SOHR raporu: Suriye’de Nusayri iç çatışması büyüyor

SOHR Şam ve kırsalında güvenlik kaosunun arttığını söylüyor

6 Nisan’da İdlib kırsalındaki tarihi bir yerde Halep’ten yerinden edilmiş bir Suriyeli (AFP)
6 Nisan’da İdlib kırsalındaki tarihi bir yerde Halep’ten yerinden edilmiş bir Suriyeli (AFP)
TT

SOHR raporu: Suriye’de Nusayri iç çatışması büyüyor

6 Nisan’da İdlib kırsalındaki tarihi bir yerde Halep’ten yerinden edilmiş bir Suriyeli (AFP)
6 Nisan’da İdlib kırsalındaki tarihi bir yerde Halep’ten yerinden edilmiş bir Suriyeli (AFP)

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nin (SOHR) yayınladığı son insan hakları raporu Şam rejiminin kontrolündeki bölgelerde yaşanan ekonomik krizin etkilerinin daha da kötüleştiğini ortaya koydu. Lazkiye’de rejim yanlısı milisler arasındaki “çatışmalarla” eş zamanlı olarak Esed aşiretinin kalesi olan Kardaha’da tansiyonun yükselmesine dikkati çekti.
SOHR, raporunda “Suriye rejiminin kontrolünde bulunan bölgeler, günlük yaşam ile ilgili olarak felaket koşullarına tanık oluyor. Temel ihtiyaç maddelerinin fiyatlarının anormal bir şekilde yükselmesi, halkın en basit günlük ihtiyaçlarını karşılayamaması, büyük krizler ve ekmek ile yakıt alabilmek için oluşturulan uzun kuyrukların ortasında yaşam gerçekliği, aynı hızda devam ederse gerçek bir kıtlık yaşanabileceğine dair uyarı çanları çalıyor” ifadelerini kullandı.
Ürdün sınırındaki Dera ili geçtiğimiz ay “güvenlik kaosu ve suikast olaylarında” ön plana çıktı. Zira SOHR 39’u rejim ve birimlerine mensup işbirliği yapan ve uzlaşan güçlerden olmak üzere 48 kişinin öldüğünü belgeledi. Aynı şekilde Dera’da geçtiğimiz ayın 18’inde “Suriye devriminin başlamasının yıldönümünde el-Ömeri Camii meydanında ve diğer yerlerde toplu gösteriler düzenlendi. Gösterilerde Suriyelilerin farklı oluşumları ile özgürlük, adalet ve eşitlik talebinde bulunmak üzere meydanlara çıktığı Suriye devriminin parametreleri ve ilkeleri vurgulandı”.
Kuneytra kırsalında ise rejime bağlı güvenlik güçleri 10 tutukluyu serbest bıraktı. Bu adım “ünlü Saydnaya Askeri Hapishanesi’nde yaklaşık iki yıl süren bir tutukluluk süresinden sonra” geldi. Geçtiğimiz ayın 5’inde Suveyda ilinin batı kırsalındaki el-Harba kasabasında kimliği belirsiz cesetler bulundu. Buna ek olarak kasaba sakinleri üzerine birkaç el kurşun sıkılarak öldürülmüş ve meçhul bir şekilde devlet hastanesi yakınlarındaki bir arabaya atılmış Ürdün uyruklu genç bir erkek cesedi buldu. Aynı zamanda Suveyda ilinin batı kırsalındaki el-Harba kasabasında silahlı kişiler, bir çiftçinin motosikletini çalmak için önünü keserken Suveyda’nın batı kırsalındaki üç çiftçi kimliği belirsiz silahlı kişiler tarafından kaçırıldı.
