İsrail, İran ile artan gerilim bağlamında 'gelişmiş savaş gemileri' teslim aldı

Hayfa Limanı’na ulaşan yeni gemideki İsrail askerleri (Reuters)
Hayfa Limanı’na ulaşan yeni gemideki İsrail askerleri (Reuters)
TT

İsrail, İran ile artan gerilim bağlamında 'gelişmiş savaş gemileri' teslim aldı

Hayfa Limanı’na ulaşan yeni gemideki İsrail askerleri (Reuters)
Hayfa Limanı’na ulaşan yeni gemideki İsrail askerleri (Reuters)

İsrail, İranlı üst düzey bir nükleer fizikçinin öldürülmesi nedeniyle Tahran ile gerilimin tırmandığı bir zamanda,  Akdeniz’deki gaz platformlarının güvenliğini sağlamak için “güvenlik kalkanı” olarak tanımlanan Alman yapımı gelişmiş savaş gemileri teslim aldı. Saar-6 sınıfı gemi Hayfa Limanı’na yanaştı. Önümüzdeki yıl aynı türden üç gemini daha gelmesi planlanıyor. Böylece İsrail donanması tarafından konuşlandırılan füze gemisi sayısı 15’e çıkacak. Bu gemiler küçük olmalarına rağmen, Kızıldeniz ve Basra Körfezi’ne kadar olan uzak bölgelerde görev yapabilecek kapasiteye sahip.
İsrail aynı şekilde, ABD’nin arabuluculuğuyla deniz sınırı görüşmeleri yaptığı eski düşmanı Lübnan toprakları yakınlarındaki deniz altı doğalgaz sahalarını korumak istiyor. Ancak şu ana kadar herhangi bir sonuç elde edemedi. İsrail Cumhurbaşkanı Reuven Rivlin Hayfa Limanı’ndaki devir teslim töreninde yaptığı konuşmada, “İsrail kıyıları açıklarında doğalgaz yataklarının keşfedilmesi sevinci, bu yatakları koruma altına almayı sağlayan bir plan geliştirmeyi gerekli kılıyor” ifadelerine yer verdi.
İsrail donanması, İran tarafından desteklenen Lübnan “Hizbullah’ını” gaz yatakları için bir tehlike olarak görüyor. Özellikle de Tahran’ın geçtiğimiz Cuma günü meydana gelen suikastta İranlı nükleer fizikçi Muhsin Fahrizade’nin öldürülmesine karşılık vereceğinin sözünü vermesi ve İran’ın bu suikasttan İsrail’i sorumlu olmakla suçlaması sonrasında tehlikenin arttığını düşünüyor.
İsrailli bir güvenlik yetkilisi Reuters’a yaptığı açıklamada, “İranlılar bunun gibi büyük hedefleri az bir kayıpla vurmanın yollarını arıyorlar. Bu, onları umdukları gibi bir şiddeti tırmandırma fırsatını sınırlamak anlamına geliyor” dedi ve “asıl soru, Hizbullah şimdi buna bir karşılık verecek mi?” ifadelerine yer verdi.
Hizbullah daha önceden İsrail’in gaz platformlarını tehdit etmesine rağmen, Fahrizade suikastına karşılık verme kararının İran’ın elinde olduğunu söyledi. Beyrut’taki tüm tarafları ihtiyatlı olmaya çağırdı ve İsrail’in bu suikastı işlediğinin ne doğruladı, ne de reddetti. Fahrizade’nin ölümü, ABD’de başkanlığın Donald Trump’tan, diplomatik ilişkilere daha eğilimli görünen yeni Başkan Joe Biden’e geçmesiyle aynı zamana denk geliyor.
