Yemen’in İbb şehrindeki tarihi eserler yıkım ve çalınma tehlikesi ile karşı karşıya

Yemen’in İbb şehrindeki tarihi eserler yıkım ve çalınma tehlikesi ile karşı karşıya
TT

Yemen’in İbb şehrindeki tarihi eserler yıkım ve çalınma tehlikesi ile karşı karşıya

Yemen’in İbb şehrindeki tarihi eserler yıkım ve çalınma tehlikesi ile karşı karşıya

Yemen’in İbb şehrinde tarihi eserlerle ilgilenen uzmanlar, Husi grubun kötü yönetimi ve ihmalleri sebebiyle bu eserlerin tacirler tarafından tahrip edilme, yok edilme ve çalınma tehlikesi altında olduğuna dair uyarıda bulundular. Bu hazineler, Yemen ve İslam tarihine kadar uzanan eserleri kapsıyor.
Yemenli kaynaklar, darbeci husi milisleri Yemen’in tarihi yerine ırkçı bir miras oluşturmaya çalışmakla itham ettiler. Başkent Sana’nın 170 km güneyindeki İbb Şehir Müzesi’nin içi boşaltılarak bir aileye konut olarak verildi. Ayrıca şehirdeki tarihi alanların korunmasının ihmal edildiği ve Halife Ömer bin Hattab döneminde inşa edilen ve Ömer Camii olarak bilinen Ulu Camii'nin restorasyon çalışmalarının müdahalesine izin verildiği belirtildi.
İbb’deki yerel yetkililer Şarku’l Avsat’a yaptıkları açıklamlarda  şunları aktardılar ifadeleri kullandılar:
“Husi yetkililerin müze binasına el koymasının ve müzenin meşru hükümete karşı darbe sebebiyle başlayan savaş sonucu yerinden edildiği söylenen bir kadına kont olarak verilmesinin ardından Şehir Müzesi'nde, binlerce yıllık medeniyeti yansıtan tarihi eserler enkaza dönüştü.”
Yetkililerin yanı sıra şehirdeki aktivistler de Husiler tarafından atanan yerel yönetimlerle ilgili şunları aktardılar:
“2015 yılından bu yana müzede sergilenen tarihi eserler poşet ve karton kutularla müzeden çıkarılarak şehirdeki Kültür Ofisi’nin depolarından birine konuldu. Bu durum bronz takıların ve tarihi avcılık aletlerinin hasar görmesine sebep oldu. Ayrıca üzerinde müsned yazısı nakşedilmiş taşlar ile kil ve taştan yapılmış kapların çoğu kırıldı. Eserler, pasla kaplanarak ateşe atılmış ve küle dönmüş kömür parçalarına dönmeleri ile tarihi değerlerini kaybettiler. Müze envanterinde bulunan onlarca eski bronz bilezik, kılıç ve hançer hasar gördü. Çeşitli büyüklüklerdeki hayvan şeklindeki eserlerin kırılması ile onlar da kalıntılara dönüştü.”
Bölge sakinleri, Husi grubun şehirdeki tarihi eserlere yönelik eylemlerini "Yemen tarihine ve köklü kadim medeniyetine hiçbir  saygı göstermeyen planlı bir kötüye kullanım" olarak nitelendirdi. Husi grup ayrıca Yemen’deki en eski camilerden biri olan ve hicri birinci yüzyılın ikinci yarısında inşa edilen, şehirdeki Tarihi Eserler Ofisi'nin belirttiğine göre yaklaşık 900 yıllık olan Ömer Camii'nin restorasyonunun da “kötüye kullanımıyla” itham ediliyor.
Kaynakların aktardıklarına göre Husiler, caminin restorasyonunda görevli müteahhitlerden birini eseri “tarihi değerini ve uzun yıllar boyunca şehirde bir işaret bayrağı gibi olan konumunu kaybedecek şekilde” restore etmekle görevlendirdi.
Tarihi eser uzmanlarından oluşan bir ekip yakın zamanda İbb’i ziyaret etti. Ekip, Camii’nin restorasyonunda kullanılan inşaat malzemelerinin tarihi eserlerin yapısına uymadığını ve buna restorasyonu gerçekleştiren müteahhittin sebep olduğunu tespit ettiklerini, bunun yanı sıra şehirdeki eski yöneticilerin ve tarihi eser restorasyonunda çalışan mühendislerin yolsuzluk yaptıklarını içeren bir rapor hazırladı.
Kaynaklara göre, sözü geçen raporda Ömer Camii’nin bazı kısımlarının ve çökme tehlikesi olan yerlerin aynı bırakıldığı, Vakıflar Ofisi tarafından restorasyon için ödenen yüklü miktarın çok daha büyük bir camiinin restorasyonu için bile yeterli olacağı ancak restorasyonda yapılan çalışmalaın şartnamelere aykırı olduğu,  ödenen miktara denk gelmediği belirtildi. Ayrıca Ömer Camii’nin yağmur, erozyon ve inşaat süresinin uzunluğu gibi faktörlere dayanamayacağı vurgulandı.
Kaynakların Şarku’l Avsat’a aktardığına göre Husiler, İbb’in yanı sıra milattan önce ortaya çıkan en önemli Yemen devleti olan Himyar Krallığı'nın başkenti olan Zufar şehrinde (tarihi eserleri İbb’de buluyor) Yemen hükümetinin henüz keşfedilmemiş tarihi alanları korumak için görevlendirdiği güvenlik güçlerini geri çekti. Husi darbesinden önce birbirini takip eden Yemen hükümetleri, altın mücevherleri, madeni paraları ve bronz heykelleri kaçırıp satmak için tarihi mezarların kazılarının artmasının ardından tarihi alanların korumak için güvenlik güçleri görevlendirmişlerdi.
Kaynaklar, Husilerin bu adımı ile “keşfedilmemiş tarihi eserlerin bulunduğu tarihi alanların kötüye kullanımı desteklediğini kaydettiler. Tarihi eser kaçakçılarının ve antika tacirlerinin, antik Yemen'de gücün sembolü olan ren geyiği çizimleri ile süslenmiş devasa taş bloklarının olduğu bölgede Husi milislerinin tam koruması altında faaliyet göstermeye geri döndüklerini vurguladılar.
Aynı kaynakların aktardığı bilgilere göre görevliler, çeşitli renk ve çizimlere sahip bu taşların 45 çeşidini tesbit edebildiler. Ayrıca bölge sakinleri tarihi saraylardan birinin taşlarını ele geçirdi ancak geriye sadece iki sıra taş bloğu kaldı. Tarihi eser alanında çalışanlar bu tarihi eserlerden geriye kalanların belirlenmesi, kurtarılabilecek olanların kurtarılması ve sergilenmeleri için bir müze hazırlanıncaya kadar eserleri nemi önleyen özel çantalarda koruyorlar.



