Lübnan ve İsrail arasındaki sınır müzakerelerinin bilinmeyen geleceği

Washington’ın müzakerelere konu olan bölgeyi sınırlandırma şartı müzakerelerin durmasına neden oldu

Salı günü görüşmelerin yapıldığı Ra's en-Nakura’daki UNIFIL karargahı çevresinde konuşlanan Lübnan ordusuna ait iki askeri araç (AFP)
Salı günü görüşmelerin yapıldığı Ra's en-Nakura’daki UNIFIL karargahı çevresinde konuşlanan Lübnan ordusuna ait iki askeri araç (AFP)
TT

Lübnan ve İsrail arasındaki sınır müzakerelerinin bilinmeyen geleceği

Salı günü görüşmelerin yapıldığı Ra's en-Nakura’daki UNIFIL karargahı çevresinde konuşlanan Lübnan ordusuna ait iki askeri araç (AFP)
Salı günü görüşmelerin yapıldığı Ra's en-Nakura’daki UNIFIL karargahı çevresinde konuşlanan Lübnan ordusuna ait iki askeri araç (AFP)

İsrail ile Lübnan arasındaki tartışmalı deniz sınırı anlaşmazlığına çözüm bulunması için yürütülen müzakerelerin, dün yapılması gereken altıncı oturumu, ABD’nin öne sürdüğü şart nedeniyle belirsizliğe sürüklendi. Lübnan tarafı ile arabulucu ABD arasında gerçekleşen temaslarda müzakerelerin yeniden başlayıp başlamayacağının netleşmesi bekleniyor.
Dün öğle saatlerinde Lübnan ve İsrail heyetleri arasındaki deniz sınırı çizmek için yapılması planlanan dolaylı müzakerelerin altıncı oturumu belirsiz bir tarihe ertelendi. Taraflardan hiçbiri müzakerelerin geleceğine veya sonuçlarına ilişkin resmi bir açıklamada bulunmazken ABD tarafı ‘Lübnan'ın tutumunu anlamak amacıyla’ yapılan temaslarını sürdürdü. Müzakerelere eşlik eden Lübnanlı kaynaklar Şarku’l Avsat’a yaptıkları açıklamalarda, ABD tarafıyla yapılan temaslar çerçevesinde müzakerelerin geleceğinin belirleneceğini, ya askıya alınacağını ya da yeniden başlayacağını söylediler.
İki ülke arasındaki dolaylı müzakereler, Birleşmiş Milletler (BM) himayesinde ve ABD arabuluculuğunda Lübnan'ın güneyindeki Ra’s en-Nakura’da konuşlu BM Geçici Görev Gücü (UNIFIL) karargahında yapıldı. Müzakereler, ABD’nin arabuluculuğa soyunması öncesinde, iki tarafın daha önce ileri sürdükleri taleplerin yerine getirilmelerinin güçlüğü nedeniyle 5 ay kadar ertelendi. Ardından ABD, müzakerelere yeniden başlamalarını kolaylaştırmak için müdahale etti.
Müzakerelere katılan Lübnanlı bir kaynak, Lübnan heyetinin, beşinci oturuma hukuki ve coğrafi temellere dayanan önerilerini sunmak amacıyla olumlu bir havada gittiğini, ancak Amerikan heyetinin başkanının, müzakerelerin sadece İsrail sınırı ile BM’ye emanet edilen Lübnan sınırı arasında sınırlandırılmasını talep etmesinin şaşkınlık yarattığını söyledi. Yani ABD tarafının, müzakerelerin yaklaşık 860 kilometrekarelik tartışmalı deniz sahasıyla sınırlandırılmasını istediğini belirten kaynak, Lübnan'ın müzakerelerin anlaşmazlık yaşandığını söylediği 2 bin 290 kilometre uzunluğundaki sınırı kapsaması önerisiyle çeliştiğini ve ön koşulsuz müzakere ilkesine aykırı olduğunu söyledi.
Lübnan Cumhurbaşkanlığı’ndan Salı günü Ra’s en-Nakura’daki müzakerelere katılan heyetin başkente geri dönmesinin ardından yapılan açıklamada, Cumhurbaşkanı Mişel Avn’ın, heyete, müzakerelerin ön koşullarla sürdürmemeleri ve uluslararası hukukun Lübnan'ın ulusal çıkar ve istikrarının yanı sıra Lübnanlıların ülkenin zenginliklerine yatırım yapma haklarını korumak için istediği adil çözüme ulaşmak amacıyla müzakerelerin devam etmesini sağlamanın temeli olarak benimsenmesi talimatı verdiği belirtildi.
Müzakerelere eşlik eden kaynaklar, Amerikan tarafının Lübnan heyetine (dün yapılması gereken)bir sonraki oturumda tartışmanın, söz konusu sınırlı bölge yani Lübnan'ın bir ön koşul olarak görüp reddettiği 860 kilometrelik bir alan üzerine yapılacağına dair bilgi verdiğini söylediler. Lübnan’ın bunu bir ön koşul olarak görmesinin nedeni, müzakerelerin temelinin tüm fikirlerin ve önerilerin tartışılması ve bunların tek bir çerçeveyle sınırlandırılmaması gerektiğinden kaynaklanıyor.
