Anlaşmalara rağmen Libya yeniden tehlike çemberine giriyor

Gadames’teki Libya Askeri Komiteleri’nin anlaşma ve anlayışları, başarısızlıkla karşı karşıya (AFP)
Gadames’teki Libya Askeri Komiteleri’nin anlaşma ve anlayışları, başarısızlıkla karşı karşıya (AFP)
TT

Anlaşmalara rağmen Libya yeniden tehlike çemberine giriyor

Gadames’teki Libya Askeri Komiteleri’nin anlaşma ve anlayışları, başarısızlıkla karşı karşıya (AFP)
Gadames’teki Libya Askeri Komiteleri’nin anlaşma ve anlayışları, başarısızlıkla karşı karşıya (AFP)

Zayid Hediyye
Libya arenasını takip eden çok sayıda gözlemcinin beklediği gibi Libyalı tarafların birden fazla kanalda diyalog için ortaya koydukları anlaşmaları uygulama süreci, yürürlüğe girmeleriyle birlikte gerçek zorluklarla karşılaşmaya başladı. Trablus’taki Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne (UMH) bağlı ‘Burkan el-Gadab (Öfke Volkanı)’ askeri operasyonunun bel kemiğini oluşturan silahlı oluşumların bu anlayışları kabul etmemesi, Cenevre ve Gadames’teki Libya Askeri Komitelerinin anlaşma ve anlayışlarının karşısına engeller koydu. Libya’daki çoğu taraf, söz konusu anlaşmaları olumlu karşılamıştı ve siyasi yolda beklenen diğer uzlaşmaların temel dayanağı olabileceğine inanıyordu.

Askeri anlayışları bozma tehdidi
Geçen haftalarda ülkedeki krize kapsamlı bir çözüm bulma yolunda büyük ilerleme kaydeden Libya siyasi ve askeri diyaloglarının sonuçlarını, ekonomik ve askeri olmak üzere birçok yolda çeşitli şüpheler kuşatmaya başladı. Ülkede diğer bir taraftan da Tunus’ta iki gün içinde başlatılacak olan kapsamlı siyasi yola ilişkin yeni anlayışlar bekleniyor.

Söz konusu şüphe ve korkular, Mitiga Havalimanı’ndaki silahlı bir grubun Libya’nın doğusundan gelen bir uçaktaki yolcuları kaçırarak, Bingazi’deki mahkumlarla takas edilmesini talep etmesinin ardından canlandı. Şehirdeki siyasi yetkililer, söz konusu silahlıları, yıllar önce Ulusal Ordu’ya (LUO) karşı savaşan terör gruplarına mensup olmakla suçluyor.
Olay, Libya’nın doğusunda büyük bir öfke patlamasına yol açtı ve Trablus’u temsil eden tarafla müzakerelerin dondurulması istendi. Olay ayrıca, UMH’nin milisleri dağıtmak için son anlaşmalarda imzaladığı taahhütlerini yerine getirmesini zorlaştıracağı endişelerini de geri getirdi.

UMH’den itiraf ve kınanma
UMH, olayı doğrulayarak, sorumluları mümkün olan en kısa sürede cezalandırma taahhüdünde bulundu. UMH’ye bağlı İçişleri Bakanlığı, yaptığı açıklamada, ismini vermediği bir grubun doğu bölgesindeki Benina Havalimanı üzerinden Mitiga Havalimanı’na gelen vatandaşları kaçırdığını aktararak, olayı sert ifadelerle kınadı.
Bakanlık, “Bir grup tarafından kişisel çıkarlarına hizmet etmek için yapılan bu tür eylemler ile UMH’nin bir ilgisi yok. Bu durum ülkenin kamu yararına hizmet etmiyor” dedi.
Bakanlık, ‘sorumsuz’ olarak nitelendirdiği eylemin vatandaşlar arasındaki bölünmeyi artırdığını ve Libya krizine çözüm bulmak ve ülkeyi güvenli bir yere çıkarmak için yürütülen mevcut müzakereleri baltaladığını belirtti. Açıklamada İçişleri Bakanı Fethi Başağa’nın Trablus Emniyet Müdürlüğü’ne ve Ceza Soruşturma Dairesi Başkanı’na olayı araştırması ve bu eylemi gerçekleştiren silahlı gruba karşı yasal tedbirler alması talimatını verdiği bildirildi.
Trablus Koruma Gücü de geçen cuma günü yaptığı açıklamada, Nevasi olarak bilinen sekizinci kuvvetin, Mitiga Havalimanı’nda Libyalı 2 vatandaşı kaçırdığını aktardı.

