Tahrir Meydanı: Mısır’da 10 yıllık ideolojik mücadele

25 Ocak  devriminden tam on yıl sonra, Tahrir Meydanı tartışmalara konu olmaya devam ediyor (AFP)
25 Ocak  devriminden tam on yıl sonra, Tahrir Meydanı tartışmalara konu olmaya devam ediyor (AFP)
TT

Tahrir Meydanı: Mısır’da 10 yıllık ideolojik mücadele

25 Ocak  devriminden tam on yıl sonra, Tahrir Meydanı tartışmalara konu olmaya devam ediyor (AFP)
25 Ocak  devriminden tam on yıl sonra, Tahrir Meydanı tartışmalara konu olmaya devam ediyor (AFP)

Amine Hayri
Mısır, bazılarının yüzlerinde görülen kırışıklıklar, bazılarında görülen olgunluk ve o dönemde doğan tüm neslin ilkokul aşamasına ulaşması dışında pek fazla değişikliğe tanık olmamış insanlarına ev sahipliği yapıyor.
Turizm açısından ise iç turizm zirveyi görmesine rağmen neredeyse yok gibi olan bir hareketlilik...
Ülkede güvenlik önlemleri halen sıkı. Ancak güvenlik güçlerinin 2021’deki konuşlanmaları, şekil ve tema olarak 2011 yılına nazaran farklı. Aynı şekilde ruh, sembol ve duygular saklanmış durumda. Görünüşe göre 25 Ocak 2011 tarihinden bu yana sanki 10 yıl değil, bir asır geçti.
Misyonlarca Mısırlının devrim heyecanının üzerinden on yıl geçti. Bu heyecan, biraz umut ve bolca endişe doluydu.

Tahrir Meydanı’nın endişesi
‘Endişe’ kelimesi, çağdaş Mısır’ın en ünlü meydanı Tahrir ile ilişkilendirilmeye mahkum. Meydan, 2011 yılının bu günlerinde öfkeli gençlerden oluşmuş grupların endişelerine, gürleyen gençlik topluluklarına, ardından polisle çatışma endişelerine, daha sonra İslamcılar, devrimciler ve sıradan vatandaşlar olarak ikiye ayrılan bölünmelere tanık oldu. Söz konusu gelişmeleri, bu meydanın kontrolü için verilen mücadele takip etti. Daha sonra meydan, siyasi İslam grupları için bir arenaya dönüştü. Ardından seçilmiş ilk cumhurbaşkanına meydanda destekler verildi. Sonra güçler ve siviller arasında sürtüşmeler ve çarpışmalar başladı. Müslüman Kardeşler’e bağlı Cumhurbaşkanı’nı devirmek için gösteriler yenilendi. Yandaşların, ‘meşruiyeti ve yasayı’ canla ve kanla savunmak için yaptıkları hazırlıklar ortaya koyuldu. Ardından Cumhurbaşkanını devirme, meydandaki olayları ve tepkileri takip endişeleri başladı.
Kader, 2014’teki göreceli istikrar ve yeni Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi’nin seçilmesi sonrasında bile ‘endişenin’ en ünlü meydan ile bağlantılı olmasını istedi. Bir grup, isyan etmeye, gösteri düzenlemeye, karşı çıkmaya, güç göstermeye, şuradan bir çağrıya ya da buradan bir isyana cevap vermeye karar verdiği her anda, meydan bunu kabul etti.

