Tunus’ta ordu Kartaca Sarayı'ndan yana tavır aldı

Tunus Cumhurbaşkanı, savunma ve adalet bakanlarını görevden aldı. Arap Birliği ise ‘içinde bulunulan çalkantılı sürecin bir an önce atlatılması’ çağrısında bulundu

Başkent Tunus sokaklarında, Cumhurbaşkanı Said'in Başbakanı görevden alma ve parlamento çalışmalarını dondurma kararını kutlayan Tunuslular (AP)
Başkent Tunus sokaklarında, Cumhurbaşkanı Said'in Başbakanı görevden alma ve parlamento çalışmalarını dondurma kararını kutlayan Tunuslular (AP)
TT

Tunus’ta ordu Kartaca Sarayı'ndan yana tavır aldı

Başkent Tunus sokaklarında, Cumhurbaşkanı Said'in Başbakanı görevden alma ve parlamento çalışmalarını dondurma kararını kutlayan Tunuslular (AP)
Başkent Tunus sokaklarında, Cumhurbaşkanı Said'in Başbakanı görevden alma ve parlamento çalışmalarını dondurma kararını kutlayan Tunuslular (AP)

Tunus ordusu, Cumhurbaşkanı Kays Said’in Meclis Başkanı Raşid Gannuşi ve Başbakan Hişam el-Meşişi ile yaşadığı anlaşmazlıkta Cumhurbaşkanı’nın yanında yer aldı. Öte yandan Cumhurbaşkanı Said, Savunma Bakanı İbrahim el-Birtaci ve Adalet Bakanlığı görevini vekaleten yürüten Husna bin Süleyman'ı görevden aldığını duyurdu. Aynı şekilde İçişleri Bakanlığı işlerinin idaresinden sorumlu Başbakan Hişam Meşişi’yi de görevden alan Cumhurbaşkanı Said, ülkede anayasal krize neden olan bir kararla parlamentonun çalışmalarının dondurma kararından bir gün sonra İçişleri Bakanlığı görevini vekaleten yürütmek üzere kendisine yakınlığıyla bilinen Cumhurbaşkanlığı Güvenlik Birimi Genel Müdürü Halid el-Yahyavi’yi görevlendirdi.
Cumhurbaşkanlığından dün yapılan yazılı açıklamada, “Cumhurbaşkanı Said, İçişleri Bakanlığı işlerinin idaresinden sorumlu Başbakan Hişam Meşişi, Savunma Bakanı İbrahim el-Bertaci, Adalet Bakanlığı görevini vekaleten yürüten Husna bin Süleyman’ı görevden alan bir kararname çıkardı” ifadeleri yer aldı.
Tunus Cumhurbaşkanı Said’in son günde aldığı ve sık sık tartıştığı Meclis Başkanı Raşid Gannuşi ile bir yıl önce hükümeti kurma görevi verdiği, ancak kendisiyle aynı fikirde olmayan Başbakan Meşişi’nin liderleri oldukları (İslami eğilimli) Nahda Hareketi ve (liberal çizgideki) Tunus’un Kalbi partilerinin ‘siyasi ve parlamenter bir kuşak’ ile ittifak halinde oldukları parlamentonun devrilmesine yol açan kararlar, gözlemcileri ve karar vericileri şaşkına uğrattı.
Tunuslu partilerin çoğunun, Cumhurbaşkanı tarafından alınan kararları anayasanın ‘ciddi bir ihlali’ olarak tanımlayarak kınamalarına, birkaç parti ve insan hakları aktivisti tarafından yapılan gösteri çağrılarına rağmen İlerici Demokratik Parti’den eski Bölgesel Kalkınma Bakanı ve eski muhalefet lideri Ahmed Necib Şebbi’ye göre olayların hızla devam etmesi, ‘yeni bir gerçekliğin’ karar vericilere kendisini kabullendireceğini ve ‘eski siyaset sahnesine’ dönüşün artık mümkün olmadığını ortaya koyuyor.