Libyalı kaynaklar da olayda suçlama parmağını Nevasi milislerine uzatırken, Mitiga Havalimanı’nda alıkoyulan iki kişinin serbest bırakılması karşılığında milislerin, Bingazi’deki yetkililere yıllar önce şehirde meydana gelen çatışmalarda gözaltına alınmış (kendilerine bağlı) unsurların serbest bırakılması talebinde bulunduğuna dikkati çekti.
Koruma Gücü, olayın Mitiga Havalimanı ve çevresinin güvenliğini sağlamakla ilgisi olmadığını söylerken, bu söylentileri yayan herkese karşı tüm hukuki ve güvenlik önlemlerinin alınacağını kaydetti. Güç ayrıca, ilgili makamlara da olayla ilgili acil bir soruşturma açılması ve artık sorumluların Libya halkı önünde açıkça ifşa edilmesi çağrısında bulundu.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre, Libyalı araştırmacı ve akademisyen Muhammed el-Anizi, Gadames ve Cenevre’deki diyalog komiteleri arasında yapılan anlaşmanın uygulanmasını engelleme girişimleri bağlamında, kimliği belirsiz bir silahlı grubun bu adımı attığını dile getirdi. Anizi, “Herkes, anlaşmaların diyalog komiteleri arasında olduğunu ve sadece askeri açıdan değil, tüm açılardan olduğunu biliyor. Trablus’taki çok sayıda silahlı bu durumdan hoşnut değil. Çünkü bu durum, varlıklarına karşı bir tehdit oluşturuyor ve kendilerini birçok maddi ve manevi ayrıcalıktan mahrum bırakıyor” ifadelerini kullandı. Muhammed el-Anizi, “Şubat devriminden sonra ortaya çıkan yasadışı askeri organların birçoğu yıllardır kaosla besleniyor. Bu durum da onlara, başkentteki siyasi kararlara ve birkaç yılda liderlerini milyoner yapan ekonomik kasanın anahtarlarına hakim olma fırsatı veriyor. Bundan kolay şekilde vazgeçmeleri zor.
Bu grubun kimliğinin ifşa edilememesi, yerel tehditlerden çok uluslararası cezalandırma korkusundan kaynaklanmaktadır” değerlendirmesinde bulundu.

Gadames anlayışlarının reddi
Yeni doğmakta olan Libya askeri anlaşmasını tehdit eden ve özellikle batı bölgesinde yaygınlaşan tırmanış, Başkanlık Konseyi’ne bağlı Sirte ve Cufra operasyonu odasındaki ‘destek güçlerinin’ 5+5 ortak askeri komite toplantıları hususunda bir açıklama yayınlaması sonrasında yeniden belirmeye başladı. Açıklamada, ‘Sirte ve Misrata’yı birbirlerine bağlayan kara yolunun açılmasını kabul etmeyecekleri, yabancı paralı askerler olarak tanımladıkları kişilerin kontrolü altındaki hiçbir bölge ile temas yapılmayacağı’ ifade edildi. Aynı şekilde 5+5 toplantısı da ‘herkese uygun tek bir çözüm empoze etme girişimi’ olarak nitelendirilirken, “Bu durum, birbirini takip eden hükümetler tarafından marjinalize edilen, savaşta kullanılan, barış, diyaloglar ve egemen konumların paylaşılmasında uzak tutulan gençlerin geçmiş yıllardaki fedakarlıklarıyla uyumlu değil” denildi.
Operasyon odası, diyalog komitelerinin imzaladığı anlaşmalarda alınan herhangi bir kararı uygulamadan önce başta ‘Wagner gurubun ülkeden çıkışı, Hafter’in bir sonraki aşamadan uzaklaşması, yaralılara yurtiçi ve yurtdışında gerekli tedaviyi sağlama sözü’ olmak üzere çeşitli şartlar ortaya koydu.

Türk düğümü devam ediyor
Aynı şekilde Türkiye, son zamanlarda Libya askeri komite toplantılarında öngörülen, Birleşmiş Milletler (BM) tarafından onaylanan ve ihlal edilmemesi uyarısı yapılan uluslararası kararlar hususunda birkaç hafta içinde ikinci kez karşı bir adım attı.
Öyle ki Türkiye Savunma Bakanlığı, geçen yıl Kasım ayında iki taraf arasında imzalanan mutabakat zaptıyla ilgili olarak, Trablus ile askeri iş birliği anlaşması kapsamında Libya kuvvetlerinin eğitimine devam edileceğini duyurdu.
Bakanlık, resmi internet sayfaları aracılığıyla da Libyalı unsurlara yönelik batı bölgesinde bir kampta yürüttüğü eğitim fotoğraflarını yayınladı.
Bu çerçevede Libyalı kaynaklar, Türkiye’nin Libya’ya yönelik müdahalesine karşı çıkarak, Türkiye Savunma Bakanlığı tarafından, yabancı kuvvetlerin üç ay içerisinde Libya'dan ayrılacağını içeren Libya askeri anlaşmasının imzalanmasından hemen sonra ikinci kez bu fotoğrafları yayınlanmasının, kasıtlı bir eylem olduğuna dikkati çekti.
Libyalı gazeteci Fatih el-Haşmi, “Türkiye, herkese Libya’da kaldığı mesajını veriyor. Hiçbir anlaşma ve uluslararası gözdağı mesajları, onları engellemeyecek” dedi.
“Türkiye Savunma Bakanlığı’nın UMH’ye bağlı kuvvetlere yönelik verdiği eğitimin fotoğrafları, Libya- Libya anlaşmasının imzalanmasının hemen ertesi günü yayınlandı” diyen Haşmi, Türkiye’nin Libya krizini yakın zamanda sona erdiren kapsamlı bir anlaşmaya varma yolunda önemli bir düğüm olduğunu yineledi.



Trump'ın Gazze Şeridi'ndeki savaşı sona erdirme planının şartları neler?

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
TT

Trump'ın Gazze Şeridi'ndeki savaşı sona erdirme planının şartları neler?

