Biden’ın Beyaz Saray’a gelmesi sonrasında Abbas, Akabe’den Kahire’ye kartları yeniden düzenliyor

Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah es-Sisi, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ı Kahire’de kabul etti (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah es-Sisi, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ı Kahire’de kabul etti (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
TT

Biden’ın Beyaz Saray’a gelmesi sonrasında Abbas, Akabe’den Kahire’ye kartları yeniden düzenliyor

Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah es-Sisi, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ı Kahire’de kabul etti (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah es-Sisi, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ı Kahire’de kabul etti (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Ahmed Abdulhekim
Halil Musa
Ürdün'e ait bir askeri uçak, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ı, yaklaşık 9 aylık aradan sonra ilk yurt dışı ziyaret turu kapsamında pazar günü öğleden sonra Ürdün’ün Akabe şehrinden Mısır’ın başkenti Kahire’ye götürdü. Abbas, daha sonra pazartesi günü Ramallah’taki karargahına geri döndü.
Filistin yönetimi, 17 Kasım’da İsrail ile güvenlik ve istihbarat koordinasyonunu yeniden başlattı. ABD Başkanı Donald Trump’ın başkanlık seçimlerini rakibi Joe Biden karşısında kaybetmesinden birkaç gün sonra Abbas, Filistin davasına daha fazla destek kazanmak için arayışlarını hızlandırdı. Bu arayış, geçen Ocak ayında Trump yönetimi tarafından ilan edilen ve Filistin yönetimi tarafından reddedilen ‘barış planı’ öncesindeki aşamaya geri dönüş amacıyla sergileniyor.
Akabe’de 29 Kasım Pazar günü Ürdün Kralı 2. Abdullah’la görüşen Ebu Mazen ve üst düzey Filistinli yetkililer, 30 Kasım Pazartesi günü Kahire’de Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ve Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt ile bir araya geldi. Liderler, ‘Filistin meselesine ilişkin gelişmeleri ve Ortadoğu’daki barış sürecinin geleceğini, ABD seçimlerinin bu sürece ilişkin yansımalarını’ ele aldı.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre kaynaklar, “Görüşmelerde, uluslararası meşruiyet kararları uyarınca Tel Aviv ile barış müzakerelerinin yeniden başlatılmasını sağlayacak şekilde, konuyu bölgesel ve uluslararası olarak ele almak için Filistin tarafından sunulan farklı eylem planlarının sunulduğu” bilgisini verdi.

İsrail ile güvenlik koordinasyonu
Koronavirüs nedeniyle aylardır durgun olan Filistin Devlet Başkanının dış hareketliliği öncesinde, stratejik Ürdün Vadisi ile temsil edilen Batı Şeria’nın yüzde 30’unu ilhak etme planını protesto etmek için, geçen Mayıs ayından bu yana İsrail ile kesilen güvenlik koordinasyonu yeniden başlatılmıştı. Filistin Sivil İşler İdaresi Başkanı Hüseyin eş-Şeyh, o sıralarda yaptığı açıklamada, “Güvenlik koordinasyonunu yeniden canlandırma adımı, İsrail’in iki taraf arasında daha önce imzalanmış olan anlaşmalara uymaya hazır olduğunu duyurması ve Devlet Başkanı Abbas’ın bu taahhüdü onaylayan resmi ve yazılı mektuplar alması sonrasında gelişti” ifadelerini kullandı.

Söz konusu adım, Filistinlilerin Trump yönetimiyle temaslarını kesmesinden üç yıl sonra Beyaz Saray ile ilişkileri sürdürme arzusuyla, Biden yönetimine bir iyi niyet jesti olarak geldi. Filistinliler, Trump’ı, ‘İsrail aşırı sağının Filistin davasını tasfiye eden ve iki devletli çözümü öldüren ortağı’ olarak tanımlıyor.

Devlet Başkanı Abbas, Trump’ın başkanlık seçimlerindeki yenilgisini, Filistinlilerin reddettiği barış vizyonu da yok ettiği için, memnuniyetle karşıladı. Mahmud Abbas, İsrail’in Batı Şeria’nın üçte birini ilhak etme planını kabul etmediğini, Filistin’e finansal desteği yeniden sağlamaya istekli olduğunu ve Doğu Kudüs’te bir ABD konsolosluğu açılacağını ilan etmesi nedeniyle, Biden yönetimine ilişkin iyimserliğini gizlemiyor.