Cumhurbaşkanı Said ve muhalefetin kararlarını destekleyen siyasi partilerin söylemlerinde değişim, ‘ılımlılık’ ile ‘pragmatizm ve gerçekçilik’ eğilimi gösteriyor. Eski Tunus Cumhurbaşkanı Munsif el-Merzuki, Nahda Hareketi, Tunus’un Kalbi Partisi, El-Kerame (Onur) Koalisyonu, Demokratik Akım Partisi ve Tunus İşçi Partisi liderleri, Cumhurbaşkanı Kays Said'in kararlarını, ‘anayasaya ve meşruiyete karşı darbe’ olarak gördüklerini ve kınadıklarını ifade eden açıklamalarda bulundular. Ancak ordunun, ‘herhangi bir direnişle karşılaşmadan’ parlamento binası, başbakanlık binası ve bazı medya organlarının merkezleri dahil olmak üzere stratejik yerleri ele geçirmeyi başardığı doğrulandığında, taraflar yavaş yavaş tonlarını değiştirdiler.
Şarku’l Avsat’a konuşan kaynaklar, Başbakan Hişam el-Meşişi ile hükümete ve meclis başkanlığına yakın olan Başbakanlık ve İçişleri Bakanlığı'nın üst düzey kadrolarından oluşan bir grubun, davet edildikleri Kartaca Sarayı’na ‘istifalarını sunduklarını’ belirttiler. Kaynaklara göre bu adımı, bakanlıkların genel sekreterleri ile idari ve mali işlerden sorumlu üst düzey yetkililerin kurumlarının işleyişini takip etmek üzere ‘yeni başbakan atanana kadar’ görevlendirilmesi başta olmak üzere diğer kararlar izledi.
Meşişi’nin yerine geçmek üzere aday gösterilen isimler arasında, Meşişi’nin geçtiğimiz Ocak ayında görevden aldığı eski İçişleri Bakanı Tevfik Şerafeddin’in olduğu bildirildi. Bu görevden alma adımı, İçişleri Bakanlığı'ndaki Kartaca Sarayı'na yakın çok sayıda kişinin de görevden alınmasıyla sonuçlandığından, Başbakan ile Cumhurbaşkanı arasındaki anlaşmazlığın derinleşmesinin başlıca nedenlerinden biri oldu. Şerafeddin’in yeni hükümeti kurmakla görevlendirilse de görevlendirilmese de, yeni başbakanın cumhurbaşkanına yüzde 100 sadık bir isim olması bekleniyor. Gözlemcilere göre, siyasi veya ekonomik bir isme bu görev verilebilir. Başbakanlık için ismi geçenler arasında Cumhurbaşkanlığı İnsan Hakları Dairesi Müdürü Nadia Akaşa, Merkez Bankası Başkanı Mervan Abbasi, ılımlı bir sol sendika siması olan Sosyal İşler Bakanı ve Sendikalar Genel Federasyonu eski Genel Sekreter Yardımcısı Muhammed Trablusi ile uluslararası bir ekonomist olan önceki hükümette bakanlık yapan ve Cumhurbaşkanı Said'e, sendikalara ve iş insanlarına yakınlığıyla bilinen Habib el-Keşu yer alıyor.
Bu arada ‘Anayasanın 80. maddesine ve devrimin kazanımlarına yapılan darbeyi’ kınayan açıklamalarla, Cumhurbaşkanı Said'e yakın kişilerin düzenlediği, ‘10 yılı aşkın bir süredir ülkeyi yöneten tüm yolsuzluk sisteminin devrilmesi, yolsuzluğa karıştığı kanıtlananları cezalandırılması ve rütbeleri ne olursa olsun milletvekillerinin ve politikacıların dokunulmazlıklarının kaldırılması’ taleplerini içeren sloganların atıldığı sokaklardaki gençlik ve halk hareketleriyle aynı zamana denk geldi.

