WHO, virüsün kaynağına yönelik yeni ve şeffaf bir araştırma yapılması için baskı görüyor

Bilim adamları aşı olanlara, maskeleri bırakmadan önce beklemeleri çağrısında bulunuyor

Şubat ayında WHO uzmanları Şanghay havaalanına varışları sırasında (Reuters)
Şubat ayında WHO uzmanları Şanghay havaalanına varışları sırasında (Reuters)
TT

WHO, virüsün kaynağına yönelik yeni ve şeffaf bir araştırma yapılması için baskı görüyor

Şubat ayında WHO uzmanları Şanghay havaalanına varışları sırasında (Reuters)
Şubat ayında WHO uzmanları Şanghay havaalanına varışları sırasında (Reuters)

ABD Başkanı Joe Biden’ın Çarşamba günü yaptığı açıklamada, Kovid-19 hastalığına neden olan SARS-CoV-2 virüsünün kaynağına yönelik derinlemesine araştırma yapılması için istihbarat servislerini görevlendirdiğini ve konuya ilişkin nihai raporun hazırlanması için üç ay süre verdiğini açıklamasının ardından Washington ile Pekin arasında bu konudaki karşılıklı suçlamalar arttı. ABD resmi olarak Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO), bağımsız uzmanlardan oluşan bir komitenin gözetiminde, salgının kaynağına ilişkin ikinci bir araştırma başlatılmasını ve uzmanlara Çin’den gelen tüm bilgi, veri ve orijinal örneklerin sağlanması çağrısında bulundu.
WHO ise yaptığı açıklamada, komitenin kurulmasına yönelik bir zaman çizelgesinin olmadığına dikkat çekerek, gelecekteki adımlar için hala uzmanlardan tavsiye beklediğini belirtti. WHO sözcülerinden Fadela Chaib verdiği gazetecilere verdiği demeçte konuya ilişkin zaman çizelgesinin bulunmadığını belirterek, “Teknik ekip, gelecekte yapılması gereken çalışmalar için bir öneri hazırlayacak ve Genel Direktöre sunacak. Sonraki adımlarda üye ülkelerle birlikte çalışacağız” ifadelerini kullandı.
Cenevre’deki ABD heyeti dün akşam WHO’ya virüsün kaynağına yönelik araştırma gerçekleştiren heyetin ön çalışmasının yeterli olmadığını belirten bir mektup verdi. Mektupta, kanıtlara dayalı yeni ve şeffaf bir araştırma yapılması çağrısında bulunuldu. Çinli yetkililerin uzmanlarla iş birliği yapmasının, virüsün kaynağını belirlemeye ve ilk aşamalardaki gelişimini açıklamaya yardımcı olacak tüm bilgilerin sağlanmasının gerekliliği vurgulandı.
ABD’nin talebinin WHO üyesi ülkelerin çoğu tarafından destek alması beklenirken, Kanada Başbakanı Justin Trudeau, ülkesinin ABD’nin salgının kaynağına ilişkin gerçeğe ulaşma çabalarını desteklediğini açıklayarak “Birçok teorinin olduğunu biliyorum. Ancak ne olduğunu ortaya çıkarmak için tüm gerçeklere ulaşılması ve bir daha olmayacağından emin olunması gerekiyor” dedi.
Konuya ilişkin bilgi sahibi olan kaynaklar, ABD Başkanı’nın bu kararının, Beyaz Saray’a daha fazla incelemeye ihtiyaç duyduklarını gösteren çok miktarda bilgi ve kanıta sahip olduklarını ve bunun salgının ortaya çıkışındaki ilk aşamada hala gizemini korumakta olan birçok konuya ışık tutabileceğini bildiren istihbarat servislerinin talebine yanıt olarak geldiğini belirttiler. Kaynaklar, istihbarat birimleri liderlerinin, SARS-CoV-2 virüsünün Çin’in Wuhan şehrindeki Wuhan Viroloji Enstitüsü’nden sızmış olup olmadığını öğrenmek üzere istisnai bilgi kaynaklarından elde edilen mevcut bilgi ve kanıtları analiz etmek için Biden’dan ek süre talep ettiğini bildirdi.
WHO, ABD’nin attığı adım ve Washington’ın Perşembe akşamı yaptığı açıklamada virüsün kaynağına yönelik ikinci bir araştırmanın açılması talebine yönelik resmi olarak yorum yapmaktan kaçınmaya devam etti. WHO kaynakları, Dünya Sağlık Asamblesi’nin şu anki oturumu sırasında bu talebin karara bağlanmayacağını ancak Haziran ayı sonundan önce yönetim kurulu toplantısında veya acil bir oturumda onaylanabileceğini düşünüyorlar.

