Irak'taki Şii ittifakı, Başbakan Kazimi'ye savaş mı açtı?

Irak'taki Şii ittifakı, Başbakan Kazimi'ye savaş mı açtı?
TT

Irak'taki Şii ittifakı, Başbakan Kazimi'ye savaş mı açtı?

Irak'taki Şii ittifakı, Başbakan Kazimi'ye savaş mı açtı?

Ahmed es-Suheyl
Irak'ın güneyindeki Zikar vilayet merkezi Nasıriye'de birkaç gün devam eden göreceli sakinlik, 19 Eylül'de şehrin önde gelen aktivistlerinden birinin kaçırılması ve bir başkasına da suikast girişiminde bulunulmasının ardından yerini gerginliğe bıraktı. Şehirde düzenlenen son protesto gösterilerinin önde gelen aktivistlerinden Basim Felih ve Seccad el-Iraki'nin içinde bulunduğu bir otomobil, 4x4 araç kullanan kimliği belirsiz silahlı kişilerce saldırıya uğradı. Aktivistlerden biri vurulurken diğeri bilinmeyen bir yere götürüldü.
Yaşanan gelişmeler, Nasıriye’deki halk hareketinin merkezi sayılan el-Habubi Meydanı'ndaki öfkeli protestocu grupları kızdırırken, protestocular, ez-Zeytun ve en-Nasr köprülerinin giriş-çıkışlarını tuttular ve valilik binası karşısındaki caddeyi kapattılar. Protestocular, yerel yönetime, kaçırılan aktivistin serbest bırakılması ve olayın sorumlularının ortaya çıkarılması için dün gece yarısına kadar süre vererek, şehrin limanlarına giriş-çıkışları ve devlet kurumlarını tamamen kapatmakla tehdit ettiler.
Bu gelişmeler, şehirdeki eylemcilerin ve protesto gösterileri sırasında ölen veya yaralananların ailelerinin, protesto gösterileri sırasında onlarca kişinin öldüğü veya yaralandığı şiddet olaylarının yaşandığı eş-Şuheda (ez-Zeytun) Köprüsü’nü yeniden açmaya karar vermelerinden sadece iki gün sonra yaşandı.
Protestocular ve kurbanların aileleri, son gelişmelerden sadece iki gün önce, Kasım 2019'da yaşanan ‘katliam’ın sorumlusu olmakla suçlanan eski Basra Operasyonlar Korgeneral Komutanı Cemil eş-Şammari başta olmak üzere aktivistlerin ölümünden sorumlu olanların cezalandırılması taleplerini yineleyerek köprünün açılışını gerçekleştirmişlerdi.
Öte yandan Başbakan Mustafa el-Kazimi, Nasıriye’deki gerilimin tırmanmasıyla birlilte Korgeneral Şammari'ye seyahat kısıtlaması getirdi. Başbakanlık Sözcüsü Ahmed Mulla Talal, Twitter üzerinden yaptığı açıklamada, “Silahlı Kuvvetler Başkomutanı Mustafa el-Kazimi, Nasıriye’deki protestocuların öldürülmesi olaylarına karıştığı için General Cemil eş-Şammari’ye seyahat kısıtlaması getirdi” ifadelerine yer verdi. Ayrıca, Başbakan Kazimi’nin bu kararının, Şammari’nin Irak dışında tedavi görmesi için kendisine izin verildiği yönündeki sahte bir haberin ardından geldiğini belirtti.
Zikar Temyiz Mahkemesi de, geçtiğimiz yıl Kasım ayında ‘Nasıriye katliamı’ olarak bilinen olaylarda onlarca protestocunun öldürülmesi ve yaralanmasıyla ilgili suçlamalar nedeniyle Şammari hakkında tutuklama emri ve seyahat kısıtlaması kararı çıkardı.

