Irak’ta Haşdi Şabi saldırıları en çok kime zarar veriyor?

Kerkük'te bir DEAŞ unsurunun tutuklanması (Irak terörle mücadele birimi)
Kerkük'te bir DEAŞ unsurunun tutuklanması (Irak terörle mücadele birimi)
TT

Irak’ta Haşdi Şabi saldırıları en çok kime zarar veriyor?

Kerkük'te bir DEAŞ unsurunun tutuklanması (Irak terörle mücadele birimi)
Kerkük'te bir DEAŞ unsurunun tutuklanması (Irak terörle mücadele birimi)

Irak ordusunun ülkenin birçok batı ve kuzey vilayetinde DEAŞ hücrelerini takip ettiği bir zamanda başkent Bağdat'ın merkezindeki Yeşil Bölge'deki ABD büyükelçiliğine ve koalisyon güçlerine yönelik saldırılara ilişkin tepkiler devam ediyor.
Sadr Hareketi lideri Mukteda es Sadr dün yaptığı açıklamada, Haşdi Şabi’ye mensup bazı gruplar tarafından gerçekleştirilen bombalama ve suikastların, Irak devletini ve halkını zayıflatmaktan başka bir şey olmadığını söyledi. Sadr açıklamasında, Haşdi Şabi’ye mensup bazı grupların yaptığı şeyin Irak devletini ve halkını zayıflatmaktan başka bir şey olmadığını ve başta ABD olmak üzere dış güçlerin elini güçlendirmek olduğunu belirtti. Sadr açıklamasında, “Haşdi Şabi’nin bazı mensupları tarafından yapılan bombalama ve suikastlardan memnun olmamak yeterli değil. Aksine Irak’ın başkalarının mücadele alanı olmasına son vermek için bilinçli bir şekilde çaba sarf etmemiz gerekiyor. Ayrıca Irak’ın bağımsızlığı, egemenliği, huzuru ve güvenliği için birlikte çalışmamız şart aksi takdirde Irak elimizden gider” ifadelerini kullandı. Tüm taraflara Irak’ın içişlerine karışmama çağrısını yineleyen Sadr, barışı vurguladıklarını bildirdi.
Bu bağlamda Hadi el-Amiri liderliğindeki Fetih Koalisyonu, diplomatik misyonları ve resmi kurumları hedef alan her türlü eylemi reddettiğini ve kınadığını duyurdu. Koalisyon dün Sadr’ın açıklamasına yanıt olarak yaptığı açıklamada, bu eylemlerin devleti zayıflatacağını, kabul edilemez olduğu ve tehlikeli sonuçlara yol açabileceği bildirildi. Açıklamada, Haşdi Şabi’nin Irak'ın birliği ve egemenliği için çalışan silahlı kuvvetler ve güvenlik birimleriyle yan yana olması gerektiği belirtilerek, Haşdi Şabi mensuplarının yasaya bağlı kalmak ve bu varlığın imajına zarar veren her şeyden kaçınmak için bir rol model olmaya davet edildiği bildirildi. Açıklamada, toplumun her kesimine dikkatli olma çağrısı yapılırken, terörizmin, eski rejimin yandaşlarının, sapkın grupların ve Irak düşmanlarının her zaman kartları karıştırmaya çalıştıkları kaydedildi.
Öte yandan, ABD öncülüğündeki DEAŞ karşıtı uluslararası koalisyon güçleri, ‘yasadışı grupların’ füze saldırılarının koalisyon güçlerine yönelik olmadığını bildirerek, tüm saldırıların Irak güçlerinin mevkilerini hedef aldığını ve  can kayıplarına neden olduğunu kaydetti.
Uluslararası Koalisyon Sözcüsü Albay Wayne Marotto bir basın toplantısı sırasında, Erbil’de koalisyon güçlerinin doğrudan Peşmerge güçleriyle ilgilenmesini sağlayacak bir danışmak merkezi kurmak üzere olduklarını söyledi. Marotto açıklamasında, uluslararası koalisyon güçlerinin, DEAŞ’ı yenme taahhüdünü sürdürdüğünü belirterek, tüm dünyanın DEAŞ ile mücadele sırasında Peşmerge güçleri, Irak güvenlik güçleri ve Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) fedakarlıklarını takdir ettiğini vurguladı. Koalisyon güçlerinin Peşmerge güçlerini desteklemeye devam edeceğinin altını çizen Sözcü, özel harekat biriminin Kürdistan bölgesindeki terörle mücadele güçlerine tavsiyelerde bulunmaya devam edeceğini aktardı.
Albay Wayne Marotto, silahlı gruplar ve DEAŞ gibi grupların füze saldırılarının iddialarına rağmen, saldırıların koalisyon güçlerine yönelik olmadığını belirterek, saldırıların Irak güvenlik güçleri ve Iraklı sivillerin komutasındaki Irak güvenlik güçlerinin sivil lojistik konvoylarına yönelik olduğunu kaydetti. Nefsi müdafaa için her türlü önlemleri aldıklarını kaydeden Sözcü, bu grupların Iraklılara saldırdıkları kadar koalisyon güçlerini hedef almadıklarına değindi. Sözcü, “Irak'taki tüm konvoyların yalnızca yüzde beşini hedefliyorlar. Bu küçük bir yüzde. Bazı (sınırlı etkili) saldırılar artıyor” dedi.
Diğer yandan Irak Güvenlik Medya Hücresi, Kerkük, Selahaddin ve Diyala sınırlarındaki iki eksende denetimlerin başladığını duyurdu. Açıklamada ilk eksenin el Rafi ve Kali köylerinden arasında kalan Zaghaton vadisi ve Hemrin Dağları’na kadar uzandığı belirtilerek, denetimin federal polis ve ona bağlı birimler aracılığıyla yapıldığı kaydedildi. İkinci eksenin ise Haşdi Şabi tugayları işbirliğiyle Kori Şay Köprüsü ile Serhat köprüsü arasında olduğu bildirildi.



İsrail, Refah'ın farklı bölgelerine düzenlediği saldırılarda 14 Filistinliyi öldürdü

İsrail bombalamasının ardından güney Gazze Şeridi'ndeki Han Yunus'un üzerinde duman yükseliyor (AFP)
İsrail bombalamasının ardından güney Gazze Şeridi'ndeki Han Yunus'un üzerinde duman yükseliyor (AFP)
TT

İsrail, Refah'ın farklı bölgelerine düzenlediği saldırılarda 14 Filistinliyi öldürdü

İsrail bombalamasının ardından güney Gazze Şeridi'ndeki Han Yunus'un üzerinde duman yükseliyor (AFP)
İsrail bombalamasının ardından güney Gazze Şeridi'ndeki Han Yunus'un üzerinde duman yükseliyor (AFP)

İsrail savaş uçaklarının, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ın çeşitli bölgelerine düzenlediği hava saldırılarında aralarında çocuk ve kadınların da bulunduğu 14 Filistinli öldü, çok sayıda kişi yaralandı.

