Tahran’dan Washington'a nükleer anlaşmayı canlandırmak için ‘zaman doluyor’ uyarısı

İran Cumhurbaşkanı Ruhani, devrimin 42. yıldönümü vesilesiyle yaptığı konuşmada ‘dünya ile müzakerelerde bulunma’ politikasını savundu

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani dün İran devriminin yıldönümü vesilesiyle televizyon ekranlarından bir konuşma yaptı (AFP)
İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani dün İran devriminin yıldönümü vesilesiyle televizyon ekranlarından bir konuşma yaptı (AFP)
TT

Tahran’dan Washington'a nükleer anlaşmayı canlandırmak için ‘zaman doluyor’ uyarısı

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani dün İran devriminin yıldönümü vesilesiyle televizyon ekranlarından bir konuşma yaptı (AFP)
İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani dün İran devriminin yıldönümü vesilesiyle televizyon ekranlarından bir konuşma yaptı (AFP)

İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, ABD yönetimini nükleer anlaşmanın yeniden canlandırılması için ‘zamanın hızla tükendiği ve ABD'ye açılan pencerenin hızla kapanmak üzere’  olduğu konusunda uyarırken İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, ülkesinin nükleer anlaşmaya geri dönme şartlarını bir kez daha yineleyerek hükümetinin ‘dünyayla müzakerelerde bulunma’ politikasını savundu.
İran, 1979 devrimin yıl dönümü kutlamaları sırasında yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle sosyal mesafe kuralına uydu. Bu yıl ki törenlerde sadece sembolik yürüyüşler yapılırken halk araçları ve motosikletleri ile uzun konvoylar oluşturdu. Ayrıca batı ülkelerinin İran’ın füze programını kısıtlama çabalarına karşı balistik füzelerle bir gösteri düzenlendi.
Ruhani, Tahran'da televizyon ekranlarından yaptığı konuşmada, yaptırımlar döneminin sona erdiğini ve ilerlemek için tek yolun anlaşmak olduğunu söyledi. Dünya ve bölge için başka bir yol olmadığını belirten Ruhani, “Tek yol kesinlikle siyaset (diplomasi) yoludur. Tek yol dünyanın İran'la anlaşmasıdır. İnşallah bu şekilde başaracağız” ifadelerini kullandı. İran'ın nükleer yükümlülüklerini yeniden yerine getirmesi için şartlarını bir kez daha yineleyen Ruhani, “Bugün P5 + 1 grubunun (ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, Çin ve Rusya) taahhütlerini yerine getirdiğini görmeyi umuyoruz. Biz de anlaşmadaki taahhütlerimizi uygulamaya hazırız” dedi.
İran Cumhurbaşkanı’nın uzun bir süre 4+1 (İngiltere, Fransa, Almanya, Çin ve Rusya) formülünü kullandıktan sonra yeniden 5+1 formülüne dönmesi dikkat çekerken bu, üstü örtülü bir şekilde ABD’nin nükleer anlaşmaya yakın bir zamanda geri dönmesine atıfta bulunması olarak değerlendirildi.
Öte yandan İran’da, hükümeti, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’na (UAEA) Ek Protokol ile verilen yetkileri iptal etmeye zorlayan ve denetimleri yalnızca beyan edilmiş nükleer tesislerle sınırlandıran bir yasa 21 Şubat’ta yürürlüğe girecek.
Bu arada İran’ın yakında yeni telafi edici önlemler almak zorunda kalacağını söyleyen Dışişleri Bakanı Zarif, Meclis tarafından tanımlandığı şekliyle alınacak olan yeni tedbirlerin, nükleer programı genişletmek ve UAEA müfettişleri ile iş birliğini azaltmak dahil olmak üzere nükleer anlaşma çerçevesindeki haklarla tutarlı olduğunun altını çizdi.
