Filistin Yönetimi neden İsrail ile ilişkilerini dondurma kararından geri adım attı?

Kararın ilk nedeni, Biden’a yönelik bir iyi niyet göstergesi olmasıdır

Filistin ekonomisi neredeyse felç olmuş durumda (AFP)
Filistin ekonomisi neredeyse felç olmuş durumda (AFP)
TT

Filistin Yönetimi neden İsrail ile ilişkilerini dondurma kararından geri adım attı?

Filistin ekonomisi neredeyse felç olmuş durumda (AFP)
Filistin ekonomisi neredeyse felç olmuş durumda (AFP)

Halil Musa
Filistin Yönetimi’nin yeniden İsrail ile ilişkilere başlamasına yönelik kamuoyunun artan eleştiriler, Filistin Başbakanı Muhammed İşttiye’yi, Tel Aviv ile ilişkilerin ‘ne güvenlik ne de mali’ ilişkiler olmadığını, ancak ‘özgürlüklerini isteyen ve işgalden kurtuluş mücadelesi veren işgal altındaki bir halkın ilişkisi’ olduğunu söylemeye itti.
Filistin Yönetimi'nin altı ay önce İsrail ile tüm ilişkilerini dondurma kararından geri adım atması, ‘doğduğu ve gölgesinde yaşadığı kuluçka makinesine bir geri dönüş’ anlamına gelirken ‘bu güvenlik, ekonomik ve medeni ilişkinin, insan bedeninin ihtiyaç duyduğu oksijenle gibi’ olduğu düşünülüyor.

Ekonomi neredeyse sıfırlanmış durumda
Filistin Yönetimi’nin, Maliye Bakanlığı'nın ana gelir kaynağı olan ve çalışanlarının maaşlarını tam olarak ödeyememesine yol açan İsrail'den ödeme fonu almayı reddetmesinin neden olduğu mali krizin ardından, Filistin topraklarındaki ekonomik yaşam sadece 6 ay içinde neredeyse felç oldu.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre, Filistin Yönetimi’nin iki taraf arasındaki anlaşmalar çerçevesinde nüfus sicilinin İsrail'e gönderilmesi işleminin askıya alınması nedeniyle yeni doğan bebeklerin kaydı, nüfus cüzdanı ve pasaport işlemleri dahi tamamen durmuş durumda.
Filistin Yönetimi, İsrail'in ABD Başkanı Donald Trump’ın öncülüğündeki ‘barış anlaşması’ doğrultusunda Batı Şeria’nın üçte birinden fazlasını ilhak etme planını uygulamaya koyan bir yasa çıkarmak için yaptığı çalışmayı protesto ederek İsrail ile ilişkilerini dondurmuştu.
Ancak Washington'ın İsrail’in ilhak planına karşı çıkmasının ardından Tel Aviv'in Arap ülkeleriyle barış anlaşmaları yapma karşılığında planı dondurması, İsrail'in yerleşim bölgelerini genişletme yoluyla planı fiilen uygulamaya devam etmesine ve planının başlangıcı için gerekli altyapının kurulmasına rağmen planın askıya alınmasına yol açtı.
Öte yandan Demokrat aday Joe Biden'ın ABD başkanlık seçimlerindeki zaferi, Trump'ın barış planından geri adım atma sözü vermesi, ilhak planını reddetmesi, Filistinlilerle ilişkileri geliştirme ve yeniden mali desteği sağlama niyetinde olduğunu açıklaması, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın İsrail ile ilişkileri dondurma kararından geri adım atmasına katkıda bulundu.
Ne var ki Abbas'ın yakın çevresi, İsrail ile ilişkileri yeniden başlatma kararını ‘Filistin Yönetimi için büyük bir zafer’ olarak pazarladılar. Bununla birlikte İsrail'in işgal altındaki Filistin topraklarında faaliyetlerini yürüten Hükümet Aktiviteleri Koordinasyon Birimi (COGAT) Başkanı Tümgeneral Kemil Ebu Rukn tarafından kaleme alınan bir mektupla Tel Aviv’in iki taraf arasında imzalanan anlaşmalara uyma taahhüdünün, Filistinliler için bir başarı olduğuna işaret ettiler.

