Anayasa Mahkemesi, Cezayir’de siyasi anlaşmazlıkları ateşliyor mu?

Cezayir anayasasında yapılan değişiklik taslağı, mevcut Anayasa Konseyi’nin yerini alacak bir anayasa mahkemesinin kurulmasını içeriyor (Reuters)
Cezayir anayasasında yapılan değişiklik taslağı, mevcut Anayasa Konseyi’nin yerini alacak bir anayasa mahkemesinin kurulmasını içeriyor (Reuters)
TT

Anayasa Mahkemesi, Cezayir’de siyasi anlaşmazlıkları ateşliyor mu?

Cezayir anayasasında yapılan değişiklik taslağı, mevcut Anayasa Konseyi’nin yerini alacak bir anayasa mahkemesinin kurulmasını içeriyor (Reuters)
Cezayir anayasasında yapılan değişiklik taslağı, mevcut Anayasa Konseyi’nin yerini alacak bir anayasa mahkemesinin kurulmasını içeriyor (Reuters)

Atıf Katadre
1 Kasım’da referanduma sunulacak anayasa için ‘evet’ oyunun çoğunluk olması halinde Cezayir’in bağımsızlık tarihinde ilk defa otomatik olarak bir anayasa mahkemesi kurulacak. Anayasanın önsözünde belirtilen yetkilere göre bu mahkeme, üç otoriteyi denetlemeye yetkili bu organ lehine yürütme otoritesi başkanı olan cumhurbaşkanından ‘anayasanın koruyucusu’ sıfatını geri alacak.
Cezayirlilere sunulan anayasa değişikliği taslağı, ‘kanun hiyerarşisi kapsamında anayasanın üstünlüğü ilkesinin sağlanması için anayasal adaletin önemi göz önüne alındığında’ Anayasa Konseyi yerine anayasa mahkemesinin kurulmasını içeriyor. Bu çerçevede anayasanın önsözünde, Anayasa Konseyi’nin yetkilerindeki eksikliklere değiniliyor.
Anayasa Konseyi, içeriğine göre karar verilmemesi ve cumhurbaşkanlığına bağımlı olması nedeniyle mevcut haliyle çeşitli tartışmalara tanık oldu. Hukukçular ve politikacılar, eski Cumhurbaşkanı Abdulaziz Buteflika’nın 2014 yılında dördüncü dönem, daha sonra da geçen yıl beşinci dönem adaylığını tartışırken konsey, cumhurbaşkanının sağlığının iyi olduğunu doğrulamak için uygulamalar yürütmesi gereken bir otoritenin yokluğunda, bunu yasal olarak değerlendirip, adaylığı kabul etti.
Belki de bu iki tarihi dönüm noktası, halk hareketinin nedenlerinin yolunu açtı. Mevcut konsey başkanı da bu duruma dikkati çekerken durum, daha geniş yetkilere sahip bir anayasa mahkemesine geçişin gerekçelerini açıklayabilir. Öyle ki Konsey Başkanı Kemal Feniş, Cezayir Haber Ajansı’na yaptığı açıklamada, “Anayasa Mahkemesinin yetkilerinden biri de anayasal kurumların felce uğramaması için siyasi tartışmalara müdahale etmektir ve bu, ülkeyi bitmeyen siyasi krizlere sürükleyecektir” ifadelerini kullandı.
Feniş, önerilen mahkemenin ‘anayasa otoriteleri arasında çıkabilecek ihtilafların ülkeyi siyasi krizlerden koruyacak şekilde çözülmesi de dahil olmak üzere’ yeni görevler üstleneceğini söyledi.

