Yemen İran’dan Husilere silah akışına dair BMGK’yı uyardı

Yemen Enformasyon Bakanı Muammer el-İryani (Arşiv- Şarku’l Avsat) 
Yemen Enformasyon Bakanı Muammer el-İryani (Arşiv- Şarku’l Avsat) 
TT

Yemen İran’dan Husilere silah akışına dair BMGK’yı uyardı

Yemen Enformasyon Bakanı Muammer el-İryani (Arşiv- Şarku’l Avsat) 
Yemen Enformasyon Bakanı Muammer el-İryani (Arşiv- Şarku’l Avsat) 

Yemen Enformasyon Bakanı Muammer el-İryani, İranlı yetkililerin ülkeye uygulanan silah ithalatı ve ihracatına ilişkin yasağın bugün (Pazar) itibariyle kaldırıldığını duyurmasının yanı sıra, Husi milislerine silah tedarik etme niyetlerine ilişkin yaptıkları açıklamaları kınadı.
İryani, Yemen’in resmi haber ajansı SABA’ya yaptığı açıklamada, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin ülkeye uygulanan silah ambargosunun sona erdiğini ve bugün itibarıyla her türlü konvansiyonel silahı yasal kısıtlama olmaksızın alıp satılabileceğini duyurduğu açıklamaların yanı sıra, İran Meclisi Ulusal Güvenlik ve Dış Politika Komitesi üyesi Ebu’l-Fazl Hasan Beki'nin Husi milislerine silah satma niyetiyle ilgili açıklamalarını İran'ın bölgedeki çatışmayı tırmandıran eğilimlerinin tehlikeli bir göstergesi olarak değerlendirdi.
İran tarafından yapılan resmi açıklamaları değerlendiren İryani, söz konusu açıklamaları İran rejiminin yıllardır terör faaliyetlerini yürütmesinin ardından Husi milislerine silah gönderme ve açık bir şekilde uzmanlık ve üretim teknolojisi ihraç etme niyetinin açık bir göstergesi olduğuna dikkat çekti. Aynı zamanda bu açıklamaları, İran’a uygulanan silah ambargosuna ilişkin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararlarının açık bir şekilde ihlali ve uluslararası toplumun iradesine alenen bir meydan okuma olarak değerlendirdi.
İryani, bu kışkırtıcı açıklamaların ve İran'ın çatışmayı tırmandırmak ve Yemen krizinin siyasi çözüme ulaşmasını baltalamak üzere Husi milislerine silah ihraç etmek için attığı her türlü adımın tehlikeli sonuçları konusunda uyarıda bulundu. Ayrıca, İran’ın Yemen’in ve bölgenin güvenliğini ve istikrarını bozan ve ticari gemilerin ve uluslararası nakliye hatlarının hareketini baltalayan yıkıcı ve terörist faaliyetlerinin büyümesi konusunda uyardı.
BMGK’nın daimi üyelerinin öncülük ettiği uluslararası topluma seslenen İryani, BMGK’yı İran'ın Yemen ve bölgedeki yıkıcı politikalarını durdurma, İran’a yönelik silah ambargosunu uzatma ve özellikle 2216 sayılı Karar olmak üzere BMGK kararlarının uygulanması uyarınca, İran tarafından Husi milislerine sağlanan her türlü desteği durdurma konusundaki yasal sorumluluklarını yerine getirmeye çağırdı.
 



Suveyda hareketi Suriye'nin diğer bölgelerine yayılabilir mi?

Suveyda'daki göstericiler, rejimin devrilmesini talep eden sloganlar atıyorlar (AP)
Suveyda'daki göstericiler, rejimin devrilmesini talep eden sloganlar atıyorlar (AP)
TT

Suveyda hareketi Suriye'nin diğer bölgelerine yayılabilir mi?

Suveyda'daki göstericiler, rejimin devrilmesini talep eden sloganlar atıyorlar (AP)
Suveyda'daki göstericiler, rejimin devrilmesini talep eden sloganlar atıyorlar (AP)

Sevsan Mehanna 

Suriye'nin Dürzi çoğunluğunun bulunduğu Suveyda vilayetindeki ayaklanma, kırmızı çizgilerin aşılmasıyla birlikte ikinci ayına giriyor.

İlk günlerden itibaren göstericiler, rejimin devrilmesini talep ederek "Kahrolsun Beşşar Esad", "Beşşar Esad istifa" gibi sloganlar atıp ayaklanmalarının siyasi amacını açıklamaya istekliydi. 

Protestocular, Suriye rejiminin değiştirilmesi ve Suriye'deki çatışmanın sona erdirilmesi amacıyla siyasi geçiş süreciyle ilgili Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) 2254 sayılı kararının uygulanması yönündeki taleplerini birçok kez vurguladı.

Ayrıca hükümet tesislerinin sabotaj girişimlerinden korunmasının yanı sıra, protestoların barışçıllığını ve devamlılığını sağlama, halkın güvenliği, çıkarlarının ve mülklerinin korunması ihtiyacı üzerinde duruldu.

El-Kerame Meydanı'nda göstericilere ateş açıldı

13 Eylül'de Baas Partisi'nin Suveyda kentindeki şubesini kapatmaya çalışan göstericilere silahlı kişilerce ateş açılmasıyla tehlikeli bir gelişme ortaya çıktı.

Açılan ateş sonucu biri orta, diğer ikisi hafif olmak üzere 3 kişi yaralandı.

Bu durum, Şeyh el-Akil Hikmet el-Hicri ve Hammud el-Hannavi'yi rejime karşı tutumlarını sertleştirerek ateş açma olayını kınamaya sevk etti.

