İran uranyumu yüzde 20 seviyesinde zenginleştirmeye yeniden başlamayı ve UAEA ile iş birliğinin sona erdirmeyi gözden geçirecek

İran İslami Şura Meclisi’nin dünkü oturumundan bir kare (Tesnim)
İran İslami Şura Meclisi’nin dünkü oturumundan bir kare (Tesnim)
TT

İran uranyumu yüzde 20 seviyesinde zenginleştirmeye yeniden başlamayı ve UAEA ile iş birliğinin sona erdirmeyi gözden geçirecek

İran İslami Şura Meclisi’nin dünkü oturumundan bir kare (Tesnim)
İran İslami Şura Meclisi’nin dünkü oturumundan bir kare (Tesnim)

İran İslami Şura Meclisi (parlamento) Atom Enerjisi Komisyonu Başkanı Feridun Abbasi, İran Savunma Bakanlığı'na bağlı Savunma Araştırma ve Geliştirme Teşkilatı’nın (SPND) başı Muhsin Fahrizade’nin geçtiğimiz cuma günü Tahran yakınlarında suikast sonucu öldürülmesine tepki olarak İran’ın uranyumu yeniden yüzde 20 seviyesinde zenginleştirmeyi, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) ile iş birliğini askıya almayı ve nükleer anlaşmadan çekilmeyi gözden geçirecek.
İran'ın yarı resmi haber ajansı Fars’ın haberine göre eski Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Feridun Abbasi, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, “Büyük şehit Fahrizade’nin kanı, Devrim Konseyi'nin (İslami Şura Meclisi) nükleer program karşısındaki yapısını değiştirecek. Devrim Konseyi şimdi, 4 temel konuya odaklanacak ve ben de bunları şahsen takip edeceğim” ifadelerini kullandı. Abbasi söz konusu 4 temel konuyu ise; ‘uranyumu yüzde 20 seviyesinde zenginleştirmeye başlamak, UAEA müfettişlerinin tamamını nükleer tesislerden çıkarmak, UAEA ile iş birliğini sona erdirmek ve nükleer anlaşmadan çekilmek’ olarak sıraladı.
İran İslami Şura Meclisi üyeleri dün, yaptırımların kaldırılmasına yönelik stratejik prosedürün ‘çok acil’ olarak belirlenmesi gerektiğinde fikir birliğine vardılar.
Tesnim Haber Ajansı’nın haberine göre dün yapılan Şura Meclisi oturumunda bulunan toplam 246 milletvekilinden 232’si, yaptırımların kaldırılmasına yönelik stratejik prosedürü gözden geçirmeyi kabul ettiler. İslami Şura Meclisi Başkanı Muhammed Bakır Kalibaf, bu kararın, ülkenin nükleer endüstrisinin güçlenmesine katkıda bulunacağından ve düşmanın terörist faaliyetlerine ve uygulamalarına karşı koyacağından bu hafta Meclisin gündemine dâhil edileceğini söyledi.
İslami Şura Meclisi Ulusal Güvenlik ve Dış Politikalar Komisyonu Başkanı Mücteba Zünnur, söz konusu prosedürün ‘acil’ seviyesinden ‘çok acil’ olarak belirlenmesi talebinin nedenlerini açıkladı. Zünnur, “ Nükleer anlaşmanın (2015'te imzalanan Kapsamlı Ortak Eylem Planı - KOEP) iki tarafı var.  Bunlardan biri P5 + 1 ülkeleri (Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 5 daimi üyesi İngiltere, ABD, Çin, Fransa, Rusya ile Almanya), diğeri ise tüm yükümlülüklerini tam olarak yerine getiren İran İslam Cumhuriyeti’dir. UAEA Başkanı tarafından yayınlanan birçok raporda İran’ın tüm yükümlülüklerini yerine getirdiği belirtildi. Ancak ABD anlaşmanın taraflarından biri olarak, kâğıt üzerinde bankalara yönelik yaptırımları kaldırmış olsa da küresel bankacılık sistemine yönelik yaptırım tehdidini korudu ve neredeyse hiçbir yaptırım kaldırılmadı. Ardından da anlaşmadan çekildi” ifadelerini kullandı.
Bu kararın başlığının da değiştiğini belirten Zünnur, “Milletvekilleri geçtiğimiz haftalarda yasaya acil statü vermeyi kabul ettiler. Ardından birkaç kez yoğun bir şekilde uzman toplantıların gerçekleşmesiyle yasada bazı reformlar ve değişiklikler yapıldı. Ünlü bilim insanı Muhsin Fahrizade'nin şehit edilişi göz önüne alındığında, halkın Meclisten birçok talebi var” şeklinde konuştu.
Daha sonra kararın statüsünün ‘çok acil’ olarak değiştirilmesi için Mecliste bir oylama yapıldı. Milletvekilleri 232 oyla bu kararı ‘çok acil’ olarak belirlenmesini onayladı.

