Libya’dan uluslararası örgütlere göçmen tepkisi

Gözaltı merkezi yetkilileri, göçmenlere yönelik ciddi ihlallere bulaşmakla suçlanıyorlar.

Trablus’taki toplanma merkezinde tutulan yasa dışı göçmenler. (Yasadışı Göçle Mücadele Dairesi)
Trablus’taki toplanma merkezinde tutulan yasa dışı göçmenler. (Yasadışı Göçle Mücadele Dairesi)
TT

Libya’dan uluslararası örgütlere göçmen tepkisi

Trablus’taki toplanma merkezinde tutulan yasa dışı göçmenler. (Yasadışı Göçle Mücadele Dairesi)
Trablus’taki toplanma merkezinde tutulan yasa dışı göçmenler. (Yasadışı Göçle Mücadele Dairesi)

Libya’daki yasa dışı göçmenler dosyası, uluslararası kurum ve kuruluşların yerel yönetimlerin göçmelere yönelik muamelelerine ve gözaltı merkezlerindeki yetkililerin gözaltına alınan göçmen kadınlara yönelik ihlallere yönelik suçlamalarının ardından bir kez daha gündeme geldi.
Libya Temsilciler Meclisi’ndeki İçişleri Komitesi, Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanan raporlara sert bir tonla, Uluslararası Af Örgütü tarafından hazırlanan diğerler raporlara ise isim vermeden yanıt verdi. Komite, bu örgütlerin tutumlarının nesnellikten yoksun olduğunu, yerel yönetimlerin göç ve insani yansımaları dosyasıyla mücadele çabalarının göz ardı edildiğini ve halihazırda çok zor koşullardan geçmekte olan Libya devletine bu dosyanın ağır yükünün yüklenmeye çalışıldığını belirtti. Uluslararası örgütler ve kurumlar tarafından yapılan kınamalara karşı çıkıldı.
Komite başkanı Süleyman el-Harari ülkedeki yasa dışı göçmenlerin sayısına dikkat çektiği açıklamasında şunları söyledi:
“Bu uluslararası kuruluşlar, Libya’da iş fırsatı verilen ve Libya vatandaşlarına sunulan hizmetlerin aynılarından yararlanan binlerce göçmen ile karşılaştırıldığında, gözaltı merkezlerindeki yasa dışı göçmen sayısının çok az olduğu gerçeğini unutuyor. Libya yasaları göçmenlere yönelik esirliği, sömürüyü ve kötü muameleyi suç kabul eder.”
İçişleri Bakanlığı’nın açıklamasına göre Libya’nın dört bir yanında yasa dışı 575 binden fazla göçmen bulunuyor. Bunlardan 6 bin 200’ü Yasadışı Göçle Mücadele Dairesi tarafından yönetilen gözaltı merkezlerinde kalıyor. Bununla birlikte Birleşmiş Milletler (BM) raporları, başkent Trablus’ta silahlı milisler tarafından denetlenen kamplarda da göçmenler bulunduğuna işaret ediyor.
Uluslararası Af Örgütü daha önce yayınladığı bir raporda, kamplarda tutuklu olan göçmen kadınların gardiyanlar tarafından cinsel şiddete maruz kaldıklarını ve temiz su ve yiyecek karşılığında cinsel ilişkiye zorlandıklarını bildirmişti. Aynı şekilde BM raporunda da Libya Sahil Güvenlik, Avrupa Birliği (AB) Sınır Muhafızları’nı ve IRINI Operasyonu, Libyalıları insan hakları açısından yeterli güvenceler olmaksızın Akdeniz’deki uluslararası sularda göçmenlere yönelik arama kurtarma operasyonları yürütmeye teşvik etmekle suçlandı. Bu durumun insan haklarının ciddi ihlallerinin söz konusu olduğu, Libya’ya geri gönderilen yasa dışı göçmen sayılarında artışa yol açtığı kaydedildi.
Libyalı bir donanma yetkilisi, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, ülkedeki yasa dışı göçmenler dosyasına ilişkin uluslararası kuruluşların yayınladığı raporların “daima Libya aleyhine abartılar ve aşırı yüklenmeler ile dolu olduğunu” belirtti. Sahil güvenlik ekiplerinin Akdeniz üzerinden kaçan yüzlerce göçmen için kurtarma çalışmaları yürüttüğünü ve onları boğulmaktan kurtardığına dikkat çekti.