Şeyh el-Hannavi, Suriye rejiminin Devlet Başkanı Beşşar Esad'a seslenerek "Bu ülkedeki sorunları senden başka kimse çözemez. Herhangi bir tehlikeye maruz kalırsak geride kalmayacağız tam aksine karşınızda olacağız" dedi.

Şeyh el-Hicri de "Meydanlar bizimdir ve ülkeyi kasıp kavuranlara karşı barışçıl oturma eylemimizi sürdürüyoruz" diyerek 'haklılığını' ilan etti.

El-Hicri, "İran, Suriye'ye işgalci bir taraf olarak girmiştir. Bunu bir işgal olarak görüyoruz. Çünkü onların sahip olduğu fikirler yıkıcıdır" diyerek İranlı milislere karşı cihat çağrısında bulundu.

Rejime bağlı medya organları daha önce Suveyda Valisi Bessam Barsik'ten, vatandaşların ve halkın valilikten talep ettiklerinin "başkanlığın dikkatini çektiğini ve yakın zamanlarda yaptığı toplantıların son derece sorumlu, şeffaf ve olumlu olduğunu" doğruladığını aktardı.

"Valiliğin halkına yönelik güç kullanma tehdidiyle ilgili söylentiler asılsızdır" diyen Barsik, vatandaşları bu dönemde bazı sosyal medya sayfalarında ve web sitelerinde söylenenlere kapılmamaya çağırdı.

Suveyda hareketinin beklentileri

Suriye savaşı boyunca Suveyda'daki Dürzi halkı ve şeyhleri, dini bir azınlık olarak varlıklarını korumak amacıyla rejime karşı tarafsız kaldılar (Dürziler Suriye nüfusunun yüzde üçünü oluşturuyor).

Dürzi mezhebine mensup gençler, dini otoritelerin 'Suriyelinin kanı bir başka Suriyeliye haramdır' yönündeki tutumlarını gerekçe göstererek zorunlu askerliği ve Suriye rejimi ordusunda hizmet etmeyi reddetti.

Ayrıca Dürzi gençler bazı münferit durumlar dışında rejim muhalefetine katılmadı. Ancak bugün gösteriler Suriye devrimi bayrağı altında yapılıyor.

Washington'da yaşayan Suriyeli eski diplomat Bessam Barabandi, Independent Arabia'ya yaptığı açıklamada, Suveyda kentinin Suriye devriminden ya da Suriye'nin kaygılarından uzak olmadığının ve hatta vilayetteki avukatların devrimin başlamasından aylar önce Suriye yargı sisteminin keyfiliğini protesto etmek için el-Kerame Meydanı'nda oturma eylemi ve halk grevi düzenleyen ilk kişiler olduğunun unutulmaması gerektiğini söyledi.

Ancak Barabandi'ye göre rejim, Suriye halkının adalet ve özgürlük toplumu taleplerini, Suriye halkının geneliyle hiçbir ilgisi olmayan gündemlerle bağlantılı İslami taleplere dönüştürmek için mezhep ve tarikat gerilimlerine oynadı.

Rejim, devrimin başlangıcında birçok aklı başında sivil Suriyeli sesi öldürdü.

Şam'daki Suriyeli gazeteci Refik Lutf, Independent Arabia'ya Suveyda'daki olayların kuzeyden güneye bir savaş ve çekişme planına dayandığını söyledi.

Zira Suriye'nin yaşadığı çok zor yaşam koşullarından ve ekonomik kuşatmadan yararlanan gruplar var.

Lutf, özellikle 10 Ağustos hareketi de dahil olmak üzere gösterilerin Suveyda'da gerçekleşmesi nedeniyle karşı medyanın sokağı alevlendirmeye çalıştığını ve bunun da olup bitenlerin yayılmasına yardımcı olduğunu ifade etti.

10 Ağustos hareketinin kendisini şu ifadelerle duyurduğunu belirtmekte fayda var:

Biz, evdeki Suriyeli genç kadın ve erkekler olarak, ülke işlerinin kötü yönetilmesinden ve devletin halkın geleceğini ihmal etmesinden kaynaklanan acılarımıza son vermek için '10 Ağustos' hareketinin kurulduğunu duyuruyoruz.

Devrim barışçıl bir şekilde devam ettikçe rejim üzerindeki iç ve dış baskılar da artacaktır. Fotoğraf, göstericilerin ellerinde Dürzi mezhebinin bayrağını salladığı el-Kerame Meydanı'ndan (Reuters)
Devrim barışçıl bir şekilde devam ettikçe rejim üzerindeki iç ve dış baskılar da artacaktır. Fotoğraf, göstericilerin ellerinde Dürzi mezhebinin bayrağını salladığı el-Kerame Meydanı'ndan (Reuters)

Lutf, planın amacının bölünme olduğunu, göstericilerin bunu federalizm ya da özerklik gibi farklı başlıklar altında dile getirdiğini ve rejimin bunu ortaya çıkarmayı başardığını ifade ediyor.

Bu durum, Suriye lirasının durumunu kontrol altına alan ve vatandaşın yararına bazı mali ücretleri düşüren kararlar sonrasında insanların tamamen içine kapanmasına ve sakinleşmesine yol açtı.

Suveyda hareketi Baas Partisi'nin kendi politikalarını dikte etmesini reddediyor

AFP'nin gösteriye katılanlardan birinden aktardığına göre 15 Eylül Cuma günü 3 bin 500 ila 4 bin kişi gösterilere katıldı.

