Ürdün'de gençler arasında artan intihar vakaları endişeye neden oluyor

Gözlemciler, intihara sebep veren araçlara erişimin kısıtlanması ve bütünleştirici tedavinin benimsenmesi çağrısı yapıyor.

Fotoğraf  (Reuters_Arşiv)
Fotoğraf  (Reuters_Arşiv)
TT

Ürdün'de gençler arasında artan intihar vakaları endişeye neden oluyor

Fotoğraf  (Reuters_Arşiv)
Fotoğraf  (Reuters_Arşiv)

Tarık Dilovani
Ürdünlü yetkililer, Ceza Bilgilendirme Dairesi tarafından yayınlanan 2020 yılına ait adli istatistik raporunda dikkat çekilen, ergenler ve gençler arasında intihar oranının arttığına ilişkin veriler nedeniyle endişeler.
Geçtiğimiz yıl gençler arasında intihar sayısının 22’ye yükselmesine rağmen rapor, çocuklar tarafından işlenen suçların sayısında azalma olduğunu ortaya koydu.
İnsan hakları örgütleri söz konusu verilerin, yetkililerin ve ilgili makamların bu tehlikeli olgunun nedenlerini araştırması ve buna yönelik öneriler ve çözümler geliştirmesi için yeterli bir neden olduğu kanaatindeler.
Çözümler arasında intihar araçlarına erişimin kısıtlanması, yüksek yerler, köprüler ve çatılar gibi intihara elverişli yerlere ulaşımın engellenmesi, böcek ilacının, zehirli gübrenin ve eczanelerdeki ilaçların kontrol altına alınması bulunuyor.

Cinsel saldırılara maruz kalan kız çocukları
Raporda kendilerinin yanı sıra başkalarına da şiddet uygulayan, ihmal, şiddet, fiziksel ve zihinsel sorunlarla mücadele eden, aile içi anlaşmazlıklar ve cinsiyet ayrımcılığının yanı sıra cinsel saldırılara maruz kalan kız çocuklarına dikkat çekiliyor.  Hamilelik, eğitimde başarısızlık, okuldan kaçma, barınma sorunu ve kötü arkadaş çevresi gibi çeşitli nedenlerden dolayı intihara daha meyilli olan bu kesim için "günahkar kızlar" terimini kullanılıyor. Gözlemciler ve aile koruma birimi çalışanları, suçlu kızların sayısındaki artışa ve suçların yayılmasına ceza ve adalet sisteminin katkıda bulunduğu görüşündeler.

İntihar girişimleri
Adli tıp uzmanı Dr. Hani Cehşan söz konusu olguya dair şu değerlendirmelerde bulundu:
“İntiharlar ile mücadele eden bir yardım hattının olmaması ve acil servislerde tekrarlayan ve daha sonra ölüme yol açan intihar girişimlerinin psikolojik ve sosyal takibinin yapılmaması gibi sorunlar var.”
Cehşan, kamu sektöründe psikiyatri hizmetlerinin çok zayıf olduğunu ve ulusal düzeyde intiharı önlemeye yönelik koruyucu hizmetler sunmaları beklenen Sağlık Bakanlığı'nın siyasi iradesinin olmadığını belirtti. Ayrıca ruh sağlığına öncelik verilmemesi nedeniyle bu konuda sürekli bir gerileme yaşandığını kaydetti. Cehşan, bütünleştirici psikolojik ve sosyal tedavi yönteminin benimsenmesi gerekliliğinin de altını çizdi.

Psikolojik ve ekonomik faktörler
Cehşan, intihara sürükleyen nedenleri de şöyle sıraladı:
“Anksiyete, iletişim bozuklukları ve umutsuzluk gibi duyguların yanı sıra depresyon, şizofreni, duygudurum ve bipolar bozukluklar gibi karmaşık ve iç içe geçmiş psikolojik faktörler var. Bu faktörler intihar edenlerin yüzde 65 ila 90'ında görülüyor.”

Cehşan açıklamasında sosyal ve ekonomik faktörlere de dikkat çekti:
“Çalışmalar, yoksulluk, işsizlik ve cehaletten muzdarip, marjinalleştirilmiş ve yoksun bırakılmış toplumlarda intiharın daha yaygın olduğunu gösteriyor. Bu toplumlarda ruh sağlığı, sosyal damgalanma nedeniyle önemsemiyor. Diğer taraftan akıl sağlığı anlamında önleyici ve tedavi edici devlet hizmetlerinin zayıflığı veya yokluğu nedeniyle durum daha da kötüleşiyor.”

Aile içi şiddet ve erken evlilik
Tecrit, sıkıntı ve sosyal damgalanma yaşayan bazı bireylerin cinsel yönelimleri ile baş edememelerinin yanı sıra erken evlilik, aile içi şiddet, boşanma veya eşin ölümü gibi intihar eğilimini artıran aile içi faktörler de var.
“Ciddi hastalıklar da hastanın psikolojik durumunu doğrudan etkileyerek intihara meyli arttırıyor” diyen Cehşan bu kapsamda kanser, AIDS ve felç de dahil olmak üzere fiziksel bir engel veya ölüm tehdidinin eşlik ettiği ciddi hastalıklardan muzdarip olanların durumuna dikkat çekti. Söz konusu kimselerde intihar eğiliminin daha yüksek olduğunu kanıtlayan çalışmalar olduğunu söyledi.