Akabe görüşmesi

Ürdün Kralı 2. Abdullah, Akabe’de Abbas ile yaptığı görüşmede, ‘iki devletli çözüm temelinde Filistin- İsrail anlaşmazlığını sona erdirmek için uluslararası çabaların yoğunlaştırılması’ çağrısında bulundu.

Kral 2. Abdullah, “Ürdün, adil ve meşru haklarına ulaşmaları, 4 Haziran 1967 sınırlarında, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, egemen ve yaşanabilir devletlerini kurmalarında tüm gücüyle ve imkanlarıyla Filistinli kardeşlerinin yanında yer almaktadır” ifadelerini kullandı.

Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) Yürütme Komitesi Üyesi Ahmed Macdalani, Abbas’ın turunun, Biden göreve başlamadan önce koşulları düzenlemek için Amman ve Kahire ile istişare ve koordinasyon sağlamayı amaçladığını dile getirdi. Macdalani, Biden’ın ‘ABD’nin dünyaya ilişkin dış politikasına ve Ortadoğu’daki barış sürecine’ dair farklı bir yaklaşımı olduğunu vurguladı.

Ahmed Macdalani, “FKÖ, ABD’nin tek taraflı gözetiminde eski müzakere formülüne dönüşün, geçmişte kaldığını kabul ediyor. İhtiyaç duyulan şey, uluslararası meşruiyet kararlarına ve çoklu uluslararası desteğe dayalı olarak müzakereleri başlatan uluslararası bir barış konferansıdır” dedi.

Kartların yeniden düzenlenmesine doğru

Mısır Cumhurbaşkanlığının pazartesi günü yaptığı açıklamaya göre Cumhurbaşkanı Sisi ve Filistinli mevkidaşı, Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri ve Genel İstihbarat Başkanı Tümgeneral Abbas Kamil’in de katılımıyla Filistin davasına ilişkin son gelişmeleri ve Ortadoğu barış sürecini ele aldı. Toplantıda, Filistin tarafından ise Sivil İşler Genel Kurulu Başkanı Hüseyin eş-Şeyh, Genel İstihbarat Teşkilatı Başkanı Tuğgeneral Macid Farac ve Filistin’in Kahire Büyükelçisi Diyab el-Luh yer aldı.

Mısır Cumhurbaşkanlığı resmi sözcüsü Bessam Radi, “Mısır Cumhurbaşkanı, Filistin meselesinin Mısır siyasetinde öncelik sahibi olmaya devam edeceğini, Filistin halkını uluslararası meşruiyet referanslarına göre meşru haklarına kavuşturmak ve 4 Haziran 1967 sınırlarında, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız devletlerini kurmak için Kahire’nin sürekli çaba sarf ettiğini vurguladı” dedi. Radi, Cumhurbaşkanının ayrıca, ‘mevcut aşamanın dayanışmayı ve barış süreci müzakerelerini yeniden başlatmak için Arap çabalarının yoğunlaştırılmasını gerektirdiğini’ vurguladığına da dikkat çekti.

Abbas, ‘davanın tanık olduğu gelişmeler’, ‘son dönemde bölgesel ve uluslararası arenalarda ortaya çıkan değişimler çerçevesinde genel durum ve Filistin pozisyonunun belirleyicileri’ hususunda Mısır ile istişare ve koordinasyonun önemine dikkat çekti. Aynı şekilde Bessam Radi, “Müzakere yoluna dönülerek mevcut durumun çözülmesi için gelecek dönemde atılacak adımlar takip edilerek, iki cumhurbaşkanı arasında yoğun istişarelerin ve koordinasyonun sürdürülmesi kararlaştırıldı” açıklamasında bulundu.

Ebu Mazen ile görüşmesinin arifesinde Mısır Cumhurbaşkanı, Filistin Devlet Başkanı ile Akabe’de görüşen Ürdün Kralı 2. Abdullah’tan bir telefon aldı. Mısır Cumhurbaşkanlığı, telefon görüşmesinde ‘Filistin meselesine ilişkin son gelişmelere, barış süreci ve müzakerelerin canlandırılması çabalarına görüş alışverişinde bulunulduğunu belirtti.

