Libya’da Ulusal Petrol Şirketi ve Merkez Bankası, petrol gelirlerinin israf edilmesiyle ilgili karşılıklı suçlamalarda bulundularhttps://turkish.aawsat.com/home/article/2657971/libya%E2%80%99da-ulusal-petrol-%C5%9Firketi-ve-merkez-bankas%C4%B1-petrol-gelirlerinin-israf
Libya’da Ulusal Petrol Şirketi ve Merkez Bankası, petrol gelirlerinin israf edilmesiyle ilgili karşılıklı suçlamalarda bulundular
Libya Ulusal Petrol Şirketi (NOC) Başkanı Mustafa Sanallah (NOC)
Kahire/Cemal Cevher
TT
TT
Libya’da Ulusal Petrol Şirketi ve Merkez Bankası, petrol gelirlerinin israf edilmesiyle ilgili karşılıklı suçlamalarda bulundular
Libya Ulusal Petrol Şirketi (NOC) Başkanı Mustafa Sanallah (NOC)
Libya’nın başkenti Trablus’taki Ulusal Mutabakat Hükümeti'ne (UMH) bağlı Ulusal Petrol Şirketi (NOC) Başkanı Mustafa Sanallah ile Libya Merkez Bankası (CBL) Başkanı Sıddık el-Kebir arasında Kasım ayı ortalarından bu yana devam eden tartışmalar, petrol gelirlerinin israf edildiğine dair karşılıklı suçlamalarla daha da şiddetlendi.
NOC Başkanı ilk kez, adını anmadan CBL Başkanını, ülkenin petrol gelirlerini, ‘şişman kediler’ ile ‘dinozorlara ve canavarlara’ harcamakla suçladı. UMH, kendisine bağlı olan NOC ve CBL başkanları arasında süren tartışmalar karşısında sessizliğini korumaya devam ederken ekonomistler ve politikacılar, bu kavganın Libya ekonomisinin geriletecek bir etkisi olmasından korkularını dile getirdiler.
Sanallah öfkeli bir ses tonuyla yaptığı açıklamada, NOC’un, CBL’ye yoksullar için gönderdiği milyarlarca doların şimdi milyonlarla ifade edildiğini belirterek, “Geçtiğimiz yıllarda CBL’ye gönderilen 186 milyar dolarlık petrol geliri nereye gitti?” diye sordu.
NOC Başkanı, CBL’nin, ABD dolarını 1,40 dinar olan resmi döviz kuru üzerinden alıp karaborsada 8 dinardan satmak için sahte kredilerle milyon dolarlar verdiğini düşünüyor. Libya halkının malı olan petrol gelirlerinin, zorlu şartlar altında büyük güçlükle elde edildiğini vurgulayan Sanallah, “Maalesef bu fonlar, bankalarda likidite sağlayarak proje inşa etmeye veya Libyalıların hayat şartlarını iyileştirmeye yönlendirilmedi. Aksine halkın parasıyla zenginleşen insanların yararına sahte fonlara verilerek israf edildi. Halkımız para çekebilmek için bankaların önlerinde uzun kuyruklarda beklemek zorunda kaldı” ifadelerini kullandı.
CBL’nin NOC’u ‘süt veren bir inek’ gibi gördüğünü söyleyerek eleştirinin dozunu artıran Sanallah, “Kazanmak ve güç merkezleri kurmak için bu sütleri belli bir kesime veriyor. Ancak bu saçmalık artık devam etmeyecek” şeklinde konuştu. Sanallah, CBL’yi şeffaf olmaya ve geçmiş yıllarda aldığı petrol gelirleri ile ilgili bir açıklama yapmaya çağırdı.
NOC’un petrol gelirlerini Libyan Foreign Bank’taki (LFB) hesaplarında tutacağını ve CBL hesaplarına aktarmayacağını açıklayan Sanallah, “Böylece CBL, önceki yıllardaki petrol gelirlerini kullanma mekanizması ve geçtiğimiz yıllarda 186 milyar doları aşan bu gelirlerden yararlananlar konusunda Libya halkı nezdinde net bir şeffaflığa sahip olacaktır” ifadelerini kullandı.