Her hafta cuma günü el-Kerame Meydanı'nda merkezi bir gösteri düzenlendi. Gösterilere katılan kişilerden Independent Arabia'ya konuşan bazıları, özellikle ulaşım masrafları çok yüksek olduğu ve Suriye'nin köy ve kasabalarından geldikleri için ailelerinin geçimini sağlamak üzere çalışmaya ihtiyaç duyduklarını söyledi.

Katılımcılar; el-Kureyya, Şahba, el-Cüneyna, Umm er-Rumman, Rasas, Amtan, Kanavat, Umm ez-Zeytun ve diğer şehirlerden Suveyda şehrine otobüsle ulaşmak için kendi masraflarıyla birlikte yaklaşık 25 bin Suriye lirası ödediklerini belirtti. (1 ABD doları yaklaşık olarak 14 bin Suriye lirasına eşittir.)

Bu arada bir Suriye vatandaşı için belirtilen asgari maaşın 200 bin ila 300 bin Suriye lirası arasında değiştiğine dikkat çektiler.

Göstericilerden biri tarafından okunan ve Şeyh Hikmet el-Hicri ile koordineli olarak yayınlanan bildiride, demokratik bir ulusal devlet inşa edilmesi çağrısında bulunuldu ve Baas Partisi'nin bölge halkına kendi politikalarını dikte etmesi reddedildi.

Suveyda gösterilerinde devrim ruhu yeniden canlandırılıyor

Bessam Barabandi şu ifadeleri kullandı:

Her türlü ekonomik kaynak açısından fakir olan Suveyda, çok sayıda Dera sakinini ağırladı ve onlarla yetersiz olan geçim kaynaklarını paylaştı. Rejimin tüm çabalarına rağmen mezhep ve bölge ayrımı yapılmadı. Suveyda halkı rejimin Suriyelilere karşı savaşına katılmayı reddetti. Ayrıca Suveydalı 50 binden fazla genç de rejimin ordusuna katılmayı reddetti.

Barabandi bugün Suveyda'da yaşananların, "Suriye ulusal talepleriyle devrim ruhunun yeniden canlandırılması ve rejimin vilayet halkına ve genel olarak Suriye'ye yönelik zihniyet ve politikasında herhangi bir değişiklik yapılmasına yönelik umudun yitirilmesi" olduğunu sözlerine ekledi.

Refik Lutf ise "Mesele feci şekilde başarısızlığa uğradı ve bu durumu alevlendirmeye çalışan eller bu çöküşü hissetti. Suveyda halkı da büyük bir farkındalığa sahip. Dera'da yaşananlarla Suveyda'da yaşananlar arasında fark var. Suveyda'da teröristler bulunmadığı için orduyla herhangi bir çatışma yaşanmadı. Suveyda'da hiç kimse bir terör dalgasına girişmeye hazır değil, çünkü bu durumda bunun bedeli bölge halkı için yüksek olur" ifadelerini kullandı.

Yaşananlar rejimi devirmeye yetecek mi?

Barabandi, "Şeyh el-Hicri, Suriye ulusal lideri olarak ortaya çıktı ve talepleri tüm Suriyeliler tarafından memnuniyetle karşılandı. Ancak rejimin kontrolündeki halklar ve Suriye'nin geri kalan bölgeleri, Suveyda halkıyla dayanışma içinde barışçıl hareketler ve grevlerle ona katılmazlarsa köklü bir gelişmenin gerçekleşmesi zor olacaktır. Bu nedenle Suveyda'yı korumak ve hareketini desteklemek gerekiyor" dedi.

Bunda asıl etkenin zaman olduğuna dikkat çeken Barabandi, bu barışçıl devrim ne kadar uzun sürerse, rejim üzerindeki iç ve dış baskıların da o kadar artacağını ifade etti.

Bu da uluslararası toplumu Suriye halkına yönelik olumsuz politikasını ve taleplerini değiştirmeye itecek ve Suriye rejiminin alternatifinin İslamcılar olduğu teorisini durduracaktır.

Barabandi, "Şu anda Şeyh el-Hicri'nin talep ettiği şekilde temsil edilen, yeni Suriye'ye fayda sağlayan rasyonel bir sivil toplum var. Yurtdışındaki Suriyeli topluluklar Suveyda halkını desteklemeli, onların önünde değil, onlarla birlikte yürümeli, onları rejimin devamına hizmet edecek irrasyonel pozisyonlara itmemelidir" ifadelerini kullandı.

Refik Lütf de gösterilerin uzaktan da yakından da hiçbir etkisinin olmadığını, çünkü Suveyda'nın Suriye'nin bir parçası olduğunu ve insanların bu grupları yargılayarak onları felaketlere sürüklediğini düşünüyor.

Lutf'a göre, halkın toplanıp olup biteni kontrol altına almaya çalışmasının ardından Suveyda'da işler çok kısa sürede normale dönecek. Çünkü ekonomik durumun gelişmesiyle birlikte Suriye'de işler daha iyiye gidiyor.

Independent Arabia - Independent Türkçe


Fas, deprem bölgelerinin imarı için 12 milyar dolar tahsis edecek

(AA)
(AA)
TT

Fas, deprem bölgelerinin imarı için 12 milyar dolar tahsis edecek

(AA)
(AA)

Fas Kraliyet Divanından yapılan yazılı açıklamada, Kral 6. Muhammed başkanlığında başkent Rabat'taki kraliyet sarayında düzenlenen toplantıda, merkez üssü Marakeş kentine bağlı El-Huz olan depremden etkilenen bölgelere yönelik yeniden imar programının ele alındığı belirtildi.

