Mısır ve Sudan’dan Etiyopya’ya uyarı

Nahda Barajı’nın 20 Temmuz’da çekilen bir fotoğrafı. (AFP)
Nahda Barajı’nın 20 Temmuz’da çekilen bir fotoğrafı. (AFP)
TT

Mısır ve Sudan’dan Etiyopya’ya uyarı

Nahda Barajı’nın 20 Temmuz’da çekilen bir fotoğrafı. (AFP)
Nahda Barajı’nın 20 Temmuz’da çekilen bir fotoğrafı. (AFP)

Sudan, Mısır ve Etiyopya dışişleri ve su kaynakları bakanları, Afrika Birliği'ne (AfB) başkanlık eden ve Nahda Barajı konusunda barışçıl bir çözüme ulaşılmasını isteyen Kongo Demokratik Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Felix Tshisekedi himayesinde pazar günü kapalı bir toplantıda bir araya geldiler. Görüşmelerde varılan sonuca dair bir kapanış bildirisinin yayınlanması bekleniyor.
Mısır söz konusu müzakerelerin, Addis Ababa’nın barajı doldurması öncesinde son şans olabileceği uyarısında bulundu. Şarku’l Avsat’a konuşan kaynaklar, Etiyopya’nın önümüzdeki temmuz ayında ikinci dolum işlemini gerçekleştirme ya da üç taraf için de bağlayıcı bir yasal anlaşmaya varılıncaya kadar doldurma sürecini dondurma konusundaki tutumunu sürdürdüğünü aktardılar. Bir anlaşmaya varmadan önce ikinci dolum aşamasına geçilmesini kabul etmeyen Sudan ve Mısır, barajın Sudan'ın su tesislerine ve barajlarına, aynı zamanda Nil kıyılarında yaşayan en az 20 milyon insana yönelik riskleri ve etkileri konusunda uyarıda bulunuyorlar.
Kaynaklar, bir ‘geciktirme politikası’ izlediğini söyledikleri Etiyopya’nın Mısır ve Sudan’a emrivaki yapmak için temmuz ayını beklediğini öne sürüyorlar. Etiyopya’nın ilan edilmemiş bir plana göre baraj üzerindeki yasal zorunluluğa karşı olduğu, söz konusu plan kapsamında Addis Ababa'nın geçtiğimiz yüzyılın ortalarında iki ülke ile imzaladığı uluslararası anlaşmalar uyarınca onaylanan Nil suları paylaşımını yeniden gözden geçirilmesini amaçladığı belirtiliyor.
Sudan resmi haber ajansı SUNA tarafından aktarıldığına göre Addis Ababa’nın Sudan'ın barajın tek taraflı olarak doldurulmasına dair riskler hakkındaki açık uyarılarını dikkate almadığını vurgulayan Sudan Dışişleri Bakanı Meryem Sadık el-Mehdi, ‘anlamsız çatışmalardan’ kaçınma çağrısı yaptı.
Sudan, Kinşasa’daki ve geçmiş müzakerelerin olumsuz yönlerinden kaçınmak ve Etiyopya’yı yasal olarak bağlayıcı bir anlaşmaya ikna etmek için Avrupa Birliği (AB), Birleşmiş Milletler (BM), ABD ve Afrika Birliği’nin (AfB) arabuluculuğu çağrısında bulunuyor. Bakan Mehdi’nin pazar günü gerçekleştirilen açılış oturumunda yaptığı açıklamalara göre Sudan, önceki müzakerelerde üzerinde anlaşma sağlanamayan sorunların çözülmesi ve Etiyopya’nın yasal olarak bağlayıcı bir anlaşmaya ikna edilmesi için önceki görüşmelere yaklaşımındaki olumsuzlukların aşıldığı yeni bir müzakere çağrısında bulunuyor.
AfB’yi müzakerelerdeki çıkmazın üstesinden gelebilecek yönde arabuluculuk çabalarına liderlik etmeye çağıran Bakan Mehdi “Su kaynakları mücadelesi, Afrika için istenmeyen bir gelecek” ifadelerini kullandı. Ayrıca ülkesinin Nahda Barajı'nın üç taraf için de temel, yaratıcı ve kalkınmacı bir bağ teşkil edebileceği, yaklaşık 250 milyon kişilik nüfusun lehine entegrasyonu artırabileceği kanaatini dile getirdi.
Teknik yönde başlayan, ardından Kongo Demokratik Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Felix Tshisekedi ile ikili müzakerelere geçildiği ve oturumlarda da anlaşmaya varılmadı. Zira Etiyopya, Nil suyunun yeniden paylaşılması yönündeki taleplerini artırdı.
Mehdi ise önceki oturumların ciddiyetsiz olduğunu, müzakerelerde geçen toplamda 200 günün boşa harcandığını, neticede önceki turlarda elde edilen ve üzerinde anlaşılanlardan dahi geri adım atıldığını öne sürdü.
Roseires Barajı ile veri alışverişi yapılmadan ve anlaşmaya varılmadan gerçekleştirilen ilk dolum işleminin Sudan'da yaklaşık bir hafta susuzluğa yol açtığını söyleyen Bakan, özellikle de başkent Hartum'daki sulama ve hayvancılık ihtiyaçlarının, evlerin ve sanayinin bu dolumdan etkilendiğini vurguladı. Tek taraflı adım atmanın ve Sudan'ın açık uyarılarına cevap vermemenin getireceği tehlikelere dair uyarıda bulunan Bakan Mehdi szlerini şöyle sürdürdü:
“Bu duruma kısa vadeli siyasi kazançlar elde etme yönündeki popülist tutumlar, üç ülke arasında 2015 yılında imzalanan ilkeler beyannamesi ve uluslararası hukukun temel ilkelerinin göz ardı edilmesi neden oluyor.”
Mısır Dışişleri Bakanlığı, Kinşasa müzakerelerinin bir sonraki sel sezonu öncesinde önümüzdeki aylarda Nahda Barajı’nın dolum ve işletimi üzerine anlaşmaya varılması için üç ülkenin değerlendirmesi gereken ‘son şans’ olduğunu vurguladı.
Ülkesinin Nahda Barajı konusunda bir anlaşmaya varma yönünde en az 10 yıldır yürüttüğü çabalara değinen Mısır Dışişleri Bakanı Şukri, Mısır'ın Etiyopya'nın endişelerini dikkate alan, kalkınma hedeflerine ulaşılmasını garanti eden ve aşağı havzadaki iki ülkenin çıkarlarını koruyan çözümler ve öneriler sunduğunu hatırlattı. Aynı zamanda Kinşasa toplantılarının başarıya varılması için uluslararası ortakların da katılacağı etkili ve ciddi yeni bir müzakere turuna yol açması gerektiğini kaydetti.
Mısır'ın söz konusu görüşmelerin başarılı olması ve önceki müzakere turlarını engelleyen tüm çekişme noktalarının üstesinden gelinmesi yönünde çalıştığını ifade eden Bakan Şukri, tüm taraflar siyasi irade ve iyi niyete sahip olduğu takdirde istenen anlaşmaya varılabileceğini vurguladı.



