Lübnan'daki merkez hapishanesi, koronavirüsün yayılmasının ardından kontrolden çıktı

Rumiye Hapishanesi’nde koronavirüsün yayılmasından korkan çok sayıda mahkum ayaklandı.

Tutuklu yakınları, Beyrut’taki Adalet Sarayı önünde oturma eylemi düzenlediler. (AFP) 
Tutuklu yakınları, Beyrut’taki Adalet Sarayı önünde oturma eylemi düzenlediler. (AFP) 
TT

Lübnan'daki merkez hapishanesi, koronavirüsün yayılmasının ardından kontrolden çıktı

Tutuklu yakınları, Beyrut’taki Adalet Sarayı önünde oturma eylemi düzenlediler. (AFP) 
Tutuklu yakınları, Beyrut’taki Adalet Sarayı önünde oturma eylemi düzenlediler. (AFP) 

Tony Boulos
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını Lübnan’daki Rumiye Merkez Hapishanesi'nin parmaklıklarından içeri nüfuz ederek tutukluları birer birer etkisi altına almaya başladı. Gerçek bir sağlık felaketinin habercisi olan salgının yayılmaya başladığı Lübnan'ın en kalabalık ve en büyük cezaevinde, 90’ı tek bir binada olmak üzere 100 kişide daha koronavirüs tespit edildi.
Lübnan Doktorlar Sendikası Başkanı Şeref Ebu Şeref, 17 Eylül Perşembe günü yaptığı açıklamada, Rumiye Hapishanesi’nde 200'ün üzerinde kişinin Kovid-19'a yakalandığını belirtti. Salgının patlak vermesi nedeniyle yargı süreçlerinin hızlandırılması çağrısında bulundu. Şeref basına yaptığı açıklamada koronavirüse yakalananlar arasında güvenlik personeli olup olmadığını dair ise bilgi vermedi.
Cezaevi içerisinde yaşananlara yakın bir kaynak "B Tutuklu Binası'ndaki 570 kişiden yaklaşık 140'ının Kovid-19’a yakalandığını, hükümlülerin olduğu bir diğer binada da vakalar olduğunu aktardı. Ancak test (PCR) yaptırmayı kabul etmeyenlerden dolayı diğer binadaki vaka sayısı hakkında bilgi bulunmadığını belirtti.
Kaynaklar, tutukluları muayene edecek sağlık personelinin bulunmaması nedeniyle cezaevi içindeki salgının neredeyse kontrolden çıktığını bildirdi. Mahkumlar arasında salgının görülmesinin ardından cezaevi doktorunun da artık binaya giremediğini aktardı. Kaynaklar ayrıca doktorların, cezaevi dışındaki bir odada hastaları muayene ettiğini ancak cezaevi eczanesinin boş olduğunu ve içinde “adol” dışında ilaç bulunmadığı belirtti.
Tutukluların ailelerinin salgının yayılmasını önlemek için yeterli sağlık koşullarının sağlanmasını talep eden çığlıkları yükselmeye devam ediyor. Avukat ve insan hakları aktivisti Diala Haidar, Lübnan cezaevlerinin salgın yayılmadan önce de kriz yaşadığına dikkat çekti. Tutukluların uzun süredir yargılanmadan içeride tutulduğunu ve bunun gerçek bir sorun teşkil ettiğini belirten Diala Haidar, "Devletin tutukluların yargılanmadan serbest bırakılmasını onaylaması ve salgını kontrol etmek için hücrelerdeki diğer mahkumlar arasında güvenli bir mesafe sağlaması gerek” dedi.

