Trump’ın Fas'ın Batı Sahra egemenliğini tanıması, Rabat ile Cezayir arasındaki krizi derinleştirdi

Diyalog çağrıları yapılırken sınırların açılması ve gerginlikler sürüyor; ancak tutumlarda bir değişiklik kaydedilmiyor

ABD’nin ülkelerinin Batı Sahra üzerindeki egemenliğini tanımasını kutlayan Faslılar (Getty)
ABD’nin ülkelerinin Batı Sahra üzerindeki egemenliğini tanımasını kutlayan Faslılar (Getty)
TT

Trump’ın Fas'ın Batı Sahra egemenliğini tanıması, Rabat ile Cezayir arasındaki krizi derinleştirdi

ABD’nin ülkelerinin Batı Sahra üzerindeki egemenliğini tanımasını kutlayan Faslılar (Getty)
ABD’nin ülkelerinin Batı Sahra üzerindeki egemenliğini tanımasını kutlayan Faslılar (Getty)

Naoufel Cherkaoui
Cezayir’in yaptığı açıklama ve attığı adımlar, ABD Başkanı Donald Trump'ın 10 Aralık’ta Fas'ın Batı Sahra üzerindeki egemenliğini tanıması konusundaki endişe ve çekincelere işaret ediyor.
Batı Sahra meselesi Fas ile Cezayir ilişkilerinde on yıllardır anlaşmazlığa neden olurken, Trump’ın söz konusu adımının iki ülke arasındaki anlaşmazlığı körükleyip körüklemediği soruluyor.
Bu konuda ilk resmi yorumu yapan Cezayir Dışişleri Bakanlığı, ABD'nin ‘şüpheli anlaşma’ olarak nitelendirdiği bu adımına itiraz ettiğini açıklamış; sahra halkının kendi kaderini tayin etme hakkını savunduğunu vurgulamıştı. Sahra meselesinin “ancak uluslararası hukuk yoluyla, Birleşmiş Milletler (BM) ve Afrika Birliği’nin (AfB) köklü doktrini ile çözülebilecek bir dekolonizasyon sorunu" olduğunu da ifade etmişti. Aynı zamanda ABD kararının tüm BM kararlarıyla, bilhassa Batı Sahra ile ilgili BM Güvenlik Konseyi kararlarıyla çeliştiği, bu nedenle yasal bir etkisi olmadığını belirtmişti. Söz konusu kararlardan sonuncusu ise ABD tarafından oluşturulup savunulan, 30 Ekim 2020 tarihinde yayınlanan 2548 sayılı karardı. 

Engelleyen kim?
Kuzey Afrika (Mağrib) Birliği projesini engelleyen sorunların çözülmesi çağrısında bulunan Cezayirli siyasetçi Enver Haddam, Trump'ın bu hamlesinin “bu projeye hizmet etmediğini, ancak Siyonist varlığı bölgeye getirebileceğini” düşünüyor. Aynı zamanda “Kardeş Fas’ın böyle garip bir adıma, görevi sona erecek olan bir Başkan tarafından uluslararası yasaların ihlaline ihtiyacı yoktu. Bu ikilemde yer alan çeşitli aktörler arasında bir Mağrip çözümü bulunması gerekiyor. Böylece tüm Kuzey Afrika halkları çıkarlarını koruyan Mağrip Birliğini harekete geçirebiliriz” diyor.
Faslı yazar Muhammed Budan ise “Fas, doğu komşusuyla arasındaki anlaşmazlıkların üstesinden gelmek için elini uzatırken Cezayir ise Fas'ın bölgesel ve uluslararası kazanımlarını reddederek çatışmayı tırmandırıyor. Cezayir kendini bir köşeye sıkıştırdı. Atlantik’e geçiş planları üç haftadan fazla sürmedi” ifadelerini kullanarak Kerkerat geçişiyle ilgili son krize işaret etti.
Budan, Cezayir’in söz konusu adımı yasadışı olarak değerlendirmesine yanıt olarak ise şunları söyledi:
“ABD’nin Batı Sahra ile ilgili kararı anayasal ve siyasi temel üzerine kurulu; 1963 tarihli Konsolosluk İlişkileri Hakkında Viyana Sözleşmesi mucibince Fas'ın Dahla şehrinde bir ABD konsolosluğu açılacak. ABD kararı bölgede yeni bir ufka yelken açtı, stratejik şemali değiştirdi. Cezayir ise Fas ile ilişkilerinde 1970'lerin ideolojisi ötesinde yeni bir mantık geliştirme yönündeki pek çok fırsatı kaçırdı. Zirâ Fas, birden çok kez diyalog eli uzattı. Fas'ın Arap, Afrika ve uluslararası düzeydeki zaferleri göz önüne alındığında, Cezayir önceden oynayabileceği rolü artık oynayamaz. Ancak Batı Sahra’da kalkınma ve diplomatik tanınma açısından olup bitenleri uzaktan takip edebilir.”