Aktivisti kaçıranların etrafı sarıldı
Diğer yandan Zikar Emniyet Müdürü Hazım el-Vaili, Zikarlılara, göstericilere ve aşiret büyüklerine, ‘sakinleşme ve fitneye sürüklenmeme’ çağırısında bulunurken Emniyet Müdürlüğü, polis kuvvetlerinin Zikar’ın Al Aziric bölgesinde aktivisti kaçıran faillerin bulunduğu noktanın etrafını sardıklarını duyurdu.
Yerel basına göre üst düzey bir kaynak, kaçıranların arabasının yolunu belirledikten, onları takip ettikten, bulundukları yerin etrafını sardıktan sonra derhal bir operasyon düzenlenmemesinin nedeninin aşiretlerle bir çatışmaya girme korkusundan kaynaklandığını söyledi. Kaynak, ‘önümüzdeki birkaç saat içinde belirlenen adrese baskın düzenleneceğini de sözlerine ekledi.
Kaynak, Irak’ta polisin baskınların veya aramaların öncesinde aşiretlerin ileri gelenleri ve liderleriyle görüşmeler yaptığını hatırlattı. Emniyet Müdürlüğü daha önce, güvenlik güçlerinin güvenlik kameralarını inceledikten sonra kaçırılan eylemci Seccad el-Iraki'nin yerinin tespit edildiğini ve arama çalışmaları yaptığını doğrulamıştı.

Gerilimin artma olasılığı
Zikarlı aktivistlerden ve kaçırılan aktivistin yakın arkadaşlarından biri olan Hüseyin el-Gurabi, protestolardaki hareketliliği ve sosyal medyada birçok siyasi partiyi hedef alan paylaşımları nedeniyle son üç ayda, birden fazla tarafın Seccad’a tehditlerde bulunduğunu açıkladı.
Independent Arabia’ya yaptığı açıklamada, kaçırma olayı öncesinde Seccad’a bombalı bir suikast girişiminde bulunulduğunu söyleyen Gurabi, “Bu olayların devam etmesi, birçok aktivistin güvenli bir yer bulmak için Zikar’dan ayrılmalarına neden oldu” dedi. Güvenlik güçlerinin olaya karışanların ve mensubu oldukları aşiretlerin isimleri ile ilgili yeterli bilgiye sahip olduklarını vurgulayan Gurabi, “Kaçırılma olayı sırasında Seccad’ın yanında bulunan bazı gençlerin bu bilgileri resmi makamlara bildirdiklerini” söyledi.
Güvenlik güçlerinin şuana kadar Seyyid İdris kenti çevresinde güvenlik kordonu oluşturmak dışında hiçbir fiili eylemde bulunmadıklarını belirten Gurabi, kaçırılan kişinin kaçırılmasından saatler sonra aynı yerde tutulma ihtimalinin düşük olduğunun altını çizdi.
Bu olayın ayaklanmanın yıldönümüyle bağlantılı olarak protestoların yeniden başlaması için güçlü bir itici güç oluşturacağına dikkati çeken Gurabi, “Hükümetin protestoculara verdiği sözleri yerine getirmek için Ekim ayı başına kadar bir şansı var. Aksi takdirde daha güçlü bir retle karşı karşıya kalacak” şeklinde konuştu.

Anlaşmalar bozuluyor
Gözlemcilere göre bu olay, hükümet ile büyük Şii partiler arasındaki anlaşmaların bozulmasına neden olabilir. Daha önce sızan bilgiler, Kazimi'nin protestoların tırmanmasını durdurma girişimi çerçevesinde Şii siyasi evinde yer alan partilerle aktivistlere yönelik suikast ve kaçırma olaylarının durdurulmasını öngören bir ‘anlaşma’ yaptığına işaret ettiler.
Siyasi analist ve araştırmacı Ahmed eş-Şerifi konuyla ilgili değerlendirmesinde, Yolsuzlukla Mücadele Komisyonu'nun son hamlelerinin, Şii siyasi evi ve Kazimi arasında gerilime neden olduğunu söyledi. Şerifi, bu gerilimin, Kazimi ile Şii siyasi evi arasında yapılan anlaşmalarda ‘bir çatlağa’ yol açtığını belirtti.
Nasıriye’deki son olayların ‘anlaşmanın bozulmasına ve Kazimi'yi kamuoyu önünde utandırmaya yönelik girişimlerin’ bir sonucu olduğuna inanan Şerifi, Kazimi’nin adımlarının ve BM ile temaslarından memnun kalmadığını söylediği son konuşmasının, siyasi güçlere doğrudan bir mesaj ve hükümetin gerçek adımlar atamaması halinde uluslararası aktörün değişiklik yapma özgürlüğüne sahip olduğu yorumunda bulundu. Bu baskının, Kazimi'yi ‘Şii siyasi evi ile arasındaki herhangi bir anlaşmaya vesile olan tarafların dosyaları karşısında bir sıçrama yapmaya’ iten temel neden olduğuna işaret etti.
Şerifi, siyasi partilerin yolsuzluğa devam etme, seçim yasasını erteleme, Federal Mahkeme yargıçlarının yeterli sayıya ulaşmalarını önleme ve hükümetin performansını engelleme konusundaki ısrarının hükümeti yeniden gözden geçirecek olan uluslararası iradenin memnuniyetsizliğine yol açacağı sonucuna vardı.