Birleşmiş Milletler: Hızlı Destek Kuvvetleri katliamında en az 1000 kişi öldü

15 Nisan'da Hızlı Destek Kuvvetleri'nin Zemzem mülteci kampına düzenlediği saldırıların ardından yerinden edilmiş insanlar eşeklerin çektiği bir arabayla taşınıyor (Reuters).
15 Nisan'da Hızlı Destek Kuvvetleri'nin Zemzem mülteci kampına düzenlediği saldırıların ardından yerinden edilmiş insanlar eşeklerin çektiği bir arabayla taşınıyor (Reuters).
TT

Birleşmiş Milletler: Hızlı Destek Kuvvetleri katliamında en az 1000 kişi öldü

15 Nisan'da Hızlı Destek Kuvvetleri'nin Zemzem mülteci kampına düzenlediği saldırıların ardından yerinden edilmiş insanlar eşeklerin çektiği bir arabayla taşınıyor (Reuters).
15 Nisan'da Hızlı Destek Kuvvetleri'nin Zemzem mülteci kampına düzenlediği saldırıların ardından yerinden edilmiş insanlar eşeklerin çektiği bir arabayla taşınıyor (Reuters).

Birleşmiş Milletler'in Perşembe dün yayınladığı bir raporda, geçen nisan ayında Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) Kuzey Darfur'daki iç göçmenler için kurulan Zemzem kampına düzenlediği saldırıda 1000'den fazla sivilin öldürüldüğü ve bunların yaklaşık üçte birinin yargısız infaza uğradığı belirtildi.

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği (OHCHR) raporunda, 11-13 Nisan tarihleri ​​arasında gerçekleşen HDK saldırısında "katliamlar, tecavüz, diğer cinsel şiddet eylemleri, işkence ve kaçırma" olaylarının işlendiği ifade edildi. OHCHR, "en az 1013 sivilin öldürüldüğünü" vurguladı.

Bir diğer gelişmede, HDK dün Sudan'ın Nil Eyaleti'ndeki çeşitli şehirleri hedef alan büyük ölçekli bir insansız hava aracı (İHA) saldırısı düzenledi. Düzinelerce İHA’nın kullanıldığı saldırı, büyük bir elektrik santralini vurdu, iki kişinin ölümüne ve Sudan'ın büyük şehirlerinde yaygın elektrik kesintilerine neden oldu.