Öte yandan Ebu Mazen, geçen pazar akşamı Kahire’de Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt ve Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri ile de bir araya geldi. Filistin Devlet Başkanlığı açıklamasında, görüşmelerde Filistin davasıyla ilgili gelişmeler ve ABD seçim sonuçlarının konuya etkilerinin yanı sıra Filistinlilere yönelik uluslararası desteği harekete geçirmek için siyasi ve diplomatik olarak gösterilen çabaların ele alındığı belirtildi.

Arap Birliği açıklamasına göre ise görüşmelerde, ABD seçim sonuçları başta olmak üzere son gelişmelerin ardından Filistin meselesinin çeşitli yönlerden kapsamlı bir incelemesi yapıldı. Açıklamada “Onaylanan uluslararası referanslara ve Filistin ile İsrail arasında imzalanan anlaşmalara dayalı olarak yeni ABD yönetiminin, iki devletli çözümün uygulanması için ABD’nin daha aktif ve olumlu bir rol kazanmasının önünü açabileceği kabul edildi” ifadelerine yer verildi.

Doğrudan müzakerelere doğru bir çözüm var mı?

Mısırlı ve Filistinli kaynaklar, Mısır liderliği ve Filistin yönetimi arasında doğrudan barış müzakerelerini yeniden ilerletmek için bir vizyon geliştirilmesi hususunda fikir birliği olduğunu açıkladı.

Mısırlı resmi bir kaynağa göre, “Kahire, Filistin yönetimini bir Filistin vizyonu ortaya koymak için teşvik ediyor ve Mısır’ın pozisyonu ve tercihlerine tam destek verdiğini teyit ediyor” dedi. Mısır, bir yandan BAE ve Bahreyn, diğer yandan da İsrail arasında imzalanan barış anlaşmalarını memnuniyetle karşıladı. Bu çerçevede Mısır Cumhurbaşkanı, Twitter üzerinden iki önemli adımı takdir ederek, Filistin sorununun adil ve kalıcı bir şekilde çözüme kavuşturulması için Ortadoğu’da istikrar ve barışın tesisine yönelik adımların atılacağına dair umudunu dile getirdi.

Filistin’in eski Kahire Büyükelçisi Berekat el-Farra, yaptığı açıklamada “Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın hamleleri, bir sonraki aşamada atılabilecek adımlarla ilgili olarak Arap başkentleriyle yapılan sürekli istişare ve koordinasyonun öneminden kaynaklanmaktadır. Geçen Eylül ayında Birleşmiş Milletler’in (BM) son Genel Kurulu’nda Devlet Başkanı Ebu Mazen tarafından başlatılan girişime göre konuyu, uluslararası meşruiyet temelinde çözmek için BM gözetiminde uluslararası bir konferans düzenleme faaliyetleri de bu istişareler kapsamında yer alıyor” değerlendirmesinde bulundu.

Farra, “Beyaz Saray’da meydana gelen değişim, iyimserlik gerektiriyor ve bir sonraki aşamaya geçmek için kartların yeniden düzenlenmesini gerekli kılıyor. Filistin liderliğinin, Biden’ın ekibinden gelen olumlu sinyaller ve mesajlar ışığında fark ettiği şey bu” dedi.

Kudüs Üniversitesi’nde siyaset bilimi profesörü Eymen el-Ragab, “Ebu Mazen’in dış hamleleri, esas olarak Arap kartlarını yeniden düzenlemeye çalışıyor. Önümüzdeki günlerde ve haftalarda ABD başkanı seçilen Joe Biden yönetimini, Filistinliler ve İsrailliler arasında doğrudan barış müzakerelerine devam etmeye teşvik için vizyonlar ortaya koyuyor. Aynı şekilde uluslararası dörtlüden (Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya) daha fazla katılımla uluslararası bir barış konferansı düzenleme olasılığını gündeme getiriyor” değerlendirmesinde bulundu.

Ragab, “Filistin meselesini çevreleyen tüm bölgesel ve uluslararası gelişmelere rağmen Filistin yönetimi, özellikle yeni başkanın iki devletli çözüme olan inancı nedeniyle, Biden’ın Beyaz Saray’a geliş ve Trump’ın çıkış kapısından kendisi için bir ivme kazanmaya çalışıyor” ifadelerini kullandı.