Müzakereye katılan taraflar arasındaki telefon trafiği Salı gecesi geç saatlere kadar devam etti.  Ancak, Çarşamba günü oturumun yapılmasını sağlayacak bir uzlaşıya varılamadı. Müzakerelerin süreceğine veya askıya alındığına dair herhangi bir resmi yapılmaması, müzakerelerin tarihiyle ilgili bir belirsizliğe yol açtı. Ayrıca ne arabulucu olan ABD’den ne de İsrail tarafından herhangi bir açıklama yapılmadı.
Lübnanlı kaynaklar, müzakerelere katılan ABD’li yetkililerin ‘Lübnan'ın tutumunu anlamak için’ temasların sürdüğünü doğruladılar. Kaynaklar, müzakerelerin devam mı edeceği yoksa askıya mı alınacağının bu temasların sonucunda netleşeceğini belirttiler. Kaynaklara göre eğer müzakereler askıya alınırsa, münhasır ekonomik sularında petrol ve doğalgaz arama ve çıkarma sürecini başlatmayı bekleyen Lübnan’ın mevcut krizlerine bir kriz daha ekleyecek.
İktidar ile müzakere heyeti arasındaki herhangi bir anlaşmazlık veya bir karışıklık olmadığını vurgulayan kaynaklar, “Lübnan heyeti, Salı günü yapılan müzakerelerin ilk oturumunda ABD'nin sergilediği tutum karşısında şaşırdı. Çünkü ABD’liler farklı bir tutum sergilediler” dediler. Kaynaklar, Lübnan heyetinin, ABD Dışişleri Bakanlığı Siyasi İşlerden Sorumlu Müsteşarı David Hale’ın, Nisan ayı ortalarında Beyrut'a yaptığı ve müzakerelerin yeniden başlamasıyla sonuçlanan ziyaretten farklı bir tutumla karşılaştıklarını belirttiler. Çünkü Hale’ın Beyrut temasları sırasında herhangi bir ön koşul konuşulmadığını söyleyen kaynaklar, “Aksine, temaslara tüm önerilerin açık olduğu, tüm taleplerin tartışıldığı, görüşlerin yaklaştırıldığı ve ABD’nin iki taraf arasında ortak bir noktaya ulaşılması için köprü olduğu olumlu bir atmosfer hakimdi” ifadelerini kullandılar. Müzakerelerin yeniden başlatılmasına karar verildiğinde, müzakerelerin ön koşulsuz olması ilkesinde hemfikir olunduğunu belirten kaynaklar,  dolayısıyla müzakere oturumu sırasında Lübnan heyetinin farklı bir tutumla karşı karşıya kalmalarının, onları şaşkınlığa sevk ettiğini söylediler.
Lübnan, tartışmalı bölgenin 2 bin 290 kilometrekare olduğunda ısrar etse de müzakere kapısını tamamen kapatmadı. Lübnanlı müzakere heyetinin bir üyesi, birkaç hafta önce Şarku’l Avsat’ın da katıldığı bir baskın açıklamasında, Lübnan ve İsrail arasındaki tartışmalı bölgeyi bölen ABD'nin eski Suriye Özel Temsilcisi Fredric Hof'un çizdiği sınıra atıfta bulunarak 860 kilometrelik Hof Hattı’nın Lübnan için geçmişte kaldığını söyledi. Ayrıca Lübnan'ın kendisine teklif edilenden daha fazla bölgeye uzanmayı sabırsızlıkla beklediğini belirtti. Müzakere heyeti, daha önce iktidardan Savunma Bakanlığı aracılığıyla bir kararname imzalamasını talep ederek, 2010 yılında BM tarafından tevdi edilen sınır bölgesi koordinatlarının değiştirildiğini duyurmuştu. Ancak bu gelişme, ülkenin siyaset sahnesinde hiçbir coşkuya neden olmadı. Her müzakere turunda ya siyasi bölünmeler yaşanıyor ya da İsrail'in müzakereleri sonuçsuz bırakan gerilimler yaratıyor.
Sağlam hukuki gerekçelere dayanmaksızın değiştirilen koordinatlarla ilgili bir kararnamenin imzalanmasına karşı çıkan Lübnanlı kaynaklar, en önemli konunun ‘Lübnanlıların müzakerelere ortak bir tutumla gitmesi ve bölünmüşlüğe bir son vermiş olmaları’ olduğunu vurguladılar. Tutum tarafların müzakerelere ilişkin tutumlarını açıkladığını söyleyen kaynaklar, Hizbullah'ın, Meclis Başkanı Nebih Berri'nin, coğrafi şartlar öne sürülmeksizin müzakerelere gidilmesi, müzakere heyetinin uzman isimlerden oluşması ve heyette hiçbir siyasi temsilcinin olmaması yönündeki tutumunu desteklediğini aktardılar.



