Esed, seçildikten sonra anayasa için ‘Rus taslağını’ kabul edecek mi?

Ülkenin merkezindeki Humus'ta, Devlet Başkanı Beşşar Esed'in fotoğrafı bulunan yıkılmış binalar (Reuters)
Ülkenin merkezindeki Humus'ta, Devlet Başkanı Beşşar Esed'in fotoğrafı bulunan yıkılmış binalar (Reuters)
TT

Esed, seçildikten sonra anayasa için ‘Rus taslağını’ kabul edecek mi?

Ülkenin merkezindeki Humus'ta, Devlet Başkanı Beşşar Esed'in fotoğrafı bulunan yıkılmış binalar (Reuters)
Ülkenin merkezindeki Humus'ta, Devlet Başkanı Beşşar Esed'in fotoğrafı bulunan yıkılmış binalar (Reuters)

2016 yılı başlarında Suriye anayasası için taslak sunup, 2018 yılı başlarında Soçi'de Suriye Ulusal Diyalog Kongresi’ne ev sahipliği yapan Rusya, 2019 yılı ortalarında hükümet ve muhalefetten bir anayasa komitesi kurulması için baskıda bulundu.  İki anayasa reformu ile 2012'deki başkanlık seçimleri arasında bir bağlantı olmadığını belirten Rusya, aslında 2020 yılı sonlarına mı hazırlanıyordu?  Üç nüfuz alanının istikrara kavuşturulması ve Devlet Başkanı Beşşar Esed’in seçilmesi, Suriye anayasasına yönelik Rus taslağını canlandıracak mı? Kotalar kapsamında tartışılan başkanlık yetkileri nelerdir?

Bildiri ve anayasa
2012 yılında öncelikle rejim ve muhalif temsilcilerinden oluşan, tam yürütme yetkisine sahip bir geçiş yönetim organının kurulmasını öngören Cenevre Bildirisi kaydedildi. Ardından Suriye başkanlık sisteminin güçlendirilmesi ve başkanın yetkilerinin artırılmasını içeren bir anayasa referandumu yapıldı. 2015 yılı sonlarındaki Rus askeri müdahalesinden bu yana, Washington’un Başkan Esed'in rolü konusundaki tutumlarında hızlı değişiklikler yaşandı. 2012'de “Şimdi istifa etmeli”, “İktidar heyetine katılmamalı” diyen Washington, sonrasında ‘Esed'Din dahil olmadığı bir siyasi geçişi kabul etti. 2016’da ise ABD eski Dışişleri Bakanı John Kerry, ‘rejim değişikliğinden’ vazgeçildiğini açıklayarak ‘Esed’siz bir Suriye’den bahsetti. Kerry sonrasında ise Rus mevkidaşı Sergey Lavrov'un ‘geçiş heyeti’ pahasına anayasaya öncelik verme tutumunu kabul etti.
ABD ve Rusya tarafları, 2254 sayılı kararın 2015 yılı sonlarında yayınlanması ardından, 18 ay içerisinde yeni bir anayasa hazırlayıp seçimlere hazırlanan temsili ve mezhebe dayalı olmayan bir hükümetin kurulmasını öngören uluslararası kararın uygulanması yönünde çalışmaya başlanma kararı aldı. Cenevre Bildirisi mucibince bazı yetkilerin Devlet Başkanı’ndan yönetimin Geçiş Otoritesi Başkanına devredilmesi yönünde bir geçiş sürecinin başlatılmasının 2012 anayasasındaki 23 maddenin değiştirilmesi çağrısında bulundu

Geniş yetkiler
Peki 2012 anayasasında bahsedilen yetkiler nelerdi?

- Yürütme yetkileri Devlet Başkanı ile Başbakan arasında paylaşılır.

- Devlet Başkanı, bakanlar da dahil olmak üzere başbakanı atar ve görevden alır.

- Devlet Başkanı, devletin genel politikalarını belirler ve uygular.