Filistin resmi ajansı WAFA'nın haberine göre, Refah'taki hastane yetkilileri, İsrail savaş uçaklarının Refah şehrinin Musbih, Hirbetu'l Ades ve El-Cenine mahallelerine hava saldırıları düzenlediğini belirtti.

Hastane yetkilileri, iki ev ve bir apartman dairesinin hedef alındığı saldırılarda aralarında çocuk ve kadınların da bulunduğu 14 Filistinlinin öldürüldüğünü ve çok sayıda kişinin yaralandığını ifade etti.


BMGK Husilere Babu’l Mendeb Boğazı ve Kızıldeniz’de gemileri hedef alan saldırılarına “derhal son vermeleri” çağrısında bulundu

BMGK Husilere Babu’l Mendeb Boğazı ve Kızıldeniz’de gemileri hedef alan saldırılarına “derhal son vermeleri” çağrısında bulundu
TT

BMGK Husilere Babu’l Mendeb Boğazı ve Kızıldeniz’de gemileri hedef alan saldırılarına “derhal son vermeleri” çağrısında bulundu

BMGK Husilere Babu’l Mendeb Boğazı ve Kızıldeniz’de gemileri hedef alan saldırılarına “derhal son vermeleri” çağrısında bulundu

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), Yemen’deki İran destekli Husilere Babu’l Mendeb Boğazı ve Kızıldeniz'den geçen gemileri hedef alan saldırılarına ‘derhal son vermeleri’ çağrısında bulundu. BMGK, BM üyesi ülkeleri de Husilerin daha fazla saldırı düzenlemelerini kolaylaştıracak silah ve mühimmata ulaşmalarını önlemek için ‘yakın iş birliği’ yapmaya çağırdı.

BMGK’nın 15 üyesi oybirliğiyle, 6 Mart'ta True Confidence adlı yük gemisine düzenlenen füzeli saldırı da dahil olmak üzere Husilerin Kızıldeniz'deki ticari gemileri hedef alan saldırılarını ‘en güçlü ifadelerle kınama’ kararı aldı. Yunanistan’a ait True Confidence yük gemisine düzenlenen füzeli saldırıda ikisi Filipinli, biri Vietnamlı üç denizci ölmüş, en az dört denizci de yaralanmıştı. BMGK üyeleri, 2 Mart'ta, İngiliz gemisi Ruby Mare’ye 18 Şubat'ta düzenlenen ve geminin batmasına neden olan saldırıyı kınamışlardı. Saldırıların yol açtığı ‘olumsuz yansımalara’ dikkat çeken yetkililer, batık geminin ‘bölgedeki seyrüsefer güvenliğini tehdit ettiğini’ açıkladılar.

BMGK üyeleri tarafından yapılan ortak açıklamada, BMGK’nın 2216 sayılı ve sonraki kararlarının tam olarak uygulanmasının önemi vurgulanırken, Husilerin daha fazla saldırı düzenlenmelerini kolaylaştıracak silah ve mühimmata ulaşmalarını önlemek için Yemen hükümeti de dahil olmak üzere tüm taraflara yakın iş birliği çağrısında bulunuldu. Açıklamada ayrıca tüm üye ülkelerin silah ambargosu kapsamındaki yükümlülüklerine uymaları gerektiğinin altı çizildi. 100 günü aşkın süredir yasadışı bir şekilde alıkonulan Galaxy Leader isimli kargo gemisinin ve mürettebatının derhal serbest bırakılmasını isteyen BMGK, Yemen ve ötesindeki insani çabaların yanı sıra, Yemenlilerin geçim kaynaklarından biri olan yerel balıkçılık sektörü açısından Kızıldeniz’deki seyrüsefer güvenliğinin önemine dikkat çekti.

BMGK, uluslararası hukuk ve BMGK’nın 2722 sayılı kararı uyarınca Husilerin Kızıldeniz ve Aden Körfezi'nden geçen ticari gemileri hedef alan saldırılarına ‘derhal son vermeleri’ çağrısında bulundu. Kızıldeniz ve Babu’l Mendeb boğazından geçen ticari gemilere sahip ülkelerin seyir haklarını kullanılmasına ve seyrüsefer özgürlüklerine saygı duyulması gerektiğini vurgulayan BMGK üyeleri, Husilerin, gemilerin Yemen kara sularına girmeden önce Husilerin kontrolündeki Denizcilik İdaresi'nden izin alması gerektiğini belirttiği 4 Mart tarihli açıklamasının, ticari seyrüsefer özgürlüğü ve başta Yemen olmak üzere çeşitli ülkelere yönelik insani çalışmalar üzerindeki olumsuz etkilerine karşı uyardılar.

Bölgede barışı ve güvenliği hedef alan tehditlerle mücadele etmek için uluslararası ve bölgesel iş birliğinin güçlendirilmesinin önemine dikkat çeken BMGK, Yemen'deki barış sürecini korumak için Kızıldeniz'deki gerilime son verilmesi çağrısında bulundu. Yemen hükümetinin deniz ortamını koruma çabalarını öven BMGK üyeleri, bölgede tansiyonun olası çok boyutlu sonuçlara yol açabilecek şekilde yükselmesini önlemek için BM ve Kızıldeniz’e kıyısı olan ülkelerin yanı sıra, bölgesel ve alt bölgesel kuruluşlarla yakın iş birliği içinde uluslararası katılımın sürdürülmesi çağrısı yaptılar. Gerilimin bölgeye daha fazla yayılmasına ve bölge ve ötesinde güvenliği ve istikrarı etkilemesine izin verilmemesi, bunun engellenmesi gerektiğini vurgulayan BMGK, bölgesel gerilimlere katkıda bulunan ve bu gerilimleri şiddetlendiren temel nedenlerin ele alınması gereğinin de altını çizdi.

Üye ülkeleri ‘özelde Kızıldeniz ve daha geniş kapsamda bölgedeki gerilimin daha fazla tırmanmasını önlemek için dikkatli ve itidalli olmaya’ çağıran BMGK, ayrıca Yemen’de BM himayesinde devam eden diyalog ve barış sürecinin desteklenmesinin yanı sıra, tarafların bu çerçevedeki diplomatik çabalarının güçlendirilmesinin teşvik edilmesini de istedi.