Söz konusu stratejik kararda önemli noktalar ise şöyle;
1 - İran Atom Enerjisi Kurumu, Fordo Şehid Ali Muhammedi Nükleer Tesisi’nde uranyumu yılda yüzde 20 seviyesinde zenginleştirerek ve bu yasanın kabul edilmesinden itibaren iki ay içinde depolayarak en az 120 kilogram uranyum üretmeyi taahhüt etmektedir.
2 - Atom Enerjisi Kurumu, Natanz Şehid Ahmedi Ruşen Nükleer Tesisi’nde uranyum zenginleştirmede kullanılan IR2M santrifüjlere gaz enjekte etme işlemi yapılarak üç ay içinde uygun uranyum zenginleştirme seviyesine gelene kadar malzemelerin zenginleştirilmesi ve depolanmasını taahhüt etmektedir.
3 - Atom Enerjisi Kurumu, bu süre zarfında IR6 santrifüjleri ile her türlü uranyum zenginleştirme, araştırma ve geliştirme çalışmasını Fordo Şehid Ali Muhammedi Nükleer Tesisi’ne aktarmayı ve bu türden en az 164 adet santrifüj ile zenginleştirme sürecini başlatmayı ve bu sayıyı İran yılı sonuna kadar 1000'e çıkarmayı taahhüt etmektedir.
4 - Atom Enerjisi Kurumu, Arak'taki nükleer anlaşmada yeniden tasarlanan 40 megavat enerji kapasitesine sahip ağır su üretim reaktörünün yeniden tasarlanması ve iyileştirilmesinin yanı sıra reaktörün çekirdeğinin yeniden canlandırılıp, bu yasanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 4 ay içinde belirli bir zaman çizelgesi ile nükleer anlaşmadan önceki haline döndürülmesini de taahhüt etmektedir.
Hükümet, nükleer anlaşmanın 36. ve 37. maddeleri uyarınca, bu yasanın yürürlüğe girmesinden itibaren iki ay içinde ek protokol sonrası denetim erişimini askıya almakla yükümlüdür.
Yasanın yürürlüğe girmesinden 3 ay sonra eğer İran’ın Avrupa'daki bankacılık işlemleri ve İran'dan yapılan petrol alımlarının ödemesi yapılmazsa, hükümet gönüllü olarak uygulanan ek protokolü askıya almakla yükümlüdür.
Eğer nükleer anlaşmanın tarafları bu yasanın yürürlüğe girmesinden 3 ay sonra yükümlülüklerini yeniden yerine getirmeye başlarsa, hükümet buna karşılık vermek amacıyla nükleer anlaşmadaki yükümlülüklerini yeniden yerine getirmek için Meclise bir taslak sunmakla yükümlüdür.



Reisi'nin yokluğunun ardından İran

Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)
Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)
TT

Reisi'nin yokluğunun ardından İran

Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)
Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)

Velid Fares

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin, Dışişleri Bakanı ile birlikte helikopter kazasında hayatını kaybettiğini duyuran açıklamanın mürekkebi kurumadan, ölümünden kimin sorumlu olduğuna dair anlatılar başladı. Helikopterin zorunlu inişi gerçekten teknik nedenlerden mi kaynaklanıyordu, yoksa birisi motora sabotaj mı yapmıştı?