Ölüm gayesi
Bu meydanın yıllar içerisinde benzeri görülmemiş Mısır olaylarına tanık olduğunu herkese hatırlatan bu kış günlerine ölüm ve umut gayesi, birçok girişi ve iç içe geçmiş çıkışları olan bu uçsuz bucaksız meydanda, geçiş ve tutuklanma tehlikesi olmaksızın bir taraftan diğer tarafına erişimdi. 2021 yılında meydan, hareketlilik dolu oldu. Savaşan araç hareketliliği, hiç durmuyor. Belki de on yıllık bir dönem boyunca insancını ve yaklaşımını değiştirmeyen tek ve ülke tarihindeki en uzun şey oydu.
Taksi şoförü, ehliyetinin süresi dolmadıkça artık bu meydandan geçmekten kaçınmadığını söylüyor. Trafik hareketliliği su gibi ve güvenlik ‘düzeltilmiş’ durumda.
Güvenlik nöbeti, 2011 olayları öncesinde, sırasında ve sonrasında yaşananlardan farklı; Ocak ve Şubat 2011’deki şiddetli sürtüşmeden, ilerleyen günlerde geri çekilmeye geçiş, ardından 2013 yılındaki halk protestoları sırasında ve sonrasında bazen ihtiyatlı ve bazen de kamufle edilmiş bir geri dönüş, ardından yoğun bir şekilde geri dönüş ve bazılarının, o dönemde iktidarı arzulayanların yolu olarak kontrol ettiği meydana atılma girişimleri, son olarak da baskın olmaksızın polis varlığı ve meydanın güvenliğini ‘özel güvenlik şirketlerine’ teslim etme arasında güvenlik varlığı ‘kokteyli’…
Nihayetinde Tahrir Meydanı’nın gelişimi, aylar önce öncelikler arasında dahil edildi. Meydan, gelişmeye konu olduğunda politik devrilmeler, stratejik analizler ve ideolojik kutuplaşmalar olmaksızın bir yenilik gerektirmekte.

Meydanın ideolojisi
İdeolojik açıdan konuşursak, meydandaki tur şirketlerin birinde çalışanlar, Mısırlıların ‘doğuştan gelen dindarlık’ olarak adlandırmaktan hoşlandıkları dindarlık ve zamana kapılıp mevcut dalgaya ayak uyduran dindarlık arasında gidip geliyorlar.
Meydan değişti mi? Bazıları, Ocak 2011 faaliyetleri sırasında üniversite dönemindeyken bazıları da başka yerlerde çalışıyordu. Bazıları Ocak eylemlerine katıldı ya da en azından etkileşimde bulundu. Bazıları ise meydanın siyasal İslam akımlarının kontrolü altındayken orada olduklarını çok dikkatli bir şekilde ima ediyor. “İçten içe Rabbimize riayet eden ve Allah’ın hükümlerine göre hareket eden bir lider istedik. Ancak Allah, istediği şeyi takdir etti”. Bazıları sert bir şekilde “Rabbimiz bizi gizledi ve bizi siyasal İslam çukurundan çıkardı” diyor. Fark daha da kötüleşmeden önce herkes, yoğun güvenlik ve trafik varlığı nedeniyle meydana toplu ulaşımın çok daha kolay olduğu ortak bir zemin buldu.

Meydan hayaleti
Her Mısırlının anılarında ölümsüz olan Tahrir Meydanı, çok şey ifade ediyor. O, pasaport, göç, eğitim, barınma ve polis departmanları hususunda hükümetin çıkar elde ettiği ölümcül bir bürokrasinin başkenti. Vatandaşlar, bir görevi tamamlayabilmek veya imza alabilmek için hala ‘mekik dokuma’ sürecini yaşamak zorunda. Burası, merhum senarist Vahid Halid’in, ahlak polisinin kararsızlığından başlayarak, üst düzey subaylara hizmet eden basit askerleri ve nihayetinde hükümet belgeleri işlerini sona erdirmek için mücadele eden ezilmiş vatandaşları içeren, günlük olarak yaşananları somutlaştırdığı ‘Terörizm ve Kebap’ filminin muhteşem olayların geçtiği yer… Rejim devrilene ve cumhurbaşkanı seçimleri yapılana kadar devrimcilerin kapattığı, Ocak 2011 olaylarındaki ‘devrim karargahı… Devrimciler alanı demir bir çitle çevrelemiş ve çalışanların girmesini engellemişti. Bu sahne Haziran 2013’te devrimci bileşenlerin değişmesiyle ayrıntılı şekilde tekrar etti. Burası, Mısır’daki yaşamı en iyi ifade eden bir alan; Kahvaltıda fasulyeli sandviç ve öğle yemeği için ciğer satan, kalem kağıtlar satan, yazın serinletici içecekler kışın ise ‘beş çayı’ satan sokak satıcılarını, kimliklerini, sınav formlarını veya beraberinde bir şeyleri getirmeyi unutanların kötü kişisel fotoğraflarını çeken fotoğrafçıları, şanssızlıklarını yasını tutan vatandaşları ve duygusal aşıkları içeriyor.