Netanyahu, yakın bir zamanda Kahire’yi ziyaret edebilir

İsrail’de yayın yapan Maariv gazetesi, geçen pazartesi günü ismini vermediği siyasi bir kaynaktan alıntı yaptığı haberinde, Başbakan Binyamin Netanyahu’nun gelecek haftalarda Mısır Cumhurbaşkanı ile görüşmek üzere Kahire’yi ziyaret etmesinin beklendiğini bildirdi. Gazete, aralarındaki görüşmelerin odak noktasının, Tel Aviv’in Kahire ile ekonomik ilişkileri güçlendirme faaliyetleri kapsamında ekonomik meseleler olacağına işaret etti.

Ziyaret tarihini ve ziyaret süresini belirtmeyen aynı gazeteye göre Cumhurbaşkanı Sisi’nin iktidara gelmesinden yaklaşık iki yıl sonra, 2016 kışında Kahire’yi ziyaret etmeyi planlayan Netanyahu, Mayıs 2018’de gizlice Mısır’a ziyarette bulunmuş ve yaklaşan ziyaretinin halka açık şekilde olmasına karar vermişti. Mısır ve İsrail, konuya ilişkin olarak henüz resmi bir açıklama yapmadı.

 



Irak'taki büyük bir doğalgaz sahasındaki çalışmalar İHA saldırısının ardından askıya alındı

Irak Kürdistanı, Süleymaniye ilindeki Kormor gaz sahası (Arşiv- Reuters)
Irak Kürdistanı, Süleymaniye ilindeki Kormor gaz sahası (Arşiv- Reuters)
TT

Irak'taki büyük bir doğalgaz sahasındaki çalışmalar İHA saldırısının ardından askıya alındı

Irak Kürdistanı, Süleymaniye ilindeki Kormor gaz sahası (Arşiv- Reuters)
Irak Kürdistanı, Süleymaniye ilindeki Kormor gaz sahası (Arşiv- Reuters)

Irak Kürdistanı'ndaki Kormor gaz sahasındaki mühendisler, dün yaptıkları açıklamada, insansız hava aracı (İHA) saldırısının sahadaki faaliyetlerin askıya alınmasına neden olduğunu duyurdular.

Kürdistan Bölgesi Doğal Kaynaklar ve Elektrik Bakanlıkları ortak bir açıklamada, saldırının ardından bölgedeki tüm elektrik santrallerine gaz arzının durdurulduğunu açıkladı. Güvenlik kaynakları, sahadaki depolama tanklarını vuran saldırının yangına yol açtığını ve bazı işçilerin yaralandığını bildirdi.

Şarku'l Avsat'ın Reuters'ten aktardığına göre bir işçi, çalışanların daha fazla saldırı korkusuyla sığındıkları sahadaki sığınağın içinden, "Bir İHA, sahadaki büyük bir gaz depolama tesisine saldırarak büyük hasara yol açtı ve yangın hala devam ediyor" dedi. Rudaw'ın X internet sitesinde yayınladığı bir videoda, saldırının ardından bölgeden dumanların yükseldiği görülüyor

Ortak açıklamada, iki bakanlıktan ve sahayı işleten BAE merkezli şirket Dana Gas'tan ekiplerin şu anda olay yerinde inceleme yaptığı belirtildi. Saldırının faillerinin kimliği henüz belirlenemedi.

Bu, son günlerde sahaya yapılan ikinci İHA saldırısı. Pazar akşamı, Irak Kürt güvenlik güçleri, sahaya ulaşmasını engellemek için bir İHA’yı düşürdü.


Cezayirli İslamcılar arasında “liderlik” ikilemi ve iktidar mücadelesi

Cezayir Adalet ve Kalkınma Cephesi Partisi lideri Abdullah Caballah ve Barış Toplumu Hareketi lideri Şeyh Mahfuz Nahnah (AFP)
Cezayir Adalet ve Kalkınma Cephesi Partisi lideri Abdullah Caballah ve Barış Toplumu Hareketi lideri Şeyh Mahfuz Nahnah (AFP)
TT

Cezayirli İslamcılar arasında “liderlik” ikilemi ve iktidar mücadelesi

Cezayir Adalet ve Kalkınma Cephesi Partisi lideri Abdullah Caballah ve Barış Toplumu Hareketi lideri Şeyh Mahfuz Nahnah (AFP)
Cezayir Adalet ve Kalkınma Cephesi Partisi lideri Abdullah Caballah ve Barış Toplumu Hareketi lideri Şeyh Mahfuz Nahnah (AFP)