İsrail-Türkiye söylemlerinde gerilim artıyor... Amaç karşılıklı bir anlaşma mı?

İsrail Başbakanı Binjyamin Netanyahu, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ve Güney Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis, 22 Aralık'ta İsrail'de gerçekleştirdikleri görüşmelerin ardından düzenledikleri ortak basın toplantısında (AFP)
İsrail Başbakanı Binjyamin Netanyahu, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ve Güney Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis, 22 Aralık'ta İsrail'de gerçekleştirdikleri görüşmelerin ardından düzenledikleri ortak basın toplantısında (AFP)
TT

İsrail-Türkiye söylemlerinde gerilim artıyor... Amaç karşılıklı bir anlaşma mı?

İsrail Başbakanı Binjyamin Netanyahu, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ve Güney Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis, 22 Aralık'ta İsrail'de gerçekleştirdikleri görüşmelerin ardından düzenledikleri ortak basın toplantısında (AFP)
İsrail Başbakanı Binjyamin Netanyahu, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ve Güney Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis, 22 Aralık'ta İsrail'de gerçekleştirdikleri görüşmelerin ardından düzenledikleri ortak basın toplantısında (AFP)

İsrail ve Türkiye arasındaki giderek tırmanan siyasi söylemlere ve Ege Denizi'ndeki siyasi ve askeri faaliyetlere eşlik eden karşılıklı imalara rağmen, bazıları bunu özellikle Suriye ve Gazze'de "çıkar paylaşımı anlaşması" yapılması yönünde bir baskının parçası olarak gördü ve savaş veya askeri çatışma uçurumuna sürüklenme olasılığını ortadan kaldırmayı amaçladı.

İsrail'deki siyasi kaynaklar, özellikle ABD başkanlığı döneminde Donald Trump'ın her iki tarafla da bilinen güçlü bağları göz önüne alındığında, her iki tarafın da çatışmaya dönüşmesini önleyen denge ve denetleme mekanizmalarını nasıl harekete geçireceğini bildiğini söyledi.

Ancak, İsrail Dışişleri Bakanlığı eski Genel Direktörü ve Türkiye eski büyükelçisi deneyimli diplomat Alon Liel, iki taraf arasındaki derin düşmanlığın, ilişkilerin bozulmasına yol açacak bir hataya veya yanlış hesaplamaya neden olabileceği konusunda uyardı.

cdfgt
Türk savaş gemileri, 23 Aralık'ta Akdeniz'de bir eğitim tatbikatında (Savunma Bakanlığı- X)

İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs ile üçlü bir ittifak kurmak için adımlar atmıştı; bu adımlar arasında ortak askeri tatbikatlar da yer alıyordu. Bu girişimler, geçen pazartesi günü Batı Kudüs'te İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ve Güney Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis arasında yapılan bir görüşmeyle sonuçlanmıştı.

