ABD’li bürokrat Jeffrey D. Feltman, Şarku’l Avsat’a konuştu:ABD’nin Suriye politikası başarısız oldu, yeni bir yaklaşıma ihtiyaç var

“Suriye’deki ekonomik zorluklar, uzun vadede Esed yönetimini tehdit ediyor”

Eski BM yetkilisi ABD’li bürokrat Jeffrey D. Feltman
Eski BM yetkilisi ABD’li bürokrat Jeffrey D. Feltman
TT

ABD’li bürokrat Jeffrey D. Feltman, Şarku’l Avsat’a konuştu:ABD’nin Suriye politikası başarısız oldu, yeni bir yaklaşıma ihtiyaç var

Eski BM yetkilisi ABD’li bürokrat Jeffrey D. Feltman
Eski BM yetkilisi ABD’li bürokrat Jeffrey D. Feltman

Eski Birleşmiş Milletler (BM) yetkilisi ABD’li bürokrat Jeffrey D. Feltman, Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, eski ABD başkanları Donald Trump ve Barack Obama yönetimlerinin Suriye politikalarının, DEAŞ’ı mağlup etmek dışında Washington'ın hedefleri karşısında somut sonuçlar elde edemediğini söyledi. Feltman, Washington’ın Şam'a uygulanan yaptırımların hafifletilmesi de dahil olmak üzere atacağı bir takım adımlara karşılık Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed’in, siyasi reform konusunda geri döndürülemeyecek somut, nitelikli ve şeffaf adımlar atmasına dayanan, yeni bir yaklaşımın denenmesi çağrısında bulundu. Ancak yıllar önce Suriye rejimi ile birçok dosya üzerine görüşen Feltman için de Esed'in bu tür bir yaklaşıma nasıl tepki vereceği merak konusu.
Feltman, dün telefon aracılığıyla Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, Esed yönetimine yönelik hayati tehlikenin artık askeri bir tehdit veya halk ayaklanması olmadığını, daha ziyade ekonomik zorluklar olduğunu söyledi. Feltman, “Kısa vadede rejim değişikliğine dayalı bir politika gerçekçi olmaz. Evet, ABD politikası, Suriye rejiminin politikalarının ve davranışlarının temel sorunlarıyla ilgilenmeye yönelik olmalıdır. Ancak Esed yönetiminin daha fazla devam edebileceğini düşünmüyorum. Sosyal, ekonomik ve yapısal zorluklar, Şam rejimi için Suriye ayaklanmasından çok daha fazla başa çıkamayacağı sorular yaratacaktır.  İran, Hizbullah ve Rusya, rejimi kurtarmak için geldiler, ama ekonomik olarak kurtarmaya gelecekler mi? Pek sanmıyorum” ifadelerini kullandı.
Şuan Brookings Enstitüsü’nde çalışan Feltman, daha önce BM Genel Sekreteri’nin Siyasi İşlerden Sorumlu Yardımcısı ve ABD Dışişleri Bakanı’nın Yakın Doğu İşlerinden Sorumlu Yardımcısı görevlerini üstlendi. ABD’nin Suriye ile ilgili yeni özel temsilcisi olacağına dair ‘söylentiler’ ile ilgili bir soruyu Feltman, “Açıkça söylemeliyim ki, bu konuda (ABD yönetiminden) kimse benimle iletişime geçmedi. Suriye için yetkili atamanın Biden yönetiminin önceliği olduğunu sanmıyorum. Ancak birkaç soru işareti mevcut. Görev nedir? Yetkililer kimler? Temsilciye siyasi destek verilecek mi? gibi sorular var. Faka kimse beni aramadı” şeklinde yanıtladı. Suriye dosyasının Biden için bir öncelik olmadığını düşünen Feltman, ancak Rusya, İran ve bölgedeki müttefiklere destek gibi diğer öncelikli dosyaların bir parçası olduğunu belirtti.