Öte yandan CBL Başkanı, geçtiğimiz hafta sonunda NOC Başkanı'nı yürürlükteki mevzuatı ihlal etmekle ve 3,2 milyar dolarlık petrol gelirini kamu hazinesine aktarmamakla suçlamış, bu da taraflar arasındaki gerilimi daha da artırmıştı. Yapılan denetimlerde NOC’un, geçtiğimiz Ekim ayı boyunca, günlük ortalama 1,2 milyon varil üretime ulaştığını açıklamasına rağmen, Kasım ayı ortalarına kadar bankaya yalnızca 15 milyon dolarlık petrol geliri aktardığını, bu yüzden NOC’un yıllardır petrol gelirlerinin bir kısmını bankaya aktarmadığının görüldüğünü söyledi. NOC ise petrol gelirleriyle ilgili tüm verilerin ‘periyodik ve şeffaf bir şekilde açıklandığını’ vurgulayarak CBL Başkanı’nın iddialarını yalanlandı. NOC Başkanı Sanallah pazar akşamı yaptığı açıklamada, CBL’ye işaret ederek, “Şuan petrol gelirleri ile ilgili pervasızca açıklamalarda bulunanlar, geçtiğimiz aylarda petrol kapanmalarına karşı tek bir açıklama yapmadılar” dedi. Sanallah, yasa uyarınca NOC’un petrol gelirlerini, ‘CBL’den şeffaflık ve petrol gelirlerinin nerelere harcandığına dair bir açıklama yapılana kadar’ LFB’deki NOC hesaplarında tutmaya devam edeceğini bir kez daha vurguladı.
Öte yandan NOC, daha önce yaptığı bir açıklamada, 17 Ocak'ta petrol limanları ve sahalarının kapatılması nedeniyle Libya'nın 9 milyar doların üzerinde zarar ettiğini duyurmuştu.
Rusya’nın Sudan’da askeri üs kiralamasına ilişkin Mısır'ın endişelerine dair bir okumahttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5218441-rusya%E2%80%99n%C4%B1n-sudan%E2%80%99da-askeri-%C3%BCs-kiralamas%C4%B1na-ili%C5%9Fkin-m%C4%B1s%C4%B1r%C4%B1n-endi%C5%9Felerine-dair
Rusya’nın Sudan’da askeri üs kiralamasına ilişkin Mısır'ın endişelerine dair bir okuma
Sudan’ın Port Sudan Limanı’nda demirlemiş Rusya Donanması’nın bir gemisi, 27 Nisan 2021 (AFP)
Amr İmam
Kahire, Hartum ve Moskova arasında 2020 yılında imzalanan anlaşmayı yeniden canlandırma çabalarını ve Port Sudan’ı Mısır'ın güney sınırında, Kızıldeniz'deki Rusya'nın en yeni deniz üssü haline getirmeye hazırlanmasını büyük endişe ve öfkeyle izliyor.
Öte yandan anlaşmayı alelacele uygulamaya koymak, zor durumdaki Sudan ordusu için tamamen anlaşılabilir bir durum. Mühimmatını ve kontrol ettiği toprakları tamamen yitirmek üzere olan ordunun artık çok fazla zamanı da yok. İç savaş, onu kenara itip Sudan'ı daha da parçalanmaya ve bölünmeye sürüklemekle tehdit ediyor. Rusya’nın Port Sudan'da edineceği deniz üssü, bu ordunun hayatta kalmak ve Sudan'ın bir bütün olarak kalmasını sağlamak için ihtiyaç duyduğu silah, eğitim ve koruma karşılığında ödenecek bedel olacak.
Moskova ise giderek artan zorluklarla karşı karşıya. Tartus'taki dayanağı sarsılan ve Türkiye'nin boğazlarını kapattığı Kremlin, artık sıcak sulara açılan yeni bir çıkış noktasına ihtiyaç duyuyor. Ancak bu gelişme Süveyş Kanalı Kızıldeniz'de Husilerin neden olduğu krizden çıkmaya çalışırken, Etiyopya ile Nil Nehri suları sorunu konusunda gerginlikler zirveye ulaşmışken, Mısır için daha kötü bir zamanda gelemezdi. Zira bu gelişme, Mısır'ın en önemli su yolu olan Kızıldeniz'i süper güçler arasındaki çatışma alanına dönüştürebilir ve sadece birkaç kilometre uzaklıkta Rusya’ya ait bir deniz üssü olması ihtimali, durumu daha da tehdit ediyor.
