İran cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yarışacak adaylar kimler?

İran cumhurbaşkanlığı seçimlerinin önde gelen adayı İbrahim Reisi. (Reuters)
İran cumhurbaşkanlığı seçimlerinin önde gelen adayı İbrahim Reisi. (Reuters)
TT

İran cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yarışacak adaylar kimler?

İran cumhurbaşkanlığı seçimlerinin önde gelen adayı İbrahim Reisi. (Reuters)
İran cumhurbaşkanlığı seçimlerinin önde gelen adayı İbrahim Reisi. (Reuters)

İranlılar bu Cuma günü yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, ülkenin dini lideri Ali Hamaney’in etkisini artırması muhtemel olan, çoğunluğu muhafazakar 6 aday arasında seçim yapacak.
Anayasayı Koruma Konseyi, adaylık başvurusunda bulunan ılımlı ve muhafazakar birçok ismi reddetti. Bu nedenle 18 Haziran’da yapılması planlanan seçimlerde sadece 5 muhafazakar ve 1 düşük profilli ılımlı reformist aday yarışacak.
İran’ın 2015 yılında dünya güçleriyle imzalanan nükleer anlaşmasının koordinatörü olan mevcut Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin üçüncü bir dönem için aday olması yasalara göre yasak.
Ülkede cumhurbaşkanı hükümeti yönetirken, dini lider ise ülkedeki en büyük yetkilere sahip.
İran cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yarışacak 6 aday hakkında genel bilgiler şunlar;

İbrahim Reisi
İran Yargı Erki Başkanı olan muhafazakar Reisi, 2017 seçimlerinde Ruhani karşısında kaybetti ve ertesi yıl ABD tarafından insan hakları ihlalleri nedeniyle yaptırım listesine eklendi.
Reisi’yi Hamaney’in yakın çevresinden biri olarak tanımlayan Washington, 1988’de binlerce siyasi mahkumun yargısız infaz emrini veren Ölüm Komitesi üyesi olduğunu iddia etti.
İran, hiçbir zaman söz konusu toplu infazları tanımadı. Bununla birlikte bazı din adamları ‘adil’ olarak nitelendirdikleri bu davalara ve 1979’da yaşanan devrimin ardından silahlı muhalefetin ortadan kaldırılmasına övgüde bulundu.
Reisi, bu konudaki rolüyle ilgili iddialara kamuoyu önünde yanıt vermedi.
Hamaney, 2016’da milyarlarca doları yöneten madenler, tekstil fabrikaları ve ilaç fabrikasının yanı sıra büyük petrol ve gaz şirketlerine sahip olan dini kurum Astan Kuds Razavi Vakfı’nın başına Reisi’yi getirdi.
Reisi ayrıca, dini lideri denetleyen ve atayan dini bir organ olan Uzmanlar Meclisi’nin Başkan Yardımcılığı görevini yürütüyor.
İran Devrim Muhafızları’nın desteğini alan Reisi seçimi kazanırsa, Hamaney’in yerine geçme şansını artıracak.

Said Celili
Hamaney’e çok yakın olan Celili, 1980’lerde İran-Irak Savaşı’nda Devrim Muhafızları’na bağlı Milis gücü Besiç saflarında savaşırken sağ bacağını kaybetmiş muhafazakar bir diplomat.
Siyaset bilimi alanında doktorası olan Celili, Hamaney’in konumunun temsil ettiği Velayet-i Fakih sistemine gönülden inanıyor.
Hamaney, Celili’yi 2007’de İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreterliği’ne atadı ve Celili bunun ardından İran’ın nükleer programıyla ilgili başmüzakereciliği ile ön plana çıktı.
Celili, 2013-2017 yılları arasında Hamaney’in ofisinde, Meclis ile Anayasayı Koruyucular Konseyi arasındaki anlaşmazlıkları çözen bir gözetim kurulu olan Düzenin Maslahatını Teşhis Konseyi’nin üyesi olarak çalıştı.

Abdulnasır Himmeti
İran’ın eski Pekin Büyükelçisi olan Himmeti, 2018’den bu yana 3 yıl boyunca İran Merkez Bankası Başkanlığı görevini yürüttü ve adaylığının ardından geçtiğimiz ay istifa etti.
Himmeti daha önce İran Radyosu Başkan Yardımcısı, İran Merkez Sigorta Kurumu Başkanı ve İran Bankası Melli'nin CEO’su olarak görev yaptı.

Muhsin Rızai
Düzenin Maslahatını Teşhis Konseyi Genel Sekreteri Rızai, Devrim Muhafızları eski komutanıydı. 1980’lerde 8 yıl süren İran-Irak savaşında güçlerini yönetti.
Daha önce 3 kez cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılan Rızai, 2005’teki seçim yarışından çekildi ve ekonomi doktorası yaptı.
Arjantin makamları, 1994 yılında Buenos Aires’te bir Yahudi kültür merkezine düzenlenerek 85 kişinin ölümüne neden olan bombalı saldırıyla ilgili olarak 2017’de Rızai’nin yanı sıra 4 İranlı ve 1 Lübnanlı için Interpol’den tutuklama emri çıkardı.

