Myanmar'da kanlı gün: 38 ölü

Protestocular, Mandalay’da 3 Mart’ta düzenledikleri gösteride güvenlik güçlerinin attığı sis bombalarından kaçmaya çalıştılar. (AP) 
Protestocular, Mandalay’da 3 Mart’ta düzenledikleri gösteride güvenlik güçlerinin attığı sis bombalarından kaçmaya çalıştılar. (AP) 
TT

Myanmar'da kanlı gün: 38 ölü

Protestocular, Mandalay’da 3 Mart’ta düzenledikleri gösteride güvenlik güçlerinin attığı sis bombalarından kaçmaya çalıştılar. (AP) 
Protestocular, Mandalay’da 3 Mart’ta düzenledikleri gösteride güvenlik güçlerinin attığı sis bombalarından kaçmaya çalıştılar. (AP) 

Birleşmiş Milletler (BM) Myanmar Özel Temsilcisi Christine Schraner Burgener sanal platform üzerinden düzenlediği basın toplantısında, Myanmar’da 1 Şubat askeri darbesinin ardından dün ''en kanlı'' günün yaşandığını ve bir günde 38 kişinin öldüğünü açıkladı.
BM Temsilcisi, İsviçre'den düzenlediği basın toplantısında yaptığı açıklamada, ''Darbeden bu yana 50'den fazla kişi yaşamını yitirdi, çok sayıda kişi de yaralandı” dedi.
Ordu dahil tüm taraflarla temas halinde olduğunu belirten Burgener, "bir yıl içinde" seçim yapılmasını beklediklerine dair açıklamalarda bulunulduğunu aktardı.
Burgener, bir ay önce BM’nin Myanmar’a gerçekleştirmek istediği ziyarette ordunun dayattığı koşullara ilişkin soruya, ziyaret fikrinin olumlu karşılandığını ancak ordunun öncelikli olarak mevcut sorunları çözmeleri gerektiği için "şu an mümkün olmadığını" belirttiğini aktardı.
Myanmar’daki güvenlik güçleri dünkü gösterilerde uluslararası kınamalara rağmen gerçek mermi kullanmaya devam etti. Askeri yönetimin Aung San Suu Çii'nin sivil hükümetinin devrilmesiyle alevlenen öfke dalgasını bastırma konusunda her zamankinden daha kararlı olduğu anlaşılıyor.
Sağlık kaynaklarına göre Myanmar’ın en büyük şehri Yangon ve ülkenin çeşitli bölgeleri bugün darbe yönetimine karşı yeni bir gösteri dalgasına tanık oldu. Kaynaklara göre gösteriler sırasında onlarca kişi öldü.
Ambulans görevlisi Myo Min Tun yaptığı açıklamada, "Ekibim ülkenin merkezindeki Monywa kentinde üç erkek ve bir kadının cesetlerini teslim aldı" dedi. Diğer sağlık kaynaklar da söz konusu ölümleri AFP’ye yaptıkları açıklamalarda doğruladı. Ayrıca Mandalay'daki bir hastanede grevli bir doktorun açıklamasına göre güvenlik güçlerinin protestocuları dağıtmak için göz yaşartıcı gaz ve güç kullanmasının ardından hastaneye sevk edilen iki gösterici de yaşamını yitirdi.

Devlet Başkanı’nın hapsedilmesi
Myanmar’da aralarında ABD merkezli Associated Press (AP) kameraman da dahil olmak üzere 6 gazeteci ordunun değiştirdiği kamu düzeni yasasını ihlal etmekle suçlandı. Görevden alınan eski Devlet Başkanı Win Myint'in avukatı Khin Maung Zaw dün yaptığı açıklamada, müvekkilinin iki ayrı "yasayı ihlal" suçlamasıyla karşı karşıya olduğunu belirtti. Myint'in avukatı, hakkındaki suçlamalar onaylanırsa müvekkilinin üç yıla kadar hapis cezası alabileceğini bildirdi.
Win Myint 1 Şubat'ta, ordunun darbeyle iktidarı ele geçirmesinden saatler önce Myanmar'ın fiili lideri Aung San Suu Çii ile birlikte tutuklandı. Myint, Kovid-19’un yayılmasını önlemek için uygulanan protokolleri ihlal etmekle suçlanıyor. Myint'in avukatı, müvekkilinin  davasının ne zaman biteceğinin henüz netleşmediğini aktardı.
  
