Psikiyatrist Nevzat Tarhan gündeme getirdi… Şiddeti yöntem olarak benimseyenlerde "ayı geni" mi etkili? Ayı geni nedir, en çok kimlerde görülür?

Tarhan, popüler kültürde "Ayı geni" olarak adlandırılan "Şiddet genini" anlattı / Fotoğraf: Twitter
Tarhan, popüler kültürde "Ayı geni" olarak adlandırılan "Şiddet genini" anlattı / Fotoğraf: Twitter
TT

Psikiyatrist Nevzat Tarhan gündeme getirdi… Şiddeti yöntem olarak benimseyenlerde "ayı geni" mi etkili? Ayı geni nedir, en çok kimlerde görülür?

Tarhan, popüler kültürde "Ayı geni" olarak adlandırılan "Şiddet genini" anlattı / Fotoğraf: Twitter
Tarhan, popüler kültürde "Ayı geni" olarak adlandırılan "Şiddet genini" anlattı / Fotoğraf: Twitter

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, son günlerde gündemde yer alan isimlerden biri.
Tarhan'ın Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Kadına Karşı Şiddetin Araştırılması Komisyonu'nda yaptığı konuşmada İstanbul Sözleşmesi'nin ensest ilişkinin önünü açtığını söylediği iddia edildi.
Bundan dolayı muhalefet partilerinden kimi kadın vekiller, Tarhan'a tepki gösterdi.
Ancak bu tartışmanın öncesinde de Tarhan'ın komisyona davet edilmesine HDP Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel'den eleştiri geldi.
Güzel, 15 Haziran 2021 Salı günü Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, "Kadına yönelik şiddeti önleme komisyonuna aynı zamanda SADAT'ın psikolojik savaş danışmanlığını yapan Nevzat Tarhan çağrılınca insan merak ediyor: Bir psikolojik savaş uzmanının erkek şiddetini önlemede nasıl bir katkısı olabilir?" dedi.

Tarhan, 'Ayı geni'ni örnek göstererek cevap verdi
Bu tweeti alıntılayan Tarhan ise Güzel'e "Semra vekilim şiddetin cinsiyeti kimliği olmaz, şiddet şiddettir. Şiddeti hak arama sorun çözme yöntemi gören kişi de bence 'ayı geni' vardır. Cinsiyeti önemli değil. Ben psikiyatri uzmanıyım psikolojik savaş kitabımı okumanızı tavsiye ederim" diye cevap verdi.
Tarhan'ın kullandığı 'ayı geni' tabirine kısa sürede çok sayıda kişi yorum yaptı. Bazı kişiler de 'ayı geni'nin ne olduğunu merak etti.
Bu sorunun cevabını bulmak için son günlerdeki tartışmaların odağındaki Tarhan ile konuştuk. Tarhan, 'ayı geni'ne dair sorularımızı yanıtladı.

Prof.Dr.Nevzat Tarhan / Fotoğraf: uskudar.edu.tr
"Suç geni olarak biliniyor"
Ayı geni nedir?

Ayı geni diye karikatürize edilmiş bir gen var. Suç geni, saldırganlık geni ve MAO-A geni olarak da geçiyor. Suç geni var mı diye İngiltere'de yapılmış bir çalışma 2002'de yayınlandı. O açıklamada MAO-A (Monoamin oksidaz A) enziminin düşük aktivitede olduğu tespit edilen kişilerin çocukluk çağında bir travmaları olması veya kötü bir çocukluk geçirmeleri halinde bu kişilerin ileri ki yaşlarda öfke ve saldırganlık kontrolü yapamadıkları tespit edilmiş. Yine bu kişiler daha çok suç işliyorlar. Sosyal yetiştirme tarzıyla gen düşüklüğü birleşirse suça daha yakın oluyorlar.

"Toplumun yüzde 30'una ayı demiş olursunuz"
Peki 'ayı geni' tabiri bilimsel literatürde de geçiyor mu?