Bir iyi niyet göstergesi
Filistin Başbakanı Muhammed İştiyye, Kudüs'te Filistinli kurumların açılması, Batı Şeria ile Gazze arasındaki güvenli geçiş kontrollerinin başlaması, Filistinli memurların Ürdün ile olan sınır kapısında yeniden görev yapmaya başlamaları, yerleşim faaliyetlerinin durması, işgal altındaki tüm toprakların Filistin egemenliğine girmesi, özerk yönetimin kaldırılması ve ürünlerin ve bireylerin kontrol noktalarından serbestçe geçmeleri çağrısını bir kez daha yineledi.
İştiyye ayrıca İsrail ile Uluslararası kabul görmüş kararlar çerçevesinde mülteci sorununa adil bir çözüm getirilerek 1967 sınırlarında başkenti Kudüs olan bağımsız bir Filistin devletini kurulmasını öngören nihai bir barış anlaşmasına varmak için müzakereleri sürdürme çağrısında bulundu.
Öte yandan Fetih Hareketi’nin eski liderlerinden biri olan Mahmud Abbas'ın eski sırdaşı Nebil Amr, Filistin Yönetimini İsrail ile ilişkilerini kesmeye iten sebeplerin ortadan kalkmadığına inanıyor. Yoğun yerleşim faaliyetlerinin yerini ilhak planına bıraktığını ve ‘İsrail’in aslında iki devletli çözümü yok etmeye çalıştığını’ düşünen Amr, Biden’ın Beyaz Saray’a gelmesi, ‘Filistin Yönetimi’nin Trump döneminde bozulan Tel Aviv ve Washington ile olan geleneksel ilişkilerine geri döndüğünü doğruladı. Amr, Filistin Yönetimi’nin ‘doğduğu ve gölgesinde yaşadığı kuluçka makinesinin dışında kalamayacağını’ da sözlerine ekledi.
Mahmud Abbas’ın İsrail ile ilişkilere geri dönme kararı alarak Biden'a ‘gereksiz bir iyi niyet jesti’  yaptığını söyleyen Amr, Biden’ın bu karar alınmadan önce Filistinlilerle ilişkilerini sürdürme sözü verdiğine işaret etti. Amr, ‘İsrail'in taahhüt ettiklerine saygı duymadığını ve sözlerinin değil eylemlerinin değerlendirilmesi gerektiğini’ vurguladı.

Biden için ilk ödeme
Batı Şeria'daki bir üniversitede siyaset bilimi profesörü olarak görev yapan Basim ez-Zubeydi, Filistin Yönetimi tarafından alınan kararın, “Biden için erken bir iyi niyet göstergesi ve ilişkilerin askıya alınmasının neden olduğu mali krizi sona erdirmeye yönelik ilk ödeme’ olduğuna inanıyor.
Filistin Yönetimi’nin, Biden’a ‘esnek olduğunu ve siyasi sonuçları sınırlı olsa da bir takım adımlar attığını’ söylemek istediğini düşünen Zubeydi, Abbas’ın ‘bir savaşçı ve kavgacı olmadığını ve hiçbir faydası olmasa da siyasi sürecin devam etmesini arzuladığını’ söyledi.
Trump ikinci kez başkanlığı kazansaydı da Abbas’ın İsrail ile ilişkilerini eski haline getireceğini öne süren Zubeydi, “Filistin Yönetimi büyük kararlar aldı ve daha fazlasına dayanamayacaktı” dedi.
Biden yönetiminin ABD büyükelçiliği Kudüs’e taşıma kararını iptal etmeyeceğini ve Trump'ın barış anlaşmasının özünü kabul edeceğini söyleyen Zubeydi, Filistin meselesinde Biden ve Trump arasında temel bir fark olmadığını, Biden’ın da İsrail’e yönelik geleneksel Amerikan politikasını sürdüreceğini vurguladı.
Son olarak Zubeydi, Trump ve Netanyahu yönetiminin özellikle Batı Şeria’daki eylemleriyle ilgili bir değişiklik olmadan Filistin-ABD ilişkilerinin eski haline geleceğini belirtti.