Hayatta kalmak için bir araç
Esasen Rusya’nın Port Sudan'da bir deniz üssü kurmak için 2020 yılında yapılan anlaşmanın yeniden canlandırılması çabası, büyük stratejik hesaplarla değil, hayatta kalma mantığıyla ilişkili. Sudan ordusu, 2023 nisanında patlak veren, yüzbinlerce kişinin ölümüne ve milyonlarca kişinin evlerini terk etmesine neden olan iç savaşta hayatta kalmak için mücadele ediyor. Düşmanı olan Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK), yabancı destekçilerden gelen bol miktarda para, asker ve silaha sahip görünüyor.
Öte yandan, ordunun mühimmatı, uçakları ve seçenekleri tükenmek üzere. Batılı ülkelerin Sudan'a 1994 yılından bu yana uyguladığı yaptırımlar, çoğu modern silah pazarının kapılarını onun yüzüne kapatmış ve Sudan ordusunu silahlanma açısından ciddi bir dezavantaja sokmuştu.
Moskova, giderek artan zorluklarla karşı karşıya. Tartus'taki dayanağı sarsılan ve Türkiye'nin boğazlarını kapattığı Kremlin, artık sıcak sulara açılan yeni bir çıkış noktasına derhal ihtiyaç duyuyor.
Rusya, Sudan'ın en eski ve en güvenilir silah tedarikçisi. Bu yüzden Sudan ordusunun mevcut silahlarının çoğu Rus yapımı.
Rusya’nın Port Sudan'daki deniz üssünü 25 yıllığına kiralaması karşılığında Moskova Sudan ordusuna, gelişmiş hava savunma sistemleri, modern savaş uçakları, büyük miktarda mühimmat ve yoğun askeri eğitim gibi ihtiyaç duyduklarını sağlayacak.
Söz konusu deniz üssü, ilki silahların bedelinin ödenmesi, ikincisi Rusya ordusunun, Sudan ordusunun savaş dönemi başkenti ve son ekonomik can damarı olan Port Sudan’a doğrudan konuşlandırılması olan iki amaca hizmet edecek.
Bu gelişme, şu anda Sudan’ın batı kesiminin çoğunu kontrol eden HDK'yı yatıştıracak ve doğuya ilerleyerek ülkenin tek büyük limanını ele geçirmesini engelleyecek mi, henüz belli değil.
Büyük bir ateş gücü desteği olmadan, Sudan ordusu birkaç ay, hatta belki de birkaç hafta içinde çökebilir. Bu yüzden Sudan ordusunun generalleri, bedeli Sudan kıyılarında çeyrek asır veya daha uzun süre Rusya’nın askeri varlığı olsa bile, Rusya’nın yardımını daha hızlı ve daha uygun maliyetli bir can simidi olarak görüyor.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve eski Sudan Devlet Başkanı Ömer el-Beşir, Rusya'nın Karadeniz kıyısındaki Soçi kentinde bir araya geldi, 23 Kasım 2017 (Reuters)
Anlaşmanın onaylanmasının ardından, Rusya’nın yaklaşık 300 askeri personeli, kiralama süresi boyunca Port Sudan'da konuşlandırılacak olan nükleer enerjili deniz altıları da dahil olmak üzere dört savaş gemisini komuta etmek üzere göndermesi bekleniyor.
Moskova için böyle bir üssün kurulması son derece acil bir konu. Port Sudan’ın konumu da potansiyel alternatiflere göre daha büyük stratejik değere sahip.
Bundan tam bir yıl önce, Suriye'de Beşşar Esed rejiminin ani düşüşü, Rusya’nın Akdeniz kıyısında bulunan Tartus Limanı’ndaki askeri üssünün kaderini belirsizlik ve beklenti girdabına sürükledi.
Neredeyse iki yıl önce Türkiye, stratejik boğazları (İstanbul Boğazı ve Çanakkale Boğazı) savaş gemilerine kapattı ve böylece Rusya'nın Karadeniz filosu ile dünya okyanusları arasındaki hayati bağlantıyı fiilen kesti.