“Durum kontrol altında”
 Lübnan İç Güvenlik Kuvvetleri Genel Müdürlüğü'nün Rumiye Hapishanesi’ndeki tutuklular ve bazı görevliler arasında koronavirüs vakalarının kaydedildiğine ilişkin haberleri dolaşıma sokanların cezalandırıldığını belirttiği açıklamasında şu ifadeler kullanıldı:
 “Cezaevi içinde gerekli kontroller yapıldıktan sonra 13'ü tutuklu, 9'u güvenlik güçlerinden olmak üzere toplam 22 koronavirüs vakası tespit edildi. Merkez Hapishanesi’nde Halk Sağlığı Bakanlığı, Uluslararası Kızılhaç ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) iş birliği ile belirlenen bir binada karantinaya alındılar. Ayrıca çeşitli devlet hastanelerinde tedaviye ihtiyacı olanların takibi için de bölümler belirlendi. Rumiye Cezaevi’nde sağlık durumu kontrol altında ve son 24 saat içinde çok sayıda mahkum için kontroller yapıldı. Koronavirüs semptomu olduğunu bildiren veya taşıdığı görülen mahkumların aileleri de bilgilendirilerek telefonda iletişim kurmaları sağlandı ve durumlarından emin oldular."

Kötüleşen cezaevleri
Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) Sözcüsü Rona el-Halebi, salgının hapishane içinde yayılması, hijyen yetersizliği ve havalandırması olmayan tutukevlerindeki durumun kötüye gitmesinden dolayı duyduğu endişeyi dile getirdi. ICRC'nin vakaların tedavi edilmek üzere hastaneye sevk edilmesi için Lübnan’daki gözaltı ve yargı sistemi yetkilileriyle çabaladıklarını ve Sağlık Bakanlığı tarafından onaylanan hastanelerdeki tutuklu bölümlerinin iyileştirilmesi için sürekli çalışmalar yapıldığını vurguladı.
Halebi açıklamasında, Lübnan'daki Uluslararası Kızıl Haç Komitesi'nin geçen mart ayından bu yana tutukevlerindeki durumu yakından takip ettiğini ve yetkililere koronavirüse karşı hazırlıklı olma ve önleme konusunda teknik destek sağladığını kaydederek, "Rumiye Hapishanesi’nde izolasyon için bir bina hazırlandı" dedi.
 
Elektronik bileklik
Diğer yandan Adalet ve Merhamet Derneği Başkanı Peder Necib Baaklini, söz konusu hapishanede ve belki de diğer hapishanelerde de insani ve sosyal bir felaket yaşandığı konusunda uyarıda bulundu. Geçen mart ayından itibaren yaz başına kadar hapishanedeki her şeyin kontrol altında tutulduğunu belirten Baaklini, "Toplumda bile sosyal mesafe korunamıyor. Peki, ya dört binden fazla tutuklu bulunan merkez cezaevinde bu nasıl mümkün olacak?" diye sordu.
Mevcut durumdan hükümeti, parlamentoyu, cezaevi idaresini ve güvenlik güçlerini sorumlu tutan Baaklani, Adalet ve Merhamet Derneği’nin geçen nisan ayından bu yana aşırı kalabalığa neden olmamak için cezaların azaltılması, alternatif cezaların benimsenmesi, elektronik bilekliklerin kullanılması ve hapishanelerdeki derneklerin desteklenmesi de dahil olmak üzere yaptığı bir dizi öneriyi hatırlattı. Baaklani ayrıca hapishanelerde çalışan derneklerden  mahkumların çıkmasına eşlik edecek atmosferi hazırlamalarını ve hapishane içindeki alanları genişletmelerini talep etti.
 