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump, Gazze Şeridi'ndeki savaşı sona erdirmek için 20 maddelik kapsamlı bir plan açıkladı. Bu plan, Gazze Şeridi'ni ‘radikalleşmeden ve terörden arındırılmış bölge’ ilan etmeyi ve Trump'ın başkanlık ettiği, eski Birleşik Krallık Başbakanı Tony Blair gibi isimlerin de katıldığı uluslararası bir ‘barış konseyinin’ denetimi altında geçici bir Filistin teknokrat yönetiminin kurulmasını içeriyor.

Plan, Hamas'ın elinde tuttuğu tüm rehinelerin serbest bırakılması ve İsrail'in yüzlerce Filistinli mahkûmu salıvermesi karşılığında, derhal ateşkes ve İsrail güçlerinin aşamalı olarak geri çekilmesini öngörüyor. Ayrıca, özel bir ekonomik planla Gazze Şeridi'nin yeniden inşası, gümrük ayrıcalıkları olan bir ekonomik bölgenin kurulması ve uluslararası mekanizmalara uygun olarak Refah Sınır Kapısı’nın açılması da planın bir parçası.

Girişim, Filistinli grupların tamamen silahsızlandırılmasını ve tünellerin ve silah üretim tesislerinin imha edilmesini, savaşmayı reddeden Hamas üyelerinin rehabilitasyon programlarına dahil edilmesini vurguluyor. Ayrıca, Filistin polisini eğitmek ve iç ve sınır güvenliğini sağlamak için Mısır ve Ürdün ile koordineli olarak Gazze'ye bir ‘uluslararası istikrar gücü’ konuşlandırılmasını öneriyor.

Plan, Filistin Yönetimi reform programını tamamlarsa, Filistinlilerin kendi kaderini tayin etme ve devlet kurma yolunu açarak, sonraki siyasi sürece kapıyı açık bırakıyor. Plan metni şu şekilde:

- Gazze Şeridi, terörden arındırılmış, komşularına tehdit oluşturmayan bir askerden arındırılmış bölge olacak. Gazze Şeridi, yeterince acı çeken sakinlerinin yararına yeniden geliştirilecek.

- Her iki taraf da bu öneriyi kabul ederse, savaş derhal sona erecek. İsrail güçleri, rehinelerin serbest bırakılmasına hazırlık olarak kararlaştırılan hatta çekilecek. Bu süre zarfında, hava ve topçu saldırıları da dahil olmak üzere tüm askeri operasyonlar askıya alınacak ve tam aşamalı çekilme koşulları yerine getirilene kadar çatışma hatları dondurulmuş olarak kalacak.

- İsrail'in bu anlaşmayı kabul ettiğini açıklamasından itibaren 72 saat içinde, (ölü ya da diri) tüm rehineler iade edilecek.

- Tüm rehinelerin serbest bırakılmasının ardından İsrail, 7 Ekim 2023'ten sonra tutuklanan bin 700 Filistinlinin yanı sıra, müebbet hapis cezasına çarptırılan 250 mahkûmu da serbest bırakacak. Cesedi iade edilen her İsrailli rehine için İsrail, 15 Filistinlinin naaşını teslim edecek.

- Tüm rehineler iade edildikten sonra, barış içinde bir arada yaşamayı taahhüt eden ve silahlarını teslim eden Hamas üyeleri genel af ile serbest bırakılacak. Gazze Şeridi'nden ayrılmak isteyenlere, kendilerini kabul eden ülkelere güvenli geçiş sağlanacak.

- Anlaşmanın kabul edilmesi üzerine, yardımlar tam olarak ve derhal Gazze Şeridi'ne gönderilecek. Yardım miktarları, altyapının (su, elektrik ve sanitasyon) rehabilitasyonu, hastanelerin ve fırınların rehabilitasyonu ve molozların temizlenmesi ve yolların açılması için gerekli ekipmanların temini dahil olmak üzere, en azından 19 Ocak 2025 tarihli insani yardım anlaşmasında belirtilen miktarlarla tutarlı olacak.

- Yardımlar, her iki tarafın da müdahalesi olmaksızın, Birleşmiş Milletler (BM) ve onun kurumları, Kızılay ve her iki tarafa da bağlı olmayan diğer uluslararası kurumlar aracılığıyla Gazze Şeridi'ne girecek ve dağıtılacak. Refah Sınır Kapısı, 19 Ocak 2025 tarihli anlaşma kapsamında uygulanan aynı mekanizmaya göre her iki yönde de açılacak.

d
ABD Başkanı Donald Trump, Washington'da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile tokalaşırken (EPA)

- Gazze Şeridi, bölge sakinleri için kamu hizmetlerini ve belediyeleri yönetmekten sorumlu olan, Filistinli teknokratlardan oluşan geçici bir geçiş otoritesi tarafından yönetilecek. Komite, nitelikli Filistinliler ve uluslararası uzmanlardan oluşacak ve Trump'ın başkanlık ettiği, daha sonra açıklanacak diğer üyeler ve devlet başkanlarının da dahil olduğu, ‘barış konseyi’ adlı yeni bir uluslararası geçiş organının denetimi altında çalışacak. Bu organ, Filistin Yönetimi'nin Trump'ın 2020 barış planı ve Suudi Arabistan – Fransa önerisi dahil olmak üzere çeşitli önerilerde belirtildiği gibi reform programını tamamlayana kadar Gazze Şeridi'nin yeniden inşası için çerçeveyi oluşturacak ve finansmanı yönetecek. Söz konusu organ, yatırımı çekecek ve Gazze halkına hizmet edecek modern ve etkili yönetişim standartları oluşturmayı hedefliyor.

