Bağdat, Kerkük'teki petrol sahasına düzenlenen saldırıdan sonra bölgeye takviye güç gönderdi

Türkiye, Kuzey Irak'taki askeri varlığını, ‘terörle mücadele’ amaçlı olduğunu söyleyerek, savundu

Dün Kerkük'teki Bay Hasan Petrol Sahası'ndaki bir petrol kuyusunda yangın çıktı (Reuters)
Dün Kerkük'teki Bay Hasan Petrol Sahası'ndaki bir petrol kuyusunda yangın çıktı (Reuters)
TT

Bağdat, Kerkük'teki petrol sahasına düzenlenen saldırıdan sonra bölgeye takviye güç gönderdi

Dün Kerkük'teki Bay Hasan Petrol Sahası'ndaki bir petrol kuyusunda yangın çıktı (Reuters)
Dün Kerkük'teki Bay Hasan Petrol Sahası'ndaki bir petrol kuyusunda yangın çıktı (Reuters)

Irak Petrol Bakanlığı dün (Çarşamba), Irak'ın kuzeyindeki Kerkük ili yakınlarında bulunan bir petrol sahasında iki petrol kuyusuna bombalı saldırı düzenlediğini duyurdu. Bakanlık saldırıda bir polisin öldüğünü, çok sayıda güvenlik görevlisinin yaralandığını ve iki petrol kuyusunda yangın çıktığını bildirdi.
Reuters, kaynaklardan saldırının petrol sektörünü etkilemediği bilgisini aktardı.
Irak Petrol Bakanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamada, “Kerkük’teki Bay Hasan Petrol Sahası bugün (dün) sabaha karşı terör saldırısı düzenlendi. Sahadaki 183 ve 177 nolu kuyulara bombalarla hedef alındı. Saldırıda bir polis öldü, çok sayıda güvenlik görevlisi yaralandı. Kuzey Petrol Şirketi'nin güvenlik ve yangınla mücadele ekiplerinin yanı sıra destek ekipleri, 177 nolu kuyudaki yangını çok kısa bir sürede söndürürken 183 nolu kuyudaki yangını kontrol altına almak için çalışıyorlar” ifadeleri yer aldı.
Emniyet güçleri, silahlı kişilerin petrol sahası yakınlarındaki bir güvenlik noktasına da saldırdıklarını, saldırıda bir polis memurunu öldürdüklerini ve üç polis memurunu ise yaraladıklarını bildirdiler. Bir güvenlik yetkilisi, güvenlik noktasına yapılan saldırının, hedefteki diğer noktalara bomba yerleştirmek için polisin dikkatini dağıtma amacıyla gerçekleştirildiğini kaydetti.
Fransız Haber Ajansı (AFP) Iraklı bir güvenlik kaynağının, bir polis memurunun Çarşamba günü sabah saatlerinde silahlı kişilerce öldürdüğünü, ardından aynı silahlı kişilerin Kerkük'teki bir petrol sahasında iki kuyuyu havaya uçurduklarını söylediğini aktardı. AFP’ye konuşan kaynak, DEAŞ unsurlarının bir güvenlik noktasına düzenlediği saldırıda bir polisin öldüğünü, iki polisin yaralandığını ve Bay Hasan Petrol Sahası’ndaki iki kuyu havaya uçurduklarını söyledi.
Alman Haber Ajansı (DPA), Irak Ortak Operasyonlar Komutanlığı’nın Kerkük’teki saldırıların ardından bölgeye askeri takviyede bulunma kararı aldığını bildirdi.
Emniyet kaynakları, askeri takviyede, DEAŞ unsurlarının yararlandığı Kerkük’ün güney bölgeleri, Dakuk’un batısı, Debs bölgesi, Vadi eş-Şay ve Zağtune’deki güvenlik boşluklarını doldurmak amacıyla gönderilen dört komando alayı ve Federal Polisin yer aldığını belirttiler.
AFP, Bay Hasan Petrol Sahası’nın 2014 yılında DEAŞ’ın ilerleyişi ile Irak'ı kasıp kavuran kaos sırasında Irak  Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) kontrolüne geçtiğini hatırlattı. AFP, Bay Hasan Petrol Sahası’nın Kerkük’teki günlük yaklaşık 250 bin varil petrol üretimi yapan diğer petrol sahaları gibi Erbil ile Bağdat arasındaki petrol sahalarına ilişkin anlaşmazlığın bir parçası olduğunu da ekledi.
Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü'nün (OPEC) en büyük ikinci petrol üreticisi olan Irak’ın milli geliri genel olarak petrole dayanıyor. Irak'ın Nisan ayındaki petrol ihracatı 88.93 milyon varile, yani 5,5 milyar dolar ciroya ulaştı.
Reuters, Bay Hasan Petrol Sahası’nın 17 Nisan'da da başka bir saldırıda hedef aldığını, saldırının sorumluluğunu DEAŞ’ın üstlendiğini bildirdi. Reuters, DEAŞ üyelerinin, iki kuyuya patlayıcı yerleştirdiklerini, ancak patlamanın ciddi bir hasara neden olmadığını ekledi.
İlgili bağlamda Haşdi Şabi Güçleri ve Irak ordusundan oluşan ortak bir birlik, dün ülkenin kuzeybatısındaki Ninova ilinin Telafer kentindeki DEAŞ’ın uyuyan hücrelerine baskın düzenledi. Haşdi Şabi’den yapılan açıklamaya göre operasyonda Telafer’e bağlı Tula Baş, Subaiye, Sayer ve Mir Kasım köylerinde arama yapıldı. DEAŞ unsurları, Irak hükümetinin 2017 yılı sonunda örgütü askeri olarak ortadan kaldırdığını açıklamasına rağmen, özellikle Suriye sınırı yakınlarında konuşlanmaya devam ediyor.
Öte yandan Türkiye Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar dün (Çarşamba) yaptığı açıklamada Türkiye’nin komşu ülkelerin sınırlarına ve egemenliğine saygı duyduğunu vurguladı. Akar, PKK’ya atıfta bulunarak Türkiye’nin Kuzey Irak'taki askeri varlığının terör örgütleriyle mücadele etmeyi amaçladığının altını çizdi.
Anadolu Ajansı’nın (AA) aktardığı açıklamasında Bakan Akar, “Başta dost ve kardeş Irak olmak üzere, tüm komşularımızın sınırlarına ve egemenliğine saygılıyız. Tek amacımız terörle, teröristle mücadele. Irak’ın arazi şartları itibarıyla orada yuvalanan teröristler nedeniyle Irak’ın kuzeyinde olduğumuzu da herkesin bilmesi lazım. Bizim ne Irak’ın ne Suriye’nin kuzeyinde başkaca bir amacımız söz konusu değil” ifadelerini kullandı.
DPA’nın haberine göre Bakan Akar açıklamasında, Kuzey Irak’ta 23 Nisan'da başlatılan ‘Pençe Şimşek’ ve ‘Pençe Yıldırım’ operasyonlarında şuana kadar etkisiz hale getirilen teröristlerin sayısının 68'e yükseldiğini belirtti.
Türkiye, Irak topraklarında sık sık PKK’yı hedef alan askeri operasyonlar düzenliyor.
Irak Dışişleri Bakanlığı, geçtiğimiz Pazartesi günü Türkiye’nin Bağdat Büyükelçiliği Maslahatgüzarını çağırarak, Hulusi Akar’ın Irak hükümeti ve yetkili makamlarla ‘koordinasyon olmaksızın’ Irak topraklarına geçişi nedeniyle protesto notası vermişti. Irak hükümeti, Irak’ın egemenliğine yönelik devam eden ihlallerin yanı sıra Irak topraklarının ve hava sahasının Türk askeri güçleri tarafından ihlal edilmesini kategorik olarak reddettiğini vurguladı.



İsrail, önde gelen Hamas liderlerinden Raid Saad'a suikast düzenledi

Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
TT

İsrail, önde gelen Hamas liderlerinden Raid Saad'a suikast düzenledi

Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)

İsrail Times gazetesine göre, İsrailli bir yetkili bugün, Hamas'ın üst düzey lideri Raid Saad'ın Gazze şehrinde düzenlenen bir hava saldırısında öldürüldüğünü doğruladı. Bu da İsrail'in ateşkes anlaşmasını ihlal etmesi anlamına geliyor.