Çin Küresel Televizyon Ağı’na (CGTN) açıklamalarda bulunan İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Abbas Arakçi ise nükleer anlaşmayı koruma süresinin sona ermek üzere olduğunu belirterek ABD’nin bir adım atarak İran'a yönelik yaptırımları kaldırması gerektiğini söyledi.
Diğer yandan İran devlet televizyonu, Tahran'daki Azadi (Özgürlük) Meydanı'ndan 700 ila 1000 kilometre menzilli Zulfikar, Dezful ve Kıyam adlı 3 orta menzilli füzenin fırlatılışının görüntülerini aktardı. Televizyon ayrıca Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) tarafından son birkaç yıl içinde varlıkları açıklanan yeraltı füze üslerinin görüntülerini de yayınladı.
Cumhurbaşkanı Ruhani ise dünya ile müzakereler konusundaki ısrarının ‘halkın çıkarlarını elde etmeyi’ amaçladığını ve önemli olduğunu belirterek içerideki muhaliflerine üstü örtülü bir mesaj gönderdi. Tutumunu ‘Hudeybiye Barış Antlaşması’ gibi İslamiyet’in ilk yıllarında yaşanan olaylara bağlayarak desteklemeye çalışan Ruhani, daha sonra Emevi devletinin kurucusu Muaviye bin Ebu Sufyan ile Şiilerin ikinci imamı Hasan bin Ali bin Ebu Talib arasında yapılan ‘Hz. Hasan barışı’ adlı barış anlaşmasına atıfta bulundu.
Eski ABD Başkanı Donald Trump’ın nükleer anlaşmadan çekilmesi ve ülkenin bir numaralı yetkili Ali Hamaney’in karşı çıkmasına rağmen müzakere kapısını açmaya çalışmasının ardından tutumunu, tarihi olaylarla destekleme eğilimini artıran Ruhani’nin son tarihi olaya yaptığı atıf, Hz. Hasan barışını ‘cesur esneklik’ olarak niteleyen İran’ın dini lideri Ali Hamaney’e dayanıyor. Cesur esneklik ifadesi, Tahran ile Washington arasında gizlice nükleer müzakereler İran’ın eski Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad'ın görev süresinin sonlarında gizlice sürerken Ruhani döneminin başlangıcında açığa çıkmasına yönelik sembolik bir ifadedir.
İran, eski ABD Başkanı Barack Obama’nın selefi George W. Bush'un Tahran’ı baskı altında tutma yaklaşımını benimsemesinden sonra geri adım atmıştı. Obama yönetiminin ilk döneminde, büyük güçlerin desteğiyle İran'a nükleer programıyla ilgili baskı yapmak ve müzakere masasına oturtmasını sağlamak için eşi-benzeri görülmemiş uluslararası yaptırımlar uyguladı. İki yıl süren çetin müzakerelerin ardından, büyük güçler ile İran arasında Tahran’ın nükleer programına getirdiği kısıtlamaları kabul etmesi karşılığında uluslararası yaptırımların askıya alınmasını öngören nükleer anlaşma imzalandı. Ancak ABD’nin bir önceki Başkanı Trump, Ocak 2016'da nükleer anlaşmanın yürürlüğe girmesinden sonra İran’ın iki dosya ile ilgili müzakerelere kapıyı kapatmasının ardından İran'ın bölgesel faaliyetlerine ve balistik füze programına değinmediği gerekçesiyle Kapsamlı Ortak Eylem Planı (KOEP) olarak adlandırılan nükleer anlaşmayı eksik bir anlaşma olarak değerlendirdi.
Trump'ın ABD seçimlerindeki yenilgisine dikkati çeken Ruhani, İran’ın Beyaz Saray'daki ‘zorbaya’ karşı durduğu, direndiği ve ‘bu yüzden seçimleri kaybettiği’ için tüm dünyanın İran’a borçlu olduğunu belirterek, “İran halkının seçtiği hükümet akıllıca davranmasaydı ve nükleer anlaşmadan çekilseydi, Trump, zahmetsizce ve hiçbir bedel ödemeden zafere ulaşırdı” dedi.