Libya medyası: Silahlı kişiler Libya ve Tunus arasındaki Ras Cedir sınır kapısındaki güçlere saldırdı

Libya ve Tunus arasındaki Ras Cedir sınır kapısı önünde arabalar sıraya giriyor (Arşiv-Dibeybe hükümetine bağlı İçişleri Bakanlığı)
Libya ve Tunus arasındaki Ras Cedir sınır kapısı önünde arabalar sıraya giriyor (Arşiv-Dibeybe hükümetine bağlı İçişleri Bakanlığı)
TT

Libya medyası: Silahlı kişiler Libya ve Tunus arasındaki Ras Cedir sınır kapısındaki güçlere saldırdı

Libya ve Tunus arasındaki Ras Cedir sınır kapısı önünde arabalar sıraya giriyor (Arşiv-Dibeybe hükümetine bağlı İçişleri Bakanlığı)
Libya ve Tunus arasındaki Ras Cedir sınır kapısı önünde arabalar sıraya giriyor (Arşiv-Dibeybe hükümetine bağlı İçişleri Bakanlığı)

Libya medyası, yerel silahlı kişilerin dün akşam Tunus ile Ras Cedir sınır kapısına baskın düzenlediğini ve İçişleri Bakanlığı’na bağlı güvenlik güçleriyle çatıştığını bildirdi.

Şarku’l Avsat’ın Alemu’l Arabi haber ajansından (AWP) aktardığına göre Al Sa’a 24 gazetesinde yer alan haberde, Zuvara Askeri Odası güçlerine bağlı silahlı kişilerin, Abdulhamid Dibeybe başkanlığındaki Ulusal Birlik Hükümeti’ne bağlı güvenlik güçleriyle çatıştığı bilgisi yer aldı.

Habere göre, hükümetin görevlendirdiği kolluk kuvvetinden çoğu kişinin Tunus sınırındaki tarafsız bölgeye kaçmasının ardından, silahlı kişiler onların tüm teçhizatına el koydu.

Söz konusu çatışmada rastgele açılan ateş sonucu üç kişi de ağır yaralandı.

Al-Marsad gazetesinde yer alan habere göre, Savunma Bakanlığı’na bağlı Zuwara Askeri Odası’na bağlı silahlı kişilerin, devriye gezen İçişleri Bakanlığı’ndan güvenlik güçlerine saldırmasının ardından, Ulusal Birlik Hükümeti’nin İçişleri Bakanı İmad et-Trabelsi, Limanlar Güvenlik İdaresi’nden sınır kapısının ‘bir sonraki duyuruya kadar derhal’ kapatılmasını istedi.

Tunus resmi radyosu Radio Tataouine’de yer alan bir diğer haberde, güvenlik nedeniyle sınır kapısının kapatıldığı bildirildi.

Haberde, “Tunus tarafındaki sınır kapısı, Libya topraklarına giden vatandaşların güvenliğini korumak amacıyla, Libya tarafındaki sınır geçişinde yaşanan çatışmanın ardından kapatıldı” denildi.

Libya tarafındaki geçişte mahsur kalan vatandaşların, buradaki güvenlik durumu istikrara kavuşuncaya kadar Tunus’a girmelerine izin verildiği de ifade edildi.


BM: Refah’a yapılacak saldırı Gazze’deki yardım dağıtımını sekteye uğratacak

Filistinli bir aile, Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah’tan Gazze merkezine doğru kaçıyor (AFP)
Filistinli bir aile, Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah’tan Gazze merkezine doğru kaçıyor (AFP)
TT

BM: Refah’a yapılacak saldırı Gazze’deki yardım dağıtımını sekteye uğratacak

Filistinli bir aile, Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah’tan Gazze merkezine doğru kaçıyor (AFP)
Filistinli bir aile, Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah’tan Gazze merkezine doğru kaçıyor (AFP)

Birleşmiş Milletler’in (BM) işgal altındaki Filistin Bölgesi İnsani Yardım Koordinatörü Jamie McGoldrick, İsrail’in Refah’a yönelik herhangi bir saldırısının Gazze’deki yardım dağıtımını sekteye uğratacağını, böyle bir durumda örgütün o bölgeden kaçan yerinden edilmiş insanlar için yeterli malzeme hazırlayamayacağını söyledi.

McGoldrick, dün çevrim içi katıldığı basın toplantısında, Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi’nin (OCHA), belirsiz ve istikrarsız olarak nitelendirdiği koşullar nedeniyle önümüzdeki iki veya üç günden daha uzun bir süre için Gazze’ye yönelik bir yardım operasyonu planlayamadığını belirtti.

BM yetkilisi açıklamasını şöyle sürdürdü;

“Saldırı nedeniyle yüzbinlerce insanın Refah’tan ayrılmak zorunda kalacağı olasılığını öngörmek bizim için gerçekten zor bir senaryo olur. Böyle bir acil durum planı yapacak durumda değiliz. Barınak, malzeme, yiyecek, tıbbi malzeme ve özellikle de suyu önceden sağlayacak durumda değiliz. Bu bizim için gerçek bir sorun olacak. Eğer bir saldırı olsa, zaten istikrarsız ve kesintili olan yardım sistemimiz o zaman çöker.”

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, askeri operasyonun durdurulması yönündeki uluslararası çağrılara rağmen, Gazze Şeridi’nin güney ucunda yer alan Refah’ı işgal etme planını sürdüreceğini bildirdi.

İsrail’in Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki saldırısından kaçan, Gazze Şeridi’nin 2,3 milyonluk nüfusunun yarısından fazlası buradaki çadırlarda yaşıyor.

Küresel açlık oranlarına ilişkin bir sınıflandırmada, Gazze Şeridi’nin bazı bölgelerindeki ciddi gıda kıtlığının kıtlık seviyelerini aştığı ve derhal bir ateşkes anlaşması imzalanmadığı takdirde toplu ölümün artık eli kulağında olduğu bildirildi.

BM kurumlarının değerlendirmelerini temel aldığı, Entegre Gıda Güvenliği Aşama Sınıflandırması (IPC) analizine göre Gazze’nin kuzeyindeki bazı bölgelerde yaşayan insanların yüzde 70’i, beşinci aşama olarak kabul edilen en şiddetli düzeydeki gıda kıtlığıyla karşı karşıya.

IPC karmaşık bir dizi teknik kriter kullanıyor. En tehlikeli kriter ise felaket ve kıtlık olmak üzere iki seviyeden oluşan beşinci aşama.

Kıtlık, nüfusun en az yüzde 20’sinin ciddi gıda kıtlığı yaşaması, her üç çocuktan birinin akut yetersiz beslenmeden muzdarip olması ve her gün her 10 bin kişiden ikisinin açlık, yetersiz beslenme ve hastalık nedeniyle ölmesiyle ölçülüyor.

İsrail, Gazze’ye yönelik daha fazla kara yolu açacağını, deniz sevkiyatları ile hava yardımlarının gelmesine izin vereceğini bildirdi.

Birkaç gün önce ilk yardım gemisi Gazze’ye ulaştı.

Yardım kuruluşları, özellikle kuzeyde hala yeterli malzeme sağlayamadıklarını veya bunları güvenli bir şekilde dağıtamadıklarını bildirerek, yardım sağlama ve bunları güvence altına almanın İsrail’in sorumluluğunda olduğunu vurguluyor.


