Yemen hükümeti savaşın devam etmesinden darbeci Husileri sorumlu tuttu

Yemen ordusu, Husilerin saldırılarına hız verdiği Marib'i savunmak için harekete geçti. (EPA)
Yemen ordusu, Husilerin saldırılarına hız verdiği Marib'i savunmak için harekete geçti. (EPA)
TT

Yemen hükümeti savaşın devam etmesinden darbeci Husileri sorumlu tuttu

Yemen ordusu, Husilerin saldırılarına hız verdiği Marib'i savunmak için harekete geçti. (EPA)
Yemen ordusu, Husilerin saldırılarına hız verdiği Marib'i savunmak için harekete geçti. (EPA)

Yemen hükümeti üç referansa dayalı barış seçeneğine ilişkin tutumunu yinelediği açıklamasında savaşın devam etmesinden ve BM ile uluslararası toplumun barış çabalarının başarısız olmasından Husi milislerini sorumlu tuttu.
Yemen BM Daimi Temsilcisi ve Ankara Büyükelçisi Abdullah Ali Fadhel Al-Saadi, Yemen hükümetinin Körfez Girişimi, Husilerin de katıldığı 2014'te gerçekleştirilen Ulusal Diyalog Konferansı sonuçları ve BM Güvenlik Konseyi'nin başta 2216 (2015) kararı olmak üzere üç referansa dayalı, adil ve sürdürülebilir bir barışa ulaşmaya yönelik tutumunda kararlı olduğunu vurguladı.
Saadi söz konusu açıklamaları çarşamba günü BM Güvenlik Konseyi’de düzenlenen oturumda yaptı. Sorunun Husi milislerinin halen savaş ve şiddet ile kuşatılmış zihinlerinden kaynaklandığını ifade eden Saadi açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Bu milisler, Yemen hükümetinin tüm barış çabalarına, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin, ABD Yemen Temsilcisi’nin ve Suudi Arabistan’ın Yemen'de kan dökülmesini durdurmak ve barışa ulaşmak için başlattığı son girişime, uzlaşmaz tutumlarıyla ve şubat ayından bu yana iki milyondan fazla nüfusa sahip Marib'deki tehlikeli ve acımasız saldırılarıyla cevap verdiler. Ayrıca balistik füzeler, insansız hava araçları ve ağır silahlarla Suudi Arabistan’daki sivilleri ve sivil yerleşimleri hedef aldılar. Bu terörist milisler, haydut İran rejiminden askeri, lojistik ve medya desteği aldığı sürece barışa yanaşmayacaklar. İran bu rejimi silah kaçakçılığı sponsorluğunu yürüttüğü ve desteği sürdürdüğü sürece şeytani maceralarını ve hırslarını durdurmayacaklar. Tahran’ın milislere yönelik silah kaçakçılığının son göstergesi, birkaç gün önce Arap Denizi'ndeki 5’inci ABD filosunun el koyduğu, İran'dan Husilere doğru yola çıkan büyük miktarda silah sevkiyatı oldu. İran'ın bu tutumuna devam etmesi, tüm BM Güvenlik Konseyi kararlarının, özellikle 2216 ve 2230 sayılı kararların açıkça ihlali anlamına geliyor. İran, Yemen'deki savaşı uzatmaya ve bölgenin güvenliğini ve istikrarını bozmaya çalışıyor.”
Söz konusu saldırıları sürüdüren milislerin tüm samimi barış çabalarına karşı çıkarak gerilimi artırmasına ilişkin uluslararası arenanın tutumunu eleştiren Saadi şu ifadeleri kullandı:
“Açıklamalar, kınamalar ve belirsiz tutumlar artık yeterli değil. Malesef olumsuz mesajlar veriyorlar. Bu bizim, Husi milislerinin tüm bu çabalara ve çağrılara verdikleri cevaptan da anladığımız bir gerçektir.”
Yemen BM Daimi Temsilcisi, BM Güvenlik Konseyi'ni sorumluluklarını üstlenmeye ve Marib'e yönelik saldırıyı durdurmak için kararlı tedbirler almaya çağırdı. Ayrıca Husi gruba askeri eylemlerini durdurması, kapsamlı ateşkesi uygulayarak Yemen halkının karşı karşıya olduğu insani acıların hafifletilmesi ve Yemenlilerin yanı sıra uluslararası ve bölgesel toplumun oybirliğiyle kabul edilen barışçıl çözüme uyum sağlanmasını amaçlayan teklifleri ve girişimleri kabul etmesi için baskı yapmaya çağırdı.