WHO, Batı ülkelerine uyarısını yineledi
Bunların yanı sıra, WHO ayrıca aşı kampanyalarında ilerleme kaydeden Batı ülkelerinde koruyucu önlemlerin ve seyahat kısıtlamalarının hafifletilmesi konusunda acele edilmesinin sonuçlarına yönelik uyarısını yineledi. Diğer yandan İngiltere Sağlık Bakanı Matt Hancock’un ülkesinde kaydedilen yeni vakaların yüzde 75’inin Hindistan varyantına bağlı olduğunu açıklamasının ardından, İngiltere’den gelen yolculara karantina uygulama kararı veren Avrupa ülkelerinin sayıları giderek artıyor.
İngiltere’deki vaka sayıları son haftalarda önemli ölçüde azaldı bu durum restoranların, kafelerin ve temel gereklilik olmayan dükkanların yeniden açılmasını sağladı. Ancak Hindistan varyantının geniş çapta yayılması, 21 Haziran’da hayatın normale dönmesi için kısıtlamaların hafifletilmesinin ertelenmesine yol açabilir.
Avrupa Birliği (AB) Konseyi Başkanı Charles Michel dün Atina’da Yunanistan Başbakanı Kyriakos Mitsotakis ile birlikte, negatif sonuçlu Kovid-19 test sonucuna veya karantinaya gerek kalmadan Schengen bölgesi ülkeleri içinde hareketi kolaylaştırmak için Kovid-19’a karşı Avrupa dijital aşı sertifikasını takdim etti. Michel, yılın başlarında Avrupa Konseyi’ne bu sertifikanın çıkarılması önerisinde bulunduğu için Yunan hükümetine teşekkür etti. Seyahat özgürlüğünün, AB’nin krizle mücadelesindeki en büyük başarılarından biri olduğunu vurgulayan Michel, devam etmekte olan aşı kampanyalarının öncelik olmaya devam edeceğini söyledi.
Diğer yandan, Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi (ECDC) tam doz aşı olan kişiler arasında maske kullanımının azaltılmasını tavsiyesinde bulunurken, bilim camiası pandeminin ilk aşamalarında büyük bir tartışma konusu haline gelen bu konuda hala fikir birliğine ulaşmış durumda değil. ABD ve İsrail son zamanlarda halka açık yerlerde ve sokaklarda maske kullanılmamasına izin verirken, İtalya gibi bazı ülkeler maskelerin sokakta kullanımı zorunlu tutuyor.  İsviçre de açık havada maske kullanılmamasına izin veren ülkeler arasında yer alıyor.
Bilim camiası, maske kullanılmamasına izin verilmesi konusunda ihtiyatlı davranma çağrısında bulunarak, aşılama oranı toplam nüfusun yüzde 50’sini aşıp ve yeni vaka oranı 14 günde her 100 bin vatandaşta 126’ya düşünceye kadar beklenmesini tavsiye ediyor.

 


Haaretz: Türkiye’nin Gazze’deki rolü ABD - İsrail hattında gerginlik yarattı

İsrail ordusu savaşın başından bu yana Gazze'de çoğu kadın ve çocuk en az 70 bin kişiyi katletti (Reuters)
İsrail ordusu savaşın başından bu yana Gazze'de çoğu kadın ve çocuk en az 70 bin kişiyi katletti (Reuters)
TT

Haaretz: Türkiye’nin Gazze’deki rolü ABD - İsrail hattında gerginlik yarattı

İsrail ordusu savaşın başından bu yana Gazze'de çoğu kadın ve çocuk en az 70 bin kişiyi katletti (Reuters)
İsrail ordusu savaşın başından bu yana Gazze'de çoğu kadın ve çocuk en az 70 bin kişiyi katletti (Reuters)

İsrail'in, Türkiye'nin Gazze'deki barış sürecinde oynayacağı rolle ilgili itirazları, Tel Aviv-Washington hattındaki gerilimleri göz önüne seriyor. 

ABD Merkez Komutanlığı'nın, Katar'ın başkenti Doha'da salı günü düzenlediği toplantıda ülkelerin Gazze'deki Uluslararası İstikrar Gücü'ne (ISF) çeşitli şekillerde destek verebileceği belirtilmişti.