Suriye Dürzilerinin merkezi Suveyda, 1925 yılında Fransızlara karşı yapılan Büyük Suriye Devrimi’nin Başkomutanı Sultan Paşa el-Atraş’ın ölümünün yıldönümünde el-Kurayya kasabasında Suveyda halkı ve sakinleri tarafından düzenlenen bir gösteriye tanık oldu. Sultan Paşa’nın memleketi el-Kurayya’da düzenlenen gösteriye onlarca kişi katıldı ve tutukluların serbest bırakılması için sloganlar atıldı.
2011’de barışçıl muhalif gösterilerin başlamasının yıldönümü olan 15 Mart’ta Şam, geniş çaplı bir güvenlik alarmına geçilmesine tanık olmuştu. Rejimin kontrol noktalarının Doğu Guta ve Batı Guta’nın tüm bölgelerine çıkan ana ve ara yolları kapatmasının yanı sıra kontrol noktaları sıklaştırıldı ve ara yollarda ve ana caddelerde bazı geçici kontrol noktaları oluşturuldu. SOHR “Bu, rejime bağlı güvenlik birimlerinin Batı Guta'da Suriye devriminin yıldönümünde rejimin kontrol noktalarına karşı askeri operasyonlar gerçekleştirmek amacıyla başkente girmeyi planlayan üç kişiyi tutuklaması ve üç kişiyi de öldürmesi sonucunda geldi” şeklinde açıklama yaptı.
Şam'ın güneyinde rejime bağlı güvenlik birimleri ve İran yanlısı milisler, Babila ve Seyyide Zeyneb bölgeleri arasındaki yolu toprak yığınları ile kapattı.
17 Mart’ta İsrail'in Şam Uluslararası Havaalanı’na birkaç kilometre uzaklıkta bulunan rejim güçlerine ait askeri garnizonları vurmasının ardından İranlı milislere ait silah depolarını hedef alan hava saldırıları sonucunda başkent çevresinde patlamalar meydana geldi.
Halep iline gelince SOHR raporunda, ülkenin bozkır bölgesi olan Badiye’de İranlı milislerin kontrolündeki Halep-Hama-Rakka üçgeninde Halep’in güney kırsalındaki Hanasır’ın Recm es-Savan bölgesindeki tarım arazilerinden birinde Tel ed-Daman kırsalı sakinlerinden dört çobanın cesedinin bulunduğunu belgeledi.
Deyr-i Zor'un doğu kırsalında İran milislerinin kontrolündeki el-Meyadin kentinde, el-Berid bölgesi yakınlarında boğazı kesilerek öldürülmüş elleri bağlı genç bir erkek cesedi bulundu. Diğer taraftan Şii Kudüs Tugayı üyelerinden bir grup, Deyr-i Zor kentindeki Devlet Güvenlik Şubesi binasına şahsi silahlarla saldırdı. SOHR’a göre saldırı sonucu Kudüs Tugayı’ndan iki kişi hayatını kaybetti.
Ülkenin kuzeybatısında SOHR “Beşşar Esed’in memleketi el-Kardaha kenti, özellikle büyük bir ekonomik çöküşün ortasında Esed’i destekleyen çevrelerde, Esed aşiretine mensup kişiler ile diğer Nusayri aşiretler arasında elektronik ve bilgisayar ithalatı ve ticareti ile bu konuyla ilgili diğer meseleler hakkında büyük tartışmalara tanık oldu” şeklinde açıklama yaptı. Aynı şekilde SOHR’a göre Lazkiye kırsal kesimi de iç çatışmalar ile birlikte rejime bağlı silahlı milislerin kendi aralarındaki büyük bir gerginliğe tanık oldu. SOHR yaptığı açıklamada “Lübnan’daki Suriye İstihbarat Dairesi'nin eski Başkanı Gazi Kenan’ın memleketi Bhamra köyünde duvarlara Esed rejimine karşıt sloganlar yazılmasının ardından gözaltı operasyonu başlatıldı. Rejime bağlı güvenlik birimleri baskınlar düzenleyip bazı kişileri gözaltına aldı. Bhamra, Kardaha’nın bitişiğinde yer alıyor” ifadelerini kullandı.