Saad, Yemen hükümetinin Yemen halkına karşı sorumluluk ruhuyla barışa elini uzatmaya devam edeceğini ve BM Yemen Özel Temsilcisi Martin Griffiths ile ABD Temsilcisi Tim Lenderking’in çabalarını ve Yemen'de üç referansa dayalı kapsamlı ve sürdürülebilir barışı sağlamaya yönelik tüm çalışmaları olumlu bir şekilde ele alacağını yineledi. 
Büyükelçi Saadi, ülkesinde yaşanan insani krize ilişkin de şunları söyledi:
“Birleşmiş Milletler ve insani yardım kuruluşlarının büyük çabalarına rağmen Husi milislerinin insani yardımları yağmalaması ve ihtiyaç sahiplerini bunlardan mahrum etmesi kabul edilemez. Kamu çalışanlarının maaşlarına el koyması ve savaş çabalarını finanse ederek çatışmaları uzatmak için kontrolündeki bölgelerde özel sektöre fahiş vergiler uygulaması gibi uygulamalarının ardından Yemen’in çeşitli bölgelerinde acılar ikiye katlandı. Milisler insani dramı şiddetlendirerek bu durumu uluslararası topluma şantaj yapmak ve siyasi kazanımlar elde etmek için kullanıyor.”
Saadi, Husi milislerinin Marib'e yönelik saldırısına ilişkin de şu değerlendirmelerde bulundu:
“Bu saldırılar üç bin 30'dan fazla aileyi Husi bombardımanının ateşi altındaki kamplardan kaçmaya zorladı. Bu nedenle insanların çektiği acılar her geçen gün daha da artıyor. Husiler uluslararası insan hakları hukukunu ve uluslararası tüm kanunları ve normları açıkça ihlal ederek çoğu kadın ve çocuklardan oluşan sivilleri öldürüyor. Kuyuları ve su depolarını tahrip ediyor, çadırları ve evleri yakıyor.”
Saadi açıklamasının devamında BMGK’yı duruma müdahale etmeye çağırdı:
“Yemen hükümeti, Birleşmiş milletler Güvenlik Konseyi'ni Husi (BMGK) milislerine düşmanca davranışlarını durdurmaları için baskı yapmaya çağırıyor. Ayrıca kalkınma ortaklarını, kardeş ve dost ülkeleri ve uluslararası bağışçı kuruluşlarını da Yemen'deki insani yardım planının finansmanını artırmaya çağırıyoruz. Bağışçılar tarafından sağlanan fonların Yemen Merkez Bankası aracılığıyla ülkeye girişinin sağlanmasını ve Yemen ekonomisinin desteklenmesini talep ediyoruz. Diğer yandan istikrar ve ekonomik toparlanma için siyasi yeterlilikler konusundaki çabaları desteklemek, kalkınma çarkını hareket ettirmek ve tüm vatandaşlara hizmet sunmak için  hükümete programı uygulamasıı için destek verilmesini bekliyoruz.”
Büyükelçi Yemen yönetiminin, Husi milislerin hükümet yetkililerinin yolculuğu sırasında Aden Havaalanı’nın bombalayarak işlediği terör saldırısının soruşturulmasına ilişkin görevlendirilen uzman ekibin raporunun sonuçlarının açıklanmasını halen beklediğini vurguladı. Aynı zamanda Husilerin Sana'daki Afrikalı göçmenlerinin yakılmasıyla işlediği suçun ayrıntılarını ortaya çıkarmak ve bu suça karışanları sorumlu tutmak için şeffaf ve bağımsız bir soruşturma yürütülmesi çağrısında bulundu.
El Saadi Safer petrol tankerinin petrol sızıntısı veya patlaması nedeniyle oluşacak çevresel, ekonomik ve insani düzeylerdeki felaketle ilgili uyarıları da yineledi. BM Güvenlik Konseyi'ni grubun petrol tankerini siyasi bir şantaj aracı olarak kullanmayı bırakması ve BM ekibinin acilen ve koşulsuz olarak bölgede gerekli incelemelerde bulunması izni verilmesi için Husi milislerine azami baskı uygulamaya çağırdı. Böylece Yemen, Kızıldeniz ve uluslararası denizcilik rotalarına komşu ülkelerin benzeri görülmemiş bölgesel ve küresel düzeydeki bir felaketten kurtulmalarının sağlanması talep edildi.



‘Yeşil Refah’ ve ‘Yeni Gazze’... Gazze Şeridi'ni neler bekliyor?