Tel Aviv Üniversitesi Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü’nden (INSS) Amos Yadlin ve Assaf Orion, Fahrizade suikastının zamanlamasının, “Tahran’da Trump yönetiminin sert saldırısından duyulan korkular ve İran’ın Biden yönetimi ile iletişimi yeniden başlamasını kolaylaştırma arzusu ışığında, İran’ın yakın vadede büyük bir saldırıyla karşılık verme riskinin azalmasıyla aynı zamanda gelmiş olabileceğini” yazdı.
İsrail’in daha önceki füze gemilerinin aksine “Sa’ar-6” gemisi, Cruise füzelerini engelleyen elektronik yetenekler ve İsrail tarafından geliştirilen mobil bir hava savunma sistemi olan “Demir Kubbe” sisteminin deniz versiyonuyla donatıldı. Üst düzey bir deniz kuvvetleri yetkilisi, bu koruyucu yeteneklerin, İsrail’in Hizbullah’ın cephanelerinin bir parçası olduğuna inandığı Sovyet yapımı Yakhont füzeleri ve İran yapımı Halic-i Fars füzeleri karşısında ihtiyati niteliğe sahip olduğunu ifade etti.
Alman devi “ThyssenKrupp’tan” 4 savaş gemisi ve 3 denizaltı satın alma anlaşması, yolsuzluk şüpheleriyle çevrelenmiş durumda ve bu hususla ilgili soruşturmada İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun yakın arkadaşları da yer alıyor.
Bununla birlikte, İsrail deniz operasyonları komutanı Amiral Eyal Harel’in geçen hafta yaptığı açıklamaya göre, yolsuzluk şüphelerini dikkate almaksızın, söz konusu savaş gemilerinin ve İsrail donanma filosunun modernizasyonu meselesinin esasını teşkil ettiğini belirtti.
Harel, yeni filo sayesinde deniz kuvvetlerinin, İsrail tesislerini Hizbullah gibi düşmanlardan koruyacağını ve dolayısıyla tesislerin doğalgaz çıkarma kabiliyetini artıracağını söyledi.
Harel, İsrail kıyıları açığındaki petrol çıkarma tesislerinin, önümüzdeki yıl Hizbullah’ın potansiyel hedeflerinden biri haline geleceğinin söyledi. Ayrıca, Sa’ar-6 tipi savaş gemilerinin, “dünyadaki savaş gemileri arasında en gelişmiş radar sistemleriyle” donatılmış olduğunu sözlerine ekledi.
Washington merkezli Uluslararası Deniz Güvenliği Araştırma Merkezi tarafından hazırlanan bir raporda, İsrail’in alacağı yeni gemiler ve denizaltılar, İsrail’in İran’ı doğrudan hedef alam yeteneğini artıracağı ifade edildi.
Sa’ar-6 tipi savaş gemilerinin, İsrail’in Akdeniz’den İran’ı vurmasını sağlayıp sağlamayacağı sorusuna Harel, “Bu karmaşık bir soru ve bu röportaj için tasarlanmadı” şeklinde cevap verdi. Öte yandan, bu gemilerin İran tehdidiyle daha geniş çapta başa çıkmasına yardımcı olacağını söyledi ve Hizbullah ana sponsorunun İran olduğuna işaret etti.
Yerel olarak “denizaltı sorunu” olarak bilinen savaş gemisi satın alma anlaşmasıyla ilgili yolsuzluk suçlamaları, geçen ay Savunma Bakanı’nın satın almayla ilgili soruşturma açıldığını bildirmesiyle ön plana çıktı. Netanyahu konuyla ilgili davada suçlanmıyor, ancak yakın çevresiyle ilgili mali suçlar olduğuna dair şüpheler var. Benny Gantz bu hafta, soruşturmayı yürüten başsavcının talebi üzerine tahkikatın askıya alındığını duyurdu.