Hapishanenin içinde bir "bomba"
 Beyrut Barosu Başkanı Melhem Halef ise ilk koronavirüs vakalarını kaydettikten sonra Lübnan'ın en büyük ve en kalabalık hapishanesi olan Rumiye Cezaevi'ndeki salgın durumunu bir "bombaya" benzeterek uyarıda bulundu. Halef açıklamasında, "Cezaevi içindeki koronavirüs kimsenin taşıyamayacağı bir bomba gibi" dedi.
Hapishanede,  kapasitesinin neredeyse üç katı olan dört bin mahkum kaldığı biliniyor.
Halef, Lübnan hükümetini "Vaka belirtileri gösteren mahkumları diğerlerinden ayırmak" gibi acil önlemler almaya çağırdı. Derneklerin endişeleri hafifletmek ve tüm insanları rahatlatmak için de testler yapmak üzere hazırlanılması gerektiğini vurguladı.
Hapishaneden sızan ve sosyal medyada hızla yayılan bir video, çok sayıda mahkumun herhangi bir sosyal mesafe gözetmeden uyuduğu dar bir koridoru gözler önüne sermişti. Videoda ayrıca küçük bir odada en az yedi tutuklunun yerdeki bir yatakta yan yana uyuduğu görülüyordu.
Rumiye Hapishanesi, çok sayıda mahkum tarafından koronavirüs salgınıyla ilgili endişelerin dile getirildiği bir isyana tanık oldu. Aktivistler, hapishanenin içinden mahkumların demir hücrelerin kapılarını vurduğu anları gösteren videoları sosyal medyada paylaştı.
İlerici Sosyalist Partisi (PSP) Başkanı Velid Canbolat, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda şu değerlendirmelerde bulundu:
"Salgın, ihmal ve aşırı kalabalık nedeniyle Rumiye Hapishanesi’ni etkisi altına aldı. Af yasasını reddetmek büyük bir suç. Bu yüzden ister siyaset isterse mezhep olsun, bu yasanın her şeyin üstünde tutularak istisnai olarak onaylanmasını talep ediyorum.”
Cezaevlerindeki Tutukluların Aileleri Komitesi, Rumiye Hapishanesi’nde Kovid-19 vakalarının ortaya çıktığının ve mahkumlar arasında yayıldığının duyurulmasından bu yana neredeyse her gün Meclis'ten genel af yasası çıkarmasını talep etmek ve ilgili tarafların harekete geçmemesi halinde bir felaket yaşanacağı uyarısı yapmak için protestolar düzenliyor.
 
“Zorunlu” tutuklama

Lübnan Adalet Bakanı Marie Claude Najm, Lübnan'da ilk kez olarak soruşturma dairelerinde, bu konunun hukuki metinlerde yer almamasına rağmen elektronik sorgulamanın kullanıldığını ve çok sayıda tutuklu ve hükümlüyü çıkarmak için mekanizmalar kurulduğunu duyurdu. Najm, konuyla ilgili şunları söyledi:
"Yüksek Yargı Konseyi ile elektronik sorgulamayı ceza mahkemelerini de kapsayacak şekilde genişletme olasılığını inceliyoruz. Bu önemli bir nokta. Bu konuda büyük bir güçlük vardı. Rumiyeh’deki tutukluların mahkemelere sevkini önlemek için cezaevi içinde mahkeme salonunun açılması kararlaştırıldı."
Adalet Bakanı, duruşmaları hızlandırmak ve sürelere uymakla ilgili yaptığı açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Görevlerin yerine getirilmesi için Yüksek Yargı Konseyi, Başsavcılık Bürosu ve Yargı Teftişi ile iletişime geçtik. Lübnan'da tutukluların dosyalarındaki zorluk göz önüne alındığında, mümkün olduğu kadar hızlanmaları için gece gündüz çalışmaları konusunda dosyaları olan tüm hakimlere çağrıda bulunduk."
Bakan ayrıca, yargıçları insaflı olmaya ve aşırı bir zorunluluk yoksa tutukluluk kararı vermemeye çağırdı. Aynı zamanda cezasını çekmiş hükümlülerin para cezasından muaf tutulmasını talep ederek Adalet Bakanlığı'nın konuyla ilgili olarak geçen mart ayında Meclis’e sunduğu bir yasal öneri olduğu bilgisini verdi.
 