Tahrir topluluğunun duygusu
Duygusal açıdan konuşursak alan, çoğunluk için pek de güzel anılar taşımıyor. Ancak içerisinde taşıdığı, çıkışlarına yansıyan ve çevresine hakim olan dinginlik hali, ‘nostalji’ dediğimiz bir şeyler yayıyor. Meydanın yakınlarında gazete ve kullanılmış kitap satan bir satıcı, topluluğa bakarak “Topluluk gitti ve günler geçti. Mekan görünüş olarak çok daha temiz ama gazete ve kitap satış hareketi tamamen durdu. Subhanallah, arı kovanı gibi görünen topluluk, yerini dinginliğe ve sakinliğe bıraktı” diyor.
Ancak 2011 yılındaki olayların on yıl sonrasındaki mevcut sessizlik, toplumu bekleyen büyük değişiklikleri öngörüyor. Günler önce Planlama ve Ekonomik Kalkınma Bakanı Hale es-Said, otel kapasitesine ek olarak, mümkün olan en yüksek getiriyi elde etmek için meydana yatırım yaparak, en iyi fırsatları araştırmak üzere konut, turizm, eski eserler ve planlama bakanlıklarından oluşan bir komitenin kurulduğunu belirtti.
Bakan, meydanın dış avlusunun yanı sıra toplam alanının 12 bin 500 metrekare olacağına dikkati çekti. Ayrıca 14 kattan, bin 365 odadan, birçok avlu ve koridor içeren oluşan bir yapının inşasına değindi.
Meydandan gelip geçenlerin, duvarlara bıraktığı izlerden hiçbir eser yok. Meydanın tanık olduğu siyasi, ideolojik ve güvenlik gelişmelerine grafiti çizimleriyle tanıklık eden duvarlar, griye döndü. Meydanın etrafını çevreleyen bina duvarlarının çoğu beyaza boyandı. Bunlar da kirlilik nedeniyle zamanla griye dönüşüyor.

Bağlantıları olmayan duvarlar
Bugün, duvarların bağlantıları, çıkıntıları veya çağrıları yok. “Yorulduk. ülke yeni bir kaosa tahammül edemeyecek”. Meydandaki on yıllık olaylara, daha önce de Cumhurbaşkanı Hüsni Mübarek’in onlarca yıllık iktidar dönemine tanık olan bir gazete satıcısı böyle söylüyor. Satıcı, “İnsanlar artık siyasete eskisi gibi ilgi duymuyor. İstikrarsızlık, günlük ekonomik baskılar ve koronavirüs, herkesin yeni bir endişe kaynağı edinmesine neden oldu” diyor.
Meydanın güvenliğini sağlamakla görevlendirilen özel şirket unsurlarının yüzlerindeki endişe de belirgin. Cep telefonu kamerasıyla bile fotoğraf çekme girişimlerine itiraz ediyorlar. Neden diye sorulduğunda ise, ‘Resmi açılışa kadar yasak’ deniliyor. Dikilitaş, meydanın ortasında dört büyük tahta kutu ile çevrili şekilde yükseliyor.
Dikilitaş, Ocak 2011 olaylarından sonraki yıllarda pek çok olayın merkezi olan meşhur parkın merkezinde. Park, devrimcilerin, ardından sokak çocuklarının ikametgahı olarak kaldı. Daha sonra siyasi akımların yandaşlarını kapsadı ve ardından yenide devrimcileri barındırdı. Daha sonra güvenlik unsurları ve ardından dikilitaş geldi.

Göz alıcı
Kesin olan bir şey var; Tahrir Meydanı, bugün en görkemli haliyle ve hala 2011 gerginliklerine, ‘geçim, özgürlük ve sosyal adalet’ talebine bağlı olanlar ve 2013 yılında ‘meşruiyet ve yasa’ için ağlayanlar arasında duruyor. Mısırlıların geniş tabanına gelince, onlar hala meydanda geziniyor. Bazıları gelişim sürecini takip ediyor, bazıları buna pek ilgi göstermiyor. Bir başka kesim ise güvenlik itirazına rağmen dikilitaşın önünde selfie çekmeye hevesli.
Meydandaki güvenlik varlığı, 25 Ocak’la birlikte arttı. 10 yıl sonra bile hala adıyla ilgili birçok hikaye mevcut. Bir hikayede, devrimcilerin bağlı kaldığı ‘Ocak devrimi’ bayramı olarak isimlendiriliyor. Bir başkasında ise devletin vatandaşlara gönderdiği net ve açık bir mesaj olarak ‘polis günü…



