Analiz Haber:Trump, Nahda Barajı’na karşı Mısır’ın askeri operasyon düzenlemesine ‘yeşil ışık’ yaktı mı?

Trump’ın son açıklamaları, Kahire’ye dünyada güçlü bir duruş kazandırdı

Mısır Temsilciler Meclisi Savunma ve Ulusal Güvenlik Komitesi Başkanı Tümgeneral Kemal Amir
Mısır Temsilciler Meclisi Savunma ve Ulusal Güvenlik Komitesi Başkanı Tümgeneral Kemal Amir
TT

Analiz Haber:Trump, Nahda Barajı’na karşı Mısır’ın askeri operasyon düzenlemesine ‘yeşil ışık’ yaktı mı?

Mısır Temsilciler Meclisi Savunma ve Ulusal Güvenlik Komitesi Başkanı Tümgeneral Kemal Amir
Mısır Temsilciler Meclisi Savunma ve Ulusal Güvenlik Komitesi Başkanı Tümgeneral Kemal Amir

ABD Başkanı Donald Trump, ‘Mısır'ın bekasına yönelik bir tehdit’ olarak gördüğü ‘Rönesans (Nahda) Barajı’ konusunda Etiyopya ile yaşadığı anlaşmazlıkta ‘resmi olarak’ her zaman dışladığı ve dile getirmekten kaçındığı askeri seçeneği, seçenekler arasına ekledi.
Trump, cuma akşamı yaptığı ve Etiyopya için şok etkisi yaratan açıklamalarında, Mısır’ın Rönesans Barajı ile ilgili bir anlaşmaya varma konusunda ‘Etiyopya ile yaşanan anlaşmazlığa’ dair endişelerini anladığını belirterek “Sonunda barajı havaya uçuracaklar. Bunu söyledim. Bunu yüksek sesle ve net bir şekilde bir kez daha söylüyorum; o barajı havaya uçuracaklar. Bir şeyler yapmaları gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Gözlemciler, Trump’ın açıklamasını, Mısır’ın baraja yönelik askeri bir operasyon düzenlemesine yakılan bir ‘yeşil ışık’ olarak nitelendirdiler. Konuya ilişkin Şarku’l Avsat’a açıklamalarda bulunan Mısır Temsilciler Meclisi Savunma ve Ulusal Güvenlik Komitesi Başkanı Tümgeneral Kemal Amir, “ABD Başkanı'nın açıklamaları Mısır'ın niyetini yansıtmıyor ve Mısır bunun sorumlusu değil” dedi. Ülkesinin sayısız kere barışçıl yolla adil ve bağlayıcı bir anlaşmaya varma çabalarını sürdürdüğünü vurgulayan Amir, “Mısır, Afrikalı kardeşlerine karşı güç kullanımına karşıdır” şeklinde konuştu.
Yaklaşık on yıldır ara ara devam eden müzakerelerde, Etiyopya’nın barajın rezervuarını doldurmasını ve aşağı havzadaki kıt su kaynaklarına zarar vermeden barajı yönetmesini düzenleyen bir anlaşmaya varılamadı. Müzakerelerdeki mevcut çıkmaz, tarafları Etiyopya’nın ‘tek taraflı tedbirleri’ karşısında ‘başka seçeneklere’ yönelmeye itti.
Etiyopya’nın, geçtiğimiz Temmuz ayında baraj rezervuarının ilk aşama dolumunun tamamlandığını duyurması Mısır ve Sudan tarafından protesto edilirken 2001 yılında başlayan ve yüzde 73'ü tamamlanan barajın rezervuarının önümüzdeki yıl ikinci kez doldurulmasına yönelik hazırlıklar devam ediyor.
Mısır’ın eski Su Kaynakları ve Sulama Bakanı Dr. Muhammed Nasruddin Allam ise Trump'ın açıklamalarını, ‘Mısır'ın Rönesans Barajı'nı vurması için yakılan bir yeşil ışık’ olarak değerlendirdi. Allam Facebook’taki sayfasından yaptığı açıklamada, “Trump'ın ifadeleri, Mısır yönetiminin Etiyopya'nın taleplerini kabul etmemesi karşısında su güvenliğini korumak için askeri müdahalede bulunmaya hazır olduğunu gösteren bir açıklamadır” şeklinde konuştu.
Al-Ahram Politik ve Stratejik Araştırmalar Merkezi (ACPSS) uzmanı Dr. Hani Raslan ise Trump'ın ifadelerinin, Mısır askeri operasyonun bir ilanı olarak değil, Etiyopya'ya verilmiş ‘güçlü bir uyarı’ mesajı olduğunu söyledi. Bununla birlikte Raslan, ABD yönetiminin, Etiyopya’nın herhangi bir anlaşmayı yanaşmamakta ısrar etmesi durumunda askeri bir operasyona itiraz etmeyeceğine dair bir ipucu vermesine rağmen Trump’ın ifadelerinin,  müzakere edilmiş bir çözüme ulaşma ihtiyacı çerçevesinde dile getirildiğini düşünüyor.
İlgili bağlam Afrika Birliği (AfB) geçtiğimiz Temmuz ayında Mısır, Etiyopya ve Sudan arasında yeni bir müzakere süreci başlattı. Mısır ve Sudan, barajın güvenliği, kuraklık zamanlarında doldurulma şekli, işleyişi ve anlaşmazlıkların çözümü ile ilgili bir mekanizmaya ilişkin kurallar öngören bağlayıcı bir yasal anlaşma çağrısında bulunsa da müzakereler teknik ve hukuki anlaşmazlıkların ardından geçtiğimiz Ağustos ayı sonlarında askıya alındı.
Her ne kadar güçlü bir mesaj verse de ABD’nin konuyla ilgilenmede geç kalmasından duyduğu memnuniyetsizliği dile getiren Raslan, “Trump yönetimi, bu güçlü tutumu birkaç ay önce göstermiş olsaydı, durum bugün olduğundan farklı olabilir ve bir anlaşmaya varılabilirdi” ifadelerini kullandı. Trump'ın açıklamalarını ABD seçimlerine bağlayan Raslan, “Seçimler ABD yönetiminin, sahada gerçek bir değişiklik yapma yeteneklerini azaltıyor” şeklinde konuştu.
Öte yandan Mısır’ın baraj konusunda askeri seçeneğe yönelmeyi reddetmesine rağmen, basında ara sıra Etiyopya'ya karşı bir askeri operasyon düzenleneceğine dair haberler yazılıp, çiziliyor. Güney Sudan’ın, geçtiğimiz Haziran ayında Mısır’ın Etiyopya sınırına yakın Pagak kentinde bir askeri üs kurmak istediği yönündeki haberlerin asılsız olduğunu açıklamasının ardından Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi de Mısır basınından askeri seçenekle ilgili ifadelerin yer aldığı haberlerin yayınlanmamasını talep etti. Sisi, Mısır'ın ‘uzun bir müzakere savaşı’ verdiğinin altını çizdi.
Bu arada Trump'ın son açıklamaları Mısır'a dünyada güçlü bir duruş kazandırırken Kahire Üniversitesi Siyaset Bilimi Profesörü Hamdi Abdurrahman, halihazırda yıllardır müzakere edilen ve Trump'ın himayesinde olan bir çözümün (Şubat 2020 Washington Anlaşması) var olduğunu söyledi. Prof. Abdurrahman, ancak Etiyopya’nın bu çözümü reddettiğini ve Sudan’ın ‘anlam verilemez bir tutum içerisinde meseleyi izlediğini’ kaydetti. Pof. Abdurrahman, ‘Mısır’ın, bir gün barajı yok edeceğini söylemediğini ve barajın bekasına yönelik bir tehdit oluşturmadığını’ belirtti.