İşte Feltman röportajının tam metni:

-Suriye’nin mevcut durumuna nasıl bakıyorsunuz?
Rusya ile Türkiye arasında geçtiğimiz yıl varılan uzlaşılar çerçevesinde Suriyelilerin on yıldır yaşadığı şiddet ve savaş bir nebze hafiflerken söz konusu uzlaşılar, rejim güçlerini de askeri adımlar atmaktan caydırdı.  Ne olursa olsun askeri eylemler açısından bir geri çekilme söz konusu. Ancak diğer yandan yıkım ve savaşın etkileri, ekonomik ve sosyal faktörler ve Lübnan ekonomisinin çöküşü gibi çeşitli nedenlerden ötürü Suriye’deki ekonomik ve insani durum hızla kötüleşiyor.
Ruslar ve İranlılar, Suriye rejimine yönelik tehdide askeri olarak cevap verdiler. Rejimi kurtarmaya ve savaşın seyrini belirli bir yöne doğru değiştirmeye geldiler. Şuan Suriye topraklarının yaklaşık yüzde 65'i Şam'ın kontrolü altında. Ancak Rusya ve İran, askeri olarak yaptıkları gibi ekonomik alanda da rejime aynı desteği vermeye hazırlar mı? Şüpheliyim. Esed yönetimine yönelik hayati tehlike, artık askeri bir tehdit veya halk ayaklanması değil, daha ziyade ekonomik zorluklardır. Rusya ve İran, rejime askeri alanda olduğu gibi ekonomik alanda destek vermiyor. 

-Şam’a yönelik yaptırımların, ekonomik tecridin ve krizin, rejimin çökmesine neden olacağını düşünüyor musunuz?
Yaptırımlar genellikle iki nedenden ötürü uygulanır. Birincisi, belirli davranışların yasa dışı ve kabul edilemez olduğunu içindir. ABD’nin Şam’a yönelik yaptırımlar uygulamasının arkasındaki düşüncenin bir kısmı buna dayanır. Bu, bir dereceye kadar Şam’ın bazı davranışlarının yasadışı olduğunu söylemektir.
ABD’nin geçtiğimiz yılın ortalarında onayladığı ve yaptırımlar içeren Caesar (Sezar) Yasası, bunun en güzel örneğidir. Suriye yönetiminin politikalarının insanları (ülkeleri) ne ölçüde dehşete düşürebileceğini ortaya koymaktadır. Fakat yaptırımların Şam’ın davranışlarında herhangi bir değişikliğe neden olduğunu görmedik. Bu açıdan, ABD’nin Suriye politikasının başarısız olduğunu düşünüyorum. Yaptırımlar, Şam’ın işlediği suçlara karşı sembolik bir mesajdı. Ancak taktiksel veya stratejik olarak herhangi bir davranış değişikliğine yol açmadı.

Yüzeysel düşünce

-Şam, yaptırımların halkın çektiği sıkıntıları artırdığını söylüyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
 Yaptırımların ekonomik durumu ne ölçüde etkilediğini bilmek imkansız. Ancak Suriyelilerin artık Lübnan pazarını kullanamaması nedeniyle Suriye’deki ekonomik krizin büyük bir kısmının, Lübnan'daki kötü yönetimden ve ekonomik krizden kaynaklandığını düşünüyorum. Çeşitli çıkarımlar ve yaptırımların ekonomik durumu ne ölçüde etkilediğini hakkında net bir şey söyleyemeyiz.

-Bazıları -özellikle Şam’a yakın olanlar- sorunun bir kısmının, ABD’nin ve müttefiklerinin Suriye’nin doğal kaynaklarının yüzde 80’ini kontrol etmelerinden kaynaklandığını söylüyor. Bu konuda Washington’ı suçluyorlar. Siz ne düşünüyorsunuz?
Suriye’deki ekonomik ve sosyal krize neden olan faktörleri ve bu faktörlerin mevcut duruma olan etkileri ile ilgili ayrıntılı bir incelemede bulunmadım. Ancak gelin ekmek sıkıntısına bir bakalım. Suriye’deki ekmek krizinin, yaptırımlarla ve ABD’nin Suriye'nin kuzeyindeki varlığıyla hiçbir ilgisi yoktur. Suriye'deki sıkıntıların büyük bir kısmı ekmek kıtlığından kaynaklanıyor, ama Rusya, Suriye’ye bu konuda yardımcı olmadı ve yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını krizi sırasında kendi halkını desteklemek (yiyecek sağlamak) istiyor. Yaptırımları veya ABD’nin Suriye’nin kuzeydoğusundaki varlığını suçlamak kolay, fakat bu, bugün Suriye’deki daha derin bir krizin ve temel zorlukların yüzeysel bir yansımasıdır.