Fas’a tepki yağıyor: Z kuşağı aktivistlerine korkunç muamele

Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)
Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)
TT

Fas’a tepki yağıyor: Z kuşağı aktivistlerine korkunç muamele

Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)
Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)

Fas'taki Z kuşağı protestolarında gözaltına alınan gençlere kötü muamele edilmesi tepki çekti.

Guardian'ın irtibata geçtiği aile ve avukatlar, gözaltındaki gençlerin polis merkezlerinde dövüldüğünü, saatlerce yiyecek ve su verilmeden tutulduğunu ve bazı durumlarda kendilerine zorla ifade imzalatıldığını savunuyor.

Kimliğinin paylaşılmaması şartıyla konuşan bir anne, 18 yaşındaki oğlunun protestolara katılmamasına rağmen iki aydan uzun süredir gözaltında tutulduğunu söylüyor:  

Oğlum bir eyleme bile katılmamıştı. Bir büfede yemek yerken gözaltına alındı. Tutuklanırken o kadar kötü dövüldü ki bazı dişleri kırıldı.

Anne, oğlunun polis merkezinde ifade tutanaklarını imzalamayı reddettiği için yeniden dövüldüğünü de sözlerine ekledi. 

Sivil toplum kuruluşu (STK) Fas İnsan Hakları Derneği (AMDH) de bazı kadın protestocuların taciz, hakaret ve cinsiyetçi söylemlere maruz kaldığını aktarıyor.  

Haberde, Agadir yakınlarındaki Lqliaa kasabasında 1 Ekim'de düzenlenen gösterilerde üç protestocunun güvenlik güçleri tarafından vurularak öldürüldüğü iddiası da paylaşılıyor. 

Olayda 12 yaşındaki çocuklar da dahil 14 protestocunun yaralandığı belirtiliyor. Yetkililerse bir grup eylemcinin polis karakoluna saldırdığını, ekiplerin de buna karşılık verdiğini savunuyor. 

Uluslararası Af Örgütü'ne göre şimdiye dek protestolarla bağlantılı olarak 2 bin 400'den fazla kişi hakkında hukuki işlem başlatıldı. 

AMDH, duruşmalarda avukatların bulunmadığına, soruşturmaların yetersiz yürütüldüğüne ve masumiyet karinesinin uygulanmadığına dikkat çekiyor. Onlarca kişiye 15 yıla varan hapis cezaları verildiği aktarılıyor. Çocuklar da dahil birçok göstericinin davası sürüyor.

STK'nin Marakeş şubesinden Mustapha Elfaz, "Gençlerin polis gözetiminde işkence gördüklerine dair korkunç tanıklıklar duyduk" diyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü'nden Ahmed Benchemsi şunları söylüyor: 

Hükümet açıkça korktu ve herhangi bir muhalefet biçimine müsamaha göstermeyecekleri yönünde güçlü bir mesaj vermek için böyle bir baskıya başvurdu.

Eylülde patlak veren eylemlerde halk, en az 11 kentte yolsuzluğu protesto etmek için sokaklara dökülmüştü.

Göstericiler, Rabat yönetiminin sağlık ve eğitimi önemsemeyip uluslararası spor organizasyonlarına para akıttığını savunuyor. İspanya ve Portekiz'le birlikte 2030 FIFA Dünya Kupası'na ev sahipliği yapmaya hazırlanan ülkede "Stadyumlar burada, hastaneler nerede?" sloganları duyulmuştu. 