Nijerya'da bir İslami etkinliğe giden 28 kişi silahlı kişiler tarafından kaçırıldı

Nijerya askerleri (dağıtımda)
Nijerya askerleri (dağıtımda)
TT

Nijerya'da bir İslami etkinliğe giden 28 kişi silahlı kişiler tarafından kaçırıldı

Nijerya askerleri (dağıtımda)
Nijerya askerleri (dağıtımda)

Nijerya'nın merkezinde, İslami bir etkinliğe giden insanları taşıyan araca silahlı kişiler pusu kurarak aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 28 kişiyi kaçırdı.

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre Birleşmiş Milletler için hazırlanan ve Ajans tarafından incelenen bir güvenlik raporunda ifadeler yer alıyor: "21 Aralık akşamı, silahlı kişiler, Plateau Eyaleti'nin Bechar bölgesindeki Zak köyü yakınlarında, Peygamberin doğum günü kutlaması için düzenlenen toplantıya giderken, aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 28 kişiyi kaçırdı."

Bu olay, Nijerya'daki güvenlik durumunun kötüleştiğini gözler önüne seren, son haftalarda yaşanan toplu kaçırma olaylarının en yenisi.


Doğu Kongo'da kriz... Şiddetlenen çatışmalar ‘barış anlaşmalarını’ tehdit ediyor

Demokratik Kongo Cumhuriyeti askerleri (Reuters)
Demokratik Kongo Cumhuriyeti askerleri (Reuters)
TT

Doğu Kongo'da kriz... Şiddetlenen çatışmalar ‘barış anlaşmalarını’ tehdit ediyor

Demokratik Kongo Cumhuriyeti askerleri (Reuters)
Demokratik Kongo Cumhuriyeti askerleri (Reuters)

Doğu Kongo’da yaklaşık 30 yıldır süren silahlı çatışmayı sona erdirmeyi amaçlayan ‘barış adımlarına’ rağmen çatışmaların devam etmesi, bölgede gerilimi bitirmeyi hedefleyen ‘barış anlaşmalarını’ tehdit ediyor.