Suudi Arabistan: Tunus’un istikrarını destekliyoruz
Öte yandan Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan bin Abdullah Al Suud dün Tunuslu mevkidaşı Osman Ceradi ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Görüşmede Ceradi, Suudi mevkidaşına ülkesindeki son durum ve gelişmelerle ilgili bilgi verdi. Görüşmede ayrıca iki kardeş ülke arasındaki ilişkilerin gözden geçirilmesi ve bunları çeşitli alanlarda desteklemenin ve geliştirmenin yolları ele alındı. Suudi Dışişleri Bakanı, görüşme sırasında, ülkesinin kardeş ülke Tunus’un güvenliği, istikrarı ve refahı konusundaki kararlılığını desteklediğini teyit etti.
Tunus içinde ve dışında birçok çevre, çatışan taraflar arasında uzlaşı sağlamak ve ‘krizi kontrol altına almaya’ çalışmak için harekete geçti. Bu çerçevede Arap Birliği (AL) Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt, dün Tunus Dışişleri Bakanı ile yaptığı telefon görüşmesinde, Cumhurbaşkanı Said’in hükümeti görevden alma kararının ardından ülkede sükunetin ve istikrarın yeniden sağlanması çağırısında bulundu. AL’den yapılan yazılı açıklamada, Tunus Dışişleri Bakanı'nın ülkesindeki son durum hakkında Ebu Gayt’ı bilgilendirdiği ve Ebu Gayt’ın görüşme sırasında ‘AL'nin Tunus halkına tam destek verdiğini söylediği ve Tunus'un mevcut çalkantılı süreci bir an önce atlatması dileklerini ifade ettiği’ belirtildi.
AL açıklamasına göre Genel Sekreter Ebu Gayt, ülkede istikrar ve sükûnetin yeniden tesis edilmesini ve devletin halkın isteklerine ve gereksinimlerine cevap vermek için etkin bir şekilde çalışmasını umduğunu dile getirdi.
Eğer ülkede itidal sağlanırsa, özellikle tüm kamuoyu yoklamaları, Nahda Hareketi de dahil olmak üzere geleneksel partilerin popülaritesindeki düşüşü ve bir sonraki aşamada parlamento ve karar alma kurumlarında birinci sıraları kazanma şanslarının azaldığını teyit ettiğinden, Tunus siyaset sahnesi hızlı değişimlere gebe görünüyor.
Fakat bu durumda şu büyük soru işaretleri beliriyor:
“Cumhurbaşkanı Said erken parlamento seçimlerine erken cumhurbaşkanlığı seçimlerinin de eşlik etmesi konusunda hemfikir olur mu? Bu tür seçimleri, mevcut mecliste olduğu gibi ‘parçalanma ve çok sayıda parlamenter ve parti bloku’ tuzağına düşülmemesi için seçim kanununu değiştirmeden önce düzenlemek mümkün olur mu?”

 


Suriye Ordusu, Eski Rejim kalıntılarının saldırıları sonrası Lazkiye ve Tartus’a girdi

Lazkiye’deki meydanlardan birinde Suriye ordusuna ait bir zırhlı araç (AP)
Lazkiye’deki meydanlardan birinde Suriye ordusuna ait bir zırhlı araç (AP)
TT

Suriye Ordusu, Eski Rejim kalıntılarının saldırıları sonrası Lazkiye ve Tartus’a girdi

Lazkiye’deki meydanlardan birinde Suriye ordusuna ait bir zırhlı araç (AP)
Lazkiye’deki meydanlardan birinde Suriye ordusuna ait bir zırhlı araç (AP)

Suriye Savunma Bakanlığı, güvenlik güçleri ve sivilleri hedef alan silahlı saldırıların ardından, ülkenin batı sahilinde bulunan Lazkiye ve Tartus kent merkezlerine zırhlı ve mekanize birliklerin konuşlandırıldığını duyurdu.

Suriye devlet televizyonu, Savunma Bakanlığı Medya ve İletişim Dairesi’ne dayandırdığı haberinde, askeri birliklerin sevkinin “kanun dışı grupların sivillere ve güvenlik güçlerine yönelik saldırılarının artması” üzerine gerçekleştirildiğini aktardı. Açıklamada, bölgede görev yapan birliklerin amacının “iç güvenlik güçleriyle koordinasyon içinde güvenliği sağlamak ve istikrarı yeniden tesis etmek” olduğu belirtildi.