Programın "4,2 milyon kişiyi hedeflediği, depremden etkilenen insanları yerleştirmeyi, yeniden imarı ve etkilenen bölgelerdeki altyapıyı iyileştirmeyi" amaçladığı aktarılan açıklamada, şu ifadelere yer verildi:

Yeniden imar programı, 5 yıl içinde 120 milyar dirhem tahsis edilerek, hızlı, gönüllü, uyumlu ve güçlü bir bütçe hedefliyor. Bu bütçe, depremden etkilenen Marakeş, el-Huz, Şişava, Azilal, Tarudant ve Razazat olmak üzere 6 kentle ilgili olacak. Program, konutların inşası, hasarlı altyapının iyileştirilmesi, hedef bölgelerdeki ekonomi ve sosyal kalkınmanın güçlendirilmesini kapsıyor.

Fas, deprem haberlerinden dolayı Fransız Charlie Hebdo ile Liberation hakkında şikayette bulundu

Fas Ulusal Basın Konseyi, 8 Eylül'de Fas'ta meydana gelen depreme ilişkin haberlerinde ihlaller gözlemlediği Fransız "Charlie Hebdo" dergisi ve "Liberation" gazetesi hakkında şikayette bulunduğunu duyurdu.

Konseyin internet sitesinde yayımlanan açıklamada, Fas'ın depremden sonra Fransa'nın sunduğu destek teklifini reddetmesinin ardından, hem Charlie Hebdo dergisi hem de Liberation gazetesi tarafından gerçekleştirilen ihlallerin tespit edildiği kaydedildi.

Açıklamada, söz konusu iki yayının uluslararası alanda kabul gören gazetecilik iş etiğini ihlal ettiğine ilişkin olarak, etik kuralları uyarınca karara bağlanması amacıyla Fransa'daki Basın ve Arabuluculuk Etiği Konseyi'ne şikayet edildiği belirtildi.

Konseyin açıklamasında, Charlie Hebdo'nun, depremzedeler ile dayanışma içinde olunmaması ve onlara destek sağlanmaması yönünde kışkırtıcı bir karikatür yayınladığı, Liberation gazetesinin de kapağında depremzedelerden bir kadının fotoğrafını yayınladığı, kadının sözlerinin içeriği araştırıldığında kendisine atfedilenlerin söyledikleriyle çeliştiğinin ortaya çıktığı vurgulandı.

Açıklamada ayrıca gazetecilik çalışmalarının güvenilirliğine ve insani nitelikteki meselelerle uğraşırken gösterilmesi gereken profesyonelliğe darbe oluşturan diğer ihlaller olduğuna işaret edildi.

Liberation gazetesinde 11 Eylül'de, Fas Kralı 6. Muhammed'in Fransa'nın yardım teklifine yanıt vermemesine atıfla "Şahsen ben hiçbir şey hissetmedim" yazılı karikatür yayımlanmış ve gazetenin aynı tarihli ilk sayfasında ağlayan Faslı bir depremzedenin fotoğrafının yanında sanki onun ağzından veriliyormuşçasına "Burada sessizce ölüyoruz" şeklinde bir başlık kullanılmıştı.

 


Libya Ulusal Birlik Hükümeti: İnsani yardım amaçlı 24 ülkeden 59 uçak geldi

(AA)
(AA)
TT

Libya Ulusal Birlik Hükümeti: İnsani yardım amaçlı 24 ülkeden 59 uçak geldi

(AA)
(AA)

Libya Ulusal Birlik Hükümetine (UBH) bağlı "Hükümetimiz" adlı Facebook sayfasındaki basın açıklamasında, ülkeye 24 ülkeden yardım geldiği, toplam 59 uçak ve 6 insani yardım gemisi ulaştığı kaydedildi.

"Son olarak Türk Kızılayı, 150 tondan fazla çeşitli yardım malzemesi ulaştırdı" bilgisi verilen açıklamada, Suudi Arabistan'dan 90 ton gıda ve barınma malzemesi taşıyan 5'inci, Kuveyt'ten 10 ton gıda ve acil yardım malzemesi bulunan 7'nci uçağın ülkeye ulaştığı kaydedildi.

Libya'ya yardım taşıyan diğer ülkelere ilişkin bilgi verilmedi.

(AA)

Libya'daki sel felaketi

Orta Akdeniz'de etkili olan "Daniel Fırtınası", 10 Eylül'de Libya'nın doğusundaki Bingazi, Beyda, Merc, Suse ve Derne kentlerinde sele yol açmıştı.

Ulusal Birlik Hükümeti Başbakanı Abdulhamid Dibeybe, sel felaketi nedeniyle 11 Eylül'de ülke genelinde 3 günlük yas ilan etmiş, Libya Başkanlık Konseyi de kardeş ülkelere ve uluslararası kurumlara sel felaketinden zarar gören bölgeler için yardım çağrısında bulunmuştu.

Dünya Sağlık Örgütü Sözcüsü Tarik Jasarevic, dün, Libya'daki selde 3 bin 998 kişinin yaşamını yitirdiğini, 8 ila 9 bin kişinin hala kayıp olduğunu duyurmuştu.


AB misyonları, Batı Şeria ziyaretinde İsrailli yerleşimcilerin "şiddetli tacizine" maruz kaldı

(AA)
(AA)
TT

AB misyonları, Batı Şeria ziyaretinde İsrailli yerleşimcilerin "şiddetli tacizine" maruz kaldı

(AA)
(AA)

Avrupa Birliği'nin (AB) Filistin'deki Ofisi, diplomatik misyonların Batı Şeria'daki İsrailli yerleşimciler tarafından "şiddetli tacize" maruz kaldığını açıkladı.