Cumhurbaşkanının yetkileri
Bazı hukukçuların görüşleri cumhurbaşkanının geniş yetkileri hususundaki açıklamalar nedeniyle farklı yönlere kaysa da referandum için anayasayı hazırlayan komite, yeni belgenin Cezayir’de yarı başkanlık sistemini sürdüreceğine inanıyor.
Bu çerçevede anayasa hukuku alanında araştırmacı Sadeddin Zayidi, Independent Arabia’ya yaptığı açıklamada, “Anayasa mahkemesi fikrinin sahibi, cumhurbaşkanının yetkilerini ve daha yüksek bir yasal organı eşitliyor. Buradaki fikir, anayasanın koruyucusunun, yani cumhurbaşkanının yetkilerini yürütme otoritesinin başından, Cumhurbaşkanının eylemlerini takip eden Anayasa Mahkemesi’ne kaydırmaktır” dedi.
Önerilen Anayasa Mahkemesi oluşumu, 4’ü Cumhurbaşkanı tarafından atanan 12 üyeden oluşuyor. 1’i Yargıtay’dan, 1’i Danıştay’dan ve 6’sı anayasa hukuku profesörleri arasından olmak üzere diğer 8 üye ise seçim yoluyla belirleniyor.
Bu bağlamda Zayidi, “Yürürlükteki Cezayir anayasasında yer alan Anayasa Konseyi ile Anayasa Mahkemesi arasında bazı temel farklılıklar mevcut. Konsey, ülkedeki yürütme, yasama ve yargı makamlarını temsil eden, çoğu partizan 12 üyeden oluşan, siyasi nitelikte bir takip organıdır ve yetkileri, bir fikir ifade etme eğilimindedir” değerlendirmesinde bulundu.
Sadeddin Zayidi, “Anayasa Mahkemesi Cumhurbaşkanı, Millet Meclisi Başkanı, Ulusal Halk Meclisi Başkanı, Başbakan veya 40 ila 25 milletvekili gibi çeşitli organlardan ihtar alan, yargı niteliğine sahip bir denetim kurumu olarak kabul edilir” dedi.
İhtar; kanunların, kararnamelerin ve kararların anayasaya aykırılığını bildiren yasal bir mekanizmadır.

Yasal geçiş
Cezayir, 1989 anayasasında ilk çoğulcu anayasanın yolunu açan boğucu bir siyasi ve ekonomik kriz ışığında, Anayasa Konseyi’ni ilk kez oluşturdu. Ancak Cezayir, bu belge ve tek partili ‘Ulusal Kurtuluş Cephesi’ döneminden çoğulculuğa geçişine rağmen, bu geçişin güçlüklerinden korkan otoriter hesaplardan etkilendi. Anayasa Konseyi’nin kurulması, Meclis’ten gelecek herhangi bir sürpriz karşısında yürütme organı için bir ‘güvence’ idi.
Konstantin Hukuk Fakültesi Yüksek Öğretim Profesörü Nezir Amiriş, “Anayasa Mahkemesi, Cezayir’de kamusal yaşamın etiğinde yargıya ek olarak, diğer gözetim kurumları (Hesap Verebilirlik Konseyi, Bağımsız Ulusal Seçim Otoritesi, Şeffaflık, Yolsuzluğun Önlenmesi ve Bununla Mücadele Yüksek Kurumu) ile etkin bir şekilde takip ve katılım imkanı sağlayacak gerekli yetkilere sahiptir” dedi. Ancak Avukat Hadi Bahluli, bu geçiş hakkında farklı bir yorum yaptı. Independent Arabia’ya konuşan Bahluli, “Sorun, Anayasa Konseyi döneminde veya önümüzdeki dönemde hiçbir zaman hukuki olmadı. Çünkü Cezayir anayasa metni, uygulamadan farklı olarak her zaman sofistike olmuştur. Şu an en önemli durum, Anayasa Mahkemesi’nin yetkilerinin, Cumhurbaşkanının kararları denetleme yetkisine kıyasla kapsamının boyutudur” dedi.

