Cezayir seçimleri, Tebbun’un ‘Yeni Cezayir’ anlayışını başarısız kıldı

Genel seçimler her dört seçmenden üçünün boykotuna maruz kaldı (AFP)
Genel seçimler her dört seçmenden üçünün boykotuna maruz kaldı (AFP)
TT

Cezayir seçimleri, Tebbun’un ‘Yeni Cezayir’ anlayışını başarısız kıldı

Genel seçimler her dört seçmenden üçünün boykotuna maruz kaldı (AFP)
Genel seçimler her dört seçmenden üçünün boykotuna maruz kaldı (AFP)

Cezayir'de her dört seçmenden üçünün boykot ettiği yasama seçimleri, otoritenin vaat ettiği yenilemeden uzak bir şekilde iktidar partilerinin zaferiyle sonuçlanırken, muhalifleri bunu bir "ileri kaçış" olarak değerlendirdi.
Analistlere göre, rejim karşıtı halk hareketinin başlamasından 30 ay sonra Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun’un ‘yeni Cezayir’ vaatlerine rağmen 12 Haziran’da gerçekleşen ve Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin kazandığı seçimler eski Cumhurbaşkanı Abdulaziz Buteflika dönemi parlamentolarında çok da farklı olmayacak görünüyor. Cezayir resmi televizyonunun, seçimleri yöneten Bağımsız Ulusal Seçim İdaresinden (ANIE) aktardığı haberde, ülke geneli ve yurt dışındaki 24 milyondan fazla kayıtlı seçmenden yüzde 30,2'sinin sandığa giderek oy kullandığı duyurulmuştu.
Siyasi analist Mansur Kadir, sonuç olarak her şeyin aynı kalacağını yenilenme olacağını düşünmediğini belirtti.
Buteflika ile bağlantısı olan Ulusal Kurtuluş Cephesi ilk etapta çeşitli bağımsız ve İslamcılardan oluşan bir grup karşısında uzun süredir güçlü müttefiki olan Demokrat Ulusal Birlik’le seçim önde tamamladı. Siyaset Bilimi Profesörü Louisa Driss Ait Hamadouche konuyla ilgili AFP’ye yaptığı açıklamada, sonuçların Tebbun’un önceki Cumhurbaşkanı’nın sahip olduğundan farklı bir toplumsal tabanı harekete geçirmeyi başaramadığının göstergesi olduğunu söyledi.
Hamadouche’ye göre, sonuç olarak Tebbun’un kendisini yasadışı konseyin önünce bulacağını belirterek, seçimlere katılımın zayıf ve itibarsız siyasi partilerle gerçekleştiğini vurguladı.
Buteflika 1999 ila 2019 yılları arasındaki iktidarı sırasında Ulusal Kurtuluş Cephesi, Demokratik Ulusal Birlik ve Barış Toplumu Hareketi’ndeki İslamcıların desteğini aldı. Bu sebeple gözlemciler, özellikle 2012'de Buteflika'yı destekleyen cumhurbaşkanlığı koalisyonundan ayrılan Barış İçin Toplum Hareketi'nin önceki gün hükümete katılmak için her türlü teklifi incelemeye hazır olduğunu açıklamasından Ulusal Halk Meclisi’nin de aynı ittifaklara tanık olmasını bekliyor.
 Siyasi analist İsmail Dabash, “geleneksel partilerin zafer açıklamasını, adayların kazanmak için onlara güvenmeyi tercih etmelerinde bulduğunu” söyledi. Cezayir Bağımsız Ulusal Seçim İdaresi (ANİE) verilerine göre,  bu başarı yüzde 23,03 oranıyla Cezayir tarihindeki en zayıf katılımla gölgelendi. Analistler, çekimsek kalmayı ‘Cezayir’deki en büyük parti’ olarak tanımladı.
Seçimleri boykot çağrısı yapan laik ve sol muhalefetin bir parçası olan Hirak hareketi, yaşananları rejim tarafından ‘seçim saçmalığı’ ve ‘ileri kaçış’ olarak nitelendirdi. Ait Hamadouche, oy kullanmayan 18 milyon Cezayirlinin otoriteye olan güven eksikliği sebebiyle oy vermediğini, hareketin daha güçlü olduğunu kanıtladıklarını kaydetti.
Ayrıca seçimlerin Hirak hareketine büyük bir argüman verdiğini söyleyen Kadir ise, bu durumun gösterilerde söylenen her şeyin doğru olduğunu ve siyasi sistemin değişmeyi reddettiği anlamına geldiğini bildirdi.
Geçtiğimiz günlerde gerçekleşen seçin Cezayir’de 22 Şubat 2019'da  barışçıl gösterilerin patlak vermesinden bu yana tanık olduğu ilk parlamento seçimleri. Analistler, seçimin Tebbun’un 2019 yılının sonunda zayıf bir sonuçla seçilmesinden sonraki üçüncü başarısızlığı temsil ettiğine dikkati çekti.
Görünen o ki, otorite, kurumların çalışmalarını “normalleştirmeye” ve hareketin depreminden sonra durum üzerindeki kontrolü yeniden sağlamaya kararlı görünüyor. Ancak hukukun üstünlüğü, demokratik geçiş, halk egemenliği ve bağımsız bir yargı isteyen sokağın taleplerini görmezden geliyor. Gazeteci Yazar Abid Şerif, “Sonuç, kendi etrafında dönen bir otorite, durağan bir ülke, örgütlenmemiş bir toplum, içeriksiz kurumlar ve parçalanmış bir hareket ile büyük bir kayıp” yorumunda bulundu.
Bir sonraki adım ise, sonbaharda yapılması planlanan yerel seçimlerden önce Başbakan Abdelaziz Cerad’ın yeni hükümet kuracağına olan güveni tazelemek olabilir. Hamadouche, ülkenin ciddi bir siyasi, ekonomik ve sosyal krizle karşı karşıya olduğu bir zamanda "ilk zorluğun tutarlı bir hükümetin kurulması olacağı" konusunda uyarıda bulundu.



