Mısır’dan Dışişleri Bakanlığı web sayfasının İsrail’den yönetildiği iddialarına cevap: Komik İddia

Mısır Dışişleri Bakanlığı binası (Reuters)
Mısır Dışişleri Bakanlığı binası (Reuters)
TT

Mısır’dan Dışişleri Bakanlığı web sayfasının İsrail’den yönetildiği iddialarına cevap: Komik İddia

Mısır Dışişleri Bakanlığı binası (Reuters)
Mısır Dışişleri Bakanlığı binası (Reuters)

Mısırlı bir kaynak, Mısır Dışişleri Bakanlığı’nın “Facebook” sayfasının İsrail’den yönetildiği yönündeki ifadelerin “İhvan-ı Müslimin iddialarıyla” irtibatlı olduğunu belirterek “komik iddia” olarak tanımladı ve söz konusu iddiayı yalanladı.
Facebook sosyal medya sitesinde getirilen yeni bir özellik, sayfa yöneticilerinin konumlarını gösteriyor. Mısır’da resmi olarak terör örgütü sınıfına dahil edilen İhvan-ı Müslimin ile bağlantılı “Rasad” haber ağı, Facebook’un yeni özelliğinin, “Dışişleri Bakanlığı sayfasının 9’u Mısır’da, biri Hindistan’da, diğeri ise İsrail’de olmak üzere 11 kişi tarafından yönetildiğini gösterdiğini ve sayfanın Mısır Dışişleri Bakanlığı’nı utandırdığı” açıklamasında bulundu.
Öte yandan, gelişmelere aşina olan Mısırlı bir kaynak Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, İhvan-ı Müslimin ile bağlantılı siteye atıfta bulunarak, “şüpheli sitenin” Mısır için utanç kaynağı olduğunu, söz konusu sitenin vurgulamaya çalıştığı özelliğin, “sayfa yöneticisinin hareketlerini ve seyahatlerini göstermekten başka bir şey olmadığını” belirtti. Ayrıca, “sayfa yöneticileri Dışişleri Bakanlığı’nda çalışan diplomatlar olduğundan, İsrail dahil dünyanın tüm ülkelerine görevlerini yerine getirmeleri için seyahat etmeleri doğaldır. Dahası, sayfa yöneticilerinin hareketlerinin sürekli olarak değiştiğini görüyorsunuz, bu durum o sayfanın söz konusu ülkenin içinden yapıldığı anlamına gelmiyor” ifadelerine yer verdi.
Mısır, 1979’da barış anlaşmaları imzalamasından bu yana İsrail ile resmi ilişkilerini sürdürüyor. İsminin açıklanmasını istemeyen kaynak, ülkesinin İsrail’de bir büyükelçiliği ve Eilat’ta bir konsolosluğunun bulunduğunu, bunun yanı sıra Ramallah’ta Filistin yönetimi nezdinde temsilciliklerinin bulunduğunu ve orada resmi düzeyde ilerleyen diplomatik görevleri yerine getirmek için hareket eden çalışanlarının bulunmasının doğal olduğunu söyledi.
Kaynak, sayfa yöneticisinin şu anda İsrail’de olduğunu kabul ederek, Dışişleri Bakanlığı’nın Tel Aviv’den yönetildiğini düşünmek “komik bir şey” olur. “Dedikodular yaymayı alışkanlık haline getiren İhvan-ı Müslimin medyasının düştüğü bu yeni tuzak, bu tür iddiaları doğrulamadan kabul eden zayıf iradeli şahıslarla Mısır kamuoyunu tahrik etmeyi hedefliyor” ifadelerine yer verdi.
Mısır Dışişleri Bakanlığı’nın resmi sayfası birkaç gün önce, İsrail’in Filistin topraklarındaki yerleşim bölgelerini genişletmesini kınayan bir bildiri yayınladı ve ayrıca Filistin Halkıyla Uluslararası Dayanışma Günü’nü kutladı. Kaynak şaşkınlığını ifade ederek, “Dışişleri Bakanlığı’nın resmi sayfası eğer İsrail’den yönetiliyorsa, bu verilerin yayınlanmasına nasıl izin verilebilir?” ifadelerini kullandı.  
Kaynak ayrıca, “Sayfanın Hindistan’dan işletildiğini neden söylemediler. Bu sayfanın herhangi bir yetkilisinin İran, Endonezya veya diğer ülkelere bir görev kapsamında gitmesi, Mısır Dışişleri Bakanlığı’nın resmi sayfasının yönetiminin başka bir ülke tarafından yönetildiği anlamına mı geliyor?” şeklinde bir soru yöneltti.
Kaynak, ülkesinin bir “dezenformasyon savaşına” maruz kaldığını, ancak bu tür kampanyaların arkasındaki grupların genellikle başarısızlığa uğradığını” ifade etti.



