Mısır Kıpti Kilisesi, Nahda Barajı anlaşmazlığı hattına girdi

Mısır Kıpti Kilisesi adil ve barışçıl bir çözüm çağrısında bulunurken Abiy Ahmed barajın dolumuna ilişkin tutumunu sürdürüyor.

Mısır ve Sudan, Etiyopya'nın önümüzdeki temmuz ayında baraj rezervuarının doldurulmasının ikinci aşamasına geçmesinden endişeli. (Reuters)
Mısır ve Sudan, Etiyopya'nın önümüzdeki temmuz ayında baraj rezervuarının doldurulmasının ikinci aşamasına geçmesinden endişeli. (Reuters)
TT

Mısır Kıpti Kilisesi, Nahda Barajı anlaşmazlığı hattına girdi

Mısır ve Sudan, Etiyopya'nın önümüzdeki temmuz ayında baraj rezervuarının doldurulmasının ikinci aşamasına geçmesinden endişeli. (Reuters)
Mısır ve Sudan, Etiyopya'nın önümüzdeki temmuz ayında baraj rezervuarının doldurulmasının ikinci aşamasına geçmesinden endişeli. (Reuters)

Mısır Kıpti Kilisesi, Nahda (Rönesans/Hedasi) Barajı anlaşmazlığı hattına dahil oldu. Kilisenin lideri Papa 2. Tavadros krize, Mısır ve Sudan halkının su payını koruyacak adil bir çözüm bulunması çağrısı yaptı. Mısır ve Sudan, Etiyopya'nın önümüzdeki temmuz ayında baraj rezervuarının dolumunun ikinci aşamasına geçmesinden endişeli.Nil Nehri havzasındaki iki ülke, özellikle kuraklık zamanlarında baraj nedeniyle yaşanması beklenen zararın üstesinden gelebilmek için nehrin ana kolu üzerine inşa edilen barajın işletme ve doldurma kurallarını düzenleyen bağlayıcı bir yasal anlaşma talep ediyorlar. 
Papa 2. Tavadros, önceki gün Kahire'deki Aziz Mark Kıpti Ortodoks Katedrali’nde Paskalya Bayramı vesilesiyle yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Mısır Nil'e hayat ve asalet verdi. Biz Mısır devletinin ulusal bir kilisesi olarak Mısırlıların ve Sudanlıların yararına adil bir çözüm bulma çabasında Kahire’yi destekliyoruz. Yunan tarihçisi Herodot'un ‘Mısır Nil’in bir armağanıdır’ sözüne atıfta bulunmak istiyorum. Aslında Nil'e Mısır hayat verdi ve anlam kattı. Mısırlıların medeniyetinden kazandığı asaleti verdi. Nil'e hiç kimse Mısır ve Mısırlılar kadar katkı sağlamadı."
Papa 2. Tavadros, konuyla ilgili olarak Mısırlı yetkililere verdiği destek açıklamasını şöyle sürdürdü:
"Siyasi liderliği, Mısır halkının ve Sudanlı kardeşlerinin Tanrı’nın onlara bahşettiği haklarını garanti altına alan su sorununa kapsamlı ve adil bir çözüm bulma çabalarında destekliyoruz. Hepimiz tek bir kıtada, Afrika Kıtası’nda yaşadığımız için Etiyopya'ya kardeş ülke gözüyle bakıyoruz. Etiyopya hükümetine ve halkına endişe, çatışma veya sorun yerine katılım, iş birliği ve kalkınma çağrısında bulunuyoruz. Böylece ebedi Nil Nehri'nin kardeşleri olarak birlikte adım atmak istiyoruz. Afrika topraklarında yüzlerce ve binlerce yıl yaşamış olan tüm bu halklar için hep birlikte çalışmalıyız. Tüm iyi diplomatik ve siyasi çabalarda başarılı olmak ve başka hiçbir yola başvurmamak için Tanrı’ya dua ediyoruz.”
Nisan ayı başlarında Kongo'nun başkenti Kinşasa'da yapılan son müzakere turu, barajın doldurulmasına ve işletilmesine ilişkin mekanizma konusunda Mısır, Sudan ve Etiyopya arasında bir anlaşmaya varılamadığı için başarısızlıkla sonuçlandı.
Etiyopya, müzakerelerin yeniden başlamasına karşın barajın inşaatını tamamlama ve doldurma sürecini uygulama konusundaki kararlılığını yineledi. Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed dün Nahda Barajı’nın inşaatının tamamlanmaya yaklaştığını bildirdi. Ahmed, Paskalya Bayramı vesilesiyle Etiyopya Hıristiyanlarına gönderdiği tebrik mesajında ülkesinin planlandığı üzere barajın doldurma işleminin ikinci aşamasını temmuz ayında tamamlayacağını belirtti.
Abiy Ahmed açıklamasının devamında şunları söyledi:
"Etiyopya, bir yandan Nahda Barajı diğer yandan da birçok zorluğun üstesinden gelmeye çalışıyor. Umut ve mücadelenin sürdüğü bir zamanda Paskalya'yı kutluyor. Karar vermek ve baraj projesini başarılı bir şekilde tamamlamak için zaman ve koşullarla mücadele ediyoruz. Ancak düşmanlarımız Etiyopya'daki kalkınma sürecine giden yolu tıkamaktan çekinmeyecekler.”
Nahda Barajı’nın doldurulmasında ikinci aşamaya geçilmesinin mevcut çatışmayı daha da artırması bekleniyor. Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi kısa bir süre önce yaptığı açıklamada “Nil suları kırmızı çizgidir. Su haklarımızın ihlal edilmesine izin vermeyeceğiz” uyarısında bulunmuştu.
Mısır Temsilciler Meclisi Yerel Yönetim Komitesi Sekreteri Amr Derviş de Dışişleri Bakanı Samih Şukri’nin Dışişleri Bakanlığı'nın Mısır’ın ve Kudüs’teki Deyrussultan Manastırı’nda bulunan Mısırlı rahiplerin haklarını savunmak için aldığı tedbirlere ilişkin Temsilciler Meclisi’nde açıklama yaptı. Derviş açıklamasında, Etiyopyalı ruhbanların Kudüs'teki Mısırlı rahiplere yönelik kışkırtmalarına ve işgal güçlerinin suç ortaklığına ve Kudüs'teki kutsal topraklarda bulunan Mısır Kıpti Ortodoks Kilisesi'ne ait Deyrussultan Manastırı’na Etiyopya bayrağını yerleştirmesine dikkat çekti.
Derviş ayrıca Mısırlı rahiplere yönelik bu provokasyonları, gizli anlaşmaları ve sosyal medyada yayılan ihlalleri belgeleyen korkunç olaylara işaret etti.
Deyrussultan Manastırı’ndaki Mısırlı rahipler, Etiyopyalı rahiplerin manastırın avlusuna Paskalya Bayramı’nı kutlamak için Etiyopya bayrağını yerleştirmeleri ve çadır kurmaları ile yaşanan gerilimin ortasında kalmış, ardından çadırlar kaldırılmıştı.



