Faize Haşimi Rafsancani: ABD ile ilişkimiz olmasın diye Türkiye gibi ülkelere haraç ödüyoruz

Faize Haşimi Rafsancani
Faize Haşimi Rafsancani
TT

Faize Haşimi Rafsancani: ABD ile ilişkimiz olmasın diye Türkiye gibi ülkelere haraç ödüyoruz

Faize Haşimi Rafsancani
Faize Haşimi Rafsancani

Faize Haşimi Rafsancani, İranlı siyasetçi, kadın hakları aktivisti ve gazeteci. 
İran'da 5. dönem meclis seçimlerinde Tahran milletvekili seçilen eski İran Cumhurbaşkanı Ali Ekber Haşimi Rafsancani'nin kızı Faize Haşimi.
Rafsancani, 1988 yılında İran İslam Cumhuriyeti'nin kadınlar özelindeki ilk gazetesi Zen'i çıkarmaya başladı. 
Sisteme yönelik sert eleştirileri sebebiyle "rejim aleyhinde propaganda" yapmak suçlamasıyla birçok kez tutuklandı.
Faize Haşimi Rafsancani'yle İran'ın iç siyasetinden Suriye'de Beşşar Esad'a verilen desteğe, Erdoğan'ın okuduğu Aras şiirinden babası Haşimi Rafsancani'nin ölümüne, İran'daki kadın haklarından zorunlu örtünmeye değin önemli ve güncel meseleleri konuştuk.  
Keyifli okumalar.

İşte Independent Türkçe'den Adem Yılmaz'ın İranlı siyasetçi Faize Haşimi'yle gerçekleştirdiği röportajın birinci kısmı;

"Devrim döneminde üçüncü slogan olan bağımsızlığı da yanlış anladık"

- Mevcut İran İslam Cumhuriyeti'nin 79 devriminin ideal ve sloganlarıyla nasıl bir ilişkisi var?
Ne yazık ki artık devrimin özgürlük ve İslam gibi hedeflerinden hiçbir iz görmüyoruz, daha çok bunların sloganlarını atıyoruz. Devrim döneminde üçüncü slogan olan bağımsızlığı da yanlış anladık.
ABD ile ilişkimiz olmasın diye Rusya, Çin, Kuzey Kore, Venezuela ve bir ölçüde Türkiye gibi ülkelere haraç ödüyoruz.
Bu, ulusal çıkarlar çerçevesinde olması gereken ve ülkenin onuruna, şerefine ve ilerlemesine sebep olan gerçek bağımsızlıktan çok uzak bir durum. 

- İran İslam Cumhuriyeti'nin mevcut sistemiyle İslami yönetim iddiasında olan devlet-devlet dışı örgütlerin sistemi ile olan fark nedir? Örneğin Afganistan'daki Taliban İslam Emirliği ile arasındaki fark nedir?
Belki de farklılıklarından ziyade benzerlikleri daha önemlidir. Nitekim İran, bir ülkedir ve bir hükümeti var; ancak Taliban ve DEAŞ'ın böyle bir durumu yoktur.
Benzerlik konusunda özellikle İslam'ı tartıştığımız meselelerde neredeyse aynı düşüncelere ve işlevlere sahibiz. Sadece yöntemlerimiz onlara göre daha modern. 

"Mevcut durumda reform konusunda olumlu bir manzara görmüyorum"

- İslam Cumhuriyeti'nin reform yapacağını düşünüyor musunuz yoksa bazı muhaliflerin savunduğu gibi tek yol devrim mi?
Tarih ve tecrübe, baskı arttığında, sıkıntılar oluştuğunda son tahlilde önceki sloganlarımıza ve eylemlerimize aykırı işler yaptığımızı gösteriyor. Ne yazık ki en az fayda ve avantajla.
Mevcut durumda politika ve uygulamalarda reform konusunda olumlu bir manzara görmüyorum. Bir ihtimal var, muhafazakârlar tıpkı meclis seçimlerinde olduğu gibi 2021 cumhurbaşkanlığı seçimlerini de kazanırsa ve sorunları rakiplerinin değil de kendi adlarına çözerlerse bir şeyler yapabilirler.
Eleştirenlerin ve muhaliflerin çoğunluğunun (rejimi) devirmeyi düşündüklerini zannetmiyorum, devrime genellikle şiddet eşlik ediyor (bizim devrimimiz gibi) ve her şiddet ve devrimden sonra durum uzun vadede daha da kötüleşmiştir (bir ölçüde Fransız devrimi dışındakiler).
Bu sebeple denenmiş olanı test etmek hatadır. Tabi eğer şiddet olmaksızın ve barışçıl yollarla yahut bizzat yöneticilerin kendi tedbir ve inisiyatifiyle insan hakları, ulusal çıkarlar ve gerçek kalkınma amacına yönelik bir yönetim veya politika değişikliği gerçekleşirse ben bunu kabul edebilirim.