-Yaptırımların iki nedenden ötürü uygulandığını, bunlardan birinin ‘davranışları değiştirmek’ olduğunu söylediniz. Washington’ın şu anki tutumunun ‘rejimi veya Esed’i değiştirmek’ değil de ‘rejimin davranışlarını değiştirmek’ olduğunu düşünüyor musunuz?
Ben ABD yönetiminde değilim ve yönetimin tutumunu ifade etmiyorum. Ben bir analistim. ABD’nin Suriye politikasının kısa vadede ‘rejim değişikliğine’ dayandığını düşünmek gerçekçi olmaz. Eski ABD başkanları Barack Obama ve Donald Trump yönetimlerinin politikasına bakıldığında bugün Esed’in askeri kontrol açısından eskisinden daha güçlü olduğunu görebiliriz. ABD politikasının kısa vadede ‘rejim değişikliğine’ dayalı olması gerçekçi değildir. Evet, ABD politikası, Suriye rejiminin politikalarının ve davranışlarının temel sorunlarıyla ilgilenmeye yönelik olmalıdır. Ancak Esed yönetiminin daha fazla devam edebileceğini düşünmüyorum. Sosyal, ekonomik ve yapısal zorluklar, Şam rejimi için Suriye ayaklanmasından çok daha fazla başa çıkamayacağı sorular yaratacaktır.  İran, Hizbullah ve Rusya, rejimi kurtarmak için geldiler, ama ekonomik olarak kurtarmaya gelecekler mi? Pek sanmıyorum”

DEAŞ’a karşı elde edilen başarı

-Bu konu bizi, birkaç gün önce Carter Center yetkilisi Hrair Balian ile yazdığınız ve Esed ile diyalog çağrısı yaptığınız makaleye getiriyor. Yıllardır Şam'a olan muhalefetinizle tanınıyorsunuz, fakat bunu neden şimdi dile getiriyorsunuz?
Hrair ve ben, yıllardır Şam'la nasıl ilgilenilmesi gerektiğini tartışıyoruz. Biliyorsunuz, onunla pek aynı fikirde değiliz. Birçok noktada derin anlaşmazlıklarımız var, ancak bunları dostça ele alıyoruz. ABD’nin Suriye'ye yönelik politikasının başarılı olan tek kısmının, DEAŞ'la mücadele ve DEAŞ’ın Irak ve Suriye'deki coğrafi yenilgisi olduğunu kabul etmeliyim. Fakat ABD’nin Suriye politikasından geriye kalanlar, çıkarlarımıza hizmet eden somut sonuçlar sağlayamadı.

-Yani ABD’nin Suriye politikasının başarısız olduğunu mu söylüyorsunuz?
ABD’nin politikası, Suriye rejiminin davranışları hakkındaki endişelerimizi giderecek herhangi bir değişiklik yaratamadı. Evet, başarısız olduğunu söylüyorum. Elbette yaptırımların amaçlarından biri Esed'ın politikalarının ne ölçüde kabul edilemez olduğunu göstermektir. Ama sahadaki somut sonuçlar açısından DEAŞ’ın yenilgisi dışında bir başarı görmüyorum.

-Yani yeni bir yaklaşımı mı destekliyorsunuz? Bazıları bunun rejimi meşrulaştırdığını söylüyor. Bu konuda ne söyleyeceksiniz?
Etkileşimi ve endişelerimizi giderecek araçları kullanmayı desteklediğimi söylüyorum. Ne rejimin meşrulaştırılmasını destekliyor ne de bunun çağrısını yapıyorum. Esed'i bir takım adımlar atmaya çağırıyorum. Biz de bir takım adımlarla bunlara cevap vereceğiz. Bu süreç, ancak Şam'dan somut adımlar atılırsa geri dönülemez bir şekilde devam eder. Bence bu, çıkarlarımız için son on yıldır elde edemediğimiz sonuçlar elde etmemizi sağlayacak gerçekçi bir yaklaşım olacaktır.

-Suriyeli muhalifler, Esed ile diyalog çağrısı yapmanın onun meşruiyetini kabul ettiğiniz anlamına geldiğini söylüyorlar. Siz bu konuda ne söyleyeceksiniz?
Hayır. Onları, yaptırımların başka bir baskı aracı olduğu ve hafifletilmesi halinde yaptırımlarla elde edilenlerden farklı sonuçlara yola açacağı hipotezini test etmeye çağırıyorum. Bu ikisi aynı şey değildir. Yani meşrulaştırdığınız veya meşruiyetle ilişkilendirdiğiniz anlamına gelmez.