Görüşmenin ardından düzenlenen basın toplantısında Netanyahu, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a üstü kapalı bir gönderme yaparak şunları söyledi: “Ülkemizde imparatorluklar kurmayı ve egemenlik kurmayı hayal edenlere diyorum ki: Unutun bunu. Bu olmayacak. Bunu aklınızdan bile geçirmeyin. Kendimizi savunmaya kararlıyız ve bunu yapabilecek kapasitedeyiz, iş birliği ise yeteneklerimizi güçlendiriyor.”

Bu sözler, Yunanistan ve Güney Kıbrıs ile iş birliğinin Türkiye'ye karşı mı yöneltildiği sorusuna yanıt olarak geldi. Netanyahu, “Kimseyi kızdırmak istemiyoruz” dedi ve ekledi: “Geçmişte imparatorluklar bizi işgal etti ve eğer birileri hala böyle niyetler besliyorsa, bunu unutsunlar.”

wewrf
22 Aralık'ta İsrail'de Netanyahu, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ve Güney Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis arasında gerçekleşen görüşmelerden, (DPA)

Netanyahu, bu tür bölgesel ittifakların amacına ilişkin olarak şunları söyledi: “Belirli alanlarda kendimizi önemli bir bölgesel güç olarak kabul ettirdik. Bu bizi birçok ülkeye yaklaştırıyor. Bize geliyorlar çünkü önemli bir ilkeyi kavramış durumdalar: İttifaklar güçlülerle kurulur, zayıflarla değil; barış da güçlülerle sağlanır, zayıflarla değil.”

Bir numaralı tehdit

Netanyahu, F-35 hayalet savaş uçaklarının Türkiye'ye satışı ve diğer Hava Kuvvetleri alımlarıyla ilgili olarak Trump'a doğrudan bir mesaj daha iletti ve şunları söyledi: “İsrail'in Ortadoğu'daki hava üstünlüğünün ulusal güvenliğimizin temel taşı olduğunu açıkça belirtmek istiyorum.”

Üçlü zirveden bir gün sonra, Yeni Şafak gazetesi, kışkırtıcı bir başlıkla manşetinde bir makale yayınladı: “Bugünden İtibaren İsrail Bir Numaralı Tehdittir.”

Makalede, rejim güçleri ile Suriye Demokratik Güçleri (SDG) olarak bilinen Kürt güçleri arasında Halep'te yaşanan çatışma ve zirve, düşmanlığın tezahürleri olarak gösterildi. Ayrıca, İsrail'in zirveyi, Suriye'deki Türk heyetini zor durumda bırakmak amacıyla Kürt güçlerini "harekete geçirmek" için kullandığı belirtildi.

Gazete, "Tüm Türk güvenlik kurumları İsrail'i büyük bir tehdit olarak görüyor" diyerek, bundan böyle İsrail'i "birincil tehdit" olarak görecek hükümet kurumlarını da belirledi: Savunma Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve Türkiye Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT).

Türkiye'nin resmi cevabı

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, çarşamba günü iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) il başkanlarının toplantısında İsrail, Yunanistan ve Kıbrıs'a hitaben yaptığı konuşmada, "Herkes bilsin ki, kimsenin haklarını gasp etmeyeceğiz, kimsenin de bizim haklarımızı gasp etmesine izin vermeyeceğiz" dedi.

Sözlerine şöyle devam etti: "Tarihi ilkelerimize bağlı kalmaya, uzun yıllara dayanan tecrübemiz ve geleneklerimiz doğrultusunda, onur, bilgelik, akıl ve soğukkanlılıkla hareket etmeye devam edeceğiz ve provokasyonlara boyun eğmeyeceğiz."

dfgt
Erdoğan, 24 Aralık'ta Ankara'da düzenlenen Adalet ve Kalkınma Partisi il başkanları toplantısında yaptığı konuşmada (Türkiye Cumhurbaşkanlığı)

Türkiye Savunma Bakanlığı, pazartesi günü yapılan zirvenin ardından üç tarafın yaptığı iş birliği girişimlerini ve açıklamalarını yakından takip ettiğini belirtti. Bakanlık sözcüsü Zeki Aktürk, Türkiye'nin bölgede istikrarın korunmasına ve diyaloğun sürdürülmesine olan bağlılığının devam ettiğini vurguladı.