Z Kuşağı 212 ve Fas Gençliğinin Sesleri gibi örgütlerin liderlik ettiği protestolar barışçıl başlasa da güvenlik güçleriyle çatışmalar nedeniyle üç kişi yaşamını yitirmiş, 600'den fazla kişi yaralanmıştı.

Independent Türkçe, Guardian, News International


İsrail gaz hamlesiyle Trump-Sisi-Netanyahu görüşmesine zemin mi hazırlıyor?

Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)
Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)
TT

İsrail gaz hamlesiyle Trump-Sisi-Netanyahu görüşmesine zemin mi hazırlıyor?

Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)
Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun aylarca beklettikten sonra Mısır ile yapılan en büyük doğal gaz anlaşmasına onay vermesi, iki lider arasında olası bir zirveye ilişkin İsrail basınında yeni iddialar doğurdu. Ancak Kahire cephesi sessizliğini koruyor.

Şarku’l Avsat’ın CNN’den aktardığı bilgilere göre Netanyahu ile Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi arasında ABD’de bir görüşme düzenlenmesi gündemde. Ancak sürece yakın Mısırlı bir kaynak, böyle bir buluşmanın kolay olmayacağını belirterek, “Gaz anlaşması tek başına bunu sağlamaz. İsrail’in Gazze anlaşmasını uygulamada ilerleme göstermesi ve Mısır’ın güvenliğini garanti etmesi gerekir. Bölgedeki tansiyon bitmiş değil ve ekonomik çıkar niteliğindeki bir gaz anlaşması bu durumu değiştirmez” değerlendirmesinde bulundu.

CNN’e konuşan bir İsrailli kaynak, Netanyahu’nun gaz anlaşmasına yönelik ilanının “olası Netanyahu–Sisi görüşmesi için hazırlıkların bir parçası” olduğunu aktardı.

Netanyahu’nun bu ay içinde ABD’ye giderek Başkan Donald Trump ile Florida’daki Mar-a-Lago’da görüşmesi bekleniyor. Aynı kaynaklara göre, İsrail hükümeti anlaşmaya resmi onayı aylarca geciktirdikten sonra, sonunda Trump yönetiminin baskısıyla onay verdi. Washington yönetimi, Netanyahu ile Sisi’yi bir araya getirerek bölgesel barış girişimlerini ve “İbrahim Anlaşmaları”nın kapsamını genişletmek istiyor.

Netanyahu çarşamba gecesi yaptığı televizyon konuşmasında, “İsrail tarihindeki en büyük gaz anlaşmasına onay verdim. Anlaşmanın değeri 112 milyar şekel (34.7 milyar dolar). Bunun 58 milyar şekeli (18 milyar dolar) devlet hazinesine girecek” açıklamasını yaptı ve anlaşmanın Amerikan Chevron şirketi ile İsrailli ortaklar üzerinden Mısır’a gaz ihracatını içerdiğini söyledi.

wscf
Deyr el-Belah’taki geçici Filistinli kampından bir kare (AFP)

İsrail ve Mısır, 1979’da barış anlaşması imzalamış olsa da iki lider yaklaşık on yıldır kamuoyu önünde görüşmedi. Kahire’den ise söz konusu iddialara ilişkin henüz resmi bir açıklama yapılmadı.

Mısırlı düşünür Abdülmünim Said, olası zirveye dair, “Benim için geçerli olan sadece Kahire’den gelen açıklamalardır” diyerek, gaz onayının barış sürecini canlandırıp canlandıramayacağının belirsiz olduğunu ifade etti. Said, “Bu durum sadece ekonomik bir anlaşma olarak kalabilir ve siyasi sonuç doğurmayabilir” dedi.