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Deyr el-Balah'ta yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan çadırlar (AP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Deyr el-Balah'ta yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan çadırlar (AP)
TT

‘Yeşil Refah’ ve ‘Yeni Gazze’... Gazze Şeridi'ni neler bekliyor?

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Deyr el-Balah'ta yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan çadırlar (AP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Deyr el-Balah'ta yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan çadırlar (AP)

Son iki gündür Gazze Şeridi'ne ilişkin dosyada ‘Yeşil Refah’ ve ‘Yeni Gazze’ gibi yeni isimler öne çıkmaya başladı. Bu gelişme, ABD’nin arabuluculuğu ile Arap ve uluslararası desteğe rağmen İsrail ile Hamas arasındaki ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasına geçişin sekteye uğradığı bir dönemde yaşanıyor.

İsrail basınındaki haberlere göre hükümet, ABD’nin kararına boyun eğerek orduya Refah’ın doğusunda ‘Yeşil Refah’ adıyla yeni bir kent kurulmasına yönelik saha çalışmalarına başlaması için izin verdi. İlk hazırlıklar kapsamında ağır iş makinelerinin bölgeye sokularak molozların temizlenmesi ve arazinin düzenlenmesi planlanıyor.

İsrail’in geciktirme girişimleri

İsrail medyasında yer alan bilgilere göre Tel Aviv yönetimi, bu çalışmaların henüz geçiş yapılmamış olan anlaşmanın ikinci aşamasına dahil olduğu gerekçesiyle haftalarca süren bir geciktirme çabasına girişti. Ancak Washington’un artan baskıları sonucunda İsrail, planın bir sonraki etabına yönelik hazırlıkları başlatmak zorunda kaldı.

Bu çalışmalar; işgal altındaki topraklarda Refah’ın doğusunda bir insani bölge ve yeni bir kent inşasını içeriyor. Washington yönetimi, söz konusu adımla Filistinlilere ‘umut şehri’ modelini sunmayı ve ‘Hamas’ın kontrolündeki eski, yıkılmış ve karanlık Gazze’nin’ karşısına ‘yeni, modern ve gelişen bir Gazze’ örneği koymayı hedefliyor.

İsrail, planın ikinci aşamasında atılacak bu tür adımların Refah Sınır Kapısı’nın açılmasına yol açacağı, ayrıca Gazze Şeridi’nin başka bölgelerinden çekilmeyi ve yerlerine uluslararası güçlerin konuşlanmasını gerektireceği gerekçesiyle itiraz etti. Söz konusu ülkeler, İsrail’in taleplerini karşılamanın zorluğu ve bölgedeki işgal koşulları nedeniyle kuvvet göndermeyi reddetti.

Şarku’l Avsat’ın İsrail Kanal 12 televizyonundan aktardığına göre, İsrail’in bu tutumu üzerine Washington yönetimi Tel Aviv’i süreci oyalamakla suçladı ve çok uluslu güce katılmaktan çekilen ülkelerin sorumluluğunu İsrail’e yükledi. Bu baskının ardından İsrail geri adım atarak yeni kentin inşasına başlanmasını kabul etti.

İsrail Kamu Yayın Kuruluşu KAN, İsrail’in ‘gelecek hafta bölgede geniş çaplı moloz temizliği başlatmak üzere ağır iş makinelerini Refah’a sokmaya hazırlandığını’ ve bunun ‘Hamas unsurlarından arındırılmış yeni insani bölgenin oluşturulması’ amacıyla yapıldığını bildirdi.

Silahlı milislerden destek

Habere göre İsrail ordusu, ‘İsrail’le koordineli çalışan silahlı milislere’ atılacak adımlar konusunda bilgi verdi. ABD planına göre bir sonraki aşama, ‘İsrail’in kısmen kontrol ettiği bölgelerde yabancı bir askeri gücün faaliyete geçmesini’ öngörüyor.

i24NEWS ise İsrail ordusunun Refah’ın doğusunda Filistinliler için ‘Yeşil Refah’ adıyla yeni bir kent kurulmasına yönelik geliştirme çalışmalarına fiilen başladığını bildirdi. Kanal, bölgede gelecek hafta kapsamı genişletilecek hazırlıkların sürdüğünü, bunların ‘moloz ve patlayıcı kalıntılarının temizlenmesini’ içerdiğini aktardı.

sdfrt
Gazze Şeridi'nin Refah kentindeki İsrail askerleri (Arşiv – Reuters)

Maariv gazetesinin haberine göre, Refah’ta faaliyet gösteren Yaser Ebu Şebab milisleri, söz konusu yeni kentin bulunduğu bölgede İsrail güçlerinin temsilcileriyle ve ayrıca İsrail’in güneyindeki Kiryat Gat’ta bulunan ABD komuta merkezi adına bölgede bulunan sivil temsilcilerle birlikte görülmeye başladı.