Şarku’l Avsat’ın Suriye medyasından aktardığı habere göre Lazkiye ve Tartus’ta eski rejim yanlısı silahlı grupların açtığı ateş sonucu üç kişinin hayatını kaybetti 48 kişi de yaralandı. Devlet televizyonu, Lazkiye’de düzenlenen protestoları koruma görevi yürüten güvenlik güçlerine yönelik saldırıda bir güvenlik görevlisinin öldüğünü, çok sayıda kişinin de yaralandığını duyurdu.

sdfgt
Suriye güvenlik güçleri tarafından ele geçirilen bazı eşyalar (İçişleri Bakanlığı - Facebook)

Lazkiye İl Emniyet Müdürü Tuğgeneral Abdülaziz el-Ahmed, günün erken saatlerinde yaptığı açıklamada, Lazkiye ve Ceble’de düzenlenen ve Gazzal Gazzal adlı kişi tarafından çağrısı yapılan gösteriler sırasında, “eski rejim kalıntılarına bağlı terör unsurlarının” güvenlik güçlerine saldırıda bulunduğunu söyledi. El-Ahmed, saldırılar sonucu bazı güvenlik görevlilerinin yaralandığını, özel görev ve polis araçlarının tahrip edildiğini ifade etti.

El-Ahmed, Lazkiye’de Ezheri Kavşağı’nda ve Cable’de Ulusal Hastane Kavşağı’nda yüzleri maskeli ve silahlı unsurların tespit edildiğini belirterek, bu kişilerin “Sahil Kalkanı Tugayları” ve “Cevad Tugayları” adlı terör hücrelerine bağlı olduğunu aktardı. Söz konusu hücrelerin, M1 otoyolunda suikastlar, saha infazları ve bombalı saldırılardan sorumlu olduğu bildirildi.

Öte yandan Suriye İçişleri Bakanlığı, Ceble kırsalında “Cevad Tugayları” hücresine mensup bir kişinin yakalandığını açıkladı. Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, Lazkiye İl Emniyet Müdürlüğü tarafından yürütülen operasyon kapsamında, eski rejim komutanlarından Süheyl el-Hasan’a bağlı hücre üyelerinden Basil İsa Ali Cemehiri’nin gözaltına alındığı belirtildi.

Açıklamada, söz konusu hücrenin suikastlar, saha infazları, el yapımı patlayıcı saldırıları ve güvenlik güçleri ile orduya ait noktalara yönelik saldırılara karıştığı, ayrıca yılbaşı kutlamalarını hedef alan saldırılar planladığı kaydedildi. Operasyonda üç hücre üyesinin öldürüldüğü, çok sayıda patlayıcı, silah, mühimmat ve askeri teçhizatın ele geçirildiği bildirildi.

Bakanlık, şüphelinin sorgusunda hücre tarafından kullanılan silah ve mühimmatların saklandığı yerleri itiraf ettiğini, bu bilgiler doğrultusunda yapılan aramalarda otomatik silahlar ve çeşitli mühimmatların ele geçirilerek müsadere edildiğini açıkladı. Gözaltına alınan zanlının, gerekli yasal işlemlerin tamamlanması için adli mercilere sevk edildiği ifade edildi.

Açıklamada, operasyonların eski Esad rejimine bağlı hücrelerin tamamen tasfiye edilmesi, sivillerin korunması ve ülke genelinde güvenlik ile istikrarın sağlanması amacıyla sürdürüldüğü vurgulandı.


Somaliland: Uluslararası güç mücadelesinde çevreden merkeze doğru ilerleme

Tek taraflı bağımsızlık deklare eden Somaliland Cumhuriyeti'nin başkenti ve en büyük şehri Hargeisa, 7 Kasım 2024 (AFP)
Tek taraflı bağımsızlık deklare eden Somaliland Cumhuriyeti'nin başkenti ve en büyük şehri Hargeisa, 7 Kasım 2024 (AFP)
TT

Somaliland: Uluslararası güç mücadelesinde çevreden merkeze doğru ilerleme

Tek taraflı bağımsızlık deklare eden Somaliland Cumhuriyeti'nin başkenti ve en büyük şehri Hargeisa, 7 Kasım 2024 (AFP)
Tek taraflı bağımsızlık deklare eden Somaliland Cumhuriyeti'nin başkenti ve en büyük şehri Hargeisa, 7 Kasım 2024 (AFP)

Ömer Harkus

Afrika Boynuzu bölgesi jeopolitik ve Kızıldeniz havzasındaki güvenlik ve siyasi ittifakları yeniden şekillendiren siyasi bir değişime sahne oldu. Otuz yılı aşkın süredir devam eden diplomatik bir engeli kıran emsalsiz bir hamleyle İsrail, Somaliland'ı başkenti Hargeisa olan bağımsız ve egemen bir devlet olarak resmen tanıdığını duyurdu ve bu adımı atan ilk BM üyesi devlet oldu.