"Çoğu reformist, mevcut şartlar içerisinde sindirildi"

- Acaba seçimleri hala reform açısından etkili buluyor musunuz? Yeniden seçimlerde aday olmanız ve halkı sandığa davet etmeniz için gereken şartlar nelerdir? 
Hayır, 2013'ten bugüne iki seçimi net olarak kazandık, bir seçimi de kısmen kazandık. Fakat ne yazık ki bizzat reformistlerin kendileri de yetkileri çerçevesinde ıslahat konusunda pek bir şey yapmadılar.
Yani çoğu reformist, kendi beka söyleminin peşine takılıp mevcut işe yaramaz politika ve yöntemlerin tesirinde kaldılar.
Ayrıca onlar da mevcut şartlar içerisinde sindirildiler. Toplum için ilerici fikirleri takip etmelerini bırakın, kendi aralarında dahi demokratik yöntemlerden eser yok. O halde hangi motivasyonla seçimlere katılım gösterilsin?
Eğer seçimlere kalan zaman içerisinde iktidarın ya da reformistlerin mevcut politikalarında ciddi pratik değişikliğine dair dikkat çekici bir işlev görüldüğü takdirde belki seçimlere katılım düşünülebilir.

- Geçen yıl bir ses kaydında, ülkenin yönetilme şeklini sert bir şekilde eleştirmiş ve Devrim Lideri Ayetullah Ali Hamaney'i istifa etmeye çağırmıştınız.  Bu tepkiyi neden gösterdiniz?
Devrimin amaçlarına, İslam'a, insan haklarına ve ülkenin kalkınıp gelişmesine aykırı bir biçimde yurt içinde ve uluslararası alanda yapıcı olmayan aksine yıkıcı siyaset ve uygulamaların varlığı sebebiyle.   

"Reformistlerin geneli ve Ruhani, ilkelerinden ve sloganlarından uzaklaştı"

- Ayetullah Haşimi Rafsancani bugün hayatta olsaydı şartların farklı olur muydu?
Babamın yokluğu, yönetimin onun etkili varlığını dikkate almadan ve endişelenmeden daha açık oynamasına sebep oldu.
Reformistlerin geneli ve Ruhani Bey kendilerine destek verecek kimse olmadığı için ilkelerinden ve sloganlarından uzaklaştılar ve daha çok iktidardaki konumlarını korumanın peşine düştüler. Onun gidişiyle hem şahıslar hem de şartlar değişti. 

- Ayetullah Haşimi'nin ölümünden hangi grupların veya siyasi akımların fayda sağladığını düşünüyorsunuz?
Daha çok muhafazakârlar ve yönetim.

- Ayetullah Haşimi'nin İran İslam Cumhuriyeti sistemindeki rolünü göz önünde bulundurursak, zamansız ölümünü doğal buluyor musunuz?
Belirsizlikler henüz devam ediyor.

- Ülke yönetiminde hükümetin rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Daha çok olumsuz.

- Sizce cumhurbaşkanı yasada kendisine verilen yetkileri kullanabilir mi?
Bir dereceye kadar evet.

"Hasan Ruhani, yetkisini tam ve doğru bir şekilde kullanmadı"

- Cumhurbaşkanlığı makamının sınırlı gücü göz önüne alındığında Hasan Ruhani'yi ve ikinci dönem hükümetinin performansını neden eleştiriyorsunuz?
Yetkisini tam ve doğru bir şekilde kullanmadı. Maalesef önünde bir engel olmadığı ve hükümetin önünün açık olduğu birçok durumda nadiren olumlu bir uygulama görülmüştür.
Bunun başlıca sebebini liyakat esaslı yönetim biçiminden uzaklık ve seçkinlerin dönüşümü şeklinde görüyorum. Bu durum ayrıca ulusal çıkarları gözardı etmektir.
Demek oluyor ki daha az profesyonel, verimli, motive ve cesur yöneticinin iş başında olduğunu gösteriyor. 