Bunlar arasında asker gönderme, kolluk kuvvetlerinden görevlileri atama, lojistik destek sağlama, finansman ve Filistinli polis memurlarının eğitimini üstlenme gibi seçenekler yer alıyor.

Türkiye, ABD'nin barış planı kapsamında kurulacak güvenlik gücüne asker göndermeye hazır olduğunu açıklamış ancak İsrail yönetimi buna yanaşmayacağını söylemişti.

Haaretz'in analizinde, Doha'daki toplantıya Türk yetkililerin katılmadığına dikkat çekiliyor. 

Bu durumun, "Ankara'nın Gazze'de oynamak istediği role karşı Tel Aviv'in itirazlarının Washington tarafından kabul edildiği yönünde bir işaret olduğu" savunuluyor. 

Diğer yandan Liza Rozovsky'nin kaleme aldığı analizde, Gazze'ye insani yardım ve bölgenin yeniden inşasına destek sağlama da dahil Ankara'nın süreçte rol oynaması için ABD ve İsrail arasındaki görüşmelerin sürdüğü yazılıyor. 

Türkiye'yle ilgili meselenin, ABD ve İsrail ilişkilerindeki gerginlikleri ön plana taşıdığı belirtiliyor. 

Binyamin Netanyahu'nun "her şeyden önce radikal sağcı koalisyonunu korumayı" istediğine dikkat çekiliyor. ABD Başkanı Donald Trump'ın da Gazze planı etrafında kurduğu "kırılgan koalisyonu" korumaya çalıştığı ifade ediliyor. 

Washington'ın aynı anda Tel Aviv'i memnun etmek, Arap ve Müslüman ortaklarına istediklerini vermek ve Gazze'nin yeniden inşası için önemli miktarda finansman sağlamasını beklediği Avrupalı müttefiklerinin desteğini güvence altına almak istediği belirtiliyor. 

Diğer yandan Times of Israel'in dünkü haberinde de Trump'ın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı Gazze'deki geçiş yönetiminin denetlenmesi amacıyla kurulacak Barış Kurulu'nda görmek istediği aktarılmıştı. 

Türkiye'nin hem Barış Kurulu'nda yer alması hem de ISF'ye asker göndermesi için ABD'nin gelecek haftalarda Tel Aviv'e baskıyı artırabileceği belirtilmişti. Washington'ın, Ankara'nın ISF'ye asker göndermese bile güvenlik gücünün komuta yapısında yer almasını istediği de yazılmıştı.

Gazze savaşının sonlandırılması için ABD öncülüğünde hazırlanan 20 maddelik barış planı 10 Ekim'de devreye girmişti. Anlaşmanın garantörleri arasında Türkiye, Mısır ve Katar var.

Plan kapsamında Hamas'ın silah bırakması ve Gazze'nin geleceğinde söz sahibi olmaması isteniyor. Bunun yerine Gazze Şeridi'nin yönetiminin Filistinlilerin yer alacağı bir teknokratlar komitesine geçici olarak devredilmesi planlanıyor. Trump'ın başkanlık edeceği Barış Kurulu'na ek olarak bölgeye ISF'nin konuşlandırılması öngörülüyor.

Anlaşmanın ilk aşamasında Hamas ve İsrail arasında rehine takası gerçekleştirilmişti. Ayrıca İsrail askerleri belirlenen "sarı hatta" geri çekilmişti. İsrail ordusu Gazze Şeridi'nin yaklaşık yüzde 53'ünü kontrol ediyor.

Independent Türkçe, Haaretz, Times of Israel, Reuters


Gazze’deki Barış Kurulu’na 6 ülkeden taahhüt geldi

İsrail ordusu savaşın başından bu yana Gazze'de çoğu kadın ve çocuk en az 70 bin kişiyi katletti (AP)
İsrail ordusu savaşın başından bu yana Gazze'de çoğu kadın ve çocuk en az 70 bin kişiyi katletti (AP)
TT

Gazze’deki Barış Kurulu’na 6 ülkeden taahhüt geldi

İsrail ordusu savaşın başından bu yana Gazze'de çoğu kadın ve çocuk en az 70 bin kişiyi katletti (AP)
İsrail ordusu savaşın başından bu yana Gazze'de çoğu kadın ve çocuk en az 70 bin kişiyi katletti (AP)

Gazze Şeridi'nde oluşturulacak Barış Kurulu'na Mısır, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Birleşik Krallık, İtalya ve Almanya'nın katılma taahhüdü verdiği aktarılıyor.