- Ortadoğu'da bazı başarılı modern şehirlerin kurulmasına katkıda bulunmuş uzmanlardan oluşan bir komite aracılığıyla Gazze Şeridi'ni yeniden inşa etmek ve canlandırmak için Trump liderliğinde bir ekonomik plan hazırlanacak. Uluslararası kuruluşlar tarafından sunulan çok sayıda yatırım önerisi ve kalkınma fikri, güvenlik ve yönetişim çerçevelerine entegre edilmek üzere değerlendirilecek ve Gazze Şeridi'nin geleceği için istihdam, fırsatlar ve umut yaratılmasına katkıda bulunacak.

- Katılımcı ülkelerle müzakere edilerek, tercihli tarifeler ve özel erişim oranları sunan bir ‘özel ekonomik bölge’ kurulacak.

- Hiç kimse Gazze Şeridi'ni terk etmeye zorlanmayacak ve ayrılmak isteyenler bunu yapmakta ve geri dönmekte özgür olacak. Sakinler kalmaya teşvik edilecek ve daha iyi bir Gazze inşa etme fırsatı verilecek.

- Hamas ve diğer gruplar, Gazze Şeridi'nin yönetiminde doğrudan veya dolaylı olarak ya da başka herhangi bir şekilde rol almayacak. Tüneller ve silah fabrikaları dahil olmak üzere tüm askeri altyapı imha edilecek ve yeniden inşa edilmeyecek. Bağımsız gözlemcilerin denetimi altında bir silahsızlanma süreci uygulanacak. Bu süreç, uluslararası fonlarla desteklenen bir geri alım ve yeniden entegrasyon programı ile desteklenen, üzerinde anlaşmaya varılan bir terhis mekanizması yoluyla silahların kalıcı olarak imha edilmesini de içerecek ve tüm süreç bağımsız gözlemciler tarafından belgelenecek. Yeni Gazze, müreffeh bir ekonomi inşa etmeye ve komşularıyla barış içinde bir arada yaşamaya kararlı olacak.

- Bölgesel ortaklar, Hamas ve diğer grupların taahhütlerine uymalarını ve Gazze'nin komşularına veya sakinlerine tehdit oluşturmamasını garanti edecek.

- ABD, Arap ve uluslararası ortaklarla birlikte, Gazze Şeridi'ne derhal konuşlandırılacak geçici bir Uluslararası İstikrar Gücü (International Stabilization Force – ISF) oluşturmak için çalışacak. Bu güç, Ürdün ve Mısır ile istişare halinde, Gazze Şeridi'nde güvenlik kontrolünden geçirilmiş bir Filistin polis gücünü eğitecek ve destekleyecek. Bu güç, iç güvenlik için uzun vadeli bir çözüm olacak. Ayrıca, İsrail ve Mısır ile iş birliği yaparak, yeni Filistin polisi ile sınır bölgelerinin güvenliğini sağlayacak, Gazze'ye silah girişini önleyecek ve yeniden inşa için mal akışını kolaylaştıracak. Taraflar arasında çatışmaları önlemek için bir mekanizma üzerinde anlaşmaya varılacak.

- İsrail, Gazze Şeridi'ni işgal etmeyecek veya ilhak etmeyecek. ISF kontrolü ele geçirip istikrarı sağladıkça İsrail ordusu, garantörler ve ABD arasında mutabık kalınan silahsızlanma kriterleri ve takvimine göre kademeli olarak geri çekilecek. Gazze Şeridi'nin işgal altındaki bölgelerinin uluslararası güce devri, geçiş otoritesi ile koordineli olarak, tamamen çekilene kadar kademeli olarak gerçekleştirilecek ve Gazze'nin terör tehdidinden tamamen kurtulduğu garanti edilene kadar geçici bir güvenlik tampon bölgesi kalacak.

- Hamas öneriyi geciktirir veya reddederse, yardımın genişletilmesi de dahil olmak üzere yukarıda belirtilen hükümler, İsrail ordusu tarafından ISF’ye devredilen terörden arındırılmış bölgelerde uygulanacak.

- Hoşgörü ve barış içinde bir arada yaşama değerlerine dayalı bir dinler arası diyalog başlatılacak ve barışın getireceği faydalar üzerinde durularak Filistinliler ve İsrailliler arasındaki zihniyet ve anlatıların değiştirilmesi hedeflenecek.

- Gazze Şeridi'nin yeniden inşası ilerledikçe ve Filistin Yönetimi'nin reform programı ciddiyetle uygulandıkça, Filistin halkının arzuladığı gibi, kendi kaderini tayin etme ve bir Filistin devleti kurma yolunda güvenilir bir yol için koşullar nihayet olgunlaşabilir.

- ABD, barışçıl ve müreffeh bir birlikte yaşama için siyasi bir ufuk üzerinde anlaşmak üzere İsrail ve Filistinliler arasında bir diyalog başlatacak.


Trump, Filistin ve askıdaki kırmızı çizgiler

Trump, Beyaz Saray'daki ofisinde, 25 Eylül 2025 (Reuters)
Trump, Beyaz Saray'daki ofisinde, 25 Eylül 2025 (Reuters)
TT

Trump, Filistin ve askıdaki kırmızı çizgiler

Trump, Beyaz Saray'daki ofisinde, 25 Eylül 2025 (Reuters)
Trump, Beyaz Saray'daki ofisinde, 25 Eylül 2025 (Reuters)

Brian Katulis

ABD'nin Ortadoğu politikasının odak noktası, New York'taki Birleşmiş Milletler Genel Kurulu koridorlarından başkent Washington'a kayıyor. ABD Başkanı Donald Trump, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile son sekiz ayda dördüncü kez bir araya geliyor.

