döneme ilişkin tüm senaryolar hâlâ masada.


Avn, BM Güvenlik Konseyi heyetinden İsrail'e ateşkes ve geri çekilme anlaşmasını uygulaması için baskı yapmasını istedi

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın bugün Baabda'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle yaptığı görüşmeden (Lübnan Cumhurbaşkanlığı’nın resmi X hesabı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın bugün Baabda'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle yaptığı görüşmeden (Lübnan Cumhurbaşkanlığı’nın resmi X hesabı)
TT

Avn, BM Güvenlik Konseyi heyetinden İsrail'e ateşkes ve geri çekilme anlaşmasını uygulaması için baskı yapmasını istedi

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın bugün Baabda'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle yaptığı görüşmeden (Lübnan Cumhurbaşkanlığı’nın resmi X hesabı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın bugün Baabda'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle yaptığı görüşmeden (Lübnan Cumhurbaşkanlığı’nın resmi X hesabı)

Lübnan Cumhurbaşkanlığı, Cumhurbaşkanı Joseph Avn’ın bugün ülkede bulunan Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle bir araya geldiğini açıkladı. Görüşmede Avn, Lübnan ordusunun görevini tamamlaması için destek çağrısında bulunarak, İsrail’in Güney Lübnan’dan çekilmesi için baskı yapılmasını talep etti.

Cumhurbaşkanlığı, heyetin ‘uluslararası kararların uygulanması yoluyla Lübnan’da istikrarı destekleme ve ülkelerin Lübnan ordusuna yardım ederek birliklerini tamamlamaya ve silah tekelini sağlamaya hazır olduklarını’ belirttiğini duyurdu.

Açıklamada Avn’ın, Lübnan’ın uluslararası kararları uygulama taahhüdünü yinelediği ve “İsrail tarafını ateşkesi uygulamaya ve çekilmeye zorlamamız gerekiyor; bu konuda sizden destek bekliyoruz” ifadelerini kullandığı kaydedildi.

Geçen yıl kasım ayında, ABD arabuluculuğunda İsrail ile Hizbullah arasında bir ateşkes sağlanmıştı. Bu ateşkese rağmen, İsrail hâlâ Güney Lübnan’daki bazı noktalarda kontrolünü sürdürüyor ve ülkenin doğusu ile güneyine yönelik saldırılarını devam ettiriyor.


Ukrayna: Rusya ile taviz değil, gerçek barış peşindeyiz

Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)
Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)
TT

Ukrayna: Rusya ile taviz değil, gerçek barış peşindeyiz

Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)
Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)

Ukrayna Dışişleri Bakanı Andriy Sibiga, dün Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı'na (AGİT) yaptığı açıklamada, Ukrayna'nın Rusya ile "taviz değil, gerçek barış" istediğini söyledi.

Güvenlik ve insan haklarına odaklanan bir kuruluş olan AGİT, savaş sonrası Ukrayna'da rol oynamayı hedefliyor.

ABD Başkanı Donald Trump, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile ABD elçileri arasında "oldukça iyi" olarak nitelendirdiği görüşmelerin ardından çarşamba günü yaptığı açıklamada, barış görüşmelerine giden yolun şu anda belirsiz olduğunu söyledi.

Sibiga, örgütün yıllık bakanlar kurulu toplantısından önce, "Münih'te gelecek nesillere ihanet edenlerin isimlerini hâlâ hatırlıyoruz" diyerek, "Bu bir daha asla olmamalı. İlkelerden taviz verilmemeli ve uzlaşmaya değil, gerçek barışa ihtiyacımız var" ifadelerini kullandı.

devfdr
Rus askerleri Kursk bölgesindeki Sudzha’da devriye geziyor (Arşiv- AP)

Bakan, görünüşe göre İngiltere, Fransa ve İtalya'nın Adolf Hitler'in o dönem Çekoslovakya olan toprakları ilhak etmesini kabul ettiği 1938 tarihli Nazi Almanyası anlaşmasına atıfta bulunuyordu. Bu anlaşma, tehditkâr bir güçle yüzleşmemenin işareti olarak yaygın olarak kullanılıyor.

Sibiga, ABD'ye barışı sağlama çabalarından dolayı teşekkür etti ve Ukrayna'nın "bu savaşı sona erdirmek için mümkün olan her fırsatı değerlendireceğine" söz verdi. "Avrupa geçmişte çok fazla adaletsiz barış anlaşması imzaladı. Hepsi yeni felaketlere yol açtı" diye ekledi.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy dün, ekibinin Amerika Birleşik Devletleri'ndeki toplantılara hazırlandığını ve Trump'ın temsilcileriyle diyaloğun devam edeceğini söyledi.

Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Rusya ve Avrupa ile Orta Asya'nın büyük bir bölümünü içeren 57 üye ülkeyi kapsayan Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), Soğuk Savaş döneminde Doğu-Batı diyaloğu için kilit bir forum olarak ortaya çıktı.

Örgüt son yıllarda, Rusya'nın kilit kararların uygulanmasını engellemesi ve örgütü Batı kontrolü altında olmakla suçlamasıyla sık sık çıkmaza giriyor. Rusya, açıklamasında Ukrayna'nın AGİT gündemine "tamamen hakim olmasından" şikayet etti.