BM'nin ‘kıtlık’ ilan etme kriterleri neler?

Gazze nüfusunun yarısı şu anda ‘felaket’ düzeyinde bir gıda sıkıntısı içinde yaşıyor. (Reuters)
Gazze nüfusunun yarısı şu anda ‘felaket’ düzeyinde bir gıda sıkıntısı içinde yaşıyor. (Reuters)
TT

BM'nin ‘kıtlık’ ilan etme kriterleri neler?

Gazze nüfusunun yarısı şu anda ‘felaket’ düzeyinde bir gıda sıkıntısı içinde yaşıyor. (Reuters)
Gazze nüfusunun yarısı şu anda ‘felaket’ düzeyinde bir gıda sıkıntısı içinde yaşıyor. (Reuters)

Acil önlemler alınmadığı takdirde mayıs ayı sonuna kadar Gazze Şeridi'nin kuzeyinde kıtlık yaşanacağı uyarısında bulunan Birleşmiş Milletler (BM), belirli bir bölgede kıtlık ilan etmek için katı kriterler kullanıyor.

Şarku'l Avsat'ın Fransız Haber Ajansı AFP'den aktardığı habere göre BM, Roma merkezli iki uzman kuruluşu olan Dünya Gıda Programı (WFP) ve Gıda ve Tarım Örgütü'nün (FAO) Entegre Gıda Güvenliği Aşama Sınıflandırma Sistemi olarak bilinen teknik bir organı kullanmasına güveniyor.

Bu sistem gıda güvensizliğinin ciddiyetini, uluslararası bilimsel standartlara dayalı bir ölçekte analiz edip sınıflandırıyor. Sistemin son raporu Gazze nüfusunun yarısının, yani 1,1 milyon kişinin şu anda ‘felaket’ düzeyinde bir gıda sıkıntısı içinde yaşadığını gösteriyor.

WFP tarafından dün (pazartesi) yapılan açıklamada, Gazze Şeridi'nin kuzeyinde kıtlığın ‘eli kulağında’ olduğu belirtildi. Açıklamada ayrıca, “Bu, Entegre Gıda Güvenliği Aşama Sınıflandırma Sistemi tarafından kaydedilen en yüksek gıda felaketiyle karşı karşıya olan insan sayısıdır” ifadesi yer aldı.

Kıtlık nedir?

Entegre Gıda Güvenliği Aşama Sınıflandırma Sistemi, kıtlığı, ‘gıdaya erişimin olmaması nedeniyle yaygın yetersiz beslenme ve açlığa bağlı ölümlerle karşı karşıya kalan bir nüfus’ olarak tanımlıyor.

BM, şu anda yaklaşık 300 bin kişinin yaşadığı, ulaşılması zor kuzey Gazze Şeridi'nde ‘yaklaşan’ bir kıtlık uyarısında bulundu.

Bu bölgede yaşayanlar her gün havadan sınırlı miktarda atılan yardımların gelmesini bekliyor. Yardım paraşütleri yere yaklaşır yaklaşmaz, bölge sakinleri bir torba yiyecek alabilmek umuduyla enkazların arasına koşuyor.

Karadan gelen yardımlar ise İsrail tarafında denetlendikten sonra çoğunlukla Mısır'dan ve Refah Sınır Kapısı’ndan Gazze Şeridi'ne giriyor.

Ancak bu yolla Gazze'ye ulaşan yardım miktarı halkın ihtiyaçlarını karşılamaya yetmiyor. Bu da kuzeye giden başka yolların açılması çağrılarına ve Kıbrıs'tan gıda yüklü iki gemi gönderilmesi gibi çeşitli girişimlere yol açtı.

Kıtlık nasıl ölçülür?

Entegre Gıda Güvenliği Aşama Sınıflandırma Sistemi’ne göre kıtlık, beş aşamadan oluşan akut gıda güvensizliği ölçeğinin en ciddi aşamasıdır.

Birinci aşama: Gıda güvenliğiyle ilişkili stres etkenleri çok az veya hiç yok.

İkinci aşama: Bazı insanlar yiyecek bulma konusunda stres yaşar

Üçüncü aşama: Gıda krizi.

Dördüncü aşama: Acil durum.

Beşinci aşama: Felaket durumu veya kıtlık.

Şarku’l Avsat’ın BM internet sitesinden aktardığı bilgiye göre bir bölge, üç kriteri yerine getirdiğinde beşinci aşamaya ulaşılır:

- O bölgedeki nüfusun en az yüzde 20'si aşırı düzeyde açlıkla karşı karşıyadır.

- Aynı bölgedeki çocukların yüzde 30'u zayıf ya da boylarına göre aşırı zayıf.

- Ölüm oranı ortalamaya göre iki katına çıkmıştır. Yetişkinler için bu oran günde 10 binde bir ölüm, çocuklar içinse günde 10 binde iki ölümdür.

Üçüncü kriterle ilgili olarak, WFP’ye göre ölümler hızlanıyor, ancak çatışma bölgelerinde genellikle olduğu gibi mevcut rakamlar sınırlı.

Ancak tahminlere göre ‘radikal önlemler almak için kıtlık teyit edilene kadar beklemek haklı gösterilemez.’

Sivil toplum kuruluşu Açlığa Karşı Eylem’den (Action Against Hunger) Jean-Raphael Poitou, Entegre Gıda Güvenliği Aşama Sınıflandırma Sistemi tarafından dün (pazartesi) yayınlanan rakamların ‘dünyaya son uyarı’ olduğunu söyledi.

Poitou, AFP'ye verdiği röportajda “Hemen harekete geçilmeli. Yetersiz beslenen çocukları kurtarmak için çözümümüz var ama Gazze'ye erişimimiz yok” ifadelerini kullandı.

Kıtlığın nedenleri nelerdir?

Kıtlığın başlıca nedenleri şunlardır:

- Kuraklıklar, seller, kasırgalar, depremler ve zararlı böcekler (örneğin çekirgeler) gibi doğal afetler.

- Gıda ticaretini sekteye uğratan ve gıda fiyatlarını ve oynaklığını artıran ekonomik krizler.

- Bir afete yetersiz insani müdahale.

- (Sınıflandırmaya göre 1,9 milyon insanın yerinden edildiği Gazze'de olduğu gibi) nüfusun yerinden edilmesine ve gıda kıtlığına yol açan silahlı çatışmalar.

Kıtlığı kim ilan ediyor?

Kıtlık için sınıflandırma kriterleri karşılandığında, kıtlık ilan etmek hükümet yetkilileri ve BM kuruluşları gibi ülke düzeyindeki paydaşların elindedir.

BM tarafından ilan edilen son kıtlıkların tarihi Güney Sudan'da 2017'ye, Somali'de ise 2011'e kadar uzanıyor.