Kabinede itirazlar

Siyasi kaynaklar, İsrail’in bu adımına kabinenin büyük bölümündeki bakanların karşı çıktığını, hatta tepkinin öfkeye dönüştüğünü aktardı. Bakanların, İsrail’in ‘sarı hat üzerinde inşaat yaparak Gazze çevresindeki yerleşimleri tehlikeye atmaması gerektiğini’ savunduğu belirtildi. Bazı sağ görüşlü medya organları haberi ‘utanç’ başlığıyla duyurdu.

Başbakan Netanyahu ise kararını savunarak hazırlık çalışmalarının ‘tünellere büyük miktarda beton dökme ve geniş bölgeleri izole etme’ işlemlerini içerdiğini söyledi. Netanyahu, söz konusu adımların ‘Hamas’ın askeri altyapısını yok etme yönündeki İsrail çıkarlarına hizmet ettiğini’ ifade etti.

gthy
Başbakan Binyamin Netanyahu, Ocak 2025'te İsrail kabine toplantısına başkanlık ediyor. (DPA)

Netanyahu, uluslararası güce katılmaktan vazgeçen Arap ve İslam ülkelerinin tutumunun Katar ve Türkiye’nin çıkarlarına hizmet ettiğini savundu. Bu nedenle İsrail’in ABD yönetiminin taleplerine yanıt vermesi ve Washington’la çatışmaya girmemesi gerektiğini kaydetti.

Filistin Yönetimi ve Hamas’ın itirazları

Filistin Yönetimi, İsrail’in ‘Gazze’yi yeniden inşa’ başlığı altında yürüttüğü çalışmalara karşı çıkıyor. Yönetim, farklı düzeylerde yaptığı açıklamalarda bu dosyadaki rolünü korumakta kararlı olduğunu ve Arap planına desteğini sürdürdüğünü vurguluyor.

Filistin Başbakanı Muhammed Mustafa, perşembe günü bir İtalyan heyetini kabul ederken yaptığı açıklamada, “Gazze Şeridi için bir yeniden imar ve toparlanma planımız var. Bu planın bir icra programı bulunuyor ve Arap ile İslam ülkeleri tarafından benimsendi. Uluslararası toplum da New York Bildirgesi aracılığıyla destek veriyor. Kardeş Mısır’la birlikte Kahire’de bir yeniden imar ve toparlanma konferansı düzenlemek için çalışıyoruz” dedi.

Hamas, söz konusu projeyi ‘İsrail’in ateşkes anlaşmasını açık biçimde ihlal etmesini gerekçelendirmeye yönelik yeni bir aldatmaca’ olarak nitelendirdi. Hareket, yayımladığı açıklamada, “İsrail’in anlaşmayı çiğnediğini ve günlük ihlallerle daha ilk aşamayı ortadan kaldırdığını” belirtti.

Geçtiğimiz salı günü konuya ilişkin bilgi veren Mısırlı bir kaynak, Gazze’nin erken toparlanması ve yeniden inşasına yönelik Kahire Konferansı’nın kasım ayı sonunda yapılmasının planlandığını ancak toplantının erteleneceğini söyledi. Kaynak, “Konferans ay sonunda düzenlenmeyecek; biraz gecikmesi muhtemel. Özellikle şu anda paralel bir çaba yürütülüyor. Görünen o ki ABD, Refah’la ilgili kendi özel girişimini planlıyor” değerlendirmesinde bulundu. Bu açıklama, İsrail’in kontrolündeki bölgelerde oluşturulması öngörülen ‘yeşil bölgeye’ işaret olarak yorumlandı.

Gazze İnsan Hakları Merkezi, ateşkesin başlamasından bu yana geçen 47 günde İsrail tarafından işlenen ihlallerde 350 Filistinlinin öldürüldüğünü açıkladı. Ölenler arasında 130 çocuk ve 54 kadın bulunuyor.

Merkez, aynı dönemde günlük ortalama 11’i aşan 535 ihlal kaydettiğini bildirerek ateşkesin yürürlüğe girdiği ilk andan itibaren ihlallerin sürdüğünü vurguladı.