“Yardım çağrılarını görmezden gelip göçmenleri dalgalar arasında boğulmaya mı terk etmemiz gerekiyor?” diye soran yetkili, göçmenlere ülkelerine güvenli bir şekilde geri dönmeleri için sığınma merkezlerine geri gönderilmeden önce tüm tıbbi ve gıda yardımlarının sağlandığına dikkat çekti.
Aynı bağlamda, Temsilciler Meclisi İçişleri Komisyonu Başkanı ülkedeki güvenlik yetkililerini, insan kaçakçılarının faaliyetleriyle mücadele etmek üzere daha fazla çaba gösterme ve yasaya uygun olarak yasa dışı göçmenler konusuna müdahale etme taahhüdünde bulunma çağrısı yaptı. Başkan, Temsilciler Meclisi ve İçişleri Komisyonu’nun göçmen sığınma merkezlerinde bildirilen her türlü suiistimalin Başsavcı ve İçişleri Bakanlığı tarafından takip edilidiğini belirtti. Açıklamada ayrıca söz konusu suiistimallerin sistematik değil bireysel olduğu vurgulandı.
Trablus’taki yetkililer tarafından denetlenen sığınma merkezleri Afrika ve Asya uyruklu binlerce yasa dışı göçmenle dolu. Yerel haberler ve BM raporları, birçoğunun silahlı milislerin hakimiyeti altında olduğunu ve şiddet, haraç alma ve cinsel saldırılar gibi çeşitli suçlara maruz kaldıklarını gösteriyor.
İçişleri Komitesi Başkanı, Libya Temsilciler Meclisi’nin göçmenlikle ilgili Libya yasalarında reform yapma çabalarına ek olarak yerel yetkililerin sığınma merkezlerinin koşullarını iyileştirme konusundaki dikkate değer çalışmalarına dikkat çekti. Bu bağlamda, Komite’nin göçmenleri kurtarma operasyonlarını iyileştirmek ve bu konuda ihlallerde bulunanları cezalandırmak için Libya sahil güvenliği ile birlikte çalışmaya istekli olduğunu belirten Komite Başkanı, Libya’ya verilen uluslararası desteğin azaldığının ve bağışçıların taahhütlerini yerine getirmediğinin altını çizdi. Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik koşullar ve ardı ardına yaşanan krizler ile devlet kurumlarının kırılganlığı göz önüne alındığında, göç dosyasına ayrılan kaynaklar konusunda büyük bir engel olduğunu söyledi.
Komite Başkanı, göç dosyasıyla ilgili uluslararası destek programlarının gözden geçirilmesinin ve daha etkili sonuçlar elde etmek için Libya sınır yönetiminin iyileştirilmesinin önemine dikkat çektiği açıklamasında göç dosyasında uzmanlaşmış kurumların geliştirilmesi ve göç yollarına düşen bölgelerin düzenlenmesi gibi başlıkalrın mühim olduğunu vurguladı. Aynı zamanda göçmenlerin gönüllü olarak ülkelerine geri dönüşü gibi bazı programların ve bunların maliyetlerini karşılanmasının gözden geçirilmesi gerektiğini söyledi.
Temsilciler Meclisi İçişleri Komisyonu Başkanı Harari, Libya’yı suçlamaya çalışmanın krizi hafifletmeyeceğini, bölgedeki tüm çalışmaların birleştirilmesi gerektiğini vurguladığı açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“Libya, tüm bölgenin göçmen sorununu çözemez. Ekonomimiz, Libya’daki göçmenleri entegre etme sürecinin ortaya çıkarabileceği sorunların yanı sıra bu kadar çok sayıda göçmeni kaldıramaz.”
İçişleri Bakanı Halid Mazin’e göre Libya Sahil Güvenlik güçleri, geçen yıl yaklaşık 7 bin yasa dışı göçmen kurtardı. Bu yıl bu sayı 9 bin oldu. Uluslararası Göç Örgütü’nün raporlarına göre Avrupa Birliği tarafından desteklenen Sahil Güvenlik güçleri, bu yılın ocak ve haziran ayları arasında Akdeniz’de 15 binden fazla kişinin geçişine engel olarak Libya’ya geri gönderdi.