Alman Basın Ajansı'na (DPA) göre görgü tanıkları ve sağlık kaynakları bugün, Gazze şehrinin güneybatısındaki Raşid Caddesi üzerindeki Nablusi kavşağı yakınlarında bir araca düzenlenen İsrail hava saldırısında dört Filistinlinin öldüğünü ve birçok kişinin de yaralandığını bildirdi.

Görgü tanıkları, İsrail uçağının Nablusi Meydanı yakınlarında bir araca birkaç füze ateşlediğini, aracı imha ettiğini ve can kayıplarına yol açtığını söyledi. Ambulans ekipleri, ölü ve yaralıları hastanelere taşımak için acilen olay yerine gitti.

İsrail askeri sözcüsü Avichay Adraee ise yaptığı açıklamada, ordu ve Şin Bet'in (İsrail Güvenlik Teşkilatı) Gazze Şehrinde üst düzey bir Hamas komutanını hedef alan bir saldırı düzenlediğini ve onu son zamanlarda hareket için silah üretimi ve yeniden yapılanma çalışmaları yapmakla suçladığını belirtti.

İsrail Ordu Radyosu, saldrırının hedefinin, İzzeddin el-Haddad'dan sonra "Hamas'ın ikinci adamı" ve askeri üretim dosyasından sorumlu kişi olarak tanımladığı Raid Saad olduğunu bildirdi. İsrail'in bugünkü operasyonu gerçekleştirmeden önce son haftalarda kendisine birkaç kez suikast girişiminde bulunduğunu belirtti.

Şarku’l Avsat’ın İbranice yayın yapan Ynet internet sitesinden aktardığına göre Raid Saad Hamas'ın askeri kanadı olan Kassam Tugayları'nın liderlerinden biri.

Hamas'tan hava saldırısının hedefinin kimliğiyle ilgili resmi bir açıklama yapılmadı.

Axios haber sitesi, İsrail'in saldırıdan önce Amerika Birleşik Devletleri'ni önceden bilgilendirmediğini ifade etti.


Suriye halkının merkezi mi yoksa federal devlet mi anlaşmazlığı üzerine bir okuma

Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
TT

Suriye halkının merkezi mi yoksa federal devlet mi anlaşmazlığı üzerine bir okuma

Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)

Macid Kıyali

Suriye’de Beşşar Esed rejiminin düşmesinin ardından geçiş dönemi liderliği ile muhalifleri arasında yaşanan iç çatışma, siyasi sistemin niteliği, özellikle de merkeziyetçilik mi yoksa ademi merkeziyetçilik mi, merkezi bir devlet mi yoksa federal bir devlet mi tartışmaları üzerine yoğunlaşıyor.

Bu konu meşru olmasına rağmen, tartışmaya katkı sağlamak amacıyla bazı temel gözlemler aşağıda sunuyorum.

İlk gözleme göre ademi merkeziyetçilik ya da federalizm meselesini gündeme getirmek, bu konuda kutuplaşmanın temel nedeninin Suriye’deki iç çatışmada kimlik, etnik, mezhepsel ve bölgesel özelliklerin baskın olması olduğu gerçeğini görmeyi zorlaştırdı.

Çatışmanın önde gelen tarafları, siyasi veya sınıfsal güçleri ya da tarafları temsil etmekten ziyade kimlik temelli yahut mezhepsel, etnik ve bölgesel kimliği vurgulayan taraflar olduklarından, bu konunun siyasi niteliği göz ardı ediliyor.

Dikkati çeken ikinci gözleme göre ise federal ya da ademi merkeziyetçi bir devlet için mücadele eden güçler, bunu demokrasi meselesinden daha öncelikli tutuyorlar. Bunun nedeni, söz konusu güçlerin (SDG, Suveyda'daki Hicri Hareketi ve kıyı şeridinde Esed rejiminin çöküşünden etkilenen güçler) demokratik olmayan güçler olmaları. Prensipte pozisyonları, politikaları ve tercihleri ve temsil ettiklerini iddia ettikleri gruplarla olan ilişkileri göz önüne alındığında bu güçlerin Esed rejimi altında kendilerini ifade etmedikleri ve bu konuyu bu kadar yoğun bir şekilde gündeme getirmedikleri unutulmamalı.