- Bakanlar Kurulu ile toplantı yapma ve rapor isteme hakkı vardır.

- Parlamento tarafından kabul edilen yasaları imzalar.

- Kanunlar, kararlar ve hükümler çıkarır.

- Olağanüstü hal ilan eder.

- Devlet Başkanı, Silahlı Kuvvetler Başkomutanı sıfatıyla silahlı kuvvetler üzerinde mutlak yetkiye sahiptir.

- Kendisi tarafından verilen haklı bir kararla parlamentoyu feshetme hakkına sahiptir.

- Parlamento toplanmadığı taktirde veya ‘mutlak gereklilik durumunda’ yasama otoritesinin görevlerini üstlenir.

- Devlet ciddi bir tehlikeyle karşı karşıya kaldığında hızlı karar alma hakkı elde eder.

- Özel heyetler, ‘meclis ve komiteler kurma’ hakkına sahiptir.

- Önemli konularda referandum yapma hakkına sahiptir.

- Başbakan, yardımcıları ve bakanların Başkan’a karşı sorumluluğu vardır.

- Devlet Başkanı, cezai suç işlemeleri durumunda Başbakan’ı, yardımcılarını ve bakanları mahkemeye sevk etme hakkına sahiptir.

- Bakanlar Kurulu, Devlet Başkanlığı görev süresi sonunda feshedilir.

- Devlet Başkanı, Yüksek Yargı Konseyi’nin de yardımıyla yargı bağımsızlığını güvence altına alır.

- Yüksek Yargı Konseyi’ni Devlet Başkanı yönetir.

- Yüksek Anayasa Mahkemesi’ni de yönetir.

- Anayasa Mahkemesinin, referanduma sunulup onaylanması ardından Devlet Başkanı tarafından onaylanan yasaları inceleme hakkı yoktur.

Rus taslağı
Mart 2016'da 24 sayfa ve 85 maddeden oluşan, başkanlık sisteminin, Esed'in görev süresi sonuna kadar başkan, aynı zamanda Suriye Ordusu ve diğer silahlı örgütler komutanı olarak kalmasının, bir dönem daha aday olmasının önerildiği bir Rus anayasa taslağı sunuldu. Aynı zamanda Başbakan’a daha fazla yürütme yetkisinin, Halk Meclisi’ne ise yasama yetkisinin verilmesi, Kürtler için özerk yönetim içeren ‘bölgeler birliği’ için daha geniş yetkiler verilmesi, ayrıca Esed'in yasama ve parlamento haricinde kanun çıkarma yetkisinden vazgeçmesi öngörüldü. Rus taslağı ayrıca Suriye Arap Cumhuriyeti yerine Suriye Cumhuriyeti önerisinde bulundu.
Taslağa göre Bakanlar Kurulu’na daha geniş yetkiler verilirken Devlet Başkanın ise ‘genel siayseti belirleme ve yasaları uygulama yetkisini korudu. Ancak aynı zamanda ‘hükümet eylem programını’ devralan Parlamento'ya karşı da sorumlu hale geldi. 2012 anayasasında belirtildiği gibi ‘Başbakan’ın yardımcıları ve bakanların Başkan’a karşı sorumluluğu’ kaldırılacaktı. Taslakta aynı zamanda Başbakan yardımcıları ve bakanların atanmasının ‘tüm mezheplerin orantılı temsiline’ dayalı olacağı, Meclis Başkanı’nın yabancı şirketlere imtiyaz hakkı veren anlaşma ve sözleşmeler imzalamasını  öngörüyordu.
Silahlı kuvvetlerin toplumun gözetiminde olmasını, siyasi çıkar alanına müdahale etmemesini, iktidarın devri sürecinde rol oynamamasını öneren taslakta “Orduyu siyasetin dışında tutmak demokratik süreci destekler” ifadeleri yer aldı.