ABD yönetiminin Trump’ın görev süresinin son iki yılında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ndeki (BMGK) aktifliğinin durduğunu belirten Ruhani, İran’ın ABD’yi BMGK’da çok kez yenilgiye uğrattığını söyledi. İran Cumhurbaşkanı ayrıca Uluslararası Adalet Divanı'nın (UAD) geçtiğimiz hafta İran'ın ABD yaptırımlarına karşı yaptığı şikayeti kabul eden kararını, Washington için bir ‘yenilgi’ olarak niteledi.
Trump’ın Mayıs 2018’de nükleer anlaşmadan çekilmesi ve İran’a yönelik ABD yaptırımlarının yeniden uygulamaya koyulması kararına değinen Ruhani, bunun aynı yılın Ağustos ayında yaptırımların yürürlüğe girmesi öncesinde yüzlerce yabancı şirketin İran'la yaptığı yatırım sözleşmelerinden çekilmesine yol açtığına işaret etti.
Öte yandan Reuters’ın haberine göre İran devlet televizyonu, devrimin 42. Yıl dönümü vesilesiyle ülkenin dört bir yanında onlarca şehir ve kasabanın sokaklarında konvoylar oluşturan otomobillerin ve motosikletlerin canlı görüntülerini aktardı. Oysa önceki yıllarda devrimin yıl dönümünü kutlamak için on binlerce kişi sokaklara çıkardı. Haber göre bu konvoylara katılan (DMO’nun bir kolu) Besic milisleri, ‘Amerika'ya Ölüm’ ve ‘İsrail'e Ölüm’ yazılı pankartların yanı sıra İran bayrağı taşıdırlar.
Cumhurbaşkanı Ruhani, tarihi olaylara atıflarda bulunarak savunduğu müzakerelerle ilgili tutumunu, 2013 ve 2017 yıllarında seçilmesini sağlayan seçimlerdeki yüzde 73’lük katılım oranıyla da destekledi. Yoğun katılımın, halkın seçilmiş kişiden (cumhurbaşkanından), dünya ile yapıcı bir diyalog kurması ve İran'ın taahhüt ettiği uluslararası anlaşmalara saygı duyması talebi olduğuna işaret ettiğini söyleyen Ruhani, “Halkın oy kullanmaya yönelik coşkusu, yapıcı angajman yoluyla savaşın hayaletini savuşturmaktır” şeklinde konuştu.
İran Cumhurbaşkanı, nükleer programın devam edeceği ve İran ekonomisinin gelişeceği vaatlerine de değindi. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde verdiği vaatlerde yaşanan gecikmelerden ötürü İranlılardan ‘af’ dileyen Ruhani, İranlıların hayat şartlarını iyileştirmemesini ‘dış mihrakların komplolarına’ bağlayarak bunun için ‘militanlar’ olarak tanımladığı İsrail, ABD ve bölge ülkelerini suçladı.
Halkın seçilmiş cumhurbaşkanına yönelik taleplerine atıfta bulunmaktan memnun olan Ruhani, son iki yıldır devrimin yıldönümü vesilesiyle yaptığı konuşmalarda olduğu gibi iç ve dış politikadaki sorunları çözmek için referandum yapılması gerektiği şeklindeki söylemini bu kez dile getirmedi. Bunun nedeni de konunun son dönemde rejimin içinde çıkmaza girmesi olabilir.
Bir önceki ve şu anki İran Meclisi’ni hükümetin ekonomiyle ilgili projelerini engellemekle suçlayan Ruhani, Haziran ayında yapılması planlanan ve halefini belirleyecek olan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde geniş bir katılım sağlamak için, rejim tarafından tanınan tüm tarafların seçimlere katılımına izin verilmesi çağrısında bulundu.
Diğer yandan sosyal medya platformlarında paylaşılan bir videoda, ülkenin güneybatısındaki Mahşehr’de Besic milislerinin, aralarından birinin ‘Amerika’ya ölüm’ sloganı atmaları için çabaladığı sırada ‘Kahrolsun Ruhani’ sloganları attıkları görüldü.