"Din, ülkelerin kalkınmasına hizmet etmedi; yöneticilerin hatalarını meşrulaştırmak için bir araç oldu"

- Bir İran vatandaşı olarak Suriye, Irak ve Lübnan vatandaşlarına Velayat-e-Fakih hükümet sistemini tavsiye ediyor musunuz?
Asla! Mutlak otorite, özellikle dini otorite her ülkede kalkınma ve özellikle de insan hakları için tehlikeli olabilir. Genellikle yolsuzluk ve diktatörlüğü de beraberinde getirir.
Ayrıca tarih bize gösterdi ki, din veya ideolojinin hükümet ile aynılaştığında sadece din yahut ideoloji yok olmakla kalmaz; aksine yönetimler de kendi bekaları ve güçlerini artırmak amacıyla halkın din ve inançlarını kötüye kullanmıştır.
Yani din, ülkelerin kalkınmasına hizmet etmedi; belki de yöneticilerin hatalarını meşrulaştırmak için bir araç oldu.
Bunun örnekleri mevcut; Rönesans'a götüren Hristiyan yönetimi, Sovyetler ve uydu devletlerde çöken sosyalizm egemenliği ve İran'ımızdaki İslam egemenliği. 

"Esad'ı desteklemek; bir ülkeyi yok etmek pahasına bir diktatörün hayatta kalması için çalışmaktır"

- Merhum Haşimi Rafsancani, 2013'te yaptığı bir konuşmada Beşşar Esad rejiminin kimyasal silah kullandığını söylemişti. İran İslam Cumhuriyeti'nin Esad rejimine verdiği desteği nasıl değerlendiriyorsunuz?
Beşşar Esad'ı desteklemek; beş yüz binden fazla kişinin kanının dökülmesi, beş milyondan fazla mülteci ve bir ülkeyi yok etmek pahasına bir diktatörün hayatta kalması için çalışmaktır.
Acaba bu uygulamanın her ne hedefle ve stratejiyle olursa olsun felaketten başka bir sonucu var mı?
"Türkiye, etki ve güç alanını genişletmek için bu zaaftan tam olarak yararlanıyor"

- İran İslam Cumhuriyeti'nin Dağlık Karabağ politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz? 
Karabağ politikası değiştirilen taktikle çok zekiceydi.

- Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Bakü'de okuduğu Aras şiiri sebebiyle birçok İranlı siyasetçi ve İran medyası Erdoğan'a sert tepki gösterdi. Bazı milletvekilleri Saddam Hüseyin'in idam görsellerini paylaşarak Erdoğan'a mesaj verdi. Bu tepkileri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu konuya başka bir açıdan bakıyorum. Amerika ile ilişki kurulmadığında ve batı ülkeleri ve bazı komşularla yapıcı olmayan politikalarda ısrarcı olunduğunda bazı ülkelere haraç ödemeye mecbursun.
Bunun sonucunda, Türkiye de etki ve güç alanını genişletmek için bu zaaftan tam olarak yararlanıyor. Uluslararası siyasetteki yanlış uygulamalarımız bu koşulları meydana çıkardı, kendi ektiğimizi biçiyoruz.



Hüseyin Emir Abdullahiyan: Süleymani'nin dostu, İsrail'in düşmanı

Merhum İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, arka planda Kasım Süleymani (AFP)
TT

Hüseyin Emir Abdullahiyan: Süleymani'nin dostu, İsrail'in düşmanı

Merhum İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, arka planda Kasım Süleymani (AFP)

İran'ın kuzeybatısında pazartesi günü meydana gelen helikopter kazasında Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile birlikte hayatını kaybettiği açıklanan İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, Tahran'ın İsrail ve Batı karşıtı politikalarının ateşli bir savunucusuydu.

Reisi, 60 yaşındaki Abdullahiyan’ı Ağustos 2021'de atadı.

2013'ten 2021'e kadar bu görevi yürüten Muhammed Cevad Zarif'in yerine geçmek gibi zor bir görevi vardı; Zarif, önde gelen aktif bir diplomat, akıcı bir İngilizce konuşan, uluslararası çevrelerde tanınan bir yüz ve İran'ın dış politikasını yöneten deneyimli bir isimdi.

İran devlet televizyonu Emir Abdullahiyan'ı, Tahran tarafından yönetilen ve Lübnan Hizbullah'ı, Filistinli Hamas ile İslami Cihad hareketleri ve Iraklı silahlı gruplar gibi İran'ın ezeli düşmanı İsrail karşıtı grupların yer aldığı "Direniş Ekseni'nden üst düzey bir diplomat" olarak tanıttı.

Emir Abdullahiyan atandığı gün yaptığı açıklamada, bu grupların "İran'ın müttefikleri" olduğunu ve "onları güçlendirmenin hükümetin gündeminde olduğunu" söyledi.