Dahası, Kremlin için krizi daha da şiddetlendiren Ukrayna saldırıları, Rus donanmasını kısmen felç etti ve olağan deniz yollarını kapattı, gemilerini uzak denizlere ulaşmak için Avrupa ve Afrika çevresinde uzun ve tehlikeli dolambaçlı yollara zorladı.
Rusya’nın Port Sudan'daki deniz üssünü 25 yıllığına kiralaması karşılığında Moskova, Sudan ordusuna, gelişmiş hava savunma sistemleri, modern savaş uçakları, büyük miktarda mühimmat ve yoğun askeri eğitim gibi ihtiyaç duyduklarını sağlayacak.
Ancak Port Sudan limanı, tek seferde büyük bir stratejik değişim getirebilir. Bu limanın rolü, Rus gemileri için bir demirleme yeri olmakla sınırlı kalmayacak, aynı zamanda bir onarım tersanesi, yakıt deposu ve elektronik iletişimi kesme istasyonu olarak da işlev görebilir.
Kızıldeniz’deki yeni üs, abluka altına alınması kolay olan Akdeniz'in dar deniz boğazlarından uzakta ve NATO'nun ana devriye alanlarının dışında iki katmanlı stratejik koruma ile güçlendirilecek.
Bu konum, Moskova'nın Afrika kıtasındaki ilk gerçek anlamda kalıcı deniz üssünü oluşturacak ve geçici deniz ziyaretlerini yıl boyunca sürdürülebilir bir stratejik varlığa dönüştürecek.
Ancak, potansiyel kazançlarla ilgili tüm bu konuşmaların arasında, göz ardı edilemeyecek zorlu gerçekler de var.
Ukrayna'daki savaş, Rusya'yı askeri ve ekonomik olarak tüketirken büyük miktarda mühimmat ve füze harcadı, devlet kasasını boşalttı. Fabrikaları ile tersaneleri artan talebi karşılamakta zorlanmaya başladı.
Port Sudan'a yapılan İHA saldırısının ardından yükselen dumanlar, 6 Mayıs 2025 (AFP)
Bu açıdan bakıldığında, gerçeklik kaçınılmaz olarak “Ukrayna'da üç yıl süren acımasız savaşın ardından, Rusya sınırlarından binlerce kilometre uzakta tamamen yeni bir üs inşa etmek, donatmak ve korumak için hala yeterli mali kaynaklara, askeri teçhizata ve operasyonel rezervlere sahip mi?” sorusunu akıllara getiriyor.
Mısır'ın endişeleri
Mısır için Sudan stratejik bir komşu, güneydeki kalkanı, Nil Nehri’nin kaynağının koruyucusu ve Afrika Boynuzu'ndan gelebilecek herhangi bir kargaşaya karşı son tampon bölgedir.
Bundan dolayı Kahire, Sudan topraklarında, özellikle Kızıldeniz kıyılarında yabancı askeri varlığı, sadece ikili bir mesele olarak değil, hayati ulusal güvenlik çıkarlarına aykırı bir durum olarak görüyor.
Bu tutum, özellikle Mısır'ın sınırlarına yakın bölgelerde yabancı askeri üslerin kurulmasına karşı -neredeyse kesin bir ilke haline gelmiş olan- derin tarihi duyarlılığı göz önüne alındığında yeni sayılmaz. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre Mısır, silah anlaşmaları veya ortak tatbikatlar yoluyla Rusya ile askeri iş birliğini sıcak bir şekilde karşılarken, komşularının topraklarında kalıcı yabancı askeri tesislerin kurulmasına karşı, aynı müttefik olsa bile, tutarlı bir şekilde net kırmızı çizgi çiziyor.
Tarih, Kahire'nin herhangi bir yabancı askeri varlığı reddetme konusunda ne kadar kararlı olduğunu açıkça ortaya koyuyor.
2017 yılında, dönemin Sudan Cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir, Türkiye'ye Kızıldeniz'deki Sevakin Adası’nda deniz üssü kurma hakkı tanıyan bir anlaşma imzaladığında Mısır, buna derhal ve son derece öfkeli bir tepki gösterdi.
Dışarıdan bakan gözlemcilere göre bu, Ankara ile Kahire arasındaki kronik bölgesel çatışmanın yeni bir turu gibi görünebilirdi ve bazıları bunu iki rejim arasındaki derin ideolojik farklılıkların yansıması olarak yorumladı.