Ali Rıza Zekani
2013 ve 2017 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olmaya hak kazanamayan muhafazakar Kum milletvekili, nükleer tıp alanında doktora sahibi.
İran-Irak Savaşı gazisi ve Devrim Muhafızları komutasında faaliyet gösteren Besiç milislerinin eski komutanı olan Zekani, kendisini yoksulluk ve yolsuzlukla mücadelede en yetenekli başkan adayı olarak gösteriyor.

Emir Hüseyin Kadızade Haşimi 
2008’den beri meclis üyesi olan Kadızade, İran’ın çökmekte olan ekonomisini destekleme sözü veren muhafazakar bir politikacı. Kadızade tıp alanında doktora sahibi.

 


İran'da iki halef seçimi krizi: Ilımlılık ve aşırılık oyunu

Devrim Muhafızları, Reisi'nin halefinin seçiminde önemli, Hamaney'in halefinin seçiminde ise daha büyük bir rol oynuyor (Reuters)
Devrim Muhafızları, Reisi'nin halefinin seçiminde önemli, Hamaney'in halefinin seçiminde ise daha büyük bir rol oynuyor (Reuters)
TT

İran'da iki halef seçimi krizi: Ilımlılık ve aşırılık oyunu

Devrim Muhafızları, Reisi'nin halefinin seçiminde önemli, Hamaney'in halefinin seçiminde ise daha büyük bir rol oynuyor (Reuters)
Devrim Muhafızları, Reisi'nin halefinin seçiminde önemli, Hamaney'in halefinin seçiminde ise daha büyük bir rol oynuyor (Reuters)

Refik Huri

Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin helikopter kazasında ölmesi, İran'ı kritik bir dönemde iki halef kriziyle karşı karşıya bıraktı; birincisi zamanından önce gelen cumhurbaşkanının halefi krizi. İkincisi,1979'da İslam Devrimi'nin fitilini ateşleyen İmam Humeyni’den çok daha uzun süre hüküm süren Dini Lider Ali Hamaney'in sağlık durumu sebebiyle zamanı yaklaşan halefini seçme krizi. Hamaney'in halefinin radikal bir din adamı olacağı kesin ve Reisi öne çıkan bir adaydı. Hem Dini Lider hem de Dini Lider’in istediği seçeneğe oy veren Uzmanlar Konseyi çevresinde önemli bir seçenekti. Reisi'nin halefi konusu ise görünürde Reisi, Ahmedinejad ve Hatemi gibi aşırı muhafazakâr veya Rafsancani ve Ruhani gibi reformcu ve ılımlı bir figür olacak din adamı ya da eski Devrim Muhafızları subayı seçeneklerine açık görünüyor.

Sistemin gerçek hesapları arasında hiçbir fark yok. Zira gerçek güç, “ilahi meşruiyete” sahip olan, kayıp ve beklenen “zamanın sahibinin” vekili olan Dini Liderin elinde. Herhangi bir dini rejim gibi, gittikçe daha da aşırılaşma yönünde ilerlemeye mahkûm bir rejimde, Dini Liderin aşırı muhafazakâr olması doğal. Teorik olarak “halk meşruiyetini” temsil eden cumhurbaşkanlığı makamı için muhafazakâr ya da ılımlı adayları seçen de odur. Seçimler, ister iç koşullar isterse dış ilişkilerin görünen yönü olsun, rejimin her aşamadaki ihtiyaçlarına bağlıdır. Dünyada İran’daki “reformcu akımın” başarısı üzerine oynanan bahisler bağlamında yapılan eski ve yeni tartışmalar ise bir nevi kendini kandırmadır. Dini Liderin iradesi olmadan hiçbir reformcu iktidara ulaşamaz. Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi, Hasan Ruhani ve onlardan önce İmam Humeyni'nin ölümünden sonra arkadaşı Ali Hamaney'in Dini Lider konumuna gelmesinde önemli rol oynayan Haşimi Rafsancani'de olduğu gibi, iktidara gelip çizilen kırmızı çizgileri aşmaya çalışan herhangi bir reformcu figür izolasyona mahkumdur.