Bölgesel toplantı
Diğer yandan Myanmar resmi medyasından bugün yapılan açıklamada ordunun atadığı Dışişleri Bakanı’nın Güneydoğu Asya Uluslar Birliği’nin (ASEAN) bölgesel ve uluslararası konulara ilişkin fikir alışverişi yapılan bir toplantısına katıldığı bildirildi.
Global New Light of Myanmar gazetesinde yer alan haberde, özel toplantının hangi sebeple yapıldığına ve bölgelerin dışişleri bakanlarının toplantı sırasında tartıştıkları konulara ilişkin ayrıntılara yer verilmedi.
Myanmar Dışişleri Bakanı’nın toplantıda 8 Kasım 2020'de düzenlenen genel seçimlerde "oy sayımlarındaki hilelere dair bilgi verdiği" ve askeri yönetimin bundan sonraki planlarını ilettiği kaydedildi. Ordu, kasım ayında Suu Çii'nin partisinin kazandığı seçimde hilesi yapıldığına dair şikayetlerin göz ardı edildiğini belirterek darbeyi haklı göstermeye çalıştı. Ancak seçim komisyonu oylamanın adil bir şekilde gerçekleştiğini bildirdi.

Gazetecilerin tutuklanması
AFP’ye göre AP fotoğrafçısı Thein Zaw geçtiğimiz cumartesi günü Yangon şehrindeki darbe karşıtı gösteriyi takip ettiği sırada gözaltına alındı. Aynı gerekçe ile gözaltına alınanlar arasında Myanmar’da çalışan 5 gazeteci daha vardı.
Thein Zaw’ın avukatı Tin Zar, gözaltına alınan 6 gazetecinin bir önceki askeri rejimin de kullandığı, birçok siyasi mahkumun tutulduğu Yangon’daki Insein Hapishanesi’ne konulduğun bilgisini paylaştı.
Avukat Zar, müvekkili ve diğer beş Myanmarlı gazetecinin, ordunun darbeden günler sonra değiştirdiği söz konusu maddede yer alan ‘korkuya neden olmak, yanlış haber yaymak veya doğrudan veya dolaylı olarak hükümet çalışanları arasında itaatsizliği kışkırtmakla’ suçlandığını aktardı.
Söz konusu sular için daha önce 2 yıl olan hapis cezası, değiştirilen yeni yasa ile 3 yıla çıkartıldı.
AP Uluslararası Haberlerden Sorumlu Başkan Yardımcısı Ian Phillips konuya dair şu açıklamada bulundu:
“AP, Thein Zaw’ın keyfi olarak tutuklanmasını kınamaktadır. Serbest çalışan gazetecilerin misilleme korkusu olmadan özgürce ve güvenli bir şekilde bilgi aktarmalarına izin verilmelidir.”

Baskının şiddetlenmesi 
Myanmarlı generaller, Aung San Suu Çii'nin sivil hükümetini deviren darbeden bu yana internet kesintileri, yasal önlemlerin güçlendirilmesi, tutuklamalar ve göstericileri dağıtmak için ölümcül güç kullanımı yoluyla baskılarını artırdılar.
Siyasi tutuklulara yardım sağlayan bir sivil toplum kuruluşuna göre ordu, özellikle gazetecileri hedef alıyor. 1 Şubat'tan bu yana 34 gazeteci tutuklandı. 19'u halen hapiste tutuluyor.
Gazeteci Kaung Myat Hlaing pazartesi günü Burma'nın güneyindeki evinde, takviye edilmiş güvenlik güçlerinin düzenlediği ve silah seslerinin duyulduğu bir operasyon ile tutuklandı.
Çin'in resmi haber ajansı olan Şinhua’dan iki  çalışan da dahil olmak üzere birçok gazeteci de plastik mermilerle hedef alındı.
Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütünün (RSF) Asya-Pasifik masası başkanı Daniel Bastard yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
“Yetkilileri tutuklu bulunan tüm gazetecileri derhal ve koşulsuz serbest bırakılması ve haklarındaki tüm suçlamaların düşürülmesi emri vermeye çağırıyoruz.”

 


İki BM yetkilisi Suriye'ye ilişkin endişelerini Güvenlik Konseyi'ne taşıdı

BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen Cenevre'den video konferans yoluyla New York'taki Güvenlik Konseyi üyelerine seslendi. (BM)
BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen Cenevre'den video konferans yoluyla New York'taki Güvenlik Konseyi üyelerine seslendi. (BM)
TT

İki BM yetkilisi Suriye'ye ilişkin endişelerini Güvenlik Konseyi'ne taşıdı

BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen Cenevre'den video konferans yoluyla New York'taki Güvenlik Konseyi üyelerine seslendi. (BM)
BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen Cenevre'den video konferans yoluyla New York'taki Güvenlik Konseyi üyelerine seslendi. (BM)

İki Birleşmiş Milletler (BM) yetkilisi, Güvenlik Konseyi üyelerini Suriye'de Devlet Başkanı Beşşar Esed rejiminin devrilmesinin ardından yaşanan geçiş sürecine eşlik etmeye çağırdı. Yetkililer, Heyetu Tahriru’ş-Şam (HTŞ) lideri Ahmed eş-Şera başkanlığındaki geçici yetkililerin bazı hükümler konusunda ‘çekincelerini dile getirmelerine’ rağmen, 2254 sayılı kararın gereklerine bağlı kalmanın önemini vurguladılar.