Microsoft’un raporunda İran'ın siber saldırılarına dikkat çekildi

Microsoft yayınladığı raporda İran’ın siber saldırılarına yer verdi.
Microsoft yayınladığı raporda İran’ın siber saldırılarına yer verdi.
TT

Microsoft’un raporunda İran'ın siber saldırılarına dikkat çekildi

Microsoft yayınladığı raporda İran’ın siber saldırılarına yer verdi.
Microsoft yayınladığı raporda İran’ın siber saldırılarına yer verdi.

Microsoft'a göre İran, Gazze Şeridi'nde savaşın başladığı 7 Ekim 2023'ten bu yana İsrail'e yönelik siber operasyonlarına ve propaganda kampanyalarına hız verdi.

ABD merkezli Microsoft, Hamas Hareketi’nin 7 Ekim 2023'te gerçekleştirdiği saldırıların öncesi ve sonrasında İran'ın siber faaliyetlerine ilişkin ayrıntılı bir rapor yayınladı.

Raporda, İran hükümetiyle ittifak halinde olan bazı tarafların çok sayıda elektronik ve siber saldırı başlattığı belirtildi. Hamas'a yardım etmeyi ve İsrail'i, onun siyasi müttefiklerini ve ticari ortaklarını zayıflatmayı amaçlayan yapay zekâ tekniklerini ve nüfuz operasyonlarını kullandı.

Microsoft’un raporuna göre İran, Hamas'ı desteklemek amacıyla siber operasyonlarını ve çevrimiçi etki operasyonlarına hız verdi ve faaliyetlerinin yaklaşık yüzde 43'ünü İsrail'e karşı yürüttü.

Ancak rapora göre İran'ın 7 Ekim'den sonra gerçekleştirdiği operasyonların çoğu aceleci ve kaotikti; bu da İran ile Hamas arasında bir koordinasyon olmadığını gösteriyor.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre raporda ayrıca İran'ın Lübnan'daki Hizbullah grubuyla iş birliğine de dikkat çekildi. İsrail ile Hamas arasındaki çatışmanın devam etmesi ve ABD başkanlık seçimlerinin yaklaşmasıyla birlikte İran'ın nüfuz operasyonlarının ve elektronik saldırıların önümüzdeki dönemde daha hedefe yönelik ve yıkıcı olacağı öngörülüyor.

Microsoft'un raporuna göre 2024 yılında İran'ın ABD'yi başkanlık seçimleri döneminde daha fazla hedef alması bekleniyor. İran'ın, İsrail hastanesine ve Pensilvanya'daki Amerikan su sistemine karşı yaptığı gibi hayati altyapıyı hedef almak gibi ‘ABD’nin kırmızı çizgilerini test edeceği’ vurgulanıyor.

Rapor, 2020 seçimlerinde olduğu gibi, ABD'li aşırılık yanlılarının kimlik hırsızlığı yaparak ve ABD hükümet yetkililerine karşı şiddeti teşvik ederek gerçekleştirdikleri olaylara dayanarak 2024'te ABD'deki başkanlık seçimleri sırasında yoğunlaşan daha büyük tehditler konusunda uyarıda bulunuldu.