AB'nin Filistin Ofisinden yapılan yazılı açıklamada, bu tacizin, Avrupa ve Avrupa dışı diplomatik misyonların Oslo Anlaşmalarına göre C Bölgesi'nde yaşayan Filistin topluluklarına ziyareti sırasında meydana geldiği kaydedildi.

Açıklamada "uluslararası diplomatik misyonların İsrailli yerleşimciler tarafından şiddetli tacize maruz kaldığı" belirtildi.

"Yerleşimci şiddetinin giderek artan sorunuyla ilgili endişemizi yineliyoruz" denilen açıklamada şöyle devam edildi:

İsrail yetkililerini şiddet uygulayan yerleşimcilere karşı harekete geçmeye, yasa dışı yerleşim birimlerini ortadan kaldırmaya ve işgal altındaki Filistin halkına koruma sağlamaya çağırıyoruz.

İsrailli yetkililer, AB Filistin Ofisinin açıklamasına ilişkin henüz bir yorumda bulunmadı.

Yerleşimciler iki Filistinliyi yaraladı

Öte yandan İsrailli fanatik yerleşimciler işgal altındaki Batı Şeria'da iki Filistinliyi yaraladı.

Filistin Kızılayından konuyla ilgili yapılan açıklamada, Yahudi yerleşimciler tarafından darp edilerek yaralanan iki Filistinlinin sahada tedavi altına alındığı belirtildi.

İsrail'in 1967'de işgal ettiği Batı Şeria'da 250'den fazla yasa dışı Yahudi yerleşim birimi bulunuyor. Bu yerlerde ikamet eden 600 binden fazla Yahudi yerleşimci, Batı Şeria'da işgal altında yaşayan Filistinliler için hayatı daha da zor hale getiriyor.

Uluslararası hukuka göre, işgal altındaki topraklarda bulunan tüm Yahudi yerleşim birimleri yasa dışı kabul ediliyor.


Tunus’ta Nahda Hareketi Başkan Yardımcısı Venisi tutuklandı

(AA)
(AA)
TT

Tunus’ta Nahda Hareketi Başkan Yardımcısı Venisi tutuklandı

(AA)
(AA)

Venisi’nin avukatı Murad el-Ubeydi, Terörle Mücadele Mahkemesinde görülen duruşmayla ilgili bilgi verdi.

Soruşturma hakiminin “devlet güvenliğine karşı komplo kurmak” suçlamasıyla Venisi’nin tutuklu yargılanmasına karar verdiğini belirten Ubeydi, “Soruşturma hakimi, Venisi’ye yönelik suçlamaların ağır olduğunu bu yüzden serbest kalmasına izin veremeyeceğini söyledi. Karara itiraz ettik, kararın önümüzdeki hafta mahkeme tarafından değerlendirilmesini bekliyoruz” dedi.

Venisi’nin tutuklanmasına ilişkin Tunuslu yetkililerden herhangi bir açıklama yapılmadı.

Aralarında eski Başbakan Şahid’in de olduğu 12 kişi hakkında tutuklama kararı çıkarılmıştı

Terörle Mücadele Yargı Merkezi Sözcüsü Hanan Kadaş, 13 Eylül’de yaptığı açıklamada, aralarında eski Başbakan Yusuf Şahid'in de bulunduğu 12 kişi hakkında uluslararası tutuklama kararı çıkarıldığını duyurmuştu.

Söz konusu 12 kişinin tamamının yurt dışında olduğunun tespit edildiğini belirten Kadaş, 2016-2020 arasında Başbakanlık yapan Yusuf Şahid, eski Cumhurbaşkanlığı Divan Ofisi Müdürü Nadiye Ukaşe, eski Meclis Başkanı ve Nahda Hareketi Lideri Raşid el-Gannuşi'nin oğlu Muaz el-Gannuşi, eski Devlet Bakanı Lutfi Zeytun, eski Ulusal Güvenlik Başkanı ve eski Bahreyn Büyükelçisi Kemal el-Kızani, yazar, gazeteci ve eski Milletvekili Mahir Zeyd gibi isimlerin tutuklama kararı çıkarılanlar arasında bulunduğu bilgisini aktarmıştı.


Suriye'nin Haseke ilinde çıkan çatışmalarda 1 kadın öldü, 4 sivil yaralandı

(AA)
(AA)
TT

Suriye'nin Haseke ilinde çıkan çatışmalarda 1 kadın öldü, 4 sivil yaralandı

(AA)
(AA)

Yerel kaynaklardan edinilen bilgiye göre, 15 Ağustos'ta Şebbiha güçlerinin Cubur aşiretinin ileri gelenlerinden Abdülaziz el-Muslat'ı darbetmesinin ardından çatışma çıktı.

Aşiret lideri, çatışmaların son bulması için Şebbiha güçlerinin Haseke'yi terk etmesini istedi. Haseke Valiliği de bu talebi kabul etti.

Ancak, Şebbiha güçlerinin aradan geçen beş güne rağmen Hadeke'yi terk etmemesi üzerine, Şam yönetimine bağlı güvenlik güçleriyle Şebbiha güçleri arasında çatışma çıktı.

Şam yönetimi, çatışmanın büyümesi üstüne il merkezine takviye birlikler ve tank sevkiyatı yaptı.

Gece yarısı başlayan çatışmalarda 1 kadın hayatını kaybetti, 4 sivil yaralandı. Yaralılar, çevredeki hastanelere kaldırıldı.