Hayır... Orijinalinde böyle bir tabir yok. Bilim çevrelerinde MAO-A geni, saldırganlık geni daha çok da 'riskli davranış geni' olarak biliniyor. Bu enzimi az salgılayanlar riskli davranışları sergilemeye daha yatkın oluyor. Ayı geni tabiri bilim çevrelerinde değil daha çok popüler kültürde var yoksa toplumun yüzde 30'una ayı demiş olursunuz.

"Toplumun yüzde 30'unda var"
Bu genin görülme oranı nedir?

Yapılan araştırmada MAO-A enzimi zayıf çalışanların oranının toplumun yüzde 30'u olduğu tespit edilmiş. Bu kişiler suçlu değil ama dediğim gibi sosyal çevrelerinin olumsuz olması durumunda suça daha yatkın kişiler. Gene sahip olanların kimisi çocukluk çağını güzel geçirmişse spora veya farklı alanlara yönelerek öfke kontrolü yapmayı öğreniyor. Kötü çocukluk geçirip, öfke kontrolünü geliştiremeyenler ileride suça yatkın hale geliyor.

Şiddetin bir nedeni de ayı geni diyebilir miyiz?
Tabii. Bu tarz geni taşıyanlar suç ve şiddet işlemeye daha yatkın oluyor. Suçlu değiller ama. O geni varsa suçlu diyemezsin. Ama İtalya'da bir mahkeme 2021'de bu geni taşıdığı tespit edilen birine indirim yapmış.

"Sadece erkeklerde değil kadınlarda da ayı geni var"
Ayı geni olarak adlandırılan bu gen, sadece erkeklerde mi var yoksa kadınlarda da görülüyor mu?

Erkek, kadın ayrımı yok iki tarafta da görülebiliyor.

Çocuklara da geçebiliyor mu?
Aktarılabiliyor. Hem anne de hem babadan geliyorsa risk yüksek. Sadece birinde varsa risk daha azalıyor. İkisinde de yoksa çocukta da olmuyor.

Tarhan, şiddete öfkeye neden olan ayı geninin kadınlarda da olduğunu belirtti / Fotoğraf: Twitter
"Şiddetin kadını erkeği olduğunu daha çarpıcı açıklamak için söyledim"
Ayı geni tabirini Twitter mesajınızda niye kullandınız?

Erkek şiddeti tanımını kullanmadığım için üzerime çok gelinince şiddetin kadını erkeği olmadığını daha çarpıcı açıklamak için bu sefer böyle bir gen olduğunu söyledim.

"Erkek veya kadın şiddeti diye bir şey bilimsel olarak yok"
Kadına şiddetinin bir nedeni genlerden mı kaynaklanıyor?

Şiddet genlerle alakalı. Kadın şiddeti, erkek şiddeti diye bir şeyin bilimsel karşılığı yok. Kimse söyleyemez. Bilimsel olarak görüşümü söyledim komisyonda. 'Sen erkek şiddetini söylemedin' diye bana yüklendiler.

"İlaç tedavisi gerekebiliyor"
- Bu genden kaynaklanan durumu tedavi etme imkanı var mı?

Evet var. Herkeste her insanda öfke kontrolünü öğrenebilme kapasitesi var. Bazıları toplum içinde öğrenebiliyor bazısında ilaç tedavisi gerekiyor.

İlaç tedavisi işe yarıyor mu?
Öfke ve kıskançlık ilaçla düzelebiliyor. Biyolojik karşılığı var. İlaçlar işe yarıyor.