Arapların kaygısı Gazzelilerin Refah üzerinden göç etmesinin önlenmesine odaklandı

Gazze Şehri'ndeki İslam Üniversitesi'nde yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan kampın genel görünümü (AFP)
Gazze Şehri'ndeki İslam Üniversitesi'nde yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan kampın genel görünümü (AFP)
TT

Arapların kaygısı Gazzelilerin Refah üzerinden göç etmesinin önlenmesine odaklandı

Gazze Şehri'ndeki İslam Üniversitesi'nde yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan kampın genel görünümü (AFP)
Gazze Şehri'ndeki İslam Üniversitesi'nde yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan kampın genel görünümü (AFP)

İsrail, ateşkes anlaşmasının ikinci aşaması beklentisiyle ve belirsiz bir durum ortasında, Gazze Şeridi'nde kontrolü altındaki bölgelerin geri kalanını tahrip etmeye devam ederken, Arap ve İslam ülkeleri Gazzelilerin Refah üzerinden yerinden edilme tehlikesine karşı önleyici tedbirler almakla meşgul.

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, dün Doha Forumu'nda yaptığı açıklamada, "Refah Sınır Kapısı, Filistinlilerin yerinden edilmesi için bir geçit olmayacak, sadece Gazze'ye insani ve tıbbi yardım ulaştırmak için kullanılacak" ifadelerini kullandı.

Filistin Toprakları Hükümet Faaliyetleri Koordinatörlüğü Ofisi, çarşamba günü yaptığı açıklamada, Refah sınır kapısının "önümüzdeki günlerde Kahire ile koordinasyon halinde yalnızca Gazze Şeridi sakinlerinin Mısır'a çıkışı için açılacağını" duyurdu.

Ayrıca Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün, BAE, Endonezya, Pakistan, Türkiye ve Katar dışişleri bakanları cuma akşamı yaptıkları açıklamada, "Filistin halkını topraklarından çıkarmaya yönelik her türlü girişimi tamamen reddettiklerini" vurguladılar.


Lübnan ekonomisinin sürdürülebilir büyümesi, yapısal reformlardaki ilerlemeye bağlı

Beyrut'un merkezindeki Muhammed el-Emin Camii'nin önüne Noel ağacı süslerini asmak için vinç kullanan işçiler (EPA)
Beyrut'un merkezindeki Muhammed el-Emin Camii'nin önüne Noel ağacı süslerini asmak için vinç kullanan işçiler (EPA)
TT

Lübnan ekonomisinin sürdürülebilir büyümesi, yapısal reformlardaki ilerlemeye bağlı

Beyrut'un merkezindeki Muhammed el-Emin Camii'nin önüne Noel ağacı süslerini asmak için vinç kullanan işçiler (EPA)
Beyrut'un merkezindeki Muhammed el-Emin Camii'nin önüne Noel ağacı süslerini asmak için vinç kullanan işçiler (EPA)

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s, güncellediği raporunda Lübnan ekonomisine ilişkin bu yılki reel büyüme beklentisini yerel tahminlerde öngörülen yüzde 5 seviyesinden yüzde 2,5’e düşürdü. Kuruluş, büyümenin önümüzdeki iki yılda yüzde 3,5’e yükselebileceği öngörüsünü korurken, bu rakamların ‘reformların hızlı şekilde uygulanması halinde iyileşmeye açık’ olduğunu vurguladı.

Moody’s’in değerlendirmeleri, Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) tahminleriyle örtüşüyor. IMF, Lübnan ile ortak bir anlaşmanın tamamlanmasına yönelik ilerlemenin ‘son derece yavaş’ olduğunu ve sürecin yasama ile hukuk alanındaki engeller nedeniyle sık sık gerilediğini belirtiyor. IMF’nin tespitine göre, mevcut kriz ancak gerekli reform yasalarının çıkarılması konusunda ciddi bir siyasi uzlaşı sağlanmasıyla aşılabilir. Bu adımlar, IMF’nin 3 ila 4 milyar dolar arasında değişen ve artırılması da mümkün olan bir finansman programını içeren anlaşmaya tam onay vermesi için kritik önem taşıyor.

scdfr
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Uluslararası Para Fonu (IMF) heyetiyle görüşmesi sırasında (Arşiv – Lübnan Cumhurbaşkanlığı)

Bu yıl için öngörülen büyüme tahminlerindeki farklılığa rağmen, siyasi iklimde yaşanan değişiklikler ve Lübnan ile İsrail arasında askeri faaliyetlerin durdurulmasına yönelik komiteye bir sivil yetkilinin dahil edilmesi, çatışmaların genişlemesine ilişkin kaygıları bir ölçüde azalttı. Şarku’l Avsat’ın görüştüğü ilgili bir mali yetkiliye göre bu gelişme, yıl sonu tatil ve bayram dönemlerinde yoğunlaşan ticari ve turistik hareketliliğin de etkisiyle hükümetin ekonomik büyümeye ilişkin rakamları düzeltme ve büyümeyi yüzde 5’in üzerine taşıma umutlarını canlandırdı.