Rabia Abdusselam

Cezayir siyaset sahnesini takip edenler, Cebhetu’l-Adale ve’t-Tenmiye (Adalet ve Kalkınma Cephesi) lideri ve İslami eğilime sahip olan önde gelen isimlerden biri olan Abdullah Caballah’ın açıklamalarının ardından İslamcı siyasi partilerin liderleri arasında bazı anlaşmazlıklar olduğunu gördü. Caballah, Hareketu Muctemeu’s-Silm’in (Barış Toplumu Hareketi) merhum lideri Mahfuz Nahnah'ın bunu yapan ilk kişi olduğu yönündeki yaygın görüşe aykırı şekilde kendisinin ‘ülkedeki Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin) hareketinin gerçek kurucusu’ olduğunu söyledi.

Bu kısa açıklama, Cezayir'deki İslami eğilimleri liderler arasında, Cezayir'de İslam düşüncesini veya siyasal İslam'ı yayma konusunda tarihi bir hakka sahip olanın kim olduğu konusunda çeşitli tepkilere ve açıklamalara yol açsa da İslamcı cenah arasındaki ‘liderlik’ sorunu olduğunu, bu sorunun İslamcılar üzerinde nasıl olumsuz bir etki yarattığını ve 1980'li ve 1990'lı yıllara kadar uzanan anlaşmazlıkların halen var olmaya devam ettiğini kanıtladı.

Çelişkili ifadeler ve tanıklıklar

Caballah’ın sözlerinin satır aralarında, İslamcılar arasındaki ‘liderlik’ ikilemi hakkında çok şey okunabilir. Örneğin (Cezayir’deki en büyük İslami eğilimli muhalefet partisi) Barış Toplumu Hareketi lideri olmaktan vazgeçmeyeceğini vurguladığını ve destekçilerinin Barış Toplumu Hareketi’nin kuruluşuna ilişkin tarihi anlatılarını her zaman savunduğunu görebiliriz. Onlara göre Şeyh Mahfuz Nahnah, ‘Cezayir'deki Müslüman Kardeşler'in gerçek kurucusu’ ve Barış Toplumu Hareketi’nin eski lideri Ebu Cerrah Sultani'nin de teyit ettiği üzere, İslami tebliğ için sağlam bir temel oluşturmaya çalışan ilk kişi. Ebu Cerrah Sultani, konuyla ilgili yaptığı açıklamada Abdullah Caballah'ın komünist hareketi üniversiteden kovmaya odaklandığını, Nahnah'ın ise İslam dininin yayılması için sağlam bir temel oluşturmaya çalıştığını söyledi. Ayrıca, iki adamın önceden anlaşma yapmadan coğrafi bölgeyi aralarında paylaştıklarını da sözlerine ekledi.

Ebu Cerrah Sultani’nin açıklamasına göre Caballah'ın ekibi, herhangi bir koruma ya da destek olmaksızın küresel bir ideoloji ve bölgesel bir örgütlenmeye dayanırken Nahnah'ın ekibi, 1974 yılından itibaren uluslararası grubun desteği ve onayıyla kapsamlı bir ideoloji ve örgütlenme benimsemişti. Ta ki hapis cezası bu bağı koparana dek.

Cezayir’de özellikle 1970'li yıllarda marjinalleştirilen Müslüman Kardeşler uluslararası yapılanmasının literatürünü temsil eden Mısır'dan gelen referanslar ve kitaplarla tanışmasının bir sonucu olarak, bu yolu izleyen ilk kişilerden biri olduğunu belirten Caballah, bu ideolojiyi benimsemesinin, Müslüman Kardeşler’in uluslararası veya Mısır'daki yapılanmasıyla herhangi bir örgütsel bağı olmadan, İhvan teorisyenlerini okumasından kaynaklandığını söyledi.

Uzun konuşması sırasında Caballah, kendisini İhvan’ın resmi temsilcisi ilan ettiğini reddederek, 1974'te başlayan ortak bir çabanın parçası olarak bu fikri Cezayir'e tanıtma girişiminde bulunduğunu ifade etti.