Siz bu tür hastalarla karşılaştınız mı?
Bir hastam vardı. Bağırınca ortalık inlerdi. Ailesi bir şekilde ikna etti. İlaç tedavisi uyguladık. Öfkelilik hali geçti. Aile başta olmak üzere herkes memnun. 'Bir süre sonra ilacı bırakacağım' dedi. Neden dediğimde 'Öfkelenip, bağırmayınca kendimi kadın gibi hissediyorum' dedi. Bu tamamen kültürel işte. Yine bir öğretmen hastam vardı. Bağırdığında okul inlerdi. Baktık öfke kontrolünü yapamıyor. Biyolojik sorun var. Beyin kimyası bozulmuş. İlaç verdik. İki hafta sonra geldiğinde 'Hocam bana ne yaptınız öğrenciler sıranın üzerine çıkıyor gene kızamıyorum' dedi.

"Şiddet olaylarının yarıya yakını önlenebilir"
Yani ilaçlar işe yarıyor mu?

İlaçla öfkelilik hali ve kıskançlık düzelebiliyor. Biyolojik karşılığı var. Her şeyi gene indirmek doğru değil ama genin sosyal davranışlarımızda sosyal karşılığı var. Gen protein üretir. Ürettiği proteinde bazı kimyasalları azaltıyor. Azaltınca öfke kontrolü yapamıyor. Birçok öfkeliliklerin, şiddet olaylarının belki yarıya yakını önlenebilir, tedavi edilebilir şiddet.

"Kadına şiddeti ancak karnındaki bebek uygulayabilir"
Son olarak kamuoyunda tartışılan İstanbul Sözleşmesi’nin ensest ilişkiyi artırdığına dair açıklamanıza dair bir şeyler söylemek ister misiniz?

Bir konuyu açıklarken söylediklerimin yarısını almışlar yarısını almamışlar. Saptırma ve manipülasyon var. Benim daha önce söylediğim bir söz var. Kadına şiddeti ancak karnındaki bebek uygulayabilir. Şiddeti onaylamayan onca sözüm var. Ben aile dağılırsa ne olacak konusunu anlatırken 2012’de Almanya’da yaşanan bir olayı örnek olarak anlattım. Bununla alakalı olarak resmi bir açıklamam olacak.

"Konuşmam cımbızlandı"
Bu arada Tarhan’la yaptığımız görüşmenin ardından kendi adına olan siteden ve Twitter hesabından yaptığı resmi açıklamada İstanbul Sözleşmesi'nin ensest ilişkiyi artırdığını söylediğine dair iddialara cevap verdi. Tarhan, açıklamasında kendisini şu sözlerle savunarak bir de talepte bulundu:
"Komisyondaki konuşmamda 2012 yılında Almanya'da yaşanan bir olaya ilişkin haberi okuyarak oradaki mahkemenin ensesti temel hak olarak görmesini eleştirdim ve 'Biz eğer öyle kararlar vereceksek, ensestin önünü açıyorsak, buyurun, isteyen yapsın bunu. Biz şimdi, şu anda eğer böyle bir kararla toplumda kültürel değişimle ilgili bir karar veriyorsak gelecekte bizi bu bekliyor, ben bunu demek istiyorum' dedim. Konuşmamın cımbızlanarak 'Sözleşmeyi enseste bağladı' gibi mesnetsiz bir manşetle haber yapılmasını kınıyor, sözkonusu basın kuruluşlarını tekzip ederek hatanın düzeltilmesi için çağrıda bulunuyorum."

Alman Federal Anayasa Mahkemesi, ensesti yasaklayan kanunu anayasaya uygun buldu
Tarhan'ın Almanya'da bir mahkemenin ensesti temel hak gördüğü iddiasına karşın Alman Federal Anayasa Mahkemesi, 26 Şubat 2008 tarihinde Alman Ceza Kanunu'nun "kardeşler arası cinsel ilişki"yi cezalandıran 173/2-2 maddesini, Alman Anayasası'na uygun bularak, anayasaya aykırılık itirazını reddetmişti.
Sözkonusu kararın detayları hukukçu Prof. Dr. Türkan Yalçın Sancar ile Dr. Öğretim Üyesi Tuğçe Nimet Yaşar'ın 2009 yılında Türkiye Barolar Birliği (TTB) gergisinin 80 nolu sayısında yayınlanan "Genel Ahlak ve Alman Anayasa Mahkemesi'nin Kararı" başlıklı makalesinde de detaylıca anlatıldı. Makale internet ortamında da yer alıyor.
Independent Türkçe