Suriye Ordusu: İsrail Şam kırsalındaki askeri noktaları hedef alan bir hava saldırısı düzenledi

İsrail’in Şam banliyölerine yönelik önceki bir saldırısı (Reuters)
İsrail’in Şam banliyölerine yönelik önceki bir saldırısı (Reuters)
TT

Suriye Ordusu: İsrail Şam kırsalındaki askeri noktaları hedef alan bir hava saldırısı düzenledi

İsrail’in Şam banliyölerine yönelik önceki bir saldırısı (Reuters)
İsrail’in Şam banliyölerine yönelik önceki bir saldırısı (Reuters)

Suriye ordusundan bir kaynak, İsrail’in Golan yönünden Şam kırsalındaki bazı askeri noktaları hedef alan bir hava saldırısı başlattığını söyledi.

Şarku’l Avsat’ın Alemu’l Arabi haber ajansından (AWP) aktardığına göre Suriye medyası da, bu sabah erken saatlerde başkent Şam çevresinde gökyüzünde patlamalar duyulduğunu bildirdi.

Suriye Savunma Bakanlığı’nın Facebook sayfasında yapılan açıklamada, hava savunma güçlerinin İsrail füzelerine karşılık vererek bazılarını düşürdüğü ve saldırının maddi kayıplara neden olduğu bilgisi verildi.

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) ise, İsrail’in Şam kırsalındaki Yabrud bölgesi civarını hedef aldığını belirtti.


AFP, El Hol kampını yazdı: DEAŞ'ın çocukları çürümeye terk edildi

Yardım kuruluşları, kamptaki kadın ve çocukların güvenliğinin sağlanması için ek önlemler alınmasını istiyor (AFP)
Yardım kuruluşları, kamptaki kadın ve çocukların güvenliğinin sağlanması için ek önlemler alınmasını istiyor (AFP)
TT

AFP, El Hol kampını yazdı: DEAŞ'ın çocukları çürümeye terk edildi

Yardım kuruluşları, kamptaki kadın ve çocukların güvenliğinin sağlanması için ek önlemler alınmasını istiyor (AFP)
Yardım kuruluşları, kamptaki kadın ve çocukların güvenliğinin sağlanması için ek önlemler alınmasını istiyor (AFP)

Fransız haber ajansı AFP, Suriye'deki El Hol kampında yaşayan DEAŞ militanlarının çocuklarını yazdı. 

Haberde, çatı yapısını Türkiye'nin terör örgütü olarak kabul ettiği YPG'nin oluşturduğu ABD destekli Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) kontrolündeki mülteci kampında, çoğu Iraklı ve Suriyeli olmak üzere 40 binden fazla kişinin kaldığı belirtildi. Bunlardan en az yarısının çocuklardan oluştuğu aktarıldı. 

"Babaların günahları: DEAŞ'ın çocukları Suriye'deki kampta çürümeye terk edildi" başlıklı haberde, Irak sınırındaki Haseke ilinde yer alan kampta bazı erkek çocukların 11 yaşında girdiğinde ailelerinden koparıldığını da yazdı. 

Birleşmiş Milletler'in (BM) temmuzda yayımladığı raporda, kampta bu şekilde ailelerinden zorla uzaklaştırılan çocukların durumunda dair sonradan ebeveynlerle bilgi paylaşılmadığı da öne sürülmüştü.

Kamp sorumlularıysa iddiaları reddederek, bunun "çocukların ileride radikalleşmesini önlemek için yapıldığını" savundu. 

Adı Ali olarak paylaşılan 12 yaşındaki çocuk, "Geceleri çadırlara girip insanları öldürüyorlar" dedi. 

Kimliğinin açıklanmamasını isteyen bir yardım kuruluşu çalışanı da "Bu çocukların sürdürebileceği bir hayat değil. Yapmadıkları bir şeyin bedelini ödüyorlar" ifadelerini kullandı.

5 çocuk annesi olan Iraklı Şatha, kampta yaşadıklarını şöyle anlattı: 

Çocuklarım zarar görmesin diye artık sosyalleşmelerine izin vermemeye çalışıyorum. Fakat bu neredeyse imkansız çünkü kamp tıklım tıklım dolu. Çocuklarım ne zaman dışarı çıksa, dayak yemiş halde dönüyorlar.

Birleşik Krallık merkezli sivil toplum kuruluşu Save the Children'dan Kathyrn Achilles, kampta kalan çocuklarla ilgili şunları söyledi: 

El Hol, çocukların yaşayıp büyümesine izin vermeyen boğucu bir yer. Neredeyse 5 yıldır bu kamptalar, yoksulluk içindeler ve bombardımana maruz kalıyorlar. Daha fazla yardıma ihtiyaçları var.

Ajans, DEAŞ militanlarının eşleriyle çocuklarının kampta "ek bölge" olarak bilinen yüksek güvenlikli alanda tutulduğunu aktardı. Kampın bu bölgesinde aralarında Türkiye, Tunus, Rusya, Fransa, Hollanda ve İsveç de dahil 45 ülkeden 6 bin 612 kişinin yaşadığı, bunlardan üçte ikisinin çocuklardan oluştuğu belirtildi. 

El Hol'un sivil idaresinden sorumlu Cihan Hanan, her çadırın kendine ait mutfak ve tuvalete sahip olacağı yeni bir bölge inşa ettiklerini söyleyerek, "Kamp uzun süre daha burada kalabilir" dedi.

Diğer yandan 2022'de kampta 15 yaşındaki iki Mısırlı kızın tecavüze uğradıktan sonra bıçaklanarak öldürülmesi de gündem olmuş, Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk, olayı kınayarak güvenlik önlemlerinin artırılması çağrısı yapmıştı.

Independent Türkçe, AFP,


İsrail, UAD'deki savunmasında Gazze'deki açlık ve katliamlarda sorumluluğunu reddetti

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

İsrail, UAD'deki savunmasında Gazze'deki açlık ve katliamlarda sorumluluğunu reddetti

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Uluslararası Adalet Divanı’nda (UAD) soykırım suçlamasıyla yargılanan İsrail, Divan’a gönderdiği savunmada Gazze'deki açlık ve katliamlardaki sorumluluğunu kabul etmedi.

İsrail, Gazzelilerin açlığa mahkum edilmesi sebebiyle Güney Afrika Cumhuriyeti tarafından, talep edilen yeni tedbirlere ilişkin cevabını Divan'a sundu.

İsrail, UAD tarafından açıklanan yazılı beyanında, Gazze'deki açlık ve katliamlardaki sorumluluğunu üstlenmekten kaçınarak, yeni tedbir kararı talep eden Güney Afrika'yı, Mahkemenin yetkisini kötüye kullanmakla suçladı.

İsrail'i, Gazze'deki açlık ve katliamlardan kendisini sorumlu tutan Güney Afrika'nın iddiaları için, "Bunlar gerçekte ve hukukta tamamen asılsızdır, ahlaki açıdan iğrençtir ve hem Soykırım Sözleşmesi'nin hem de UAD’nin yetkisinin kötüye kullanılmasını temsil etmektedir." ifadesini kullandı.