Trump, Genel Kurul’da yaptığı konuşmada, göçmenlik konusundaki sert tutumu ve iklim değişikliğine ilişkin şüpheci yaklaşımı da dahil olmak üzere, dünya görüşünün merkezinde yer alan bir dizi konuyu vurguladı. Ancak, dünyanın karşı karşıya olduğu en karmaşık sorunları ele almak için gerçekçi ve pratik bir plan sunmayı başaramadı.

Ancak en dikkat çekici olan Trump’ın BM Genel Kurul oturumlarının oturum aralarında Arap ve İslam ülkelerinin liderleriyle yaptığı toplantıydı. Öte yandan Trump’ın İsrail'in Batı Şeria'yı ilhak etme olasılığıyla ilgili açıklaması, Trump ile Netanyahu arasında yapılacak olan toplantının önünü açtı.

Trump’ın öngörülemez tutumlar sergileme eğilimi ve uluslararası sahnede sözleri ile eylemleri arasında sürekli görülen çelişkiden duyduğu gurur göz önüne alındığında, Trump’ın önümüzdeki haftalarda Ortadoğu meselelerinde izleyeceği yön hakkında ipuçları içermesine rağmen, tek bir toplantıya veya kamuoyuna yaptığı açıklamaya güvenmek zor. Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan akatardığı analize göre  Trump’ın Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerine yapacağı ziyaretin, geçmişte koordinasyon eksikliği ve bazı çelişkilerin görüldüğü ABD'nin bölgeye yönelik politikasında bir dönüm noktası olması bekleniyor.

Trump'ın ikinci barış planının sinyalleri

Trump, New York'tan Washington’daki Beyaz Saray'a döndükten sonra bu hafta yaptığı bir açıklamada, “İsrail'in Batı Şeria'yı ilhak etmesine izin vermeyeceğim” dedi ve vurgulu bir şekilde “Yeter artık. Buna bir son verme zamanı geldi” diye ekledi.

Bu noktada iki önemli hususu hatırlatmak gerekiyor. Bunlardan birincisi, ABD başkanları geçmişte geleneksel olarak ‘kırmızı çizgiler’ belirlemişler, ancak taahhütlerini yerine getirmekte defalarca başarısız olmuşlardır.

Bunun en belirgin örneklerinden biri, Suriye’deki iç savaşının başlangıcında eski ABD Başkanı Barack Obama’nın, Esed rejiminin kimyasal silah kullanmasının ‘kırmızı çizgi’ oluşturacağını ve bu durumun ‘büyük sonuçlar’ doğuracağını, bunun da kendisini bu kanlı çatışmaya ABD'nin doğrudan askeri müdahalesi konusundaki tutumunu yeniden gözden geçirmeye itebileceğini söylemesiydi.

Ancak eski Suriye rejimi, Obama yönetiminin açık ve etkili bir şekilde tepki vermemesi üzerine, kendi halkına karşı defalarca kimyasal silah kullandı. Bu durum, Ortadoğu’da ABD'nin bölgedeki rolü ve hedefleri konusunda duyulan tereddüt ve belirsizliğin boyutuna dair net göstergeydi.

Trump, çeşitli konularda net politikalar veya pratik adımlar eşlik etmeden açıklamalar yapardı.

İkinci olarak Trump, çeşitli konularda net politikalar ortaya koymadığı ve pratik adımlar atmadığı açıklamalar yapma alışkanlığıyla biliniyor. Tutumlarında sık sık ani değişiklikler yapıyor. Geçtiğimiz hafta Ukrayna savaşıyla ilgili olarak, ikinci başkanlık döneminin ilk aylarındaki açıkladıklarının tam tersi bir tutumla, Kiev'in Rusya'ya kaptırdığı tüm toprakları geri alabileceğini iddia etmesi bunun bir örneği oldu.

Trump’ın ikinci dönemindeki Rusya’nın Ukrayna'ya karşı savaşına yönelik açıkladığı tutumları ve politikaları, geçtiğimiz yıl yürüttüğü seçim kampanyası sırasında verdiği, savaşı bir günde sona erdirebileceği yönündeki vaatleriyle hiçbir şekilde örtüşmüyor. Bu durum, özellikle sık sık sergilediği tereddütler göz önüne alındığında, tekrarlanan vaatlerinin inandırıcılığını zedeliyor ve ilhakla ilgili açıklamalarını, özellikle de politika değişikliği ile desteklenmediği takdirde, anlamsız kılıyor.