Suriye’nin işgal altındaki Golan Tepeleri’nde artık bir tampon bölge yok

Stratejik öneme sahip Şeyh Dağı'nın zirvesindeki İsrail askerleri (Reuters)
Stratejik öneme sahip Şeyh Dağı'nın zirvesindeki İsrail askerleri (Reuters)
TT

Suriye’nin işgal altındaki Golan Tepeleri’nde artık bir tampon bölge yok

Stratejik öneme sahip Şeyh Dağı'nın zirvesindeki İsrail askerleri (Reuters)
Stratejik öneme sahip Şeyh Dağı'nın zirvesindeki İsrail askerleri (Reuters)

Halil Musa

İsrail ordusu, ‘ileri savunma cephesi’ kurmak amacıyla Suriye'nin işgal altındaki toprakları Golan Tepeleri’ndeki tampon bölgede askeri üsler kurmaya devam ediyor. Bu üsler, tampon bölgenin ötesine geçerek Golan Tepeleri’nin doğusundaki Suriye topraklarının derinliklerindeki köylere kadar ilerliyor.

Söz konusu askeri üsler, Şeyh Dağı'nın (Hermon Dağı) kuzeyinden batıya doğru Dera'nın batı kırsalındaki Yermuk Havzası’na kadar uzanan Suriye-Ürdün-İsrail sınır üçgeninde yer alıyor.

İsrail'in 8 Aralık 2024 tarihinden bu yana Suriye’de işgal ettiği toprakların yüzölçümü 500 kilometrekareyi aşarak Golan Tepeleri’nin yarısı kadar bir alana ulaştı.