Filistinli mahkumlar
Filistinli Mahkumlar Davası İzleme Komitesi üyesi Muhammed Hasun, yargılamalarda en azından Filistinli tutuklular hakkındaki bilgilerden dolayı bir hızlanma olduğu iddialarını kabul etmeyerek salgının aşırı kalabalık olan Rumiye Hapishanesi’ne sıçraması  nedeniyle duyduğu endişeyi dile getirdi. Hasun açıklamasında, yıllar önce cezalarının bitmesine rağmen bazı Filistinli mahkumların halen  hapiste olduklarına dikkat çekti.
Hasun ayrıca cezaevi içinden aldığı bilgilerin, durumun çok tehlikeli bir aşamaya geldiğini gösterdiğini belirterek hiçbir Filistinli yetkilinin Filistinli tutukluların dosyasını resmi olarak takip etmediğini vurguladı.



Refah tünellerinin sırrı: Hamas unsurları 8 ay yeraltında nasıl hayatta kaldı?

TT

Refah tünellerinin sırrı: Hamas unsurları 8 ay yeraltında nasıl hayatta kaldı?

Refah tünellerinin sırrı: Hamas unsurları 8 ay yeraltında nasıl hayatta kaldı?

İsrail ordusunun, Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah kentindeki tünellerde Kassam Tugayları’na bağlı unsurları öldürdüğüne ve esir aldığına dair ardı ardına yaptığı açıklamalar, bu kişilerin kim olduklarına ve özellikle Mayıs 2024’te İsrail’in kenti işgal etmeye başlamasından, ardından operasyonu genişleterek tam kontrol sağlamasından sonra, tünellerde nasıl bu kadar uzun süre gizlenebildiklerine ilişkin pek çok soruyu beraberinde getirdi.

Bir aydan uzun bir süre boyunca, bu unsurların tünellerden silahsız ve can güvenliklerini sağlayacak bir yöntemle çıkarılmasına yönelik temaslar yürütülüyordu. Bu girişimler, İsrailli subay Hadar Goldin’in naaşının 9 Kasım’da teslim edilmesini hızlandırdı. Ancak İsrail, dosyayı Türkiye ile birlikte takip eden ABD ile yapılan sözlü mutabakatları daha sonra ihlal ederek bu kişilere güvenli çıkış izni tanımadı.

Günler ilerledikçe İsrail, söz konusu unsurları tünellerden veya sığınaklarından çıktıkları anda hava saldırılarıyla ya da doğrudan takip ederek öldürmeye veya esir almaya başladı. Bu durum, Refah’ın doğusundaki Ceninah Mahallesi’nde tünellerin son kalan ceplerinin tamamen kuşatılmasıyla daha da yoğunlaştı.

Tünellerde ve pusu bölgelerinde 8 ay

Şarku’l Avsat’a  konuşan Hamas içindeki sahaya yakın kaynaklar, “Bu direnişçilerin, savaşın büyük kısmını, İsrail ordusunun kentte konuşlanmasına ve çok sayıda tünele girmesine rağmen, çoğu zaman tünellerin içinde geçirdiklerini” söyledi. Kaynaklara göre tüneller, İsrail’in tüm ayrıntılarını hâlâ çözemediği bir yapıda inşa edilmişti.

Aynı kaynaklar, Kasım 2023’teki ilk 7 günlük ateşkes sırasında söz konusu savaşçıların yer üstüne çıktığını, çatışmalar yeniden başlayınca tekrar tünellere döndüğünü aktardı. Bu süreçte zaman zaman yer üstünde hareket ettikleri, pusu noktaları arasında geçiş yaptıkları, ardından yeniden tünellere çekildikleri belirtildi. Komutanlarıyla temas, Ocak 2024’te varılan ikinci ateşkese kadar sürdü. Bu ateşkes 18 Mart’a kadar devam etti.