Suriye Yönetiminin Haseke'deki varlığı

Suriye Ordusu, Haseke il merkezindeki Kevkep Dağı'nı, Güvenlik Karesi adlı bölgeyi ve 156. Tugay'ı kontrol ediyor. Haseke ilindeki bazı devlet kurumları da Şam yönetiminin kontrolünde bulunuyor.


Muhammed bin Selman: Yeni bir Hiroşima istemiyoruz

Suudi Arabistan Veliahd Prensi Muhammed bin Selman
Suudi Arabistan Veliahd Prensi Muhammed bin Selman
TT

Muhammed bin Selman: Yeni bir Hiroşima istemiyoruz

Suudi Arabistan Veliahd Prensi Muhammed bin Selman
Suudi Arabistan Veliahd Prensi Muhammed bin Selman

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, ABD menşeili Fox News kanalına yaptığı açıklamada, İsrail ile ilişkilerin normalleştirilmesi konusunda Filistin meselesinin çok önemli olmaya devam edeceğini vurguladı.

Prens Muhammed bin Selman röportajda "Herhangi bir ülkenin nükleer silah elde etmesinden endişe duyuyoruz ve eğer İran nükleer silah elde ederse, biz de ona aynı şekilde sahip olmalıyız. Nükleer silahlara sahip olmanın bir anlamı yok çünkü kullanılamıyorlar ama eğer herhangi bir ülke bunları kullanırsa, yeni bir Hiroşima'ya tahammülü olmayan dünyanın tüm ülkeleriyle savaş halinde olur.” diye konuştu.

Şarku'l Avsat’ın Washington baş muhabiri Rana Ebter, Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın Fox News kanalına verdiği röportajda yer alan hususlar hakkında eski ABD'li yetkililerle görüştü. Öne çıkan kısımlar şöyle:

ABD Dışişleri Bakanlığı'nın eski kıdemli askeri danışmanı emekli Albay Abbas Dohuk:

-ABD’nin bölgedeki savunma ve güvenlik taahhütlerine bağlı olduğunu kanıtlamasının tek yolu Suudi Arabistan'la bir savunma anlaşması imzalamak.

- Suudi Arabistan ile İsrail arasındaki normalleşme ABD Başkanı Joe Biden ile ilişkileri değiştirmeyebilir, ancak Biden yönetimi bölgede normalleşmeyi önceliğine yerleştirdi. Biden'ın karşı karşıya olduğu karmaşık sorun, mevcut İsrail hükümeti ve onun Filistin meselesine mantıksız yaklaşımıdır.

-ABD ve Suudi Arabistan'ın iş birliği ve zorluklarla dolu uzun ve karmaşık bir ilişkisi var. Onlarca yıldır stratejik bir ortaklık sürdürüyorlar. Bu ortaklık, enerji güvenliği, terörle mücadele, Ortadoğu'da istikrar gibi birçok eksende ortak çıkarlara dayanıyor.

-Veliaht Prens, İran'ın nükleer hedeflerine ilişkin mesajında ​​tutarlı. Mesajı ABD de dahil olmak üzere ülke içindeki, bölgesel ve uluslararası herkese yöneliktir.

-ABD, bir yandan Rusya'yla, diğer yandan Çin'le ilişkilere yönelik yaklaşımını değiştiriyor. Ortadoğu ABD için siyasi, ekonomik ve güvenlik temeli olmaya devam ediyor.

ABD Savunma Bakanlığı eski yetkilisi ve Yakın Doğu Güvenlik Araştırmaları Merkezi uzmanı David Des Roches:

-Suudi Arabistan'ın İran hakkındaki mesajı, İranlıların elde edebileceği her şeyi elde etmesini beklediği yönünde. Bu, ABD'yi zor bir duruma sokuyor, çünkü İran ile yapılacak herhangi bir nükleer anlaşma, kuralları takip etmeyenleri (bu durumda İran) ödüllendirecek ve Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması'na uyanları cezalandıracaktır. ABD, birçok Avrupa ülkesiyle yaptığımız gibi, İran'ın nükleer programlar kurmasını veya geliştirmesini önlemek için Suudi Arabistan ile ortak nükleer silah altyapısı çerçeveleri oluşturmalıdır.

-İlişkilerin iyileşmesini sağlayan şey, Obama döneminde yapılan İran nükleer anlaşmasının, bölge ülkelerinin geniş çaplı muhalefeti nedeniyle temelde başarısız olduğunun kabul edilmesidir. Ayrıca ABD kurumlarında Suudi Arabistan ile ilişkileri iyi bir yere geri getirme konusunda güçlü bir istek var. Son olarak, Biden'ın çevresindeki politikacılar arasında, Suudi Arabistan'ın İsrail ile barış anlaşmalarına imza atmasını ve seçimlerden önce dış politika alanında bir zafer elde etmesini sağlama arzusu var.

-Suudi Arabistan, NATO'ya benzer garantiler istiyor... Muhtemelen geçen hafta Bahreyn'le yapılan anlaşmaya benzer genel bir destek ve ortak çıkar anlaşması var. Ancak Suudi Arabistan'ın özellikle de Filistin meselesi çözülmezse, İsrail'i tanımanın koşulu olarak bu tür bir düzenlemeyi kabul edeceğini ihtimal vermiyorum.

-Biden yönetiminin, seçim kampanyası döneminde yaptığı açıklamalara rağmen, Suudi Arabistan'a yaklaştığı açık. Bence Suudi Arabistanlılar, İsrail'i ancak büyük tavizlerde bulunulması ve Filistin sorununda ilerleme kaydedilmesi halinde tanıyacaktır.