-Peki, Biden yönetimi bunun neresinde?
Bir devlet çalışanı değilim. Düşüncelerimi devlet adına açıklamıyorum.  Biden yönetiminin Şam'a yönelik bu yaklaşımı desteklemeye karar vermesi halinde, Esed’in Suriye'nin yıkımından sorumlu olduğuna dair elimizde başka bir kanıtımız olacaktır. Çünkü Esed’in siyasi mahkumların serbest bırakılması, politika reformu, adem-i merkeziyet ve ateşkes gibi somut doğrulama adımları atacağına inanmıyorum.
Eğer Esed, bu yönde adım atar ve Suriyelilerin acısını hafifletirse, buna karşılık vermemiz gerektiğini düşünüyorum. Ekonomik ve sosyal durum çok zor. İnsanlar, ister rejim bölgelerinde, ister muhaliflerin kontrolü altındaki bölgelerde isterse yabancı güçlerin kontrol bölgelerinde (Türkiye, İran, Rusya ve ABD’nin nüfuz alanlarında) olsun, büyük sıkıntılar çekiyorlar. Belki de bu durum, Esed’in yakın çevresinin hesaplarını değiştirebilir. Eğer Ruslar ‘adım-adım’ yaklaşımını destekler ve Esed'in danışmanları bunu kabul ederse, o zaman belki bu yaklaşım yukarıdakilerden farklı sonuçlar doğurabilir. Ben, bu yaklaşımın bir sonuca götürmesini ve belli bir noktayı ispatlamasını bekliyorum.

-Bu mümkün mü?
Sanmıyorum, ama denemek lazım.

Hesap verebilirlik

-Muhalifler, önceki yılların hesabının sorulması ve hesap verebilirliğin ne olacağını soruyorlar. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Hesaplaşmadan bahsederken hemen ele alınmaz dedim. Ancak ABD’nin mevcut yaklaşımının bu konuyu ele almadığını da söylemeliyim. Suriye’deki yıkımın büyük bölümünün sorumlusu savaş uçaklarıyla yapılan bombardımanlar ve Suriyeli muhaliflerin savaş uçaklarının olmadığını biliyoruz. Esasen yıkımdan kimin sorumlu olduğunu da biliyoruz. Fakat mevcut yaklaşımımız ne savaşın kurbanlarına ulaşmaya ne de hesap verebilirliğe erişime yardımcı oldu. Belki farklı bir yaklaşım Suriyelilerin çektiği acıları hafifletebilir. Bir teoriyi test etmeye hazırım. Ancak hesap verebilirlik konusunu çözemez.

-ABD’nin adım adım yaklaşımını denediği, fakat sonuç alamadığı söyleniyor. Neden tekrar denesin?
Birçok kişinin Suriye rejimiyle ilgili şüpheleri olduğunu biliyorsunuz. Biden yönetimi içinde de Şam ile ilgili yeni yolların denenmesi için çağrı yapan insanlar var. Bazıları diplomasi yolunu denemek isteyebilir. Bu durumda her iki tarafın neler sunabileceğinin bilinmesini sağlayacak nitelikli, somut ve şeffaf adımlar nelerdir ve eğer Şam bir takım adımlar atarsa ​​bu yoldan neler elde edilebilir? Bunu bilmek istiyoruz.

-Geçmişte Şam ile yaptığınız görüşmeler ve edindiğiniz tecrübeler çerçevesinde Şam’ın diplomasi yoluna olumlu bir karşılık vereceğini düşünüyor musunuz?
Karşılık vermeyebilirler. Fakat özellikle son yıllarda işler çok değiştiğinden bunu denemeye değer. Esed ve ailesi üzerinde büyük bir ekonomik baskı var. Ancak rejimi destekleyen halkın büyük bir kısmı, çektikleri sıkıntılardan ötürü mevcut durumdan memnun değil. Belki Ruslar müdahale eder ve Esed'e baskı yaparlar.

-Peki, siz Washington’ın Şam'la mı yoksa Moskova'yla mı konuşmasını önerirsiniz?
Bunun hakkında Moskova ile konuşmak faydalı olabilir. Ancak ABD-Rusya ilişkilerinde büyük ve karmaşık sorunlar mevcut.  Ama Esed'in belli ve somut meselelerle ilgili test edilmesini görmek isterim. Yaptırımların hafifletilmesi süreci, taahhütlere uyulmadığı takdirde dondurulabilir. Bu bir promosyon kartı değildir. Aksine, Esed’ın, çeşitli baskılarla değiştirmediği davranışlarını değiştirmeye hazır olup olmadığı hipotezini test edecek olan bir öneridir.