Olağanüstü ve istisnai hal
Cezayir anayasası kanun koyucusu, cumhurbaşkanının istisnai yetkilerini, 1963 anayasasından 1996 anayasasına ve 2016 anayasasına kadar birbirini takip eden dört anayasa aracılığıyla organize etti. Cumhurbaşkanının istisnai durumlarda uyguladığı yetkileri arasında olağanüstü haller, kuşatma ve istisna hal, genel seferberlik hali ve savaş bulunuyor.
Bu çerçevede Avukat Hadi Bahluli, “Yeni olan şey, Anayasa Mahkemesi’nin istisna ve olağanüstü hal gibi kapsamlı istişareler üzerinde yargı yetkisine sahip olmasıdır. Bunlar Cumhurbaşkanı, Silahlı Kuvvetler Başkomutanı ve Milli Savunma Bakanı’nın yetkisidir. Yasama metninin uygulanmasına yönelik tüzük ve yönetmelikleri de incelerken, ihtar meselesi Cumhurbaşkanı ve Başbakan için ve taslakta belirtilenlere göre sabit kalmaktadır. Ayrıca herhangi bir yasanın anayasaya aykırı olduğunu, Anayasa Mahkemesi’ne birinci meclisten 40 milletvekili ve Millet Meclisi’nden 25 temsilci bildirebilir” değerlendirmesinde bulundu.
Bahluli, “Önerilen metin, Anayasa Mahkemesi’nin ‘anayasanın kendisine verdiği uygulanabilir ve temyiz edilemez yetkiler sayesinde’ daha büyük bir rol oynayacağını belirtiyor. Mahkeme, herhangi bir yasal ihlali, kanun ve mevzuata devlet kurumları ve çeşitli makamlar tarafından ne ölçüde saygı duyulduğunu uyarma görevini üstlenecektir. Ayrıca Ulusal Halk Meclisi’nde (parlamento) boşalma olması halinde Cumhurbaşkanı tarafından verilen talimatlar, Anayasa Mahkemesi’nin denetimine tabidir” açıklamasında bulundu.



Beyrut'taki Tabatabai suikastının ardından Trump ve Netanyahu arasında neler oluyor?

İsrail'in pazar günü Beyrut'un güney banliyölerinde düzenlediği hava saldırısında ölen Hizbullah'ın askeri kanadının komutanı Heysem Ali et-Tabatabai ve diğer kişilerin cenaze töreni, 24 Kasım 2025 (AFP)
İsrail'in pazar günü Beyrut'un güney banliyölerinde düzenlediği hava saldırısında ölen Hizbullah'ın askeri kanadının komutanı Heysem Ali et-Tabatabai ve diğer kişilerin cenaze töreni, 24 Kasım 2025 (AFP)
TT

Beyrut'taki Tabatabai suikastının ardından Trump ve Netanyahu arasında neler oluyor?

İsrail'in pazar günü Beyrut'un güney banliyölerinde düzenlediği hava saldırısında ölen Hizbullah'ın askeri kanadının komutanı Heysem Ali et-Tabatabai ve diğer kişilerin cenaze töreni, 24 Kasım 2025 (AFP)
İsrail'in pazar günü Beyrut'un güney banliyölerinde düzenlediği hava saldırısında ölen Hizbullah'ın askeri kanadının komutanı Heysem Ali et-Tabatabai ve diğer kişilerin cenaze töreni, 24 Kasım 2025 (AFP)

Elie Kuseyfi

Geçtiğimiz pazar günü öğleden sonra Lübnan’ın başkenti Beyrut'un güney banliyölerinde Hizbullah’ın askeri kanadının lideri Heysem Ali et-Tabatabai'ye düzenlenen suikast, geçtiğimiz yıl eylül ile kasım ayları arasında yaşanan savaş senaryosunun tekrarlanacağına dair korkuları yeniden canlandırdı. İsrail'in suikastlar silsilesine Hizbullah’ın üst  düzey komutanlarından Fuad Şükür ve ardından Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah'a düzenlediği suikastla başladı. Daha sonra Lübnan’ın güneyinde, başkent Beyrut’ta ve ülkenin dört bir yanında peş peşe düzenlediği saldırılardan birinde Nasrallah’ın halefi Haşim Safuyiddin öldürüldü. Ancak bu senaryo her an tekrarlanabilir olsa da kaçınılmaz değil. Bölgesel ve uluslararası bağlamın, özellikle geçtiğimiz ay Gazze'de ateşkesin ilan edilmesi ve geçtiğimiz hafta bu konuyla ilgili ABD tasarısının onaylanmasıyla değişmiş olması nedeniyle, böyle bir senaryoyla karşı karşıya kalma ihtimalimiz daha düşük.

