İran, ABD’yi iç işlerine karışmakla suçladı

Tahran'ın güneyindeki Mulavi pazarı. (AFP)
Tahran'ın güneyindeki Mulavi pazarı. (AFP)
TT

İran, ABD’yi iç işlerine karışmakla suçladı

Tahran'ın güneyindeki Mulavi pazarı. (AFP)
Tahran'ın güneyindeki Mulavi pazarı. (AFP)

İran, cuma günü yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin özgür ve adil olmadığını bildiren ABD yönetimini iç işlerine müdahale etmekle suçladı. Siyasi partiler de seçmen katılım oranının rekor seviyede düşmesinden ve geçersiz oy sayısındaki artıştan dolayı suçlamalarda bulundu.
ABD’nin insan hakları ihlallerine yönelik suçlamalar nedeniyle yaptırım uyguladığı muhafazakar İbrahim Reisi, ekonomik zorluklar ve siyasi kısıtlamalar nedeniyle seçmenlerin düşük katılımına damgasını vuran seçim yarışının ardından beklendiği gibi cumhurbaşkanlığını kazanan isim oldu.
Resmi istatistiklere göre cumhurbaşkanlığı seçimlerine ülke genelinde katılım oranı yüzde 48,8 seviyesinde kalırken başkent Tahran'da bu oran yüzde 26 oldu. Reisi, oyların yüzde 62'sini alırken geçersiz oylar 3,7 milyonla şimdiye kadar kaydedilen en yüksek sayı oldu. Geçersiz oyların çoğunluğunun boş oy pusulalarından oluştuğu kaydedildi.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price pazartesi günü yaptığı açıklamada, ülkesinin İran'daki seçim sürecini 'son derece yapay' olarak gördüğünü ve seçimlerin özgür ve adil olmadığını vurgulamıştı.
Tahran ABD’nin söz konusu eleştirilerine karşı çıktı. Reuters’ın haberine göre İran Hükümet Sözcüsü Ali Rebii basına yaptığı açıklamada şu ifadeleri kulandı:
"Bu açıklamayı ülkenin iç işlerine müdahale ve uluslararası yasaların ihlali olarak görüyoruz. ABD yönetimi İran'daki seçimlerle ilgili görüş belirtecek konumda değildir. ABD'deki demokratik ortamın ne kadar kusurlu olduğunu bilmeyen yoktur.” 
Pazartesi günü yaklaşık 150 eski Birleşmiş Milletler (BM) yetkilisinin yanı sıra insan hakları ve hukuk alanında çalışmalar yürüten uzmanlar, Reisi’nin de suçlandığı, 1988'de binlerce İranlı siyasi tutuklunun yargısız infazına ilişkin uluslararası bir soruşturma komisyonu kurulması çağrısında bulundu.
Reisi, söz konusu cinayetlere karıştığı iddiasıyla ilgili bir soruya şu cevabı verdi:
"Bir hakim veya savcı halkın güvenliğini savunuyorsa takdir edilmelidir. Şu ana kadar bulunduğum pozisyonlarda insan haklarını her alanda savunduğum için gurur duyuyorum.”
İran’da seçmenlerin yarısından fazlası oy kullanmaktan çekinirken yurtiçindeki ve yurt dışındaki muhaliflerin seçimleri boykot etme çağrılarına uydukları görüldü.
İran Dini Lideri Ali Hamaney'e yakınlığıyla bilinen Keyhan gazetesi, cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılımın son 40 yılın en düşük seviyesinde olduğunu, bunun nedeninin ise nispeten muhafazakar Hasan Ruhani hükümetinin sorumlu tutulduğu ekonomik krizden kaynaklandığını bildirdi.
Gazetenin haberinde şu ifadeler kullanıldı:
"Kuşkusuz, katılım oranının düşük olmasının temel nedenleri arasında hükümetin son 8 yılda halka dayattığı sorunlar, zorlu yaşam koşulları ve sert baskılar olduğu söylenebilir."
İran'da yayın yapan Cumhur-i İslami gazetesi ise halkın oy kullanmada isteksiz olmasının ana nedenlerinden birinin, İran Anayasayı Koruyucular Konseyi’nin (AKK) önde gelen ılımlı ve muhafazakar adayların seçimlere katılmasını yasaklaması olduğunu vurguladı:
"Ekonomik zorluklar göz ardı edilemese de seçimlerde halka sunulan sınırlı tercihler ​​daha etkili oldu. Rejime verilen halk desteği, katılımın düşük olması ve geçersiz oylar aracılığıyla ortadan kalkma riski taşıyor."
Almanya Hükümet Sözcüsü Steffen Seibert pazartesi günü yaptığı açıklamada hükümetin Reisi’nin yaşanan idamlarda kilit bir rolü olduğunun farkında olduğunu ancak Almanya Başbakanı Angela Merkel'in tebrik mesajında söyledikleri hakkında yorum yapmayı reddettiğini belirterek, "Bu konuda söyleyecek bir şeyi yok" dedi.
Sözcü ayrıca İran cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki aday belirlenme sürecinin özgür ve adil seçim algılarına hiçbir şekilde uymadığını ve çoğunluğun şu an nükleer anlaşma müzakerelerine odaklandığını kaydetti.
Almanya hükümetinin insan hakları işlerinden sorumlu ismi Baerbel Kofler de Twitter hesabından yaptığı açıklamada, "Özgürlük ve insan hakları talep eden İran halkının sesine kulak verilmesi gerekiyor. Seçimlere düşük katılım oranı, halkın büyük bir kesiminin kendisine yakın bir aday görmediğini doğruluyor” dedi.
İran’da seçilen cumhurbaşkanının kendisinin insan hakları ihlallerinden uzak olduğunu açıkça belirtmesinden dolayı duyduğu endişeyi dile getiren Kofler, insan haklarının pazarlık konusu olmadığını ve İran'ın uluslararası düzeyde bunlara uyma taahhüdünde bulunduğunu vurguladı.
Fransa da Almanya'ya benze bir tutum sergiledi. Fransa Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Anis von der Mühll pazartesi günü yaptığı açıklamada, İran'daki insan hakları gerçekliğine ilişkin endişelerini dile getirdi. Mühll açıklamasında, Reisi’nin seçilmesinin ardından İran nükleer anlaşmasını kurtarmak üzere tüm diplomatik çabaların seferber edileceğini vurguladı.