Şam’a gitmek

-Tutumlarınız biliniyor. Şam'a gidip bu önerileri Esed’e iletmek ister misiniz?
Ben ABD vatandaşıyım. Şuan ne ABD yönetiminde ne de BM’de herhangi bir görevim yok. Böyle bir öneri, bir şahıs tarafından değil, bir hükümet tarafından yapılmalıdır. Bireylerden gelen müzakere önerilerinin inceliklerini biliyorum. Bu öneri, resmi yetkililerden gelmeli. Hrair ve ben, Obama ve Trump yönetimlerinin uyguladıkları politikalardan sonuç alamadıklarını göz önünde bulundurarak ABD’nin Suriye konusundaki seçeneklerini sunmaya çalıştık.

-Bu öneriyi, ABD’nin Suriye dosyasıyla ilgili yeni temsilcisi olmaya hazırlık olarak yaptığınızı düşünenler var. Ne söyleyeceksiniz?
Bunu duydum ve önerim hakkında arkadaşlarımdan çok tepki aldım. Açıkça söylemeliyim ki, bu konuda (ABD yönetiminden) kimse benimle iletişime geçmedi. Suriye için yetkili atamanın Biden yönetiminin önceliği olduğunu sanmıyorum.

-Peki, bu görev size teklif edilse kabul eder misiniz?
Bunu bilemem. Ortada birçok soru işareti mevcut. Görev nedir? Yetkililer kimler? Temsilciye siyasi destek verilecek mi? gibi sorular var. Fakat şimdiye kadar kimse beni aramadı.

-Peki ya İran?  Yani önerinizde İran’a yönelik nasıl bir yaklaşım var?
Herkes İran'ın ve Hizbullah'ın Suriye ve Lübnan'daki varlığı konusundaki tutumumu ve bu konudaki görüşlerimi biliyor. Önerimiz, büyük sorunların ve jeopolitik meselelerin veya bir başka deyişle ‘odadaki filin’ tartışılmamasına dayanıyor. Suriye toprakları Hizbullah'a silah taşımak için kullanılıyor ve İran'ın Suriye'de derin kökleri var. Ancak biz, rejimin davranışıyla ilgili bazı sorunları ele almaya ve Suriye halkının çektiği sıkıntı hafifletmeye yönelik bir öneri sunuyoruz. Eğer Şam bu öneriyi kabul ederse diğer konuları tartışmak için bir köprü kurulacaktır. İran'ın bugün Şam ile ilişkilerinin 2011 yılı öncesine göre daha derin olduğu konusunda gerçekçi olmalıyız. İran bir gecede Suriye’den silinmeyecektir. Bu nedenle tüm sorunları ele almak için birçok kapının açılması gerekiyor.

-Sizce Biden'ın öncelikleri arasında Suriye’nin yeri neresi?
Ben Biden yönetiminde değilim. Ayrıca Biden yönetiminin öncelikleri yerel konulara yöneliktir. Dış ilişkilerdeki önceliklerinin ise Çin ile ilişkiler, İran, Kuzey Kore ve Rusya ile nükleer anlaşma, ittifakların sürdürülmesi ve Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) olmasını bekliyorum. Suriye bir öncelik olmasa da tüm önceliklerle bir bağlantısı var. Suriye'yi en önemli önceliklerden biri olarak göstermeyeceğim, ama diğer konuların bir parçası olduğunu söylemeliyim. Suriye ile nasıl ilgilenilmesi gerektiği konusunda bazı kararlar alınmalı.



Suriye Ulusal Diyalog Kongresi Hazırlık Komitesi Genel Koordinatörü Kıblavi Şarku’l Avsat’a konuştu: Geçiş dönemi için anayasal bir deklarasyon ve teknokrat bir hükümet gerekiyor

Dün Şam'ın doğusundaki Duma'da, Aralık 2013'te kaçırılan aktivistlerin akıbetinin açıklanması için protesto gösterisi düzenledi. (AFP)
Dün Şam'ın doğusundaki Duma'da, Aralık 2013'te kaçırılan aktivistlerin akıbetinin açıklanması için protesto gösterisi düzenledi. (AFP)
TT

Suriye Ulusal Diyalog Kongresi Hazırlık Komitesi Genel Koordinatörü Kıblavi Şarku’l Avsat’a konuştu: Geçiş dönemi için anayasal bir deklarasyon ve teknokrat bir hükümet gerekiyor

Dün Şam'ın doğusundaki Duma'da, Aralık 2013'te kaçırılan aktivistlerin akıbetinin açıklanması için protesto gösterisi düzenledi. (AFP)
Dün Şam'ın doğusundaki Duma'da, Aralık 2013'te kaçırılan aktivistlerin akıbetinin açıklanması için protesto gösterisi düzenledi. (AFP)