Aktürk, perşembe günü Savunma Bakanlığı'nın haftalık brifinginde yaptığı konuşmada, Türkiye'nin NATO çerçevesindeki ittifak ilişkilerine dayanarak Ege ve Doğu Akdeniz'de yapıcı diyaloğu desteklediğini söyledi.

Ancak sözlerine şöyle devam etti: “İttifakın ruhuna aykırı adımların sahadaki durumu değiştirmeyeceği ve Türkiye'nin (uluslararası alanda tanınmayan) Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin güvenliği ve hakları konusundaki tutumunun açık ve sarsılmaz olduğu, Türkiye'nin Kıbrıs adası müzakerelerinde garantörlerden biri olarak kendisine verilen yetkileri kullanmaktan çekinmeyeceği anlaşılmalıdır.”

cdfg
Savunma Bakanlığı sözcüsü Zeki Aktürk, perşembe günü Ankara'da düzenlediği basın toplantısında (Türk Savunma Bakanlığı- X)

Sözlerine şöyle devam etti: "Ege ve Doğu Akdeniz'deki gerilimleri tırmandıran taraf Türkiye değil, oldubitti dayatmayı amaçlayan dışlayıcı ve tek taraflı adımlar ve yaklaşımdır. Türkiye ise bölgenin bir çatışma alanı değil, iş birliği ve istikrar havzası olmasını tercih etmektedir."

İstenen anlaşma

Şarku’l Avsat’ın, İbranice yayın yapan Ynet haber sitesinden aktardığına göre İsrail'in Türkiye uzmanı Liel, “Türkiye'nin savaşa hazırlandığını biliyorum. Hava savunmalarını güçlendirme, hava kuvvetlerini takviye etme ve bu amaçla büyük bütçeler ayırma biçimlerinde hazırlıklarını görüyorum. Bizden gelebilecek bir saldırı olasılığından gerçekten çok korkuyorlar ve bunu çok ciddiye alıyorlar” ifadelerini kullandı.

Türklerin “silahlandırdıklarını ve hava kuvvetlerini tamamen elden geçirdiklerini” belirten Liel, sözlerine şöyle devam etti: “Güçlü bir donanmaları ve kara kuvvetleri var ve insansız hava aracı üretimlerini ikiye katlıyorlar.”

Sözlerine şöyle devam etti: “Suriye ile bir anlaşmaya varamazsak, ilk askeri çatışmalar Suriye topraklarında yaşanacak. Erdoğan İsrail topraklarına saldırmaya cesaret edemez, biz de Türkiye'ye saldırmaya cesaret edemeyiz. Ancak her iki ülkenin de Suriye'de ordusu var ve Suriyeliler ve Amerikalılarla üçlü veya dörtlü bir anlaşmaya varamazsak, Türkiye ile yakında olaylar yaşanacak.”

Liel'in tahminine göre, Amerika Birleşik Devletleri'ne gelince, Washington artık geçmiştekinin aksine İsrail-Türkiye anlaşmazlığı konusunda panik yapmıyor ve her iki tarafın da İsrail'in Gazze'de Türkiye'nin rolünü, Türkiye'nin de Suriye'de İsrail'in rolünü kabul edeceği bir anlaşmaya varılması için baskı uyguladığını görüyor.

Son zamanlarda, Doğu Akdeniz'deki hareketlilikle ilgili olarak Yunanistan ve İsrail'den haberler dolaşıyor ve İsrail'in, stratejik askeri iş birliğini güçlendirmek ve özellikle Türkiye'nin Suriye'ye hava savunma sistemleri konuşlandırması, Gazze'deki çokuluslu güce katılma girişiminde bulunması ve Libya'daki iki rakip hükümetle yeni denizcilik anlaşmaları yapmak için görüşmeler yürütmesi gibi bölgesel etkisini güçlendirme çabalarına karşı, üç ülkenin silahlı kuvvetlerinden birliklerden oluşan ortak bir hızlı müdahale gücü kurma olasılığını değerlendirdiği belirtiliyor.