Fas’a tepki yağıyor: Z kuşağı aktivistlerine korkunç muamele

Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)
Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)
TT

Fas’a tepki yağıyor: Z kuşağı aktivistlerine korkunç muamele

Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)
Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)

Fas'taki Z kuşağı protestolarında gözaltına alınan gençlere kötü muamele edilmesi tepki çekti.

Guardian'ın irtibata geçtiği aile ve avukatlar, gözaltındaki gençlerin polis merkezlerinde dövüldüğünü, saatlerce yiyecek ve su verilmeden tutulduğunu ve bazı durumlarda kendilerine zorla ifade imzalatıldığını savunuyor.

Kimliğinin paylaşılmaması şartıyla konuşan bir anne, 18 yaşındaki oğlunun protestolara katılmamasına rağmen iki aydan uzun süredir gözaltında tutulduğunu söylüyor:  

Oğlum bir eyleme bile katılmamıştı. Bir büfede yemek yerken gözaltına alındı. Tutuklanırken o kadar kötü dövüldü ki bazı dişleri kırıldı.

Anne, oğlunun polis merkezinde ifade tutanaklarını imzalamayı reddettiği için yeniden dövüldüğünü de sözlerine ekledi. 

Sivil toplum kuruluşu (STK) Fas İnsan Hakları Derneği (AMDH) de bazı kadın protestocuların taciz, hakaret ve cinsiyetçi söylemlere maruz kaldığını aktarıyor.  

Haberde, Agadir yakınlarındaki Lqliaa kasabasında 1 Ekim'de düzenlenen gösterilerde üç protestocunun güvenlik güçleri tarafından vurularak öldürüldüğü iddiası da paylaşılıyor. 

Olayda 12 yaşındaki çocuklar da dahil 14 protestocunun yaralandığı belirtiliyor. Yetkililerse bir grup eylemcinin polis karakoluna saldırdığını, ekiplerin de buna karşılık verdiğini savunuyor. 

Uluslararası Af Örgütü'ne göre şimdiye dek protestolarla bağlantılı olarak 2 bin 400'den fazla kişi hakkında hukuki işlem başlatıldı. 

AMDH, duruşmalarda avukatların bulunmadığına, soruşturmaların yetersiz yürütüldüğüne ve masumiyet karinesinin uygulanmadığına dikkat çekiyor. Onlarca kişiye 15 yıla varan hapis cezaları verildiği aktarılıyor. Çocuklar da dahil birçok göstericinin davası sürüyor.