Eylemler sözlerden daha anlamlı olduğu için, Trump'ın bu hafta bir dizi Arap ve Müslüman liderle bir araya gelerek Gazze için bir barış planının ana hatlarını sunması, İsrail'in Batı Şeria'yı ilhak etmesine karşı yaptığı açıklamadan daha önemli olabilir.

dfrgt
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, BM Genel Kurul oturumunda yaptığı konuşma sırasında, 26 Eylül 2025 (AFP)

Bu toplantı, Fransa, Suudi Arabistan ve diğer ülkelerin Filistin Devleti'ni tanımak için bir oturum düzenlediği ve Trump yönetimi tarafından reddedilen aynı hafta gerçekleşti. 21 maddeden oluştuğu ve özellikle Gazze savaşının ardından İsrailliler ile Filistinliler arasındaki bir sonraki aşamanın ana hatlarını ele aldığı söylenen plan, Trump ve Netanyahu arasında yapılacak toplantı da dahil olmak üzere, Ortadoğu’daki bazı önemli ülkenin katılımını sağlamak için bir temel olarak, bu korkunç savaşın sona ermesi umutlarını canlandırmaya ve kalıcı bir barış anlaşmasının yolunu açmaya yardımcı olabilir. Bu, bu korkunç savaşın sona ermesi umutlarını canlandırmaya ve kalıcı bir barış anlaşmasının yolunu açmaya yardımcı olabilir.

Sonu olmayan savaş tehlikesi

Trump ile Netanyahu arasındaki görüşmenin sonucu ne olursa olsun, Gazze Şeridi, Batı Şeria ve Doğu Kudüs'te yeni bir gerçeklik şimdiden şekillenmeye başladı.

Gazze’de İsrail ordusu, Hamas’ın geri kalanını ortadan kaldırmak ve İsrail'i tehdit etme kabiliyetini zayıflatmak amacıyla operasyonlarını sürdürürken, bu operasyonların insani bilançosu her geçen gün yükseliyor. Bu operasyonlar, çatışmayı nasıl sona erdireceğine ve bu bölgeleri kim yöneteceğine ve bölge sakinlerinin temel ihtiyaçlarını kim karşılayacağına dair önemli sorulara net ve kamuoyuna açık cevaplar verilmeden yürütülüyor.

Bu savaşı sona erdirmek için bölgesel aktörlerin desteklediği net bir siyasi vizyonun bulunmaması durumunda, İsrail, 2000’li yılların başlarında ABD'nin Irak ve Afganistan'da yaşadıklarına benzer şekilde, uzun süreli bir savaşa sürüklenme riskiyle karşı karşıya kalıyor. Dolayısıyla Trump'ın ekibinin somut bir plan hazırladığına dair haberler oldukça önemli bir gösterge olabilir.    


Trump, savaşı sona erdirme anlaşmasını doğruladı... Netanyahu, Filistin devletini reddetti

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, dün Birleşmiş Milletler'de (BM) yaptığı konuşmada, ‘İran terör ekseninin laneti’ olarak adlandırdığı durumu anlatırken elinde bir harita tutuyor. (AFP)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, dün Birleşmiş Milletler'de (BM) yaptığı konuşmada, ‘İran terör ekseninin laneti’ olarak adlandırdığı durumu anlatırken elinde bir harita tutuyor. (AFP)
TT

Trump, savaşı sona erdirme anlaşmasını doğruladı... Netanyahu, Filistin devletini reddetti

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, dün Birleşmiş Milletler'de (BM) yaptığı konuşmada, ‘İran terör ekseninin laneti’ olarak adlandırdığı durumu anlatırken elinde bir harita tutuyor. (AFP)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, dün Birleşmiş Milletler'de (BM) yaptığı konuşmada, ‘İran terör ekseninin laneti’ olarak adlandırdığı durumu anlatırken elinde bir harita tutuyor. (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump'ın Batı Şeria'nın ilhakına izin vermeyeceğini bildirdiği günün ertesi günü, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu dün New York'ta düzenlenen Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nun 80’inci yıllık oturumunda yaptığı konuşmada, Filistin-İsrail çatışmasını çözmek ve Gazze Şeridi'nde yaklaşık iki yıldır süren savaşı sona erdirmek için yoğun küresel çabalar konusunda hükümetinin aşırı tutumları nedeniyle kendisi ve İsrail'i giderek artan uluslararası izolasyonundan kurtarmaya çalıştı.

Netanyahu kürsüye çıktığında, yüzlerce uluslararası yetkili ve diplomat salondan çıkarken, İsrail heyetinin üyeleri onu sürekli alkışladı.

Netanyahu'nun Filistin devletinin kurulmasını reddeden konuşmasıyla eş zamanlı olarak, Başkan Trump Gazze savaşını sona erdirmek için bir anlaşmaya varıldığına inandığını ifade etti. Beyaz Saray'da gazetecilere verdiği demeçte, “Sanırım bir anlaşmaya vardık... Gazze konusunda bir anlaşmaya vardık gibi görünüyor. Umuyorum ki bu anlaşma rehineleri geri getirecek ve savaşı sona erdirecek bir anlaşma olacak” dedi.

 İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu dün, neredeyse boş olan Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu salonunda konuşmasını yaptı. (DPA)İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu dün, neredeyse boş olan Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu salonunda konuşmasını yaptı. (DPA)

Netanyahu, New York'taki konuşmasına, geçen yılki konuşmasında, tüm dünyanın barışını tehdit eden ‘İran terör ekseninin laneti’ olarak nitelendirdiği durumu açıklamak için kullandığı bir haritayı göstererek başladı. İran'ı ‘sadece İsrail'i yok etmekle kalmayıp, aynı zamanda ABD'yi de tehdit etmek’ amacıyla ‘hızla devasa bir nükleer silah ve balistik füze programı geliştirmekle’ suçladı.