Mısırlı göçmenler Meksika’dan ABD’ye sızmaya çalışıyor

Mısır Yasadışı Göçle Mücadele Komitesi’nin uluslararası uzman kuruluşlarla koordinasyon içinde düzenlediği bir önceki konferanstan (Mısır Yasadışı Göçle Mücadele Komitesi Facebook sayfası) 
Mısır Yasadışı Göçle Mücadele Komitesi’nin uluslararası uzman kuruluşlarla koordinasyon içinde düzenlediği bir önceki konferanstan (Mısır Yasadışı Göçle Mücadele Komitesi Facebook sayfası) 
TT

Mısırlı göçmenler Meksika’dan ABD’ye sızmaya çalışıyor

Mısır Yasadışı Göçle Mücadele Komitesi’nin uluslararası uzman kuruluşlarla koordinasyon içinde düzenlediği bir önceki konferanstan (Mısır Yasadışı Göçle Mücadele Komitesi Facebook sayfası) 
Mısır Yasadışı Göçle Mücadele Komitesi’nin uluslararası uzman kuruluşlarla koordinasyon içinde düzenlediği bir önceki konferanstan (Mısır Yasadışı Göçle Mücadele Komitesi Facebook sayfası) 

Bazı Mısır vatandaşlarının Meksika'da tutuklanması, ‘yasadışı göç’ için yeni rotaların varlığı hakkında birçok soruyu gündeme getirdi.

Şarku’l Avsat’ın Meksika medyasından aktardığı habere göre, 129'u Mısırlı olmak üzere 137 göçmen ABD'ye yasadışı yollardan girmeye çalışırken tutuklandı. Meksika basını, tutuklama sürecinin koşullarının netlik kazanmamasına rağmen Akdeniz ülkelerinin topraklarına yönelik göç operasyonlarını kontrol altına almak için önlemlerini sıkılaştırdığından bahsetti. Mısırlı yetkililerin son yedi yıldır topraklarından yasadışı göç olgusunu engelleyici sıkı güvenlik önlemleri uyguladığı bir dönemde, yasadışı göç olgusu hakkında tekrar konuşulması herkesi şaşırttı.

Meksikalı yetkililerden nakledildiği üzere, Meksika Ulusal Göç Enstitüsü, insan kaçakçılığı ve uyuşturucu merkezi olarak bilinen Meksika Körfezi kıyısındaki Veracruz eyaletinde terk edilmiş bir otobüste 129 Mısırlı ve 8 Moritanyalı göçmen buldu. 

Meksika Ulusal Göç Enstitüsü yaptığı açıklamada, Federal Göçmenlik Bürosu ajanlarının, çoğunluğu Mısır'dan gelen yabancı göçmenleri taşıyan bir yolcu otobüsünün yeri hakkında ihbar aldığını ve yasal işlem başlatıldığını bildirdi. Açıklamaya göre her yolcu, isimlerinin yazılı olduğu bir bileklik takıyordu. 

Her yıl binlerce göçmen, Meksika’nın 3 bin 100 kilometrelik sınırı boyunca ABD'ye gizlice giriyor. Uluslararası Göç Örgütü (IOM) verilerine göre, 2014'ten geçen yılın sonuna kadar 7 bin 661 göçmen ABD topraklarına geçmeye çalışırken öldü veya kayboldu. Son aylarda, Meksika'da göçmenlikle ilgili yetkili makamlar, Afrika ve Asya'daki 80 ülkeden ve hatta Avrupa ülkelerinden gelen düzensiz göçmen sayısında dikkate değer bir artış olduğunu kaydetti.

Mısır Yasadışı Göçle Mücadele Komitesi Başkanı Naile Gabr, “İnsan kaçakçılığı çetelerinin, yasadışı yollardan göç etmek isteyenleri kandırmak için yeni yollar aramaktan vazgeçmediğini” söyledi. Gabr, “Mısır'da ve Akdeniz bölgesindeki bazı ülkelerde güvenlik önlemlerinin sıkılaştırılmasının bu çetelerin akla gelmeyecek yollar aramaya başvurmasının nedenleri arasında olabileceğine” işaret etti.