İran Cumhurbaşkanı'nın yokluğunda süreç nasıl işleyecek?

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve yardımcısı Muhammed Muhbir (Tesnim)
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve yardımcısı Muhammed Muhbir (Tesnim)
TT

İran Cumhurbaşkanı'nın yokluğunda süreç nasıl işleyecek?

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve yardımcısı Muhammed Muhbir (Tesnim)
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve yardımcısı Muhammed Muhbir (Tesnim)

İran anayasası, İran cumhurbaşkanının herhangi bir nedenle iki ay süreyle yetkilerini kullanamaması durumunda, İran cumhurbaşkanlığının görevlerini geçici bir komitenin üstlenmesini öngörüyor.

131. maddeye göre başkanın ölümü, yokluğu, iki ayı aşan hastalık veya görev süresinin dolması ve yeni cumhurbaşkanının seçilmemesi halinde, cumhurbaşkanının görevlerini bir komisyon üstlenecek.

İran Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Rehber'in onayıyla, Meclis Başkanı ve Yargı Başkanının da yer aldığı bir komiteye başkanlık ediyor. Cumhurbaşkanı Yardımcısı, 50 gün içinde başkanlık seçimlerini düzenlemekle yükümlü olacak.

131. maddeye göre Rehber, cumhurbaşkanı yardımcısının yetkilerini gerektiği gibi kullanamaması halinde cumhurbaşkanının tüm yetkilerini doğrudan şahsen üstlenebilir veya yeni bir yetkili atayabilir.

İran Anayasası'nın 113. Maddesine göre İran Cumhurbaşkanı'nın, Rehber'den sonra ülkede en yüksek yetkili olduğunu ve Rehber ile ilgili konular hariç, Anayasa'nın uygulanmasından ve yürütme organını (hükümeti) yönetmekten sorumludur.

Bu, İran'ın başbakanlık görevini devralmak üzere geçici bir komite kurma durumu ile üçüncü kez karşı karşıya kalmasıdır.

İlki, İran devriminin ilkelerine ihanet ettiği gerekçesiyle Rehber Humeyni tarafından görevden alınan eski Cumhurbaşkanı Ebu'l Hasan Beni Sadr’ın görevden alınmasının ardından gerçekleşti. Beni Sadr 1979 devriminden sonra İran'ın ilk seçilmiş cumhurbaşkanıydı. Paris'te sürgünde iken Ekim 2021'de öldüğünde 88 yaşındaydı. Komitenin çalışmaları 22 Haziran 1980'den aynı yılın 2 Ağustos'una kadar yaklaşık iki ay sürdü.

İkincisi, 30 Ağustos 1981 tarihinde İran Başbakanı Muhammed Ali Recai'nin suikasta uğramasının ardından kurulmuştur. Komisyon, Başbakanlık binasının bombalanmasından birkaç saat sonra çalışmalarına başladı ve 9 Ekim 1981 tarihine kadar devam etmiştir.