Liderliğini yaptığı hareketin 1985 yılından önce üniversitelerde Müslüman Kardeşlere bağlı herhangi bir öğrenci yapılanmasını parçası olmadığını aktaran Caballah, o dönemde sadece fikirlerin hakim olduğunu ve resmi olarak örgütlerin olmadığını vurguladı. Caballah’a göre 1985'ten önce Caballah Grubu olarak bilinen kendi grubu dışında, üniversitelerde Müslüman Kardeşlere bağlı herhangi bir öğrenci yapılanması yoktu ve sadece 70'li ve 80'li yıllarda tebliğ ve eğitim yöntemlerindeki temel farklılıkları vurgulamaya çalıştı.

Liderlik meselesi, İslamcı partileri yeniden siyasi çatışmaya sürükledi.

Caballah'ın öne çıkardığı İslami çizgideki isimler arasında, Barış Topluluğu Hareketi'ni kuran, öldüğü güne kadar liderliğini yürüten Cezayirli vaiz ve siyasetçi Mahfuz Nahnah ile Cezayir'deki İslami hareketin en önemli figürlerinden biri olan çağdaş düşünür, reformcu ve vaiz Şeyh Muhammed Buslimani yer aldı. Ancak Caballah, bu şahsiyetlerin örgütsel olarak değil bireysel olarak hareket ettiklerini belirterek, 1980'lerin ortalarına kadar Cezayir üniversitelerinde herhangi bir organize tebliği faaliyeti olmadığını açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Caballah'ın görüşlerini destekleyenler arasında, onun açıklamalarının o dönemde ya da daha sonra yapılmış olmasına bakılmaksızın ‘doğru’ olduğunu düşünen İslami eğilimli eski milletvekili Muhammed Salihi de vardı. Salihi, 1970'lerde aktif olan ve yerel olarak ‘eş-Şark’ grubu diye bilinen örgütün Mısır ve Suriye’deki Müslüman Kardeşlerin yaklaşımını benimsediğini belirtti. Bu kanat örgütsel ve yüzde 80 entelektüel açıdan Hassn el-Benna, Seyyid Kutub, Muhammed Kutub, Ali Cirişe, (Uluslararası Müslüman Alimler Birliği'nin eski başkanı ve kurucusu) Yusuf el-Kardavi, Muhammed el-Gazali, (Suriyeli vaiz) İsam el-Attar, Muhammed Ahmed er-Raşid ve Abdulkerim es-Savvaf’tan oluşuyor.

dfrgt
Cezayir'deki el-Fetih Meydanı'nda düzenlenen mitinge katılan İslami Kurtuluş Cephesi'ne (FIS) yakın İslam İşçi Sendikası (SIT) aktivistleri, 16 Mayıs 1991 (AFP)

Öte yandan kendisini meşru ‘lider’ olarak gören İslami Kurtuluş Cephesi (FIS) de var. Bu da partinin 1980'lerin sonu ve 1990'ların başında özellikle daha sonra iptal edilen 1991 yılındaki yasama seçimlerinin ilk turunda elde ettiği ezici zaferin ardından kazandığı halk desteğine dayanıyor. Bu tarihi olay, o dönemde Cezayir'deki gidişatı değiştirdi.

‘Liderlik’ kompleksi

‘Liderlik’ meselesi, İslamcı partileri yeniden alevlenen siyasi çatışmaların labirentine sürükledi. Siyasi analist Ahsen Hallas, Caballah’ın açıklamalarını, devlet, Sufi çevreler ve zaviyeler tarafından desteklenen ‘geleneksel İslam’ın yerini almak üzere ortaya çıkan ve gelişen ‘İslami uyanışın’ ortaya çıkışına ve camilerde ve üniversitelerde yaygın olarak verilen vaazlara odaklanan açıklamalarına dair değerlendirmesinde bunu bu akımlar içinde gizli kalmış veya bastırılmış bir tartışma olarak gördüğünü söyledi. Hallas, Şeyh Caballah’ın basında kendisinin her zaman Cezayir'de liderlik peşinde olan Müslüman Kardeşler üyesi olarak gösterilmesinden ötürü, ‘liderlik sevdasında olduğu’ gibi kendisine yöneltilen suçlamaları çürütmek için bunu kullanmaya çalıştığını belirtti.

Hallas: “Müslüman Kardeşlerin dünya genelinde yaşadığı entelektüel boşluk ve Türkiye, Katar ve Mısır arasında olmak üzere karşılaştığı jeopolitik parçalanma göz önüne alındığında, bu açıklamaların derin tartışmalara yol açması gayet doğal.”