İsrail Savunma Bakanı: Gazze Şeridi’nden asla çekilmeyeceğiz

Filistinliler, İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının ardından kalan yıkımın ortasında yürüyor (AP)
Filistinliler, İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının ardından kalan yıkımın ortasında yürüyor (AP)
TT

İsrail Savunma Bakanı: Gazze Şeridi’nden asla çekilmeyeceğiz

Filistinliler, İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının ardından kalan yıkımın ortasında yürüyor (AP)
Filistinliler, İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının ardından kalan yıkımın ortasında yürüyor (AP)

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, bugün salı günü yaptığı açıklamada, İsrail’in “Gazze Şeridi’nden asla çekilmeyeceğini” söyledi. Katz, 2005 yılında İsrail’in Gazze’den çekilmesi kapsamında boşaltılan yerleşimlerin yerine, Gazze’nin kuzeyinde yeni askerî-tarımsal noktalar kurulacağını belirtti.

İsrail basınının aktardığına göre Katz, Beyt El’de düzenlenen bir törende yaptığı konuşmada, “Bunu doğru şekilde ve doğru zamanda yapacağız. Bazıları itiraz edebilir, ancak ipleri elinde tutan biziz” ifadelerini kullandı.

sdcds
İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz (DPA)

Katz’ın açıklamaları, Hamas ile varılan ateşkesin ardından İsrail’in Gazze’ye yönelik uzun vadeli planları hakkında artan spekülasyonların ortasında geldi. Açıklamalar, ABD Başkanı Donald Trump’ın kısa süre önce bu konudaki bir soruya yanıt verirken İsrail’in Batı Şeria’yı ilhak etme ihtimalini dışlamasıyla da aynı döneme denk geldi.

Bu konuya atıfta bulunan Katz, “Bu hükümet bir yerleşim hükümetidir. Egemenliği uygulamak mümkün olursa, bunu uygularız. Şu anda fiili bir egemenlik aşamasındayız. 7 Ekim’deki korkunç felaketin ardından İsrail’in ortaya koyduğu tutum ve güç sayesinde, uzun zamandır görmediğimiz fırsatlar önümüzde duruyor” dedi.

Katz’ın ardından konuşan Maliye Bakanı Bezalel Smotrich ise, son yıllarda Batı Şeria’da yürütülen “geniş çaplı yerleşim kampanyasıyla” övündü.


İsrail, Doğu Kudüs'te bir binayı yıkarak onlarca Filistinliyi yerinden etti

Filistinli bir adam, İsrail güçlerinin Doğu Kudüs'teki bir binayı yıkmasını izliyor. (Reuters)
Filistinli bir adam, İsrail güçlerinin Doğu Kudüs'teki bir binayı yıkmasını izliyor. (Reuters)
TT

İsrail, Doğu Kudüs'te bir binayı yıkarak onlarca Filistinliyi yerinden etti

Filistinli bir adam, İsrail güçlerinin Doğu Kudüs'teki bir binayı yıkmasını izliyor. (Reuters)
Filistinli bir adam, İsrail güçlerinin Doğu Kudüs'teki bir binayı yıkmasını izliyor. (Reuters)

İsrail makamlarına bağlı iş makineleri, bugün Doğu Kudüs’te ruhsatsız inşa edildiği gerekçesiyle dört katlı bir binanın yıkımına başladı. Binada 100’den fazla Filistinlinin yaşadığı belirtilirken, sakinler yıkımı ‘bir felaket’ olarak nitelendirdi. İnsan hakları örgütleri ise bunun 2025 yılı içinde gerçekleştirilen en büyük yıkım olduğunu açıkladı.

Filistin Yönetimi’ne bağlı Kudüs Valiliği, söz konusu yıkımı kınayarak, bunun ‘zorla yerinden etme politikası’ kapsamında değerlendirildiğini bildirdi.