Kaynaklardan biri, çatışmaların yeniden başlaması öncesinde, İsrail ordusunun Refah’ta konuşlanmasına rağmen bazı savaşçıların yer üstüne çıkarak Han Yunus’a ulaştığını, burada komutanlarıyla buluştuğunu ve bazılarıyla birlikte Şubat 2024’te İsrailli esir Avraham Mengistu’nun teslim sürecine katıldığını söyledi. Mengistu, 2014 savaşından beri Gazze’de tutuluyordu.

Savaş yeniden başlayıp diplomatik girişimler sonuçsuz kaldıktan sonra Kassam unsurları tüneller aracılığıyla tekrar Refah’a döndü ve yer üstündeki pusu bölgelerine geri yerleşti.

rth
İsrailli rehine Avraham Mengistu, Hamas ile İsrail arasında geçen Şubat ayında Refah'ta imzalanan esir değişim anlaşması kapsamında teslim platformunda görülüyor (Reuters)

Mart ayı sonunda itibaren bu kişiler, Ağustos ayına kadar komutanlıklarıyla irtibat hâlinde kaldı. Bu süre zarfında İsrail’in Refah’ı tamamen kontrol altına aldığı yönündeki açıklamalarına rağmen, İsrail güçlerine kayıplar verdiren bir dizi saldırı gerçekleştirdiler.

Bu dönemde Kassam Tugayları “Cehennem Kapıları” adını verdiği operasyonlar dizisini başlattı. Askeri araçların, tuzaklanmış evlerin ve tünel çıkışlarının patlatıldığı saldırılarda yaklaşık 6 İsrail askerinin öldürüldüğü açıklandı. Bu saldırılardan birinde Kassam unsurlarının bir İsrail askerini esir almaya çalıştığı belirtildi.

Hamas, o dönem yürütülen ateşkes müzakerelerinde, Refah Taburu’nun hâlâ sahada aktif olduğuna dair bir mesaj vermeyi hedefliyordu. Buna karşın İsrail’in askeri kaynakları, taburun tümüyle dağıtıldığını savunuyordu.

Doğrulanabilen bilgilere göre, Kassam komutanlarıyla birlikte Refah’ta bulunan savaşçılar yer altı tünellerinde ve yer üstündeki pusu noktalarında toplamda 8 aydan fazla süre geçirdi.

Yiyecek ve suya nasıl ulaştılar?

Ateşkesin ardından İsrail ordusunun kontrolündeki bölgede sıkışan bu savaşçıların iaşesiyle ilgili soruları yanıtlayan saha kaynakları, tünellerde belirli miktarda yiyecek ve suyun önceden stoklanmış olduğunu aktardı.

Kaynaklardan biri, geçmişte benzer şekilde erzakın tükendiği bir savaş deneyimine atıfla, savaşçıların muhtemelen İsrail askerlerinin daha önce kullandığı evlerde bıraktığı yiyeceklerden ya da hasar görmemiş Filistinli evlerindeki malzemelerden faydalanmış olabileceğini söyledi. Sosyal medyada aylar önce paylaşılan, “ev sahiplerinden aldıkları yiyecekler için helallik isteyen Hamas ve İslami Cihad mensuplarının bıraktığı notlar” buna örnek gösterildi.

Kaynaklar, Kassam’ın elit birliklerinin görevleriyle yer altındaki destek gruplarının görevlerinin birbirinden farklı olduğuna da dikkat çekti. Bazılarının lojistik ve ikmal, bazılarının pusu operasyonları yürüttüğü, bazılarının ise farklı gruplar arasında geçiş yaparak doğrudan saha komutanlığı ile temas kurduğu belirtildi.

Öne çıkan komutanlar

İsrail medyasının öldürülmelerinin ardından fotoğraflarını yayımladığı kişiler arasında, Refah’ın doğu tabur komutanı Muhammed el-Bavab, yardımcısı ve aynı zamanda eniştesi İsmail Ebu Lebde, ayrıca elit birlik komutanı Tufik Salim bulunuyor.