Haberlerin çoğu, teknik bir arızanın bir felakete dönüşen bu zorunlu inişe yol açtığı sonucuna varıyor. Ancak pek çok soru hâlâ soruluyor ve bunlar arasında şunlar da var; bu helikopter nasıl düştü, Cumhurbaşkanına eşlik eden iki helikopterden ikisi de neden zorunlu iniş alanına bakmadan yolculuklarına devam ettiler? Bazıları, kötü hava koşullarına rağmen kışın bile bu koridorun sürekli uçak ve helikopterler tarafından kullanıldığını söylüyorlar. Dolayısıyla ya bu olay benzersiz ya da olayların seyrini bu yöne iten yıkıcı bir el var.

Nihai raporların sonuçları ne olursa olsun, bu durum, İran rejimi içindeki kanatlar arasındaki güç tartışması çerçevesine giriyor. Bu kanatların ilki ölen Cumhurbaşkanı’nın devlet başkanı konumundayken başını çektiği kanattır. Kaynaklara göre Reisi, başkanlığını yaptığı devlet kurumlarının daha yetkili olması için çalışıyordu. Diğer kanat ise Dini Lider'in kanadı ve yüksek Humeyni otoritesi onun elinde. Yeni cumhurbaşkanlığı seçiminin tarihi yaklaşırken kanatlar arasındaki mücadele yoğunlaşmıştı ve Hamaney'in ölümüyle yerine geçecek yeni ismin bulunması için çalışmalar yapılıyordu. Bilgiler, Humeyni Otoritesinin başındaki ismin, yerine oğlu Mücteba Hamaney'i önerdiğini söylüyor. Ancak diğer kaynaklar, Reisi'nin Veliyyi Fakih’in halefi olmaya hazırlandığını, bunun da iki kanat arasında çatışmaya yol açtığını söylüyorlar.

Anlaşmazlık konularından biri de 2014'ten bu yana Batı'dan, özellikle de ABD'den aktarılan ve on milyarlarca dolar olduğu tahmin edilen paranın kontrolü. Bu büyük meblağlar doğal olarak hükümet, bürokrasi, güvenlik kurumları, bankalar ve sahayı kontrol eden milisler arasında büyük çatışmalara yol açıyor. Cumhurbaşkanlığı ve Genel Rehberlik makamları arasındaki çatışma, bir yandan rejimin gücünü güvence altına alan bu fonlar üzerindeki kontrolün niteliği, diğer yandan da rejimin dört Arap ülkesinde ve Filistin topraklarındaki Humeynici ve müttefik milislerle olan organik bağıyla ilgili derin farklılıkların bir sonucu olabilir.

Peki, Reisi’nin sahneden ayrılmasından sonra şimdi ne olacak?

En yakın ihtimal, kurumlardaki ve devletteki destekçilerinin zayıflatılması ve yerine Rehber’i çevreleyen dar çevrenin parçası olacak, yeni bir cumhurbaşkanının getirilmesidir. Böylece cumhurbaşkanlığı makamı yakın gelecekte Dini Lider’in halefi için hazırlanmış olacak. Bu durumda, İran'daki bu dramatik değişimlerin iç, bölgesel ve uluslararası arenadaki sonuçları nelerdir?

İran içinde, yoğun halk tepkisinden ve Tahran ile diğer şehirlerde gerçekleşen kutlamalardan, Reisi'nin ölümünün, muhalefetin bir bütün olarak rejimin varlığını reddetmesi, bir otorite boşluğu veya en azından otoritenin kanatları arasında bir çekişme olduğu temelinde otoriteye karşı yeniden protesto çağrısı yapması için yeni bir kapı açabilir. Bu elbette rejimi, uluslararası kamuoyunu sahayı kesin olarak kontrol ettiğine ikna etmek için büyük bir baskıda bulunmaya itecektir.