Kronik gerginlik
Fas-Cezayir ilişkileri, ilk kıvılcımı aralarındaki sınırlara ilişkin bir dizi müzakerenin sona ermesiyle patlak veren Kum Savaşı ile atılan çeşitli gerilimlerden geçti. İki ülke arasındaki güney sınırları sorunu, Fransız sömürge yetkililerinin Tinduf ve Beşar bölgelerini Cezayir'e verdiği 1950 yılına dayanıyor. Ancak Fas, 1956'da bağımsızlığını kazanmasının ardından iki bölgenin geri iadesini talep etmişti. Fransız yetkililer Fas'ın talebini görmezden gelince, 1957’de Fas Kralı 5. Muhammed'e sınır ikilemini çözme yönünde müzakerelerin başlatılmasını teklif etti. Ancak Fas Kralı, ülkesi bağımsızlığını kazanmasının ardından Cezayir ile doğrudan müzakere edeceğini söyleyerek Fransızların teklifini reddetti.
Ardından 6 Temmuz 1961'de Fas, Cezayir geçici hükümeti başındaki Ferhat Abbas ile iki ülke arasında bir sınır sorununun varlığını kabul eden, Cezayir’in bağımsızlığını kazanmasının ardından bu konuda müzakere masasına oturulması gerektiğini öngören bir anlaşma imzaladı. Ancak Cezayir'in 1962'de bağımsızlığını kazanmasıyla birlikte ilk Cumhurbaşkanı Ahmed Bin Bella, ülkesinin ayrılmaz bir bütün olduğunu ilan ederek anlaşmayı tersine çevirdi. Bunun üzerine Fas Kralı 2. Hasan, 13 Mart 1963'te Cezayir geçici hükümeti ile sınırların çizilmesi konusunda imzalanan anlaşmayı hatırlatmak için Cezayir'i ziyaret etti. Ancak müzakere ufkunun tıkanması, 1963'te iki ülke arasında patlak verip altı gün süren Kum Savaşı'na sebebiyet verdi.
Fas ile Cezayir arasındaki anlaşmazlık, Kum Savaşı sonrasında, özellikle de iki ülke arasındaki tartışmalı Tinduf bölgesinde demir madenlerinin keşfedilmesinin ardından başka bir hal aldı. Ancak çıkardığı demiri Tinduf’a en yakın liman olan Fas'ın Agadir limanından geçirmesi gereken Cezayir, bu nedenle müzakere masasına geri dönmek zorunda kaldı. Nitekim Fas, ABD ile ilişkilerini pekiştirdikten sonra bölgeyi geri alma talebini yeniledi. Cezayir ise özellikle de Huari Bumedyen’in Cezayir Cumhurbaşkanı Bella'ya karşı 1965’te düzenlediği darbenin ardından Sovyet desteğini seçti.

Yeşil Yürüyüş’ün yansımaları
Fas'ın Batı Sahra'daki İspanyol sömürgeciliğini sona erdirmek için 1975'te düzenlediği Yeşil Yürüyüş organizasyonu iki ülke arasındaki anlaşmazlığı körükledi. Ardından Cezayir Cumhurbaşkanı Huari Bumedyen ise Yeşil Yürüyüş’e katılan Faslıların sayısına denk gelecek şekilde ülkesinde ikamet eden 350 bin Faslının sınır dışı edildiğini duyurdu.
Fas, kendine ait ve tarihî olduğunu düşündüğü Batı Sahra’yı bu yürüyüş ile ilhak edeceğini, böylece toprak bütünlüğü dosyasını kapatacağını umuyordu. Ancak bu hamlesi hem Cezayir, hem de 1976’da Sahra Demokratik Arap Cumhuriyeti’ni ilan eden sahralılardan oluşan Polisario Cephesi ile arasındaki anlaşmazlığı körükledi.
Nitekim o zamandan bu yana aralarındaki sular durulmayan bu iki ülke, birbirlerini kendi çıkarlarını baltalamakla suçluyor. Fas, özellikle de Krallığın Cezayirlilere vize uygulamasının ardından, Cezayir istihbarat servislerini Ağustos 1994'te Marakeş'teki Atlas Asni Oteli saldırısına karışmakla suçladı. Cezayir ise Mağrip ekonomik alışverişini etkileyecek bir hamleyle Fas ile kara sınırının kapatıldığını duyurarak daha da ileri gitti.

Sınırların açılması çağrıları
Fas, birçok kez Cezayir'i kara sınırlarını açmaya çağırdı. Geçtiğimiz hafta ülkesinin Cezayir ile sınırları herhangi bir tazminat teklif etmeden açmaya hazır olduğunu yineleyen Fas Başbakanı Sadeddin Osmani, “Fas, kapatılan sınır dosyasını Cezayirliler hazır olduğu taktirde sonlandırmaya hazır. Kral 6. Muhammed, tüm sorunlara çözüm bulmak amacıyla kardeş Cezayirlilere defalarca çağrıda bulundu” ifadelerine başvurdu.
Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun, geçtiğimiz Temmuz ayında Fas’ın çağrısına yanıt olarak, “Fas'ın iki ülke arasındaki gerilimi aşmak için öne sürdüğü her türlü girişimi memnuniyetle karşıladığını” açıkladı. “İki ülke arasındaki gerginliğin hala sözlü olduğunu” dile getiren Tebbun, “İki ülke ilişkilerindeki en yüksek sesi her zaman aklın sesi olmuştur” ifadelerine başvurdu.