Ürdün, Filistin ve İsrail, ABD’nin talebiyle ‘kutsal mekanlarla’ ilgili koordinasyonu görüştü

Mescid-i Aksa’da önceki gece namaz kılan Müslümanlar (AFP)
Mescid-i Aksa’da önceki gece namaz kılan Müslümanlar (AFP)
TT

Ürdün, Filistin ve İsrail, ABD’nin talebiyle ‘kutsal mekanlarla’ ilgili koordinasyonu görüştü

Mescid-i Aksa’da önceki gece namaz kılan Müslümanlar (AFP)
Mescid-i Aksa’da önceki gece namaz kılan Müslümanlar (AFP)

ABD yönetiminin doğrudan talebi üzerine Ürdün, Filistin ve İsrail hükümetleri, Müslüman ve Hristiyanların kutsal mekanlarına olan ziyaret şartlarını düzenlemek üzere bir koordinasyon komitesi oluşturmayı tartışmaya başladı. Tel Aviv’deki siyasi kaynaklar, konuyla ilgili farklı düzeylerde yetkililerin katılımıyla ilk görüşmelerin yapıldığını aktardı. Kaynaklar, taraflar arasındaki görüş ayrılıklarının bir uzlaşıya varılmasını güçlendirdiğini söyledi.  
Kaynaklar, ABD’nin Ramazan ayından önce bir ‘koordinasyon grubu’ oluşturulmasını önerdiğini, ancak komisyonun oluşturulma çabalarının yetersiz kalması nedeniyle, Kudüs’teki gerginliklerin yaşandığını iddia etti. Kudüs’te yaşanan gerilimin ardından ABD, Yakın Doğu İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Yael Lambert başkanlığında, aralarında İsrail-Filistin Özel Temsilcisi Hadi Amr’ın da yer aldığı üst düzey yetkililerden oluşan bir heyeti Filistin’e gönderdi. ABD heyeti geçtiğimiz hafta boyunca, Ürdün, Filistin ve İsrailli yetkililerle toplantılar düzenledi. ABD, taraflardan ‘gerginliği azaltmak ve özellikle Mescid-i Aksa’daki şiddet olaylarını önlemek için acil bir şekilde ve koordine halinde çalışmalarını’ istedi. Ayrıca, Ramazan ayının son Cuma namazının olaysız bir şekilde geçmesi için çaba göstermelerini talep etti.  
İsrail ve Ürdün tarafları, Kudüs İşleri Komitesinin Ramazan Bayramının ardından toplanmasını kararlaştırdı. İsrail Başbakanı Naftali Bennett, çarşamba akşamı, Kudüs'teki durumu değerlendirmek amacıyla yetkililerle bir araya geldi ve güvenlik güçlerine, gerginliği azaltmak amacıyla önlem almaları talimatı verdi. Bennett, “Hükümetimiz Mescid-i Aksa’da sükunetin ve istikrarın korunmasını önemsemektedir” dedi.  
Uzmanlar, Mescid-i Aksa’daki Müslümanlarla İsrail güvenlik güçleri arasındaki gerginliğin, Batı Şeria ve Gazze’de daha geniş çaplı çatışmalara yol açabileceğini, ayrıca Ürdün-İsrail ilişkilerinde bir krize yol açabileceğini değerlendiriyor.  
Ürdün, Filistin ve İsrailli yetkililerin ilk görüşmelerinde ciddi görüş ayrılıkları ortaya çıktı. Ürdün ve Filistin tarafı, Yahudi yerleşimcilerin Mescid-i Aksa’ya girmesinin gerginliğin başlıca sebebi olduğunu savundu. Arap tarafı, Fanatik Yahudilerin, Müslümanların kutsallarına hakaret ettiği ve Mescid-i Aksa’yı yıkarak yerine Süleyman Heykeli’ni dikeceklerini söyleyerek Müslümanları kışkırttığını ifade ettiler. Ürdünlü ve Filistinli yetkililer, Yahudi yerleşimcilerin Mescid-i Aksa avlusuna girişinin yasaklanmasını talep etti, ancak İsrail tarafı bu talebin karşılanamayacağını söyledi. İsrail 2021 yılında en az 33 bin Yahudi’nin Mescid-i Aksa avlusuna girişine izin vermişti.
Ürdün ve Filistinli yetkililer ayrıca, İsrail güvenlik güçlerinin Mescid-i Aksa’ya düzenledikleri baskınların, Harem-i Şerif’te gaz bombası kullanılmasının ve namaz kılanlara şiddet uygulanmasının kabul edilemez olduğunu vurguladı. Ürdünlü temsilciler, Mescid-i Aksa Vakfı bekçilerinin sayısının arttırılmasını ve İsrail güvenlik güçlerinin kutsal mabede girişinin son bulmasını önerdi. İsrail tarafı ise, Ürdün’ün, bekçilerin sayısının arttırılması talebini kabul ederek, güvenlik güçlerinin Harem’e giriş nedeninin, Ağlama Duvarı’na doğru içeriden atılan taşlar olduğunu söyledi, ancak baskınların azalacağı sözünü verdi. İsrailli temsilci ayrıca, genelde mescidin içine girmediklerini ve ‘siyasi gösterilere’ uzaktan müdahale ettiklerini belirtti.  
İsrail güvenlik güçleri, Mescid-i Aksa ve çevresindeki kutsal mekanlardan ayrılmayı reddediyor. İsrail buradaki varlığını egemenliğinin bir göstergesi olarak değerlendiriyor. İsrail güçleri perşembe günü Kadir Gecesi’nde ibadetlerini yerine getiren bazı Müslümanlara şiddet uyguladı ve gaz bombası attı. Kadir Gecesi’nde Mescid-i Aksa’da Kudüs ve Batı Şeria’dan gelen yüzbinlerce Müslüman ibadet etti. İsrail güvenlik güçleri Mescid-i Aksa ve Eski Kudüs çevresine 3 binden fazla personel konuşlandırdı.