Bölgesel düzeyde bazı hükümetler, Tahran’daki yeni hükümet ve yönetim ile ilişkilere hazırlık olarak Hamaney'in otoritesini yeniden tanıdı. Bunların arasında devletlerin içişlerine karışmama anlaşması imzalayan ülkelerin yanı sıra, durumu izleyen ve yeni rejimin istikrarlı bir yönde gelişimini görene kadar harekete geçmeyecek Arap Körfez ülkeleri de var.

Uluslararası düzeyde, bazı Avrupa hükümetlerinin, İran liderliğine Avrupa, AB ve Tahran arasındaki mevcut anlaşmalara saygı duyulacağı konusunda güvence vermek amacıyla, Dini Lider’e sempatilerini ifade etmekte hızlı davrandıklarını gördük. Bu, İran'da en yüksek ve derin Avrupa çıkarlarına sahip olanlar için normaldir ve şu ana kadar rejimi değiştirmeye çalışan tüm İran muhalefetlerinden daha güçlüdür.

ABD'ye gelince, Dışişleri Bakanlığı, İran hükümetinin koşullarındaki değişikliğe rağmen kendisi ile diplomatik ilişkiler kurmadan, İran yönetimine sakin bir dille başsağlığı diledi. Çünkü yönetim Kongre'de her iki partiden de cumhurbaşkanı kim olursa olsun bu rejimle ilişki kurmak istemeyen bir çoğunluğun bulunduğunu çok iyi biliyor. Başkanlık seçimi kampanyası sırasında muhalefetin yönetime yönelik eleştirilerini yoğunlaştırdığı ve muhalefetin ABD yönetimini, terörist olarak gördüğü bir rejimi tanımaktan sorumlu tuttuğu biliniyor.

Dolayısıyla Biden yönetimi İran rejimini diplomatik olarak tanırken, popülist Cumhuriyetçi tabandan duyduğu korku nedeni ile kendisi ile ilişki kurmama ilkesini sürdürecek. Çünkü Cumhuriyetçiler önemli eyaletlerde çoğunluğu elde etmiş gibi görünüyor, bu da seçim sonuçlarını etkileyebilir.

Bunun gelecekteki en önemli sonuçları ne olacak?

İran rejiminin, önümüzdeki Kasım ayındaki ABD seçimleri öncesi Ortadoğu'da bir tür güç gösterisine hazırlık amacıyla kendi kurumlarını etrafında toplaması, onları koruması ve geliştirmeye çalışması mantıklı. Bu da demek oluyor ki, yaz başından kasım ortasına kadar Biden yönetiminin ya da diğerlerinin seçimler nedeniyle Ortadoğu'daki herhangi büyük hareketlenmeye karşılık veremeyeceği hassas bir dönem yaşanacak. Tahran bunu anladı ve eğer isterse aynı aşamayı bölgedeki bazı hedeflerini hayata geçirmek için de kullanmaya hazırlanıyor.

Reisi'den sonra İran, iktidarın Humeyni’nin deyimi ile "Allah ile savaşan" muhalefete bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırma yoluna gidecek. Ancak İsrail-İran çatışması çerçevesindeki yeni durum, bir yanda İsrail ve bölgesel müttefikleri, diğer yanda İran rejimi arasında tansiyonu yükseltmeyi, aynı zamanda rejim içinde yeni halk ayaklanmalarının başlamasını kolaylaştıracak bir iç bölünmenin yaşanmasını ümit eden İran muhalefetinin işine yarayabilir.

Fakat ABD'nin tutumu değişmediği sürece, mevcut aşamada bu rejimi değiştirmek zor olsa da seçim tarihi yaklaştıkça değişim fırsatları doğabilir. Her halükârda, Humeyni rejiminin temel direklerinden biri ve 1980'lerdeki binlerce idamın sorumlusu olan birinin yokluğu, İran'daki kurban aileleri için umut verici bir haber, rejime reform veya değişim yönünde baskı yapmak için motive edici bir faktördür.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.