Saldırıların üç aşaması

Raporda üç aşamada gerçekleştirilen operasyonlara ilişkin açıklamalara yer verildi:

İlk aşama etkileşimli olarak başlıyor ve İran Devrim Muhafızları'na bağlı ‘Tesnim’ ajansı gibi devlet medyası aracılığıyla yanıltıcı bilgilerin yayılmasını içeriyor. Örneğin, İsrail elektrik şirketinin arızalanmasıyla ilgili haberlerin yayınlandığı haberlerle ilişkilendirilmiş olan İran Devrim Muhafızları tarafından yönetilen bir grup (muhtemelen) siber saldırılar hakkında bilgiler içeren raporlara dayanır. Bu raporlar, İsrail'deki elektrik kesintilerine ilişkin eski raporlara ve İsrail şirketinin web sitesinde yer alan tarihsiz bir arıza ekran görüntüsüne dayanıyordu.

İkinci aşama, İran hükümetine bağlı çeşitli grupların ve kuruluşların İsrail'e karşı yanıltıcı bilgilerin yayılmasında iş birliği yapmasıyla karakterize edildi. Tahran'ın belirlediği koordinasyon ve hedeflere göre, bu, büyük bir iş birliğine ve dolayısıyla bu saldırıların uzmanlaşmasına ve büyük etkinliğine olanak sağladı.

Raporda, birden fazla İranlı grubun birden fazla koordineli siber faaliyet yoluyla aynı örgütü veya İsrail askeri üssünü hedef aldığı belirtildi. İran'ın kullanmayı tercih ettiği bir yöntem olan İsrail'e yönelik çevrimiçi nüfuz operasyonları hız kazandı ve bu operasyonlar arttı ve Ekim ayında on operasyon kaydedildi. Bu, 2022 yılının kasım ayında bir ayda gerçekleştirilen altı operasyon rekorunun neredeyse iki katına işaret ediyor.

Raporda, İran Devrim Muhafızları'na bağlı ‘Şehit Kaave’ grubunun 18 Ekim'de, İsrail içindeki güvenlik kameralarına karşı elektronik saldırılar düzenlemek için özel olarak tasarlanmış fidye yazılımlarını kullandığı belirtildi. ‘Cund Süleyman’ isimli bir siber karakter, İsrail'in Nevatim Hava Üssü'ndeki güvenlik kameralarını ve verilerini ele geçirdiklerini iddia etti. Ancak ‘Cund Süleyman’ tarafından sızdırılan güvenlik görüntülerinin, Tel Aviv'in kuzeyindeki Nevatim Caddesi'nde bulunan bir kasabada çekildiği ve aynı ismi taşıyan İsrail Hava Üssü'yle ilgisi olmadığı belirtildi.

Üçüncü aşama, geçtiğimiz kasım ayının sonlarında başladı ve İran'ın İsrail'e destek verdiğini düşündüğü ülkeleri hedef alarak coğrafi kapsamı genişletti. Bu aşama, İran destekli Husilerin uluslararası nakliyatı hedef alan saldırılarına başladığı döneme denk geldi. Bu saldırılar özellikle Bahreyn, Arnavutluk ve ABD'yi hedef aldı.

erbtn5y6mu7
İran'ın başlattığı nüfuz operasyonlar arasında rehinelerle ilgili olarak İsrail kamuoyunu etkilemek ve İsrail Başbakanı'na karşı öfkeyi artırmak var. (Microsoft raporu)

20 Kasım'da, ‘kukla’ hesaplarından Arnavutluk'a karşı yakın zamanda gerçekleşecek olan elektronik saldırılara dair uyarılar yapıldı. Daha sonra bu hesaplar, çeşitli Arnavut kuruluşları ve kurumlarına saldırılardan sorumlu olduklarını duyurdu.

21 Kasım'da ‘Tufan’ adı verilen bir siber kukla, İsrail ile ilişkilerini normalleştirmeye devam etmelerini engellemek için denizcilik hükümetini ve finans kurumlarını hedef aldı.

22 Kasım'da, İran Devrim Muhafızları'na bağlı bu gruplar, İsrail'in programlama kontrol ünitelerini hedef almaya başladılar (bu, üretim hatları ve robot cihazları gibi üretim kontrol işlemlerini gerçekleştirmek için geliştirilen endüstriyel bilgisayar cihazlarıdır) ve 25 Kasım'da Pensilvanya eyaletindeki su otoritesinin iletişimini kestiler.

