Tunuslular, Meşişi’nin yerine geçecek yeni başbakan adayını bekliyor

Said’in yolsuzlukla mücadele kampanyası Nahda Hareketi ve müttefiklerine uzanıyor

Said’in destekçileri ve muhalifleri arasında patlak veren çatışmaların ardından güvenlik güçleriyle çevrili parlamento binası önünden geçen Tunuslular (Reuters)
Said’in destekçileri ve muhalifleri arasında patlak veren çatışmaların ardından güvenlik güçleriyle çevrili parlamento binası önünden geçen Tunuslular (Reuters)
TT

Tunuslular, Meşişi’nin yerine geçecek yeni başbakan adayını bekliyor

Said’in destekçileri ve muhalifleri arasında patlak veren çatışmaların ardından güvenlik güçleriyle çevrili parlamento binası önünden geçen Tunuslular (Reuters)
Said’in destekçileri ve muhalifleri arasında patlak veren çatışmaların ardından güvenlik güçleriyle çevrili parlamento binası önünden geçen Tunuslular (Reuters)

Tunuslular, Cumhurbaşkanı Kays Said tarafından görevden alınan Hişam el-Meşişi hükümetinin yerini alacak, anayasanın 80. maddesinde belirtilen istisnai usullere göre doğrudan Cumhurbaşkanı’nın denetimi altında olacak olan yeni hükümetin başında yer alacak kişiyi merak ve endişe ile bekliyor.
Yetkililer bu konuda, ekonomi ve insan hakları alanlarında etkin ve Kartaca Sarayı'na yakınlığı ile bilinen kişilerin isimlerini ele alıyor. Eski Maliye Bakanı Muhammed Nizar Yaiş, hukukçu ve eski İçişleri Bakanı Tevfik Şerafeddin, Merkez Bankası Başkanı Mervan el-Abbasi, sendikalara ve iş insanlarına yakınlığı ile bilinen Ekonomi ve Maliye Bakanı Hakim Ben Hammuda, Sosyal İşler ve vekaleten Sağlık Bakanı Muhammed et-Trabelsi gibi isimler, sendikalar ve iş insanlarının güvenini kazanıyor.
Yolsuzluk dosyalarında uzman ‘Mali Kutup’ Sözcüsü Muhsin ed-Dali, yargının 2019 seçimlerinde birinci ve ikinci sırayı alan Nahda Hareketi ve Tunus’un Kalbi partilerinin parlamento seçimleri kampanyalarının finansman kaynakları hakkında resmi bir soruşturma açtığını doğruladı. Liberal Gençlik Tunus Yaşamı listesi, aynı zamanda Avukatlar Sendikası ve Yolsuzlukla Mücadele Komisyonu eski başkanı Şevki et-Tabib, Bağımsız Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Nebil Befun, Hakikat ve Haysiyet Komisyonu Başkanı Siham Bin Sedrin gibi tanınmış avukatlar ve politikacı da bu kapsamda yer alıyor.
Hükümet, muhalefet ve sivil toplum kurumlarındaki siyasi karar alıcıları sarsan bu karar, son 10 yılda yasaların devlet kurumlarının sahip olduğu yetkileri oldukça aşan yetkiler verdiği bağımsız üst düzey organlardan görevlileri içeriyor. Politikacılar ve insan hakları aktivistleri, devlet ve sivil toplumdan daha fazla kişiye karşı adli soruşturma açılmasının, Said’in verdiği kararları destekleyen mitinglere rağmen ülkenin karar vericileri arasında derin bir güven krizine neden olacağı beklentisinde. Nitekim bazı siyasi partiler, insan hakları örgütleri ve sendikalar, yargı bağımsızlığını etkileyebileceğini söyleyerek Cumhurbaşkanı’nın kararlarına yönelik eleştirilerini artırmıştı. Sol muhalefetten Komünist İşçi Partisi (PCOT) Genel Sekreteri Hamma Hammami ve destekçileri, Cumhurbaşkanını yürütme ve yargı arasındaki ayrım da dahil olmak üzere ülkedeki demokratik kazanımları baltalamakla suçlamıştı.