Kaynaklara göre Ebu Lebde, Avraham Mengistu’nun teslim edilmesi sürecinde Kızılhaç ekibiyle doğrudan temas kuran isimdi. Bavab ise süreci uzaktan takip etti.

Her iki isim de 2014 savaşında İsrailli subay Hadar Goldin’in kaçırılması operasyonunu yöneten kişiler olarak biliniyor.

df
Kızılhaç araçları, Hadar Goldin'in cenazesini geçtiğimiz kasım ayında Gazze Şeridi'nde taşıyor (Reuters)

İsrail’in öldürdüğü isimler arasında ayrıca, Hamas Siyasi Büro üyesi Gazi Hamad’ın oğlu Abdullah Hamad da bulunuyor. Abdullah Hamad’ın müzakere heyetinin üyesi olduğu, savaş öncesinde Hamas yönetimine bağlı Rubat Askerî Koleji’nden mezun olduğu ve eğitimci olarak görev yaptığı aktarıldı. Abdullah Hamad, kuzeni Ahmed Said Hamad ile birlikte, tünelde Kassam komutanları ve diğer savaşçılarla aynı noktada öldürüldü.

Kaynaklar, Gazi Hamad’ın kardeşi Said Hamad’ın ise 7 Ekim saldırısına katılan damatlarının öldürülmesinin ardından üç kızını İsrail bombardımanında kaybettiğini belirtti.


İsrail, Hamas tarafından teslim edilen kalıntı örneklerini aldı

Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)
Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)
TT

İsrail, Hamas tarafından teslim edilen kalıntı örneklerini aldı

Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)
Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ofisi bugün, İsrail’in Hamas tarafından Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracılığıyla teslim edilen kalıntı örneklerini teslim aldığını duyurdu. Örneklerin adli tıp laboratuvarına gönderilmesi planlanıyor.

Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığına göre bir Hamas lideri, hareketin bugün Gazze Şeridi'nde kalan iki cesetten birini teslim edeceğini açıklamıştı.

İsrailli rehine Ran Gvili ve Taylandlı rehine Sudthisak Rinthalak'ın cesetleri halen Gazze'de bulunuyor.

Bu gelişme, İsrail güçlerinin bugün Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc Mülteci Kampı’nda bir Filistinliyi öldürmesi ve Gazze Şeridi'nin çeşitli bölgelerinde evlerin yıkılması ve bombardımanların devam etmesi ile birlikte gerçekleşti.

Filistin resmi haber ajansı WAFA, ‘işgal güçlerinin kuzeydeki Cibaliye Mülteci Kampı’na yoğun hava saldırıları düzenlediğini ve kuzey Gazze’de bazı konut binalarını yıktığını’ bildirdi. Ayrıca İsrail’e ait insansız hava araçları (İHA) et-Tuffah mahallesindeki es-Senafur kavşağı yakınlarında Filistinlilerin evlerine bombalar attı ve eşzamanlı olarak yoğun ateş açıldı.


Sudan'dan Rusya'ya cazip teklif: ABD ve AB kızabilir

Ordunun başındaki General Abdülfettah Burhan, Sudan'ı fiili olarak yönetiyor (AP)
Ordunun başındaki General Abdülfettah Burhan, Sudan'ı fiili olarak yönetiyor (AP)
TT

Sudan'dan Rusya'ya cazip teklif: ABD ve AB kızabilir

Ordunun başındaki General Abdülfettah Burhan, Sudan'ı fiili olarak yönetiyor (AP)
Ordunun başındaki General Abdülfettah Burhan, Sudan'ı fiili olarak yönetiyor (AP)

Orduyla paramiliter Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasındaki çatışmaların sürdüğü Sudan'daki askeri yönetim, Rusya'yla daha yakın ilişkiler kurmak istiyor.

Wall Street Journal'ın (WSJ) Sudanlı yetkililere dayandırdığı habere göre, Moskova'ya Afrika'daki ilk deniz üssünü kurması teklif edildi.