İşgal altındaki Doğu Kudüs’ün Eski Şehir yakınlarında yer alan Silvan beldesindeki mahalleye, İsrail polisinin oluşturduğu güvenlik kordonu eşliğinde üç iş makinesi girdi. Makineler, aralarında kadınlar, çocuklar ve yaşlıların da bulunduğu 10’dan fazla ailenin yaşadığı binayı yıkmaya başladı.

Binada eşi ve beş çocuğuyla birlikte yaşayan Iyd Şavar, yıkımın ‘tüm sakinler için bir trajedi’ olduğunu söyledi.

67yuı
Doğu Kudüs'te bir binayı yıkan İsrail buldozerleri (AFP)

Şavar, AFP’ye yaptığı açıklamada, “Kapıyı biz uyurken kırdılar. Kıyafetlerimizi değiştirmemizi ve sadece gerekli evrak ve belgeleri almamızı istediler, eşyalarımızı çıkarmamıza izin vermediler” dedi. Gidecek bir yeri olmadığını belirten Şavar, yedi kişilik ailesinin araçta kalmak zorunda olduğunu söyledi.

AFP muhabirleri, bina sakinlerinin gözleri önünde üç buldozerin yıkım çalışmalarını sürdürdüğünü aktardı. Yıkımı izleyen bir kadın, yaşadığı acı ve çaresizlikle “Burası benim yatak odam” sözleriyle tepkisini dile getirdi.

Doğu Kudüs’te yaşayan Filistinliler, ciddi bir konut kriziyle karşı karşıya bulunuyor. İsrail’e bağlı belediye, Filistinlilere çok sınırlı sayıda inşaat izni verirken, bu izinlerin nüfus artışıyla uyumlu olmadığı belirtiliyor.

Filistinliler ve insan hakları savunucuları, bu kısıtlamaların demografik büyümeyi dikkate almadığını ve konut yetersizliğine yol açtığını vurguluyor.

sdfgt
Yıkıma katılan İsrail buldozerleri (EPA)

İsrail makamları, Doğu Kudüs ve işgal altındaki Batı Şeria’da Filistinliler tarafından inşa edilen yapılar için düzenli olarak yıkım operasyonları gerçekleştiriyor.

Filistinliler, Doğu Kudüs’ü gelecekte kurulacak devletlerinin başkenti olarak talep ederken, İsrail kentin tamamını kendi başkenti olarak görüyor.

Doğu Kudüs’te 360 binden fazla Filistinli yaşarken, bölgede yaklaşık 230 bin İsrailli bulunuyor.

Ramallah merkezli Filistin Yönetimi’ne bağlı Kudüs Valiliği, söz konusu yıkımı ‘savaş suçu ve insanlığa karşı suç’ olarak nitelendirdi. Açıklamada, bu uygulamaların, Filistinli vatandaşları zorla yerinden etmeyi ve Kudüs kentini asli sakinlerinden arındırmayı hedefleyen sistematik bir politikanın parçası olduğu ifade edildi.

cdfrgt
Doğu Kudüs'te bir binayı yıkan İsrail buldozerleri (Reuters)

İsrailli insan hakları örgütleri Ir Amim ve Bimkom, ortak açıklamalarında, binanın ‘önceden herhangi bir uyarı yapılmaksızın’ yıkılmaya başlandığını bildirdi. Açıklamada, yıkımın, ailelerin avukatları ile Kudüs Belediyesi’nden bir yetkili arasında, ‘binanın statüsünün düzenlenmesine yönelik olası adımların ele alınacağı’ planlı bir toplantıdan sadece saatler önce gerçekleştirildiği vurgulandı.

Örgütlere göre bu yıkım, ‘2025 yılı içinde Kudüs’te gerçekleştirilen en büyük yıkım operasyonu’ niteliğini taşıyor. Açıklamada ayrıca, bu yıl Doğu Kudüs’te yaklaşık 100 ailenin evsiz kaldığı belirtildi.

AFP’nin sorularına yanıt veren İsrail’e bağlı Kudüs Belediyesi ise binanın ‘ruhsatsız inşa edildiğini’ ve yapı hakkında 2014 yılından bu yana geçerli bir yargı kararı bulunduğunu açıkladı. Belediye, binanın üzerinde bulunduğu arazinin ‘eğlence ve spor amaçlı’ olarak sınıflandırıldığını, konut alanı olmadığını da kaydetti.