Hamaney, "bugün ülkenin asıl meselesinin ekonomi ve temel zayıf noktasının da ekonomik mesele" olduğunu düşünüyorsa, Reisi'nin halefi ekonomiye odaklanacak, insanları ekonomik durumdan ve uygulanan sosyal kısıtlamaların sertliğinden kaynaklanan toplumsal memnuniyetsizliklerini azaltmaya ikna edecek ılımlı bir şahsiyet olabilir. Ama bunun aksini düşünenler de var. Bunlara göre Reisi'nin Türkiye, Mısır, Suudi Arabistan, BAE, Katar ve diğerlerine açılma konusunda yaptıkları, ancak ılımlı bir cumhurbaşkanının aksine sorgulanmadan esneklik gösterebilecek katı görüşlü bir cumhurbaşkanı tarafından yapılabilirdi. Pratik olarak Hamaney'in elinde olan anahtar, adayları eleyen ve Reisi'nin aday gösterilmesi sırasında kazanacağı korkusuyla Ali Laricani’nin yarış dışı bırakılmasında olduğu gibi, seçilen adaya tehdit oluşturanların adaylığını önleyen Anayasa Koruma Konseyi'ne ödünç olarak veriliyor. Konsey, eski cumhurbaşkanı Ruhani’nin bile, uzun süredir üyesi olmasına rağmen Uzmanlar Konseyi'ne aday olmaya uygun olmadığına karar vermişti. Bunun nedeni, İmam Humeyni'nin en başından beri İslam Cumhuriyeti'nin en yüksek önceliklerini belirlemiş olmasıdır ve bunlardan en öne çıkanları iki tanedir. Birincisi, "İslam hükümeti velayet ile imanın ikizidir ve düzeni sağlamak bir görev borcudur." İkincisi ise "devrimi ihraç etmek, çünkü rejim kapalı bir ortamda kalırsa kesinlikle yenilgi ile yüzleşecektir." Arap ülkelerindeki Şii milis gruplara “yatırım” yapılması ve Filistin kartına sahip olunmaya çalışılması da bundandır. Bunun hiçbir bölgesel güçte daha önce görülmemiş pratik uygulaması ise Lübnan'da Hizbullah, Irak’ta Haşdi Şabi, özellikle de Hizbullah Tugayları, Seyyid el-Şuhada Tugayı, Kays el-Hazali hareketi, Suriye'de Afganlardan oluşan Fatimiyyun Tugayı ile Pakistanlılardan oluşan Zeynebiyyun Tugayı gibi silahlı mezhepçi ideolojik grupların kurulması, Yemen’de Ensarullah (Husiler), Gazze’de Hamas ve İslami Cihat’ın desteklenmesidir. İran'ın hiçbir şey yapmadan kazanmasını sağlayan da budur. Vekalet ile kazanıyor, vekalet ile savaşıyor ve vekalet ile anlaşıyor. Brookings Enstitüsü Başkan Yardımcısı ve Dış Politika Programı Direktörü Susan Maloney'nin söylediği gibi, Tahran'ın bölgede bahse girdiği şey bir kaos sistemidir. Maloney İran'ın stratejisini "güçlü düşmanlarına, özellikle de ABD'ye karşı avantaj elde etmenin ekonomik açıdan ucuz bir yolu olarak, asimetrik savaşa yatırım yapmak" olarak tanımlıyor. Sahne çok çelişkili ve Sovyetler Birliği'nde yaşanan ve onun çöküşüne yol açan duruma benziyor; içeride ekonomik zayıflık, dışarıda güçlü nüfuz ve büyük harcamaların yapıldığı askeri güç. Hamaney'in 2003'te İran penceresinden gördüğü kadarıyla bölgedeki sahne şöyleydi; “Washington yeni bir Ortadoğu yaratma konusunda tamamen başarısız oldu. Bölgenin jeopolitik haritasının köklü bir değişim içinde olduğu doğru ama bu ABD'nin değil, direniş cephesinin yararına bir değişim. Evet, Batı Asya'nın jeopolitik haritası değişti ama direnişin lehine olacak şekilde değişti.” Dahili sahneye gelince, zorlu ekonomik durumdan duyulan memnuniyetsizlik nedeniyle halk seçimlere katılma konusunda isteksiz. Kadınlara başörtüsünün dayatılmasına, sosyal davranışlar ve giyim üzerindeki kısıtlamaların sıkılaştırılmasına karşı gösteriler düzenleniyor. Son parlamento seçimlerine seçmenlerin ancak yüzde 41'i katıldı. Başkent Tahran'da bu oran yüzde 19'du.Türk analist Murat Yetkin, "İran rejimi uzun menzilli füzeler üretebiliyor ama Cumhurbaşkanı Reisi'nin uçağının yerini tam olarak belirleyemiyor" derken abartmıyordu. Aslında İran'ın uçağın düşüşüne ilişkin hikayesi hâlâ eksik. Dahası kazanın gerçek nedenleri, teknik neden veya sisten mi kaynaklandığı, yoksa sabotaj sonucu mu olduğu gibi sorular cevapsız kalacak kadar boşluklarla dolu. Resim net değil; cumhurbaşkanının uçağı düşerken kendisine eşlik eden iki uçak Tebriz'e dönüş yolculuğuna nasıl devam edebildi? Reisi'nin dini lider konumuna gelmesini engellemek için biri bir komplo mu kurdu? Cenaze törenlerinde Şiiliğin abartılı tezahürleri, soruları gülünç hale getirmeye yönelik bir çaba mıydı?

Totaliter rejimlerde gerçeği bilmek zordur. Ancak içeride baskı ve disipline, bölgede ise kaosa bel bağlayan İslami rejim, din adamları ve Devrim Muhafızları arasında karma bir rejim haline geldi. Devrim Muhafızları, Reisi'nin halefinin seçiminde önemli, Hamaney'in halefinin seçiminde ise daha büyük bir rol oynuyor.