Ekonominin yeniden pozitif büyüme patikasına dönmesi, oranlarda yaşanan farklılıklardan bağımsız olarak, anayasal kurumların işleyişinin normale dönmesinin etkisini yansıtan önemli bir kırılma noktası olarak değerlendiriliyor. Lübnan, beş yıl boyunca derin siyasi ve ekonomik belirsizliklerle şekillenen ağır krizlerin ardından, ülkenin imar ve sektör kayıplarını 7 milyar doların üzerine çıkaran yıkıcı bir savaşın etkilerini de üst üste yaşadı.

cdf
Lübnan Başbakanı Nevvaf Selam, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi heyetiyle yaptığı toplantıda (AFP)

Bu olumsuzlukların birikimi, krizin patlak vermesinden önce yaklaşık 53 milyar dolar seviyesinde olan gayrisafi yurt içi hasılanın (GSYİH), mali ve parasal çöküşün en sert döneminde 20 milyar dolara kadar gerilemesine yol açtı. Ardından GSYİH, kırılgan bir toparlanmayla 2023 yılı sonunda Merkezi İstatistik İdaresi verilerine göre 31,6 milyar dolara ulaştı. Yerel bir banka raporuna göre ise daha sonra yaklaşık 43 milyar dolar seviyesine çıktı. Bu artış; turizmdeki yükseliş, ithalattaki genişleme, enflasyonun sürmesi ve özellikle yurt dışında yaşayan Lübnanlılardan gelen para transferlerinin devam etmesi gibi çeşitli göstergeler tarafından desteklendi.

Finans sektörünün yeniden yapılandırılması

Ancak Lübnan ekonomisinin kalıcı ve sürdürülebilir bir büyüme aşamasına geçmesi ve bağışçı ülkelerin desteğinden gerçek anlamda yararlanabilmesi, IMF’nin hazırladığı reform programının uygulanmasına bağlı görülüyor. Programın temel başlıkları; mali sektörün yeniden yapılandırılması, gelirleri artırıp harcamaları rasyonelleştirmeye yönelik orta vadeli bir strateji benimsenmesi, kamu borcunun GSYİH’ya oranının düşürülmesi, mali sürdürülebilirliğin yeniden sağlanması ve yönetim zaaflarının giderilmesi ile yolsuzlukla mücadele çerçevesinin güçlendirilmesini içeriyor. Ayrıca tüm kamu kurumları ve hesaplarının güvenilir bir şekilde denetimden geçirilmesi de öncelikler arasında yer alıyor.

Bu çerçevede IMF, hükümetin gelecek yıla yönelik bütçesinin gerekli reform beklentilerini karşılamadığını ve ülkenin dış borçlarının yeniden yapılandırılmasına başlanması ihtiyacına yanıt vermediğini vurguluyor. Bu borçların içinde, tutarı 41 milyar doları aşan eurobondlar önemli yer tutuyor ve borç sürdürülebilirliğinin yeniden sağlanması için yeniden yapılandırmanın ayrılmaz bir parçası olarak değerlendiriliyor. IMF ayrıca hükümetin, yeniden yapılanma ve sosyal koruma gibi öncelikli alanlara kaynak yaratacak yapısal reformlara yönelmek yerine, kısmi bir operasyonel fazla elde etmeyi amaçlayan sert bir kemer sıkma politikasına devam ettiğini hatırlatıyor.