On gün
Kaçırılma olayı,  aktivistlerin, hükümete yolsuzluğun sona ermesi ve silahlı grupların yaptıklarından sorumlu tutulmaları baskısı yapmak için düzenlenen protesto gösterilerinin yeniden başlaması gerektiğine dair güçlü bir işareti olarak gördüğü Ekim ayaklanmasının yıl dönümünün yaklaştığı sırada yaşandı.
Kendisi de bir aktivist olan gazeteci Ali Riyad, Nasıriye’deki gerilimin, hükümete, ez-Zeytun Köprüsü'nün açılması gibi gerilimi azaltma adımlarının eylem yapmamak veya haklarını unutmak anlamına gelmediğine dair açık bir mesaj olduğunu ve daha ziyade bir iyi niyet göstergesi olarak görmesi gerektiğini söyledi.
Şarku’l Avsat’ın aktardığına göre Independent Arabia’ya konuşan Riyad, “Bu olay, Kazimi'nin yolsuzluk ve silahlı gruplardan hesap sorma adımlarında ne kadar ciddi olduğuna dair bir testidir. Ayaklanmanın yıldönümüne on gün kala bizi bir yol ayrımına getiriyor. Protestocuların, silahlı grupların ve onların devam eden terörünün karşısında hükümetin yanında olmaları için bir takım garantilere ihtiyaçları var. Ya da yeniden iktidara karşı çıkıp onu devirmeye çalışacaklar” şeklinde konuştu.
Riyad şöyle devam etti:
“Kazimi, yolsuzlukla suçlanan büyük başlara dokunduktan sonra artık Irak'ta tutunulacak tek dalın gençler olduğunu biliyor.”
Öte yandan Başbakan Kazimi'nin verdiği sözlere rağmen geçtiğimiz Ekim ayında protesto gösterilerinin patlak vermesinden bu yana Irak'ta siyasi aktivistler hedef alınmaya devam ediyor.



Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani: Cumhurbaşkanı Şara, Trump ile yaptırımların kaldırılması ve Suriye ile ABD arasında yeni bir sayfa açılmasını görüşecek

ABD Başkanı Donald Trump, 14 Mayıs'ta Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile tokalaşırken (AP)
ABD Başkanı Donald Trump, 14 Mayıs'ta Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile tokalaşırken (AP)
TT

Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani: Cumhurbaşkanı Şara, Trump ile yaptırımların kaldırılması ve Suriye ile ABD arasında yeni bir sayfa açılmasını görüşecek

ABD Başkanı Donald Trump, 14 Mayıs'ta Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile tokalaşırken (AP)
ABD Başkanı Donald Trump, 14 Mayıs'ta Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile tokalaşırken (AP)

Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani bugün yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara’nın bu ay Beyaz Saray'ı ziyaret edeceğini duyurdu. Bu ziyaret, bir Suriye cumhurbaşkanının Washington'a yaptığı ilk tarihi ziyaret olacak.

ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack dün Şara’nın Washington'ı ziyaret edeceğini açıklamıştı. Daha sonra Beyaz Saray’dan bir yetkili, Şara’nın 10 Kasım'da Washington'ı ziyaret edeceğini açıklamasında bulundu.

Manama’daki Diyalog Forumu sırasında açıklamalarda bulunan Şeybani, ülkenin yeniden inşasının Şara’nın bu ay Washington'a yapacağı ziyaret sırasında tartışılacak konular arasında yer alacağını belirterek “Suriye'nin kutuplaşmanın merkezi olmasını istemiyoruz, aksine herkesle aynı yolda ilerleyerek iş birliği ve açıklığa dayalı ilişkiler kurmasını istiyoruz” ifadelerini kullandı.

Suriye Dışişleri Bakanı, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yaptırımların kaldırılması ve ABD ile Suriye arasında yeni bir sayfa açılması başta olmak üzere birçok konu tartışılıyor. İki ülke arasında çok güçlü bir ortaklık kurulmasını istiyoruz.”