Öte yandan ABD'nin bu anlaşmaya verdiği desteği geri çekeceğine dair herhangi bir işaret yok, çünkü bu siyasi açıdan anlamsız olur. ABD Başkanı Donald Trump yönetimi, Şam'dan Riyad'a ve aradaki her yere kadar Ortadoğu'daki stratejisini bu anlaşma etrafında yeniden inşa ediyor. Bu da ABD'nin söz konusu anlaşmayı sürdürme konusundaki desteğinin boyutunu gösteriyor, fakat yine de son birkaç gün içinde ABD'nin bu anlaşmaya verdiği desteğin ivmesinde belirgin bir düşüş gözlemlendi. Zira İsrail'in pazar günü Beyrut'ta meydana gelen saldırıdan önce Gazze'deki saldırılarında son günlerde artış var. Dolayısıyla son iki gündür İsrail'in saldırılarının yoğunlaşmasına rağmen, ABD'nin İsrail'e Gazze'de ateşkese yönelik ihlallerini artırması için yeşil ışık yaktığı söylenemez. Ancak İsrail'in en ciddi ihlali, Gazze'yi ikiye bölen sarı hattı ihlal etmesiydi. Bu olay, gerilim ve savaştan başka bir stratejisi olmadığı görünen İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun anlaşmanın gücünü ve onu destekleyen uluslararası ve bölgesel tarafların sabrını, ya da en azından tepkilerini test etmeye çalıştığı anlamına geliyor. Ancak, İsrail'in Gazze'de açık bir şekilde tırmanışa geçmesi, bu aşamada hayal bile edilemeyecek bir şeyi, Trump'ın tarihi bir başarı olarak gördüğü Gazze'deki ateşkes anlaşmasına ABD'nin desteğinin çöküşünü ifade ediyor.

Netanyahu ve ekibinin gerginliği tırmandırmak için her türlü ‘fırsatı’ değerlendirdiği, yani halen ABD’nin kırmızı çizgilerini aşmadan bu çizgilerin içinde kalmaya çalıştığı açık.

Buna karşın Netanyahu ve ekibinin gerginliği tırmandırmak için her türlü ‘fırsatı’ değerlendirdiği, yani halen ABD’nin kırmızı çizgilerini aşmadan bu çizgilerin içinde kalmaya çalıştığı açık. Fakat seçimlere hazırlanan ve İsrail'e sadık bir adam imajı çizen ‘Bibi’ (Binyamin Netanyahu) seçimler için tek kozu ve rakipleriyle arasındaki tek fark olarak, gerilimi tırmandırma ve saldırı stratejisini mümkün olduğunca uzatmaya çalışıyor. Ancak Netanyahu'nun hesapları, ateşkes ve ABD’nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) bir ‘barış konseyi’ kurulması için sunduğu taslak metnin onaylanmasının ardından ABD’nin varlığının sahnede eskisinden çok daha büyük hale gelmesiyle bütün resmi özetlemekte yetersiz kalıyor. Sonuç olarak, savaşın başlangıcından itibaren durum böyle olmasa da gerilimi tırmandırma kararı artık sadece Netanyahu'nun elinde değil ve ABD’nin kırmızı çizgileri artık çok daha net. Öyle ki Netanyahu ve ekibi 2023 sonbaharından bu yana savaş boyunca defalarca kez yaptıkları gibi gerilimi başlatarak ABD’ye artık bir oldu-bitti dayatamaz.

dfvrg
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Aoun, Bağımsızlık Günü arifesinde Lübnan'ın güneyindeki Tire kentinde bulunan Lübnan Ordusu Güney Litani Bölgesi Komutanlığı’ndan televizyonda yayınlanan bir konuşma yaptı, 21 Kasım 2025 (AFP)