Hükümet ile IMF arasındaki görüşmelerin ilerlemesini zorlaştıran bir diğer önemli unsur ise finansal boşluğun nasıl kapatılacağına ilişkin yöntem konusunda yaşanan ciddi görüş ayrılıkları. Özellikle yaklaşık 80 milyar doları bulan mevduatların geleceğine ilişkin tartışmalar keskin bir şekilde sürüyor. Sızdırılan hükümet taslaklarına yönelik eleştiriler, finansal sektördeki açığın kapatılması için hazırlanmakta olan yasa teklifinin, bankalardaki toplam birikimlerin yaklaşık 30 milyar dolarının silinmesini öngördüğü ve sadece 100 bin dolara kadar geri ödeme garantisi tanıdığı yönünde yoğunlaşıyor. Ayrıca, daha yüksek meblağlara yönelik 20 yılı aşan vadelerde faizsiz tahvil çıkarılmasına yönelik planlar da tepki çekiyor.

Moody’s, son güncellemesinde Lübnan’ın kredi notunu C seviyesinde ve görünümünü ‘durağan’ olarak korudu. Kuruluş, bu değerlendirmenin eurobond sahiplerinin uğrayabileceği kayıpların yüzde 65’i aşma olasılığını yansıttığını belirtti. Eurobondlar uluslararası piyasalarda şu anda nominal değerlerinin yaklaşık yüzde 25’i seviyesinde işlem görüyor; bu oran, son savaş sırasında yüzde 6’ya kadar gerilemişti.

Moody’s, Lübnan’ın kredi notunun ancak yıllara yayılan kapsamlı reformların uygulanması, gelir toplama kapasitesinin artırılması ve borç dinamiklerinde belirgin bir iyileşme sağlanması hâlinde yükselebileceğini bildirdi. Moody’s’e göre bunun için ekonomik büyümenin güçlenmesi, faiz seviyelerinin dengelenmesi, özelleştirme gelirlerinin artması ve yüksek düzeyde birincil bütçe fazlasının sürdürülmesi gibi koşulların yerine getirilmesi gerekiyor.


Savaş ve siyaset, Sudan'ın en büyük tarım projesini nasıl yok etti?

Yabani otlar sulama kanallarını doldurarak suyun çiftliklere ulaşmasını zorlaştırıyor (Şarku’l Avsat)
Yabani otlar sulama kanallarını doldurarak suyun çiftliklere ulaşmasını zorlaştırıyor (Şarku’l Avsat)
TT

Savaş ve siyaset, Sudan'ın en büyük tarım projesini nasıl yok etti?

Yabani otlar sulama kanallarını doldurarak suyun çiftliklere ulaşmasını zorlaştırıyor (Şarku’l Avsat)
Yabani otlar sulama kanallarını doldurarak suyun çiftliklere ulaşmasını zorlaştırıyor (Şarku’l Avsat)

Sudan'ın El-Cezire eyaletindeki tek bir yönetim altında toprakaltı damla sulama sistemi kullanan dünyanın en büyük tarım projesini mahveden yanlış politikalar ve 2023 yılının nisan ayı ortalarında Sudan ordusu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) patlak veren savaş nedeniyle karmaşık bir krizle karşı karşıya. Savaş, projenin sulama kanalları ve demiryollarından oluşan altyapısını tahrip ederken tarım makineleri ve ekipmanları, depolar, pamuk çırçır makineleri ve fabrikaların yağmalanmasına yol açtı.

İngilizler tarafından 1925 yılında 2,2 milyon dönümlük (yaklaşık 1 milyon hektarlık) bir alanda kurulan proje, yaklaşık 140 bin çiftçiye istihdam sağlıyor. Ülkedeki tarımsal üretim için hayati bir arter olarak kabul edilen projenin açıkça ihmal edilmesi, bazı tarım sezonlarının tamamen verimsiz geçmesine neden oldu. Projeye bağlı çiftçiler ağır kayıplara uğradı.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), 1,8 milyondan fazla Sudanlı ailenin bu proje kapsamında tarım ve hayvancılıkla uğraştığını ve bunun onların ana gelir kaynağı olduğunu tahmin ediyor.

dfrgt
Çiftlikler, sahipleri savaş nedeniyle terk ettikten sonra hayvanlar için bir sığınak haline geldi (Şarku’l Avsat)

Çiftçiler, savaş nedeniyle güvenlik nedenleriyle çiftliklerine ulaşmakta ve çiftçilik için gerekli hammaddeleri temin etmekte zorlanıyorlar.