Eski İsrail Başbakanı Olmert: İki devletli çözüme alternatif yok ve Trump savaşı durdurarak fark yarattı

ABD Başkanı Donald Trump, dünya liderlerinin zirvesinde, İsrail ile Hamas arasında Şarm el-Şeyh'te ABD'nin arabuluculuğunda sağlanan ateşkes ve esir takası kapsamında Gazze savaşını sona erdirmek için imzalanan anlaşmayı memnuniyetle karşıladı (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump, dünya liderlerinin zirvesinde, İsrail ile Hamas arasında Şarm el-Şeyh'te ABD'nin arabuluculuğunda sağlanan ateşkes ve esir takası kapsamında Gazze savaşını sona erdirmek için imzalanan anlaşmayı memnuniyetle karşıladı (Reuters)
TT

Eski İsrail Başbakanı Olmert: İki devletli çözüme alternatif yok ve Trump savaşı durdurarak fark yarattı

ABD Başkanı Donald Trump, dünya liderlerinin zirvesinde, İsrail ile Hamas arasında Şarm el-Şeyh'te ABD'nin arabuluculuğunda sağlanan ateşkes ve esir takası kapsamında Gazze savaşını sona erdirmek için imzalanan anlaşmayı memnuniyetle karşıladı (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump, dünya liderlerinin zirvesinde, İsrail ile Hamas arasında Şarm el-Şeyh'te ABD'nin arabuluculuğunda sağlanan ateşkes ve esir takası kapsamında Gazze savaşını sona erdirmek için imzalanan anlaşmayı memnuniyetle karşıladı (Reuters)

Eski İsrail Başbakanı Ehud Olmert, Gazze Anlaşması'na ilişkin yorumlarında, iki devletli çözüme dayalı barışçıl bir çözümden başka alternatif olmadığını belirtti.

Olmert, İngiliz The Independent gazetesinde yayınlanan yazısında, "Her iki tarafın karşılıklı haklarını tanıyan iki devlet çerçevesinde ilerlemek için herhangi bir ivmenin olmaması ve statükonun devam etmesi halinde tekrar savaşa döneceğimizi" ifade etti.

Eski İsrail başbakanı, “Şu anda önemli olan soru, savaşın geçici olarak durdurulması, İsrail'in Gazze'den kısmi çekilmesi ve Hamas'ın sınırlı faaliyetlerinin devam etmesinin, tüm Ortadoğu'yu değiştirecek ve iki devletli çözüme dayalı İsrail-Filistin barışına yol açacak cesur bir siyasi hamlenin başlangıç noktası olup olmayacağıdır” dedi.

Olmert makalesinde ayrıca barışın “1967 sınırları içinde, başkenti Doğu Kudüs olan ve Kudüs'ün Eski Şehri'nin İsrail veya Filistin egemenliğine tabi olmadığı, İsrail Devleti'nin yanında bir Filistin devletinin kurulmasıyla” sağlanabileceğini belirtti. “Kendi ordusu olmayan, İsrail Devleti'ne komşu, silahsızlandırılmış bir Filistin devleti” ifadesini kullandı.

Barış anlaşması değil, savaşı sona erdirme anlaşması

2006-2009 yılları arasında görev yapan eski İsrail başbakanı, İsrail Knesset'inde olağanüstü ve duygusal bir törenle kutlanan Gazze anlaşmasını bir barış anlaşması değil, savaşı sona erdirme anlaşması olarak değerlendirdi. Olmert, bunun “Gazze savaşını sona erdirmek, esirleri (yaşayan ve ölenleri) iade etmek, Filistinli esirleri serbest bırakmak ve İsrail'in Gazze Şeridi'nden kademeli olarak çekilmesini sağlamak için yapılan bir anlaşma” olduğunu belirtti. Anlaşma, Gazze Şeridi üzerinde askeri kontrol sağlamak ve Hamas'ın askeri gücünü yeniden kazanma girişimlerini önlemek için Filistinli, Mısırlı ve Ürdünlü askerlerden oluşan ortak bir güvenlik gücü kurulmasını da içeriyor. Anlaşma ayrıca, Türkiye, Katar, Mısır, eski İngiltere Başbakanı Tony Blair ve ABD Başkanı'nın da dahil olduğu uluslararası denetim altında, Hamas yerine Gazze'deki hükümeti yönetmek üzere bir teknokratlar komitesinin kurulmasını da öngörüyor.

