Pfizer’in oluşturduğu antikorlar Sinovac’tan 10 kat daha fazla

Pfizer’in oluşturduğu antikorlar Sinovac’tan 10 kat daha fazla
TT

Pfizer’in oluşturduğu antikorlar Sinovac’tan 10 kat daha fazla

Pfizer’in oluşturduğu antikorlar Sinovac’tan 10 kat daha fazla

Hong Kong’da yapılan bir araştırma, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) enfeksiyonuna karşı Pfizer-BioNTech aşısı olan kişilerin, Çin aşısı Sinovac aşısı olan kişilerde bulunan antikor miktarından 10 kat fazlasına sahip olduğunu gösterdi. Söz konusu araştırma, farklı aşıların etkinliği hakkında giderek artan verilere eklendi.
Hong Kong Üniversitesi tarafından bin 442 sağlık çalışanı üzerinde yürütülen araştırma Lancet Microbe dergisinde geçen hafta Perşembe günü yayınlandı. Araştırmacılar, belirli bir hastalığa karşı bir aşının başarısının tek ölçüsünün antikorlar olmadığını ancak araştırmalarında belirledikleri nötralize edici antikorların yoğunluk farkının, aşı etkinliğinde önemli farklılıklar olarak çevrilebileceğini vurguladılar. Araştırmacılar Sinovac aşısı olanların, virüs ile enfekte olan başarılı bir şekilde virüse karşı mücadele veren hastalarda gözlemlenen antikor seviyeleri ile benzer veya ondan daha düşük antikor seviyelerine sahip olduğunu belirttiler.
Söz konusu araştırma, BioNTech ve Moderna gibi mRNA (Mesajcı RNA) teknolojisini kullanan aşıların, koronavirüse ve varyantlarına karşı, inaktif virüs parçaları kullanılması gibi daha geleneksel yöntemlerle geliştirilen aşılara göre daha iyi bir koruma sağladığına yönelik giderek artan delillere katkıda bulunuyor.
Geleneksel yöntem ile üretilen aşıların üretilmesi daha ucuz, taşınması ve depolanması daha az karmaşık olur. Bu durum söz konusu aşıları daha az zengin olan ülkelerde salgın ile mücadele için hayati bir araç yapar. Araştırmanın yazarlarından biri olan epidemiyolog Ben Cowling, “Başka bir seçeneğin olmaması durumunda insanların Sinovac aşısı olmalarının hala gerekli olduğunu zira az da olsa korumanın, hiç olmamasından daima daha iyi. Mükemmeliyetçiliğin iyi bir durumun düşmanı olmasına izin vermeyin” dedi.
Cowling “İnaktif virüsün parçalarının kullanıldığı bir aşının yaptırılmasını beklemekten ve aşı yaptırılmamasından daha iyi olduğu açıktır. Bu aşılar sayesinde çok ama çok hayat kurtarıldı” ifadelerini sözlerine ekledi.
Araştırmacılara göre, elde ettikleri veriler, Sinovac aşısı olan kişilerin virüse karşı korumasını artırmak için ek dozların uygulanması gibi ‘alternatif stratejiler’ geliştirilmesi gerektiğini gösteriyor.
Devam etmekte olan çalışmalarının bir sonraki aşamasının, ek dozların ne zaman yapılacağına yönelik olduğunu belirten Cowling, ek dozlarda önceliğin Sinovac aşısı olan kişilerde olacağını, başlangıçta BioNTech aşısı olan kişiler için ek dozların çok acil olmayabileceğini belirti.



Otizmde devrim niteliğinde gelişme

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Otizmde devrim niteliğinde gelişme

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Araştırmacılar, otizmin 4 alt tipini keşfederek bu genetik durumun altında yatan biyolojiyi anlamaya yönelik "dönüştürücü bir adım" attı.

Princeton Üniversitesi ve Simons Vakfı'ndan bilim insanları, otizm kohort çalışması SPARK'taki 5 bin çocuğun verilerini analiz ederek bireyleri özellik kombinasyonlarına göre gruplandırdı.

Araştırmacılar belirli özelliklerle ilgili genetik bağlantılar aramak yerine, sosyal etkileşimlerden tekrarlayan davranışlara ve gelişimsel kilometre taşlarına kadar 230'dan fazla özelliği her bir kişide değerlendirdi.

Bu analiz sayesinde otizmin farklı genetik varyasyon modellerine sahip 4 alt tipini tanımlamayı başardılar.

Flatiron Enstitüsü'nde yardımcı araştırmacı bilim insanı ve çalışmanın ortak başyazarı Natalie Sauerwald, "Otizmin tek bir biyolojik hikayesi değil, birden fazla farklı anlatısı olduğunu görüyoruz" diyor.

Bu, geçmişteki genetik çalışmaların neden genellikle yetersiz kaldığını açıklamaya katkı sağlıyor; aslında birbirine karışmış birden fazla farklı bulmacaya baktığımızı fark etmeden bir yapbozu çözmeye çalışıyorduk. Bireyleri ilk başta alt tiplere ayırana kadar resmin tamamını, genetik örüntüleri göremedik.

Bu 4 alt tip Sosyal ve Davranışsal Zorluklar, Gelişimsel Gecikmeyle Birlikte Karma OSB (Otizm Spektrum Bozukluğu), Orta Derecede Zorluklar ve Geniş Çaplı Etkilenme olarak belirlendi.

İlk tip, otizmi olmayan çocuklarla benzer bir hızda gelişimsel kilometre taşlarına ulaşan fakat genellikle dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, anksiyete veya depresyon gibi eşlik eden sorunlar yaşayan çocukları kapsıyor.

İkinci tipte gelişimsel kilometre taşlarına ulaşmada gecikme görülürken eşlik eden rahatsızlıklara dair herhangi bir belirtiye rastlanmıyor.

Üçüncü tip olan Orta Derecede Zorluklar'da otizmle ilgili temel davranışlar olsa da diğer gruplar kadar güçlü değil. Otizmi olmayan çocuklarla benzer bir hızda kilometre taşlarına ulaşıyor ve eşlik eden rahatsızlıklar görülmüyor.

4. tipte en uç ve geniş kapsamlı zorluklar yaşanıyor.

Katılımcıların yüzde 37'sinin yer aldığı birinci ve yüzde 34'ünün bulunduğu üçüncü tip en yaygın gruplar. Yüzde 19'unu içeren ikinci ve yüzde 10'unun olduğu 4. tiplerse en nadir olanlar. 

Bulgular, genetik farklılıkların "yüzeyde benzeyen klinik görünümlerin ardındaki farklı mekanizmalara işaret ettiğini" vurguluyor.

Örneğin hem Geniş Çaplı Etkilenme hem de Karma OSB gruplarındaki çocuklar gelişimsel gecikme ve zihinsel engellilik gibi bazı önemli özellikleri paylaşıyor. Ancak ilk grupta, ebeveynlerden geçmeyen de novo mutasyonların en yüksek oranı görülürken, ikinci grubun nadir kalıtsal genetik varyantları taşıma olasılığı daha fazla.

Bulgular otizmin sadece 4 alt tipi olduğu anlamına gelmiyor; en az 4 tane bulunduğunu ve bunların hem klinik seviyede hem de genom düzeyinde araştırmalar için anlamlı olduğunu gösteren veri odaklı bir çerçevenin keşfedilmesini sağlıyor.

Otizmle mücadele eden ailelerin, çocuklarının hangi otizm alt tipine sahip olduğunu bilmesi yeni bir netlik, kişiye özel bakım, destek ve topluluk imkanı sunabilir.

Independent Türkçe