Askeri bir kaynak ve görgü tanıkları Şarku’l Avsat’a, Nil Eyaleti'ndeki Atbara, Ad-Damir ve Berber şehirlerine düzenlenen saldırıda yaklaşık 35 İHA’nın kullanıldığını bildirdi. İHA saldırısı, Atbara'daki el-Muqran elektrik santralindeki elektrik transformatörlerine önemli hasar verdi ve Hartum, Nil Nehri ve Kızıldeniz eyaletlerinde tamamen elektrik kesintisine yol açtı.


HDK Güney Kordofan'da şiddeti artırdı ve Dilling'deki askeri hastaneyi bombaladı

Birleşmiş Milletler helikopteri, öldürülen askerlerin cesetlerini Abyei'ye taşıdı (dolaşımda)
Birleşmiş Milletler helikopteri, öldürülen askerlerin cesetlerini Abyei'ye taşıdı (dolaşımda)
TT

HDK Güney Kordofan'da şiddeti artırdı ve Dilling'deki askeri hastaneyi bombaladı

Birleşmiş Milletler helikopteri, öldürülen askerlerin cesetlerini Abyei'ye taşıdı (dolaşımda)
Birleşmiş Milletler helikopteri, öldürülen askerlerin cesetlerini Abyei'ye taşıdı (dolaşımda)

Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK), Güney Kordofan eyaletindeki operasyonlarını yoğunlaştırdı. Cumartesi günü eyalet başkenti Kadugli'deki bir BM yerleşkesini hedef alarak altı Bangladeşli barış gücü askerini öldürdüklerine dair çelişkili raporların ardından, dün geri dönerek kuşatma altındaki eyaletin ikinci büyük şehri Dilling'deki bir askeri hastaneyi bombaladı; 7 kişi öldü, 12 kişi de yaralandı.

Kimliğinin açıklanmasını istemeyen bir hastane sağlık çalışanı, kurbanların hastalar ve refakatçileri olduğunu belirterek, askeri hastanenin "askeri personelin yanı sıra şehrin sakinlerine ve çevredeki bölgelere de hizmet verdiğini" belirtti.

Aynı bağlamda, BM ekipleri, Sudan hükümetiyle koordinasyon içinde, cumartesi günü Kadugli'deki bir BM yerleşkesini hedef alan insansız hava aracı (İHA) saldırısında öldürülen ve yaralanan UNISFA barış güçlerinin tahliyesini dün gerçekleştirdi. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre şehirde Sudan ordusu ile HDK arasında tırmanan çatışmalar nedeniyle UNISFA'nın tüm birliklerini ve personelini Kadugli'den tahliye etmeyi düşündüğüne dair sürekli haberler geliyor.


Washington, Demokratik Kongo Cumhuriyeti'ndeki olaylar nedeniyle Ruanda'yı ‘bölgeyi savaşa sürüklemekle’ suçluyor

Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nden askerler Burundi'nin Gatumba köyüne geldi. (Reuters)
Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nden askerler Burundi'nin Gatumba köyüne geldi. (Reuters)
TT

Washington, Demokratik Kongo Cumhuriyeti'ndeki olaylar nedeniyle Ruanda'yı ‘bölgeyi savaşa sürüklemekle’ suçluyor

Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nden askerler Burundi'nin Gatumba köyüne geldi. (Reuters)
Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nden askerler Burundi'nin Gatumba köyüne geldi. (Reuters)

ABD dün, Ruanda’nın Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nin doğusundaki çatışmaya müdahil olmasını kınadı. Ruanda’ya yönelik eleştiriler, silahlı 23 Mart Hareketi’nin (M23) bölgede yeni bir saldırı başlatmasının ardından geldi. Söz konusu saldırı, Kinşasa ve Kigali’nin Washington’da birkaç gün önce imzaladığı anlaşmanın akabinde gerçekleşyor.

ABD’nin Birleşmiş Milletler (BM) Daimî Temsilcisi Mike Waltz, BM Güvenlik Konseyi toplantısında yaptığı açıklamada, “Son haftalarda Başkan Trump’ın himayesinde ilerleme kaydedilmesi gerekirken, Ruanda bölgeyi daha fazla istikrarsızlığa ve savaşa sürüklüyor” dedi.

4 Aralık’ta Washington’da Demokratik Kongo Cumhuriyeti ile Ruanda arasında Başkan Trump’ın himayesinde imzalanan barış anlaşmasının ardından Waltz, şiddetin yeniden başlamasından dolayı ülkesinin son derece endişeli olduğunu vurguladı. Waltz, Ruanda’nın Kongo’nun doğusunda meydana gelen gelişmelerdeki rolünün boyutunu da sert bir şekilde eleştirdi.