En büyük ve stratejik açıdan en önemli üs, deniz seviyesinden 2 bin 814 metre yüksekliğindeki Şeyh Dağı'nın zirvesinde yer almakta ve başkent Şam’a, Lübnan'ın Bekaa Vadisi’ne ve İsrail’in kuzeyine hâkim bir konumda.

İsrail ordusu, bu üssü Suriye ordusunun geçen yılın sonunda Esed Beşşar rejiminin düşüşüyle birlikte çekilmeden önce kullandığı yerlerde kurdu.

Üs, 1974 yılında İsrail ile Suriye arasında imzalanan Ayrışma Anlaşması ile kurulan tampon bölgenin dışında yer alıyor.

Her sabah Şam'da

Birkaç ay önce üssü ziyaret eden İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, “Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara’nın her sabah Şam'daki başkanlık sarayında gözlerini açtığında İsrail Savunma Ordusu'nun onu Şeyh Dağı'nın tepesinden izlediğini ve bizim burada, Suriye’nin güneyindeki tüm güvenlik bölgesinde Golan Tepeleri ve Celile halkını onun tehditlerinden korumak için bulunduğumuzu hatırlayacak” ifadelerini kullandı.

İsrail’in söz konusu askeri üslerinde, İsrail ordusunun üç tugayı konuşlu. Bu tugaylar 210. Bölgesel Bashan Tümeni'ne bağlı. İsrail, Şeyh Dağı'nın eteklerinden Dera’nın batı kırsalındaki Hamma bölgesine (Yermuk Nehri havzası) kadar uzanan 70 kilometre uzunluğundaki tampon bölge boyunca 10'dan fazla askeri üs kurdu.

Üsler, Cibata el-Haşeb, el-Hamidiye, Kuneytra, Kahtaniye, Tel Kuna, Tel el-Ahmer eş-Şarki ve Tel el-Ahmer el-Garbi köylerine kuruldu.

jı8uk

İndependent Arabia’ya konuşan kaynaklar, İsrail ordusunun şu anda Kenitra kırsalındaki Kudna kasabası yakınlarındaki Tel Ahmer’in doğusunda bir askeri üs inşa ettiğini ve bu üssün Tel Ahmer'in batısındaki başka bir askeri üsse ekleneceğini söyledi.

İsrail ordusu, bu askeri üslerin yakınlarındaki evleri yıkıyor. Son haftalarda, Kuneytra kırsalında yer alan Hamidiye köyünde 16 evi yıktı.

İsrail ordusu, Dera’nın batı kırsalında güvenlik ve askeri operasyonlar yürütmek üzere Mariye beldesi yakınlarında bir askeri üs kurdu.

İsrail, bu üsleri kurarak ordusunun bölge üzerindeki kontrolünü güçlendirmeyi ve iki taraf arasındaki ‘çatışmayı önleme anlaşmasına’ aykırı olarak Suriye'nin güneyinde yeni bir gerçeklik oluşturmayı hedefliyor.

Birleşmiş Milletler Ateşkes Gözlem Gücü (UNDOF), Kuneytra’daki başlıca karargahı ve Nebe el-Fevvar köyündeki başka bir karargahı ile Şeyh Dağı eteklerindeki diğer karargahları aracılığıyla tampon bölgede çalışmalarını sürdürüyor.

Dişleri olmayan bir ülke Suriye

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Suriye’nin Golan Tepeleri’nde kontrol ettiği bölge, bin 800 kilometre karelik yüzölçümüyle Suriye'nin yüzölçümünün yaklaşık yüzde birini oluşturuyor. İsrail 1967 yılında Golan Tepeleri’nin bin 160 kilometre karelik kısmını ele geçirmişti. Son aylarda ise kontrolünü 500 kilometre karelik bir alana daha genişletti.

İsrail ordusu bu üsler aracılığıyla kuzeyde Şeyh Dağı'ndan güneyde sınır üçgenine kadar uzanan onlarca Suriye köyüne baskınlar ve aramalar düzenleyerek, ‘terörizmin altyapı tesisleri’ olarak adlandırdığı yerleri hedef alıyor ve ‘kuzey cephesinden gelebilecek tehditleri önlemek’ için askeri faaliyetlerde bulunuyor.

İsrail ordusu, birkaç gün önce ‘Suriye'nin güneybatısındaki Ummu el-Lahs ve Ayn el-Bustali bölgelerinde İran'a bağlı dört silahlı kişiyi’ tutukladığını duyurdu.

