Mermi gibi ateşlenen su ayıları, bir dayanıklılık testini daha geçti

Aşırı sıcağa ve soğuğa dayanabilen su ayıları milyonlarca yıldır hayatta (Amerikan Doğal Tarih Müzesi)
Aşırı sıcağa ve soğuğa dayanabilen su ayıları milyonlarca yıldır hayatta (Amerikan Doğal Tarih Müzesi)
TT

Mermi gibi ateşlenen su ayıları, bir dayanıklılık testini daha geçti

Aşırı sıcağa ve soğuğa dayanabilen su ayıları milyonlarca yıldır hayatta (Amerikan Doğal Tarih Müzesi)
Aşırı sıcağa ve soğuğa dayanabilen su ayıları milyonlarca yıldır hayatta (Amerikan Doğal Tarih Müzesi)

"Dünyanın en dayanıklı canlısı" olarak kabul edilen tardigradlar ya da daha yaygın ismiyle su ayıları, yeni bir deneyde ne kadar dayanıklı olduklarını bir kez daha kanıtladı.
Okyanusun en dibindeki basıncın 6 katına ve aşırı radyasyona dayanabilen, insanlığı yok edebilecek bir kıyamette dahi yaşamaya devam edeceği söylenen bu mikroskobik canlılar, silahtan mermi gibi fırladığında bile hayatta kalabilir mi?
Birleşik Krallık'taki Kent Üniversitesi'nden bir grup bilim insanı, bu sorunun yanıtını öğrenmek için ilginç bir deneye imza attı. Su ayılarının yüksek hız etkisine dayanıklılığını ölçmeyi amaçlayan ekip, bir grup su ayısını dondurdu. Metabolizma hızları normalin yüzde 0,1'ine düşen donmuş su ayılarının bulunduğu su kütleleri mermi haline getirildi ve farklı hızlarda ateşlendi.
Araştırmada su ayılarının saniyede 900 metrelik bir hızın etkisine karşı dayanıklı olduğu görüldü. Ancak gözle görülmeyen canlıların bundan daha yüksek bir basınç ve hız karşısında hayatta kalamadığı tespit edildi.
Deney sonrası hayatta kalan donmuş durumdaki su ayılarının normale dönmesi de uzun zaman aldı.

"Panspermia teorisi imkansız değil"
Bilim insanlarına göre, bu araştırma canlılığın gezegenler arasında geçiş yapabilmesi anlamına gelen panspermia teorisi açısından da önemli sonuçlara yol açtı.
Science dergisine konuşan araştırmacılar, elde ettikleri sonuçların Dünya'da hayatın çok uzun zaman önce bir başka gezegenden taşındığını ileri süren panspermia teorisinin imkansız olmadığını gösterdiğini söyledi.
Ayrıca bu sonuçlara göre, uzay gemilerinin diğer gezegenlerden su ayıları gibi dayanıklı olası yaşam formlarını taşıyor olabileceği de kaydedildi.

Independent Türkçe, Live Science, Business Insider



Sadece 300 ışık yılı uzakta devasa gaz bulutu keşfedildi

Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
TT

Sadece 300 ışık yılı uzakta devasa gaz bulutu keşfedildi

Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)

Dünya'ya beklenmedik kadar yakın bir mesafede devasa bir gaz bulutu keşfedildi. Moleküler gaz bulutu, bilim insanlarına yıldız oluşum sürecini incelemeleri için eşsiz bir fırsat sunuyor.

Moleküler bulutlar içindeki toz ve gaz kümeleri çökerek yıldızları meydana getiriyor. Hidrojen ve karbonmonoksit molekülleri içeren bu bulutları, yıldız oluşturmalarından önce görmek zorlu bir iş.

Bilim insanları moleküler hidrojen gazı neredeyse görünmez olduğu için bu bulutları ararken karbonmonoksite odaklanıyor. Ancak karbonmonoksit miktarı azsa bulut kolayca gözden kaçabiliyor.

Araştırmacılar yeni keşfedilen moleküler gaz bulutunun bugüne kadar saptanmamasını da buna bağlıyor.

Bulguları hakemli dergi Nature Astronomy'de dün (28 Nisan) yayımlanan çalışmayı yürüten ekip, bulutu daha önce hiç kullanılmamış bir yöntemle tespit etti. Araştırmacılar, buluttaki hidrojenin yaydığı ultraviyole ışık sayesinde keşfi yaptı.

Güney Kore'nin STSAT-1 uydusunun verilerini inceleyen araştırmacılar, hidrojenin doğal olarak yaydığı uzak ultraviyole ışığı fark etti. Normalde bu spektrumdaki ışığı yakalamak epey zor ancak uydunun spektrografı, bunu analiz edilebilecek dalga boylarına ayırmayı başardı. 

Rutgers Üniversitesi'nden çalışmaya liderlik eden Blakesley Burkhart, "Bu, moleküler hidrojenin uzak ultraviyole emisyonunu doğrudan bularak keşfedilen ilk moleküler bulut. Bu bulut, kelimenin tam anlamıyla karanlıkta parıldıyor" diyor.

Yunan mitolojisindeki şafak tanrıçası Eos'un adı verilen gaz bulutu Dünya'dan sadece 300 ışık yılı uzakta. Yaklaşık 3 katrilyon kilometrelik bu mesafe insan ölçeğinde muazzam bir büyüklüğe denk düşse de galaktik ölçekte çok yakın kabul ediliyor. Dünya'ya en yakın yıldız oluşum bölgesi olan Orion Bulutsusu yaklaşık 1300 ışık yılı uzakta. 

Hilale benzeyen bulutun kütlesi Güneş'in kütlesinin yaklaşık 3 bin 400 katı ve yaklaşık 40 Ay çapına (140 bin kilometre) sahip. 

Makalenin yazarlarından Thomas Haworth "Bu şey adeta kozmik arka bahçemizde ve biz onu kaçırdık" diyor.

Güneş Sistemi'nin yakın çevresini ifade eden Yerel Kabarcık'ta yer alan Eos, bugüne kadar bulunan en yakın moleküler bulut. 

Bilim insanları bu sayede yıldız ve yıldız sistemlerinin nasıl oluştuğunu çok daha iyi anlayabilecekleri bir imkana sahip. 

Burkhart, "Teleskoplarımızla baktığımızda, oluşum aşamasındaki tüm yıldız sistemlerini görebiliyoruz ancak bunun nasıl gerçekleştiğini ayrıntılı olarak bilmiyoruz" diyerek ekliyor: 

Eos'u keşfetmemiz heyecan verici çünkü artık moleküler bulutların nasıl oluştuğunu ve ayrıştığını, bir galaksinin yıldızlararası gaz ve tozu yıldızlara ve gezegenlere nasıl dönüştürdüğünü doğrudan ölçebiliyoruz.

Araştırmacılar ayrıca yeni yöntemi kullanarak yakınlarda gizlenen başka moleküler bulutları da keşfetmeyi umuyor.

Çalışmanın bir diğer yazarı Thavisha Dharmawardena "Bu teknik yıldızlararası ortam hakkında bildiklerimizi baştan yazabilir, galaksideki gizli bulutları ortaya çıkarabilir ve hatta kozmik şafağın algılanabilen en uzak sınırlarına kadar ulaşabilir" ifadelerini kullanıyor.

Independent Türkçe, Space.com, CNN, Nature Astronomy