Müslüman Kardeşlerin dünya genelinde yaşadığı entelektüel boşluk ve Türkiye, Katar ve Mısır arasında olmak üzere karşılaştığı jeopolitik parçalanma göz önüne alındığında, bu açıklamaların derin tartışmalara yol açmasının gayet doğal olduğunu söyleyen Hallas, “Özetle bu durum, entelektüel durgunluğun gölgesinde, yenilik yapma ve mevcut durumla ilgili çözümler ve öneriler sunma beceriksizliğinin bir sonucu olarak ortaya çıkan bir düşünme sürecidir” dedi.

Nahda Hareketi'nin eski lideri Caballah'ın açıklamalarına sert tepkiler verilirken geriye Müslüman Kardeşler üyeleri arasında sert sözlü tartışmaların yaşandığı gergin bir atmosfer bıraktı. Bu tablo, Cezayir'deki Müslüman Kardeşlere yakın iki siyasi partinin (Barış Toplumu Hareketi ve Adalet ve Kalkınma Cephesi) liderleri arasındaki derin anlaşmazlığı yansıttı. Aynı cenahtan gelen partiler arasında tam bir dayanışma ve siyasi uzlaşı eksikliği hakim ve bu durum 70’li ve 80’li yıllardaki kuruluş aşamasının ötesine geçiyor. Öyle ki 2019 yılında ülkeyi içinde bulunduğu krizden çıkarmak için bir yol haritası çizmek üzere önde gelen muhalif isimleri bir araya getiren Mazafran’da ve (Cezayir'in batısındaki) Ayn Benian'da düzenlenen ünlü iki sempozyum gibi ortak siyasi toplantılarda da bunu görmek mümkün. Katılımcılardan birine göre bu toplantılara katılan parti liderleri arasında tartışmalar yaşandı. Tartışmalar bir noktada partilerin çekilme tehdidine kadar vardı.

Cezayir'de Müslüman Kardeşleri temsil etme hakkının tarihsel olarak kime ait olduğu konusunda çelişkili açıklamalar hakkında yorum yapan Mohamed Khider Biskra Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Medya Bölümü öğretim üyesi ve araştırmacısı Cedu Fuad, “Şeyh Caballah'ın açıklamaları, Cezayir'deki İslami uyanışın başlangıcı ve Şeyh Mahfuz Nahnah, eş-Şark Grubu ve Cez’ara Grubu’nun bu karmaşık tarih içindeki konumu hakkında bize kapsamlı bir bakış açısı sağlayamıyor” değerlendirmesinde bulundu.

Müslüman Kardeşlerin kuruluşu hakkında ideoloji ve örgütlenme arasında süregelen tartışma, Cezayir’deki İslami hareketin çok sayıda partiye bölünmesi olgusunu ele almamızı gerektiriyor. Cadallah’ın ‘doğuş patlaması’ olarak adlandırdığı bir olay meydana geldi ve bu da Cezayir'de Müslüman Kardeşler ideolojisini kimin yaydığını ve bu ideolojiyi ülkede yayma konusunda tarihsel hakka kimin sahip olduğunu belirlemeyi zorlaştırdı.


Husilerden Hizbullah’a mesaj: Tabatabai suikastı sonrası İsrail’e karşı çatışma çağrısı

Husi militanları Sana'nın kuzeyinde düzenlenen mitingde güçlerini sergiliyor (AFP)Husi militanları Sana'nın kuzeyinde düzenlenen mitingde güçlerini sergiliyor (AFP)
Husi militanları Sana'nın kuzeyinde düzenlenen mitingde güçlerini sergiliyor (AFP)Husi militanları Sana'nın kuzeyinde düzenlenen mitingde güçlerini sergiliyor (AFP)
TT

Husilerden Hizbullah’a mesaj: Tabatabai suikastı sonrası İsrail’e karşı çatışma çağrısı

Husi militanları Sana'nın kuzeyinde düzenlenen mitingde güçlerini sergiliyor (AFP)Husi militanları Sana'nın kuzeyinde düzenlenen mitingde güçlerini sergiliyor (AFP)
Husi militanları Sana'nın kuzeyinde düzenlenen mitingde güçlerini sergiliyor (AFP)Husi militanları Sana'nın kuzeyinde düzenlenen mitingde güçlerini sergiliyor (AFP)

Husiler, geçtiğimiz Pazar günü Beyrut’un güney banliyösünde İsrail’in düzenlediği hava saldırısında hayatını kaybeden Hizbullah'ın askeri kanadının lideri Heysem Ali Tabatabai için Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım’a gönderdiği taziye mesajlarını, Hizbullah’ı İsrail’e karşı yeniden harekete geçirme çağrısına dönüştürdü.