Milyarlarca dolarlık zarar

Sudan Tarım Bakanı Dr. İsmet Kurşi Abdullah'a göre ön verilere göre tarım sektöründeki zararlar 100 milyar doları aşıyor. Dr. Abdullah, destekleyici kurumlara sunmak üzere özel çalışmalar eşliğinde doğru istatistikleri derlemeye devam ettiklerini belirtti.

Çiftçi Ömer Yusuf, sulama altyapısının tahrip edilmesi ve devlet kurumlarının, tarım makinelerinin, depoların, fabrikaların ve demiryollarının yağmalanması nedeniyle tamamen çöküş yaşandığını ve bunun önemli mali kayıplara yol açtığını söyledi.

Şarku’l Avsat’a konuşan Yusuf, şunları söyledi:

“Devlet kurumları tamamen yok ve biz sadece hasat mevsiminde idare ve sulama yetkililerini görüyoruz. Onların, vergileri ve büyük miktarda parayı nasıl harcandığını bilmeden toplamaktan başka bir rolleri yok.”

dfghy
Tarlasındaki bir çiftçi (Şarku’l Avsat)

Çiftçilerin devletten veya proje yönetiminden destek veya yardım almadan kendi çabalarına güvendiklerini söyleyen Yusuf, “Tüccarlar ve tarım bankaları küçük çiftçileri kontrol ediyor... Çiftçilere uygulanan vergilerin sulama kanallarının temizlenmesi ve köprülerin inşasına yansıtılmasını umuyoruz” dedi.

El-Cezire eyaletinin nüfusunun yüzde 80'inin tarıma bağımlı olduğunu, ancak eyaletin yaygın yolsuzlukla boğuştuğunu belirten Yusuf, yolsuzluğa son vermek ve tarımı teşvik etmek istediklerini vurguladı.

Hükümetin başarısızlığı

Çiftçi Fahruddin Yusuf ise El-Cezire’deki tarım projesinin yok edilmesinin sadece hükümetin başarısızlığı veya idari bir hata değil, ülkenin büyük bir ekonomik zenginlik kaybına neden olan organize bir suç olduğunu söyledi.

Şarku’l Avsat’a konuşan Yusuf, çiftçilerin karşılaştığı en büyük sorunların son kullanma tarihi geçmiş tohum ve gübrelerin dağıtımı olduğunu, kendi tarım faaliyetlerini finanse edenlerin ise yüksek fiyatlar ve tüccarların açgözlülüğünden şikâyet ettiğini, hatta maliyet ile üretim arasında uyumsuzluk olduğunu açıkladı.

Yusuf, sulama kanallarının tamir edilmesi, demiryollarının onarılması, depoların ve fabrikaların kullanılabilir hale getirilmesi, yolsuzluk yapan kişilerin hesap vermesi, çiftçiler için adil, eşit ve şeffaf bir hükümet finansman sisteminin yeniden kurulması, projeyi terk eden mühendis ve tarım uzmanlarının geri getirilmesi ve siyasetten bağımsız yeni bir yönetim atanması gerektiğini vurguladı.

dfg
Yabani otlar sulama kanallarını doldurarak suyun çiftliklere ulaşmasını engelliyor (Şarku’l Avsat)

Çiftçi Ahmed Ali, geniş bir alanı kapsayan bu projenin tek bir yönetim altında gerçekleştirilen en büyük toprakaltı damla sulama projesi olduğunu açıkladı. Proje 18 bölümden oluşuyor ve 140 bin civarında küçük çiftçiyi kapsıyor. Tamamen çökmesi nedeniyle başlangıcından bu yana en büyük gerilemeyi yaşayan proje, yağma ve yıkımın sahnesi haline geldi.

Şarku’l Avsat’a konuşan Ali, “Savaş, projeyi yok ederek kaosa dönüştürdü. HDK, El-Cezire eyaletinin büyük bir bölümünü kontrol altına aldığında, projenin idari, hizmet ve konut tesisleri yağmalandı ve bazıları yakıldı” dedi.