ABD'nin Birleşmiş Milletler (BM) Daimî Temsilcisi Mike Waltz, BM Güvenlik Konseyi toplantısı sırasında (Reuters) ABD'nin Birleşmiş Milletler (BM) Daimî Temsilcisi Mike Waltz, BM Güvenlik Konseyi toplantısı sırasında (Reuters)

Waltz, Ruanda’nın M23 hareketine maddi, lojistik ve eğitim desteği sağladığını ve 1 Aralık’tan itibaren yaklaşık 5 ila 7 bin Ruandalı askerle Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nde M23’ün yanında savaştığını açıkladı. Waltz, söz konusu sayının saldırının ilerleyişine bağlı olarak artabileceğine de işaret etti.

Waltz ayrıca, “Son aylarda Ruanda, M23’ü desteklemek için Kuzey ve Güney Kivu bölgelerine çok sayıda kara-hava füzesi ve diğer gelişmiş ağır silahlar yerleştirdi” dedi. Waltz, M23 ve Ruanda’nın intihar dronları ve topçu kullanımını artırdığına dair güvenilir bilgiler bulunduğunu ve bu kapsamda Burundi’ye de saldırılar düzenlendiğini vurguladı.

M23 hareketi, ocak ayında Goma ve şubat ayında Bukavu kentlerini ele geçirmişti. Waltz, Ruanda’nın desteğiyle M23’ün, aralık başında ülkenin doğusundaki Güney Kivu eyaletinde, Burundi sınırı boyunca yeni bir saldırı başlattığını belirtti.

M23 çarşamba günü, yüz binlerce nüfusa sahip Uvira kentini ele geçirdi. Bu kontrol, Kongo Demokratik Cumhuriyeti ile Burundi arasındaki kara sınırını da M23’ün denetimine soktu; bu durum, Kinşasa’nın Bujumbura üzerinden sağladığı askeri desteği de kesmiş oldu.

Bu gelişmeler ışığında, BM Genel Sekreteri’nin Barış Operasyonlarından Sorumlu Yardımcısı Jean Pierre Lacroix, yeni saldırının “bölgesel bir patlamanın hayaletini uyandırdığını ve sonuçlarının tahmin edilemez olduğunu” belirterek, çatışmanın daha da genişleme riski konusunda ciddi endişe duyduğunu ifade etti.

Meşru müdafaa hakkı

Lacroix, komşu ülkelerden gelen silahlı güçlerin ve grupların doğrudan veya dolaylı müdahalesi ile sınırları aşan göçmen ve savaşçı hareketlerinin, bölgesel bir patlama riskini büyük ölçüde artırdığını belirtti. Lacroix ayrıca, M23’ün daha fazla alanı kontrol etmesi ve paralel yönetimler kurmasının, Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nin kademeli olarak çözülmesine yol açabileceği konusunda endişelerini dile getirdi.

BM Güvenlik Konseyi’nde birçok üye ülke bölgesel gerilimi artırma endişesi dile getirirken, Burundi’nin BM Daimî Temsilcisi Zephyrin Maniratanga, ülkesinin ‘meşru müdafaa hakkını saklı tuttuğunu’ belirtti ve Ruanda’yı topraklarını bombalamakla suçladı.

Maniratanga, “Bu sorumsuz saldırılar devam ederse, iki ülke arasında doğrudan bir çatışmayı önlemek zor hale gelecek” dedi.

Buna karşın Ruanda’nın BM Daimî Temsilcisi Martin Ngoga, ülkesinin Burundi ile savaş niyetinde olmadığını vurguladı ve hem Bujumbura’yı hem Kinşasa’yı ateşkesi ihlal etmekle suçladı.

Demokratik Kongo Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Therese Kayikwamba ise BM Güvenlik Konseyi’nin ‘somut önlemler almamasını’ eleştirdi.

Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nin doğusundaki Kuzey Kivu eyaletinin Goma kentinde 23 Mart Hareketi (M23) üyeleri (Reuters)Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nin doğusundaki Kuzey Kivu eyaletinin Goma kentinde 23 Mart Hareketi (M23) üyeleri (Reuters)

Kayikwamba şubat ayında BM Güvenlik Konseyi’nin Ruanda güçlerinin geri çekilmesini ve ateşkese uymasını talep eden kararına rağmen ‘yeni bir kentin düştüğünü, paralel bir yönetimin güçlendiğini, binlerce ailenin yerinden edildiğini ve bazı ailelerin ise öldürülme, tecavüz ve yıldırmaya maruz kaldığını’ belirtti. Kayikwamba, Ruanda’ya yaptırımlar uygulanması çağrısını da yineledi.

Fransa'nın BM Daimî Temsilcisi Jerome Bonnafont ise BM Güvenlik Konseyi üyesi ülkelere, Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ndeki BM barışı koruma gücünün ‘özellikle ateşkesin denetlenmesi dahil olmak üzere tüm barış çabalarını desteklemesini sağlayacak’ bir karar tasarısı önerdiğini açıkladı.