Gannuşi'nin üçlü toplantı girişimi Tunus muhalefetinin hedefinde

Tunus Hava Yolları'ndaki işçiler, bir Türk şirketi ile aralarındaki anlaşmazlık sonucunda varlıklarına el koyma kararının ardından Cuma günü Tunus'un başkentinde düzenlenen protestoya katıldı(EPA)
Tunus Hava Yolları'ndaki işçiler, bir Türk şirketi ile aralarındaki anlaşmazlık sonucunda varlıklarına el koyma kararının ardından Cuma günü Tunus'un başkentinde düzenlenen protestoya katıldı(EPA)
TT

Gannuşi'nin üçlü toplantı girişimi Tunus muhalefetinin hedefinde

Tunus Hava Yolları'ndaki işçiler, bir Türk şirketi ile aralarındaki anlaşmazlık sonucunda varlıklarına el koyma kararının ardından Cuma günü Tunus'un başkentinde düzenlenen protestoya katıldı(EPA)
Tunus Hava Yolları'ndaki işçiler, bir Türk şirketi ile aralarındaki anlaşmazlık sonucunda varlıklarına el koyma kararının ardından Cuma günü Tunus'un başkentinde düzenlenen protestoya katıldı(EPA)

Tunuslu muhalefet partileri Parlamento Başkanı Raşid Gannuşi’nin ülkenin üç başkanı; Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Parlamento Başkanı arasında art arda dört haftadır devam eden ve Cumhurbaşkanı Kays Said’in, Başbakan Hişam el-Meşişi hükümetindeki yeni bakanların yemin etmelerini reddetmesi ile ilgili siyasi krizi aşmak için bir toplantı yapma girişimini hedef aldı. Demokratik Akım ve Halk Hareketi liderleri, Tunus parlamentosunun yaptığı girişimleri ‘siyasi saçmalık’ olarak atnımladı tanımladı.
Demokratik Akım partisi liderlerinden biri olan Muhammed Ammar, Gannuşi’yi meclis kurumunu istismar etmekle suçladı. Parlamentodaki partilerin onu mevcut siyasi krize bir çözüm bulması için kendileri adına konuşmakla görevlendirmediğini söyledi. Ammar ayrıca Demokratik Akım partisinin bu girişimden önce, Başbakan’a Parlamento Başkanı ve ona destek veren siyasi akımların desteğini kazanmak için ‘ileriye kaçış politikası’ yerine doğrudan Cumhurbaşkanı ile görüşme çağrısında bulunduğuna dikkat çekti. Muhammed Ammar, Parlamento Başkanı tarafından yayınlanan yazışmaların meclis içindeki partileri hiçbir şekilde bağlamadığını ifade ederek, meclisin bu girişime katılmak ve desteklemek için toplanmayacağını vurguladı.
Öte yandan Halk Hareketi Partisi lideri Halid el-Kirişi, Parlamento Başkanı’nın girişiminin ‘hatalı bir adım’ olduğunu söyledi. Bu davranışı ‘keyfi’ olarak değerlendiren Kirişi, bunun yalnızca Nahda Hareketi grubu için bağlayıcı olduğunu ifade etti. Kirişi, girişimin ‘bir öneri formatında’ olmadığını yalnızca siyasi bir tutumu temsil ettiğine dikkat çekti. Bunun, Raşid Gannuşi’den güvenoyunun çekilmesi talebiyle mücadele bağlamında kafa karışıklığı yaratmayı amaçlayan bir adım olduğunu söyleyen Kirişi,  bakanlıkların değiştirilmesi konusunda Başbakan’ı Cumhurbaşkanı’na ‘meydan okumaya ve diyalogdan kaçmaya’ teşvik edeninin Parlamento Başkanı’nın kendisi olduğuna dikkat çekti.
Nahda Hareketi liderlerinin ikili oynadığına işaret eden Kirişi, bir yandan krizin üstesinden gelmek için üç başkan arasında bir toplantı yapılması çağrısında bulunduklarını fakat diğer yandan destekçilerine ‘meşruiyeti desteklemek ve Tunus anayasasını uygulamaya koyma’ gerekçesiyle 27 Şubat’taki mitinge kitlesel katılmanın gerekliliğine vurgu yaptıklarını söyledi.
Nahda Hareketi’nin yaptığı yürüyüş çağrısı; Hareket’in Ulusal Gençlik Ofisi tarafından düzenlendiği ve önümüzdeki Cumartesi gerçekleştirilmesi bekleniyor. Hareket bir toplantı gerçekleştirerek, bu yürüyüşün başarıya ulaşması için gençlerin katkıda bulunmasının gerekliliğine dikkat çekildi. Gençlik Ofisi tarafından yapılan açıklamalarda, parti içerisindeki ve destekçiler arasındaki gençleri, Cumartesi günü gerçekleştirilmesi beklenen mitinge demokratik olan bu ülkenin anayasasının korunması ayrıca kalkınma ile ilgili ve sosyal reformların uygulanmasının hızlandırılması için aktif ve güçlü bir katılım çağrısında bulunuldu.
Gözlemciler, Nahda Hareketi’nin bu yürüyüşten Tunus'taki popülaritesini ve büyük ölçüde yararlandığı devrim yolunu savunmak için sokağı seferber etme yeteneğini gösterme konusunda yararlanacağını düşünüyor.
Çoğu sol hareketin üyesi olan muhalefet partileri, 6 Şubat’ta başkent sokaklarında benzer bir protesto yürüyüşü düzenledi. Ancak güvenlik raporları katılımcı sayısının en fazla bin kişi olduğuna yeterli katılımın sağlanmadığını ortaya koydu.
Muhalif Özgür Anayasa Partisi Lideri Abir Musa, dün Suse kentinde gerçekleştirdiği mitingde yaptığı konuşmada, biriken siyasi anlaşmazlıkları çözmek için sokağa çıkma tehdidi konusunda iktidarı elinde tutan bazı partilerin, sokağa çıkmanın kan dökülmesine yol açacağını iddia edere halkı tehdit edip korkutmaya çalıştığını söyledi.  Ülkeyi mevcut durumdan kurtarmak için barışçıl protesto ve gösterilerin gerekli olduğunu vurguladı.
Abir Musa, bakan değişikliği konusu bağlamında önerilen bakanların yemin törenleri konusunda devam eden tartışmalar hakkında, “Ülkenin iktidardaki iki başkanı arasında yetkiler ve gündemler uğruna kemik kıran bir savaş olduğu düşünüldüğünde, bu çatışmanın ilkeli meselelerle ve ülkenin çıkarlarıyla hiçbir ilgisi yoktur” ifadelerini kullandı.
Musa, partisinin destekçilerinin ülkenin iflas etmesi ve ‘yabancı sermayenin elinde rehin kalması’ kabusunun ortaya çıkmasının ardından yoksulluk ve açlıktan muzdarip olduklarını söyleyen halkın taleplerini yerine getirmek için kuzeydeki Bizerte'den güneydeki Tatavin'e kadar Tunus sokaklarına ineceğini açıkladı. Abir Musa ayrıca, “Eğilmeyeceğiz, ellerimizi kanlı ellerin üzerine koymayacağız ... Galip geleceğiz” dedi.