Üçüncü ve belki de en önemli gözleme göre federal bir devlette kimlik statüsü konusundaki çatışmaya öncelik verilmesi, devletin kurulması ve vatandaşlık taleplerini ya gölgeliyor ya da ön plana çıkarıyor. Bunların, 54 yıllık Esed döneminde eksik olan iki temel unsur olduğu ve özellikle mevcut koşullarda, yani devletin kurumlar ve hukuk devleti olarak yeniden kurulması ve vatandaşların güçlendirilmesi, böylece Suriyelilerin gerçek anlamda özgür ve eşit vatandaşlar olarak bir halk haline gelmeleri için ülke genelinde Suriyelilerin en çok ihtiyaç duyduğu unsurlar olduğu unutulmamalı.

Bu yüzden iki temel sorunla karşı karşıyayız. Bunlardan birincisi, artık var olmayan Esed rejiminin Suriye'nin birliğini zayıflatıp bozmayı başarması, Suriyelileri mezhep, din, etnik köken, bölge ve aşiret aidiyetlerine göre sınıflandırması ve ‘böl ve yönet’ politikası uyarınca onları birbirlerine düşürmesinden kaynaklanıyor.

İkinci sorun, Suriyelilerin kendi koşullarını kontrol edememeleri. Bu durum, Suriye’nin geleceğinin, Suriye halkının aleyhine, uluslararası güçlerin, özellikle ABD ve bölgesel tarafların meselesi haline gelmesine neden oldu. Bu durum, kimlik çatışmaları, özellikle de silahlı çatışma veya silahlı milisler şeklinde ortaya çıkan çatışmalar için de geçerli.

Federalizm, bir ülkeyi bölmek değil, aksine ülkenin birliğini organize etmek ve merkezin statü, egemenlik ve kaynaklar konusunda çevre bölgelere müdahale etmesini önlemek için daha uygun bir yöntem. Böylelikle karşılıklı güven temelinde hükümete daha geniş katılım sağlanır.

Suriye geçiş dönemi yönetimi ve Suriye muhalefetinin geri kalanı, gelecekteki siyasi sistemin nasıl olacağı ve otoriterliğin ve marjinalleşmenin geri dönüşünü önlemeye katkıda bulunanlar da dahil olmak üzere yeni konsensüsler oluşturmak için neyin uygun olduğu konusunda kafa karışıklığı ya da netlik sağlanamaması ortaya çıkan federalizm ve ademi merkeziyetçilik konusundaki tartışmalardan sorumlu.

Aslında, yeni yönetime bağlı olanlar ve geleneksel Suriye muhalefeti tarafından federalizmin reddedilmesinin sebebi, aceleci davranışlar, duygusal ve milliyetçi coşku ve önyargılar.

Söz konusu tartışmayı kapatmak yerine açmalı, tüm soruları sormalı. Çünkü Suriye’nin geleceği tartışmaya açık. Tüm Suriyeliler bu tartışmayla ilgileniyor ve bu konuda cevaplar bulmaya katkıda bulunuyor.

Daha spesifik olarak, federal ya da ademi merkeziyetçi bir devlet tartışmasıyla ilgili olarak, federalizmin herhangi bir ülkenin bölünmesi anlamına gelmediği, aksine birliğin daha uygun bir şekilde örgütlenmesi ve merkezin statü, egemenlik ve kaynaklar konusunda çevreyi kötü yönde etkilemesini önlemek için, karşılıklı güvene dayalı yönetişime daha geniş katılımı garanti eden bir sistem olduğunun anlaşılması gerekiyor.

Toplumun yönetimini etkileyen sorunlara güvenlik çözümleri getirilemedi. Çünkü herhangi bir güvenlik çözümü coğrafyaya, topluma, egemenliğe ve devlete sadece bölünmeler getirir.