İsrail medyası ise iddiayı güçlendiren haberlerle çıktı. İsrail Kamu Yayın Kurumu, anlaşmanın Netanyahu ile Sisi arasında bu ay sonunda Florida’da bir görüşme ihtimalini doğurduğunu yazdı. Yedioth Ahronoth ve Kanal 12 de anlaşmanın Netanyahu–Trump–Sisi üçlü zirvesinin önünü açabileceğini aktardı; ayrıca Mısırlı tarafın, görüşmeye katılmak için anlaşma onayını şart koştuğunu belirtti.

Haberlere göre iki lider savaşın başlangıcından bu yana kamuoyuna açık şekilde konuşmadı ve taraflar arasındaki ilişkiler oldukça gergin. Kanal 12, Sisi’nin Temmuz ayında iç ve dış eleştirilere rağmen anlaşmayı kabul ettiğini, ancak İsrail hükümetinin beş ay boyunca süreci geciktirdiğini yazdı.

Aynı kaynaklara göre Mısır, Gazze’deki ateşkes sürecinde ilerleme sağlanmadan ve İsrail’in Gazze–Mısır sınır hattı olan Filadelfi Koridoru’ndan ve Nitsarim bölgesinden çekilmeden zirveye sıcak bakmıyor. Jerusalem Post da, gaz anlaşmasının üçlü zirve için gerekli siyasi tavizlerden yalnızca biri olduğunu kaydetti.

Mısırlı parlamenter Mustafa Bekri ise, gaz anlaşması ile olası liderler zirvesi arasında bağ kurulmasını reddetti. Bekri, İsrail kaynaklarından gelen iddialara itibar edilmemesi gerektiğini, esas olanın resmi Mısır tutumu olduğunu belirterek, “Mısır’ın pozisyonu nettir: Filistin halkının haklarının korunması ve Mısır’ın güvenliğinin garanti altına alınması vazgeçilmezdir” dedi.


Şam ve SDG yıl sonu yaklaşırken entegrasyon sürecini hızlandırmaya çalışıyor

Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)
Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)
TT

Şam ve SDG yıl sonu yaklaşırken entegrasyon sürecini hızlandırmaya çalışıyor

Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)
Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)

Suriye hükümeti ile Ana omurgasını YPG’nin oluşturduğu Kürtlerin liderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında yürütülen entegrasyon görüşmelerine ilişkin kaynaklar, tarafların yıl sonunda dolacak süre öncesinde tıkanan anlaşmayı ilerletmek için yoğun çaba gösterdiğini aktardı.

Şarku'l Avsat'ın sürece yakın Suriyeli, Kürt ve Batılı kaynaklardan edindiği bilgilere göre taraflar son günlerde temaslarını yoğunlaştırdı. Ancak görüşmelerdeki gecikmelerin yarattığı memnuniyetsizlik dikkat çekiyor. Kaynaklar, mevcut şartlarda anlaşmayı ileriye taşıyacak büyük bir sıçrama beklentisinin zayıf olduğunu belirtiyor.

Beş farklı kaynağa göre, geçici Suriye hükümeti, kuzeydoğu bölgesini kontrol eden Kürt güçlerine bir öneri sundu. Kaynaklar Şam yönetiminin söz konusu öneride, yaklaşık 50 bin savaşçıdan oluşan SDG’nin üç ana tümen ve daha küçük birlikler halinde yeniden yapılandırılmasına kapı araladığı bilgisini verdi.

Öneriye göre SDG, komuta zincirinin bir bölümünden vazgeçecek ve kontrol ettiği bölgeleri Suriye ordu birliklerine açacak.

Ancak kaynaklar, bu planın hayata geçip geçmeyeceğinin belirsiz olduğunu vurguladı. Birçok yetkili, yıl sonuna kısa süre kalmışken kapsamlı bir anlaşmaya varma ihtimalinin zayıf olduğunu, daha fazla müzakereye ihtiyaç duyulduğunu ifade etti.