Trump’ın açıklaması ateşkesi tehlikeye mi attı? 17. Maddeyle Gazze'de fiili bölünme ihtimali masada mı?

Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)
Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)
TT

Trump’ın açıklaması ateşkesi tehlikeye mi attı? 17. Maddeyle Gazze'de fiili bölünme ihtimali masada mı?

Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)
Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump’ın, Gazze’deki ateşkes anlaşmasının “ikinci aşamasının değiştirileceği” yönündeki kısa ve belirsiz açıklaması, bu değişikliğin ne anlama geldiğine ilişkin soruları gündeme taşıdı.

Uzmanlara göre Trump’ın işaret ettiği değişiklik, anlaşmanın uygulanma biçiminde bir revizyon anlamına geliyor. Buna göre, İsrail’in hâlihazırda yüzde 55’ini kontrol ettiği Gazze’den çekilmesi ve Hamas’ın silahsızlandırılmasına geçilmesi yerine, 17. maddenin devreye alınması söz konusu olabilir. Bu madde, barış planının taraflardan biri kabul etmese bile tek taraflı olarak ilerletilmesine imkân tanıyor.

10 Ekim’de yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasındaki 17. madde, Hamas’ın öneriyi geciktirmesi veya reddetmesi halinde, “yardımların genişletilmesi dahil, planın belirtilen unsurlarının, İsrail ordusunun terörden arındırılmış olarak uluslararası istikrar gücüne devrettiği bölgelerde uygulanacağını” düzenliyor.

Geçen ekim ayında Hamas ile İsrail arasında imzalanan “barış belgesi” sadece birinci aşamayla ilgili maddeleri içeriyordu. Bu aşama; ilk ateşkes, İsrail güçlerinin geri çekilmesi, esir takası ve insani yardım girişlerinin kolaylaştırılmasını kapsıyor. Ancak savaş sonrası Gazze’nin yönetimine ilişkin “ikinci aşama” konusunda resmî bir mutabakat sağlanmış değil.

Perşembe günü yaptığı açıklamada Trump, planın ikinci aşamasının “çok yakında değiştirileceğini” söyledi. Açıklama, sürecin tıkanması ve sahadaki ilerlemenin sınırlı kalması nedeniyle endişelerin arttığı bir döneme denk geldi; ancak Trump değişikliğin içeriğine dair ayrıntı vermedi.