Ancak asıl soru, ABD’nin İsrail'e Gazze konusunda uyguladığı kısıtlamaların Lübnan ve genel olarak bölgedeki yani ABD’nin müdahalesi ve bazı İsraillilerin Gazze'deki ve belki de daha sonra tüm Filistin topraklarındaki ‘çatışmanın uluslararasılaşması’ olarak adlandırdıkları durum karşısında İsrail'in manevra alanındaki kısıtlamalarla aynı olup olmadığı sorusu. Burada İsrail hükümetinin, İran'ın balistik füze cephaneliğini yeniden inşa ederek ve İsrail ile bir sonraki tur için hazır olduğunu söyleyerek, İran ve onun vekillerinin İsrail'e oluşturduğu tehlikeye dair anlatıyı yeniden üretmeye çalıştığı aşikar. İsrail'in anlatısına göre İran, İsrail ile çatışmaya hazır olan müttefiklerine para ve silahla destek verdiğini kabul ediyor. Fakat İsrail’in bu anlatısını destekleyen hiçbir şey olmadığı gibi yalanlayan da yok. İsrail'in, düşmanlarını hedef almak için uygun bir temel oluşturmak amacıyla düşmanlarının yeteneklerini abartması alışılagelmiş bir durumdur.

ABD Başkanı Trump’ın Lübnan Cumhurbaşkanı Avn’ı Beyaz Saray'a davet etme niyeti, ABD yönetiminin Lübnan'da askeri eylem düşünmediğini gösteriyor.

Aynı durum İsrail'in geçtiğimiz yaz savaşta ağır hasar gören askeri yeteneklerini yeniden inşa etmeye çalıştığını iddia ettiği Hizbullah için de geçerli. İsrail, Suriye'den gelen kaçakçılık rotasının tamamen kesilmediğini de belirtiyor. İsrail, Lübnan toprakları üzerinden Hizbullah'a silah kaçakçılığını kontrol edemediğini vurgulayarak, sadece Hizbullah'ı değil, ABD’nin Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara’ya Beyaz Saray ziyaretinin ardından açılım yaptığı bir dönemde Şam'daki yeni yönetimi de hedef alıyor. Şara’nın ABD ziyareti, Netanyahu'nun Suriye topraklarındaki İsrail işgal bölgelerini ziyaretiyle aynı zamana denk geldi. Netanyahu, Şara’nın Washington ziyaretini bozmak ve Trump yönetimine, İsrail'in şartlarının Şam'a yönelik herhangi bir yeni ABD politikasında öncelikli olduğu mesajını vermek amacıyla bu ziyareti gerçekleştirdi.

dfrgthy
İsrail'in pazar günü Beyrut'un güney banliyölerinde düzenlediği hava saldırısında ölen Hizbullah'ın askeri kanadının komutanı Heysem Ali et-Tabatabai ve diğer kişilerin cenaze töreni, 24 Kasım 2025 (AFP)

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre İsrail'in 27 Kasım'da Hizbullah ile ateşkes imzalamasından bu yana öldürdüğü en üst düzey lider olan Tabatabai suikastıyla Beyrut'ta tırmanan gerginliği yorumlarken tüm bu faktörler dikkate alınmalı. Lübnan'da ve çevre bölgede genel olarak şu anki durumun özelliklerini anlamak için, özellikle Lübnan'da gerginliği tırmandıran Netanyahu'nun düşünce yapısını anlamak gerekir. ABD’nin Gazze'de gerilimi tırmanma alanını nispeten kapatmasından sonra Lübnan Netanyahu’nun gerginliği tırmandırma stratejisini sürdürebileceği bir arka bahçe görevi görüyor olabilir mi? Cevap evet olsa bile, Lübnan'da açık bir tırmanma, İsraillilerin dediği gibi birkaç günlük çatışmalar ya da geçtiğimiz sonbahardaki gibi yeni bir savaş, ABD’nin desteği olmadan gerçekleşemez. Peki Bibi böyle bir desteği çekebilir mi?