Trump'ın etkisi

Olmert, ateşkes anlaşmasını, kendi deyimiyle, “ABD Başkanı Donald Trump sayesinde birkaç hafta önce beklenmedik bir şekilde gerçekleşen etkileyici bir düzenleme” olarak değerlendirdi.

Olmert ayrıca, ABD Başkanı Donald Trump müdahale edene kadar savaşı durdurmaya yönelik tüm uluslararası çabaların başarısız olduğunu da belirtti. Olmert şöyle yazdı: “Trump, Netanyahu'yu Katar Başbakanı'ndan özür dilemeye zorlamaya karar vermeseydi, hâlâ savaşın ortasında olurduk. Trump dışında hiçbir lider bu olaylar zincirini başlatamazdı.”

Olmert, “Emmanuel Macron, Keir Starmer, Kanada Başbakanı Mark Carney ve uluslararası toplumdaki birçok kişinin çabaları savaşın sona ermesine katkıda bulundu. Onlara teşekkür ve minnettarlığımızı sunmalıyız. Ancak, sadece bir lider radikal bir fark yarattı” dedi.

Hamas'ı yok etmeyen acı bir darbe

Olmert, Trump'ın İsrail Knesset'indeki konuşmalarının, özellikle “iki yıl süren kanlı ve acı verici çatışmaların hatıralarıyla dolu” dönemin ardından, henüz siyasi bir plan olmadığını belirtti.

Olmert, “İsrail hükümeti, Başbakan Binyamin Netanyahu'nun ifade ettiği sert tutumu terk etmeyi kabul etti” diye yazdı. Hamas'ı tamamen yok etmedi, ancak ona acı bir darbe indirdi. Gazze Şeridi neredeyse tamamen yıkıldı ve birçok Gazze sakini hala binaların enkazı altında gömülü durumda olabilir" diye yazdı.

Olmert, “Gazze'de öldürülenlerin büyük bir kısmı – 67 binden fazla – terörle hiçbir ilgisi olmayan kişilerdi, ancak 7 Ekim'deki saldırının ardından başlayan İsrail askeri harekatının kurbanlarıydılar” dedi.

Olmert, makalesini, birçok İsraillinin hala Batı Şeria ve Gazze Şeridi'nin tamamını ilhak etmeyi ve bu bölgelerin sakinlerini sürmeyi hayal ettiğini belirterek sonlandırdı. Şarku’l Avsat’ın The Independent’ten aktardığına göre Olmert, “Birçok Filistinli, çatışmayı yeniden başlatmak umuduyla Hamas'ın askeri kapasitesini yeniden inşa etmeyi umuyor ve hem Filistinliler hem de İsrailliler, yıkım ve tahribatın sürüklediği ütopik hayallerin tutsağı olmaya devam ediyor. Ancak sadece Trump iki halk için iki devlet çözümünü kabul ederek bu dönüşümü gerçekleştirebilir” ifadelerini kullandı.


Sudan'ın başkentine İHA saldırısı

Sudan'daki insansız hava aracı (İHA) savaşı birçok kamu tesisini tahrip etti. (Reuters)
Sudan'daki insansız hava aracı (İHA) savaşı birçok kamu tesisini tahrip etti. (Reuters)
TT

Sudan'ın başkentine İHA saldırısı

Sudan'daki insansız hava aracı (İHA) savaşı birçok kamu tesisini tahrip etti. (Reuters)
Sudan'daki insansız hava aracı (İHA) savaşı birçok kamu tesisini tahrip etti. (Reuters)

Fransız haber ajansı AFP'ye konuşan askeri kaynaklar ve tanıklar, bugün Sudan'ın başkenti Hartum'a insansız hava aracı (İHA) saldırısı düzenlendiğini ve söz konusu saldırıların patlamalara neden olduğunu bildirdi.