Taziye mesajlarında hüzünlerini ifade eden Husiler, mesajların içerikleriyle örgütün liderlerinin çatışmanın seyrine ilişkin beklentilerini ve Hizbullah’tan beklediklerini net biçimde ortaya koydu.

Husilerin lideri Abdülmelik el-Husi, uzun mesajında Tabatabai’nin ölümünü “görev şehadeti” olarak nitelendirerek “cihad yoluna devam edilmesi gerektiğini” vurguladı. Husi, İsrail’in Lübnan’da ateşkes kuralına uymayacağını ve Gazze ile Lübnan’ın güneyindeki gelişmelerin çatışmanın geri dönülmez bir kader olduğunu gösterdiğini belirtti.

scdfrg
Lider Heysem el-Tabatabai'nin Hizbullah tarafından dağıtılan bir fotoğrafı

Husi mesajında, Lübnan direnişinin kararlılığını övdü ve Hizbullah’ın rolünün durmayacağını ifade ederek, örgütün operasyonlarını yeniden başlatması için dolaylı bir teşvik mesajı verdi. Yemenli gözlemciler, bu tonlamanın Husiler’in Lübnan cephesini sürekli aktif tutma isteğini yansıttığını, bunun da örgüte bölgede faaliyetlerini sürdürmek için meşru bir zemin sağladığını ifade ediyor.

Daha açık bir ifade, Husi liderin kuzeni ve örgütün Yüksek Siyasi Konsey üyesi Muhammed Ali el-Husi tarafından iletildi. Husi, Tabatabai’nin ölümünü “direniş yolunda ilerleme zorunluluğu” ile ilişkilendirerek, Hizbullah operasyonlarının İsrail’i caydırmanın tek yolu olduğunu savundu ve suikastın sorumluluğunu doğrudan ABD’ye yükledi.

frg
İsrail, Husilere çok sayıda askeri ve siyasi liderin ölümüne yol açan acı verici darbeler vurdu (AP)

Muhammed Ali el-Husi ayrıca örgütün Hizbullah ve Filistinli grupların yanında yer almaya “hazır” olduğunu belirtti. Bu ifade, Husiler’in İran eksenli cephede çoklu çatışma alanlarında yer almak istediklerini göstermesi açısından dikkat çekti.

Yemenli gözlemcilere göre, bu mesajlar, Hizbullah’ı İsrail ile çatışmayı yeniden başlatmaya teşvik etmeyi hedeflerken, iç propaganda açısından da Husiler’in bölgesel varlığını sürdürdüğünü ve etkili bir aktör olduğunu takipçilerine göstermek amacını taşıyor.

Tabatabai, Husiler açısından simgesel bir öneme sahip; çünkü Yemen’deki ve diğer sahalardaki eğitim ve silahlanma operasyonlarıyla ilişkilendirilen önemli isimlerden biriydi. Ayrıca, Husilerin son on yıldaki askeri gelişmelerinin bir kısmının Hizbullah subaylarının deneyimlerinden, özellikle Tabatabai’den etkilendiği öne sürülüyor.

Gözlemciler, İran ve müttefikleri ile İsrail arasındaki bölgesel çatışma bağlamında Husilerin mesajlarının Hizbullah’ın doğrudan hesaplarını değiştirmeyeceğini, ancak kuzey cephesinde sükûnetin İsrail’in Husilerin liderlerini hedef almasına ve kapasitesini zayıflatmasına yol açacağı endişesini yansıttığını belirtiyor.

Husiler, Ekim ayında İsrail ile Hamas arasında imzalanan ateşkesin ardından İsrail’e ve Kızıldeniz ile Aden Körfezi’ndeki gemilere yönelik saldırılarını durdurmuş, yalnızca durumu izleyerek ateşkesin bozulması halinde saldırılara yeniden başlayacaklarını açıklamıştı.