Avrupalıların yarısı Trump’ı düşman olarak görüyor

İspanya'nın başkenti Madrid'de düzenlenen "Krallara Hayır" mitinginde Trump karşıtı pankartlar taşınmıştı (Reuters)
İspanya'nın başkenti Madrid'de düzenlenen "Krallara Hayır" mitinginde Trump karşıtı pankartlar taşınmıştı (Reuters)
TT

Avrupalıların yarısı Trump’ı düşman olarak görüyor

İspanya'nın başkenti Madrid'de düzenlenen "Krallara Hayır" mitinginde Trump karşıtı pankartlar taşınmıştı (Reuters)
İspanya'nın başkenti Madrid'de düzenlenen "Krallara Hayır" mitinginde Trump karşıtı pankartlar taşınmıştı (Reuters)

Avrupa Birliği'nde (AB) yapılan ankete göre vatandaşların yarısı, ABD Başkanı Donald Trump'ı Avrupa'nın düşmanı olarak görüyor. 

Fransız politika dergisi Le Grand Continent'te yayımlanan ankete Belçika, Fransa, İspanya, İtalya, Hollanda, Almanya, Portekiz, Hırvatistan ve Polonya'dan yaklaşık 10 bin kişi katıldı. 

Katılımcıların yüzde 48'i Trump'ı kesin düşman gördüğünü belirtti. Bu oran Belçika'da yüzde 62, Fransa'da yüzde 57, Hırvatistan'da yüzde 37, Polonya'daysa yüzde 19 oldu.

Öte yandan Avrupalılar, ABD'yle ilişkileri stratejik açıdan önemli görüyor. AB'nin ABD yönetimine karşı hangi tutumu benimsemesi gerektiği sorulduğunda "uzlaşma" seçeneği yüzde 48'le en popüler tercih oldu. 

AB vatandaşlarının yüzde 51'i gelecek yıllarda Rusya'yla doğrudan savaş riskinin olduğunu düşünüyor. Bunun çok ciddi bir risk olduğunu savunanların oranıysa yüzde 18. 

Ülkelerin Rusya'ya coğrafi yakınlık derecesine göre görüşler büyük farklılık gösterdi. Polonyalı katılımcıların yüzde 77'si savaş riskinin yüksek olduğunu düşünürken, bu oran Fransa'da yüzde 54, Almanya'da yüzde 51, Portekiz'de yüzde 39 ve İtalya'da yüzde 34 oldu. 

Çoğu kişi AB'nin muhtemel savaşa karşı yeterince hazır olmadığını da düşünüyor. Katılımcıların yüzde 69'u ülkelerinin Rusya'ya karşı savunma kapasitesinin "zayıf kaldığını" ya da "hiç olmadığını" söyledi.

Rusya'dan gelebilecek tehditler arasında teknoloji ve dijital güvenliği etkileyecek saldırılar yüzde 28'le en üst sırada yer aldı. Askeri güvenlikse bunun ardından yüzde 25 oranındaydı.

Katılımcıların yüzde 69'u muhtemel savaş durumunda AB'nin birliğini pekiştirerek koruyucu bir rol oynaması gerektiğini söyledi.

9 ülkedeki katılımcıların büyük çoğunluğu AB üyeliğini destekledi, vatandaşların yüzde 74'ü ülkelerinin blokta kalmasını istediğini belirtti. 

Bu oran yüzde 90'la Portekiz ve yüzde 89'la İspanya'da en yüksek seviyedeyken, yüzde 68'le Polonya'da ve yüzde 61'le Fransa'da en düşük orandaydı.

Anketi düzenleyen Cluster 17 şirketinin kurucusu Jean-Yves Dormagen, AB'de "Trumpçılığın düşmanca bir güç olarak görüldüğünü" belirterek şöyle devam ediyor: 

Avrupa sadece artan risklerle karşı karşıya değil, aynı zamanda kendi tarihsel, jeopolitik ve siyasi yapısında da dönüşüm geçiriyor. Ankette çıkan genel tablo, endişeli, kendi kırılganlıklarının çok iyi farkında olan ve olumlu bir geleceği düşünebilmek için mücadele eden bir Avrupa'yı gösteriyor.

Independent Türkçe, Guardian, La Voce di New York


Maduro’nun iktidarı bırakmak için yaptığı teklif ortaya çıktı

Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)
Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)
TT

Maduro’nun iktidarı bırakmak için yaptığı teklif ortaya çıktı

Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)
Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)

Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)

Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro'yla ABD Başkanı Donald Trump'ın telefon görüşmesinin detayları ortaya çıktı. 

Kimliğinin açıklanmaması şartıyla Telegraph'a konuşan kaynaklar, Maduro'nun iktidarı bırakmak için belirli şartlar sunduğunu ancak Trump'ın bunları kabul etmediğini savunuyor.