Aslında bu soruya kesin bir evet ya da hayır cevabı vermek zor olsa da ABD Başkanı Trump’ın Lübnan Cumhurbaşkanı Avn’ı Beyaz Saray'a davet etme niyeti, ABD yönetiminin Lübnan'da askeri eylem düşünmediğini gösteriyor. Bunun yanında Lübnan’da Joseph Avn'ın cumhurbaşkanı olarak seçilmesi ve Nevvaf Selam'ın başbakanlığında bir hükümetin kurulması, son savaştan sonra Lübnan'da yaşanan siyasi dönüşümün önemli bir işareti olmaya devam ediyor. Yeni hükümetin silahları devletle sınırlandırma vaadini yerine getirememiş olmasına rağmen bu dönüşüm, ABD’nin istekleriyle de uyumlu. Zira herkesten önce ABD’nin çok iyi bildiği şekilde bu gerçekleştirilmesi zor bir vaat. Aslında, mevcut koşullar altında bu vaadi yerine getirmek imkansız. Bu vaadi tekrarlamadaki tek amaç daha fazla siyasi baskı uygulamak. Ancak, Hizbullah'ı daha da zayıflatmak için İsrail'in herhangi bir yerde gerilimi tırmandırması, şimdiye kadar ABD tarafından desteklenen Avn-Selam ikilisinin yönetimini de zayıflatır. Dolayısıyla İsrail’in böyle bir gerilimi tırmandırma girişimi, ABD'nin Lübnan'daki hesaplarını yeniden düzenleyecek ve bu gerilimin öngörülemeyen siyasi sonuçları hakkında sorular ortaya çıkmasına yol açacak. Tüm bunlardan ötürü, Lübnan hükümetinin planının başarısız olmasının ardından Washington'ın Tel Aviv'e Hizbullah'a karşı gerilimi açıkça tırmandırmak için destek vermeye hazır olduğu iddiası bazen aceleci olmakla birlikte çoğu zaman da temenniden öteye geçmiyor.

Hizbullah'ın İsrail'in gerilimi tırmandırmasına vereceği yanıtlar ölçülü olması bekleniyor. Bu aynı zamanda UAEA Yönetim Kurulu'nun son kararıyla Avrupa troykası ile karşı karşıya gelinmesi nedeniyle yeni bir aşamaya giren İran'ın hesaplarına işaret ediyor.

Ancak, özellikle ABD’nin Hizbullah’ın açık bir çatışmaya hazır olmadığı yönünde bir değerlendirme yapması durumunda, tüm olasılıklar açık kalıyor. Bu durumda Hizbullah'ın İsrail'in gerilimi tırmandırmasına vereceği yanıtlar ölçülü olması bekleniyor. Bu aynı zamanda Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Yönetim Kurulu'nun son kararıyla Avrupa troykası ile karşı karşıya gelinmesi nedeniyle yeni bir aşamaya giren İran'ın hesaplarına işaret ediyor. Öte yandan bu kararla İran ile Batı arasındaki müzakere süreci daha da karmaşık hale geldi.

Ancak İran, dalgalı müzakereler ve İran'ın kötüleşen iç durumu göz önüne alındığında, şu anda durumu tırmandırmayı veya Hizbullah'ı bunu yapmaya zorlamayı göze alamaz. Bu yüzden İran'ın mevcut stratejisinin, stratejik sabır göstermeye mecbur olan Hizbullah için de geçerli olan bir sınırlama stratejisi olması muhtemel. Hizbullah Tabatabai suikastına misillemede bulunsa bile bu, Netanyahu'ya saldırganlığının kapsamını genişletmesi için bir bahane vermez. Ancak tüm bunlar, İsrail'in bir yandan Cumhurbaşkanı Avn'ın önerdiği girişim gibi her türlü müzakere girişimini reddederken hava saldırıları ve tehditlerinin ağırlığı altında ezilen Hizbullah’ın sosyal çevre ve Lübnan için bir bedel anlamına geliyor. Hizbullah da mevcut çıkmazı aşmak için izlenmesi gereken seçenekler hakkında ciddi bir iç tartışma başlatmayı reddediyor ve Lübnan'ın elinde iki ucu keskin bir bıçak olan Amerikan şemsiyesinden başka bir şey bırakmıyor. Şu an Lübnan'ı gerginliğe sürüklenmekten sadece İsrail'in Hizbullah'a karşı harekete geçmeye karar vermesi halinde ABD’den yeşil ışık yakılmayacak olması koruyor. Lübnan şu an Washington’ın Tel Aviv'e Gazze yerine Lübnan'da saldırıya geçmesi için yeşil ışık yakması olasılığı riskiyle karşı karşıya. Şu an olan ve gelecekte olacakların büyük bir kısmı, Washington ile Tel Aviv arasındaki yeni ilişki modellerine bağlı. Bu modeller, hem İsrail'de hem de ABD’de ve hatta Trump'ın kendi ekibi içinde bile tartışma konusu olmaya ve polemiklerin büyük bir bölümünü oluşturmaya başladı.