Bu duyuru, Başbakan Binyamin Netanyahu ve Somaliland Cumhurbaşkanı Abdurrahman Muhammed Abdullah (Irro) tarafından imzalanan ve tam diplomatik ilişkiler ile karşılıklı büyükelçilerin atanmasını öngören ortak “Kudüs Deklarasyonu” ile yapıldı ve bu adım “İbrahim Anlaşmaları’nın ruhuna uygun” olarak nitelendirildi.

Ancak bu değişim, Kasım 2024'te Somaliland'da yapılan ve iktidar değişikliğine yol açan seçimler olmadan mümkün olmazdı. Bu değişiklik daha önce yaygın olandan farklı bir dış politikanın önünü açtı. Başkanlık seçimleri, muhalefetin adayı Abdurrahman Muhammed Abdullah'ın, namı diğer “Irro”nun zaferiyle sonuçlandı. Irro, devlet çökmeden önce Somali diplomasisinde görev yapmış ve diplomatik bir geçmişe sahip olan Vatani (Vatanım) Partisi’nin lideridir.

Irro, otuz yıllık tanınmama döneminden sonra bölgeye uygulanan uluslararası izolasyonu ne pahasına olursa olsun kırmayı amaçlayan bir yaklaşım benimsedi. Bu yaklaşım, İsrail ile gizli müzakereler için verimli bir zemin sağladı.

Gizli kanal: Ekim 2025 ziyareti

Aralık ayındaki duyuru, Somaliland için aceleci bir adım değildi, aksine yoğun istihbarat ve diplomatik faaliyetlerle önceden hazırlanmıştı. İsrail basını, Cumhurbaşkanı Irro'nun resmi duyurudan iki ay önce, Ekim 2025'te İsrail'e gizli bir ziyaret gerçekleştirdiğini ve Mossad ile Dışişleri Bakanlığı yetkilileriyle görüştüğünü açıkladı.

Gözlerden uzakta dikkatlice planlanan bu ziyaret, tanınmayla sonuçlanan sürecin güvenlik ve siyasi temellerini attı ve “stratejik konum karşılığında tanıma” denklemi üzerinden karşılıklı güvenlik çıkarlarına odaklandı. Netanyahu, resmi konuşmasında Mossad Şefi David Barnea'ya özel teşekkürlerini ileterek, meselenin İsrail'in en öncelikli “ulusal güvenlik” meselesi olarak güvenlik kanalları aracılığıyla ele alındığını teyit etmiş oldu.

Somaliland'ın tanınması, İsrail'in “çevre doktrini”nin yeniden canlanmasını ve yenilenmesini temsil ediyor; bu doktrin, Kızıldeniz üzerinden güney kuşak da dahil olmak üzere önemli su yollarını güvence altına almak için bölgesel alanda stratejik konumlara erişim sağlamaya dayanıyor. Netanyahu için bu anlaşma, bölgede diplomatik bir ilerlemeyi temsil ediyor ve bunu Washington’daki ABD Başkanı Donald Trump ile görüşmesine de taşıyacak.

İsrail basını, Cumhurbaşkanı Irro'nun resmi duyurudan iki ay önce, Ekim 2025'te İsrail'e gizli bir ziyaret gerçekleştirdiğini açıkladı

Daha da önemlisi, Somaliland, Aden Körfezi boyunca yaklaşık 850 kilometrelik bir kıyı şeridine sahip olması ve Babul Mendeb Boğazı girişlerini etkin bir şekilde kontrol etmesi nedeniyle İsrail'e çeşitli coğrafi avantajlar sunuyor. İsrail Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü (INSS), bölgeyle olan ittifakın İsrail'e üç ana görev için bir platform sağladığını düşünüyor. Birincisi, Yemen'den Eilat'a atılan füze ve insansız hava araçlarını tespit etmek için radar ve dinleme cihazları konuşlandırarak erken uyarı sistemi kurmak. İkincisi, Husiler başta olmak üzere düşman hedeflere karşı özel operasyonlar için kara veya bölgesel suları bir hareket noktası olarak kullanmak. Üçüncüsü, Husilere deniz yoluyla ulaşabilecek ikmal hatlarını keserek Kızıldeniz'in “İran gölü” haline gelmesini önlemek.