Suriye kıyı kesiminde orman yangınları yayılıyor… Alevleri söndürmek için Türkiye ve Ürdün'den yardım

Suriye'nin Lazkiye kenti kırsalındaki Kastal Maaf bölgesinde çıkan orman yangınından yükselen dumanları izleyen bir adam (EPA)
Suriye'nin Lazkiye kenti kırsalındaki Kastal Maaf bölgesinde çıkan orman yangınından yükselen dumanları izleyen bir adam (EPA)
TT

Suriye kıyı kesiminde orman yangınları yayılıyor… Alevleri söndürmek için Türkiye ve Ürdün'den yardım

Suriye'nin Lazkiye kenti kırsalındaki Kastal Maaf bölgesinde çıkan orman yangınından yükselen dumanları izleyen bir adam (EPA)
Suriye'nin Lazkiye kenti kırsalındaki Kastal Maaf bölgesinde çıkan orman yangınından yükselen dumanları izleyen bir adam (EPA)

Ürdün Sivil Savunma Müdürlüğü ekipleri bugün Suriye kıyı kesimindeki Lazkiye vilayetinde çıkan orman yangınlarını söndürme çalışmalarına katılmaya başladı.

Suriye Sivil Savunma Teşkilatı’nın Facebook sayfasından yapılan paylaşımda, “Ürdün Sivil Savunma Müdürlüğü ekipleri, Lazkiye kırsalındaki orman yangınlarının söndürülmesinde Suriye Sivil Savunması Teşkilatı yangın söndürme ekiplerine destek olmak üzere Suriye kıyı bölgelerine girmeye başladı” denildi.

cdfgth
Suriye Sivil Savunma Teşkilatı’ndan bir görevli Lazkiye kırsalındaki Kastal Maaf bölgesinde büyük bir yangının çıktığı yerde yangınla mücadele ediyor. (EPA)

Paylaşımda, “Ürdün Krallığı, Lazkiye kırsalındaki orman yangınlarının kontrol altına alınması ve söndürülmesinde Suriye Sivil Savunma Teşkilatı ekiplerine katılmaya ve destek vermeye hazır olduğunu ifade etmiştir” ifadesi yer aldı.

Yangınla mücadele ekipleri, zorlu hava koşulları, şiddetli rüzgarlar ve çalışmaları engelleyen ve personelin yaşamına tehdit oluşturan savaş kalıntılarının varlığı gibi karşılaştıkları büyük zorluklara rağmen dört gündür çalışmalarını sürdürüyor.

cdfgth
Büyük çaplı yangın üçüncü gününde de devam ediyor. (EPA)

Söndürme çalışmalarına Türkiye tarafından gönderilen 62 itfaiye ekibi, iki helikopter ve 11 araç katıldı.

cdfgty
Bir Türk yangın söndürme helikopteri, Suriye'nin Lazkiye kırsalındaki Kastal Maaf bölgesinde çıkan yangını söndürme çalışmalarına katıldı. (EPA)

Suriye Acil Durum ve Afet Yönetimi Bakanlığı, Lazkiye'nin kuzey kırsalındaki yangın söndürme operasyonlarına lojistik ve saha desteği sağlamak üzere bir dizi aktif Suriyeli kuruluşla iş birliği içinde ortak bir saha operasyon odası kurulduğunu açıkladı.

dfgty
Suriye'nin Lazkiye kırsalındaki Kastal Maaf bölgesinde çıkan orman yangınının genel görünümü (EPA)

Şarku’l Avsat’ın Suriye resmi haber ajansı SANA’dan aktardığına göre, Suriye Acil Durum ve Afet Yönetimi Bakanı Raid es-Salih bugün X platformunda yaptığı paylaşımda, operasyon odasının yangın söndürme ekiplerini desteklemek için su taşıma araçları sağlayarak, eğitimli itfaiyecilerden oluşan gönüllü ekipler organize ederek ve yangın hatlarını açmak ve yangının yayılmasını önlemeye katkıda bulunmak için kullanılan ağır makineler sağlayarak görevine başladığını söyledi.

Bakan, bu zor koşullarda destek ve yardım sağlayan katılımcı kuruluşlara ve tüm bireylere takdirlerini sundu.

SANA’nın bildirdiğine göre yangınla mücadele ekipleri, sert iklim koşulları, güçlü rüzgarlar ve çalışmaları engelleyen ve personelin yaşamı için tehdit oluşturan savaş kalıntılarının varlığı gibi karşılaştıkları büyük zorluklara rağmen dört gündür çalışmalarını sürdürüyor.