İngiltere gıda ihracatı yol haritasını yeniden gözden geçiriyor

Brexit sonrası İngiliz gıda ihracatının denklemi ve varış noktaları önemli ölçüde değişti. (Reuters)
Brexit sonrası İngiliz gıda ihracatının denklemi ve varış noktaları önemli ölçüde değişti. (Reuters)
TT

İngiltere gıda ihracatı yol haritasını yeniden gözden geçiriyor

Brexit sonrası İngiliz gıda ihracatının denklemi ve varış noktaları önemli ölçüde değişti. (Reuters)
Brexit sonrası İngiliz gıda ihracatının denklemi ve varış noktaları önemli ölçüde değişti. (Reuters)

Brexit sonrası İngiltere'nin Avrupa Birliği ülkelerine yönelik ihracatı genel olarak azalırken, Avrupa Birliği dışındaki ülkelere, üye ülkelere ihraç ettiğinden daha fazla yiyecek ve içecek ihraç etti.
İngiliz Haber Ajansı İngiltere’deki Yiyecek ve İçecek Federasyonu’nun verilerine dayandırdığı haberinde, 2021 yılının ilk üç ayında Avrupa Birliği dışındaki ülkelere yapılan ihracatın İngiltere'nin toplam yiyecek ve içecek ihracatının yüzde 55'ini oluşturduğunu, bu oranın geçen yılın aynı döneminde yüzde 40’dan az olduğunu söyledi.
Veriler, İngiltere'nin Çin'e yaptığı yiyecek ve içecek ihracatının yüzde 28, Güney Kore'ye yüzde 19 ve Japonya'ya yüzde 6,2 arttığını gösterdi. Federasyona göre bu artış Avrupa dışı ülkelere yapılan ihracattaki patlamadan kaynaklanmıyor. Zira bu ülkelere yapılan ihracattaki artış sadece yüzde 0,3’de kaldı. Ancak bu, İngiltere’nin yaptığı toplam İngiliz yiyecek ve içecek ihracatının bir yıl önceki 5,1 milyar sterline kıyasla 3,7 milyar sterline (5 milyar dolar) düştüğü anlamına geliyor.
Bloomberg Haber Ajansı, İngiltere'nin Avrupa Birliği ülkelerine yaptığı gıda ve içecek ihracatının bu yılın ilk çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 47 düştüğünü bildirdi. İhracattaki bu düşüş Avrupa Birliği ile ticari alışveriş maliyetlerindeki artışa ve İngiltere'nin Avrupa Birliği'nden çıkışından (Brexit) bu yana gümrük prosedürlerinin neden olduğu gecikmelere bağlanıyor.
Birleşik Krallık gelir ve gümrük dairelerinden elde edilen verilere göre, 2019’un aynı dönemine kıyasla yılın ilk üç ayında süt ürünleri ihracatı yüzde 90’dan fazla, balık ihracatı yarıdan fazla ve bazı alkollü ürünlerin ihracatı üçte bir oranında azaldı.
İngiliz Yiyecek & İçecek Federasyonu uluslararası ticaret sorumlusu Dominic Goudie konuyla ilgili şunları söyledi: “AB'ye yapılan 2 milyar dolarlık ihracat kaybı sektörümüz için bir felaket ve İngiliz üreticilerin AB ile yapılan ticarete getirilen yeni kısıtlamalar nedeniyle karşı karşıya kaldıkları uzun vadeli kayıpların güçlü bir göstergesi niteliğinde.”

Perakende satışında düşüş yaşandı
Hükümetin restoran ve barların yeniden açılmasına izin vermesiyle tüketicilerin pazarlardaki gıda maddelerine yapılan harcamalarını azaltmalarıyla İngiltere’de perakende satışlarda da geçen ay beklenmedik bir şekilde düşüş yaşandı.
İngiltere'deki Ulusal İstatistik Bürosu'ndan elde edilen verilere göre Kovid-19 salgını sebebiyle alınan tedbirler sonucu aylarca kapatılan zorunlu olmayan ihtiyaçların satıldığı mağazalarının tüketicilere yeniden açıldığı Nisan ayındaki yüzde 9,2'lik benzeri görülmemiş bir sıçramanın ardından, mağazalar ve web siteleri aracılığıyla yapılan satışların hacmi yüzde 1,4 azaldı.
Bloomberg, İngiliz Ulusal İstatistik Bürosu ekonomik istatistik direktörü Darren Morgan'ın şunları söylediğini aktardı: “Geçen ay mağazaların yeniden açılmasıyla aynı zamana denk gelen ani artışın ardından perakende satışlar Mayıs ayında bir miktar düştü. Ancak yine de salgın öncesi seviyelerin yanı sıra mağazaların yeniden açılmasından önceki geçen Mart ayı seviyelerinin üzerinde seyretti.”
Gıda ürünleri satışlarındaki düşüş yüzde 5,7 ile ilk sıradayken, ev eşyaları ve bahçe ekipmanları satışlarında da düşüş yaşandı. İnternet üzerinden yapılan satışlarda mağazaların yeniden açılmasıyla üst üste üçüncü ay düşüş yaşanmasına rağmen yine de salgının İngiltere'yi vurduğu Mart ayından önceki Şubat 2020 seviyelerinin yüzde 60 üzerinde seyrediyor.