STK'nin Marakeş şubesinden Mustapha Elfaz, "Gençlerin polis gözetiminde işkence gördüklerine dair korkunç tanıklıklar duyduk" diyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü'nden Ahmed Benchemsi şunları söylüyor: 

Hükümet açıkça korktu ve herhangi bir muhalefet biçimine müsamaha göstermeyecekleri yönünde güçlü bir mesaj vermek için böyle bir baskıya başvurdu.

Eylülde patlak veren eylemlerde halk, en az 11 kentte yolsuzluğu protesto etmek için sokaklara dökülmüştü.

Göstericiler, Rabat yönetiminin sağlık ve eğitimi önemsemeyip uluslararası spor organizasyonlarına para akıttığını savunuyor. İspanya ve Portekiz'le birlikte 2030 FIFA Dünya Kupası'na ev sahipliği yapmaya hazırlanan ülkede "Stadyumlar burada, hastaneler nerede?" sloganları duyulmuştu. 

Z Kuşağı 212 ve Fas Gençliğinin Sesleri gibi örgütlerin liderlik ettiği protestolar barışçıl başlasa da güvenlik güçleriyle çatışmalar nedeniyle üç kişi yaşamını yitirmiş, 600'den fazla kişi yaralanmıştı.

Independent Türkçe, Guardian, News International


İsrail gaz hamlesiyle Trump-Sisi-Netanyahu görüşmesine zemin mi hazırlıyor?

Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)
Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)
TT

İsrail gaz hamlesiyle Trump-Sisi-Netanyahu görüşmesine zemin mi hazırlıyor?

Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)
Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun aylarca beklettikten sonra Mısır ile yapılan en büyük doğal gaz anlaşmasına onay vermesi, iki lider arasında olası bir zirveye ilişkin İsrail basınında yeni iddialar doğurdu. Ancak Kahire cephesi sessizliğini koruyor.

Şarku’l Avsat’ın CNN’den aktardığı bilgilere göre Netanyahu ile Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi arasında ABD’de bir görüşme düzenlenmesi gündemde. Ancak sürece yakın Mısırlı bir kaynak, böyle bir buluşmanın kolay olmayacağını belirterek, “Gaz anlaşması tek başına bunu sağlamaz. İsrail’in Gazze anlaşmasını uygulamada ilerleme göstermesi ve Mısır’ın güvenliğini garanti etmesi gerekir. Bölgedeki tansiyon bitmiş değil ve ekonomik çıkar niteliğindeki bir gaz anlaşması bu durumu değiştirmez” değerlendirmesinde bulundu.

CNN’e konuşan bir İsrailli kaynak, Netanyahu’nun gaz anlaşmasına yönelik ilanının “olası Netanyahu–Sisi görüşmesi için hazırlıkların bir parçası” olduğunu aktardı.

Netanyahu’nun bu ay içinde ABD’ye giderek Başkan Donald Trump ile Florida’daki Mar-a-Lago’da görüşmesi bekleniyor. Aynı kaynaklara göre, İsrail hükümeti anlaşmaya resmi onayı aylarca geciktirdikten sonra, sonunda Trump yönetiminin baskısıyla onay verdi. Washington yönetimi, Netanyahu ile Sisi’yi bir araya getirerek bölgesel barış girişimlerini ve “İbrahim Anlaşmaları”nın kapsamını genişletmek istiyor.

Netanyahu çarşamba gecesi yaptığı televizyon konuşmasında, “İsrail tarihindeki en büyük gaz anlaşmasına onay verdim. Anlaşmanın değeri 112 milyar şekel (34.7 milyar dolar). Bunun 58 milyar şekeli (18 milyar dolar) devlet hazinesine girecek” açıklamasını yaptı ve anlaşmanın Amerikan Chevron şirketi ile İsrailli ortaklar üzerinden Mısır’a gaz ihracatını içerdiğini söyledi.

wscf
Deyr el-Belah’taki geçici Filistinli kampından bir kare (AFP)

İsrail ve Mısır, 1979’da barış anlaşması imzalamış olsa da iki lider yaklaşık on yıldır kamuoyu önünde görüşmedi. Kahire’den ise söz konusu iddialara ilişkin henüz resmi bir açıklama yapılmadı.

Mısırlı düşünür Abdülmünim Said, olası zirveye dair, “Benim için geçerli olan sadece Kahire’den gelen açıklamalardır” diyerek, gaz onayının barış sürecini canlandırıp canlandıramayacağının belirsiz olduğunu ifade etti. Said, “Bu durum sadece ekonomik bir anlaşma olarak kalabilir ve siyasi sonuç doğurmayabilir” dedi.

İsrail medyası ise iddiayı güçlendiren haberlerle çıktı. İsrail Kamu Yayın Kurumu, anlaşmanın Netanyahu ile Sisi arasında bu ay sonunda Florida’da bir görüşme ihtimalini doğurduğunu yazdı. Yedioth Ahronoth ve Kanal 12 de anlaşmanın Netanyahu–Trump–Sisi üçlü zirvesinin önünü açabileceğini aktardı; ayrıca Mısırlı tarafın, görüşmeye katılmak için anlaşma onayını şart koştuğunu belirtti.

Haberlere göre iki lider savaşın başlangıcından bu yana kamuoyuna açık şekilde konuşmadı ve taraflar arasındaki ilişkiler oldukça gergin. Kanal 12, Sisi’nin Temmuz ayında iç ve dış eleştirilere rağmen anlaşmayı kabul ettiğini, ancak İsrail hükümetinin beş ay boyunca süreci geciktirdiğini yazdı.

Aynı kaynaklara göre Mısır, Gazze’deki ateşkes sürecinde ilerleme sağlanmadan ve İsrail’in Gazze–Mısır sınır hattı olan Filadelfi Koridoru’ndan ve Nitsarim bölgesinden çekilmeden zirveye sıcak bakmıyor. Jerusalem Post da, gaz anlaşmasının üçlü zirve için gerekli siyasi tavizlerden yalnızca biri olduğunu kaydetti.

Mısırlı parlamenter Mustafa Bekri ise, gaz anlaşması ile olası liderler zirvesi arasında bağ kurulmasını reddetti. Bekri, İsrail kaynaklarından gelen iddialara itibar edilmemesi gerektiğini, esas olanın resmi Mısır tutumu olduğunu belirterek, “Mısır’ın pozisyonu nettir: Filistin halkının haklarının korunması ve Mısır’ın güvenliğinin garanti altına alınması vazgeçilmezdir” dedi.


Şam ve SDG yıl sonu yaklaşırken entegrasyon sürecini hızlandırmaya çalışıyor

Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)
Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)
TT

Şam ve SDG yıl sonu yaklaşırken entegrasyon sürecini hızlandırmaya çalışıyor

Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)
Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)

Suriye hükümeti ile Ana omurgasını YPG’nin oluşturduğu Kürtlerin liderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında yürütülen entegrasyon görüşmelerine ilişkin kaynaklar, tarafların yıl sonunda dolacak süre öncesinde tıkanan anlaşmayı ilerletmek için yoğun çaba gösterdiğini aktardı.

Şarku'l Avsat'ın sürece yakın Suriyeli, Kürt ve Batılı kaynaklardan edindiği bilgilere göre taraflar son günlerde temaslarını yoğunlaştırdı. Ancak görüşmelerdeki gecikmelerin yarattığı memnuniyetsizlik dikkat çekiyor. Kaynaklar, mevcut şartlarda anlaşmayı ileriye taşıyacak büyük bir sıçrama beklentisinin zayıf olduğunu belirtiyor.

Beş farklı kaynağa göre, geçici Suriye hükümeti, kuzeydoğu bölgesini kontrol eden Kürt güçlerine bir öneri sundu. Kaynaklar Şam yönetiminin söz konusu öneride, yaklaşık 50 bin savaşçıdan oluşan SDG’nin üç ana tümen ve daha küçük birlikler halinde yeniden yapılandırılmasına kapı araladığı bilgisini verdi.

Öneriye göre SDG, komuta zincirinin bir bölümünden vazgeçecek ve kontrol ettiği bölgeleri Suriye ordu birliklerine açacak.

Ancak kaynaklar, bu planın hayata geçip geçmeyeceğinin belirsiz olduğunu vurguladı. Birçok yetkili, yıl sonuna kısa süre kalmışken kapsamlı bir anlaşmaya varma ihtimalinin zayıf olduğunu, daha fazla müzakereye ihtiyaç duyulduğunu ifade etti.