Gazze'deki açlık olaylarının "İsrail'in kasıtlı eylem ve ihmallerinin doğrudan bir sonucu olduğu ve İsrail'in yardım kuruluşları için düşmanca, çalışamaz bir ortam yaratarak insani yardımı bir pazarlık kozu olarak kullandığı" yönündeki Güney Afrika iddialarını reddeden İsrail, Gazze'deki gıda sorununu çözmek için BM ve üçüncü ülkelerle aktif bir şekilde çalıştığını savundu.

İsrail, Divan'ın geçici tedbir usullerini kötüye kullanmakla suçladığı Güney Afrika için "Bazı gerçekleri görmezden geliyor ve bazılarını da saldırgan ve bilinçli bir şekilde çarpıtıyor." suçlamasında bulundu.

İsrail, Gazze'ye ulaştırılan insani yardımların ciddi şekilde arttırıldığına ilişkin savunmasını kendi Savunma Bakanlığı'na bağlı Bölgelerdeki Hükümet Faaliyetleri Koordinatörlüğünün (COGAT) verilerine dayandırırken, Güney Afrika'nın ek tedbir talebi içeren dilekçesinde yer alan ve BM kuruluşlarının insani yardımların engellendiğine ilişkin iddialarını cevapsız bıraktı.

- İsrail, Güney Afrika'nın ek tedbir taleplerinin reddedilmesini istedi

Güney Afrika'nın ek tedbir taleplerinin reddedilmesini isteyen İsrail, Gazze’deki mevcut çatışmalar boyunca çeşitli insani girişimlerin yapılması, insani yardım malzemelerinin ulaştırılması ve sivillerin zararını azaltmaya yönelik çaba gösterdiğini savundu.

Beyanında "Gazze'de yaşanan insani acılara çözüm bulma konusunda büyük zorluklar bulunuyor. Bu savaşta trajik ve acı verici sivil kayıplar da yaşanmaktadır." ifadelerini kullanan İsrail, Güney Afrika’nın yeni tedbirlere hükmedilmesi talebinde yer alan her şeyin, Divan’ın 26 Ocak’ta verdiği kararında yer aldığını ve bu sebeple ek tedbir talebinin reddedilmesini istedi.

İsrail, Güney Afrika’nın, daha önce verilen tedbir kararlarının yenilenmesini isteyerek Gazze'deki çatışmaların denetimini arttırmayı hedeflediğini belirterek, "Amacı, sürekli siyasi ilgi çekmek ve müttefiki Hamas ile sürekli dayanışma içinde olduğunu göstermektir." ifadesini kullandı.

- Güney Afrika, yeni tedbirler istiyor

Güney Afrika, Uluslararası Adalet Divanı'ndan (UAD) Gazzelilerin açlığa mahkum edilmesi sebebiyle İsrail aleyhine 26 Ocak’ta verilen tedbirlerin değiştirilmesi veya yeni tedbirlere hükmedilmesi talebinde bulunmuştu.

Güney Afrika’nın yeni tedbir talebinde, İsrail’in, UAD’nin 26 Ocak’ta tedbir kararlarına ısrarla uymadığı ve Gazze’de "korkunç ihlallerine" devam ettiği belirtilmiş, "1 milyondan fazla çocuk dahil Gazze'deki 2,3 milyon Filistinlinin emniyet ve güvenliğinin acilen sağlanması amacıyla" Divan'dan, acil olarak 26 Ocak’ta İsrail aleyhine hükmettiği 6 tedbiri değiştirmesi ve/veya acilen yeni tedbirlere karar vermesini istemişti.

Güney Afrika, dilekçesinin sonunda, UAD’deki Srebrenitsa soykırımı davasında Bosna Hersek’in de ek tedbir talebinde bulunduğunu ve Divan'ın ek tedbir talebini reddetmesinden 2 yıl sonra 7 bin 336 Boşnak’ın öldürüldüğü soykırımın yaşandığını hatırlatarak, "Güney Afrika bu noktada UAD’yi, Gazze'deki Filistinlileri soykırıma varan açlıktan kurtarmak için elinden geleni yapmak üzere çok geç olmadan harekete geçmeye çağırmaktadır." ifadesini kullanmıştı.

Güney Afrika'nın başvurusunda, UAD İç Tüzüğü'nün 75'inci maddesi uyarınca davanın her aşamasında tedbir kararlarına hükmedebileceğini ve 26 Ocak'tan bu yana Gazze'de Mahkeme'nin yeni tedbirlere hükmetmesini gerektiren ölçüde önemli gelişmeler olduğunu vurgulamıştı.

- UAD'de İsrail aleyhine açılan soykırım davası

Güney Afrika Cumhuriyeti, 29 Aralık 2023'te, 1948 tarihli Birleşmiş Milletler (BM) Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi'ni ihlal ettiği gerekçesiyle İsrail aleyhine UAD'de dava açmıştı.

Güney Afrika, Gazze'deki durumun aciliyet teşkil etmesi sebebiyle UAD'den ihtiyati tedbirlere hükmetmesini istedi ve tedbir talebine ilişkin duruşmalar, 11-12 Ocak'ta Lahey'deki Barış Sarayı’nda yapıldı.

Divan, 26 Ocak’ta açıkladığı tedbir kararlarında, İsrail’in Soykırım Sözleşmesi'nin 2'nci maddesinde tanımlanan fiillerin işlenmemesi için elinden gelen tüm önlemleri almasına, İsrail ordusunun Soykırım Sözleşmesi'nin 2'nci maddesindeki fiilleri işlemesini engelleyecek önlemleri ivedilikle almasına, Gazze’deki Filistinlilere yönelik soykırım çağrısı yapanları önlemek, engellemek ve cezalandırmak için gereken tüm adımları atmasına, Gazze’deki Filistinlilerin karşılaştığı olumsuz yaşam koşullarını ortadan kaldırmak için ihtiyaç duyulan temel hizmetlere ve insani yardımın sağlanmasını mümkün kılan acil ve etkili önlemleri almasına, Gazze’deki Filistinlilere karşı Soykırım Sözleşmesi'nin ihlalini gösteren delillerin yok edilmesini önlemek ve korunmasını sağlamak için etkili tedbirler almasına, kararın yürürlüğe girmesinden itibaren 1 ayda alınan tüm tedbirler hakkında mahkemeye bir rapor sunmasına hükmetti.

Güney Afrika, İsrail’in Refah'a saldırı planı nedeniyle 13 Şubat’ta yeni tedbirlere hükmedilmesi talebinde bulunmuş, Divan ise 16 Şubat’taki kararında ek tedbir talebini reddederek, İsrail'in mevcut geçici tedbirleri derhal ve etkin şekilde uygulaması gerektiğini bildirmişti.