İsrail'in bölgede çeşitli cephelerdeki savaşlarına atıfta bulunarak, Tahran'ın Hamas, Hizbullah, Yemen’deki Husiler ve Suriye'deki milislerine verdiği desteği ele aldı. Netanyahu, “İran'ın askeri nükleer kapasitesini ve zenginleştirilmiş uranyum stoklarını yeniden inşa etmesine izin vermemeliyiz. Bu stoklar ortadan kaldırılmalı ve BM Güvenlik Konseyi yaptırımları yeniden uygulanmalı… Henüz işimiz bitmedi” ifadelerini kullandı.

Gazze'nin geleceği

Netanyahu, “Hamas'ın geri kalan liderlerine ve rehinelerimizin başında bekleyen görevlilere sesleniyorum: Silahlarınızı bırakın… Rehineleri hemen serbest bırakın, bunu yaparsanız yaşarsınız. Bunu yapmazsanız, İsrail sizi yakalayacaktır” şeklinde konuştu.

“Hamas taleplerimizi kabul ederse, savaş şimdi sona erebilir” diyen Netanyahu, ‘İsrail'in Gazze Şeridi’nde en üst düzey güvenlik kontrolünü elinde tutacağını ve barışçıl bir sivil otorite kurulacağını’ belirtti.

Netanyahu, İran ve destekçilerini ‘modern dünyayı geçmişe, şiddet, hoşgörüsüzlük ve terörizmin karanlık çağına geri sürüklemek istemekle’ suçlarken, ‘İsrail'in dünya ulusları için bir savaş verdiğini’ söyledi. Trump'ın, İsrail ve ABD'nin İran ve onun ajanlarından kaynaklanan ortak bir tehditle karşı karşıya olduğunu diğer liderlerden daha iyi anladığını vurguladı.

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nda dün konuşma yapan Netanyahu'ya karşı New York'ta protesto gösterisi düzenlendi. (Reuters)Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nda dün konuşma yapan Netanyahu'ya karşı New York'ta protesto gösterisi düzenlendi. (Reuters)

Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (UCM) Netanyahu'ya insanlığa karşı suç işlediği gerekçesiyle tutuklama emri çıkarması ve Uluslararası Adalet Divanı'nın (UAD) İsrail'in Filistinlilere karşı işlediği iddia edilen soykırımla ilgili yargılaması sürerken Netanyahu, “Bu salonda temsil edilen liderlerin birçoğunun bize karşı hukuki savaş açarak tamamen farklı bir mesaj verdiğini” söyledi.

İsrail'in ‘sivil kayıpları en aza indirmek için tarihteki herhangi bir ordudan daha fazla önlem aldığını’ iddia eden Netanyahu, İsrail'in milyonlarca broşür attığını ve milyonlarca kısa mesaj ve telefon görüşmesi yaparak ‘sivilleri Gazze şehrini terk etmeye çağırdığını’ belirtti.

Netanyahu, “Sözde hedef aldığı sivil nüfusa karşı soykırım yapan bir devlet, onlara bu zor durumdan kurtulmaları için yalvarır mı? Soykırım yapmak isteseydik, onlardan gitmelerini ister miydik?” diye sordu. Hamas'ı ‘soykırım yapmakla’ suçlayan Netanyahu, Filistinlilerin aç bırakıldığına dair söylentileri ‘şaka’ olarak nitelendirdi. Netanyahu, “İsrail'e karşı soykırım ve açlık iddialarını yayanların, Orta Çağ'da Yahudilere iftira atanlardan hiçbir farkı yok” dedi.

Netanyahu, Avustralya, Kanada, Fransa ve Birleşik Krallık dahil olmak üzere ondan fazla ülkenin Filistin devletini tanıdığını belirterek, “Filistin devletini tanıyan liderlerin verdiği mesaj, Hamas’ın Yahudileri öldürmenin karşılığını aldığıdır” dedi. Netanyahu, bunun ‘tüm ülkelerin üzerinde bir leke olacağını’ söyledi.

Netanyahu sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz, Yahudi devleti İsrail'in Filistin devletiyle barış içinde yan yana yaşadığı iki devletli bir çözüme inanıyoruz. Bununla ilgili tek bir sorun var: Filistinliler bu çözüme inanmıyorlar. 7 Ekim 2023'ten sonra Filistinlilere Kudüs'ten bir mil uzaklıkta bir devlet vermek, 11 Eylül 2001'den sonra el Kaide'ye New York'tan bir mil uzaklıkta bir devlet vermek gibidir.”

“İsrail, bize terörist bir devlet dayatmanıza izin vermeyecek” diyen Netanyahu, Knesset'te Filistin devleti konusunda bir oylama yapıldığını ve ‘120 milletvekilinden 99'unun aleyhte, sadece 9'unun lehte oy kullandığını’ belirtti. Netanyahu, “Bu yüzde 90'ın üzerinde bir oran, marjinal bir grup değil. Başbakan’ın kendisi aşırılıkçı değil, aşırılıkçı partilerin esiri de değil. Onun yanında İsraillilerin yüzde 90'ından fazlası var. Filistin devletine karşı çıkmam sadece benim politikam ya da hükümetimin politikası değil; İsrail devletinin ve halkının politikası” ifadelerini kullandı.