-ABD, Suudi Arabistan için önemli bir ülkedir, Suudi Arabistan da ABD için çok önemlidir. İlişkilerde geçmişte gerginlikler yaşanmış olsa da ilişki onlarca yıldır devam ediyor. Roosevelt yönetiminden bu yana tüm ABD yönetimleri, Suudi Arabistan'ı bölgede bir lider olarak görüyor. İki ülkeyi birleştiren bağların güçlü olması nedeniyle siyasi hassasiyetler ne olursa olsun bu durum değişmeyecektir. Bu bir ortak çıkar ilişkisidir.


ABD'nin Beyrut Büyükelçiliği binasına ateş açıldı

Beyrut'taki ABD Büyükelçiliği'nin geçtiğimiz haziran ayında yeni binasına ait dağıttığı fotoğraf (arşiv)
Beyrut'taki ABD Büyükelçiliği'nin geçtiğimiz haziran ayında yeni binasına ait dağıttığı fotoğraf (arşiv)
TT

ABD'nin Beyrut Büyükelçiliği binasına ateş açıldı

Beyrut'taki ABD Büyükelçiliği'nin geçtiğimiz haziran ayında yeni binasına ait dağıttığı fotoğraf (arşiv)
Beyrut'taki ABD Büyükelçiliği'nin geçtiğimiz haziran ayında yeni binasına ait dağıttığı fotoğraf (arşiv)

Lübnan medyasında yer alan haberlere göre, başkentin kuzeyinde yer alan ABD'nin Beyrut Büyükelçiliği binasına yönelik silahlı saldırı düzenlendi.

Dışarından açılan ateş sonucu bazı mermiler, binanın ana kapısına ve önündeki otoparkta bulunan araçlara isabet etti.

Saldırının ne tür silahla yapıldığı, can kaybı ya da yaralanma olup olmadığına dair herhangi detay verilmedi.

Büyükelçilik tarafından ise saldırıya ilişkin henüz açıklama yapılmadı.

Olayın, ABD'nin Büyükelçilik binasına 20 Eylül 1984'te bomba yüklü araçla düzenlenen saldırının 39. yılına denk gelmesi dikkati çekti.


Muhammed bin Selman: Suudi Arabistan bu yüzyılın hikayesidir ve Filistin meselesi normalleşme açısından önemlidir

Prens Muhammed bin Selman röportaj sırasında
Prens Muhammed bin Selman röportaj sırasında
TT

Muhammed bin Selman: Suudi Arabistan bu yüzyılın hikayesidir ve Filistin meselesi normalleşme açısından önemlidir

Prens Muhammed bin Selman röportaj sırasında
Prens Muhammed bin Selman röportaj sırasında

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Fox News'in ABD'deki siyasi haber sunucusu Bret Baier’e Neom'da verdiği kapsamlı röportajda, ülkesinin ‘yirmi birinci yüzyılın en büyük başarı öyküsü ve bu yüzyılın hikayesi’ olduğunu söyledi.

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Suudi Arabistan'ın şu anda tüm sektörlerde en hızlı büyüyen ülke olduğunu belirtti. Veliaht Prens, "Hedefimiz Suudi Arabistan'ı her zaman daha iyiye taşımak ve zorlukları fırsata dönüştürmektir.” dedi. Ayrıca, "2030 Vizyonu iddialı bir vizyondur ve hedeflerine daha hızlı ulaştık. Daha büyük bir iddiayla yeni hedefler belirledik" ifadelerini kullandı. Prens Muhammed bin Selman, Suudi Arabistan'ın G20 içinde iki yıl üst üste en hızlı GSYİH büyümesini gerçekleştirdiğini de vurguladı.

Suudi Veliaht Prensi, Riyad’ın G7’ye katılmaya çalıştığını ancak bazı ülkelerin şartlar dikte etmek istediğini söyledi. Veliaht Prens, “Zamanımı Suudi Arabistan ve halkının çıkarlarına hizmet eden şeyleri takip etmeye odaklıyorum. Suudi halkı değişime inanıyor ve bunun için çalışanlar da onlar, ben de onlardan biriyim" şeklinde konuştu.

 Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, turizme yapılan yatırımın, turizmin GSYİH'ye katkı payını yüzde 3'ten yüzde 7'ye çıkardığını söyledi. Veliaht Prens, Suudi Arabistan turizminin 2022 yılında 40 milyon ziyaretçi çektiğini ve 2030 yılına kadar 100 ila 150 milyon ziyaretçi çekmeyi hedeflediklerini belirtti.

Veliaht Prens, siyasi alanda "Amerikalılarla iyi sonuçlara ulaşmak ve Filistinlilerin acılarını hafifletmek için görüşüyoruz." diyerek, Filistin meselesinin önemini vurguladı ve bunu İsrail ile herhangi bir normalleşmenin temeli olarak kabul etti. İsrail ile ilişki konusundaki müzakerelerin askıya alındığına dair iddialara yanıt veren Prens Muhammed bin Selman, bunun ‘doğru olmadığını’ söyledi. “Her gün ilerleme kaydediyoruz ve nereye varacağını göreceğiz" dedi. Biden yönetiminin Suudi Arabistan ve İsrail arasında bir anlaşma imzalaması durumunda, bunun Soğuk Savaş'ın sona ermesinden sonraki en büyük anlaşma olacağını düşündüğünü söyleyen Muhammed bin Selman, "ABD ile yapılacak anlaşmalar, iki ülke, bölge ve dünya güvenliği için faydalı olacaktır" dedi.