Şam'ın yanıtı
Tahran ve Şam  Rus askeri varlığından memnun olmadığı için Suriye hükümeti Rus tasarısının Suriye için değil Rusya için yararlı olduğunu değerlendirdi. Resmi uzmanlar, Bölgeler Birliği ve Kürt özerk bölgelerinin kaldırılması, mevcut Başkan’ın art arda iki dönem seçilmesine izin verilmesi gibi bir dizi öneride bulundu. Yorumlarda Kürtlere hiçbir hak verilmemesi, Kürt kültürel özerk organları ve kuruluşlarının Arapça ve Kürtçeyi eşit diller olarak kullanmakta olduğuna dair paragrafın silinmesi, ademimerkeziyetçilik ilkesi temelinde mahalli idareler için 107 sayılı kanun uyarınca ‘idari birimlerin’ oluşturulması ve ‘mahalli idarelere’ güven verilmesine ilişkin hükümlerin silinmesi gerektiği yönünde birçok öneri de yer aldı.
Şam, Başkan’ın yetkilerinden bahsederken, devlet yetkilileri arasında ve devlet ile toplum arasında arabuluculuk yapacağını öngören bir paragrafı sildi. Suriyeli yetkililer, anlaşmaların imzalanıp Parlamento'ya gönderilmesinin yanı sıra Başkan’a yasama yetkisinin eklenmesi ve Başbakan'dan ayrılmaları ardından misyon başkanlarına ‘güven verilmesi’ konusunda ısrarcı oldu. 60. maddede ise silahlı kuvvetlerin Devlet Başkanı’na tabi olacağı, silahlı kuvvetler ve silahlı örgütlerin en yüksek komutanı görevini üstleneceği yer aldı.
Taslakta, başkanlık makamı boşaldığı tarih itibariyle 90 gün süreyle onun yetkilerini devralabilecek olan Başbakan'ın yetkilerinin genişletilmesi, Başbakan'ın tutuklanması durumunda ise bu yetkileri Bölgeler Birliği Başkanı’nın üstlenmesi öngörüldü. Ancak Devlet Başkanı’na başbakan ve yardımcılarını, bakanlar ve yardımcılarını seçme, istifalarını kabul etme ve onları görevlerinden muaf tutma yetkileri verdi.
Moskova taslağı, Yüksek Anayasa Mahkemesi’nin Bölgeler Meclisi tarafından atanan 7 üyeden oluşmasını önerirken Şam ise mahkemenin oluşunu Devlet Başkanı kararnamesiyle sınırladı. Tasarıda, Anayasa Mahkemesi'nin yetkilerinden birinin de vatana ihanet veya bir başka büyük suç işlediği taktirde görevden alınan Başkan’ı yargılamak olduğu belirtilirken Şam ise ‘bir başka büyük suç’ kelimelerini atladı.
Rusya’nın taslağında aynı zamanda “Mevcut Başkan’ın görev süresi, anayasal yemini ettiği tarihten itibaren 7 yıl sonra biter. Cumhurbaşkanlığı makamına tekrar aday olma hakkına sahiptir. Önümüzdeki seçimler (yani 49. maddedeki değişiklik önerileri mucibince) itibariyle geçerli olmak üzere, görev süresi boyunca Anayasa hükümlerine tabidir” ifadelerine yer verildi.
Özellikle de Birleşmiş Milletler Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen’in cumhurbaşkanlığı seçimleri ardından Anayasa Komitesi'nin çalışmalarına devam edilmesi, Kuzeydoğu ve kuzeybatı Suriye ile hükümet bölgeleri arasındaki temas hatları sınırlarının çizilmesi yönündeki çabaları ışığında, Esed’in yeniden seçilmesi sonrasında Rusya'nın Suriye anayasasını yeniden sunup sunmayacağı sorgulanabilir. Öte yandan ABD-Rusya iletişiminin ısındığı, nükleer dosya üzerinde İran ile ABD’nin anlaşması olasılığı gündemde iken Rusya'nın Suriye'nin yeniden inşasına (yarım trilyon dolar kaybın olduğu düşünülüyor) dışarıdan katkı sağlamak isteği tahmin ediliyor.