Askeri üs: Berbera mı yoksa Zeyla mı?

Görünen o ki İsrail'in “diplomatik tanıma” hamlesi, İsrail dışında en büyük askeri üs olarak kabul edilebilecek bir askeri üssün kurulmasını da içeren daha derin bir güvenlik anlaşmasının siyasi örtüsü. Üs için her birinin kendi avantajları ve zorlukları olan Somaliland'daki iki ana konum arasında karşılaştırmalar yapılıyor.

frgt
Somaliland Cumhurbaşkanı Abdurrahman Muhammed Abdullah, Kenya'nın Nairobi şehrinde Somaliland temsilcilik ofisinin açılış töreninde, 29 Mayıs 2025 (Reuters)

Bu konumların ilki, lojistik açıdan en mantıklı seçenek olarak kabul edilen Berbera Limanı’dır. 500 bin konteyner kapasitesine ulaşması için yüz milyonlarca dolar yatırım yapıldı ve kapasitesini 2 milyon konteynere kadar artırma planları da bulunuyor. Ayrıca askeri altyapı, büyük bir askeri havaalanı, gelişmiş destek tesisleri ve altyapı içeriyor ve buradan Etiyopya'ya kadar bir ana yol da uzanıyor.

İkinci konum ise, Cibuti sınırına yakın, Somaliland'ın Babul Mendeb Boğazı'na en yakın noktası olan tarihi Zeyla şehridir. Tarihsel olarak Zeyla, Adal Sultanlığı'nın başkenti ve önemli bir ticaret merkeziydi. İsrail'in buradaki varlığı, Yemen ve Eritre gibi operasyon bölgelerine yakınlığı ve Berbera'nın ticari yoğunluğundan uzaklığı göz önüne alındığında, kendisine son derece etkili elektronik gözetim kabiliyeti sunacaktır.

Anlaşma sadece güvenlikle sınırlı değil; aynı zamanda mali zorluklar çeken Somaliland hükümetinin ayakta kalması için hayati önem taşıyan ekonomik teşvikleri de içeriyor. Netanyahu, iş birliğinin “tarım, sağlık, teknoloji ve ekonomi alanlarını” kapsayacağını belirtti.

Yarı kurak iklimiyle Somaliland için en büyük zorluk tarımdır. Çöl tarım teknolojisinde önde gelen İsrail şirketleri, özellikle Netafim, burada damla sulama ve yeraltı suyu arıtma teknolojilerini uygulama fırsatlarını araştırmaya başladı. Bu iş birliğinin amacı, İsrail'in diğer kurak bölgelerde uyguladığına benzer bir kalkınma modeli oluşturmak, zira bu model, Somaliland hükümetine halkının gözünde meşruiyet kazandıracak ve tekrarlayan kuraklıklar karşısında gıda güvenliğini güçlendirecek.

sadfrgt
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Washington, 29 Eylül 2025 (AFP)

İsrail ayrıca, limanı Etiyopya'nın başkenti Addis Ababa'ya bağlayan Berbera Koridoru aracılığıyla ekonomisini Afrika pazarlarına bağlamayı hedefliyor. Bu koridorun geliştirilmesi, Cibuti'ye olan tam bağımlılığı ortadan kaldıran bir kara ticaret yolu sunmasının yanı sıra, İsrailli teknoloji şirketlerine, Kenya ve Uganda üzerinden Sahra altı Afrika ülkelerine transit geçiş ile geniş Etiyopya pazarına doğrudan erişim imkanı sağlıyor.