Kimliklerinin açıklanmaması şartıyla Times of Israel'e konuşan yetkililer, ABD Başkanı Donald Trump'ın 20 maddelik barış planı kapsamında kurulacak Barış Kurulu'na 6 ülkenin katılma taahhüdü verdiğini söylüyor.

Trump yönetimi, Barış Kurulu'na katılacak ülkeler sayesinde Gazze'de kurulacak yapının uluslararası meşruiyetinin artacağını düşünüyor.

Sözkonusu ülkelerin fon, asker veya diğer türden destekleri sağlama olasılığının da artacağı değerlendirmesi paylaşılıyor.

Diğer yandan ABD, İsrail ve Arap ülkelerinden diplomatlar, Barış Kurulu'na katılmanın Uluslararası İstikrar Gücü'ne (ISF) asker gönderme taahhüdü anlamına gelmediğini vurguluyor.

Gazze savaşının sonlandırılması için ABD öncülüğünde hazırlanan 20 maddelik barış planı 10 Ekim'de devreye girmişti. Anlaşmanın garantörleri arasında Türkiye, Mısır ve Katar var.

Plan kapsamında Hamas'ın silah bırakması ve Gazze'nin geleceğinde söz sahibi olmaması isteniyor. Bunun yerine Gazze Şeridi'nin yönetiminin Filistinlilerin yer alacağı bir teknokratlar komitesine geçici olarak devredilmesi planlanıyor. Trump'ın başkanlık edeceği Barış Kurulu'na ek olarak bölgeye ISF'nin konuşlandırılması öngörülüyor.

Türkiye de güvenlik gücüne asker göndermeye hazır olduğunu açıklamıştı ancak İsrail yönetimi buna yanaşmayacağını söylemişti.

Diplomatlar, Türkiye'nin hem Barış Kurulu'nda yer alması hem de ISF'ye asker göndermesi için ABD'nin gelecek haftalarda Tel Aviv'e baskıyı artırabileceğini belirtiyor.

Washington'ın, Ankara'nın ISF'ye asker göndermese bile güvenlik gücünün komuta yapısında yer almasını istediği aktarılıyor.

Trump'ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yanı sıra Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ı da kurulda görmek istediği aktarılıyor.

Diğer yandan yetkililer, Riyad yönetiminin Gazze'deki durum netleşene kadar böyle bir karar almaktan kaçındığını söylüyor.

ABD Merkez Komutanlığı'nın, Katar'ın başkenti Doha'da salı günü düzenlediği toplantıda ülkelerin ISF'ye çeşitli şekillerde destek verebileceği belirtilmişti.

Bunlar arasında asker gönderme, kolluk kuvvetlerinden görevlileri atama, lojistik destek sağlama, finansman ve Filistinli polis memurlarının eğitimini üstlenme gibi seçenekler yer alıyor.

Ancak Arap yetkililer, ISF'nin Hamas'ı silahsızlandırma planıyla ilgili sorunların devam ettiğine dikkat çekiyor. Örgüt, bağımsız Filistin devletinin kurulmasına ilişkin bir süreç başlatılmadan silah bırakmaya yanaşmayacağını bildirmişti.

Anlaşmanın ilk aşamasında Hamas ve İsrail arasında rehine takası gerçekleştirilmişti. Ayrıca İsrail askerleri belirlenen "sarı hatta" geri çekilmişti. İsrail ordusu Gazze Şeridi'nin yaklaşık yüzde 53'ünü kontrol ediyor.

Independent Türkçe, Times of Israel, Reuters


Netanyahu ve Trump İran’a saldırıları çok önceden planlamış

Netanyahu, Trump'ı seçim zaferi için tebrik etmiş, ABD Başkanı'nın "tarihin en büyük dönüşünü yaptığını" savunmuştu (AP)
Netanyahu, Trump'ı seçim zaferi için tebrik etmiş, ABD Başkanı'nın "tarihin en büyük dönüşünü yaptığını" savunmuştu (AP)
TT

Netanyahu ve Trump İran’a saldırıları çok önceden planlamış

Netanyahu, Trump'ı seçim zaferi için tebrik etmiş, ABD Başkanı'nın "tarihin en büyük dönüşünü yaptığını" savunmuştu (AP)
Netanyahu, Trump'ı seçim zaferi için tebrik etmiş, ABD Başkanı'nın "tarihin en büyük dönüşünü yaptığını" savunmuştu (AP)

ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, İran'a saldırıları çok daha önceden planlamış.