Hasan Abdulazim: Suriye muhalefeti safları sıkılaştırıyor

Hasan Abdulazim (Demokratik Değişim için Ulusal Koordinasyon Kurulu Facebook sayfası)
Hasan Abdulazim (Demokratik Değişim için Ulusal Koordinasyon Kurulu Facebook sayfası)
TT

Hasan Abdulazim: Suriye muhalefeti safları sıkılaştırıyor

Hasan Abdulazim (Demokratik Değişim için Ulusal Koordinasyon Kurulu Facebook sayfası)
Hasan Abdulazim (Demokratik Değişim için Ulusal Koordinasyon Kurulu Facebook sayfası)

Suriye’de muhalif bir isim olan Avukat Hasan Abdulazim, 1932 yılında Şam’ın kırsal kesimindeki Halbun köyünde doğdu. Milliyetçi bir solcu ve Suriyeliler arasında tanınmış siyasi şahsiyetlerden biri olan Abdulazim, (2011 yılında kurulan) Demokratik Değişim için Ulusal Koordinasyon Kurulu’nun genel koordinatörlüğünün yanı sıra Arap Sosyalist Demokratik Birliği partisinin liderliğini ve Arap Sosyalist Demokratik Birliği ile birlikte dört partinin yer aldığı Demokratik Toplum Hareketi sözcülüğünü yapıyor. Demokratik Toplum Hareketi, iktidardaki Arap Baas Partisi liderliğindeki İlerici Ulusal Cephe'ye alternatif olarak 1979 yılında kuruldu.

Ulusal Koordinasyon Kurulu, muhalefetteki partileri ve içeriden hareket eden, bazıları milliyetçi, bazıları solcu olan isimlerin yer aldığı siyasi bir ittifak olarak karşımıza çıkıyor. Suriye'de 2011 baharında protesto gösterilerinin başlamasıyla birlikte ünlü “Şiddete hayır, mezhepçiliğe hayır, siyasi zorbalığa hayır, yabancı askeri müdahaleye hayır” sloganını benimsedi. Ulusal Koordinasyon Kurulu, geçtiğimiz haziran ayı sonlarında Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) siyasi kanadı olan ve ABD liderliğindeki uluslararası bir koalisyon tarafından desteklenen Suriye Demokratik Konseyi (SDK) ile bir siyasi anlaşma imzaladı. Ulusal Koordinasyon Kurulu böylece muhalefetteki farklı taraflar için birleştirici bir nokta haline geldi.

Şarku’l Avsat’ın, Demokratik Değişim için Ulusal Koordinasyon Kurulu Genel Koordinatörü Hasan Abdulazim ile yaşadığı Şam'da telefon görüşmesi aracılığıyla bir röportaj gerçekleştirdi.

İşte röportajın tamamı:

-SDK ile yaptığınız ittifakın duyurulmasıyla ve ortak bir cephe oluşturmanızla ilgili ne söylemek istersiniz?

İttifak, ulusal demokratik değişim projesini ve Suriye'yi yıllardır içinde bulunduğu kötü koşullardan kurtarmak için acil bir ulusal gereklilik olan diktatörlükten demokrasiye geçiş projesini benimseyen, devrimin ve muhalefetin bir araya geldiği geniş bir ulusal demokratik cephenin kurulduğu anlamına geliyor. Bununla ilgili üç ana belgenin ilki ortak komite tarafından geçtiğimiz ay tamamlandı.

asdefr

Tartışılan başlıca meseleler hangileri?