 


İsrail-İran çatışması küresel ekonomiyi nasıl tehdit ediyor?

Tokyo Menkul Kıymetler Borsası'nda Nikkei 225 endeksini gösteren elektronik panonun önünden geçen bir kadın (AFP)
Tokyo Menkul Kıymetler Borsası'nda Nikkei 225 endeksini gösteren elektronik panonun önünden geçen bir kadın (AFP)
TT

İsrail-İran çatışması küresel ekonomiyi nasıl tehdit ediyor?

Tokyo Menkul Kıymetler Borsası'nda Nikkei 225 endeksini gösteren elektronik panonun önünden geçen bir kadın (AFP)
Tokyo Menkul Kıymetler Borsası'nda Nikkei 225 endeksini gösteren elektronik panonun önünden geçen bir kadın (AFP)

Ortadoğu'da İsrail ile İran arasındaki çatışma şiddetlenirken, dünya bu gerilimin olası ekonomik yansımaları konusunda endişe duyuyor. Bu hayati bölgede yaşananlar sadece çatışan ülkeleri değil, aynı zamanda birkaç kilit kanal aracılığıyla tüm küresel ekonomiyi etkiliyor; finansal ve ticari istikrarı tehdit ediyor.

cshy
Tahran'da İsrail hava saldırılarının hedef aldığı bir binanın enkazında çalışan arama-kurtarma ekipleri (AFP)

İsrail-İran çatışmasının küresel ekonomi üzerindeki temel etkileri neler?

* Enerji fiyatları... Enflasyonu ateşleyecek bir kıvılcım

Ortadoğu küresel enerjinin can damarıdır ve petrol ve gaz tedarikinin büyük bir kısmı Hürmüz Boğazı gibi hayati önem taşıyan su yollarından geçmektedir. İster petrol tesislerine doğrudan saldırılar isterse seyrüsefere yönelik tehditler yoluyla olsun, bu kaynakların kesintiye uğraması kaçınılmaz olarak petrol ve gaz fiyatlarında bir artışa yol açacaktır. İran, dünya petrolünün yaklaşık yüzde 3'ünü ve gazının yüzde 7'sini üreterek küresel enerji piyasasında önemli bir oyuncu konumunda.

tyu7
Tacoma'daki American Oil and Refining Company (EPA)

Enerji fiyatlarındaki bu artış bölgeyle sınırlı kalmayacak, doğrudan küresel enflasyona dönüşerek tüm mal ve hizmetleri etkileyecek. Küresel olarak artan üretim ve nakliye maliyetleri, merkez bankalarının enflasyonu kontrol altına almak için daha uzun süre yüksek faiz oranlarını sürdürmesini zorlaştıracak ve bu küresel ekonomik büyümenin yavaşlamasına yol açacak.

* Tedarik zinciri kesintisi: Ticaret darboğazı

Küresel tedarik zincirleri büyük ölçüde Ortadoğu'daki hayati deniz yollarına dayanır ve herhangi bir aksama dalga etkisi yaratır:

Hürmüz Boğazı ve Kızıldeniz'e yönelik tehdit: Hürmüz Boğazı, dünya ham petrolünün yaklaşık yüzde 20'sinin geçtiği hayati bir tıkanma noktasıdır. Bu boğazı kapatmaya yönelik herhangi bir tehdit, hatta boğazdaki gemilere yönelik tehditler, nakliye şirketlerini gemilerini Afrika'daki Ümit Burnu çevresine yönlendirmeye zorlayacaktır. Bu yönlendirme basit bir değişiklik olmayıp, nakliye sürelerinde ve maliyetlerinde büyük bir artış anlamına gelmekte, malların varışını geciktirmekte ve son tüketiciye ulaşma fiyatlarını yükseltmektedir. Daha yüksek navlun sigortası primleri şirketler üzerindeki mali yükü artırmakta ve bu da genel maliyetlere yansımaktadır.