BM Gıda ve Tarım Örgütü Genel Direktör Yardımcısı Bechdol'dan Gazze'de akut gıda güvensizliği uyarısı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

BM Gıda ve Tarım Örgütü Genel Direktör Yardımcısı Bechdol'dan Gazze'de akut gıda güvensizliği uyarısı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Birleşmiş Milletler (BM) Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Genel Direktör Yardımcısı Beth Bechdol, Gazze'deki insanların felaket düzeyinde kıtlığın eşiğinde bulunduklarını, ateşkesin kesinlikle gerekli olduğunu söyledi.

BM'nin merkezi Roma'da bulunan, gıda, açlık ve tarımsal konularda faaliyet gösteren kuruluşu FAO'nun acil durumlardan da sorumlu genel direktör yardımcısı Bechdol, Gazze'deki açlık, tarımsal üretim kayıpları ve iklim krizini AA muhabirine değerlendirdi.

Aylardır İsrail'in yoğun saldırısına maruz kalan, şu ana kadar 31 binden fazla insanın yaşamını yitirdiği Gazze'de hayatta kalabilenlerin açlık sıkıntısının ne durumda olduğu sorusu üzerine Bechdol, "Gazze'de yaşayan insanların felaket düzeyinde bir kıtlığın eşiğinde olduğunun dünyadaki herkes için açık hale geldiğini düşünüyorum." dedi.

BM olarak birkaç ay önce yaptıkları genel değerlendirmede 2,2 milyon nüfuslu Gazze'deki halkın tamamının akut gıda güvensizliği içinde bulunduğunu belirlediklerini anlatan Bechdol, "Yıllardır yaptığımız bu tür değerlendirmelerde bu kadar ciddi seviyeye ulaşmış bir durumla karşılaşmadık. Bu, eşi benzeri görülmemiş bir durum. Gazze'de tespit edilen her bir kişinin akut gıda güvensizliği olduğu düşünülüyor." diye konuştu.

Bechdol, Gazze'deki durumla alakalı kısa dönem içinde "Entegre Gıda Güvenliği Aşama Sınıflandırması (IPC)" raporunun açıklanacağına işaret ederek, "Bu sınıflandırmada 3. aşama kriz, 4. aşama acil durum ve 5. aşama kıtlığa yakın felakettir. Önümüzdeki haftalarda yeni bir IPC raporu yayımlanacak ve bu raporun, 2,2 milyon insanın tamamının bu ağır durumla karşı karşıya olduğunu göstermeye devam edeceğinden eminim. 4. aşamaya giren insanların sayısında artış göreceğiz hatta 5. aşamaya girenlerin sayısında da artış olacağını düşünüyorum." ifadelerini kullandı.

- "(Ateşkes) Kesinlikle gerekli"

Gazze için uluslararası kamuoyunda yükselen ateşkes çağrılarına katıldığını belirten Bechdol, "Bu, kesinlikle gerekli ve kesinlikle hayati. FAO olarak, ilk aşamada güçlü biçimde acil insani ateşkes çağrısı yapan BM Genel Sekreteri ve diğer BM kuruluşlarıyla aynı çizgideyiz." dedi.

FAO olarak Dünya Gıda Programı (WFP) ya da BM Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) gibi diğer BM kuruluşlarının sahada ilk yaptığı insani yardımdan daha farklı görev tanımlarının bulunduğuna dikkati çeken Bechdol, özellikle Gazze'deki tarım arazilerinin ve hayvancılık da dahil olmak üzere tarımsal üretimin nasıl yeniden ayağa kaldırılabileceğiyle ilgilendiklerini vurguladı.

Bechdol, "FAO, Gazze'de nihai aşamada ihtiyaç duyulacak tarımsal destek ile yeniden yapılanmayı desteklemek için elinden gelen her şeyi yapmaya hazırdır." dedi.

Gazze'ye son dönemde havadan indirilen yardımların sorunu çözmede yetersiz olduğuna dair eleştirilerin hatırlatılması üzerine Bechdol, "Gazze halkına yönelik bir destek işareti olması ve gıdanın da bir insan hakkı olduğunun kabul edilmesinin önemli olduğunu, bu nedenle de kritik olduğunu düşünüyorum." değerlendirmesinde bulundu.

- FAO'dan Gazze'deki hayvancılığı ayağa kaldıracak adımlar

FAO'nun Gazze'de geçim kaynaklarının yeniden inşası gibi hayati konulara odaklandığını ve buna yönelik adımlar atmaya hazır olduğunu vurgulayan Bechdol, hayvancılığın önemine işaret etti.

"İsrail makamlarından 500 metrik ton hayvan yemi taşıyan 20 kamyonun sınırı geçmesi için onay aldık." diyen Bechdol, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Hayvan yemi neden önemli? Hayvancılığın halihazırda yıkıma uğradığı konusunda çok endişeliyiz. Binlerce hayvan kaybettik. Yine de bazı analizler, halen yeterince küçük hayvanlar ve stoklar olduğunu gösteriyor. Etkilenen yerlere hayvan yemi ulaştırabilirseniz bu, sadece çiftçiler için ekonomik bir varlık olan hayvanın yaşamını sürdürmekle kalmaz, aynı zamanda bir beslenme kaynağı olur. Kırsalda koyundan keçiye birkaç tavuğu besleyebiliyorsanız bu, bir aile için protein demektir. Burada sütle beslenme vardır ki çocukların günde iki bardak süt içmesi çok kritik. Halihazırda çocukların ve yaşlıların yetersiz beslenmeden öldüğüne dair raporların geldiğini görüyoruz."

- Gazze'de tarım arazileri ile tarımsal üretim ciddi zarar görmüş durumda

İsrail'in bombardımanlarında tarım arazilerinin ne denli zarar gördüğü sorusu üzerine Bechdol, çoğunlukla uydu görüntülerine dayalı analiz yaptıklarını belirterek, "Elimizdeki rakamlar, tarım arazilerinin yaklaşık yüzde 43'ünün harap, seraların yüzde 26'sının yok olduğunu, sulama ve tarımsal su kaynaklarının, su kuyularının yaklaşık yüzde 30'unun da tamamen zarar gördüğünü gösteriyor. Dolayısıyla yeniden inşa ve rehabilitasyon açısından yapılması gereken çok sayıda iş var." yanıtını verdi.

Bechdol, ateşkes sağlandığında FAO olarak en kısa sürede yeniden inşa çalışmalarına doğru şekilde destek sağlamak için hazırlandıklarını sözlerine ekledi.

Tarım arazilerine düşen patlamamış bombaların hem ekim hem de hasat açısından sıkıntı yarattığını dile getiren Bechdol, patlayıcıların toprağın kirlenmesine de yol açtığına dikkati çekti.