‘Hava savunma sistemlerinin İHA’ların çoğunu düşürdüğünü’ doğrulayan askeri kaynaklar, “Aralarında kamikaze İHA’ların da bulunduğu on tanesi, Omdurman'ın kuzeyindeki Sarkab ve Halid bin Velid kamplarına saldırdı” dedi.

Omdurman sakinleri olan tanıklar, sabahın erken saatlerinden itibaren şehir üzerinde uçan İHA’ları gördüklerini ve kuzeyden gelen şiddetli patlama sesleri duyduklarını belirtti.


Yaser Arafat'ın yeğeni, savaş sonrası Gazze'ye yönelik planla Batı Şeria'ya geri döndü

Filistinli siyasetçi Nasır el-Kudva, 13 Ekim 2025'te Batı Şeria'nın Ramallah kentinde Reuters'a verdiği röportajda konuşuyor. (Reuters)
Filistinli siyasetçi Nasır el-Kudva, 13 Ekim 2025'te Batı Şeria'nın Ramallah kentinde Reuters'a verdiği röportajda konuşuyor. (Reuters)
TT

Yaser Arafat'ın yeğeni, savaş sonrası Gazze'ye yönelik planla Batı Şeria'ya geri döndü

Filistinli siyasetçi Nasır el-Kudva, 13 Ekim 2025'te Batı Şeria'nın Ramallah kentinde Reuters'a verdiği röportajda konuşuyor. (Reuters)
Filistinli siyasetçi Nasır el-Kudva, 13 Ekim 2025'te Batı Şeria'nın Ramallah kentinde Reuters'a verdiği röportajda konuşuyor. (Reuters)

Merhum Filistin lideri Yaser Arafat'ın yeğeni Nasır el-Kudva, dört yıllık sürgünün ardından Batı Şeria'ya döndü ve Gazze Şeridi'nde barışı sağlamak ve Hamas'ı bir siyasi partiye dönüştürmek için bir yol haritası getirdi. El-Kudva, yönetimi desteklemeye hazır olduğunu açıkladı.

Mevcut Filistin liderliğinin en önde gelen eleştirmenlerinden biri olan el-Kudva, ‘ülkedeki yolsuzlukla ciddi bir şekilde mücadele’ çağrısında bulundu. Abbas başkanlığındaki Fetih Hareketi’nin köklü bir reforma ihtiyacı olduğunu ve İsrail işgali altındaki Batı Şeria'da Yahudi yerleşimcilerin şiddetine karşı daha fazla çaba sarf etmesi gerektiğini söyledi.

El-Kudva, Reuters'a verdiği röportajda, “İlk görevimiz, kaybettiğimiz halkın güvenini yeniden kazanmaktır. Artık bu güvenin kalmadığını söyleyecek kadar cesur olmalıyız, çünkü açıkçası bu güven olmadan hiçbir şeyin anlamı yok” ifadelerini kullandı.

u8ı
Filistinli siyasetçi Nasır el-Kudva (Reuters – Arşiv)

El-Kudva, Abbas'ın oylamayı iptal etmesine rağmen kendi seçim listesini yayınlama kararı nedeniyle amcası tarafından kurulan Fetih Hareketi’nden ihraç edildikten sonra 2021'de Batı Şeria'yı terk etmişti.

89 yaşındaki Abbas, ihraç edilen üyelere af çıkardıktan sonra geçen hafta el-Kudva'yı El Fetih'e yeniden kabul etti.

Gazze'de rol oynaması için baskı

El-Kudva'nın dönüşü, Filistin Yönetimi'nin (2007 yılında Hamas'a kaptırdığı) Gazze Şeridi'nde rol oynamaya çalıştığı bir dönemde, Abbas'a Filistin Yönetimi'nde uzun zamandır beklenen reformları gerçekleştirmesi için yeniden baskı yapılmasına denk geliyor. Bu baskı, İsrail'in itirazlarına ve ABD Başkanı Donald Trump'ın planında marjinalleştirilmesine rağmen devam ediyor.