Beşşar Esed rejiminin devrilmesi ve Suriye'de Ahmed eş-Şera liderliğinde yeni bir yönetimin başa gelmesinin ardından Suriye dosyasındaki gelişmeler dikkatle takip ediliyor. Belki de buradaki en önemli soru, eş-Şera'nın medya açıklamalarında duyurduğu Suriye Ulusal Diyalog Kongresi'nin detaylarının, bir hazırlık komitesinin oluşturulmasının ve kabul edilecek koşullara göre kimlerin davet edilip kimlerin dışarıda bırakılacağıdır.

dsvfbg

Suriye Ulusal Diyalog Kongresi Hazırlık Komitesi Genel Koordinatörü, Suriyeli yazar ve siyasi araştırmacı Dr. Mueyyed Gazlan Kıblavi, Şarku’l Avsat'ın sorularını yanıtladı.

Kıblavi, ‘Suriye Ulusal Diyalog Kongresi'ne davet edilecek şahsiyetlerin mevcut ya da geçmiş mücadeleleri, Suriye davasına katılımları ve devrimci faaliyetleri nedeniyle davet edileceğini’ vurguladı. Siyaset yapmayan devrimciler olduğu gibi, devrimi pratik etmeyen siyasetçiler de olduğunu belirten Kıblavi, gençlik kategorisinin, kadın kategorisinin, muhalifler kategorisinin ve mahkûmlar kategorisinin önemine dikkat çekti. Kıblavi, “Kategoriler çok. Örneğin, şu ana kadar 15 kategori belirledik ve henüz kategorize edilmemiş olanlar da var. Bu sayı 20 kategoriye ulaşabilir ve bazı kategoriler diğerleriyle birleştirilebilir” ifadelerini kullandı.

Devrimden önce ve sonra Suriye toplumunun kategorize edilmesinin her zaman sorunlu olacağını vurgulayan Kıblavi, “Bu yüzden kongreyi, bu sosyal yelpazeler (şu anda oluşmakta olan siyasi topluluk) arasında anlayış ve iletişim alanları için bir başlangıç olarak gördük. Çünkü Suriye'de elli yıl boyunca oluşuma izin verilmedi, yasaklandı. Düşünce tutsak edildi ve oluşum suç sayıldı” şeklinde konuştu.

dsfvgb
Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) ile ABD Dışişleri Bakanlığı heyeti arasında geçtiğimiz eylül ayında Ankara'da yapılan toplantıdan (SMDK)

Kıblavi, “Bu daha başlangıç. Dolayısıyla, içeridekiler kendi siyasi bileşenlerini oluşturma fırsatına sahip değilken ya da gelecekteki Suriye'ye doğru ilerlemek için belirli bir ideolojinin arkasına saklanamazken, dışarıda oluşturulan bileşenleri davet edemeyiz” dedi.

Kıblavi sözlerini şöyle sürdürdü: “Şam Deklarasyonu, Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK), Suriye Ulusal Konseyi ve diğerleri gibi oluşturulan siyasi kurumlarla dışarıdakiler birçok bölünmeden muzdaripti, devlet başkanlığı ve seçimlerde hizipçilikten muzdaripti ve sokak tarafından meşrulaştırılmamıştı. Bu nedenle oluşum koşulları mevcut koşullardan tamamen farklı olan siyasi yapıları davet etmekten kaçındık.”

Kıblavi sözlerine şöyle devam etti: “Şimdi bileşenler yeni Suriye'deki hedeflerini ilan etmeye başlayacaklar ve şöyle diyecekler: Ben belli bir grubun bileşeniyim, belli bir siyasi yelpazenin bileşeniyim ya da belli bir siyasi ideolojinin bileşeniyim, taleplerim bunlar ve saygı görmek ve dahil edilmek istediğim yol bu. Yurtdışında kurulan bileşenlere gelince, onlar kotalara alışkındı ve kotalar muhalif kurumların bileşiminde ve yapısında mevcuttu. Bu gayet açık. Ekim 2011'de İstanbul'da kurulan Suriye Ulusal Konseyi, Müslüman Kardeşler ve Şam Deklarasyonu gibi onlarca yıl önce kurulan siyasi gruplar Suriye meselesindeki ağırlıklarına göre kota alırken, devrimci hareket marjinal kaldı ve siyasi uygulamalarda ağırlıkları olmadı.”