Ahmed eş-Şera: Irak'taki deneyimim bana mezhep savaşı yapmamayı öğretti

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'nın Şam'da eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in eski sözcüsü Alistair Campbell ve eski İngiliz Muhafazakâr bakan Rory Stewart ile diyaloğu (podcast hesabı)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'nın Şam'da eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in eski sözcüsü Alistair Campbell ve eski İngiliz Muhafazakâr bakan Rory Stewart ile diyaloğu (podcast hesabı)
TT

Ahmed eş-Şera: Irak'taki deneyimim bana mezhep savaşı yapmamayı öğretti

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'nın Şam'da eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in eski sözcüsü Alistair Campbell ve eski İngiliz Muhafazakâr bakan Rory Stewart ile diyaloğu (podcast hesabı)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'nın Şam'da eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in eski sözcüsü Alistair Campbell ve eski İngiliz Muhafazakâr bakan Rory Stewart ile diyaloğu (podcast hesabı)

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, Irak hapishanelerinden salıverildikten sonra Suriye'ye döndüğünde kendisine iki şart koyduğunu söyledi: ‘Irak'ın mezhep savaşı deneyimini tekrarlamamak ve sadece rejimle mücadeleye odaklanmak.’

Bu ifadeler, eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in eski sözcüsü Alistair Campbell ve eski İngiliz Muhafazakâr bakan Rory Stewart'ın geçtiğimiz günlerde Şam'da eş-Şera ile bir araya gelerek gerçekleştirdikleri ve ‘Ahmed eş-Şera hapisteki bir El Kaide savaşçısından Suriye'nin liderine nasıl dönüştü?’ başlığıyla yayınlanan podcastte yer aldı.

Eş-Şera, “El Kaide'nin Irak'ta yaptıklarını tekrarlamak istediler ama ben bunu şiddetle reddettim. Bu durum aramızda bin 200'den fazla savaşçımızın öldürüldüğü ve benim de kuvvetlerimin yüzde 70'ini kaybettiğim büyük bir çatışmaya yol açtı. Ancak yeniden toparlandık ve rejimle savaşmaya odaklandık. Aynı zamanda DEAŞ ve benzeri gruplar gibi diğer taraflardan gelen tehditlerle de başa çıkmak zorunda kaldık” ifadelerini kullandı.

Eş-Şera, “Bir savaşçıydınız, bir mahkumdunuz, bir liderdiniz ve şimdi bir cumhurbaşkanısınız… Bu dönüşüm hakkında ne düşünüyorsunuz?” sorusuna şu yanıtı verdi: “Şu anda Esed'in eskiden bulunduğu bu saraydayım. Ben bir savaşçıydım, savaşmak istediğim için değil. Bugün cumhurbaşkanıyım ama cumhurbaşkanı olmak istediğim için değil.”

Irak savaşı deneyimi

Suriye Cumhurbaşkanı, üniversitenin ilk dönemlerinde genç bir adam olarak, Suriyelilerin 60 yıl boyunca maruz kaldığı acımasız baskıdan, Suriye toplumunun sistematik olarak yok edilmesinden ve Irak'ta savaş patlak verdiğinde oraya gitmesi gerektiğini hissetmesinden duyduğu öfkeden bahsetti.