Trump'ın savaşın sona erdiğini ilan etmesiyle Gazze Şeridi'ndeki yönetimin geleceği dikkatlerin odağı haline geldi. Anlaşmanın bir sonraki aşaması, Hamas'ın silahsızlandırılması ve 7 Ekim 2023'te İsrail'e saldırarak savaşı başlatan Gazze Şeridi'ndeki yönetiminin sona erdirilmesi taleplerini ele alıyor.

Trump'ın önerisi pek çok ayrıntı içermese de, Gazze'yi yönetmek üzere uluslararası denetim altında Filistinli teknokratlardan oluşan bir komite kurulması ve yeni Filistin polis gücünü desteklemek üzere uluslararası bir gücün konuşlandırılması vizyonunu içeriyor.

Filistinli analistler, Trump'ın planlarının nasıl gelişeceğine bağlı olarak, el-Kudva'nın Arap ülkeleriyle olan bağları, Hamas ile temasları, Arafat'ın yeğeni olması ve Han Yunus'ta doğmuş olmasından ötürü Gazze Şeridi'ndeki kökleri nedeniyle bir rol oynayabileceğini söylüyorlar.

72 yaşındaki el-Kudva, “Eğer bana ihtiyaç duyulursa, tereddüt etmeyeceğim” dedi.

Hamas'ı siyasi geçiş yapmaya çağırmak

El-Kudva'nın fikirleri, Hamas'ın Gazze Şeridi üzerindeki idari ve güvenlik kontrolünü sona erdirme ve silahlarını yeni bir yönetim organının kontrolü altına verme konusundaki taahhüdünün kapsamına odaklanıyor. Hamas, hükümette rol almaya hazır olmadığını açıkladı, ancak silahlarını teslim etmeyi reddetti.

frt
İsrail ile Hamas arasında imzalanan ateşkes sırasında yıkılmış binaların enkazı arasında yürüyen Filistinliler, Gazze, 14 Ekim 2025 (Reuters)

El-Kudva, “Onlara siyasi olarak bir siyasi partiye dönüşme fırsatı verilmeli” dedi. Gazze'de Filistin Yönetimi'nin şu anda sahip olduğu varlıkların yeni bir polis gücü oluşturmak için kullanılması gerektiğini ve bölgedeki mevcut polis memurlarının kimliklerinin doğrulanabileceğini ve onların da istihdam edilebileceğini bildirdi.

Hamas için garantiler

El-Kudva, “Hamas, zulüm görmeyeceğini, bu çalışanların bir kısmına ikinci bir şans verileceğini, suikasta uğramayacaklarını ve siyasi hayata katılma fırsatı verileceğini anlamalı” dedi.

Filistinli bir ‘komiserler konseyinin’ Gazze Şeridi'ni yönetebileceğini kaydeden el-Kudva, “Abbas bu konseyin başkanını atayabilir ve Batı Şeria ile Gazze Şeridi arasındaki bağı koruyabilir” dedi. Ancak el-Kudva, ‘Filistin Yönetimi'nin Gazze Şeridi'ni yönetmek için geri dönmesinin olası olmadığını’ ifade etti.

Uluslararası denetimin ‘iyi’ olacağını belirten el-Kudva, Gazze Şeridi'nin Filistinliler tarafından yönetilmesi ve 2006'da yapılan son seçimlerin tekrarlanabilmesi gerektiğini söyledi.

El-Kudva, bahsettiği yolsuzlukla ilgili ayrıntıları vermekten kaçındı, ancak yolsuzluğun boyutuna ‘şaşırdığını’ belirtti.

Siyasi analist Hani el-Mısri, Reuters'ın el-Kudva'nın El Fetih'e dönüşüyle ilgili sorusuna yanıt olarak şöyle dedi: “Nasır el-Kudva, Gazze yönetiminde rol oynaması düşünülen isimlerden biri olabilir, ancak bunun için El Fetih ve Hamas'ın yaklaşımlarında bir değişiklik olması gerekir. En azından bir tür Filistin konsensüsü olmalı.”

El-Mısri, “Filistinli bir konsensüs varsa, o zaman evet, Nasır bir rol oynayabilir. Konsensüs olmadan hiç kimse başarılı bir rol oynayamaz. Zorluklar büyük, en önemlisi de Filistin Yönetimi'nin Gazze Şeridi'ne dönmesini istemeyen İsrail” şeklinde konuştu.