İki BM yetkilisi, İsrail'in askeri operasyonlarına ilişkin korkuların arttığı ve DEAŞ'ın mevcut durumdan faydalanma ihtimalinin bulunduğu bir ortamda, ‘kapsamlı bir geçiş sürecinin sağlanamamasının yeniden huzursuzluğa yol açabileceği’ uyarısında bulundu.

Suriye konulu oturumunu dün gerçekleştiren Güvenlik Konseyi, biri BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen'in siyasi durum, diğeri de BM İnsani İşlerden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı ve Acil Yardım Koordinatörü Tom Fletcher'ın Esed rejiminin çöküşünden bir ay sonra Suriye'deki insani durumla ilgili olmak üzere iki brifingini dinledi.

sdefrt5
BM İnsani İşlerden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı ve Acil Yardım Koordinatörü Tom Fletcher, Güvenlik Konseyi üyelerini Suriye konusunda bilgilendirdi. (BM)

Pedersen başlangıçta Güvenlik Konseyi üyelerine Suriye'deki son gelişmeler ve bir dizi silahlı grubun lağvedilmesi ve birleşik Suriye ordusuna entegre edilmesi için anlaşmalar yaptığını duyuran Ahmed eş-Şera liderliğindeki geçici yetkililerle olan temasları hakkında bilgi verdi. Geçici yetkililerin, geçiş sürecini müzakere etmek üzere farklı siyasi ve mezhepsel güçleri bir araya getirecek ulusal diyalog kongresi düzenlemeyi planladıklarını duyurduklarını kaydetti. Medyada kongrenin bu ay içinde düzenlenebileceğine dair haberler yer alsa da Dışişleri Bakanı Esad Hasan eş-Şeybani daha fazla zamana ihtiyaç olduğunu belirterek, Suriye halkının en geniş şekilde temsil edilmesini sağlayacak bir hazırlık komitesinin oluşturulması için hazırlıkların sürdüğünü söyledi. Pedersen ayrıca, eş-Şeybani ve Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra’nın, ‘Suriye'nin istikrarı, güvenliği ve ekonomik iyileşmesine’ destek sağlamak ve seçkin ortaklıklar kurmak amacıyla Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Ürdün'e diplomatik ziyaretlerde bulunduğunu belirtti.

6 kilit nokta

Pedersen, altı kilit nokta sıraladı. Bunlardan ilki, ‘geçici yetkililerin otoritelerini yapılandırma ve güçlendirme çalışmalarına devam etmeleridir’. İkincisi, ‘kıyı bölgesi, Humus ve Hama başta olmak üzere, aşağılayıcı ve onur kırıcı muameleleri de içeren şiddet olaylarına ilişkin çok sayıda rapor’ dahil olmak üzere, ‘geçici yetkililerin kontrolü altındaki bölgelerdeki istikrarsızlık işaretleridir.’ Üçüncüsü, ‘Suriye'nin egemenliği, birliği ve toprak bütünlüğüne yönelik gerçek tehditler’ arasında ‘çatışmanın devam ettiği (geçici makamların kontrolü dışındaki) geniş alanlarla’ ilgilidir. “Kuzeydoğu ve Halep şehrinin bazı bölgeleri Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ve YPG’nin kontrolü altında kalmaya devam ediyor. Özellikle SDG ve Suriye Milli Ordusu (SMO) arasında çatışmalar ve karşılıklı topçu ateşi yaşanıyor” diyen Pedersen, ‘tüm diyalog kanallarının geliştirilmesi ve desteklenmesi, tüm tarafların askeri çatışma olmaksızın ileriye dönük bir yol bulması’ çağrısında bulundu. Pedersen, ‘İsrail'in 1974 tarihli Ayrılma Anlaşması’nı ihlal ederek, ayrılma bölgesi dışında da devam eden askeri varlığı ve faaliyetlerinden duyduğu derin endişeyi’ dile getirerek, ‘Suriye'nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne yönelik saldırıların sona ermesi gerektiğini’ bildirdi. Pedersen ayrıca, ‘DEAŞ'ın devam eden faaliyetleri ve bazı bölgelerdeki güvenlik istikrarsızlığından faydalanmaya çalışabileceğine dair korkular nedeniyle, büyük bir endişe kaynağı olmaya devam ettiğini’ vurguladı.