Bölgesel ve uluslararası tepkiler: Reddetme

Mogadişu'daki Somali hükümeti, bu hamleyi “Somali egemenliğine yönelik kasıtlı bir saldırı” ve uluslararası hukukun ihlali olarak değerlendirdi. Somali'nin tepkisi açıklamalarla sınırlı kalmadı; Ağustos 2024'te Mısır ile imzalanan ortak savunma anlaşmasını aktif hale getirme çabalarına da başladı. Somali hükümeti, bu tanımanın ülkenin birliğinin kalanını da parçalamakla tehdit ettiğine ve özerkliğe sahip Puntland gibi diğer bölgelerde ayrılıkçı eğilimleri teşvik edeceğine inanıyor.

Mısır Dışişleri Bakanlığı da birleşik bir cephe oluşturmak amacıyla Türkiye, Cibuti ve Somali'deki mevkidaşlarıyla temas kurdu. Mısır'ın endişeleri çok yönlü görünüyor; zira mevcut durum, İsrail, Etiyopya ve Somaliland arasındaki ittifak aracılığıyla güneyden kendisine yönelik bir kuşatma gibi görünüyor. Bu da Babul Mendeb Boğazı'nın militarizasyonun ve burada patlak verebilecek bir İran-İsrail çatışmasının yaratabileceği riskler nedeniyle Süveyş Kanalı'nın güvenliğine tehdit oluşturuyor. Ayrıca, İsrail'in Etiyopya sınırındaki varlığı, özellikle Berbera'daki limanın İsrail'in baraj için güvenlik taahhütlerine bağlanması halinde, Addis Ababa'nın Büyük Etiyopya Rönesans Barajı müzakerelerindeki konumunu güçlendirebilir.

Görünen o ki İsrail'in “diplomatik tanıma” hamlesi, İsrail dışında en büyük askeri üs olarak kabul edilebilecek bir askeri üssün kurulmasını da içeren daha derin bir güvenlik anlaşmasının siyasi örtüsü

Afrika Birliği, sömürgecilikten miras kalan sınırların kıtadaki istikrarın temel taşı olarak kabul edilmesini öngören 1964 Kahire Kararı'na dayandırdığı bildirisinde, Somaliland'ın tanınmasını reddetti. Birlik, Somaliland'ın başarılı bir şekilde ayrılmasının Nijerya, Kamerun ve hatta çeşitli bölgelerinde süregelen çatışmalarla boğuşan Etiyopya'da onlarca ayrılıkçı hareketi tetikleyerek bir “domino etkisi” yaratmasından endişe duyuyor.

Suudi Arabistan da ilkesel bir şekilde bunu reddeden bir duruş benimseyerek, Somali’nin birliğine desteğini ve tek taraflı eylemlere karşıtlığını teyit etti. Suudi Arabistan'ın bu duruşunun arkasında, Arap bölgesel düzenini koruma ve Krallığın stratejik ve güvenlik derinliği olarak gördüğü Kızıldeniz’e kıyısı olan devletlerin parçalanmasını önleme arzusu yatıyor.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre ABD Başkanı Donald Trump'ın tutumu belirsiz. New York Post'a verdiği bir röportajda alaycı bir şekilde, “Somaliland'ın ne olduğunu gerçekten bilen var mı?” diye sordu. Somaliland Cumhuriyeti'ni hemen tanımayacağını, ancak Somaliland'ın bir ABD üssüne ev sahipliği yapma teklifinin “büyük bir olay” olduğunu ve her şeyin “değerlendirme aşamasında” olduğunu belirtti. ABD Dışişleri Bakanlığı, genellikle olduğu gibi tanımanın Somali'nin istikrarına ve radikal eş-Şebab örgütü ile mücadeleye olumsuz etkilerinden, Mogadişu'yu tamamen Çin veya Türkiye kampına itmesi olasılığından endişe duyuyor.

İsrail'in Somaliland Cumhuriyeti'ni tanıması, ikili ilişkileri aşan ve Ortadoğu ile Afrika'daki güvenlik dengelerinin özüne dokunan bir hadise. Bu atılım sayesinde İsrail, Kızıldeniz'i çevreleyen “Arap duvarının” bir bölümünü yıkmayı başardı, İran ve vekilleriyle mücadele etmek için gelişmiş bir platform elde etti. Somaliland için ise bu tanıma, uzun zamandır beklenen siyasi ve ekonomik bir can simidini temsil ediyor.