ABD Dışişleri Bakanlığı'na göre daha önce hiçbir Suriye cumhurbaşkanı Washington'a resmi ziyarette bulunmadı. Şara, eylül ayında New York'ta Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nda bir konuşma yapmıştı.

ABD Başkanı Donald Trump, geçtiğimiz mayıs ayında Suudi Arabistan'da Şara ile bir araya gelmişti. Bu buluşma, 25 yıldır bir Suriye cumhurbaşkanı ile ABD başkanı arasında gerçekleşen ilk görüşmeydi.

ergty
ABD Başkanı Donald Trump, geçtiğimiz mayıs ayında Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın da katılımıyla Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile bir araya geldi (SPA)

Ülkesinin ‘kabul edilebilir’ bir iç güvenlik istikrarına sahip olduğunu ve Suriye'nin terör ve uyuşturucu ile mücadelede bölgesel bir ortak haline geldiğini belirten Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani, “Bazı zorluklarla karşılaştık, ancak pes etmedik ve eski rejim tarafından 250 binden fazla kişi kayıp” dedi. Suriye halkının tüm kesimleri için yasanın temel alınmasını istediğini vurgulayan Şeybani, “Suriye'de sivil barışı teşvik etmeye kararlıyız” diye ekledi.

Trump ile Şara arasında geçtiğimiz mayıs ayında Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) üyesi ülkelerin liderleriyle yaptığı toplantının oturum aralarında gerçekleşen görüşme, Suriye için önemli bir dönüm noktası olarak değerlendirildi.

Associated Press'e (AP) konuşan ABD’li bir yetkiliye göre Şara’nın, Washington ziyareti sırasında ABD öncülüğündeki DAEŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu’na (DMUK) katılmak için bir anlaşma imzalaması bekleniyor.


Hamas, CENTCOM'un ‘yardımları yağmaladığı’ iddiasını yalanladı: “Bunlar asılsız iddialar”

CENTCOM tarafından yayınlanan ve Hamas üyelerinin yardım kamyonuna saldırdığı görüldüğü iddia edilen bir videodan ekran görüntüsü
CENTCOM tarafından yayınlanan ve Hamas üyelerinin yardım kamyonuna saldırdığı görüldüğü iddia edilen bir videodan ekran görüntüsü
TT

Hamas, CENTCOM'un ‘yardımları yağmaladığı’ iddiasını yalanladı: “Bunlar asılsız iddialar”

CENTCOM tarafından yayınlanan ve Hamas üyelerinin yardım kamyonuna saldırdığı görüldüğü iddia edilen bir videodan ekran görüntüsü
CENTCOM tarafından yayınlanan ve Hamas üyelerinin yardım kamyonuna saldırdığı görüldüğü iddia edilen bir videodan ekran görüntüsü

Hamas Hareketi tarafından bugün yapılan açıklamada, ABD Merkez Komutanlığı'nın (CENTCOM) ‘Hamas’ın bir yardım kamyonunun yağmalandığı’ yönündeki iddiaları kınanırken bu iddialar ‘yanlış ve asılsız’ olarak nitelendirdi.

Açıklamada, CENTCOM’un iddialarının, zaten sınırlı olan insani yardımın azaltılmasını meşrulaştırmak ve uluslararası toplumun Gazze Şeridi’ndeki sivillerin kuşatılması ve açlık çekmesini sona erdirememesini örtbas etmek amacıyla ortaya atıldığı belirtildi.

Hamas, uluslararası veya yerel kurumların ve yardım konvoylarında çalışan sürücülerin hiçbirinin bu tür bir olayı rapor etmediğini yahut herhangi bir şikâyette bulunmadığını vurguladı.

CENTCOM dün öğleden sonra, Gazze Şeridi üzerinde uçan bir ABD insansız hava aracı (İHA) tarafından çekilen görüntüleri yayınladı. CENTCOM’un iddiasına göre görüntülerde Hamas üyeleri bir yardım kamyonuna saldırıyor, şoförüne saldırıyor ve içeriğini yağmalıyor, ardından bilinmeyen bir yere kaçıyor.

Öte yandan bunlar, CENTCOM’un Gazze’deki ateşkesi izlemek için Gazze Şeridi semalarında gerçekleştirdiği uçuşlardan yayınlanan ilk görüntüler oldu.

İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth'un Ynet adlı internet sitesine göre CENTCOM, videonun 31 Ekim'de çekildiğini ve Hamas üyelerinin Han Yunus'un kuzeyine yardım götüren insani yardım konvoyuna ait bir kamyonu yağmaladığını gösterdiğini açıkladı.

CENTCOM’un açıklamasında şu ifadeler yer aldı:

“Kiryat Gat'taki koordinasyon merkezi, Hamas ile İsrail arasındaki ateşkes anlaşmasının uygulanmasını izlemek için konvoyun üzerinde uçan bir ABD MQ-9 uçağından hava gözetimi yoluyla bir rapor aldı. Raporda, silahlı adamların sürücüyü saldırıya uğrattığı ve yardım malzemelerini ve kamyonu çaldığı belirtildi.”

Sürücünün yolun ortasına sürüklendiği ve yerde yatırıldığı belirtilen açıklamada, sürücünün durumunun halen bilinmediği ifade edildi.


Binlerce Sudanlı tehlikede: Faşir ve Bara'da yargısız infazlar yapılıyor

TT

Binlerce Sudanlı tehlikede: Faşir ve Bara'da yargısız infazlar yapılıyor

Binlerce Sudanlı tehlikede: Faşir ve Bara'da yargısız infazlar yapılıyor

Bileşmiş Milletler (BM) ve insan hakları raporları ile uydu görüntülerinin, geçtiğimiz pazar günü Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) tarafından ele geçirilen Kuzey Darfur'un başkenti Faşir şehrinde ayrım gözetmeksizin cinayetlerin devam ettiğini göstermesinin ardından, binlerce Sudanlı şu anda risk altında. Kuzey Kordofan eyaletindeki stratejik öneme sahip Bara’da korkunç istismarlar ve cinayetlerin bildirilmesinin ardından Kordofan eyaletinin en büyük şehri Ubeyd’e doğru büyük çaplı bir göç yaşanıyor.

Sınır Tanımayan Doktorlar Örgütü (MSF) dün, HDK'nın iktidarı ele geçirmesinin ardından binlerce sivilin Sudan'ın Faşir kentinde mahsur kaldığı ve yakın tehlike altında olduğu konusunda endişelerini dile getirirken, yeni uydu görüntüleri Kuzey Darfur eyaletinin yönetim şehrinde katliamların devam ettiğini gösteriyor.

HDK geçtiğimiz pazar günü, 18 aylık bir kuşatmanın ardından, Sudan topraklarının üçte birini oluşturan Darfur bölgesindeki ordunun son kalesi olan Faşir'in kontrolünü ele geçirdi. Şehrin düşmesinden bu yana, sahada infazlar, cinsel şiddet, yardım görevlilerine saldırılar, yağma ve kaçırma olayları bildirilirken, iletişim büyük ölçüde sağlanamıyor.

Faşir yakınlarındaki Tavile beldesine ulaşan kurtulanlar, toplu katliamların yaşandığını, çocukların ebeveynlerinin gözleri önünde vurulduğunu ve kaçmaya çalışan sivillerin dövülüp soyulduğunu anlattı. BM, pazar gününden bu yana 65 binden fazla kişinin Faşir'den kaçtığını, ancak on binlerce kişinin halen orada mahsur kaldığını söyledi. Şehir, son HDK saldırısından önce yaklaşık 260 bin nüfusa sahipti.

zaxsdf
Faşir yakınlarında cesetler ve yanmış araçlar arasında yürüyen HDK üyeleri (Reuters)

MSF, çok sayıda sivilin halen büyük risk altında olduğunu ve HDK ve müttefikleri tarafından daha güvenli bölgelere ulaşmalarının engellendiğini açıkladı.

MSF, sadece yaklaşık 5 bin kişinin şehrin yaklaşık 70 kilometre batısında bulunan Tavile beldesine ulaşabildiğini bildiri. MSF Acil Durum Operasyonları Başkanı Michel Olivier Lacharite, “Tavile'ye gelenlerin sayısı, yaygın zulüm haberlerinin arttığı bir dönemde, felaketin boyutuyla uyuşmuyor” dedi. ‘Faşir'de aylarca süren açlık ve şiddetten kurtulan tüm kayıp insanlar nerede?’ diye soran Lacharite, “En olası ve aynı zamanda en korkunç ihtimal, kaçmaya çalışırken öldürülüyor veya avlanıyor olmalılar” diye ekledi.