Buna göre Maduro, 200 milyon dolarlık servetini korumayı, kendisine yakın yaklaşık 100 kişi hakkında hiçbir işlem yapılmamasını ve dost bir ülkeye sığınmasının sağlanmasını istemiş.

Kaynaklar, Washington'ın özellikle üst düzey yetkililer hakkında herhangi bir işlem yapılmaması talebine yanaşmadığını belirtiyor. 

15 dakikalık telefon konuşmasında iki liderin, Venezuela'da olası bir geçiş hükümetinin nasıl kurulacağına veya Maduro'nun nereye gönderileceğine dair de anlaşmaya varamadığı ifade ediliyor. 

Trump'ın, Maduro'nun gidebileceği ülkeler arasında Rusya ve Çin'i gösterdiği öne sürülüyor. Ayrıca Katar'ın da bir seçenek olarak değerlendirildiği iddia ediliyor. 

Washington Post'un 27 Kasım'daki haberinde, Venezuela liderinin Türkiye'ye kaçabileceği de ileri sürülmüştü. 

Telegraph'ın haberinde, Maduro'nun kendisine yakın isimlerin geçiş hükümetinde rol oynamasını istediği ancak Beyaz Saray'ın bunu kabul etmediği yazılıyor.

Kaynaklardan biri, Venezuela liderinin "iki arada bir derede" kaldığını söylüyor. İktidardaki müttefikleri hakkında işlem yapılmasını kabul etmesi halinde Maduro'nun Venezuela'daki üst düzey isimler tarafından "hedef alınabileceği" belirtiliyor. 

ABD Dışişleri Bakanlığı, uyuşturucu kaçakçılığından sorumlu tuttuğu Güneşler Karteli'ni (Cartel de los Soles) terör örgütü ilan etmiş, liderinin Maduro olduğunu öne sürmüştü.

Haberde, Maduro'nun af istediği üst düzey askeri ve siyasi isimlerin, ABD tarafından hedef alınan bu örgüte üye olduğu savunuluyor. 

Diğer yandan Karakas yönetimi, böyle bir örgütün varlığını defalarca reddetmişti. Venezuela Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, ABD'nin Güneşler Karteli'yle ilgili açıklamasının "asılsız ve gerçek dışı" olduğu savunulmuştu. 

Beyaz Saray'ın örgütün en üst isimlerinden biri olduğunu öne sürdüğü Venezuela İçişleri, Adalet ve Barış Bakanı Diosdado Cabello da karteli "uydurma" diye nitelemişti.

Maduro, Trump'la telefon görüşmesi hakkunda dün yaptığı açıklamada, "Görüşmenin saygı çerçevesinde tamamlandığını ifade etmek isterim" demişti. Trump ise Maduro'yla konuşmasına ilişkin "Görüşmenin iyi ya da kötü geçtiğine dair bir şey söyleyemem" ifadelerini kullanmıştı. 

ABD'nin Karayipler'deki askeri yığınağı

Trump yönetimi uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele gerekçesiyle Güney Mızrağı Operasyonu'nu başlattığını bu ay duyurmuştu. Amerikan ordusu, dünyanın en büyük uçak gemisi USS Gerald R. Ford'un da aralarında bulunduğu çok sayıda savaş gemisiyle birlikte 15 bin askerini bölgeye sevk etmişti.

Bölgede eylülden bu yana en az 21 operasyon düzenleyen Amerikan ordusu, uyuşturucu kaçakçılığına karıştığını iddia ettiği 83 kişiyi öldürdü. 

Independent Türkçe, Telegraph, BBC


Putin, 4 yıl sonra Hindistan’da: Modi’yle toplantıda neler konuşulacak?

Putin, en son Modi'yle Yeni Delhi'de 2021'de bir araya gelmişti (AP)
Putin, en son Modi'yle Yeni Delhi'de 2021'de bir araya gelmişti (AP)
TT

Putin, 4 yıl sonra Hindistan’da: Modi’yle toplantıda neler konuşulacak?

Putin, en son Modi'yle Yeni Delhi'de 2021'de bir araya gelmişti (AP)
Putin, en son Modi'yle Yeni Delhi'de 2021'de bir araya gelmişti (AP)

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'le Hindistan Başbakanı Narendra Modi'nin görüşmesi özellikle ABD tarafından yakından takip ediliyor.