İki taraf arasında genel bir vizyon niteliğinde olan ittifakın duyurulmasından sonra, Ulusal Koordinasyon Kurulu, merkezi yönetim sistemine bağlı kalırken, SDK ve diğer Suriyeli Kürt güçlerin ademi merkeziyetçilikte ısrar etmesi nedeniyle yaşanan anlaşmazlık gibi bazı vizyonlarda, özellikle anlaşmanın uygulanmasına yönelik çalışma mekanizmalarının şeklinde birtakım siyasi anlaşmazlıklar söz konusu. Bu yüzden muhalefet güçlerinin seçimle gelmediğini dikkate alarak bu anlaşmazlıkları aktarma kararı aldık. Anlaşmada, tüm kesimleriyle Suriye halkının iradesini ortaya koyan bir geçiş döneminin sonunda Suriye’nin yeni anayasasının ve seçilmiş meclisin, ülkenin yönetim şekli olarak merkezi yönetimin benimsenmesini garantilediği bir çözüm yer alıyordu.

SDG'nin Suriye ordusuna entegrasyonu da ortak komitenin daha önce ele aldığı siyasi çözüme ilişkin konulardan biriydi. İki taraf arasında ilk olarak ellerine Suriyeli kanı bulaşmamış SDG ve Suriye Milli Ordusu (SMO) üyelerinin Suriye ordusuna tek bir blok olarak değil, operasyonel ve profesyonel bir şekilde tüm askeri ve emniyet birimlerine dağıtılarak katılmaları konusunda anlaşmaya varıldı. SDK’nın ortak komitedeki temsilcilerinin esnek ve farklı görüşler karşısında anlayışlı olduklarını gördük.

İlerici Ulusal Cephe'nin ortaya koyduğu kuruluş belgesinde Kürtlerin hakları yer almıyordu. Anlaşmanın eki mi var?

Ulusal Koordinasyon Kurulu’na göre Suriyeli Kürtler, tıpkı ülkenin toprak bütünlüğü ve birliği içinde ulusal dokusunun özgün ve tarihi bir parçası olan Süryaniler, Türkmenler ve Ermenilerle birlikte korunurken hakları da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) Suriye’nin siyasi ve coğrafi birliğini teyit eden, ortak komitede üzerinde anlaşmaya varılan siyasi çözümle tüm Suriyeliler arasında eşit yurttaşlık ilkelerinin tesis edildiği demokratik bir devlete geçişe öncülük eden tek çözüm olan 2254 sayılı kararı başta olmak üzere uluslararası kararlarla siyasi çözüm çerçevesinde koruma altına alınmıştır.

Rusya’nın Suriye dosyasına ilişkin rolüyle ilgili ne düşünüyorsunuz?

Rusya’nın politikası, Suriye rejimine uygulanan tecridi ortadan kaldırmanın yanı sıra Arap ve bölge ülkelerini Şam ile normalleştirmeye zorlamak üzerine kurulu. Bu politika, kapsamlı bir siyasi çözüm için herhangi bir adım atılmadan rejimin iktidarda kalmasını sağlıyor. Uluslararası kararları da BMGK’nın 2254 sayılı kararını iptal edecek ve rejimin siyasi olarak değiştirilmesine, demokratik bir devletin kurulmasına ve iktidarın devrine yol açacak herhangi bir siyasi çözüm adımını engelleyecek şekilde tabloyu süslemenin ötesine geçmeyen bir çözüm vizyonu çerçevesinde uygulamaya çalışıyor.

Anayasa Komisyonu'nu kim engelliyor?

Başta Suriye rejimi, Rusya ve İran olmak üzere tüm uluslararası taraflar, BMGK’nın 2254 sayılı kararı da dahil uluslararası kararların uygulanamamasından sorumlular. Ancak Rusya’nın 2. Soçi Toplantısı çerçevesinde Suriye Anayasa Komisyonu’na katılması için rejime baskı yapmasına rağmen Şam, doğrudan Anayasa Komisyonu'nun daha önce yapılan sekiz toplantıdaki çalışmalarını engellemekten sorumlu. Rejim, Ukrayna savaşından önce Rusya’nın desteğiyle Anayasa Komisyonu’nun çalışmalarını ertelemeye ve engellemeye devam etmesi, Anayasa Komisyonu’nun çalışmalarının ve tüm siyasi sürecin aksamasına neden oldu.