Yanlış bilgi

Raporda hükümet medyasının Hamas saldırılarıyla ilgili yanıltıcı ayrıntılar yayınlamasına da değinildi. İran da İsrail'e yönelik siber saldırı operasyonlarını ve çabalarını artırdı. Saldırılar, savaşın ilk günlerinde bir tepki olarak başladı, ancak ekim ayının sonlarına doğru İran siber güvenlik güçlerinin İsrail'e yönelik saldırılarına odaklandığı belirtildi.

Microsoft’un raporunda, o dönemdeki siber saldırıların giderek daha yıkıcı hale geldiğini ve yanıltıcı bilgilerin yayılması kampanyalarının daha karmaşık hale geldiği belirtildi. Sosyal medya platformlarında sahte ve gerçek olmayan hesapların kullanıldığı ifade edildi.

Sayısal olarak bakıldığında, Microsoft'un gözlemlediği İran hükümet grupları, savaşın ilk haftasında dokuz saldırıdan bir sonraki haftada sadece bir hafta içinde on dört saldırıya çıkarak arttı.

2021'deki bir olaydan iki ayda bir düzenlenen etki operasyonları, sadece 2023 yılının Ekim ayında 11'e yükseldi. Ayrıca, Tahran'ın çevrimiçi eylemlerinde yüzde 42'lik bir artışın olduğu ve bir ay sonra yüzde 28'lik bir artışın daha kaydedildiği bildirildi.

İsrail’in ana hedef olmasına rağmen, Batı ve Arap ülkeleri de saldırılara maruz kaldı. Bunlar arasında, bir İran grubunun Bahreyn hükümetini ve finansal kurumları hedef alması da yer aldı. Son olarak, İran Devrim Muhafızları'na bağlı bir grup, Pensilvanya'daki ABD su yönetim merkezine siber saldırılar düzenledi.

İran'ın hedefleri

Raporda, İran'ın ana hedefinin, siber operasyonlarını kullanarak İsrail ve dünya genelinde kamuoyunu etkilemek olduğu belirtiliyor. Bu, ‘siyasi ve sosyal anlaşmazlıkları’ hedefleyerek manipülasyon veya korku yoluyla gerçekleştiriliyor.

Raporda, etki operasyonlarının sık sık çabalarını, Hamas'ın liderlik ettiği saldırı sırasında kaçırılan 240 rehineye veya İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun görevden alınmasına yönlendirdiği kaydedildi. Bu, kafa karışıklığı ve güven kaybı yaratmak için yapılan bir girişimdi.

Microsoft’un raporu, ana hedeflerine de değinildi: Birincisi, iç siyasi ve sosyal farklılıkları daha da kötüleştiren kutuplaşma yoluyla istikrarsızlaştırma. Bu nedenle, 240 rehine kriziyle başa çıkma konusunda İsrail hükümetinin benimsediği yaklaşıma odaklanıldı. Kendilerini barış isteyen aktivist gruplar olarak tanıttılar, İsrail hükümetini ve İsrail Başbakanı'nı eleştirdiler ve onun görevden alınması çağrısında bulundular.

Microsoft raporuna göre ikinci hedef intikamdı. İran'ın saldırıları, İsrail'in ‘göze göz dişe diş’ prensibinden hareketle Gazze'deki elektrik, su ve yakıtı keseceği yönündeki tehditlerine yanıt olarak İsrail'in elektrik, su ve yakıt altyapısını hedef aldı.

Üçüncü hedef, İsrail vatandaşlarını korkutarak ve İsrail askerlerinin ailelerini tehdit ederek korku yaratmaktı. Bu amaçla, İsrail ordusunun askerlerini koruma yetkisinin olmadığını belirten ve İsrail Savunma Kuvvetleri'nin askerlerini teslim olmaya ikna etmeyi amaçlayan mesajlar gibi, X platformu üzerinden hesaplar aracılığıyla mesajlar yayınladılar.