Kuşatma stratejisi: Doğu ve Batı Libya'nın ‘etki ve coğrafya’ mücadelesi

Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi, Libya'nın batısındaki bir askeri karargâha yaptığı ziyaret sırasında (El-Menfi'nin ofisi)
Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi, Libya'nın batısındaki bir askeri karargâha yaptığı ziyaret sırasında (El-Menfi'nin ofisi)
TT

Kuşatma stratejisi: Doğu ve Batı Libya'nın ‘etki ve coğrafya’ mücadelesi

Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi, Libya'nın batısındaki bir askeri karargâha yaptığı ziyaret sırasında (El-Menfi'nin ofisi)
Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi, Libya'nın batısındaki bir askeri karargâha yaptığı ziyaret sırasında (El-Menfi'nin ofisi)

Libya’nın doğusundaki ve batısındaki otoriteler, kimi yönleri sessiz ilerleyen bir çekişmenin içinde bulunuyor. Mevcut işaretlere göre taraflar, etkisini sahada güç gösterisiyle artırmayı hedefleyen ‘arazi kuşatma’ stratejisini aşamalı şekilde uygulayarak nüfuz mücadelesini sürdürüyor.

fgt
Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter, bir askeri üretim tesisini ziyaret etti. (LUO)

Libya Ulusal Ordusu (LUO), Mareşal Halife Hafter liderliğinde 2014’te yeniden yapılandırılmasının ardından ülkenin doğusunda konumlandı. Ancak bu tarihten itibaren farklı kolları aracılığıyla ülkenin orta ve güney bölgelerine doğru genişleme adımları attı. Buna paralel olarak Abdulhamid Dibeybe liderliğindeki Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) ise başkent Trablus’ta hakimiyetini sürdürürken, son dönemde bazı belediyeler üzerindeki kontrolünü artıran kararlar aldı.

Gözlemciler, Bingazi’deki otoritelerin -LUO ve Usame Hammad hükümeti- rakibi UBH’nin sosyal ilişkiler alanında bir ‘gedik açtığını’ belirtiyor. Bu adımın, daha önce ‘dünkü düşman’ olarak görülen kesimlerle, özellikle Zaviye’de ve başkentteki bazı diğer şehirlerde temasların artırılmasıyla hayata geçirildiği ifade ediliyor.

Zaviye Uluslararası Ticari Havalimanı

Başkent Trablus’un batısındaki Zaviye kentinde, geçen hafta Hammad hükümeti tarafından Zaviye Uluslararası Ticari Havalimanı’nın temel atma töreni düzenlendi. Törene İçişleri Bakanı İsam Ebu Zeribe, Ulaştırma Bakanı Abdulhakim el-Gazivi ile Temsilciler Meclisi (TM) ve Devlet Yüksek Konseyi’nden (DYK) bazı üyeler katıldı. Söz konusu adım, kent sakinleri tarafından olumlu karşılandı.

rty
Zaviye Uluslararası Havalimanı'nın temel atma töreninin ardından Zaviye sakinleri (Usame Hammad hükümetine bağlı bir sayfa)

Havalimanı projesinin ciddiyetine işaret eden bir gelişme olarak, Ulusal Kalkınma Kurumu tarafından görevlendirilen Türk şirketi SRJ’nin yöneticisi ve teknik ekibi bölgeye gelerek coğrafi etüt çalışmalarına ve proje haritalarının hazırlanmasına başladı.

Öte yandan Hafter karşıtı çevreler bu adımları ‘Trablus otoritelerine yakın tarafları kendi safına çekme girişimi’ olarak nitelendirerek eleştiride bulundu. Buna karşın LUO’ya yakın bir kaynak, Hafter’in ‘siyasi aktörlere Libya’yı krizden çıkarmaları için çokça fırsat tanıdığını, mevcut girişimlerin ülkeyi içinde bulunduğu durumdan kurtarmaya yönelik olduğunu düşündüğünü’ belirtti. Kaynak, Hafter’in son uyarısının ‘ordunun yaşananları görmezden gelmeyeceği anlamına geldiğini’ aktardı.

Hafter, son haftalarda güney, batı ve orta Libya’dan gelen çok sayıda kabile heyetini kabul etti. Bu heyetlerin önemli bir bölümü daha önce Trablus yönetimine yakın kabul ediliyordu. Aynı dönemde LUO Genel Komutan Yardımcısı Orgeneral Saddam Hafter de güney bölgelerinde saha turlarını yoğunlaştırdı.

Güvenlik gerekçesiyle isminin açıklanmasını istemeyen batı Libyalı bir kaynak, ‘askeri kurumun, ülkenin dağınıklığı ve geleceği üzerinden yürütülen siyasi pazarlıklara karşı Libya halkını korumak için hareket ettiğini’ savundu. Kaynak, daha önce Dibeybe hükümetine yakın bazı kesimlerin ‘LUO saflarına yöneldiğini’ ileri sürdü.

Hammad hükümetinin, Hafter’e muhalif bir kent olan Zaviye’ye gitmesinden önce, LUO’nun güneydeki etkisini artırdığı gözlemleniyor. Bu güçlenme, Çad hükümetiyle yapılan sınır güvenliği iş birliği ve Sebha’da olduğu gibi çeşitli kalkınma, hizmet ve askeri projelerle destekleniyor. Gelişmeler, ordunun ülkenin güney kuşağındaki varlığını pekiştirdiği şeklinde yorumlanıyor.

Coğrafya konusunda çatışma

Ancak Libya Halkın Sesi Partisi Başkanı Fethi eş-Şibli, ülkedeki mevcut gelişmelerin ‘siyasetten önce bir coğrafya mücadelesi’ niteliği taşıdığını düşünüyor. Şibli, tarafların sahadaki hakimiyet alanlarını genişleterek daha fazla siyasi ve ekonomik nüfuz elde etmeye çalıştığını söyledi.

Şibli, Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, güç dengesinin artık ‘kimin diğerini çevreleyebildiğine ve sahada baskı unsuru oluşturacak kartlara sahip olduğuna’ bağlı olduğunu belirterek, bu durumun taraflara olası bir çözüm sürecinde kendi şartlarını dayatma imkânı vereceğini ifade etti.

sdfgth
Libya Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe (Dibeybe'nin ofisi)

Rekabetin artmasıyla birlikte, Başbakan Abdulhamid Dibeybe yakın dönemde Misrata Belediyesi’ne bağlı 15 yeni belediye şubesi kurulmasına yönelik bir karar çıkardı. Bu karara Tavurga, Ebu Kureyn, Buncim ve Zemzem gibi Misrata’dan coğrafi olarak uzak bölgeler de dahil edildi. Ancak Trablus Temyiz Mahkemesi, geçen yıl ekim ayında Tavurga’nın Misrata’ya bağlanmasını iptal eden bir hüküm vererek, burada yeni bir belediye şubesi oluşturulmasını hukuka aykırı bulmuştu.

Siyasi analist Halid Bakan, Dibeybe’nin Misrata’nın yetki alanını Beni Velid’den Sirte sınırlarına kadar genişletme girişimini, ‘Trablus’taki hükümetini kaybetmesi halinde ilan edilecek bir Büyük Misrata Devleti hazırlığı’ olarak değerlendirdi. Buna karşın Dibeybe hükümetine yakın isimler, adımın ‘resmi yetki çerçevesi içinde’ atıldığını savundu.

TM üyesi Caballah eş-Şeyyabi ise Dibeybe’nin kararını ‘kendini büyütmeye yönelik yayılmacı bir politika’ olarak nitelendirdi. Tavurga’nın Misrata’ya bağlanmasına ve burada bir belediye şubesi kurulmasına yönelik kararın, hem yerel halkın iradesine hem de yerel yönetim mevzuatına aykırı olduğunu kaydetti.

Şeyyabi yaptığı açıklamada, Trablus Temyiz Mahkemesi’nin söz konusu kararı durdurduğunu hatırlatarak, “Başbakan mahkeme hükmüne uymadı ve yargı kararını hiçe saydı. Bu durum, yasallık ilkesinin ve hukukun üstünlüğünün açık bir ihlali” dedi. Tavurga’nın bağımsız bir belediye olduğunu vurgulayan Şeyyabi, “Halkının ve temsilcilerinin onayı olmadan buranın statüsünü düşüren ya da başka bir belediyeye bağlayan hiçbir kararı kabul etmeyiz” ifadelerini kullandı.

Şeyyabi, Dibeybe’nin kararının derhal iptal edilmesi, yargı hükümlerine riayet edilmesi ve Tavurga halkının haklarının korunması gerektiğini belirtti. Ayrıca, başsavcılığın ‘en azından yargının saygınlığını korumak için’ konuya acilen müdahale etmesi çağrısında bulundu.

Belediyelerin Misrata'ya dahil edilmesi

Dibeybe’nin Misrata’ya yeni belediye birimleri bağlama kararı, özellikle bu düzenlemeden etkilenen bölgelerde dikkat çekici tepkilere yol açtı. Başbakanın memleketi olan Misrata’ya bağlanması gündeme gelen Beni Velid Belediyesi’nin geçici yönetimi, TM’ye başvurarak ‘belediyenin tüm idari sınırlarıyla birlikte Sirte’ye bağlanmasını’ ve Dibeybe hükümeti tarafından alınan tüm ilgili kararların iptal edilmesini istedi.

Belediye meclisi, söz konusu adımın ‘Beni Velid’in doğal kaynakları ve taş ocaklarının haksız biçimde kullanılmasına zemin hazırladığını’ savundu. Ayrıca, Zemzem’in Misrata’ya bağlı bir belediye şubesi yapılmasına da karşı çıkılarak, “Eğer böyle bir düzenleme zorunlu görülüyorsa, Zemzem’in Beni Velid’e bağlanması daha uygundur” ifadeleri kullanıldı. Beni Velid, hâlâ büyük oranda eski lider Muammer Kaddafi dönemine yakın çizgisiyle bilinen kentlerden biri.

Öte yandan LUO’nun 2020’nin ortasında başkente girmekte başarısız olmasının ardından, güçlerini Trablus’un idari sınırlarının dışına çektiği biliniyor. LUO, o tarihten bu yana Sirte-Cufra hattında konuşlanmış durumda ve bu bölgeyi güney yönlü askeri faaliyetleri için bir merkez olarak kullanıyor.

dfg
Libya Ulusal Ordusu’nun (LUO) kara kuvvetlerine ait bir askeri konvoy (LUO)

Beni Velid Belediyesi’nin geçici yönetimi, ‘kentin idari ve tarihi sınırlarının hiçbir gerekçeyle değiştirilmemesi gerektiğini’ vurgulayarak, idari bağlılık konusunda yapılacak herhangi bir düzenlemenin yalnızca yasama organının yetkisinde olduğunu hatırlattı.

Tavurga’daki Yaşlılar ve İleri Gelenler Meclisi de UBH’nin Tavurga’yı bir belediye şubesi gibi Misrata’ya bağlama kararını reddetti. Meclis, ‘Tavurga Belediyesi’nin idari bağımsızlığının, yasama kurumlarınca alınmış kararlarla ve yargı hükümleriyle güvence altına alındığını’ belirterek statünün değiştirilmesine karşı çıktı.

Libya’da, LUO’nun ve Trablus otoritelerinin dışında kalan bazı siyasi ve sosyal gruplar da UBH’ye yönelik eleştirilerini sürdürüyor. Bu kesimler, ülkede ‘askeri yapıların güçlendirilmesi ve militarizmin artmasına’ karşı çıkarken, ordunun güneyde kontrol alanını genişletmesini ‘askeri ve siyasi bölünmüşlüğü derinleştiren, ayrıca olası Birleşmiş Milletler (BM) girişimlerine karşı atılmış erken bir adım’ olarak değerlendiriyor.


Faşir’den kaçanlar: Ağaçlara asılı cesetler gördük

HDK’nın saldırısından kaçan yerinden edilmiş kişiler için kurulan et-Tavile Mülteci Kampı’ndaki Sudanlı bir kadını, 15 Kasım 2025 (Reuters)
HDK’nın saldırısından kaçan yerinden edilmiş kişiler için kurulan et-Tavile Mülteci Kampı’ndaki Sudanlı bir kadını, 15 Kasım 2025 (Reuters)
TT

Faşir’den kaçanlar: Ağaçlara asılı cesetler gördük

HDK’nın saldırısından kaçan yerinden edilmiş kişiler için kurulan et-Tavile Mülteci Kampı’ndaki Sudanlı bir kadını, 15 Kasım 2025 (Reuters)
HDK’nın saldırısından kaçan yerinden edilmiş kişiler için kurulan et-Tavile Mülteci Kampı’ndaki Sudanlı bir kadını, 15 Kasım 2025 (Reuters)

Faşir’deki saldırılardan sağ kalanlar, geçtiğimiz ekim ayında Sudan'ın Kuzey Darfur eyaletinin yönetim şehri Faşir'in Hızlı Destek Kuvvetleri’nin (HDK) eline geçmesinden bu yana maruz kaldıkları veya tanık oldukları korkunç ihlalleri anlattılar.

Yedi yakın aile üyesiyle birlikte Faşir’den kaçan, ancak beraberindekilerin başlarına ne geldiğini bilmeyen Ahmed Cibril, “O gece çıplak ayakla ve pijamalarımızla yola çıktık ve yolda HDK üyelerinin yoğun ateşi altında kaldık... Birçoğu öldü ve yaralandı” dedi. Faşir’den yaklaşık 60 kilometre uzaklıktaki et-Tavile Mülteci Kampı’na giderken onlarca kişinin açlık ve susuzluktan öldüğünü, diğerlerinin ise aldıkları ağır yaralar nedeniyle hayatını kaybettiğine tanık olduğunu ekledi.

Telefonla Şarku’l Avsat’a konuşan sağ kalanlar, HDK’nın yüzlerce aileyi gözaltı merkezlerinde ve barınaklarda zorla alıkoymaya devam ettiğini ve birçoğunun açlıktan öldüğünü veya vurulduğunu söyledi.

Sağ kalanlardan biri şöyle dedi:

Ağaçlara asılmış kadın ve erkeklerin cesetlerini gördük, kimse onlara yaklaşamadı.

Faşir'in HDK’nın eline geçmesinden birkaç gün sonra şehirden ayrılan Avukat Adam İdris şöyle konuştu:

“HDK bizi camilere gitmeye zorladı, orada bizi videoya aldı ve ardından her şeyin normal seyrinde gittiğini söyleyen videolar yayınladı, oysa gerçekte silahsız vatandaşları gözaltına alıyor ve serbest bırakılmaları karşılığında büyük miktarlarda para talep ediyordu.”