Ancak, çok sayıda risk hâlâ mevcut. Bu yeni ittifak, Afrika Boynuzu'nu keskin bir kutuplaşmaya ve benzeri görülmemiş bir militarizasyona doğru itebilir ve iki eksen şekillenebilir: İsrail-Somaliland-Etiyopya ekseni ve değişime direnen Mısır-Somali-Türkiye-Cibuti ekseni.

İsrail'in Somaliland'ı tanıması sadece sembolik bir diplomatik adım değil; Kızıldeniz'e açılan kapıda bir yeniden konumlandırmayı yansıtıyor. Berbera Limanı, Etiyopya yolu ve Babul Mendeb'de olası bir askeri üs arasında, Somaliland sorunu, bölgesel güç dengelerini ve uluslararası sistemin sonuçlarını kontrol altına alma gücünü açıkça test ederek, uluslararası güç mücadelesinde çevreden merkeze doğru ilerliyor.


Gazze’de çadırlarına su basan yerinden edilen Filistinliler, dondurucu soğukta açık havada uyuyorlar

Dün Han Yunus’ta, barınaklarının dışında ateşin etrafında ısınmaya çalışan yerinden edilmiş Filistinli bir aile (EPA)
Dün Han Yunus’ta, barınaklarının dışında ateşin etrafında ısınmaya çalışan yerinden edilmiş Filistinli bir aile (EPA)
TT

Gazze’de çadırlarına su basan yerinden edilen Filistinliler, dondurucu soğukta açık havada uyuyorlar

Dün Han Yunus’ta, barınaklarının dışında ateşin etrafında ısınmaya çalışan yerinden edilmiş Filistinli bir aile (EPA)
Dün Han Yunus’ta, barınaklarının dışında ateşin etrafında ısınmaya çalışan yerinden edilmiş Filistinli bir aile (EPA)

Dün itibarıyla Gazze Şeridi’nde etkili olan yağmur Gazze şehrindeki yerinden edilmiş kişilerin çadırlarını su altında bıraktı ve rüzgar yüzlerce çadırı daha tahrip etti.

Gazze Şeridi'ndeki insani felaket, şiddetli yağmurlar ve kuvvetli rüzgarların eşlik ettiği şiddetli bir alçak basınç sistemine maruz kalması ve koruma ve yardım imkanlarının tamamen yokluğu nedeniyle daha da kötüleşiyor. Bu durum, yerinden edilen Gazzelileri, kaynakların yetersizliği ve soğuktan ve yağmurdan korunacak hiçbir imkanın olmaması nedeniyle dün geceyi dondurucu soğukta geçirmek zorunda bıraktı.

df
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus’ta yerinden edilen Filistinli bir ailenin üyeleri, barınaklarının dışında yaktıkları ateşin etrafında ısınmaya çalışırken (EPA)

Yerinden edilen Gazzeliler, şiddetli soğuk ve kuvvetli rüzgarlar gibi zorlu koşullarla mücadele ediyor. Binlerce kişi, yağmur ve fırtınadan en temel korumayı bile sağlayamayan naylon ve ince kumaştan yapılmış çadırlarda yaşıyor.

Filistin Haber ve Enformasyon Ajansı WAFA'ya göre yerinden edilmiş insanların çoğu, soğuktan ve fırtınalardan korunacak hiçbir imkânı olmayan yollarda, oyun parklarında, meydanlarda ve okullarda yaşıyor.

fgtr
Gazze şehrindeki sahilde yerinden edilen kişiler için kurulan çadırların genel görünümü (DPA)

Yakıt krizi de giderek kötüleşiyor. Aileler gece sıcaklıkların düşmesiyle ısınma imkânı bulamıyor ve bu durum birçok çocuğu olumsuz etkiliyor. Bazı çocuklar soğuk sebebiyle hayatını kaybetti.

Bu duruma İsrail ordusunun Gazze Şeridi'ndeki şehirlere şiddetli baskınlar düzenlediği, doğu bölgelerinden bazılarını bombaladığı ve evleri yıktığı eylemleri eşlik ediyor.