Yıkımın bin 200 kilometreyi aşkın demiryolu hatlarını da kapsadığını belirten Ali, bu demiryolu üzerinde 34 lokomotif ve bin 100 vagon kapasitesiyle El-Cezire ve Managil bölgelerinin tamamını kapsadığını, bu hatların esasen mal ve tahıl taşımacılığı için kullanıldığını belirtti. Hurda olarak satılan demiryolu altyapısının değeri yaklaşık 200 milyon dolar olarak tahmin ediliyor.

Şokun atlatılması

El-Cezire projesinin yöneticisi Mühendis İbrahim Mustafa, daha önce basına yaptığı açıklamalarda, sulama sürecinde sorunlar olduğunu, ayrıca bakım gerektiren yabani otlar, çamur ve sulama kanalları olduğunu ve bunların büyük bir sorun teşkil ettiğini kabul etmişti. Mustafa, proje yönetiminin, Sulama Bakanlığı ile koordineli olarak sorunu çözmeye ve sulama sistemini onarmak için gerekli tüm kaynakları sağlamaya çalıştığını vurguladı.

scdfg
Çiftçi Ali Ahmed tarlasında etrafa bakınırken (Şarku’l Avsat)

Mühendis Mustafa, geçtiğimiz yaz ekilen alanın 500 bin dönüm olduğunu ve proje yönetiminin, projenin aldığı ağır darbeler rağmen çiftçileri desteklemek ve şoku atlatıp üretime dönmelerine yardımcı olmak için elinden geleni yaptığını açıkladı.

Projede bir korku havasının hakim olduğunu söyleyen Mustafa, ancak yönetim ve çiftçilerin çabaları sayesinde işlerin sorunsuz gittiğini belirtti.

Ekonomist Dr. Muhammed en-Nayir, El-Cezire projesinin Sudan ekonomisinin temel direği olduğunu ve dünyanın en büyük projelerinden biri olarak kabul edildiğini söyledi. Proje geniş bir alanı kapsıyor ve onaylanmış sulama sistemleri ile sulanıyor.

cfvg
Çiftçi Fahruddin Yusuf, tarlasındayken (Şarku’l Avsat)

Dr. Nayir, Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, projenin 2,2 milyon dönüm, yani 900 bin hektarlık bir alanı kapladığını ve bu nedenle dünyanın en büyük tarım projelerinden biri olduğunu, tek bir yönetim altında toprakaltı damla sulama sistemine sahip olan bu devasa projenin pamuk, buğday, mısır ve diğer önemli ürünlerin yetiştirilmesi yoluyla Sudan ekonomisini önemli ölçüde desteklemeye devam ettiğini vurguladı.

Dr. Nayir, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu projenin performansı, çiftçilere topraklarını istedikleri gibi işleme konusunda mutlak özgürlük tanıyan 2005 tarihli yasa nedeniyle önemli ölçüde düştü ve bu durum önemli bir olumsuz etki yarattı. Daha önce devletin, pamuk, buğday ve diğer mahsullerin ekileceği alanları belirleyen ve tarımsal zararlıların kontrolünü kolaylaştıran entegre bir tarım vizyonu vardı. Çiftçiler artık kendi tarlalarında çeşitli ürünler yetiştiriyorlar, bu da zararlı böceklerin kontrolünü zorlaştırıyor. Devlet reformlarla müdahale etmeye çalıştığında, projenin ayrılmaz bir parçası olan demiryolları, pamuk çırçır makineleri ve yağ fabrikalarının kaybı nedeniyle başarısız oldu. Proje sistematik yağma ve tahribata maruz kaldı.”

Dr. Nayir, projenin önünde geniş alanlarda tarım yapılması, sulama kanallarının temizliği ve çiftçilerin finansmanı, tohum ve gübre temini, pamuk mahsulünü makul fiyatlarla satın alan Sudan Pamuk Şirketi'nin yeniden kurulması ve projeye bağlı çırçır fabrikaları ile yağ fabrikalarının restore edilmesi, projeye değer katarak eskisinden daha iyi bir hale gelmesinin sağlanması gibi engeller bulunduğunu belirtti.