Kapsamlı geziler

Ekim 2023'te İsrail ile Hamas arasında Gazze'de savaşın başlamasından beri bölgeye yaptığı ziyaretleri yoğunlaştırdı. Tahran, İsrail'e karşı Filistin hareketini ve savaşın çıkmasına yol açan 7 Ekim 2023 operasyonuna desteğini gizlemedi, ancak aynı zamanda bu operasyonun içinde yer almadığını da vurguladı.

Emir Abdullahiyan, Kasım Süleymani'nin izinden gidiyor gibi görünüyordu (Getty)Emir Abdullahiyan, Kasım Süleymani'nin izinden gidiyor gibi görünüyordu (Getty)

Geçtiğimiz nisan ayında, Tahran'ın Yahudi devletini sorumlu tuttuğu ve Şam'daki İran konsolosluk binasını yerle bir eden hava saldırısına karşılık olarak, İran'ın İsrail'e 300'den fazla insansız hava aracı ve füzeyle gerçekleştirdiği benzeri görülmemiş saldırıyı savundu.

İran'ın tepkisinin "meşru savunma ve uluslararası hukuk çerçevesinde" gerçekleştirildiğini söyledi.

Emir Abdullahiyan daha sonra İsrail'in İran'ın orta kesimindeki İsfahan eyaletine bir misilleme amaçlı saldırı düzenlediğine dair haberleri "çocuk oyuncağı" diyerek küçümsedi.

İzolasyonun Azaltılması

Mesleki kariyeri boyunca Devrim Muhafızları ile olan yakın ilişkileriyle tanınan Emir Abdullahiyan, Devrim Muhafızları'nın dış operasyonlarından sorumlu olan Kudüs Gücü'nün komutanı ve 2020 yılında Irak'ın başkentinde bir ABD saldırısı sonucu öldürülen Tümgeneral Kasım Süleymani'ye yakındı.

Emir Abdullahiyan kariyeri boyunca Devrim Muhafızları'na yakınlığıyla biliniyordu. Abdullahiyan, Devrim Muhafızları'nın dış operasyonlarından sorumlu Kudüs Gücü'nün komutanı olan ve 2020 yılında Irak'ın başkentinde bir ABD saldırısı sonucu öldürülen Tümgeneral Kasım Süleymani'ye yakındı.

Emir Abdullahiyan, üç yıl boyunca İran'ın uluslararası sahnedeki izolasyonunu azaltmak ve ABD yaptırımlarının ülkesinin ekonomisi üzerindeki etkisini azaltmak için çalıştı.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Çin'in himayesindeki bir anlaşma çerçevesinde Mart 2023'te Suudi Arabistan ile uzlaşmaya varılmasına yol açan süreçte kilit bir figür olmasa da İran'ın Arap komşularıyla ilişkilerin geliştirilmesinde rol oynadı.

1964 yılında Tahran'ın doğusundaki Damgan şehrinde doğan Abdullahiyan, 1991 yılında Tahran Üniversitesi'nde Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden mezun oldu.

1997-2001 yılları arasında Irak'ta ve 2007-2010 yılları arasında ise Bahreyn'de görev yaptı.

2011'den bu yana Arap ve Afrika İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı olarak görev yaptı. Bu görevinde, Ali Ekber Salihi (Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad'ın ikinci hükümetinde) ve Zarif (Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin ilk hükümetinde) gibi iki farklı bakanla çalıştı.

Merhum İran Dışişleri Bakanı, Devrim Muhafızları'na yakınlığıyla biliniyordu (Sosyal paylaşım siteleri) Merhum İran Dışişleri Bakanı, Devrim Muhafızları'na yakınlığıyla biliniyordu (Sosyal paylaşım siteleri)

Ancak 2016 yılında Zarif onu görevden aldı. Bu hareket muhafazakârlar tarafından, Ruhani ve bakanına yönelik büyük eleştiriler yapılmasına neden oldu.

ISNA'ya göre daha sonra Umman Büyükelçiliği görevini reddetti ve 2021 yılında Dışişleri Bakanlığı'na gelmeden önce, Meclis Başkanı'nın uluslararası işlerden sorumlu özel yardımcısı olarak çalışmaya başladı.

Emir Abdullahiyan, uluslararası yaptırımların kaldırılması karşılığında Tahran'ın nükleer faaliyetlerini kısıtlayan 2015 anlaşmasının çökmesinin ardından, Washington'un 2018'de eski Başkan Donald Trump tarafından anlaşmadan çekilmesi sonrasında, İran'ın nükleer programına ilişkin müzakerelerin yeniden başlatılması çabalarına dahil oldu.