Dördüncü noktada, ‘Suriye halkının acil insani ihtiyaçlarına’ vurgu yaptı. Beşinci maddede ise ‘siyasi geçiş sürecinde izlenecek yolun belirsiz olduğunu, ancak üzerine inşa edilecek olumlu unsurlar bulunduğunu’ vurguladı. “Ancak Suriyeliler tarafından dile getirilen bazı endişe noktaları da var” diyen Pedersen, bunlara ‘anayasal süreçten önce devletin doğasına ilişkin pozisyonların ifade edilmesi ya da güvenlik sektörü veya eğitim gibi alanlarda uzun vadeli siyasi kararlar alınması’ gibi konuları da ekledi. Pedersen, “Bazı Suriyeliler, özellikle kapsayıcılığın vurgulanması ve geçiş sürecinin şekillendirilmesine geniş bir yelpazedeki Suriyelilerin dahil edilmesi ihtiyacı açısından, geçici yetkililerden olumlu sinyaller aldı (...) Aynı zamanda, herhangi bir ulusal diyalog kongresinin zamanlaması, çerçevesi, hedefleri ve prosedürlerinin yanı sıra katılım kriterleri ve temsil dengesi açısından katılım konusunda endişeler duyduk” dedi.

Altıncı noktada ise 2254 sayılı kararda ortaya konan ilkeler doğrultusunda ‘şu ana kadar ifade edilen önemli fikir ve adımların nasıl geliştirilebileceği ve inandırıcı ve kapsayıcı bir siyasi geçiş için nasıl başlatılabileceği konusunda geçici makamlarla birlikte çalışmaya hazır olduğunu’ vurguladı. Bununla birlikte, ‘Suriye geçici makamlarının 2254 sayılı kararın geçerliliğinin devamına ilişkin çekincelerini dile getirdiklerini’ kaydederek kararın gözden geçirilmesi çağrısında bulundu. ‘Geçici makamları endişeleri konusunda diyaloğa girmeye teşvik ettiğini’ vurgulayan Pedersen, ‘kapsamlı bir geçişin sağlanamamasının yeniden iç huzursuzluğa yol açabileceği’ uyarısında bulundu.

Desteğe ihtiyaç var

Fletcher, ülkedeki vahim insani durum ve insani yardım kuruluşlarının ülke genelinde yardım ulaştırma çabaları hakkında genel bir değerlendirme yaptı. Suriye'deki insani durumun son haftalardaki göreceli istikrara rağmen ‘trajik olmaya devam ettiğini’ belirten Fletcher, “Temel hizmetlerin yeniden inşa edilmesi gerekiyor. Sivillerin korunmaya ihtiyacı var. Birçoğu zorlu kış koşullarıyla karşı karşıya olan 620 binden fazla insanın yerlerinden edilmiş olması nedeniyle sivillerin korunması son derece önemlidir” dedi.

Fletcher, Güvenlik Konseyi'nden ‘uluslararası insani hukuka saygı gösterilmesi ve insani yardım kuruluşlarının serbestçe faaliyet gösterebilmesi için güvenceleri desteklemesini’, ayrıca ‘uzun vadeli destek için finansmanı arttırmasını’ ve ‘yaptırımların komşu ülkelerden gelen insani yardım ve desteği engellememesini’ istedi.

Üyelerin pozisyonları

Güvenlik Konseyi üyeleri Pedersen'in çabalarını ve BM'nin ‘geçiş sürecini ve 2254 sayılı kararda belirtilen ilkeleri kolaylaştırma’ rolünü desteklediklerini ifade ettiler. Bazı üyeler ise ülkenin bazı bölgelerinde, özellikle de kuzeyde devam eden çatışmalardan duydukları endişeyi dile getirerek, farklı askeri gruplar arasındaki gerginliklerin ele alınması, sükûnetin sağlanması, ülke çapında ateşkes üzerinde anlaşmaya varılması, yargısız infaz ve misillemelere ilişkin ‘rahatsız edici raporlar’ karşısında dini ve etnik azınlıklar da dâhil olmak üzere sivillerin korunması çağrısında bulundu.

Güvenlik Konseyi üyeleri ayrıca, Suriye'de terörle mücadelenin önemini ve DEAŞ ile diğer terörist grupların yeniden güçlenmesinin önlenmesi gerektiğini vurguladılar. Bazı üyeler, ‘Suriye'nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesini’ talep ederek, İsrail'in devam eden hava saldırılarını kınadı.