İsrail Başbakanı'nın eşi Sara Netanyahu ve heyet üyeleri, dün Birleşmiş Milletler'de (BM) yaptığı konuşma sırasında Binyamin Netanyahu’yu alkışlıyor. (AFP)İsrail Başbakanı'nın eşi Sara Netanyahu ve heyet üyeleri, dün Birleşmiş Milletler'de (BM) yaptığı konuşma sırasında Binyamin Netanyahu’yu alkışlıyor. (AFP)

İsrail barışı

Netanyahu, İsrail'in İran terör ekseni üzerindeki zaferlerinin ‘Suriye ile barış için yeni olanaklar yarattığını’ söyledi. Netanyahu sözlerine şöyle devam etti: “Yeni Suriye hükümetiyle ciddi müzakerelere başladık. Suriye'nin egemenliğine saygı duyan, İsrail'in güvenliğini ve Dürzi azınlık da dahil olmak üzere bölgedeki azınlıkların güvenliğini koruyan bir anlaşmaya varılabileceğine inanıyorum.”

“İsrail ile Lübnan arasında da barış mümkün” diyen Netanyahu, Lübnan hükümetine ‘İsrail ile doğrudan müzakerelere başlaması’ çağrısında bulundu. Netanyahu, “Lübnan, Hizbullah'ı silahsızlandırmak için gerçek ve sürdürülebilir adımlar atarsa, kalıcı bir barışa ulaşabileceğimize inanıyorum… Hamas üzerinde kazanılan zafer, Arap ve İslam dünyasıyla barışı mümkün kılacak” dedi.

Netanyahu pazartesi günü Trump ile görüşecek

Uluslararası yetkililer, pazartesi günü Beyaz Saray'da Trump ve Netanyahu arasında yapılacak toplantıyı bekliyor. Bu toplantıda, ABD Başkanı’nın İsrail Başbakanı’na, Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff'un bahsettiği 21 maddelik plana onay vermesi için ne kadar baskı uygulayacağını görecekler. Trump, geçtiğimiz perşembe günü Oval Ofis'te gazetecilere verdiği demeçte, “İsrail'in Batı Şeria'yı ilhak etmesine izin vermeyeceğim. Hayır, buna izin vermeyeceğim. Bu olmayacak” ifadelerini kullandı. Netanyahu ile bu konuyu konuştuğunu vurgulayan Trump, “Yeter. Artık durma zamanı” dedi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu dün Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu salonunda konuşmasını yaptı. (AFP)İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu dün Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu salonunda konuşmasını yaptı. (AFP)

Diplomatlar, Trump'ın BM'de bir araya geldiği bir dizi üst düzey Arap ve Müslüman yetkiliye planı sunduğunu açıkladı.

Beyaz Saray, Avrupalı yetkililerle de görüşülen ve savaş sonrası Filistin devleti ve Gazze Şeridi için geçici yönetimden açıkça bahseden planın ayrıntılarını açıklamayı reddetti.

Konuya yakın kaynaklar, Mısır'da büyük bir yeniden inşa konferansı düzenleneceğini ve İsrailli rehinelerin anlaşmanın yürürlüğe girmesinden sonraki 48 saat içinde serbest bırakılacağını söyledi. Batı Şeria ve Gazze Şeridi'ndeki Filistinli yetkililer arasındaki bağlantıların, nihai olarak Filistin devletinin kurulmasına yönelik bir adım olarak rol oynayacağını, ancak Hamas sempatizanlarının kaderinin henüz belirsiz olduğunu da bildirdiler.

Washington Post gazetesi, toplantı sırasında bir dizi Arap ve Müslüman yetkilinin Trump'a ‘Netanyahu Batı Şeria'yı ilhak etmeye devam ederse, İsrail ile bölgesel entegrasyonun etkileneceğini’ açıkça belirttiğini bildirdi. Trump, Netanyahu'ya nadir görülen Amerikan baskısı olarak değerlendirilen bir yanıtla, “İsrail'in halihazırda işgal ettiği toprakları ilhak etmesine izin vermeyeceğini” söyledi.

Bir diplomat, Witkoff ve diğer üst düzey yetkililerin ‘Netanyahu'ya sunmadan önce Gazze anlaşmasına ilişkin vizyonları konusunda İslam ülkeleri arasında bir anlaşmaya varmaya çalıştıklarını’ belirtti.

Arap ve Avrupalı diplomatlar, Trump'ın planının ‘Trump yönetiminin önceki vizyonlarına göre bir gelişme olduğunu’ ifade ettiler. Ancak, İsrail'in herhangi bir anlaşmaya uyacağına ve Trump'ın Netanyahu üzerindeki mevcut baskısını sürdüreceğine dair derin bir güvensizlik var. Şarku'l Avsat'ın edindiği bilgiye göre birçok diplomat halen Gazze Şeridi'nde barışın uzak bir ihtimal olduğunu düşünüyor. Üst düzey bir diplomat, “Analizimize göre, gece yarısına sadece beş dakika kaldı. Bu savaşı sona erdirmek için şimdi baskı yapmalıyız, aksi takdirde durum şu anda gördüğümüzden daha da kötüye gidecek” değerlendirmesinde bulundu.

Öte yandan Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan, “Arap ve Müslüman ülkeler, Başkan Trump'ı Batı Şeria'da herhangi bir ilhakın tehlikeleri ve bunun sadece Gazze Şeridi'nde barış olasılığını değil, bölgedeki kalıcı barışı da tehdit ettiği konusunda uyardı” dedi.

Ürdün Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Eymen es-Safadi, iki devletli çözümün adil ve kapsamlı bir barışa ulaşmanın tek yolu olduğu konusunda uluslararası bir konsensüs olduğunu belirterek, bunun uygulanmasının önündeki ana engelin Netanyahu hükümeti olduğunu vurguladı.