Sizce Suriye Muhalefeti Yüksek Müzakere Kurulu içerideki krizi çözebildi mi?

Evet, Ulusal Koordinasyon Kurulu’nun Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK), Moskova ve Kahire platformları, Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS), bağımsızlar ve ılımlı silahlı gruplar ile başlatılan girişimin ardından 17 Haziran'da Cenevre'de bir toplantı düzenlendi. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreterinin Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen’nin yanı sıra aralarında ABD, Kanada, Türkiye ve Arap ülkelerinin büyükelçilerinin de bulunduğu Suriye Halkının Dostları Grubu’ndan 17 delege ile önemli görüşmeler gerçekleştirildi. Suriye Muhalefeti Yüksek Müzakere Kurulu birleşti ve yeniden müzakerelere liderlik etmeye başladı.

Suudi Arabistan ve diğer Arap ülkelerini rolüyle ilgili ne söylemek istersiniz?

Suudi Arabistan, Suriye dosyasında son derece aktif ve önemli bir rol üstlendi. Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı’nın, 2015 yılının başlarında Riyad’da Suriye konulu birinci konferansa ev sahipliği yapması ve masraflarını karşıladığı Suriye Muhalefeti Yüksek Müzakere Kurulu’nu kurması bu rolün birer göstergesiydi. Aynı şekilde 2017 yılında Riyad’da Suriye konulu ikinci konferansa ev sahipliği yapan Suudi Arabistan, Suriye halkının çıkarları pahasına kendi çıkarlarını elde etmeye çalışan ve muhalefetin egemen kararına kendi siyasi gündemini ya da tutumunu dayatan diğer ülkelerin aksine Suriye Muhalefeti Yüksek Müzakere Kurulu’nun kurulması çalışmalarına karışmadı.

frggt
BM Genel Sekreterinin Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen ve Ulusal Koordinasyon Kurulu’nun önde gelen isimleri  (Demokratik Değişim için Ulusal Koordinasyon Kurulu Facebook sayfası)

Ulusal Koordinasyon Kurulu, Arap ülkelerinin Suriye sorununu uluslararası kararlar temelinde çözmeye yönelik girişimlerini destekliyor. Arap ülkeleri, adıma adım yaklaşımı çerçevesinde Cidde ve Amman anlaşmalarını uygulamak için Suriye rejimiyle doğrudan temaslar yürütme yetkisini Ürdün'e verdi. Ulusal Koordinasyon Kurulu’nun bu temasların radikal bir siyasi çözüme ulaşmayı amaçlaması halinde bu konuda hiçbir endişesi yok.

Peki Türkiye-Suriye görüşmeleri ne durumda?

Ülkeler arası ilişkilerle ilgili çalışmaların siyasi bir çözüme ulaşması halinde her türlü yakınlaşmanın yanındayız. (Cumhurbaşkanı Recep Tayyip) Erdoğan’ın seçim zaferi sonrası Türkiye ile Suriye’nin arası seçimlerden önceki haliyle aynı değil. Çünkü Türk muhalefeti, seçim sürecinde Suriye ile yakınlaşma ve yerinden edilenlerin dönüşü kartını kullanıyordu. Ancak bugün olası yakınlaşma adımlarının atmayı her zamanki gibi erteleyecek ve hiçbir girişime cevap vermeyecek olan rejimle varılacak olası bir anlaşmanın karşılığında Türk hükümeti taleplerini daha da artıracak. Rejim, mevcut şartları kendi lehine değiştirme imkanı bulmak adına zaman kazanmak için bu tür adımları her zaman ertelemiştir.