Dördüncü hedef ise İsrail'i destekleyen tarafları hedef alarak ve İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarının yarattığı hasarı öne çıkararak İsrail'e verilen uluslararası desteği baltalamaktı.

Yapay zekâ saldırıları

Rapora göre İran'ın en büyük saldırısı, 2023 yılının Aralık ayı başlarında televizyon yayın hizmetlerini keserek, yerine İngiltere, Kanada ve BAE'deki İran nüfuz kampanyası kapsamında (yapay zeka tarafından üretilen bir haber spikeri) kullanılan bir video klip kullanılmasıydı. Microsoft, bu olaya özel bir vurgu yaparak, Tahran'daki hükümet grupları tarafından benzer bir şekilde yapılan ilk saldırı olduğunu ve operasyonlarında büyük ölçüde yapay zekâ teknolojilerine güvendiklerini belirtti.

Microsoft şirketinin yapay zeka izleme bölümü, İran'ın propaganda göstergelerini takip etti.

Microsoft raporu, İran devletine bağlı medyanın, ABD ile yakın müttefik olan İngiltere, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda gibi İngilizce konuşulan ülkelerde büyük başarı elde ettiğini gözler önüne serdi. İran haber kaynaklarına olan ilgi ve trafiğin, genel internet trafiğiyle karşılaştırıldığında önemli ölçüde arttığını ifade etti. İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırısı sırasında, ABD, İngiltere, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda'dan İran kaynaklı internet sitelerine olan ziyaretlerin yüzde 42 arttığı kaydedildi. Bu durum, İran'ın Ortadoğu'daki çatışma hakkındaki raporlarıyla Batı halkına ulaşma yeteneğine işaret etti. Rapor, bu başarının özellikle savaşın ilk günlerinde daha güçlü olduğunu ve savaşın bir ayı aşkın bir süre geçtikten sonra bile, İran kaynaklarına erişimin savaş öncesi seviyelerinin yüzde 28 üzerinde kaldığını belirtti.

İran sızma operasyonları

Rapor, İranlı kurumların sadece düşmanlarını değil, aynı zamanda dostlarını da taklit ettiğini belirtiyor. İran'ın son operasyonları, İsrail ordusunu tehdit eden sahte mesajlar yayınlamak için Hamas'ın askeri kanadı olan Kassam Tugayı'nın adını ve logosunu kullandı. Ancak, İran'ın bunun için Hamas'tan onay alıp almadığı bilinmiyor.

İran, İsraillileri faaliyetlerine katılmaya çekmeyi başardı. ‘Savaşın Gözyaşları’ adlı son bir operasyonda, İranlı ajanlar İsraillileri, İsrail basınında yer alan haberlere dayanarak İsrail mahallelerinde yapay zeka ürünü görseller kullandı. ‘Savaşın Gözyaşları’ sloganlı pankartlar asmaya ve Binyamin Netanyahu'nun görevden alınmasını teşvik etmeye ikna etti.

E-posta kampanyaları

İran'ın, psikolojik etkileri artırmak için kitle mesajlaşma ve e-posta kampanyalarını artan bir şekilde kullandığı belirlendi. İnsanların telefonlarına veya gelen kutularına gelen mesajların, sosyal medyadaki sahte hesaplardan daha büyük bir etkiye sahip olduğu ortaya çıktı. Rapora göre İran, İran Devrim Muhafızları'na bağlı hem açık hem de gizli medya organlarını, siber operasyonların etkilerini büyütmek için kullanıyor. Eylül ayında, İranlı bir hacker grubu, İsrail demiryolu sistemine karşı elektronik saldırılar düzenlediğini iddia etti. İran Devrim Muhafızları'nın medyası da söz konusu iddiaları köpürterek yayılmasını sağladı.