Ancak Mısır'ın Türkiye'nin Kızıldeniz'deki askeri varlığına tepkisi, salt ideolojik anlaşmazlıklardan çok daha derin nedenlerden kaynaklanıyordu. Bu, düşman ya da rakip olsun, yabancı bir gücün hayati stratejik sınırlarının derinliklerinde askeri varlık kurmasına izin verme ilkesini temelden reddeden bir ülkenin içgüdüsel tepkisiydi.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve Sudanlı mevkidaşı Ali Yusuf eş-Şerif, Moskova'da düzenlenen bir toplantıda, 12 Şubat 2025 (AFP)
2020 yılında, Rusya’nın Port Sudan'da bir lojistik üssünün kurulacağına dair ciddi söylentiler dolaşmaya başladığında, Mısır Genel İstihbarat Servisi yetkilileri derhal Hartum'a giderek acil bir açıklama talep ettiler ve bu öneriyi bölgedeki yazılı olmayan kuralların açık ihlali olarak değerlendirdiler.
Bu yönetim, ilkeleri şimdi her zamankinden daha zor ve belirleyici bir sınav veriyor.
Sudan'da şiddetli iç savaş, yüz binlerce mültecinin Mısır'a akın etmesine yol açarak, ülkenin ekonomik yükünü artırdı ve güney sınırını istikrarsızlaştırdı.
Rusya’nın Sudan’ın Kızıldeniz kıyısında potansiyel bir askeri varlığı, Rusya’nın Hartum'daki iktidara doğrudan askeri koruma ve güvenlik garantileri sağlamasına olanak tanıyabilir. Bu tür güvenlik garantileri, Mısır'ın Sudan'ın başlıca hamisi ve koruyucusu olarak tarihi rolünü doğrudan etkileyebilir ve hatta bu geleneksel nüfuzuna açık bir meydan okuma oluşturabilir.
Rusya'nın güvenlik garantileri, Mısır'ın Sudan'ın başlıca hamisi ve koruyucusu olarak tarihi rolünü doğrudan etkileyebilir ve hatta bu geleneksel nüfuzuna açık bir meydan okuma oluşturabilir.
Tamamen stratejik bir bakış açısıyla, Rusya'nın Sudan'da askeri olarak konuşlanması için daha kritik bir zaman olabileceğini düşünmek zor. Küresel ticaretin yaklaşık yüzde 12'sinin geçtiği Kızıldeniz, Süveyş Kanalı gelirleri sayesinde Mısır ekonomisi için en önemli can damarı olmaya devam ediyor.
Husilerin Aden Körfezi ve Kızıldeniz'de Gazze'deki savaşla stratejik olarak bağlantılı olarak iki yıldır sürdürdüğü saldırılarının ardından, deniz seyrüseferi, ancak yeni yeni ve yavaş yavaş toparlanmaya başladı.
Bu kırılgan denkleme Rusya’nın Sudan’da kalıcı bir deniz üssünün eklenmesi, Moskova’ya Mısır’ın egemenliği ve ekonomisi için hayati önem taşıyan deniz yollarını izleme ve hatta isterse kesintiye uğratma imkânı verebilir.
Komşu ülke Cibuti, halihazırda başta ABD, Fransa ve Çin olmak üzere çok sayıda yabancı askeri üsse ev sahipliği yapıyor.
Bölgeye Rusya’nın Sudan’da kalıcı bir deniz üssü edinmesinin eklenmesi, Kızıldeniz'i gergin ama yönetilebilir bir alan olmaktan çıkarıp süper güçler arasında açık bir çatışma alanına dönüştürecek, bu da Mısır'ın kaçınmaya çalıştığı türden bir kaosa yol açacaktır.
*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.
Beyrut-Tahran ilişkilerinde yeni bir sarsıntıhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5218438-beyrut-tahran-ili%C5%9Fkilerinde-yeni-bir-sars%C4%B1nt%C4%B1
Lübnan Dışişleri Bakanı Yusuf Recci, Haziran 2025'te Beyrut'ta İranlı mevkidaşı Abbas Arakçi'yi kabul etti (Arşiv- IRNA)
Lübnan Dışişleri Bakanı Yusuf Recci'nin İranlı mevkidaşı Abbas Arakçi'nin Tahran'ı ziyaret etme davetini reddetmesi ve görüşmenin üçüncü bir ülkede yapılmasını önermesi üzerine, Lübnan ile İran arasındaki diplomatik ilişkiler yeniden sarsıldı.