İhvan, belgesel çekerek yeniden varlık bulmaya çalışıyor

Mısır’daki İhvan üyelerinin ‘terörist bir gruba katılma’ suçlamasıyla yargılandığı duruşmadan bir kare (AFP) 
Mısır’daki İhvan üyelerinin ‘terörist bir gruba katılma’ suçlamasıyla yargılandığı duruşmadan bir kare (AFP) 
TT

İhvan, belgesel çekerek yeniden varlık bulmaya çalışıyor

Mısır’daki İhvan üyelerinin ‘terörist bir gruba katılma’ suçlamasıyla yargılandığı duruşmadan bir kare (AFP) 
Mısır’daki İhvan üyelerinin ‘terörist bir gruba katılma’ suçlamasıyla yargılandığı duruşmadan bir kare (AFP) 

Müslüman Kardeşler Teşkilatı (İhvan-ı Müslimin), ‘Rabia Meydanı’nda oturma eylemleri’ konulu bir belgesel çekerek bir kez daha varlık sahnesine çıkmaya çalışıyor. 14 Ağustos 2013'te İhvan’ın gerçekleştirdiği oturma eyleminin dağılmasının 10. yıldönümüne denk geliyor. Belgeselin arka planındaki amaç, oturma eylemleri vasıtasıyla ‘İhvan anlatısını’ tanıtmak.

Basında çıkan haberlere göre şu anda İngiltere'nin başkenti Londra’daki gösterimi yapılan yeni belgesel filmin yapımcılığını, İhvan'a bağlı olduğu düşünülen bir şirket yaptı. Filmin pazarlaması da İhvan tarafından finanse edilen başka şirketler tarafından yapılıyor.

Filmin yapımcı şirketi, iki gün önce Londra'da İngiliz siyasetçilerin ve gazetecilerin katılımıyla bir sempozyum düzenledi. Sempozyum, İhvan’ın sahibi olduğu ‘Mekameleen’ ve ‘el-Hivar’ da dahil olmak üzere Müslüman Kardeşler kanallarında yayıncılık yapan Usame Gaviş tarafından yönetildi. Usame aynı zamanda filmin yapımcılığını üstlenen medya şirketinin editoryal platformunu da yönetiyor.

Şarku'l Avsat'a konuşan uzmanlara göre İhvan’ın, “Rabia Meydanı’nda oturma eyleminin” 10. yıldönümünde bir hareket yaratma çabası, örgütün sürdürmeye çalıştığı ‘mazlumiyet’ propagandasınuı yeniden canlandırmayı amaçlıyor. Söz konusu olayları yaşamamış genç nesiller üzerinde tesirli yeni vasıtaların kullanılmasının yanı sıra örgütün siyasi amaçlarına hizmet eden çalışmalar sunarak fon kaynaklarını korumak da bu çabalar dahilinde.

‘Rabia Meydanı’nda oturma eylemi’ olayları, eski Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin görevden alınmasının hemen ardından Mursi yönetiminin lehine yapılan kitlesel halk gösterileri ve sonrasında yaşanan süreci anlatıyor.

Mısır Silahlı Kuvvetleri’nin taraf olduğu halk protestoları esnasında, örgüt liderlerinin talimatıyla İhvan eylemcileri, Mursi'nin tekrar iktidara gelmesi için baskı yapmak üzere Nasr şehrindeki Rabia meydanlarında, Nahda Hareketi’ne tabi olanlar da Kahire Üniversitesi yakınında bulunan Gize Valiliği önünde toplandı.