Ekimde iletilen teklifin, Rusya'nın 25 yıl boyunca 300 askerini ve 4 savaş gemisini barındırabileceği bir üssü içerdiği aktarıldı.

Port Sudan ya da Kızıldeniz kıyısındaki bir başka yerde yapılabileceği bildirilen üs, bölgedeki kritik ticaret yollarına yakın olacak.

Küresel ticaretin yüzde 12'si, Avrupa-Asya alışverişinde önemli bir yere sahip olan Süveyş Kanalı üzerinden gerçekleşiyor.

WSJ, bunun Çin ve Rusya'yı kıtadaki limanlardan uzak tutmaya çalışan ABD için endişe verici bir gelişme olacağını vurguladı. 

Bu iki ülkenin Afrika'daki limanların kontrolü sayesinde buralarda savaş gemilerini tamir edip yeni silahlarla donatabileceği ve kritik denizyollarını kapatabileceği belirtildi.

Çin de denizaşırı ilk deniz üssünü 2017'de Cibuti'de kurmuştu. Kızıldeniz'i Aden Körfezi'ne bağlayan Babülmendep Boğazı'ndaki üs, bir uçak gemisinin demirleyebileceği kadar büyük.

ABD'nin Afrika'daki en büyük üssü Camp Lemonnier, Çin'inkinden yalnızca 10 kilometre uzaklıkta.

ABD'nin ayrıca Somali'de birlikleri var. 

Kremlin'in, Afrika'nın en büyük üçüncü altın üretici Sudan'dan madencilik konusunda imtiyazlar alabileceği de Amerikan gazetesinin haberinde ifade edildi. 

Sudanlı yetkililer tüm bunlar karşılığında hava savunma sistemleri gibi silahları ucuza almak istiyor.

WSJ, Sudan ordusundan bir yetkilinin, bu anlaşmanın AB ve ABD'yle aralarında sorun yaratabileceğinin farkında olduklarını söylediğini aktardı.

Bu hamlenin Moskova'yı kıtada yeniden güçlendirebileceği de haberde vurgulandı.

Paralı asker şirketi Wagner'in kurucusu Yevgeni Prigojin'in 2023'teki ölümünün ardından Rusya'nın Afrika planları sekteye uğradı.

Rusya Savunma Bakanlığı'na bağlı Afrika Kolordusu, Wagner'in operasyonlarını devralsa da kıtadaki yerini doldurmakta zorlandığı bildiriliyor.

General Abdülfettah Burhan'la işbirliği yapan General Muhammed Hamdan Dagalo, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin soykırımla suçladığı Ömer el Beşir'i 2019'da devirmişti. 

Ülkeyi sivil yönetime döndürme ve 100 bin kişilik paramiliter kuvvet HDK'yi ordu bünyesine dahil etme süreci nedeniyle iki general anlaşmazlığa düşmüş, 2023'te yeniden iç savaş patlak vermişti. 

Yeniden başlayan çatışmaların başlarında Moskova, Dagalo'ya bağlı HDK'yi destekliyordu. 

Başkent Hartum'dan HDK güçlerinin atılmasındaysa Ukrayna rol oynamıştı. 

WSJ, Rusların desteğini yetersiz bulan HDK'nin Kiev'e yanaştığını ve bunun üzerine Moskova'nın da Burhan'a bağlı orduyla ittifak kurduğunu aktarıyor.

Amerikan gazetesinin haberinde İran, Mısır ve Türkiye'nin Sudan ordusuna drone sağladığı da öne sürüldü.

Tahran'dan gelen deniz üssü kurma önerisinin, ABD ve İsrail'in tepkisiyle karşılaşmaktan korkan Hartum yönetimi tarafından geçen sene reddedildiği bildirildi. 

Diğer yandan ABD ve BM, Birleşik Arap Emirlikleri'ni (BAE) HDK'yi silahlandırmakla suçluyor. BAE ise bu iddiaları reddediyor.

Independent Türkçe, WSJ, AP