Recci dün yaptığı açıklamada, bu dönemde Tahran'ı ziyaret etme davetini kabul etmediği için özür dilediğini ve bunun yerine "karşılıklı olarak mutabık kalınan tarafsız bir üçüncü ülkede" toplantı yapılmasını önerdiğini söyledi. Recci, İran'ı ziyaret etmeme kararının nedeninin "mevcut koşullar" olduğunu belirterek, bunun "görüşmeyi reddetmek anlamına gelmediğini, aksine uygun bir ortamın mevcut olmadığı anlamına geldiğini" vurguladı.
Recci, Beyrut ve Tahran arasında yeni bir başlangıcın, ulusal egemenliğe saygı, iç işlerine karışmama ve devletler arası ilişkileri düzenleyen normlara karşılıklı bağlılık da dahil olmak üzere, açık temeller üzerine kurulması gerektiğini açıkladı. Ayrıca ülkesinin, şeffaflık ve karşılıklı saygı ile karakterize edilen "yapıcı" bir ilişki kurmaya hazır olduğunu ifade etti.
Trump Gazze'de yeni aşamayı planlıyor: ABD’li bir general uluslararası gücü yönetecekhttps://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/5218381-trump-gazzede-yeni-a%C5%9Famay%C4%B1-planl%C4%B1yor-abd%E2%80%99li-bir-general-uluslararas%C4%B1-g%C3%BCc%C3%BC-y%C3%B6netecek
Trump Gazze'de yeni aşamayı planlıyor: ABD’li bir general uluslararası gücü yönetecek
Gazze şehrinin Şeyh Rıdvan mahallesinde yıkılmış binaların arasında yürüyen yerlerinden edilmiş Filistinliler (EPA)
ABD Başkanı Donald Trump, iki ay önce imzalanan ateşkes anlaşması kapsamında Gazze’de oluşturulması planlanan uluslararası istikrar gücünün başına bir ABD’li generali atamayı planlıyor.
Buna karşın Beyaz Saray yetkilileri, Gazze Şeridi’nde hiçbir Amerikan askerinin sahada bulunmayacağını vurguladı.
Şarku’l Avsat’ın Axios’tan aktardığına göre Trump yönetimi, savaşa geri dönüşü önlemek ve kırılgan ateşkesi korumak amacıyla Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına geçmeyi hedefliyor. Ekim ayında yürürlüğe giren ateşkesten bu yana İsrail saldırılarında 383 Filistinli hayatını kaybetti. Gazze Şeridi’ndeki Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre açıklanan bu rakamın yanında, Hamas savaşçılarının düzenlediği bazı saldırılarda da İsrail askerleri öldü.
Anlaşmanın ikinci aşaması, İsrail’in Gazze Şeridi’nin bazı bölgelerinden çekilmesini, uluslararası bir istikrar gücünün konuşlandırılmasını ve Trump liderliğinde Barış Konseyi’ni içeren yeni yönetim yapısının hayata geçirilmesini kapsıyor.
Planlanan uluslararası güç, şu anda İsrail ordusunun kontrolünde bulunan bölgede konuşlanacak. ABD’li yetkililer, bu adımın İsrail’in söz konusu bölgelerden geri çekilmesini mümkün kılacağını belirtti.
ABD’li yetkililer pazartesi günü Tel Aviv’de Avrupalı diplomatlara yaptıkları bir bilgilendirmede, ülkelerinin uluslararası istikrar gücüne asker göndermemesi ya da bu güce katılan ülkelere destek vermemesi durumunda İsrail ordusunun Gazze’den çekilmeyeceğini açıkça ifade etti.
Bilgilendirmeye hâkim bir Avrupalı diplomat şu ifadeyi kullandı: “Verilen mesaj şuydu: Eğer Gazze’ye gitmeye hazır değilseniz, İsrail ordusunun orada kalmasından şikâyet etmeyin.”
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة