Irak Başbakanı Mustafa el-Kazimi Şarku’l Avsat’a konuştu: ‘Mesajların alınıp-verildiği bir saha değiliz ve hiç kimsenin tarafında yer almayacağız’

Irak Başbakanı Mustafa el-Kazimi
Irak Başbakanı Mustafa el-Kazimi
TT

Irak Başbakanı Mustafa el-Kazimi Şarku’l Avsat’a konuştu: ‘Mesajların alınıp-verildiği bir saha değiliz ve hiç kimsenin tarafında yer almayacağız’

Irak Başbakanı Mustafa el-Kazimi
Irak Başbakanı Mustafa el-Kazimi

Bağdat, önümüzdeki Cuma günü, Irak'ın kurumlarının ve egemen kararının yanı sıra bölgedeki ve dünyadaki rolünü yeniden canlandırma girişimine ışık tutacak ‘birlikte yaşama ve hoşgörü’ ziyareti çerçevesinde Papa Francis'i ağırlamaya hazırlanırken Irak’ın gündemi bugünlerde oldukça yoğun. Bu yoğun gündemin ana başlıklarından biri, bazılarının Irak’taki füzeli saldırılarla verilen ‘sıcak’ mesajların ilk nedeni olarak gördüğü, İran ile yeni ABD yönetimi arasındaki ilişkinin neler getireceğidir. Bu gündem maddesinin, erken genel seçimlerde temsil edilen ve bir takım boyutları yani, partilerin ve grupların boyutlarını ve onlarla birlikte devletin varlığının ve meşru kurumlarının boyutunu belirleyecek olan önemli bir iç meseleyi de etkileyebileceği açıktır. Şarku'l Avsat'ın Irak Başbakanı Kazimi ile yaptığı röportajın Bağdat’ta gerçekleşmesi gerekiyordu. Ancak röportaj koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle uzaktan yapılabildi.
İşte Şarku’l Avsat’ın Irak Başbakanı Mustafa el-Kazimi ile gerçekleştirdiği röportaj;

Irak, Papa Francis’in bir kez gerçekleştireceği bir ziyarete hazırlanıyor. Bu ziyaretle ilgili düşünceleriniz neler?
Temsil ettikleri ve çağrışımları ile bu ziyaret, tüm bileşenleri ile halkımız için hangi dine veya mezhebe mensup olduklarına ve alt kimliklerine bakılmaksızın kucaklayıcı bir ulus olarak tüm Iraklılar arasında hoşgörü, milli ortaklık ve vatandaşlık bağları yaklaşımı konusunda bir anlayışı ve Papa Hazretleri'nin desteğini temsil etmektedir. Ziyaret, daha derin anlamda, Papa’nın tarih boyunca medeniyetlerin ve insanlığın mirası, ilahi dinlerin beşiği, bilimsel ve kültürel değerler, keşifler ve çeşitli alanlardaki ilerleme, gelişme ve keşiflerin hareketini zenginleştiren bir kol olarak kutsadığı Irak'ın konumunu vurgulamak için atılan bir adımdır.

Papa'nın Şii din adamı Ayetullah Ali es-Sistani ile görüşmesi planlanıyor. Bu, birlikte yaşama ilkesinin bir kez daha burgulanması için bir mesaj mı ve görüşme sonrası bu konuda bir bildiri yayınlayacak mı?
Irak’taki çeşitli oluşumların bir arada yaşama ilkesinin bir kez daha vurgulanmasına ihtiyaç yok. Ziyaret, herkese yansıyan talihsiz bazı olumsuzluklara rağmen, Hıristiyanlar, Müslümanlar, dinler ve diğer mezhepler arasında bir arada yaşama ilkesinin sürdüğünün ve bunun tarihi bir gerçeklik olduğunun kanıtıdır. Ziyaret, bunun sonuçlarını vurgulamak ve bu konuda olumlu olan durumu genelleştirmeyi amaçlıyor. Irak'ta Şiilerin en büyük dini merci Ali es-Sistani’nin ofisinden bir yetkili daha önce, Bağdat'taki papalık temsilciliğinin Papa'nın Sistani ile yapacağı görüşme sırasında herhangi bir bildirinin imzalanmasından bahsetmediğini belirten bir açıklama yapmıştı.

DEAŞ saldırıları ve yasadışı silahlar ziyarete yönelik bir güvenlik sorunu teşkil ediyor mu ve büyük siyasi bloklar ziyaretle ilgili ortak bir tutum sergileyecek mi?
Güvenlik açısından temel bir sorun yok. Hükümet ve güvenlik kurumları, Papa’nın güvenliğini sağlamak için gerekli önlemleri aldı. Dahası, Papa gittiği her yerde Iraklılar tarafından korunacaktır. Çünkü Irak halkı onu ve insani duruşunu çok takdir etmektedir. Henüz ziyaret gerçekleşmeden yarattığı yankılar ve uygun bir şekilde karşılamak için devam eden hazırlıklar, herkesin ziyareti memnuniyetle karşıladığına dair açık bir göstergedir.

Eski ABD Başkanı Donald Trump döneminde Irak’ı, İran ve ABD arasındaki bir askeri çatışmadan kurtarmayı başardığınız söyleniyor. Bize bu konuda bazı ayrıntılardan bahsedebilir misiniz?
Bu konuda görevim, konumum ve Irak'ı ve Iraklıları koruma sorumluluğum gereği yapmam gerekenler dışında hiçbir şey yapmadım.
Ülkemizin başkalarının çatışma sahası haline getirilmesine veya Irak'ın başkalarına karşı yapılan saldırıların çıkış ​​noktası olmasına karşı olduğumuzu defalarca kez büyük bir titizlikle vurguladık. Bu teyit ettiğimiz daimi bir politikadır. Bu politikayı yaklaşım ve yönelimlerimizde pratik olarak uygulamaya çalıştık.
Aynı zamanda, herkesle olan olumlu ve dengeli ilişkilerimizi, bölge genelinde tansiyonu düşüren ve gerilimleri azaltan bir yönde kullandık.
Irak'ın egemen kararı yalnızca Iraklılarındır. Irak'ın rolü ve ağırlığı konusunda bölgesel ve uluslararası bir anlayış ve halkının iç işlerine karışılmaması arzusu vardır. Herkese, bir hesaplaşma alanı olmadığımızı, güçlü ve uyumlu bir Irak’ın bölgede ve dünyada güvenlik, barış ve iş birliğinin pekiştirilmesi için olumlu bir faktör olacağını söyledik.
Bu bağlamda, Irak’ın zayıflatılması, uluslararası ve bölgesel denklemlerden çıkarılması veya üstlendiği rolün sınırlandırılmasının herkes için feci sonuçlar doğurduğunu da belirtmeliyim. Dünya, DEAŞ'ı büyük bir uluslararası tehdit olarak görse de, bu tehlikeyle karşı karşıya kalan ve bu terör örgütünü kardeşlerinin, komşularının ve dostlarının yardımıyla mağlup eden sahadaki Iraklılar oldu.
İstihbarat servisimiz ve silahlı kuvvetlerimiz, tüm kurumlarıyla son zamanlarda DEAŞ'ın hücrelerini, liderlerini ve gizli saklanma yerlerini tespit ederek bunların izlenmesini, kuşatılmasını ve etkisiz hale getirilmesini başardı. DEAŞ'ın üst düzey liderlerinin izini sürerken, yakalarken veya etkisiz hale getirirken ayrıntılardan haberdar olduğunuzu düşünüyorum.
Tüm bunların sonucunda, Irak'ın istikrarının bölge ve dünya için bir zorunluluk olduğu vurgulanırken biz de bunu teyit ve tesis etmek istiyoruz.

(Bağdat’taki) Yeşil Bölge’yi ve (Irak’ta) Amerikalıların bulunduğu yerleri hedef alan füze saldırılarının, Kasım Süleymani suikastına misilleme olduğunu veya (İran’a uygulanan) yaptırımların derhal kaldırılarak müzakerelere başlanması için Washington'a baskı yapmak üzere düzenlendiğini düşünüyor musunuz?
Bölgedeki ilişkiler ve karşılıklı menfaatler açısından en iyi yolun meseleleri normale döndürmek olduğuna inanıyoruz. Herkesin taleplerini ve çıkarlarını dikkate alan dengeli çözümler bulmak için diplomatik istişarelerde bulunmanın ve müzakere masasına oturmanın yolu budur. Güç mantığını kullanmak ve diğer bilek bükme yöntemlerini ima etmek ise, kısa ve uzun vadede kaybedilen bir kumardır. Bu, kimsenin çıkarına hizmet etmemekle birlikte bölge halklarının çıkarlarıyla çatışmaktadır. Bölgedeki istikrarsızlık ve gerginlik durumunu artırmaktadır.
Güvenlik birimlerimiz, çeşitli füze saldırılarıyla kartları yeniden karmaya çalışan yasadışı çetelerin peşine düştü. Olaylara karışan şüphelilerden tutuklanan ve mahkemeye çıkarılacak olanlar var. Bizim yolumuz, Irak devletinin ve onun yasalarına, anlaşmalarına, kararlarına, barış ve savaş kararına saygı yoludur. Bu devletin kararıdır. Ne bireyler ne de gruplar tarafından alınan bir karar değildir. Devletin kararının herhangi bir şekilde ihlali durumunda yasalar devreye girecektir. Yargı, olayların sorumlularını yargılayacaktır.
Bazıları, bireylerin veya grupların devlet adına karar verebileceğine inanıyor. Bunlar, peşine düşeceğimiz ve kötü niyetlerini ifşa edeceğimiz bir grup suçludur. Aslında, devlete, onun sistemine, yasalarına ve egemenliğine karşı olan bu zorbaların bazıları, bir takım koşulların yarattığı yanılsamalara kapılanlardır. Ancak artık bu koşullar değişti ve Irak halkının kurban edildiği pazarlıklara daha fazla izin vermeyeceğiz. Rotamızı halkımızın özlemlerine göre çiziyoruz. Halkımızın iradesiyle çatışan diğer seçenekler yenilgiye uğrayacaktır.
Irak topraklarının siyasi mesajlar alınıp-verilmesi için kullanılmasına yalnızca diplomatik kanallar ve siyasi yöntemler aracılığıyla izin verilir. Bugün halkımıza karşı olan sorumluluğumuza ve bölgedeki sükûneti sürdürmedeki rolümüze dayanarak yaptığımız da budur. Füze saldırıları ve terör eylemleri ile gönderilen mesajlara ise asla izin vermeyeceğiz. Hiçbir ülke, halkımızın güvenliği ve istikrarı pahasına topraklarımız üzerinden başkalarına mesaj gönderme hakkına sahip değildir. Irak, iç işlerine herhangi bir müdahaleyi reddeden bir hükümet, halk ve siyasi güçtür.

Bağdat ile Washington arasındaki ilişkilerde nasıl bir gidişat var? İran halen, ABD ordusunun Irak'tan tamamen çekilmesi konusunda ısrarcı mı? ABD kuvvetlerinin yerini NATO alacak mı? DEAŞ’ın yeni tezahürleriyle mücadelede ABD’nin askeri rolüne ihtiyaç duyuluyor mu?
Washington ile ilişkilerimiz, yasama otoritesi tarafından onaylanan anlaşmalar ve sözleşmeler çerçevesinde sürmektedir. Bizi birleştiren anlaşmalara, ulusal egemenliğimizden ve Irak'ın mahremiyetinden ödün vermeden ve çıkarlarını sürdürme çerçevesinden sapmadan uyuyoruz. Bu, Irak ile ABD arasındaki ilişkilerin, Amerikan askerlerinin veya (ABD liderliğindeki) DEAŞ'la Mücadele Uluslararası Koalisyonu’nun varlığının tartışıldığı çerçevenin dışına çıkmadığı her fırsatta vurgulanmıştır.
Irak'ın DEAŞ terör örgütüne karşı verdiği savaşta uluslararası güçlerin yardımına ihtiyacı vardı. Bu da bizi ABD ile birlikte bu örgüte karşı verilen mücadele sonrası çeşitli güvenlik düzenlemeleri yapmak için stratejik bir diyalog başlatmaya itti. Bu stratejik diyalog ise genel olarak eğitim ve lojistik destekle ilgiliydi ve hem DEAŞ hem de teröre karşı ortak eylemde bulunulması ve ülkedeki terörün sona erdirilmesi için gerekliydi.
Kimlikleri ve dayanakları ne olursa olsun yabancı güçlerin ülkedeki varlığıyla ilgili karar, Irak ve hükümetine aittir. Başka herhangi bir karar veya taleple hiçbir ilgisi yoktur. Sonuçta bu bir egemenlik meselesi ve ulusal bir karardır.

Suudi Arabistan ile ilişkilerde çeşitli düzeylerdeki gelişmeyi nasıl görüyorsunuz?  Yakın bir tarihte Riyad'ı ziyaret edecek misiniz?
Arap kardeşlerimizle, komşularımızla ve dünyanın çeşitli ülkeleriyle en iyi ilişkileri kurmak istiyoruz. İki ülke arasındaki ilişkilerin gelişmesinden, ticaret ve yatırım alışverişi açısından karşılıklı iş birliği ve diğer hayati alanlardaki somut adımların artışından memnunuz. İki ülkenin yetkilileri arasındaki sürekli karşılıklı ziyaretler gerçekleşiyor. Kardeşim Veliaht Prens Muhammed bin Selman bin Abdulaziz ile çevrimiçi olarak Irak-Suudi Arabistan Koordinasyon Konseyi'nin toplantısını gerçekleştirdik ve sürekli iletişim halindeyiz. Karşılıklı ziyaretlere Kovid-19 salgını ve iki tarafın yükümlülüklerine ilişkin düzenlemeler dışında bir engel bulunmamaktadır.

Irak, Mısır ve Ürdün'ü kapsayan bir eksenin doğma ihtimalinden bahsedenler var. Bu gerçekten masada mı? Bahsettiğiniz yeni meşrik (doğu) nedir?
Halklarımızın ve ülkelerimizin yararına ortak bir çalışma ortamının teşvik edilmesine katkıda bulunacak olanlar dışında, önyargılar, tecrit veya seçenekler sunan eksenler veya gruplamalara girmeye çalışmıyoruz. Ortak çalışma ortamını destekleyecek eksenler ve gruplamalar, bir Arap ülkesi veya bölgedeki bir ülke ile örnek teşkil edecek ilişkilerin temellerini atmak için faydalı olabilir. Bu bağlamda, kardeş ülkeler Mısır ve Ürdün ile ilişkilerimizi güçlendirmek için çalışıyoruz.
Yeni meşrik ifadesinin temeli, bölge ülkelerinin ortak çıkarlarının, şüpheler ve yanılsamalar üzerindeki önceliğidir. Bu bölgede, yalnızca ortak bir güvenlik inşa etmeye değil, aynı zamanda hepimizin insani ve kültürel yeteneklerimizi, ortaklıklarımızı ve doğal zenginliğimizi, bir çatışma ve kriz üreticisi olmak yerine dünyada verimli bir iş birliği sistemine çevirmemizi sağlayan derin bir ortak çalışma söz konusu.  Bütün bunları katılımcıların üzerine inşa ederek ve kavramlarımızı güncelleyerek yapıyoruz. Terörizm tüm bölgenin başlıca düşmanıdır. Şüphe, iletişim eksikliği, çalışmaların kurumsal olmayan algılar üzerine inşa edilmesi ve katılımcıların ihmal edilmesi bölgede tedavi edilmesi gereken hastalıklar arasındadır.
Geleceğe yol almak, herkesin geçmişe takılıp kalmak yerine geleceğin araçlarını kullanmasını gerektirir. Bölge, tüm krizlerine ve kesişme noktalarına rağmen bu seçeneğe hazırdır.

Aktivistlerin öldürülmesine, füze saldırılarına ve kaçak silahlara rağmen devleti yeniden kurma projesinin ilerlediğini düşünüyor musunuz? Erken seçimlerden gerçek sonuçlar çıkmasını bekliyor musunuz?
Hükümetin kurulduğu ilk günden bu yana Irak’ın tüm bileşenleri, değerleri, yasaları, savunucularıyla ‘devlet’ ve devletin tarihi bir zorunluluk olarak güçlendirilmesi gerektiğine inananlar ile tüm itirazları, engelleri ve devleti parçalamak, itibarını zedelemek veya halkını koruma ve hizmet etme yeteneklerini baltalamak, istikrar, refah ve koruma sağlamak için çeşitli düzeylerde kasıtlı girişimleriyle ‘devlet dışı’ güçler arasında sert bir gerilim yaşadığını ifade ettik.
Saddam Hüseyin rejiminin devrilmesinden bu yana Irak'ın, devletin ve kurumlarının yeniden inşasını tamamlayarak halkımızın özlemlerine cevap vermeye hazır olmadığı zor ve karmaşık koşullarda yaşadığı herkes tarafından bilinmektedir. Tekfir terörü ve Baas rejiminin kalıntıları, talihsiz mezhep çatışmaları, güvenlik ortamının olmayışı, yolsuzluk olayları, reforma ve pozitif değişime karşı direniş gösterilmesi, ulusal birliğin sağlanması, siyasi hayatın yeniden canlanması ve ulus devlet sistemini anayasal bağlamlara uygun olarak yeniden inşa edilmesi yolundaki ilerlemeyi engelleyen bir rol oynadı. Görüldüğü üzere, söz konusu faktörlerden bazıları halen aynı engelleyici rollerini sürdürüyorlar. Diğer faktörlerin yanı sıra mali ve idari yolsuzluk, acilen çözülmesi gereken engelleyici bir faktördür. Dolayısıyla, devleti yeniden kurma projesi, diğer tüm ekonomik, sosyal ve askeri faktörlerle birlikte öncelikle bir siyasi kalıcılık ve karşılıklı bağımlılık sürecidir. Devleti yeniden kurma misyonunu ilerletmek, inşasını tamamlamak ve özgür ve eşit vatandaşlık ilkesi temelinde onu tüm Iraklıların devleti haline getirecek her girişimi ilerletmek için toplum temelli uzlaşmacı bir ortam ve siyasi bir irade gerekiyor.
Bu nedenle, devleti yeniden kurma projesi, ayrıntılı veya kısmi bir boyuta bağlı değil, daha çok ister inşa süreçleri düzeyinde isterse pratik unsurlar ve bu unsurların başarılı bir ilerleme kaydetmeleri için herhangi bir seçim veya siyasi eylemin gerçek sonuçlarından şüphelenmenin mümkün olup olmadığını garanti eden temeller düzeyinde olsun birleşik ve uyumlu bir bütünlüğe bağlı olan birikimli bir süreç olarak görülmelidir.
Erken seçimler, halkın tüm kesimleri tarafından açıkça ifade edilen bir taleptir. Hükümet ve Iraklı tüm güçler, ister haklı buldukları için ister halk protestoları doğrultusunda olsun, bu talebi desteklediler. Adil ve şeffaf seçimler, hükümetin, maalesef halk ve devleti temsil eden kurumlar arasında kaybolan güvenin yeniden tesisini tamamlama görevimizin özünü oluşturmaktadır.

Irak hükümeti Tahran ile Washington ve İran’ın Dini Lideri ile Sistani arasında zor bir yerde gibi görünüyor. Irak, vesayetten bağımsız normal bir devlet olabilir mi?
Irak, vesayetten bağımsız bir devlet olmaya mahkumdur. Halklar her zaman yabancı vesayeti reddetmiştir. Irak’ın bugün uluslararası veya bölgesel vesayet altında yaşayan bir ülke olduğu söylenemez. Fakat önceki dönemlerdeki hırslar, maceralar, siyasi koşullar ve son yıllarda Irak halkına karşı işlenmiş ciddi hatalar Irak’ın bölgesel ve uluslararası psikolojik veya silahlı şiddet için bir sahaya dönüşmesine katkıda bulundu. Bugün devlet dengesini yeniden sağlamaya çalışıyor. Bu dengeyi herkes için yararlı hale getirme konusunda da başarılı oluyor. Komşuluk ve uluslararası toplumla olumlu ilişkilere değer verilmesi, diyalog ve ulusal sorumluluk ruhu, devleti yeniden kurmanın ve ülkenin başkalarının çatışma sahasına dönüşmesini reddetmenin anahtarıdır.
Tüm bu zorluklara ve karmaşıklığa rağmen halkımıza, kendi milli iradeleriyle ve hiçbir vesayet kabul etmeden hizmet ediyoruz.

Silahlı gruplar, aktivistlere yönelik suikastların faillerinin ve ‘yolsuzluk balinalarının’ ciddi cezalar almalarını engeller mi?
Suikastların faillerini takip etmek ve tutuklamak için adımlar attık. Son zamanlarda Basra'daki en büyük suikast timini devirdik. Onlarca tutuklu ve suikast şüphelisi oldukları için arananlar var. Dediğimiz gibi, devlet kurumları ve soruşturmaları bağlamında, hepsi birbiriyle bağlantılı olan suikast, adam kaçırma, gasp ve uyuşturucu kaçakçılığı çetelerine karşı amansız bir mücadele vermek için uygun zamanın gelmesini tercih ediyoruz.
Yapılan tüm itirazlara, edilen tüm tehditlere ve spekülasyonlara rağmen yolsuzluğa karşı cesurca bir mücadele başladı. Yolsuzluk ve istisna suçlarla mücadele için bir komisyon oluşturduk. Birçok yolsuzluk eylemini ortaya çıkarmayı başardık. Yolsuzluğa karşı açılan davalar ve adı yolsuzluğa karışmasına rağmen daha önce kimsenin yaklaşmaya cesaret edemediği kişiler hakkında verilen hükümler var.
Hükümetimizin programını gerçekleştirmek için anayasal mekanizmaları benimseyerek, kanunlara dayanarak, yolsuzlukla, suç çeteleri ve yasadışı silahlarla mücadele operasyonlarını siyasallaştırmaktan uzaklaşarak çizdiğimiz bir yolu takip ediyoruz. Medya ve siyaset arenasındaki abartı veya iddialardan uzak objektif bir bakış açısıyla bakıldığında hükümetin kısa süre içinde yolsuzluk ve vatandaşların DEAŞ kalıntıları, tekfir terörü, suç çeteleri ve ayrılıkçı gruplar tarafından maruz kaldıkları ihlallerle mücadelede zorluk çekmeden elde ettiği başarılar ortaya çıkacaktır.

Başbakanlıkta ikinci bir dönem istiyor musunuz? Neden istihbarat birimi başkanlığından ayrılmadınız? Güvenlik ve istihbarat birimleri, size yönelik herhangi bir suikast girişimini ortaya çıkardı mı?
Belirlenmiş ve tanımlanmış bir geçiş programını tamamlamak için seçildim.  Bu hassas durumda, bana verilen ulusal görevleri ve sorumluluğu yerine getirmede başarılı olmayı umuyorum. Bu görevin, önümüzdeki seçimlerin sonuçlarına ve dengelerine neler katacağını açıklamak istemiyorum. Konumum, silahlı kuvvetleri denetlememe izin veriyor ve bu, güvenlik sisteminin önemli bir parçasında devam eden sorumluluğumu değiştirmiyor. Benim için önemli olan, terörist hücrelerin ve içimizde gizlenen güçlerin ortaya çıkarılmasında güvenlik birimlerimizin sürekli tetikte olmasını sağlamak ve ülkenin ve halkın güvenliğini hedef alan hamleleri savuşturmaktır.
Ekonomi, sağlık, güvenlik ve siyasi alanlardaki mevcut istisnai durumda ülkemize ve halkımıza hizmet etmek için üstlendiğim sorumluluk bana kişisel tercihlerle meşgul olma fırsatı vermiyor. Amacım vatanı güvenli bir yere dönüştürmek ve Irak'ın halkımızın güvenliği, birliği ve nesillerinin geleceği için yeniden tehlikeli bir yer olmasına izin vermemektir. Tüm dikkatim ve görevim, halkımızı ve devleti korumaya, kutsamaya ve sınırları bugün veya gelecekte insanlara zarar verilmesine müsaade etmeyecek şekilde netleştirmeye odaklıdır.

Bugün Bağdat ile Erbil arasındaki ilişkilerin, olması gerektiği gibi olduğunu düşünüyor musunuz?
Soru, ilişkinin gerçekliği ile anayasa temelinde devleti yeniden kurarak ve Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’ndeki (IKBY) vatandaşlarımızın taleplerini karşılayarak ilişkiyi ulusal ortaklık düzeyine yükseltmeye yönelik ortak arzumuz arasında bir karşılaştırma yapmak içinse o zaman olması gerektiği gibi olduğu söylenemez. Erbil ile Bağdat heyetleri arasında devam eden diyalogun görevi, ülkenin her yerinde Iraklılar için istediğimiz ve bölgedeki kardeşlerimizle ortak ilişkilerde arzuladığımız memnuniyeti elde etmektir. Federal hükümet, önerilen çalışma çizelgeleri ve projeleri aracılığıyla, bölgeyle ilişkilerimizi şekillendiren sorunları sona erdirmeyi amaçlamıştır. En nihayetinde karar, ister bütçeyle ilgili olsun ister başka bir konuda olsun, Irak Meclisi’nin neyi onaylayacağına bağlıdır.
Anayasa çerçevesinde kendi yükümlülüklerimizi yerine getirdiğimize inanıyoruz. IKBY ile ilişkilerdeki herhangi bir karmaşıklığın ortadan kaldırılması, siyasi hayatın iyileşmesinde, istikrarın pekiştirilmesinde ve hem terörizmi hem de Irak'ı hedef alan güçleri mağlup etmekte önemli bir faktördür.

Suriye'deki mevcut durumu ve Irak'ın istikrarı açısından sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Suriye’nin iyiliği bizim iyiliğimiz olduğunu düşünüyorduk ve halen de böyle düşünüyoruz. Suriye’ye ve halkına zarar veren, bize de ve halkımızın çıkarlarına da zarar verir. Çünkü istesek de istemesek de Suriye'de olup bitenlerin çevresine ve özellikle Irak'a yansıdığını görüyoruz.
Kardeş ülkemizin karşı karşıya olduğu duruma uygun çözümler bulmaya çalışırken, bunu Suriye ve halkını desteklememizi ve dayanışma içinde olmamızı gerektiren bir mesele olarak görüyoruz. Kardeş ülke Suriye ile sınırlarımızda kendisine mesken bulan DEAŞ terör örgütü, ülkelerimize ve halklarımıza karşı tehdit oluşturuyor. Aramızdaki ilişkiler açısından ilgimizi çeken de budur. DEAŞ’ı yenmek ve yok etmek için ortak çaba sarf etmek bizim için önemlidir.

Bağdat ile Beyrut arasındaki mevcut ilişkileri nasıl niteliyorsunuz?
Lübnan’daki kardeşlerimizle ilişkilerimiz iyi ve umut vericidir. Onlarla iletişim kuruyor ve karşı karşıya oldukları krizin üstesinden gelmek için gösterilen çabaları destekliyoruz. Ekonomik krizin Lübnanlıların omzuna yüklediği yükün ağırlığını hafifletecek her şeyi güvence altına almak ve kardeşlik elini uzatmak için şartlarımız izin verdiği ölçüde uluslararası toplumla ortak çalışıyoruz.

Türkiye’nin Irak topraklarında askeri operasyonlarına devam etmesinden endişe duyuyorsunuz?
Hangi yönden gelirse gelsin egemenliğimizi ve çıkarlarımızı etkileyen her adımdan endişeliyiz. Ancak komşumuz Türkiye ile olan olumlu bağlarımızın ve ilişkilerimizin her düzeyde gelişmesini ve güçlenmesini engelleyen her türlü sorunu çözmek için verimli bir iş birliği, endişemizi giderebilir. Türkiye Cumhurbaşkanı’nın ortak ilişkilerimizi etkileyebilecek herhangi bir endişeyi gidermekle ilgilenmesi arzumuzu saklamıyoruz. Şahsen buna ilgili olduğunu hissettim. Bu da benim için güven verici bir faktördür.

Başından beri size karşı destekleyici bir duruş sergileyen Cumhurbaşkanı Berhem Salih ile ilişkilerinizi nasıl niteliyorsunuz?
Cumhurbaşkanı Salih ile insani düzeyde yakın bir ilişkim var. Çünkü krizlere bakışımız ve bunları çözmenin yolları açısından pek çok ortak noktamız bulunuyor. Bu seçkin ilişki, maalesef geçmişte hüküm süren çatışmalar yerine üst düzey yetkililer arasındaki iş birliği görüntüsünün halka yansıtılmasına yardımcı oldu. Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve Meclis Başkanlığı, faaliyetlerini birlikte ve somut bir iş birliği içinde yürütüyorlar. Bu da görevlerimizi yerine getirmek için bir dayanışma ortamı yaratıyor.



Suriye Dışişleri Bakanlığı SDG'nin, kontrolü altındaki bölgelerde kurtuluş kutlamalarını engellemesine tepki gösterdi

Yerel halkın, devrik Cumhurbaşkanı Beşşar Esed döneminde eski bir güvenlik merkezi olduğunu söylediği Kamışlı'daki bir kafeterya (Reuters)
Yerel halkın, devrik Cumhurbaşkanı Beşşar Esed döneminde eski bir güvenlik merkezi olduğunu söylediği Kamışlı'daki bir kafeterya (Reuters)
TT

Suriye Dışişleri Bakanlığı SDG'nin, kontrolü altındaki bölgelerde kurtuluş kutlamalarını engellemesine tepki gösterdi

Yerel halkın, devrik Cumhurbaşkanı Beşşar Esed döneminde eski bir güvenlik merkezi olduğunu söylediği Kamışlı'daki bir kafeterya (Reuters)
Yerel halkın, devrik Cumhurbaşkanı Beşşar Esed döneminde eski bir güvenlik merkezi olduğunu söylediği Kamışlı'daki bir kafeterya (Reuters)

Suriye Dışişleri Bakanlığı'nda Amerikan işlerinden sorumlu yetkili Kuteybe İdlibî, Suriyelilerin, Esed rejiminden kurtuluşunun ve devrilmesinin birinci yıl dönümü dolayısıyla kutlamalar yapmasını, kontrolü altındaki bölgelerde engelleyen Suriye Demokratik Güçleri’ne tepki gösterdi.

İdlibi, Suriyelilerin ulusal tarihlerinde önemli bir anı kutlamalarını engelleyen herhangi bir yapının, demokratik olduğunu veya halkı temsil ettiğini güvenilir bir şekilde iddia edemeyeceğini savundu. Meşru sevinç ifadesinden korkan bir yapı, onlar adına konuştuğunu iddia edemez; özgürlük bölünemez.

SDG cumartesi günü yayınladığı genelgeyle, "Saldırganlığı Caydırma " savaşının zaferinin ve Esad rejimi ile ona bağlı güvenlik ve askeri teşkilatının devrilmesinin birinci yıldönümü olan 7 ve 8 Aralık tarihlerinde zaferin yıldönümü dolayısıyla yapılacak toplantı ve kutlamaları yasakladı.

sdfgr
Suriye Demokratik Güçleri'nin, kontrolü altındaki Suriye bölgelerinde halk kutlamalarını yasaklama kararı

Suriye İçişleri Bakanlığı Sözcüsü Nureddin el-Baba, SDG'nin rejimin devrilmesini anma kutlamalarını iptal etme kararını eleştirdi. Medya açıklamalarında, yasağın SDG'nin Suriye hükümetine karşı oynadığını iddia ettiği rolü, yani DEAŞ ile mücadeleyi yerine getirmedeki başarısızlığını gösterdiğini belirtti. Baba, SDG'nin "ülkenin kuzeydoğusundaki ulusal gruplardan endişe duyduğunu ve bu kutlamanın, adaletsiz yasalarına ve oradaki Suriyelilere yönelik sınırsız uygulamalarına karşı bir isyana dönüşebileceğinden korktuğunu" ifade etti.

Kararı, "İran ve PKK unsurlarının milisler içinde karar alma süreçlerindeki hakimiyetinin göstergesi" olarak nitelendirdi.

Aktivistler tarafından yayınlanan fotoğraflarda, SDG güçlerinin, kutlama yürüyüşlerini engellemek için Suriye'nin kuzeyindeki Rakka meydanlarına orta menzilli silahlar ve keskin nişancılar konuşlandırdığı görülüyor.

Suriye devriminin başlangıcında kurulan "Rakka Sessizce Katlediliyor" hesabı, SDG'nin dün Rakka ilinin batısındaki Tabka kentinde 13 çocuğu gözaltına aldığını bildirdi. Çocukların çoğu 15 yaş ve altındaydı ve gözaltına alma sebebinin şehir duvarlarına SDG karşıtı yazılar yazılması nedeniyle yapıldığı bildirildi. Hesapta, göz altıların SDG tarafından şehrin çeşitli mahallelerinde düzenlenen bir dizi baskınla eş zamanlı olarak yapıldığı belirtildi.

Aynı bağlamda, sosyal medyadaki Suriye hesapları, SDG'nin son saatlerde Suriye Cezire bölgesinin çeşitli yerlerinde, Haseke ve Kamışlı'da "Suriye hükümetine destek verdikleri ve yabancı kuruluşlarla iş yaptıkları" suçlamasıyla 17 kişiyi hedef alarak yaygın gözaltı operasyonları yürüttüğünü ifade etti.


Moskova Esed sonrası Suriye’de kaybetti mi? Rusya’nın Suriye’deki yeni oyun planı nasıl olacak?

Putin ve Esed, Aralık 2017'de Lazkiye yakınlarındaki Hmeymim Hava Üssü’nde düzenlenen askerî geçit törenine katıldı. (AFP)
Putin ve Esed, Aralık 2017'de Lazkiye yakınlarındaki Hmeymim Hava Üssü’nde düzenlenen askerî geçit törenine katıldı. (AFP)
TT

Moskova Esed sonrası Suriye’de kaybetti mi? Rusya’nın Suriye’deki yeni oyun planı nasıl olacak?

Putin ve Esed, Aralık 2017'de Lazkiye yakınlarındaki Hmeymim Hava Üssü’nde düzenlenen askerî geçit törenine katıldı. (AFP)
Putin ve Esed, Aralık 2017'de Lazkiye yakınlarındaki Hmeymim Hava Üssü’nde düzenlenen askerî geçit törenine katıldı. (AFP)

Suriye’de 8 Aralık sabahı yaşanan büyük dönüşümün hemen ardından, özellikle Batı’da Rusya’nın son on yılda ülke içinde elde ettiği kazanımları zayıflatacak ağır bir darbeyle karşı karşıya kaldığı yönünde yorumlar hızla çoğaldı. Analizlerde, Rusya’nın doğrudan askeri müdahalesiyle inşa ettiği etki alanının çökmeye başladığı ve bunun Moskova için ciddi sonuçlar doğurabileceği vurgulandı.

Değerlendirmeler; siyasi, askeri ve ekonomik birçok boyutu içerirken, bazı çevreler Rusya’nın Suriye projesinin ‘yenilgiyle sonuçlandığını’ öne sürerek olası etkilerini tartışmaya açtı.

Ekonomik açıdan bakıldığında, Rus yatırımlarının Suriye’de çok büyük bir ağırlığı bulunmuyor. Ülke uzun yıllar Kremlin’in önemli bir müttefiki olsa da hiçbir zaman Moskova için öncelikli bir yatırım merkezi olmadı. Sovyetler Birliği döneminden başlayarak Rusya’nın enerji gibi bazı sektörlerde altyapı katkısı bulunsa da bu yatırımlar sınırlı kaldı.

Siyasi açıdan ise Suriye’deki hızlı gelişmeler, Rusya’nın Ortadoğu’daki müttefikleriyle kurduğu ilişkiler modelinin zayıf noktalarını açığa çıkardı. Bu durum, Rusya'nın müttefiki İran'ın ağır darbeler alması ve Moskova'nın “Onu asla yalnız bırakmayacağız” demesine rağmen Beşşar Esed’den hızla vazgeçmek zorunda kalmasıyla ortaya çıkan kafa karışıklığı ve çaresizlikle sınırlı değil.

sdfvgrt
Hmeymim kasabasında Esed destekçilerine ait hasarlı bir askeri aracın yanında duran Suriye güvenlik güçleri (AFP)

Bu çerçevede Rusya’nın, Suriye projesinin başarısız olduğu değerlendiriliyor. Bu durum, Kremlin’in yıllardır Suriye’deki başarılarını ‘NATO’nun girdiği her yerde başarısız olduğu’ söylemiyle karşılaştırarak övünmesi açısından da ayrı bir önem taşıyor. 8 Aralık 2024 sabahı, Moskova’nın Suriye’ye sunduğu çözüm modelinin tıkandığı ve büyük bir yenilgiyle sonuçlandığı yönündeki kanaat pekişti.

Diğer yandan Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ve Dışişleri Bakanı Esad Hasan eş-Şeybani’nin daha sonra yaptığı açıklamalar, Halep sürecinden sonraki askeri çözüm aşamasının en kritik bölümünün, Rusya’nın tarafsızlığını güvence altına almak amacıyla Moskova ile koordineli biçimde yürütüldüğünü ortaya koydu.

Esed'i terk etmek

Ukrayna’daki çatışmaya ağırlık veren ve Suriye’de riskleri azaltmaya yönelik planlarında Beşşar Esed’in oyalamasından defalarca rahatsızlığını dile getiren Moskova’nın, kritik bir anda Esed’i artık ‘yük’ olarak görerek sahneden çekilmesine karar verdiği anlaşılıyor. Bu tercihte, muhalefetin Şam’a ilerleyişi sırasında verdiği ve Dışişleri Bakanı Şeybani’nin açıkladığı ‘Esed’in gitmesinin Rusya’nın Suriye’den çıkması anlamına gelmediği’ yönündeki güvencelerin etkili olduğu belirtiliyor.

Bu durum, Rusya’nın Esed’i hızlı şekilde devre dışı bırakırken ona kişisel güvenceler vermesini, rejim güçlerinden çatışmaya girmemelerini ve silah bırakmalarını istemesini açıklıyor. Aynı zamanda yeni Suriye yönetiminin Rus üslerini ve askerlerini koruma taahhüdünde bulunması, Moskova’nın ilişkileri yeniden düzenlemesine ve kayıplarını asgariye indirmesine zemin hazırladı.

Askeri boyutta ise Rusya, Suriye’deki varlığını güvenceye almak amacıyla hem açık hem de kapalı kanallarda tartışmalar yürütüyor. Tartışmalar, özellikle Hmeymim ve Tartus üslerindeki konumun güçlendirilmesine ve Suriye’deki değişimlerden sonra Rusya’nın askeri merkezine dönüşen Kamışlı Havalimanı üzerindeki etkinliğin pekiştirilmesine odaklanıyor.

Ayrıca Rusya ile Suriye arasında, yeniden devriye faaliyetlerinin başlatılması için çeşitli bölgeler üzerinde yoğun görüşmeler yapıldığı biliniyor. Özellikle güneyde, İsrail’in sınıra yönelik operasyonlarını frenlemek amacıyla Rusya’nın yeniden arabuluculuk rolü üstlenmesi ve iki taraf için karşılıklı güvence mekanizmaları geliştirilmesi hedefleniyor. Bu çabalar, geçmişte Suriye’de uygulanan Rusya-İsrail koordinasyon modelinin yeni koşullara uyarlanmış bir versiyonu olarak değerlendiriliyor.

fgthy
Suriye'nin güneyinde ilerleyen bir Rus devriyesi (Arşiv)

İki ay önce Kamışlı’da Rusya ile Suriye makamlarının koordinasyonunda gerçekleştirilen ortak devriye, Moskova’nın ülkenin kuzeydoğusunda gerginliği azaltmada rol oynayabileceğine işaret etti. Bu adımın, hem Türkiye ile hem de bölgede sınırlı askeri varlığını sürdüren ABD ile uyumlu bir çerçevede gerçekleştiği değerlendiriliyor.

Rusya’nın kuzeydoğu ve güney bölgelerinde üstlenebileceği bu yeni faaliyet alanı, Şam’ın orduyu yeniden yapılandırma ve silahlandırma konusunda yardım talep ettiğine ilişkin yoğun raporlarla birlikte, taraflar arasında ilişkilerin yeniden düzenlenmesine yönelik pratik bir zemin oluşturuyor. Bu süreç, Moskova’nın Akdeniz’deki askeri varlığını korumasını güvence altına almayı hedefliyor. Rus tarafı için özel önem taşıyan bu varlığın kapsamı ve süresine ilişkin önceki anlaşmaların her iki tarafın çıkarlarına uygun biçimde revize edilmesi de gündemde.

Bu genel çerçeve belirginleşirken, Rusya’nın Suriye’de jeopolitik ya da askeri bir yenilgiye uğradığı yönündeki tahminlerin giderek zayıfladığı görülüyor.

Askeri kayıplar ve kazanımlar

Doğrudan askeri kayıplara ilişkin değerlendirmeler, Moskova’nın sahadan ‘hesaba değer’ bir kazançla çıktığını gösteren bir başka boyutu ortaya koyuyor. Resmi veriler ve Suriyeli kaynakların yaptığı bağımsız tespitlere göre, Rusya’nın son on yılda dünyanın en kanlı çatışmalarından birine sahne olan Suriye’deki askeri kayıpları son derece sınırlı kaldı. Çeşitli tahminler, toplam kaybın birkaç yüz asker ile onlarca tank, zırhlı araç ve bazı helikopterlerle sınırlı olduğunu ortaya koyuyor. Moskova, geleneksel olarak bu tür kayıpları resmen açıklamasa da, Rusya’daki bazı sivil kurumlar ve muhalif çevreler tarafından yayımlanan veriler de kayıpların büyük boyutlara ulaşmadığını doğruluyor. Kıyaslamak gerekirse, yalnızca 5 gün süren 2008 Gürcistan Savaşı, Rusya için çok daha ağır teçhizat kayıplarıyla sonuçlanmıştı. Yıllar önce yayımlanan bir rapor, kesin Rus zaferiyle sonuçlanan o savaşta dahi Rus ordusunun ciddi sürprizlerle karşılaştığını aktarıyordu. Rapora göre, nispeten eski bir Gürcü hava savunma sistemi, merkezi bir savunma ağı bulunmamasına rağmen, dokuz modern Su-25 savaş uçağını düşürmeyi başarmıştı. Bu durum, Rus pilotlarının yetersiz eğitimine ve bakım-hazırlık süreçlerindeki aksaklıklara işaret ediyordu. Zafiyetler bununla da sınırlı kalmadı. Gürcü güçleri bir Rus tank konvoyuna da zarar verebildi; bu ise istihbarat kapasitesindeki eksikliklerin altını çizdi. Genel olarak savaş, operasyon yönetimi, silah sistemlerinin performansı ve genel askeri etkinlik bakımından ciddi açıklar ortaya koymuş, Rusya’nın devasa savunma bütçeleri düşünüldüğünde büyük bir şok etkisi yaratmıştı.

Suriye tecrübe sahası

Suriye savaşı, Rus ordusunun sahadaki kapasitesini ilk kez bu denli kapsamlı ve doğrudan test etme imkânı sundu. Bu noktada, ordunun modernizasyon programını yöneten eski Savunma Bakanı Sergey Şoygu’nun 2018’de yaptığı açıklama dikkat çekiciydi. Şoygu, Suriye’deki doğrudan müdahalenin başlamasından üç yıl sonra ve aktif operasyonların büyük ölçüde tamamlanmasının ardından, Rusya’nın savaş boyunca 350’den fazla modern silah sistemini sahada test ettiğini duyurdu. Ayrıca Suriye operasyonu sayesinde saldırı helikopterlerinin silahlandırılması, erken uyarı sistemleri ve radarlar dâhil birçok alanda kritik hataların giderildiğini vurguladı.

sdfrgt
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 12 Aralık 2017'de Suriye'deki Hmeymim Hava Üssü’nü ziyaret etti. (Getty Images)

Hava-hava silahlarının geliştirilmesine ilişkin değerlendirmesinde ise Şoygu, özellikle helikopter ve diğer hava unsurlarının korunması için, menzili kara konuşlu savunma sistemlerini aşan yeni mühimmata ihtiyaç duyduklarını belirtti. Şoygu, “Bugün elimizde bu tür silahlar var; bu, tamamen Suriye operasyonu sayesinde mümkün oldu” dedi. Benzer şekilde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de birçok kez, gerçek çatışma koşullarında yapılan bu testlerin, Rusya’ya tatbikat alanlarında sağlanamayacak ölçekte benzersiz bir deneyim kazandırdığını ifade etti. Temmuz 2020’de Rusya’nın RIA Novosti haber ajansı tarafından yayımlanan kapsamlı bir rapor da bu değerlendirmeleri doğruladı. Rapora göre Moskova, Suriye’de ilk kez Kalibr tipi denizden fırlatılan seyir füzelerinin gerçek operasyonel kullanımını gerçekleştirdi. Şarku’l Avsat’ın RIA Novosti’den aktardığına göre o tarihten itibaren Rus donanması -denizaltılar dahil- seyir füzelerini düzenli olarak kullandı. Bu deneyimler, Suriye’nin Rusya için yalnızca bir dış politika müdahalesi değil, aynı zamanda ordunun modernizasyonu ve silah teknolojilerinin gerçek savaş ortamında doğrulanması açısından da stratejik bir laboratuvar işlevi gördüğünü ortaya koyuyor.

Rus haber ajansları, Rus Hava-Uzay Kuvvetleri envanterindeki neredeyse tüm uçak türlerinin Suriye savaşında görev aldığını bildirdi. Rusya, eski nesil taktik bombardıman uçakları ile taarruz helikopterlerinin yanı sıra, stratejik bombardıman uçaklarının kabiliyetlerini de sahada ilk kez bu ölçekte test etti.

Ayrıca Suriye, Rus ordusunun İsrail lisansı altında üretilen insansız hava araçlarını (İHA) geniş çapta kullandığı ilk savaş alanı oldu. Bu İHA’lar hem bombardıman görevlerinde, hem füze isabetlerinin tespitinde, hem de topçu atışlarının yönlendirilmesinde kritik rol oynadı.

Modern tank modelleri ile daha önce gerçek savaşta test edilmemiş olan Pantsir ve İskender tipi füze sistemleri de ilk kez Suriye’de kapsamlı biçimde denenmiş oldu. Moskova, bu sistemlerin bazı versiyonlarını Kaliningrad’da Avrupa sınırına yakın konuşlandırmış olsa da, fiilen savaş koşullarında kullanılmaları Suriye’de gerçekleşti.

Uzmanlar, Rusya’nın Suriye’deki askeri katılımının, ülkenin savunma sanayiini, üretim kapasitesini ve ordunun genel savaş hazırlığını yeniden inşa etmede belirleyici rol oynadığını belirtiyor. Bu tecrübenin, Rusya’nın 2022’de Ukrayna’da başlattığı operasyon için önceki dönemlere kıyasla çok daha yüksek hazırlık seviyesine ulaşmasında etkili olduğu değerlendiriliyor.


SDG lideri, Suriye hükümetiyle 10 Mart'ta varılan mutabakata bağlılığını teyit etti

SDG Lideri Mazlum Abdi (Reuters)
SDG Lideri Mazlum Abdi (Reuters)
TT

SDG lideri, Suriye hükümetiyle 10 Mart'ta varılan mutabakata bağlılığını teyit etti

SDG Lideri Mazlum Abdi (Reuters)
SDG Lideri Mazlum Abdi (Reuters)

Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Lideri Mazlum Abdi, dün yaptığı açıklamada, güçlerin 10 Mart anlaşmasına olan bağlılığını teyit ederek, bu anlaşmanın özgürlük, adalet ve eşitlikten yararlanan demokratik, ademi merkeziyetçi bir Suriye devleti inşa etmenin temeli olduğunu belirtti.

Esed rejiminin devrilmesinin yıldönümünde X platformunda açıklamada bulunan Abdi, mevcut sürecin herkese ortak bir sorumluluk yüklediğini ve Suriye halkının çıkarlarını her şeyin üstünde tuttuğunu ifade etti.

Abdi “Mevcut durum, herkese ortak bir ulusal sorumluluk ve Suriyelilerin çıkarlarını her şeyin üstünde tutan kapsamlı bir diyalog yüklemektedir. Halkın iradesiyle, özgürlük, adalet ve eşitlik değerleriyle güçlendirilmiş, demokratik ve ademi merkeziyetçi bir Suriye inşa etmenin temeli olarak 10 Mart Anlaşması'na olan sarsılmaz bağlılığımızı bir kez daha teyit ediyoruz" dedi.

SDG, geçen ay kendilerine bağlı bir askeri komitenin, Suriye hükümetinden bir heyeti, Suriye'nin kuzeyindeki Rakka iline bağlı Tabka kentinde kabul ettiğini bildirmişti.

SDG, yaptığı açıklamada, son dönemde farklı yerlerde tutuklanan Suriye hükümet güçlerine bağlı bazı tutukluları "iyi niyet göstergesi" olarak teslim ettiğini doğruladı.