İki çocuk annesi bir kadın ise şöyle anlattı:

“Kadınları sıraya dizip silahlarını bize doğrulttular ve sonra para ve altın var mı diye bakmak için giysilerimizi aradılar. HDK üyeleri tarafından cinsel şiddete ve insanlık dışı muameleye maruz kaldık. Bize ırkçı hakaretler ettiler.”

Sudan’da 2023 yılının nisan ayı ortalarında, tüm güçleri tek bir ordu altında birleştirme çabaları sırasında ordu ile HDK arasında başlayan anlaşmazlık silahlı çatışmaya dönüştü.


Suriyeliler, Suriye'nin kurtuluşu ve Beşşar Esed’in kaçışının yıldönümünü kutluyor

Dün Şam’da Beşşar Esed rejiminin düşüşünü kutlayan törenlere katılırken ülkelerinin bayraklarını sallayan Suriyeliler (AP)
Dün Şam’da Beşşar Esed rejiminin düşüşünü kutlayan törenlere katılırken ülkelerinin bayraklarını sallayan Suriyeliler (AP)
TT

Suriyeliler, Suriye'nin kurtuluşu ve Beşşar Esed’in kaçışının yıldönümünü kutluyor

Dün Şam’da Beşşar Esed rejiminin düşüşünü kutlayan törenlere katılırken ülkelerinin bayraklarını sallayan Suriyeliler (AP)
Dün Şam’da Beşşar Esed rejiminin düşüşünü kutlayan törenlere katılırken ülkelerinin bayraklarını sallayan Suriyeliler (AP)

Şam, bugün ‘kurtuluşunun’ birinci yıldönümünde Suriyelilerin ülkelerine dönüşünü, eski rejimin çöküşünü ve lideri Beşşar Esed'in ülkeden kaçışını kutluyor.

Adeta bir tatil havasının hakim olduğu başkentte, geri dönüş hakkının sevinci, hatıraların ağırlığıyla iç içe geçmiş durumda. Sokaklar ise ‘karanlık dönemin’ sembollerinin yerini alan yeni bir kimliği yansıtıyor. Silahlı grupların üyeleri yeni devletin güvenlik kurumlarına entegre edilirken Şamlılar gelecekleriyle ilgili endişelerinin bir kısmından kurtulmuş durumdalar.

Süslemelerin, kalabalıkların, dolu otellerin ve yıllarca süren sürgünün ardından geri dönenlerin ardında, hala kayıp olanların aileleri ve yıkılmış bölgelerin sakinleri arasında hiç bitmeyecek bir hüzün var. Yine de insanlar, sanki ‘duvarların artık kulakları yokmuş’ gibi, açıkça konuşma cesaretini yeniden kazandılar ve bireysel karar verme gücünü ve geri dönme hakkını yeniden kazandıklarına dair genel duygularını ifade ettiler.

Bu değişim, 8 Aralık 2024 tarihinde Beşşar Esed'in ülkenden kaçışının ardından yaşanan hareketli gecenin hatıralarını silebilmiş değil. O gece, güvenlik kurumları çöktü, silahlı gruplar kritik öneme sahip karargahları yağmalamak için acele etti ve eski rejimin üyeleri üniformalarını sokaklarda bıraktı. Şam kaosun eşiğine gelmişti.

Ancak Cisr el-Ebyad, Bab Tuma ve el-Kassa gibi mahalleler, doktorlar, öğrenciler ve tüccarlardan oluşan geçici mahalle komiteleri sayesinde kendilerini korumayı başardılar. Bu girişimler sayesinde 200'den fazla hırsız tutuklandı ve mezhep çatışmaları önlerken halkın durumun kontrolden çıkmasını engelleme yeteneğini ortaya koydu.

Öte yandan Tahran'da bugün, İran'ın Suriye'deki dayanak noktasını kaybetmesi, İran Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney’in ‘dış komplo’ hakkındaki konuşması, Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) Suriye'yi ‘35. Eyalet’ olarak görmesi, diplomasinin savunulması ve milletvekillerinin on milyarlarca doların israf edildiği yönündeki suçlamaları arasında ‘direniş çadırının ana direğinin’ çöküşüyle ilgili çelişkili haberler basında yer alıyor.