Bu nedenle Kıblavi, “Otuz kırk yıldır Suriye'de bulunmayan siyasetçilerin temsil edilmesi kabul edilemez. Zira oluşturdukları organlar bir ‘bileşen’ olarak kabul edilemez. Bu, içeride kalan ve -izin verilmediği için- herhangi bir siyasi faaliyette bulunamayan Suriye halkına yapılan bir haksızlıktır” ifadelerini kullandı.

*Eş-Şera daha önceki açıklamalarında davetlerin muhalif organlara değil, bireylere yapılacağını söylemişti... Peki, örneğin SMDK'dan şahsiyetler davet edilecek mi?

Kıblavi bu soruya şu cevabı verdi: “Elbette davetler bireylere yönelik olacak, muhalif oluşumlara değil. SMDK’dan da bazı şahsiyetler davet edildi. Zira bu siyasi oluşumların hedefleri temelde bir noktadaydı ve şimdi değişti. Devrim öncesi ile devrim sonrası aynı değil. Ayrıca bu oluşumların içinde hizipler, siyasi partiler ve parti akımları gibi başka bileşenler de var. Bu nedenle sadece bireyleri davet etmeye karar verdik.”

Varlıkları sona erdi

Kıblavi, muhalif oluşumlar ilk kurulduğunda belirtilen kuruluş amaçlarından birinin, devrimin zafere ulaşması halinde bu oluşumların varlığının sona ereceği olduğunu belirtti. Bu, devrimin zafere ulaşması ve rejimin düşmesi halinde söz konusu oluşumların kendilerini feshedeceklerine dair birden fazla kez yapılan açıklamaydı. Dolayısıyla bu varlıklar artık zaman ve bağlam dışıdır.

*Salı günü yaptığınız açıklamalarda, Suriye'deki askeri güçlerin temsilcisi olarak Askeri Operasyonlar Dairesi'nin davet edileceğini söylediniz. Aslında, Suriye devriminin başında rejimden ayrılan ve maddi ve manevi bedel ödeyen askeri personel, Esed sonrası Suriye'de tamamen göz ardı edildiklerini hissediyor. Suriye Ulusal Diyalog Kongresi onları yeni Suriye'yi müzakere etmek üzere davet etmeyecek mi?

Kıblavi şu cevabı verdi: “Ordudan ayrılanlar Savunma Bakanlığı bünyesinde değerlendirilecek, ancak bu henüz tamamlanmamış bir aşama. Çünkü hazırlanmakta olan pek çok lojistik mesele var. Ordudan ayrılanlar Savunma Bakanlığı'na dahil edilecek. Bağımsız olarak davet edilecek ayrı bir siyasi ya da askeri unsur değiller, Askeri Operasyonlar Dairesi'ne bağlı olacaklar.”

Ön koşullar

*Farklı Suriyeli gruplara ulaşmak için kriterler neler? Davet kriterleri neler?

Kıblavi, “Ne kadar adil ya da teknik olmaya çalışırsak çalışalım, herkes için adil olamayız ve herkesi tatmin edemeyiz. Suriye halkını sınıflandırmak ve bu sınıflandırmada adil olmak istersek, devrimci hareket, devrimci savaşçı, kendi topraklarında devrim yapmamış siyasi düşünür, belirli bir bölgeye ait olan ve Suriye'de bulunan tüm etnik ve ırksal bileşenler olarak ayrılırlar. Ayrıca çeşitli şehirler arasında dağılmış bileşenler de var. Tüm bu bileşenler arasından kongreye katılacak uygun kişiler seçilecek. Böylece bölgeleri kapsamış, toplumsal çeşitliliği sağlamış, gençleri, tutukluları ve siyasi aktivistleri, entelektüel ve devrimci olarak kuşatmış olacağız. Açıkçası bu biraz kapsamlı sayılır” ifadelerini kullandı.

*Peki, tüm Suriye için yüzde 100 adil olacak mı?

Kıblavi şöyle cevapladı: “Tabii ki mümkün değil. Dünyada davet kriterlerinde yüzde 100 adil olan hiçbir kongre yoktur. Bu bağlamda tarafsız olmamız gerekmediğini unutmayın. Bizden istenen gelecekteki Suriye'nin çıkarlarını düşünmemiz.”