Görsel kaldırıldı.
Filistinli bir kadın, İsrail'in Han Yunus'ta düzenlediği bir baskın sonucu akrabalarından birinin öldürülmesine tepki gösteriyor (AFP)

Ahram Siyaset ve Strateji Merkezi İsrail Çalışmaları uzmanı Dr. Said Okaşa, (Saeed Okasha) Trump’ın sözünü ettiği değişikliğin büyük olasılıkla 17. maddeye dayanacağını belirtiyor. Okaşa’ya göre bu adım, “eski Gazze” ve “yeni Gazze” ayrımını güçlendirecek bir fiili bölünmeye kapı aralayabilir. Bu yaklaşımı geçen ay ABD’nin bölge özel temsilcisi Steve Witkoff’un da çeşitli görüşmelerde dile getirdiğini hatırlattı.

Okkaşa, anlaşmanın geçen ay Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından onaylandığını anımsatarak, Hamas’ın silahsızlanma sürecine yanıt vermemesi gibi gerekçelerle 17. maddenin yeniden devreye sokulmasının mümkün olduğunu söyledi. Uzman, böyle bir senaryonun Gazze’de “ne savaş ne barış” şeklinde sürecek bir çıkmaz yaratabileceğini ifade etti.

Görsel kaldırıldı.
Filistinliler, Cebaliye'de yıkılan binaların enkazı arasında sokaklara kurulmuş çadırların yanından geçiyor (AFP)

Filistinli siyaset analisti Dr. Ayman el-Rakkab da, Trump’ın değişiklik açıklamasının içeriğinin belirsizliğine işaret ederek, “İsrail’in bölgede kalma isteğiyle birleştiğinde, Gazze’nin fiilen ikiye bölünmesi ihtimali güçleniyor” değerlendirmesinde bulundu.

Bu belirsizlik sürerken, Axios haber sitesi Trump’ın 25 Aralık’tan önce Gazze’de barış sürecinin ikinci aşamasına geçileceğini açıklamayı planladığını duyurdu. Habere göre Washington, Gazze’de oluşturulacak yeni yönetim yapısı ve uluslararası istikrar gücünün son hazırlıklarını tamamlıyor. ABD Başkanı’nın, bu adımları görüşmek üzere İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile ay sonundan önce bir araya gelmesi bekleniyor.

İkinci aşamanın önünde ciddi engellerin olduğunu ifade eden Rakkab: “Barış Konseyi ile teknokrat hükümet henüz kurulmadı. Güvenliği devralacak polis gücü ve uluslararası istikrar kuvveti oluşturulmadı. Bu nedenle somut bir hareketin en erken ocak ayında mümkün olabileceğini düşünüyorum” dedi.

Okaşa, yakın vadede İsrail’in kontrolde tuttuğu bölgeyi yüzde 60 seviyesine çıkarmaya çalışabileceğini, ancak anlaşmanın genel çerçevesinde büyük bir tırmanış beklemediğini belirtti.

Geçtiğimiz günlerde Yedioth Ahronoth, İsrail’in yaklaşık iki milyon Filistinliyi sarı çizginin doğusunda İsrail kontrolündeki yeni bölgelere yeniden yerleştirmeyi, Hamas kontrolündeki bölgeleri tamamen sivillerden boşaltmayı ve Hamas unsurlarını bu bölgelerde aşamalı şekilde takip etmeyi içeren bir plan hazırladığını yazmıştı. Şarku’l Avsat’ın  Telegraph gazetesinin Batılı diplomatlara dayandırdığı haberinden aktardığı bilgilere göre ABD planının Gazze’nin kalıcı biçimde ikiye ayrılması riskini barındırdığını bildirmişti.

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati ise geçtiğimiz günlerde Barselona’da AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas ile yaptığı görüşmede, Gazze ile Batı Şeria’nın birliğinin korunması gerektiğini vurgulayarak, ayrıntıları tartışılan hiçbir adımın “bölünmeyi pekiştirmesine” izin verilemeyeceğini söyledi. Abdulati, çarşamba günü yaptığı başka bir açıklamada da, “Gazze’nin bölünmesini konuşmak dahi mümkün değildir. Gazze, Doğu Kudüs dâhil olmak üzere, kurulacak Filistin devletinin ayrılmaz bir parçasıdır” dedi.

Uzman Okaşa’ya göre Mısır, hem Gazze’nin bölünmesini hem de anlaşmayı zayıflatacak her türlü değişikliği engellemek için diplomatik çabalarını sürdürecek. Buna karşın, Trump’ın planı etrafındaki belirsizlik nedeniyle önümüzdeki döneme ilişkin tüm senaryolar hâlâ masada.