Türkiye'nin Suriye'deki askeri varlığında olası bir değişikliğin, başta Ankara’nın PKK ile mücadelede Şam’ın katkıda bulunması talebi olmak üzere rejimle bazı sorunlar üzerinde anlaşmaya varılmasına bağlı olduğunu görüyoruz. Bir de Türkiye’deki üç buçuk milyondan fazla Suriyeli mültecinin geri dönüşüne çözüm bulunması sorunu var. Suriyeli mültecilerin güvenli bir ortam oluşturulmadan geri dönmeleri mümkün değil. Başta 2254 sayılı karar olmak üzere uluslararası kararlar uygulanmadan mültecilerin geri dönüşünden bahsetmek de mümkün değil. Bu ve benzeri sorunların çözülmesi Türkiye ve Suriye’nin yakınlaşmasını ve ilişkilerinin gelişmesini sağlayacaktır.

Rusya-Ukrayna savaşı Suriye dosyasını ne kadar etkiledi?

Rusya'nın Ukrayna'ya açtığı savaşın tüm dünyada gerilimin yüksek olduğu bölgeleri etkilediğine şüphe yok. Rusya-Ukrayna savaşı, adeta üçüncü bir dünya savaşı gibi. Savaş yalnızca Ukrayna topraklarında yaşansa da ülkeler, iki taraftan birinin yanında yer alarak kamplaştılar. Ukrayna savaşının sonuçlarının Suriye krizini kaçınılmaz olarak etkileyeceği kesin. Belki de bu etki, Suriye halkının ve ulusal muhalefetinin yararına, olumlu bir etki olabilir. Ancak Suriye halkı aleyhine, rejim ve destekçileri lehine de olabilir.

Suriye arenasında durum nasıl?

Suriye arenası, uluslararası ve bölgesel güçlerin Suriye meselesine müdahale etmeleri ve Suriye topraklarını hesaplaşmak, çıkarlarını ve gündemlerini dayatmak için bir oyun alanı olarak görmeleri gibi birçok nedenden dolayı son derece karmaşık. Rejim, halkın barışçıl protesto gösterilerini tanımama kararı aldığından, gösterileri terör eylemi ve küresel bir komplo olarak gördüğünden çözümün yalnızca askeri müdahalede olduğuna inandığı, uluslararası bir boyuta ulaşan sınırsız bir çatışmanın patlak verdiği noktaya ulaştı. Ardından protestoları sona erdirmek için aşırılık yanlılarını hapishanelerden salıp şiddetin tırmandığı bir çatışma arenasına atmak da dahil olmak üzere tüm kartlarını oynadı. Rejim, dünyaya, yaşananların bir terör ayaklanması olduğunu, teröristlerle ve aşırılık yanlılarıyla savaştığını söyledi. Daha sonraki aşamalarda Irak, Kafkaslar ve Lübnan'dan çok uluslu mezhepçi milislerin ve ardından İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) milislerinin çatışmalara dahil olmalarına kapı aralandı.

Bir yandan bu karışıklık devam ederken Washington ve Avrupa ülkelerinin başkentlerindeki Suriye diasporası, rejimin yetkilileri hakkında soruşturma başlatılması için çaba sarf ettiler. Bu çabalar rejim ve onu destekleyen Rusya üzerinde baskı unsuru oluşturdu. Muhalif ve devrimci güçleri, Suriye’yi yakıp yıkan tüm bu gelişmelere rağmen ulusal demokratik cephelerini genişletmeye ve saflarını birleştirmeye devam etti.

Suriye Muhalefeti Yüksek Müzakere Kurulu, müzakerelerin önünü açan siyasi bir ivmenin kaydedilmesi ve istenen siyasi geçiş dönemine ulaşma yolunda somut çıktıların elde edilmesi amacıyla müzakere edilmiş bir siyasi çözüm için içeride, Arap ülkeleri ve bölgesel ve uluslararası taraflar arasında ufuk açıcı rolünü yerine getirmeye ve toplantılarını sürdürmeye çalışıyor.