Nahda Hareketi ve Tunus’un Kalbi gibi iki büyük partinin dış finansman şüpheleri hakkında böyle bir adli soruşturmanın açıldığını kaydeden Anayasa hukuku uzmanı ve siyasi aktivist Rabih el-Hurayfi, bazı partilerin 2019'daki seçim kampanyalarında yabancı fon sağladıklarına dair yargının elde edeceği kanıtların seçim sonuçlarının tamamen veya kısmen iptaline yol açabileceğini belirtti. Bu suçlamayı doğrulayan bir yargı kararının mevcut parlamentonun feshedilmesine, erken seçim çağrısı yapılmasına, haklarında yargı kararı verilen siyasi partilerin ceza almasına yol açabileceğini de ekledi.
Kendisine yöneltilen yolsuzluk suçlamalarının ciddiyetini sorgulayan medya hakları savunucusu Hakikat ve Haysiyet Komisyonu Başkanı Siham Bin Sedrin ise devlet içerisindeki çatışmalardan sorumlu Başsavcı huzurunda ve Nahda kadrolarının baskısı altında Parlamento Başkanı Raşid Gannuşi tarafından aleyhinde açılan bir davanın ardından sorgulamalar ve baskılara maruz kaldığını belirtti. Bağımsız Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Nebil Befun da Sayıştay da dahil olmak üzere uzman organlar tarafından yapılan gözlemlere rağmen, 2019 seçimleri sırasında kendisi ve komitesine yönelik kamu fonlarını zimmete geçirmekle ilgili suçlamaları reddetti.
Sayıştay raporundaki notların küçümsenmemesi gerektiğini vurgulayan Hukuk ve Siyasal Bilgiler Fakültesi eski dekanı Sadık Belaid de Yüksek Seçim Kurulu veya çok sayıda sandık galibi tarafından mali usulsüzlüklerin yapıldığının yargı tarafından kanıtlanmasının seçim sonuçlarının kısmen veya tamamen iptaline, parlamento feshi ve erken seçimlere yol açabileceğini söyledi.
Eski Adalet Bakanı ve Nahda Hareketi'nin Parlamento Grubu Başkanı Nureddin el-Buhayri ise muhalifler ile hesapların yargı üzerinden kapatılması, hukukçular ve parlamenterlerin suçlanması konusunda uyardı. Aynı zamanda Cumhurbaşkanı Said’i modern devletin kurucu lideri Habib Burgiba’nın uğruna savaştığı yürütme, yasama ve yargı güçleri arasındaki ayrım kuralına saygı duymaya çağırdı.
Cumhurbaşkanı Said’ bağlı siyasi ve gençlik grupları, başta Raşid Gannuşi liderliğindeki Nahda Hareketi ve Nebil Karvi liderliğindeki Tunus’un Kalbi partileri liderleri olmak üzere devlet sembollerinden çoğuna ve iktidar partilerine karşı medya kampanyaları yürüttü. Aynı zamanda Said’in kararlarını desteklemek, Ocak 2011 devrimi öncesi ve sonrasındaki tüm yolsuzluk ve tiranlık sembollerine sıfır toleransta bulunulmasını, onlarca rüşvetçi iş insanının derhal durdurulması için çalışılmasını talep etmek için önümüzdeki Cumartesi günü büyük bir yürüyüş düzenleme çağrısında bulundu.
Nitekim yeni başbakan ve ekibinin açıklanması, bir sonraki hükümetin önceliklerinin ekonomik, toplumsal, sosyal, sağlık, siyasi, güvenlik ve yargıdan hangisi olacağı konusunda fikir verecek.