Doğal kaynaklar açısından zengin ve Ruanda’ya komşu olan Doğu Kongo’da, yaklaşık otuz yıldır aralıksız silahlı çatışmalar yaşanıyor. Şiddet, Ruanda’nın desteğini aldığı belirtilen 23 Mart Hareketi’nin (M23) ocak ve şubat aylarında bölgenin iki ana kenti Goma ve Bukavu’yu ele geçirmesinin ardından arttı.

Uluslararası kuruluşlar Doğu Kongo’da artan şiddetin risklerine dikkat çekerken, Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) yetkilileri perşembe günü yaptıkları açıklamada, ‘içinde bulunduğumuz aralık ayının çatışmalar açısından en şiddetli dönem’ olduğunu bildirdi. Şarku’l Avsat’a konuşan uzmanlar ise barış anlaşmalarının, bölgedeki tüm çatışma nedenlerini ele almadığı için başarı şansının belirsiz olduğunu ifade etti.

Taraflar arasında yürütülen bir dizi temas sonucunda, ABD Başkanı Donald Trump ile Ruanda Devlet Başkanı Paul Kagame ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Felix Tshisekedi, aralık ayı başında Washington’da bölgedeki barış ve ekonomik iş birliği ihtimalini güçlendirmeyi amaçlayan bir anlaşmaya imza attı. Washington’da Ruanda ile Demokratik Kongo Cumhuriyeti arasında imzalanan bu anlaşma, haziran ayında yine Washington’da varılan çerçeve mutabakatın yanı sıra, Kinşasa ile M23 arasında 15 Kasım’da Katar’da imzalanan ve 19 Temmuz’daki önceki anlaşmanın devamı niteliğindeki Doha çerçevesinin son halkası olarak değerlendiriliyor.

Buna rağmen Doğu Kongo’daki tablo kırılganlığını koruyor. Silahlı saldırıların sürmesi, istikrara yönelik somut adımların atılmasını engelliyor. Alman haber ajansı DPA’nın ICRC’nin Güney Kivu bölgesindeki bir yetkilisine dayandırdığı haberine göre, eyaletin farklı bölgelerinde devam eden çatışmalar can kayıplarına yol açtı ve binlerce aileyi yerinden etti.

ICRC, aralık ayının başından bu yana 100’den fazla sivilin ateşli silahla yaralanmaları nedeniyle örgütün desteklediği hastanelerde tedavi gördüğünü açıkladı. Reuters’ın Demokratik Kongo Cumhuriyeti Ordu Sözcüsü Sylvain Ekenge’ye dayandırdığı haberinde ise ‘ülkenin çatışmalardan etkilenen doğu kesiminde her gün çatışmalar yaşandığı’ belirtildi. Ekenge, “Kuzey Kivu ve Güney Kivu’da çatışma olmayan tek bir gün bile geçmiyor” dedi. Reuters’a konuşan yerel kaynaklar, Ruanda destekli M23 militanlarının, daha önce çekileceklerini açıklamalarına rağmen Doğu Kongo’daki Uvira kasabasından ayrılmadığını belirtti. Ayın başında M23, Kuzey Kivu eyaletinin başkenti Goma ile Bukavu’nun kontrolünü ele geçirmişti.

Doğu Kongo'daki gösterilerden (Reuters)

Doğu Kongo'daki gösterilerden (Reuters)

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, daha önce M23’ün Güney Kivu eyaletinde birçok noktaya düzenlediği ve sivillerin hayatını kaybetmesine yol açan saldırıları kınamıştı. Guterres, bu ay içinde yaptığı açıklamada, BM Güvenlik Konseyi’nin 2773 sayılı kararı doğrultusunda ‘derhal ve koşulsuz bir ateşkes’ çağrısında bulunmuş, artan şiddetin ‘krize kalıcı bir çözüm bulunması yönündeki çabaları tehdit ettiğini ve daha geniş çaplı bir bölgesel savaş riskini artırdığını’ ifade etmişti.

BM Güvenlik Konseyi, geçtiğimiz eylül ayında 2773 sayılı kararı oy birliğiyle kabul etti. BM Şartı’nın 7’nci Bölümü kapsamında alınan kararda, Ruanda ordusuna M23’e verdiği desteği sonlandırma ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti topraklarından ön koşulsuz ve derhal çekilme çağrısı yapıldı.