Suriye Devlet Başkanı, ABD Kongresi'nden bir heyeti kabul etti

Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara ve Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani (EPA)
Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara ve Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani (EPA)
TT

Suriye Devlet Başkanı, ABD Kongresi'nden bir heyeti kabul etti

Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara ve Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani (EPA)
Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara ve Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani (EPA)

Suriye Cumhurbaşkanlığı, Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'nın dün Şam'da, Temsilci Darin LaHood başkanlığındaki ABD Kongre heyetini, iki ülke arasındaki iş birliğini geliştirme yollarını görüşmek üzere kabul ettiğini bildirdi.

Cumhurbaşkanlığı tarafından yapılan açıklamada, Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani'nin de katıldığı toplantıda, ortak ilgi alanına giren bir dizi uluslararası konu hakkında görüş alışverişinde bulunulduğu belirtildi.

Açıklamada, "İki taraf arasında, ortak çıkarlara hizmet edecek ve bölgesel istikrarı destekleyecek şekilde yapıcı iletişimin sürdürülmesinin önemi vurgulandı" ifadelerine yer verildi.


Hizbullah'a, Tabtabai suikastına misilleme yapmaması tavsiyesi

Papalık ateşkesine saygı göstermek ve İsrail'i kışkırtmamak için katılımcılar, pazartesi günü Beyrut'un güney banliyölerinde Hizbullah'ın askeri kanadının lideri Heysem Ali Tabatabai ve dört arkadaşının cenazesine katıldı (AFP)
Papalık ateşkesine saygı göstermek ve İsrail'i kışkırtmamak için katılımcılar, pazartesi günü Beyrut'un güney banliyölerinde Hizbullah'ın askeri kanadının lideri Heysem Ali Tabatabai ve dört arkadaşının cenazesine katıldı (AFP)
TT

Hizbullah'a, Tabtabai suikastına misilleme yapmaması tavsiyesi

Papalık ateşkesine saygı göstermek ve İsrail'i kışkırtmamak için katılımcılar, pazartesi günü Beyrut'un güney banliyölerinde Hizbullah'ın askeri kanadının lideri Heysem Ali Tabatabai ve dört arkadaşının cenazesine katıldı (AFP)
Papalık ateşkesine saygı göstermek ve İsrail'i kışkırtmamak için katılımcılar, pazartesi günü Beyrut'un güney banliyölerinde Hizbullah'ın askeri kanadının lideri Heysem Ali Tabatabai ve dört arkadaşının cenazesine katıldı (AFP)

Hizbullah liderliği, partinin  askeri kanadının lideri Heysem Ali Tabatabai'nin İsrail tarafından öldürülmesine misilleme yapılmaması yönündeki yerel ve yabancı tavsiyelere olumlu yanıt verme eğiliminde olup, Tel Aviv'in saldırı planını tamamlamasını engellemek ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın barışçıl müzakere girişimini desteklemesinin önünü açmak istiyor.

Şarku'l Avsat’ın siyasi kaynaklardan edindiği bilgiye göre, suikasttan bu yana parti yönetimi ile devletin temel direkleri arasındaki iletişimin kesintisiz sürüyor. Kaynaklar, suikast sonrası aşamanın askeri ve siyasi açıdan ele alındığını belirterek, partinin, Lübnan'ın Papa XIV. Leo'yu ağırlamaya hazırlık olarak öngördüğü "papalık ateşkesine" saygı göstererek İsrail'i kışkırtma niyetinde olmadığını, bunun da savaşı genişletmesi halinde İsrail için utanç verici olacağını kaydetti.

Kaynaklar, partinin, ABD ile müzakerelerin yeniden başlamasıyla birlikte İran'ın koşullarını iyileştirmek için kullanabileceği umuduyla, İran'a yanıtın geciktirilmesi pozisyonunu kendisine emanet ettiğini, zira İran'ın, 1701 sayılı Kararın uygulanmasında düşmanlıkların durdurulması anlaşmasının performansını kontrol etme ve koruma garantileri sağlama konusunda en yetenekli ülke olduğunu ifade etti.