Tüm bunlar bölünmek değil, federalizm gücün paylaşılması anlamına gelir. Dışişleri, savunma ve genel ekonomi yönetimi gibi devlet egemenliği ile ilgili konularda merkezileşme söz konusu. Bunların tümü birleşik parlamento ve merkezi hükümetin sorumluluğunda. Öte yandan iç güvenlik, eğitim, sağlık ve yerel kalkınma konularının yönetimi eyaletlerin veya yerel yönetimlerin yetki alanına girer.

Burada bazılarının endişelerini hafifletebilecek en önemli nokta, federalizmin etnik köken/milliyet veya din/mezhep yerine coğrafyaya dayalı olmasıdır. Çünkü herhangi bir kimlik meselesi, demokratik karakterini zayıflatır ve eşit vatandaşlık haklarının ve vatandaşların devletinin güçlenmesini engeller. Tıpkı Lübnan'da ve Irak'ta olduğu gibi.

Elbette, birçok alanda idari meselelerle ilgili olan ademi merkeziyetçi bir devleti, anayasaya göre yetkileri paylaşan federal bir devletle karıştırmak bir sorundur. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre federal devleti ayrılıkçı bir devlet olarak görmek de bir tür karışıklık veya yanılgı olarak adlandırılabilir, ancak bu doğru değil, çünkü merkezi devletler, yönetim, temsil ve kaynak dağıtımında esnekliğe sahip federal devletlere göre ayrılmaya çok daha yatkındır, zira günümüzün en büyük, en güçlü ve en zengin devletleri federal devletlerdir.

Bu yüzden herhangi bir kimlik grubuyla anlaşmazlık, kavramların karışmasına veya çarpıtılmasına yol açmamalı. Örneğin, İsrail'in siyasi sistem olarak demokrasiyi benimsemesi, demokrasiye karşı düşmanlığı teşvik etmemeli. Ayrıca, belirli bir önermeye elverişli olmayan koşullar olduğunu gözlemlememiz, bu kavramın tartışmaya açılmaması, geliştirilmemesi ve belirli bir ülkede devlet kurulması için ulusal birliği oluşturmaya hizmet eden bağlamlara yerleştirilmemesi gerektiği anlamına gelmez.

Son olarak, bu alanda, özellikle Suriye bağlamında, dikkate alınması gereken iki konu var. Öncelikle ülkenin toprakları üzerinde devlet egemenliğinden söz edilmesi için bunun halkın birliği gerçeğine dayanması gerekiyor. İkinci olarak ise toplumun yönetimini etkileyen sorunlara güvenlikle ilgili bir çözüm bulunmuyor, çünkü herhangi bir güvenlik çözümü coğrafyanın, toplumun, egemenliğin ve devletin bölünmesine yol açar.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir


Tedmür'de ortak devriyeye düzenlenen saldırıda Suriyeli ve Amerikalı personel yaralandı

 Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
TT

Tedmür'de ortak devriyeye düzenlenen saldırıda Suriyeli ve Amerikalı personel yaralandı

 Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)

Suriye güvenlik kaynakları bugün, Suriye güvenlik güçleri ile ABD kuvvetlerinin, ülkenin orta kesimindeki Tedmür kentinde ortak devriye sırasında silahlı saldırıya uğradığını bildirdi.

Suriye resmi haber ajansı SANA’ya konuşan bir güvenlik kaynağı, saldırıda Suriye güvenlik güçlerinden iki kişinin ve bazı ABD askerlerinin yaralandığını, saldırıyı gerçekleştiren kişinin ise öldürüldüğünü açıkladı.

Kaynak, olayın ardından ABD’ye ait helikopterlerin yaralıları et-Tanf Üssü’ne tahliye ettiğini belirterek, saldırının nedenleri ve koşullarına ilişkin henüz bilgi bulunmadığını ifade etti.

Olay nedeniyle Deyrizor-Şam uluslararası kara yolunda trafiğin geçici olarak durdurulduğu, bölge semalarında ise yoğun hava hareketliliği yaşandığı kaydedildi.