İran ile ilişkiler hakkında konuşan Veliaht Prens Muhammed bin Selman, bunların ‘iyi bir şekilde ilerlediğini’ ve ‘bölgenin güvenliği ve istikrarı için faydalı’ olmasını umduklarını söyledi. Ayrıca "Herhangi bir nükleer silahlanma yarışı, yalnızca bölge güvenliğini değil, aynı zamanda dünya güvenliğini de tehdit eder. Bölgedeki güçler dengesi, İran'ın nükleer silaha sahip olması durumunda bizim de nükleer silaha sahip olmamızı gerektiriyor" dedi. İranlılarla arasında arabuluculuk yapmayı seçenin Çin olduğuna dikkat çekti.

 

Suudi Veliaht Prensi, 2019'dan bu yana büyük bir ABD haber ağına verdiği ilk röportajda, petrol üretimini azaltma kararlarının piyasayı istikrara kavuşturmayı amaçladığını ve Rusya'ya savaşında yardımcı olma amacı olmadığını söyledi. Suudi Veliaht Prensi, Rusya ile Ukrayna arasında devam eden savaşa ilişkin "Rusya ve Ukrayna ile ilişkilerimiz iyi, diyalog yolunu tercih ediyoruz ve bir tarafı diğerinin pahasına desteklemeyiz" ifadelerini kullandı.

Veliaht Prens Muhammed bin Selman, ABD ile ilişkiler hakkında ise “Washington ile önemli güvenlik bağlarımız var... Başkan (Joe) Biden ile özel bir ilişkimiz var. O çok odaklanmış ve iyi hazırlanıyor. Suudi Arabistan Ortadoğu'da güvenli bir ortamda, ABD ve yabancı şirketlerin yatırım yapmasını istiyor. ABD silahlarının en büyük beş müşterisinden biriyiz. ABD dışındaki ülkelerden silah satın alma hamlemiz onların çıkarına değil” dedi.


5 gün süren müzakerelerden Yemen'de barış için "pozitif sonuçlar" çıktı

Husiler ve Suudi Arabistan, nisanda tutuklu değişim anlaşmasına imza atmıştı (AFP)
Husiler ve Suudi Arabistan, nisanda tutuklu değişim anlaşmasına imza atmıştı (AFP)
TT

5 gün süren müzakerelerden Yemen'de barış için "pozitif sonuçlar" çıktı

Husiler ve Suudi Arabistan, nisanda tutuklu değişim anlaşmasına imza atmıştı (AFP)
Husiler ve Suudi Arabistan, nisanda tutuklu değişim anlaşmasına imza atmıştı (AFP)

Yemen'deki iç savaşın taraflarından İran destekli Husilerle, Suudi Arabistan heyeti arasında 5 gün süren barış görüşmeleri sona erdi.

Riyad'da yapılan müzakerelerle ilgili açıklama yapan Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı, "Yemen'de barışa giden yol haritasını belirlemek için yapılan ciddi müzakerelerde elde edilen pozitif sonuçları memnuniyetle karşılıyoruz" ifadelerini kullandı.

Açıklamada, "Krallık, kardeş Yemen halkıyla birlikte olmayı sürdürüyor ve tüm Yemenli tarafları ülkede kapsamlı ve sürdürülebilir bir siyasi çözüm için Birleşmiş Milletler (BM) gözetiminde müzakere masasına oturmaya çağırıyor" dendi.

Riyad'ı ziyaret eden Husi heyetinin Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın kardeşi ve Suudi Arabistan Savunma Bakanı Prens Halid bin Selman'la da bir görüşme gerçekleştirdiği belirtildi.

Husi heyetine başkanlık eden Muhammed Abdul-Salam ise görüşmeler sonrasında yaptığı açıklamada, "Suudi Arabistan'la daha önce değinilen anlaşmazlıkları gidermek için bazı seçenekleri ve alternatifleri kapsamlı şekilde görüştük" diye konuştu.

Abdul-Salam görüşmelerin Yemen'de maaşların ödenmesi ve insani durumla ilgili sorunlara çözüm üretilmesi ekseninde ilerlediğini söyledi.

Husiler uzun süredir Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyondan, Yemen'in petrol ve gaz gelirlerini kullanarak tüm devlet çalışanlarının maaşlarını ödemesini istiyor.

Husiler'in kontrolündeki tüm havaalanı ve limanların açılmasının da olası bir barış anlaşmasının parçası olması bekleniyor.

Yemen'de barış için Riyad'da yürütülen müzakerelerin yanı sıra, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken da New York'ta Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nden (BAE) mevkidaşlarıyla görüştü.

Blinken görüşmenin ardından, "Bir fırsat anındayız. Yemen halkına sağlam bir barışa ve sağlam bir güvenliğe giden yolu çizmesi için yardım etme fırsatı" diye konuştu.

Yemen'de Husiler'in 2014'te başkent Sana ve ülkenin kuzeyindeki bölgeleri ele geçirmesinin ardından çatışmalar başlamış, uluslararası olarak tanınan Yemen hükümeti önce ülkenin güneyine, ardından da Suudi Arabistan'a kaçmıştı.

Ülkedeki yönetimi Husiler'in devralmasından birkaç ay sonra Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyon Yemen'e askeri müdahalede bulunmuş ve ülkedeki çatışmalar Tahran'la Riyad arasındaki bir vekalet savaşına dönüşmüştü.

Savaş sürecinde Amerika Birleşik Devletleri de Riyad'a istihbarat desteği sağlamıştı.

Yemen'deki çatışmalarda aralarında birçok sivilin de bulunduğu 150 binden fazla kişi hayatını kaybetti.

Independent Türkçe