Toplu katliamlar devam ediyor

MSF’ye konuşan görgü tanıkları, pazar günü ordudan ve müttefik kuvvetlerden askerler de dahil olmak üzere yaklaşık 500 sivilin kaçmaya çalıştığını, ancak çoğunun HDK ve ona bağlı gruplar tarafından öldürüldüğünü veya yakalandığını söyledi. Hayatta kalanlar, kaçanların cinsiyet, yaş ve etnik kökenlerine göre ayrıldığını ve birçoğunun halen 5 milyon ila 30 milyon Sudan sterlini (bin ila 6 bin dolar) arasında değişen fidye için alıkonulduğunu söyledi.

Faşir’den kaçan beş çocuk annesi Hayat, Fransız Haber Ajansı AFP'ye yaptığı açıklamada, kendileriyle birlikte seyahat eden gençlerin yolda silahlı kişiler tarafından durdurulduğunu, daha sonra onlara ne olduğunu bilmediklerini söyledi. BM tarafından cuma günü yapılan açıklamada, HDK’nın Faşir'e düzenlediği saldırıda ölenlerin sayısının yüzlerle ifade edilebileceği belirtilirken Sudan ordusuyla ittifak halindeki güçler HDK'yı ‘2 binden fazla sivili öldürmekle’ suçladı.

Uydu görüntüleri

Yale Üniversitesi’nden araştırmacılara göre yeni uydu görüntüleri Sudan'ın batısındaki Faşir şehri ve çevresinde kitlesel katliamların devam ettiğine işaret ediyor.

Üniversitenin İnsani Yardım Araştırma Laboratuvarı yeni bir raporda, yeni görüntülerde şehir nüfusunun büyük bir kısmının ‘öldürüldüğü, esir alındığı veya saklandığına’ dair işaretler olduğunu belirtti.

cd
Yıkımın sonrasını ve devam eden çatışmayı gösteren bir uydu görüntüsü (AFP)

Araştırmacılar, pazartesi ile cuma günleri arasında yerleşim bölgelerinde, üniversite kampüslerinde ve askeri tesislerde insan kalıntıları olduğu düşünülen en az 31 grup nesne gözlemlediler.

Raporda, “Sürekli kitlesel katliamların devam ettiğine dair işaretler açıkça görülüyor” ifadesi de yer aldı.

Kaçanların anlattıkları

Reuters'ın haberine göre hafta başında Sudan'ın Faşir kenti yakınlarında deve sırtında yaklaşık 200 adamıtoplayan milisler, onları belirli bir yere götürdükten ve ırkçı sloganlar attıktan sonra üzerlerine ateş açtılar. Kaçırılan kişiler arasında olduğunu söyleyen el-Hayr Ismail adındaki adam, Sudan'ın batısındaki Darfur bölgesindeki Tavile beldesinde yerel bir gazeteciye, kaçıranlardan birinin onu okul günlerinden tanıdığını ve kaçmasına izin verdiğini anlattı.

İsmail, “’Onlara onu öldürmeyin’ dedi, ancak onlar kendi arkadaşları da dahil olmak üzere onunla birlikte olan herkesi öldürdüler” ifadelerini kullandı. İsmail, HDK pazar günü şehri ele geçirdiğinde, halen şehirde bulunan yakınlarına yiyecek götürdüğünü ve diğer tutuklular gibi kendisinin de silahsız olduğunu kaydetti.

dfrgt
HDK’nın Faşir’i ele geçirmesinin ardından şehirden kaçan yaralı bir kişi (AP)

İsmail, Reuters'ın röportaj yaptığı dört tanık ve altı yardım görevlisinden biriydi ve Faşir’den kaçanların yakın köylerde toplandığını, cinsiyete göre ayrıldığını ve ardından sınır dışı edildiğini söyledi. Başka bir tanık daha önce yaptığı açıklamada, olaydan sonra silah sesleri duyulduğunu söylemişti.