- "Karadeniz Tahıl Koridoru, önemli bir etki yarattı"

Karadeniz Tahıl Koridoru'nun tahılın Afrika ve diğer pazarlara taşınmasında oynadığı rolün önemine ilişkin soruya Bechdol, "Karadeniz Tahıl Girişimi, geçen yıl Ukrayna'da başarılı bir şekilde hasat edilen tahılın Karadeniz'den çıkarılmasında ve sadece bazı Afrika ülkelerine değil aynı zamanda önemli bölgesel pazarlara ulaştırılmasında oldukça pozitif bir etki yarattı. BM Genel Sekreteri, Türkiye ve diğer ülkelerdeki liderlerin hala bir anlaşmaya varılmasını ve Karadeniz Tahıl Girişimi'nin bir kez daha yinelenmesini kolaylaştırmak için çalıştığını biliyorsunuz." yanıtını verdi.

- İklim krizi

İklim krizinin ciddiyetiyle ilgili Kovid-19 salgınında dünyanın geçtiği süreci anımsatan Bechdol, pek çoğu için Kovid’in hayatları boyunca küresel çapta her insanı etkileyen ilk şeylerden biri olduğunu düşündüğünü söyledi.

Bechdol, "Bu, her insanın Kovid geçirdiği anlamına gelmiyor ama kimileri aile üyelerini kaybetti, kimileri birçok kez bunu geçirdi ama bu ortak bir deneyim halini aldı. İklim krizinin de Kovid-19 gibi hepimizin hayatını etkileyecek seviyede olduğunu düşünüyorum." dedi.

- "Somali'de aslında olumlu bir eğilim var"

İklim krizinin etkilerinin ciddi biçimde görüldüğü Somali'yi geçen hafta ziyaret etme imkanı bulduğunu anlatan Bechdol, "Somali'de aslında olumlu bir eğilim var ve geçen yıl akut gıda güvensizliği yaşayan insan sayısında bir azalma gördük. 4 milyondan 3,4 milyona geriledi. Mütevazı bir düşüş var, eğilim doğru yönde ancak hala 1,7 milyon çocuk yetersiz besleniyor. Bazı açılardan Somali beni çok etkiledi." ifadelerini kullandı.

Bechdol, 10 yıldır kuraklık-sel döngüsünün aşırı düzeyde yaşandığı Somali'de FAO'nun tarıma katkılarını şöyle anlattı:

"FAO'nun kendi verileri ve istatistiksel modelleme projesi, selin birkaç ay içinde geleceğini ve son derece zarar verici ve çok şiddetli olacağını öngördü. Bu bilgiyi paylaştık ve ilgili bakanlıklar ve ortaklarla nehir kıyısı bölgelerini inşa ettik. Çiftçileri farklı uygulamalara ikna etmek her zaman kolay olmasa da ürünlerini erken hasat etmeleri için teşvik ediyoruz. Mısır yetiştiriyorlardı, tamamen olgunlaşmasını beklemek yerine hala yeşilken hasat etmelerini ve bunu hayvan yemi pazarlarında kullanabileceklerini söyledik. Bunu yaptık ve tüm mahsulü kurtardık.

Sel geldiğinde zarar görecek hiçbir mahsul yoktu çünkü onları zaten insani tüketim pazarlarının aksine hayvan pazarlarına götürmek amacıyla hasat etmiştik."


Gazze'de eşi İsrail güçlerince alıkonulan Filistinli anne, 2 çocuğunu kaybetmekten korkuyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Gazze'de eşi İsrail güçlerince alıkonulan Filistinli anne, 2 çocuğunu kaybetmekten korkuyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus kentinde yaşayan Filistinli Hena en-Neccar, İsrail güçleri tarafından alıkonan eşinin akıbetinden ve yetersiz beslenme sonucu aşırı kilo kaybı yaşayan 2 oğlunun hayatından endişe ediyor.

İsrail'in 5 ayı aşkın süredir devam eden saldırıları ve yardım girişlerine getirdiği kısıtlamalar nedeniyle yaşanan kıtlık, Gazzelileri her alanda büyük zorluklarla karşı karşıya bırakıyor.

Eşi İsrail güçlerince alıkonan ve çocuklarının hastalığıyla tek başına baş etmek zorunda kalan 41 yaşındaki Hena en-Neccar bunlardan biri.

- Çocuklar, babalarının alıkonmasından sonra hasta oldu

Han Yunus'taki Avrupa Hastanesi'nde hasta 2 oğluna refakat eden Filistinli kadın, eşinin alıkonmasından sonra çocuklarının ikisinin de hastalandığını söyledi.

Çocukların ikisinde de bağırsak nezlesi olduğunu aktaran Neccar, "İkinci sınıfa giden büyük oğlum 3 hafta boyunca ne yedi ne içti, sürekli tuvalete gitti. Küçük olan da aynı şekilde. Böyle olunca onları Avrupa Hastanesi'ne getirdim." dedi.

Hastanede 4 gün kaldıktan sonra taburcu edildiklerini ancak çocukların durumu kötüleşince yine hastaneye geldiklerini anlatan Neccar, yaklaşık bir haftadır burada olduklarını dile getirdi.

- "İki çocuğumu birden kaybedersem üzüntüden ölürüm"

İki oğlunda da bağırsak nezlesi ve dehidrasyon (sıvı kaybı) olduğunu söyleyen Neccar, "Doktorlar bana 'Nasipleri varsa yaşarlar' dedi, ben de işimi Allah'a havale ettim. İnşallah nasipleri vardır ve yaşarlar." diye konuştu.

Filistinli anne yaşadığı çaresizliği şu sözlerle anlattı:

İki çocuğumu birden kaybedersem üzüntüden ölürüm. Babaları da yanımızda yok. Kim bize sahip çıkacak. Şu an tek başımayım. İkinci sınıfa giden oğlum 13 kilo, küçüğü ise 5 kiloya düştü. Küçük olan yürüyordu artık yürümüyor. 24 saat kucağımda duruyor.

Çocuklarının ihtiyaçlarını karşılayacak maddi durumu olmadığını vurgulayan Neccar, uluslararası makamlardan ve hukuk kuruluşlarından, İsrail güçlerince alıkonan eşinin serbest bırakılması için yardımcı olmalarını istedi.

Gazze'deki Sağlık Bakanlığının son verilerine göre, İsrail'in 5 ayı aşkın süredir saldırılarını sürdürdüğü ve yardım girişini engelleyerek büyük bir "insani felakete" neden olduğu Gazze Şeridi'nde yetersiz beslenme ve susuzluktan 27 kişi hayatını kaybetti.

Birleşmiş Milletler (BM) Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA), 17 Mart'ta X sosyal medya platformundan yaptığı açıklamada, Gazze'de insanların kıtlığın eşiğinde olduğunu vurgulayarak, bölgeye engelsiz ve sürekli erişimin "hayat memat meselesi" olduğunu bildirmişti.