Bu transferler limanlar ve küresel dağıtım ağları üzerinde büyük lojistik zorluklar yaratır. Bu da belirli malların kıtlığına ve temel bileşenlerin endüstrilere tesliminde gecikmelere yol açarak küresel üretim zincirlerini sekteye uğratabilir.

u7ı8
Hürmüz Boğazı'ndan geçen bir petrol tankeri (Reuters)

Analiz firması Kpler tarafından yayınlanan verilere göre, geçen hafta İsrail'in İran'a yönelik saldırılarının ardından navlun oranları yükseldi. Arap Körfezi'nden Çin'e giden tanker navlunlarının cuma günü yüzde 24 artarak varil başına 1,67 dolara yükseldiği belirtildi. VLCC (Çok Büyük Ham Petrol Taşıyıcısı) navlunlarındaki artış yıl başından bu yana görülen en büyük günlük hareketi yansıtıyor ve bölgede algılanan risk düzeyini vurguluyor.

Kpler'deki analistler, deniz savaşı risk primi şu ana kadar değişmemiş olsa da, aşırı istikrarsızlık devam ettikçe navlun oranlarının daha da yükselmesini bekliyor.

* Çalkantılı gökyüzü

Mevcut çatışma ortamı, hava sahasının kapanmasının ardından yolcularını ve mürettebatını korumak için acil önlemler almak zorunda kalan küresel havayolu şirketlerini uçuşlarını yeniden yönlendirmeye ya da iptal etmeye zorladı. Bu da yolcular için büyük aksaklıklara ve zorlukla toparlanan seyahat ve turizm sektörü üzerinde doğrudan bir etkiye neden oldu. Bu durum, daha fazla yakıt tüketimi gerektiren daha uzun rotalar nedeniyle operasyonel maliyetlerde artışa yol açarak bilet fiyatlarına yansıyabilir ve özellikle ekonomik zorluklarla mücadele eden şirketler üzerinde ek mali baskı yaratabilir.

tyu7
Tel Aviv yakınlarındaki Ben Gurion Havalimanı'nda boş bir giden yolcu salonu (EPA)

* Finansal piyasalar ve yatırımcı güveni: Volatilitenin dehşeti

Jeopolitik gerilimler finans piyasaları için bir kâbustur. Çatışmalar arttıkça yatırımcılar altın ve ABD doları gibi güvenli varlıklara yönelir, bu da borsalarda ve para birimlerinde keskin dalgalanmalara neden olur. ‘Güvenli limana sığınma’ aynı zamanda bölgeden sermaye kaçışına yol açarak bölgesel sermaye piyasalarını zayıflatabilir ve doğrudan yabancı yatırımları azaltabilir. Ülkelerin kredi itibarları da kötüleşerek borçlanma maliyetlerini artırabilir ve bütçelerine yük getirebilir.

* Yavaşlayan ekonomik büyüme: Resesyon hayaleti

Yüksek enflasyon, yüksek navlun maliyetleri ve düşük yatırımcı güveninin bir araya gelmesi, küresel ekonomik büyümede yavaşlama için bir reçetedir. Çatışmanın uzun sürmesi ve yayılması, özellikle de tedarik zincirlerinin tamamen kesintiye uğraması ve enerji fiyatlarının görülmemiş seviyelere ulaşması halinde, dünyayı bir durgunluğa, hatta bir depresyona itebilir. Bölgesel istikrara ve yakıt fiyatlarına büyük ölçüde bağlı olan turizm ve havacılık gibi sektörler bu durumdan ilk etkilenenler arasında yer alacaktır.

frgty
Almanya'nın DAX endeksi Frankfurt Borsası'nda düştü. (Reuters)

* Güvenlik harcamaları: Bütçeler üzerinde bir yük

Riskler arttıkça, bölgedeki ve dünyadaki hükümetler kendilerini savunma ve güvenlik harcamalarını arttırmak zorunda bulabilirler. Kaynakların üretken yatırımlardan güvenlik harcamalarına kayması, hükümet bütçeleri üzerinde ek bir baskı oluşturarak temel hizmetleri ve kalkınma planlarını etkileyebilir.

* Merkez bankaları altınla korunuyor

Jeopolitik gerilimler ve belirsizlik, dünyanın dört bir yanındaki merkez bankalarını, kriz zamanlarında rezervlerin değerini koruyan güvenli bir liman olarak altın rezervlerini önemli ölçüde artırmaya itiyor. Bu eğilim son üç yılda önemli ölçüde arttı ve Dünya Altın Konseyi önümüzdeki beş yıl içinde daha fazla merkez bankasının altın varlıklarını dolar aleyhine arttırmasını bekliyor.

Sonuç olarak, İsrail-İran anlaşmazlığı küresel ekonomik istikrar için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Bu sadece bölgesel bir anlaşmazlık değil, küresel ekonominin gölüne atılabilecek ve iç içe dalgalara neden olabilecek bir taştır. Bakalım uluslararası toplum bu gerilimi kontrol altına alabilecek ve dünyayı bunun yıkıcı ekonomik sonuçlarından koruyabilecek mi?