CSDVFBR
Suriye’deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera ve askeri gruplar arasında yapılan toplantıda yeni Suriye'de askeri kurumun nasıl şekilleneceği ele alındı. (Askeri Operasyonlar Dairesi)

Bir sonraki hükümetin şekli

*Suriye’deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera, mevcut hükümetin tek renkli olduğunu kabul etti. Kongrenin toplanmasının yakın olduğu konuşulurken, bir sonraki hükümetin Suriye Ulusal Diyalog Kongresi'nin içinden çıkacağına dair sorular akla geliyor. Bu hükümetin katılımcı bir hükümet olacağına dair herhangi bir ön yargı var mı? Ayrıca, bir sonraki hükümet sisteminin şeklini yani başkanlık mı yoksa parlamenter mi olacağını konferans katılımcıları mı belirleyecek?

Kıblavi bu soruyu, “Kongre, bir sonraki hükümet sisteminin şeklini belirlemeyecek. Çünkü kongre bir yasama organı değil. Parlamento, kongrenin hazırlayacağı çalışma ve belgelerden kaynaklanabilecek prosedürlerin bir parçası” diye yanıtladı.

“Genel sekreterlik gibi seçilmiş bir danışma komitesi” olduğunu da ifade eden Kıblavi, “Komiteler sayıca fazla olduğu için hükümet sisteminin parametrelerini belirlemek üzere mini komiteler seçilebilir. Elbette hükümet sistemi önerilecek ya da onaylanacaktır. Bundan sonra mevcut çalışmalar sona erecek ve çok hassas bir aşama olan geçiş dönemi için teknokratlar hükümeti olması beklenen bir hükümet kurulacaktır. Suriye'nin geleceğine gelince, bunu Suriye halkı ve tartışmaların başlangıç noktası olarak kabul edilen Suriye Ulusal Diyalog Kongresi sırasında fikirlerin billurlaşması belirleyecek. Tüm bu göstergeler Suriye'deki hükümet sistemini belirleyecektir. Daha da önemlisi, kongreden kaynaklanacak anayasal boşluk, söz konusu anayasal boşluğu doldurarak geçici bir anayasal bildiri yayınlayacak olan uzman bir komite tarafından doldurulacaktır” dedi.

Kongrenin zamanlaması

*Kongrenin yakın zamanda toplanmasına tanık olacak mıyız? Yoksa beklemek mi gerekiyor? Suriye Ulusal Diyalog Kongresi’ne kimlerin davet edileceğini hazırlık komitesi mi belirleyecek?

Kıblavi şu cevabı verdi: “Hazırlık komitesi ilgili makamlardan onay aldıktan sonra çalışmalarına başlayacak. Tarih konusuna gelince, hazırlık komitesi oluşturulduktan sonra, davet edilen şahsiyetler ve gruplarla iletişim kurmak yeterli zaman alacak. Meselelerin çözüme kavuşturulması bir hafta ya da belki 9 gün sürebilir.”

SCDVFEGR
Eski rejim ordusu mensupları, 1 Ocak'ta Suriye'nin Humus kentindeki uzlaşma merkezlerinde kayıt yaptırmak için sıraya girerken Esed'in fotoğrafını çiğniyorlar. (AP)

Kıblavi, “Hazırlık komitesi davetler için kriter belirlemez. İçeriden ve dışarıdan davetlilerin lojistiğini kolaylaştıran ve onlarla kongreye davet edildiklerini ve katılıp katılmayacaklarını kısaca görüşen bir komitedir. Yani konferans öncesi aşamanın lojistiğini kolaylaştıran ve ön kolaylaştırıcılığını yapan bir komite; sonuçlara ya da davet kriterlerine karar veren bir komite değil. Aday gösterecek olanlar genel olarak sivil toplum örgütleri olacak ve doğal olarak sendikalar da bunların arasında yer alacak” şeklinde konuştu.

Komite seçimi için kriterler

Hazırlık komitesi üyelerinin hangi kriterlere göre seçileceği sorulduğunda ise Kıblavi şu yanıtı verdi:

“Bu kişiler Suriye'deki en nitelikli kişiler olmayacak. Çünkü bu çok zor. Ancak yurt içinde olduğu kadar yurt dışındaki devrimci siyasi ortama ve bölgesel dağılıma dair bilgi ve aşinalıkları da göz önünde bulundurulacak. Hazırlık komitesi üyesinin bileşenler hakkında bilgi sahibi olması, devrim ve siyasi süreç konusunda daha önce deneyim sahibi olması ve Suriye'deki siyasi çevreler arasında ya da elbette yurtdışında sürekli faaliyet göstermesi ve tanınması nedeniyle Suriye arenasında bilinmesi gerekir.”