Reuters tarafından doğrulanan başka bir habere göre eski bir hastane temizlikçisi olan Tehani Hasan, kız kardeşinin kocası ve amcasının serseri kurşunlarla öldürüldükten sonra pazar sabahı Tavile'ye kaçtığını söyledi. Yolda, HDK üniformalı üç adamın kendisini ve ailesini alıkoyduğunu, üstlerini aradığını, dövdüğünü ve hakaret ettiğini belirten Hasan, “Bizi çok kötü dövdüler. Giysilerimizi yere attılar. Kadın olmama rağmen benim üstüm de arandı. Yiyeceklerimizi ve sularımızı yere döktüler” ifadelerini kullandı.

Sonunda başka bir bölgeye vardılar ve burada savaşçılar kadınları ve çocukları erkeklerden ayırdılar. Erkek kardeşi ve ikinci kız kardeşinin eşini bir daha görmediklerini söyleyen Hasan, “Bize yaptıkları muameleden dolayı hayatta olduklarını söyleyemeyiz. Eğer onlar öldürmezse, açlık ve susuzluk öldürüyor” şeklinde konuştu.

HDK’dan yalanlama

Faşir’deki ‘zaferi’ Sudan'ın iki buçuk yıllık iç savaşında bir dönüm noktası olan HDK, söz konusu ihlalleri işlediğini reddetti, bu iddiaların düşmanları tarafından uydurulduğunu öne sürdü. HDK da karşı suçlamalarda bulundu. HDK’nın üst düzey liderlerinden biri bu iddiaları ordunun ve müttefik savaşçılarının ‘Faşir’deki yenilgilerini ve kayıplarını örtbas etmek için’ yaptıkları ‘medya propagandası’ olarak nitelendirdi.

HDK Komutanlığı çoğunun tutuklandığını öne sürdüğü üyelerinin işlediği ihlallere ilişkin soruşturma başlatıldığını, HDK'nın insanların şehri terk etmesine yardım ettiğini ve yardım kuruluşlarını kalanlara yardım etmeye çağırdığını da ekledi.

Sudan ordusundan askerler ve sivil kılığına girmiş HDK üyelerinin sorgulanmak üzere ‘yakalandığını’ belirten HDK Komutanlığı, Reuters'ın yorum talebine yanıt olarak, ‘Bazılarının iddia ettiği gibi cinayet işlenmedi’ dedi. Reuters, sosyal medyada yayınlanan ve HDK üniformalı adamların silahsız tutuklulara ateş açtığını gösteren en az üç videoyu ve silahlı çatışma sonrası cesetlerin bulunduğu 12 videoyu doğruladığını bildirdi.

Yerinden edilen insanların sayısı artıyor

Öte yandan Sudan Doktorlar Sendikası dün, 642 yerinden edilmiş kişinin Faşir’den kuzey eyaletindeki Daba bölgesine geldiğini duyurdu. Yayınladığı basın açıklamasında, Faşir’den gelen yerinden edilmiş kişilerin sayısındaki artışı büyük endişeyle takip ettiğini belirten Sudan Doktorlar Sendikası, “Faşir’de HDK tarafından işlenen katliamlar nedeniyle zorlu ve tehlikeli bir yolculuğun ardından son birkaç saat içinde 642 yerinden edilmiş kişi Kuzey Eyaleti'ne ulaştı” ifadelerini kullandı.

Sendika, başta çocuklar, kadınlar ve yaşlılar olmak üzere yerinden edilmiş kişilerin, barınak, gıda ve içme suyu eksikliği ve temel sağlık hizmetlerinin yetersizliği gibi zorlu insani koşullarda yaşadıklarını da kaydetti.

Basın açıklamasında şu ifadeler yer aldı:

“Savaşın yıkımından kaçan bu aileler, güvenlik arayışıyla kuzey eyaletine sığındılar, ancak şu anda ev sahibi toplulukların karşılayamayacağı ciddi geçim sorunlarıyla karşı karşıyalar. Darfur'daki durumun kötüleşmeye devam etmesi nedeniyle önümüzdeki günlerde gelenlerin sayısının önemli ölçüde artması bekleniyor.”

MSF, insani yardım durumunun tamamen çökmesini önlemek için, Sudan içindeki ve dışındaki yerel yetkililere ve insani yardım ve yardım kuruluşlarına, yerinden edilmiş insanlara acil tıbbi ve gıda yardımı, barınak ve psikososyal destek sağlamak için acil önlemler almaları çağrısında bulundu. MSF, bu kritik anda hızlı bir müdahalenin, yerinden edilme, açlık ve korkudan bitkin düşen binlerce kişinin hayatını kurtarabileceğini vurguladı.