Rus lider bugün Yeni Delhi'ye vardı, Modi'yle birebir görüşmeninse yarın düzenlenmesi planlanıyor. 

New York Times'ın (NYT) haberinde, ABD Başkanı Donald Trump'ın Rus petrolünü almaması için Modi'ye baskı yaptığı hatırlatılıyor. 

Yeni Delhi yönetimi, Washington'ın taleplerine bir süre direnmiş ancak ABD'nin geçen ay Rus petrol devlerine uyguladığı yaptırımların ardından satın alımları büyük ölçüde durdurmak zorunda kalmıştı. 

BBC'nin analizinde, 2022'de patlak veren Ukrayna savaşından beri ilk kez Hindistan'ı ziyaret edecek Putin'in petrol satın alımlarının tekrar artırılması için Modi'ye baskı yapabileceğine dikkat çekiliyor. 

İkili zirvede, Hindistan ve Rusya'nın Sovyet döneminden beri süren ilişkilerine bağlı oldukları mesajı verilecek. 

NYT'nin haberinde, aynı zamanda görüşmenin Putin için "küresel öneme sahip bir ortağı olduğunu dünyaya gösterme fırsatı" sunacağı ifade ediliyor.

Toplantıda Modi yönetiminin Rus menşeli gübre ürünlerine yatırımını artırması ve Hindistan'da Rusya işbirliğiyle inşa edilecek nükleer santrallerle ilgili konuların ele alınacağı aktarılıyor. 

Ayrıca iş sektöründe ortaklığın da artırılması öngörülüyor. Ukrayna savaşı nedeniyle eleman kıtlığı yaşayan Rus şirketlerin Hindistanlı işçileri kadrolarına katmak istediği belirtiliyor. 

Bu, Putin'in 2021'den beri Hindistan'a yaptığı ilk ziyaret olacak. Diğer yandan iki lider eylülde Çin'de düzenlenen Şanghay İşbirliği Örgütü toplantısında bir araya gelmiş, geçen yıl da Moskova'da görüşmüştü. 

"Denge politikası sınanıyor"

Diğer yandan görüşmenin, Modi'nin hem Rusya hem de Batı'yla ilişkilerini dengede tutmakta zorlandığı bir dönemde yapıldığına işaret ediliyor. Yeni Delhi merkezli düşünce kuruluşu Global Trade Research Initiative'in (GTRI) görüşme hakkındaki analizinde şu ifadelere yer veriliyor: 

Hindistan için zor olan mesele stratejik dengeyi korumaktır. Washington'dan gelen baskı ve Moskova'ya bağımlılığı yönetirken özerkliği de koruyabilmektir.

CNN'in analizinde de Hindistan'ın denge politikasının son dönemde sınandığı belirtiliyor. Yeni Delhi yönetiminin, Soğuk Savaş'ta kurulan dostluk, askeri işbirliği ve ucuz petrol fırsatı nedeniyle Kremlin'e bağımlı olduğu, diğer yandan da teknoloji, ticaret ve yatırım konusunda Amerika'yla işbirliğinden vazgeçmek istemediği yazılıyor. 

"Yeni S-400 anlaşması gelebilir"

İki ülke arasında savunma sektöründe de kuvvetli bağlar var. Hindistan yönetimi, Çin ve Pakistan'la sınırlarını korumak için askeri ekipmana on milyarlarca dolar harcıyor. 

Hindistan ordusunun elindeki hava savunma sistemleri, savaş uçakları, tüfekler ve füzelerin çoğu da ülkenin en büyük silah tedarikçisi Rusya tarafından üretiliyor.  

Hindistan medyasında yer alan haberlere göre, Modi yönetimi Rus menşeli S-400 hava savunma sistemi için yeni bir anlaşma yapabilir.

S-400 ve Rusya-Hindistan ortak üretimi uzun menzilli BrahMos füzeleri, Hindistan'la Pakistan arasında mayısta patlak veren 4 günlük çatışmalarda önemli rol oynamıştı.

Independent Türkçe, CNN, BBC, New York Times