Şarku’l Avsat’a özel açıklamalarda bulunan Gabr, Mısır'ın, yasadışı göçle mücadele stratejisiyle 2016 yılından bu yana göçmenlerin kıyılarından ayrılmasını engellemenin yanı sıra insan kaçakçılığı yapan organize suç çetelerine karşı ‘caydırıcı’ nitelikte cezalar uyguladığını açıkladı. Bu cezalar Mısır'ın göçmenler için bir geçiş ülkesi olarak görülmesine son vermeye katkıda bulundu ve ardından göçmen çeteleri faaliyetlerini yürütmek için alternatif yollar aramaya başladı. 

Gabr, “Türkiye ve Balkanlar üzerinden Avrupa ülkelerine tedavi, eğitim veya spor takımları seyahatleri gibi aldatma yöntemleri yoluyla son zamanlarda popüler olan başka yöntemler olduğunu” da sözlerine ekledi. Gabr, “Bazı Latin Amerika ülkelerinin şu anda turistleri çekmek için kolaylıklar sağladığını ve insan kaçakçılığı çetelerinin suç operasyonlarını yürütmek için bunu kullandığını” belirtti.

Gabr, çeşitli kıtalarda faaliyet gösteren uluslararası ‘insan kaçakçılığı’ çetelerinin faaliyetlerine karşı koymak için uluslararası koordinasyonun önemini vurguladı. Başkanlığını yaptığı Mısır Yasadışı Göçle Mücadele Komitesi’nin çeşitli ülkelerdeki ilgili kurum ve kuruluşlarla yürüttüğü koordinasyona işaret eden Gabr, bu ay sonunda Mısır'ın ev sahipliğinde uluslararası kurumların yanı sıra Afrika ve ABD'den yasadışı göçle mücadele kurumlarının katılımıyla düzenlenen bölgesel konferansa da değindi.

Mısır Başbakanı Mustafa Medbuli ise geçtiğimiz ay İtalya'nın başkenti Roma'da düzenlenen Uluslararası Göç ve Kalkınma Konferansı faaliyetlerine katıldığı esnada “operasyonel kabiliyetlerin desteklenmesi, ekipman sağlanması, uluslararası iş birliğinin güçlendirilmesi ve göçmen kaçakçılığı şebekeleri tarafından istismar edilen boşlukların doldurulmasıyla sınır kontrolü ve göçmen kaçakçılığıyla mücadele alanlarında uluslararası koordinasyonun yoğunlaştırılması gerektiğini” vurguladı.

ABD’nin göç kuralları nedeniyle Meksika sınırındaki binlerce göçmen geçen Mayıs ayında yasadışı şekilde sınırı geçmek yerine sınırın Meksika tarafında kalarak resmi sığınma başvurusu yapmaya başladı.

Kovid-19 pandemisinin başlamasının ardından, Madde 42 ismiyle bilinen yeni bir göç düzenlemesi uygulanmaya başlamıştı. Madde 42, ABD'ye gelen sığınmacıların, bir mahkemeye çıkarılmadan hızlı bir şekilde sınır dışı edilmelerine olanak tanıyordu.

Pandemiye özel olarak çıkarılan bu düzenlemenin süresi cuma günü doldu. Sınır hattındaki göçmenlerin bir kısmı düzenleme değişmeden sınırı geçmeye çalışırken, on binlerce kişiyse sınırın Meksika tarafında kaldı.

Sınırı yasadışı şekilde geçen kişilerin sığınma başvuruları bazı istisnalar dışında geçersiz sayılırken, ABD'ye girişleri 5 yıl süreyle yasaklanıyor. Madde 42'nin yürürlükte olduğu üç yıllık dönemde yasadışı geçişler için böyle bir uygulama yapılmıyordu ve geri gönderilen kişilerin tekrar yasadışı giriş yaptığı vakalar sıklaşmıştı.

Sınır hattında bekleyen on binlerce göçmenin, ABD hükümeti ait bir uygulama üzerinden resmi sığınma başvurusu yapması gerekiyor.

Ancak yavaş internet bağlantısı ve teknik problemler nedeniyle bu işlemlerin çok vakit aldığı, bazı göçmenlerin ise cep telefonu ya da bilgisayarının bulunmadığı belirtiliyor.

Meksika göç ajansının paylaştığı bilgiye göre, birçoğu Haiti, Venezuela ve diğer Latin Amerika ülkelerinden olan sınır hattındaki göçmenlerin sayısı 27 bine yaklaşıyor. ABD'ye göreyse bu rakam 60 bin civarında.