İsrail ordusundan yapılan açıklamada, ‘İsrail'in kuzey sınırlarının güvenliğini sağlamak için tampon bölgede ve ona yakın birkaç ek noktada faaliyet gösterildiği’ belirtilirken nerelerde konuşlandığına değinmekten kaçındı.

Suriyeli kaynaklara göre İsrail ordusu birkaç hafta önce bu köylerde, özellikle de Yermuk Havzası'nda bulunan Dera ilinin batı kırsalında ve Kuneytra kırsalında nüfus ve sosyal araştırmalarını tamamladı.

İsrail ordusu, Suriye'nin güneyindeki güvenlik bölgesinin silahsız ve tehditlerden arındırılmış olmasını sağlamak amacıyla Suriye'de süresiz olarak kalmaya hazır olduğunun altını çizdi.

Suriyeli stratejist Fayez el-Esmer, “İsrail, Beşşar Esed rejiminin düşüşünü fırsat bilerek Suriye'yi dişsiz ve pençesiz hale getirmeye ve Golan Tepeleri’ndeki kontrol alanını genişletmeye çalışıyor” yorumunda bulundu.

Tel Aviv'in bunun durumun perde arkasında Ayrışma Anlaşması dışında yeni bir anlaşma dayatmak istediğini düşünen Esmer, “Bu anlaşma, Tel Aviv'e tampon bölgede erken uyarı istasyonları kurma ve güvenliğini sağlama bahanesiyle bölgeye ABD askerleri konuşlandırma imkanı verecek” dedi.

Suriyeli stratejist, İsrail’in Ahmed eş-Şara liderliğindeki yeni Suriye yönetimine güvenmediği için tıpkı 7 Ekim 2023'te Hamas'ın İsrail'e düzenlediği Aksa Tufanı Operasyonu gibi bu kez Suriye topraklarından yeni bir saldırı düzenlenmesinden çekindiğini söyledi.

1974 tarihli Ayrışma Anlaşması’nın çöküşü

Stratejist Anan Vehbi ise İsrail'in bu üsler aracılığıyla güvenlik tehditlerine karşı önleyici saldırılar düzenlemeye dayanan yeni çatışma kuralları dayatmak istediğini düşünüyor. Bu yeni üslerin çatışmanın devam etmesini sağlamak, ancak büyük bir savaşa değil, düşük yoğunluklu bir çatışmaya yol açmak amacıyla kurulduğunu söyleyen Vehbi, “İsrail ordusunun bu bölgelerden çekilmesini imkânsız görüyorum, çünkü Tel Aviv bu bölgelerden hareketle Suriye'nin güneybatısının tamamında güvenlik hakimiyeti kurmak istiyor” değerlendirmesinde bulundu.

8ı
Netanyahu, Golan Tepeleri konusunda Ayrışma Anlaşması’nın çöktüğünü açıkladı (Reuters)

Öte yandan Suriye Dışişleri Bakanlığı, Tel Aviv'in Şam ile ilişkilerin ‘normalleştirilmesi’ konusundaki ilgisini dile getirmesinin ardından, Suriye'nin 1974 yılında İsrail ile imzalanan Ayrışma Anlaşması’na geri dönmek için ABD ile iş birliği yapmaya hazır olduğunu açıkladı.

Suriyeli yetkililer, İsrail'in Suriye'nin askeri cephaneliğine yüzlerce hava saldırısı düzenlemesi ve Beşşar Esed rejiminin düşmesinden sonra ülkenin güneyine girmesinin ardından ‘tansiyonu düşürmek için’ İsrail ile dolaylı müzakereler yürüttüğünü kabul etti.

ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, Suriye ve İsrail'in ABD'nin arabuluculuğunda ‘sınırlarında sükuneti yeniden tesis etmeyi amaçlayan’ ciddi görüşmeler yaptığını doğruladı.

Suriye'den resmi bir kaynak ise ‘İsrail ile barış anlaşması imzalanacağına dair açıklamalar yapmak için zamanlamanın doğru olmadığını, ancak Tel Aviv'in 1974 tarihli anlaşmaya tam olarak uyması ve işgal ettiği bölgelerden çekilmesi halinde yeni anlaşmaların müzakere edilebileceğinden söz edilebileceğini’ söyledi.