Eş-Şera Irak'ta üç yıl savaşmış, ardından beş yılını hapiste geçirmiş. İngilizler ona hapishanenin onu nasıl değiştirdiğini, bundan ne öğrendiğini ve çeşitli grupların saflarında nasıl hızlı bir şekilde yükselebildiğini sordu.

cdfrgthy
Suriyeli sanatçı Tamara Bessam Ebu Alvan, Şam'da Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlayan bir duvar resmi çiziyor. (Reuters)

Eş-Şera bu soruya şu cevabı verdi: “Suriye'de var olan baskının boyutlarını fark etmeye başladığımda yaklaşık 19 yaşındaydım. Ülkenin kötüye giden durumunu ve önceki rejimin ülkeyi nasıl korkunç bir şekilde yönettiğini görebiliyordum. Şam'ın taşıdığı yük ve rejimin Suriye toplumunu ve bu kadim şehri nasıl istismar ettiği konusunda derin bir acı hissettim.”

Sözlerine şöyle devam etti: “Bu rejimin düşmesi gerektiğine ikna olmuştum ama bunu gerçekleştirecek araçlarımız ya da uzmanlığımız yoktu. Bu yüzden deneyim kazanabileceğim her yere gitmeye karar verdim. O sırada Amerikalılar Irak'a girmeye hazırlanıyordu ve ABD'nin yaptıklarına karşı güçlü bir Arap ve İslami tepki vardı. Unutmamalısınız ki o zamanlar gençtim ve farklı bir düşünce tarzım vardı. Bu yüzden Irak'a gittim ve farklı gruplarla çalıştım. Zaman içinde bu gruplar yavaş yavaş küçülmeye ve El Kaide örgütüyle birleşmeye başladı. Bu şekilde kendimi El Kaide saflarında buldum.”

sxcdfrgt
Yaklaşan Ramazan Ayı için hazırlanan ‘Benatu’l Başa’ adlı dizinin çekimleri Eski Şam'da yapılıyor. (AFP)

22 yıllık bu yolculuk sırasında eş-Şera, Irak'taki deneyimlerinden öğrendiği en önemli şeyin, aynı hataları tekrarlamaktan kaçınmak istiyorsak politikaların sürekli olarak yeniden gözden geçirilmesi gerektiği olduğunu söyledi. O dönemde Batı'nın Ortadoğu'ya yönelik politikalarını eleştiren eş-Şera, “Bunlar yanlıştı ve değiştirilmeleri gerekiyordu. Bölge halkının her 10 yılda bir kötü kararların bedelini ödemesini istemiyoruz” dedi.

Bir barış adamı!

Kendisini dünyaya bir barış adamı olarak tanıtmak isteyip istemediği ve kendisine halen şüpheyle yaklaşan ülkelerle nasıl ilişkiler kurmayı planladığı sorusuna eş-Şera şu yanıtı verdi: “Bölgemizde, özellikle Suriye'de savaşlardan bıktık. İnsanlık barış ve güvenlik olmadan yaşayamaz, insanların aradığı şey bu, savaş değil. İnsanları bir araya getirebilecek ve savaşa başvurmadan barışçıl çözümlere götürebilecek pek çok şey var. Barış içinde insan olarak bizi birleştiren şeyler, savaş içinde bizi bölen şeylerden çok daha büyüktür.”

scdfvgbth
Yeni Suriye yönetimi geçtiğimiz aralık ayında muhalif grupları birleşik bir Suriye ordusuna entegre etmeye çalıştı. (SANA)

HTŞ grupları

Podcastte eş-Şera’ya bazıları daha radikal olan birçok hareketten oluşan Heyetu Tahriru’ş Şam (HTŞ) içindeki pratik bir zorluk soruldu: “Burada bizimle birlikte oturmanıza kızanlar olabilir. Şimdi cumhurbaşkanı olduğunuza göre, en radikal olanlar da dahil olmak üzere tüm bu eski gruplarla nasıl başa çıkacaksınız?”

Ahmed eş-Şera şöyle yanıtladı: “Burada sizinle birlikte oturmama izin verilmediğini söylemek büyük bir abartı olur. O kadar da kötü değil. Bir arada yaşamamızı ve birbirimizle savaşmaya gerek kalmadan devrimin hedeflerine ulaşmamızı sağlayacak uygun ve kabul edilebilir bir formüle ulaşana kadar tüm bu taraflarla ikna ve diyalog yöntemlerini kullandım... Pek çok kişi bu yaklaşıma katıldı.”

scdfvgrth
Halep kırsalından Humus şehrine dönen yerinden edilmiş Suriyelileri taşıyan bir otobüsün penceresinden bakan bir çocuk, elinde Suriye bağımsızlık bayrağı tutuyor, 10 Şubat. (AFP)

Anayasa ve seçimler

“Peki ya ‘ulusal konferans’ ve anayasa ile seçimlerin belli bir zaman dilimi içinde yapılmasının garanti edilmesi hakkında ne söylersiniz?”

Eş-Şera, Suriye'nin çeşitli aşamalardan geçtiğini ve önceliğin hükümeti istikrara kavuşturmak ve devlet kurumlarının çöküşünü önlemek olduğunu söyledi.

Eş-Şera sözlerini şöyle sürdürdü: “İdlib hükümetini Şam'ın kontrolünü ele geçirdiğimizde iktidarı devralmaya hazır olacak şekilde hazırladık. Bu aşama için üç ay ayırdık. Daha sonra anayasal deklarasyon, ulusal konferansın toplanması ve cumhurbaşkanının atanmasını içeren bir sonraki aşamaya geçeceğiz. Uluslararası sözleşmelere uygun olarak bir cumhurbaşkanı atadık. Anayasa uzmanlarına danıştıktan sonra muzaffer güçler cumhurbaşkanını atadı, önceki anayasayı iptal etti ve eski parlamentoyu feshetti. Şimdi, yeni bir anayasanın ilan edilmesinin önünü açacak öneriler geliştirmek amacıyla çok çeşitli tarafların yer alacağı ulusal diyalog sürecine geçeceğiz. Geçici bir parlamento oluşturulacak ve bu parlamento yeni anayasayı hazırlamak üzere bir anayasa komitesi kurmakla sorumlu olacak.”

Trump ve Gazze

Eş-Şera, ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze Şeridi'ndeki Filistinlilerin Mısır ve Ürdün'e taşınmasına ilişkin açıklamalarıyla ilgili olarak şunları söyledi: “İnsanları topraklarını terk etmeye zorlayabilecek hiçbir güç olmadığına inanıyorum. Birçok ülke bunu yapmaya çalıştı ama hepsi başarısız oldu, özellikle de Gazze Şeridi'ne yönelik son savaş sırasında. Geçtiğimiz bir buçuk yıl boyunca Filistin halkı acıya, ölümlere ve yıkıma katlandı ama yine de topraklarını terk etmeyi reddetti. 80 yılı aşkın süredir devam eden bu çatışmada, Filistinlileri zorla yerlerinden etmeye yönelik tüm girişimler başarısız oldu. Terk edenler kararlarından pişman oldular. Birbirini izleyen Filistinli nesillerin aldığı ders, topraklarına bağlı kalmanın ve onu terk etmemenin önemidir.”

scdfvrgty
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera dün Silikon Vadisi'nden Suriye asıllı Amerikalı uzmanlardan oluşan bir heyetle bir araya geldi. (SANA)

Ekonomik model

Kendisini en çok ilgilendiren küresel ekonomik model ve ekonomi yönetimi açısından ilham aldığı belirli bir ülke ismi sorulan Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, Singapur, Suudi Arabistan, bazı dönemlerde Brezilya ve kalkınma yolunda büyük zorlukların üstesinden gelen Ruanda gibi ekonomik büyümeye tanık olan birçok ülkeyi incelediğini söyledi. Her ülkenin kendi zorlukları ve kalkınma aşamasıyla şekillenen kendi bağlamına sahip olduğunu belirtti. “Bu örneklerden değerli dersler çıkarılabilecek olsa da bunları körü körüne taklit etmemeliyiz. Bunun yerine, Suriye'nin kendine özgü durumuna uygun bir yaklaşım geliştirmek için bu dersleri uyarlamalı ve entegre etmeliyiz” dedi.

Ordu ve polisin lağvedilmesi

Eş-Şera'ya, Baas'tan arındırma sonrasında Irak'ta yaşananları anımsatan polis ve ordunun lağvedilmesi ve bu konunun nasıl ele alınacağı sorulduğunda, Suriye ve Irak'taki durum arasında büyük farklar olduğunu ve karşılaştırmaların her zaman büyük farklılıklar gösterdiğini söyledi. Suriye ordusunu ‘bir alternatif hazırlamadan’ dağıtmadığını belirtti.

Eski rejimin ordusunun Irak ordusu gibi olmadığını vurgulayan eş-Şera, “Çok sayıda milis ile İran ve Rusya'dan gelen dış müdahalelerle parçalanmıştı. Ordu dağılmış ve çökmüştü. Birçok genç erkek askere gitmemek için Suriye'den kaçıyordu. Dolayısıyla ordunun Suriyeliler için büyük bir önemi yoktu. Bugün Suriye'de zorunlu askerlik uygulamadım. Gönüllü askerliği tercih ettim. Bugün binlerce kişi yeni Suriye ordusuna katılıyor” ifadelerini kullandı.

Devrimci zihniyet bir devlet inşa edemez

Kendisini halen bir devrimci olarak görüp görmediği sorulan eş-Şera, devrimci zihniyetin bir devlet inşa edemeyeceğini söyledi. Şarku'l Avsat'ın Rory Stewart'ın röportajından aktardığına göre Eş-Şera, “Bir devlet inşa etmek ve bütün bir toplumu yönetmek söz konusu olduğunda farklı bir zihniyete ihtiyaç duyarsınız. Benim için devrim, rejimin devrilmesiyle sona erdi” dedi.

Eş-Şera sözlerini şöyle sürdürdü: “Bugün ülkenin yeniden inşası, ekonomik kalkınma, bölgesel istikrar ve güvenliğin sağlanması, komşu ülkelere güvence verilmesi ve Suriye ile Batı ülkeleri ve bölge ülkeleri arasında stratejik ilişkiler kurulmasını içeren yeni bir aşamaya geçtik.”

sdfgrt
Ahmed eş-Şera'nın geçen ay yaptığı bir konuşmayı Şam'daki er-Ravza kafede takip eden Suriyeliler (Şarku’l Avsat)

Batı medyasının kendisi hakkında söylediklerine ilişkin tutumu sorulan Ahmed eş-Şera, Suriye'nin küresel etkiye sahip stratejik bir ülke olduğunu söyledi. Eş-Şera, “Geçmişte rejim kasıtlı olarak Suriyelileri Avrupa'ya göç ettirmeyi ve Captagon'u Avrupa'ya ve bölgeye kaçırmayı amaçlıyordu. Şam ayrıca, Suriye içindeki bazı ülkelerin oynadığı son derece olumsuz rol nedeniyle bölgede daha fazla istikrarsızlık tohumları ekmek için bir üs olarak kullanıldı” değerlendirmesinde bulundu.

Suriye'nin durumunun kökten değiştiğini ve gelecek vaat eden yeni bir ülke haline geldiğini vurgulayan eş-Şera, “Suriye ekonomik kalkınma yoluyla bölgenin istikrara kavuşmasında önemli bir rol oynayacaktır” dedi. Eş-Şera, tarım, sanayi ve ticaret gibi sektörlerde önemli bir merkez olacak olan Suriye'nin tarihi İpek Yolu üzerinde yer aldığını ve Doğu ile Batı arasındaki ticaretin yeniden gelişmesinin beklendiğini belirtti.

Eş-Şera, Batı'nın Suriye'ye bakışını bu açıdan yeniden gözden geçirmesi gerektiğini söyledi.