Mısır'daki Ulusal İnsan Hakları Konseyi'nin raporu da dahil olmak üzere birçok Mısır ve Arap insan hakları raporuna göre, oturma eylemine katılan protestocuların dağılmasını önlemek için bazı unsurlar tarafından silah kullanıldı. Karşılıklı ateş sonucu, hem oturma eylemine katılanlardan hem de oturma eylemini dağıtan Mısır güvenlik güçlerinden onlarca kişi öldü ve yaralandı.

2020 yılının Kasım ayında Mısır mahkemesi, Müslüman Kardeşler’in tutuklanan 59 üye ve liderini ‘bir toplanma ve oturma eylemi düzenlemeye katılmaktan’ suçlu bulduktan sonra 15 yıl hapis cezasına çarptırdı. 7 sanığa da 5 yıl hapis cezası verildi. Haziran 2021'de Mısır Yargıtay Mahkemesi, nihai bir kararla, ‘Müslüman Kardeşler’in 12 üyesi ve liderinin idam edilmesi kararını’ onadı.

Müslüman Kardeşler örgütünün eski liderlerinden Mısırlı siyasi analist Muhtar Nuh, örgütün ‘Rabia Meydanı’nda oturma eyleminin’ onuncu yıldönümünde bir belgesel film çekmesini “bir tür iflas” olarak değerlendirdi. Nuh, “örgütün şu anda mağduriyet propagandasını pekiştiren ve ona sadık olanlara halen hayatta olduğuna dair mesajlar gönderen şeylerden başka hiçbir şey sunmadığına” dikkat çekti.

Nuh, Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamasında “örgütün Batı fonunu çekmek için tarihi bir yeteneğe sahip olduğunu” söyledi. Geçtiğimiz yıllarda Müslüman Kardeşler üyelerinin ‘Arap siyasi rejimlerine şantaj aracı’ olarak kullanılan insan hakları kurumlarında aktif olduklarını beyan eden Nuh, örgütün pek çok unsurunun artık finansman çeken işler ve içerikler üretmede aktif olan, aynı zamanda kardeşlik anlatısı ve olayları gibi örgütün hedeflerine hizmet eden medya ve prodüksiyon platformları kurma eğiliminde olduklarını açıkladı.

Mısır'daki radikal örgütler uzmanı, araştırmacı ve Müslüman Kardeşler örgütünün Arap ve uluslararası kamuoyunu etkilemek için kullandığı modern araçları ele alan ‘Kılavuzun Şifresi’ kitabının yazarı Mahmud Basyoni, kardeşlik anlatısındaki merkezi olaylarla ilgili belgesellerin yapımının ‘yeni bir şey olmadığını’ düşünüyor. Basyoni, Müslüman Kardeşler’in sürekli ısıtıp ısıtıp gündeme getirdiği ‘mazlumiyet’ fikrinin inşasında Rabia Meydanı’nda oturma eylemi’ olaylarının merkezi önemini vurguladı.

Basyoni, Şarku'l Avsat'a, şu anda örgütte “aşırı derecede tehlikeli” olarak tanımladığı, teknolojiyi ve yeni etkileşim araçlarını kullanmada yetenekli olan gençlerin hâkim olduğu bir eğilimin varlığından bahsetti. Basyoni, “Örneğin bu gençler, sosyal medya platformlarında görsel içerik üretip tanıtmanın yanı sıra uluslararası insan hakları ve medya kuruluşlarının çalışma mekanizmalarını anlamaya, yabancı dillere hâkim olup Arap olmayan unsurlara da ulaşmaya çalışıyorlar.  Böylece kurumlarla kolayca iletişim kurup birçok olayla ilgili ‘kardeşlik’ anlatısını yayabiliyorlar” ifadelerini kullandı.

Radikal örgütler uzmanı ve araştırmacısı Basyoni, Müslüman Kardeşler’in belgeseller gibi çekici içerikler kullanarak Z kuşağını hedef almaya çalıştığını belirterek “Zaten bu nesil okumayı sevmez. Gidip raporları derinlemesine inceleme uğraşına girmezler” dedi. Basyoni, Müslüman Kardeşler'in, yaptıkları çalışmaları tarafsız ve örgütle resmi bağı olmayan şirket ve platformlar aracılığıyla sunma isteğine dikkat çekerek, Müslüman Kardeşler’in bu şekilde halkın daha geniş kitlelerinden kabul görmesini sağladığını açıkladı.