Açıklamada, İsrail’in insani yardım girişlerini kısıtladığı, günde yalnızca 211 kamyonun geçişine izin verdiği, oysa 600 kamyona izin verildiği yönünde iddialarda bulunduğu aktarıldı. Ayrıca İsrail’in üzerinde mutabık kalınan çekilme haritasına uymadığı ve sivil bölgelere yönelik ateş kontrolünü sürdürerek zaman zaman bölgeye girdiği belirtildi.


İsrail’den Suriye'nin Beyt Cin kasabasına baskın: En az kişi 9 öldü

Golan Tepeleri'nde iki İsrail askeri (Arşiv fotoğrafı - Reuters)
Golan Tepeleri'nde iki İsrail askeri (Arşiv fotoğrafı - Reuters)
TT

İsrail’den Suriye'nin Beyt Cin kasabasına baskın: En az kişi 9 öldü

Golan Tepeleri'nde iki İsrail askeri (Arşiv fotoğrafı - Reuters)
Golan Tepeleri'nde iki İsrail askeri (Arşiv fotoğrafı - Reuters)

Suriye kaynakları, İsrail devriyesinin bölgeye girmesi sonrası çatışma çıktığını; hava saldırılarının ardından yoğun sivil göç yaşandığını bildirdi.

Suriye medyası, Şam’ın güneyindeki Beyt Cin kasabasına düzenlenen İsrail baskının  ve hava saldırısının ayrıntılarını açıkladı. Suriye kaynakları, saldırılarda en az 9 kişinin öldüğünü aktardı.

Suriye’nin “El-İhbariyye” kanalı, kasabanın İsrail savaş uçaklarının yoğun bombardımanına hedef olduğunu, çok sayıda ölü ve yaralı bulunduğunu bildirdi.

Açıklamalara göre olay, İsrail’e ait bir askeri devriyenin bölgeye kara yoluyla girmesi, sakinlerle çatışma yaşanması ve devriyenin geri çekilmesi sonrası hava saldırılarının başlamasıyla tırmandı. Bölge üzerinde İsrail uçaklarının yoğun şekilde uçtuğu belirtildi.

Saldırıların ardından Beyt Cin’de büyük bir sivil göç hareketi yaşandı; çok sayıda kişi çevre kasabalara yöneldi.


Washington milislere: Irak'ta yeriniz yok

Süleymaniye ilindeki Çamçemal yakınlarında füze saldırısının ardından Kormor gaz sahası (Reuters)
Süleymaniye ilindeki Çamçemal yakınlarında füze saldırısının ardından Kormor gaz sahası (Reuters)
TT

Washington milislere: Irak'ta yeriniz yok

Süleymaniye ilindeki Çamçemal yakınlarında füze saldırısının ardından Kormor gaz sahası (Reuters)
Süleymaniye ilindeki Çamçemal yakınlarında füze saldırısının ardından Kormor gaz sahası (Reuters)

aIrak'ın kuzeyindeki Süleymaniye'de bir doğalgaz sahasının insansız hava aracıyla (İHA) bombalanması öfkeli tepkilere yol açtı ve ABD'nin silahlı gruplara uyarıda bulunması ve hükümetin faillerin yakalanması için harekete geçmesiyle sonuçlandı.

Kürdistan Bölgesel Yönetimi'ne göre çarşamba akşamı Dana Gas tarafından işletilen Khor Mor gaz sahasını hedef alan bir İHA saldırısı, elektrik santrallerine gaz arzının tamamen kesilmesine neden oldu. ABD'nin Irak Özel Temsilcisi Mark Savaya, saldırıyı "düşmanca dış amaçlarla hareket eden yasadışı grupları" gerçekleştirmekle suçladı.

Savaya, Bağdat'ı "bu saldırının sorumlularını tespit etmeye ve adalete teslim etmeye" çağırdı ve "tam egemen bir Irak'ta bu tür silahlı gruplara yer olmadığını" vurguladı.

Kürdistan Bölgesi Başbakanı Mesrur ​​Barzani ise Washington'a "sivil altyapıyı korumak için gerekli savunma ekipmanını sağlama" çağrısında bulundu. Barzani, "Bu tür saldırıların faillerinin geçmişte olduğu gibi cezadan kaçmaması gerektiğini" vurguladı.

Saldırıyı henüz üstlenen olmadı ancak Irak yetkilileri dün saldırıyı araştırmak üzere bir komite kurulduğunu duyurdu ve askeri bir sözcü de saldırıda yer alanların "cezalandırılacağına" söz verdi.