Washington Post'un aktardığına göre Trump ve Netanyahu, İran'ın nükleer tesislerine yönelik saldırıları şubatta yaptıkları ilk görüşmede planlamaya başladı.

Beyaz Saray'da gerçekleştirilen toplantıda Netanyahu'nun Trump'a 4 seçenek sunduğu belirtiliyor. Bunlar arasında İsrail ordusunun tek başına saldırı düzenlemesi, ABD'nin asgari yardımda bulunması, tam işbirliğiyle harekat yapılması ya da ABD'nin saldırıyı yönetmesi yer alıyordu.

Haberde, Trump'ın ilk etapta İran’ın nükleer programıyla ilgili diplomatik sürece şans vermeyi tercih ettiği belirtiliyor. Washington ve Tahran, nükleer program ve uranyum zenginleştirme konularıyla ilgili bu yıl birçok görüşme düzenlemişti.

Diğer yandan bu süreçte İsrail ve ABD'nin muhtemel saldırı planlarını gizlice hazırlamaya devam ettiğine dikkat çekiliyor.

ABD ve İsrail'in İran'ı hazırlıksız yakalamak için medyaya yanıltıcı bilgiler servis ettiği de ortaya çıktı.

Kimliğinin paylaşılmaması şartıyla konuşan bir yetkili şunları söylüyor:

Netanyahu'nun Witkoff veya Trump'la fikir ayrılığı yaşadığına dair haberlerin hiçbiri doğru değildi. Ancak böyle bir genel algının yaratılması iyi oldu. Bu sayede birçok kişi fark etmeden planlamalara devam ettik.

Haberde, Mossad'ın operasyon için 100'den fazla İranlıyı devşirip silahlandırdığı aktarılıyor. Bu kişilerin bir kısmı İsrail'de özel eğitimden geçirilmiş.

Ajanlara belirli görevler verildiği ancak bunların İran'ın nükleer ve balistik füze programına yönelik geniş çaplı bir operasyonun parçası olduğu söylenmedi.

İsrail Savunma Kuvvetleri'nin (IDF) "Narnia Operasyonu" adı verdiği harekatta Tahran'da Mossad'a ait drone rampaları ve çeşitli askeri düzenekler kurulduğu da ortaya çıkmıştı.

İran ve İsrail arasında Gazze savaşı nedeniyle tırmanan gerginlik haziranda sıcak çatışmaya dönüşmüştü. İsrail'in 13 Haziran'daki saldırısıyla başlayan çatışmalarda İran vakit kaybetmeden misilleme yapmıştı.

Washington Post, çatışmalar sürerken Trump yönetiminin Tahran'a gizli bir teklif götürdüğünü de yazıyor. 15 Haziran'da iletilen teklifte, İran'ın Ortadoğu'daki milislere desteğini kesmesi ve uranyum zenginleştirme tesislerini kapatması istendi. Bunun karşılığında Washington tüm yaptırımların kaldırılacağını söyledi.

Ancak kaynaklar, ABD'nin Katar aracılığıyla İran'a gönderdiği teklifin reddedildiğini söylüyor. Bunun ardından Trump'ın İsrail'in yanında savaşa katılmaya karar verdiği aktarılıyor.

Çatışmalarda ABD'ye ait bombardıman uçakları İran'daki İsfahan, Fordo ve Natanz tesislerine 22 Haziran'da hava saldırısı düzenlemiş, operasyonda 14 "sığınak delici" GBU-57 bombası kullanılmıştı.

İran, ABD'nin saldırısına cevap olarak 23 Haziran'da Amerikan ordusunun Katar'daki El-Udeyd Hava Üssü'ne saldırmıştı. Operasyonda Tahran'ın önceden Washington'a haber verdiği ve hiçbir can kaybı yaşanmadığı aktarılmıştı.

Washington operasyonun ardından 24 Haziran'da taraflar arasında ateşkes sağlandığını duyurmuştu.

Saldırılarda İran, İsrail'e 500 balistik füze ve binden fazla drone göndermişti. İsrail'de 32 kişi yaşamını kaybetmiş, 3 binden fazla kişi de yaralanmıştı. İran'da ise binden fazla kişi ölmüş, 4 bini aşkın kişi yaralanmıştı. 

İsrail ve ABD, İran'ın uranyum zenginleştirerek nükleer silah elde etmeye çalıştığını savunurken Tahran iddiaları reddediyor. 

Independent Türkçe, Washington Post, Times of Israel