Avn, BM Güvenlik Konseyi heyetinden İsrail'e ateşkes ve geri çekilme anlaşmasını uygulaması için baskı yapmasını istedi

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın bugün Baabda'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle yaptığı görüşmeden (Lübnan Cumhurbaşkanlığı’nın resmi X hesabı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın bugün Baabda'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle yaptığı görüşmeden (Lübnan Cumhurbaşkanlığı’nın resmi X hesabı)
TT

Avn, BM Güvenlik Konseyi heyetinden İsrail'e ateşkes ve geri çekilme anlaşmasını uygulaması için baskı yapmasını istedi

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın bugün Baabda'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle yaptığı görüşmeden (Lübnan Cumhurbaşkanlığı’nın resmi X hesabı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın bugün Baabda'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle yaptığı görüşmeden (Lübnan Cumhurbaşkanlığı’nın resmi X hesabı)

Lübnan Cumhurbaşkanlığı, Cumhurbaşkanı Joseph Avn’ın bugün ülkede bulunan Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle bir araya geldiğini açıkladı. Görüşmede Avn, Lübnan ordusunun görevini tamamlaması için destek çağrısında bulunarak, İsrail’in Güney Lübnan’dan çekilmesi için baskı yapılmasını talep etti.

Cumhurbaşkanlığı, heyetin ‘uluslararası kararların uygulanması yoluyla Lübnan’da istikrarı destekleme ve ülkelerin Lübnan ordusuna yardım ederek birliklerini tamamlamaya ve silah tekelini sağlamaya hazır olduklarını’ belirttiğini duyurdu.

Açıklamada Avn’ın, Lübnan’ın uluslararası kararları uygulama taahhüdünü yinelediği ve “İsrail tarafını ateşkesi uygulamaya ve çekilmeye zorlamamız gerekiyor; bu konuda sizden destek bekliyoruz” ifadelerini kullandığı kaydedildi.

Geçen yıl kasım ayında, ABD arabuluculuğunda İsrail ile Hizbullah arasında bir ateşkes sağlanmıştı. Bu ateşkese rağmen, İsrail hâlâ Güney Lübnan’daki bazı noktalarda kontrolünü sürdürüyor ve ülkenin doğusu ile güneyine yönelik saldırılarını devam ettiriyor.


Ukrayna: Rusya ile taviz değil, gerçek barış peşindeyiz

Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)
Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)
TT

Ukrayna: Rusya ile taviz değil, gerçek barış peşindeyiz

Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)
Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)

Ukrayna Dışişleri Bakanı Andriy Sibiga, dün Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı'na (AGİT) yaptığı açıklamada, Ukrayna'nın Rusya ile "taviz değil, gerçek barış" istediğini söyledi.

Güvenlik ve insan haklarına odaklanan bir kuruluş olan AGİT, savaş sonrası Ukrayna'da rol oynamayı hedefliyor.

ABD Başkanı Donald Trump, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile ABD elçileri arasında "oldukça iyi" olarak nitelendirdiği görüşmelerin ardından çarşamba günü yaptığı açıklamada, barış görüşmelerine giden yolun şu anda belirsiz olduğunu söyledi.

Sibiga, örgütün yıllık bakanlar kurulu toplantısından önce, "Münih'te gelecek nesillere ihanet edenlerin isimlerini hâlâ hatırlıyoruz" diyerek, "Bu bir daha asla olmamalı. İlkelerden taviz verilmemeli ve uzlaşmaya değil, gerçek barışa ihtiyacımız var" ifadelerini kullandı.

devfdr
Rus askerleri Kursk bölgesindeki Sudzha’da devriye geziyor (Arşiv- AP)

Bakan, görünüşe göre İngiltere, Fransa ve İtalya'nın Adolf Hitler'in o dönem Çekoslovakya olan toprakları ilhak etmesini kabul ettiği 1938 tarihli Nazi Almanyası anlaşmasına atıfta bulunuyordu. Bu anlaşma, tehditkâr bir güçle yüzleşmemenin işareti olarak yaygın olarak kullanılıyor.

Sibiga, ABD'ye barışı sağlama çabalarından dolayı teşekkür etti ve Ukrayna'nın "bu savaşı sona erdirmek için mümkün olan her fırsatı değerlendireceğine" söz verdi. "Avrupa geçmişte çok fazla adaletsiz barış anlaşması imzaladı. Hepsi yeni felaketlere yol açtı" diye ekledi.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy dün, ekibinin Amerika Birleşik Devletleri'ndeki toplantılara hazırlandığını ve Trump'ın temsilcileriyle diyaloğun devam edeceğini söyledi.

Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Rusya ve Avrupa ile Orta Asya'nın büyük bir bölümünü içeren 57 üye ülkeyi kapsayan Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), Soğuk Savaş döneminde Doğu-Batı diyaloğu için kilit bir forum olarak ortaya çıktı.

Örgüt son yıllarda, Rusya'nın kilit kararların uygulanmasını engellemesi ve örgütü Batı kontrolü altında olmakla suçlamasıyla sık sık çıkmaza giriyor. Rusya, açıklamasında Ukrayna'nın AGİT gündemine "tamamen hakim olmasından" şikayet etti.