Afrika uzmanı Rami Zahdi, Doğu Kongo’daki barış anlaşmalarının, 30 yılı aşkın süredir devam eden çatışmanın ana nedenlerini ele almaması nedeniyle başarı şansının belirsiz olduğunu belirtti. Zahdi, sorunun barış anlaşmalarının ötesinde daha derin boyutlara sahip olduğunu, bu metinlerin çatışmada yer alan diğer aktörleri ve kendi çıkarlarını korumak amacıyla krize müdahil olan bölgesel ülkeleri dikkate almadığını söyledi. Doğu Kongo’da hâlen yer yer çatışmalar ve silahlı gerginliklerin sürdüğünü vurgulayan Zahdi, bu durumun barış anlaşmalarının başarı ihtimalini zayıflattığını kaydetti. Zahdi’ye göre krizin çözümü, çok uluslu güçlerden oluşacak bir BM misyonunun görevlendirilmesi ve barış anlaşmasının uygulanmasının sıkı şekilde denetlenmesini gerektiriyor.

El-Ahram Siyasi ve Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde Afrika çalışmaları araştırmacısı olan Salah Halil ise Doğu Kongo’nun karşı karşıya olduğu temel sorunlardan birinin, ‘dış aktörler adına savaşan çok sayıda silahlı grubun varlığı’ olduğunu ifade etti. Bölgenin, ideolojik farklılıklarına rağmen ekonomik çıkarlar etrafında birleşen silahlı hareketler arasında ittifaklara sahne olduğunu belirten Halil, çatışmaların sürmesinin Washington’da imzalanan barış anlaşmasını tehdit ettiğini söyledi. Halil, bölgedeki kırılganlık ortamında silahlı grupların doğal kaynaklardan faydalanma amacıyla yeniden harekete geçebileceği ve çatışmaların yeniden alevlenebileceği uyarısında bulundu.


Birleşmiş Milletler: Hızlı Destek Kuvvetleri katliamında en az 1000 kişi öldü

15 Nisan'da Hızlı Destek Kuvvetleri'nin Zemzem mülteci kampına düzenlediği saldırıların ardından yerinden edilmiş insanlar eşeklerin çektiği bir arabayla taşınıyor (Reuters).
15 Nisan'da Hızlı Destek Kuvvetleri'nin Zemzem mülteci kampına düzenlediği saldırıların ardından yerinden edilmiş insanlar eşeklerin çektiği bir arabayla taşınıyor (Reuters).
TT

Birleşmiş Milletler: Hızlı Destek Kuvvetleri katliamında en az 1000 kişi öldü

15 Nisan'da Hızlı Destek Kuvvetleri'nin Zemzem mülteci kampına düzenlediği saldırıların ardından yerinden edilmiş insanlar eşeklerin çektiği bir arabayla taşınıyor (Reuters).
15 Nisan'da Hızlı Destek Kuvvetleri'nin Zemzem mülteci kampına düzenlediği saldırıların ardından yerinden edilmiş insanlar eşeklerin çektiği bir arabayla taşınıyor (Reuters).

Birleşmiş Milletler'in Perşembe dün yayınladığı bir raporda, geçen nisan ayında Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) Kuzey Darfur'daki iç göçmenler için kurulan Zemzem kampına düzenlediği saldırıda 1000'den fazla sivilin öldürüldüğü ve bunların yaklaşık üçte birinin yargısız infaza uğradığı belirtildi.

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği (OHCHR) raporunda, 11-13 Nisan tarihleri ​​arasında gerçekleşen HDK saldırısında "katliamlar, tecavüz, diğer cinsel şiddet eylemleri, işkence ve kaçırma" olaylarının işlendiği ifade edildi. OHCHR, "en az 1013 sivilin öldürüldüğünü" vurguladı.

Bir diğer gelişmede, HDK dün Sudan'ın Nil Eyaleti'ndeki çeşitli şehirleri hedef alan büyük ölçekli bir insansız hava aracı (İHA) saldırısı düzenledi. Düzinelerce İHA’nın kullanıldığı saldırı, büyük bir elektrik santralini vurdu, iki kişinin ölümüne ve Sudan'ın büyük şehirlerinde yaygın elektrik kesintilerine neden oldu.

Askeri bir kaynak ve görgü tanıkları Şarku’l Avsat’a, Nil Eyaleti'ndeki Atbara, Ad-Damir ve Berber şehirlerine düzenlenen saldırıda yaklaşık 35 İHA’nın kullanıldığını bildirdi. İHA saldırısı, Atbara'daki el-Muqran elektrik santralindeki elektrik transformatörlerine önemli hasar verdi ve Hartum, Nil Nehri ve Kızıldeniz eyaletlerinde tamamen elektrik kesintisine yol açtı.