İsrail'in Gazze'nin güneyine düzenlediği hava saldırısı sonucu 3 kişi hayatını kaybetti, 15 kişi yaralandı

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bulunan Nasır Hastanesi'nde İsrail saldırısı sonucu hayatını kaybedenlerin cenaze namazını kılan Filistinliler (Reuters)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bulunan Nasır Hastanesi'nde İsrail saldırısı sonucu hayatını kaybedenlerin cenaze namazını kılan Filistinliler (Reuters)
TT

İsrail'in Gazze'nin güneyine düzenlediği hava saldırısı sonucu 3 kişi hayatını kaybetti, 15 kişi yaralandı

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bulunan Nasır Hastanesi'nde İsrail saldırısı sonucu hayatını kaybedenlerin cenaze namazını kılan Filistinliler (Reuters)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bulunan Nasır Hastanesi'nde İsrail saldırısı sonucu hayatını kaybedenlerin cenaze namazını kılan Filistinliler (Reuters)

İsrail savaş uçakları, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'un doğusuna hava saldırısı düzenlerken, sivil savunma ekipleri kanlı bir günün ardından bölgeden üç ceset çıkardı ve 15 yaralıyı tahliye etti.

Filistin Enformasyon Merkezi, ‘işgal uçaklarının bu sabah erken saatlerde Han Yunus'un doğusunda, ağır topçu bombardımanı ile eşzamanlı olarak birkaç hava saldırısı düzenlediğini’ bildirdi.

Gazze Şeridi'ndeki Sivil Savunma Müdürlüğü, ‘işgal güçlerinin Han Yunus'un doğusundaki Beni Suheyla bölgesinde bir evi bombalamasının ardından üç şehit çıkarıldığını ve 15 yaralı tahliye edildiğini’ duyurdu.

Gazze Şeridi'ndeki hastanelerin sağlık kaynakları dün, ‘İsrail ordusunun 10 Ekim'de yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasını açıkça ihlal ederek, Gazze ve Han Yunus şehirlerinde 17'si çocuk ve kadın olmak üzere 28 kişiyi öldürdüğünü’ bildirdi.

Hamas Sözcüsü Hazım Kasım bugün yaptığı açıklamada, İsrail’i Gazze anlaşmasını ihlal etmekle suçladı. Kasım, İsrail’in aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu çok sayıda kişiyi öldürdüğünü ve yaraladığını belirterek, Mısır, Katar, Türkiye ve ABD’yi bu ‘ihlalleri’ derhal durdurmak için harekete geçmeye çağırdı.

Kasım, İsrail ordusunun ‘anlaşmanın varlığına rağmen Gazze’de büyük bir katliam gerçekleştirdiğini’ ve bu tutumun, İsrail hükümetinin arabulucular ve garantör ülkeler nezdindeki açık saygısızlığını yansıttığını söyledi. Kasım ayrıca, bu ülkelerin işgalci güçlerin Gazze’ye yönelik saldırılarını durdurmakta yetersiz kaldığını ifade etti.

dwef
İsrail'in düzenlediği hava saldırısının gerçekleştiği bölgeyi inceleyen Filistinliler (Reuters)

Kasım, “Şarm eş-Şeyh'te anlaşmayı imzalayan tüm tarafları, özellikle Mısır, Katar, Türkiye ve ABD'yi, sorumluluklarını yerine getirmeye ve işgalin saldırganlığını ve Gazze'deki savaşı sona erdirmek için yapılan anlaşmanın ihlallerini durdurmak için acil önlemler almaya çağırıyoruz” dedi.


Gazze Anlaşması... Silahsızlanma konusundaki anlaşmazlıklar BM kararını zorluyor

Gazze şehrindeki yerinden edilmiş kişiler için kurulan kampta kışın ilk yağmurları yağarken çadırlarını kurmaya çalışan Filistinliler (AFP)
Gazze şehrindeki yerinden edilmiş kişiler için kurulan kampta kışın ilk yağmurları yağarken çadırlarını kurmaya çalışan Filistinliler (AFP)
TT

Gazze Anlaşması... Silahsızlanma konusundaki anlaşmazlıklar BM kararını zorluyor

Gazze şehrindeki yerinden edilmiş kişiler için kurulan kampta kışın ilk yağmurları yağarken çadırlarını kurmaya çalışan Filistinliler (AFP)
Gazze şehrindeki yerinden edilmiş kişiler için kurulan kampta kışın ilk yağmurları yağarken çadırlarını kurmaya çalışan Filistinliler (AFP)

Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin, ABD Başkanı Donald Trump’ın barış planının uygulanmasına ve uluslararası güçlerin konuşlandırılmasına zemin hazırlayan Amerikan kararını onaylamasının ardından, Gazze Şeridi’nde yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasının geleceğine ilişkin farklı değerlendirmeler gündeme geldi. Bu farklılıkların başında silahsızlanma meselesi bulunuyor.

Filistin taraflarının karar hakkındaki tepkileri değişkenlik gösterirken, uzmanlar bu adımın ‘diplomatik bir ivme’ yarattığını, ancak sahada somut bir uygulamaya dönüşmeden önce ciddi engellerle karşılaşacağını belirtiyor. Uzmanlara göre bu durum, özellikle ABD’nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff ile Hamas yöneticilerinden Halil el-Hayye arasında İstanbul’da gerçekleşip gerçekleşmediği tartışılan görüşme nedeniyle, anlaşmanın ikinci aşamasını belirsizlik içinde bırakıyor.

10 Ekim’de yürürlüğe giren ateşkesin ikinci aşamasını oluşturan güvenlik ve idari düzenlemeler, İsrail’in rehinelerin tümünün cenazelerinin iade edilmesinde ısrarcı olması ve Gazze Şeridi’ni yönetecek komitenin henüz açıklanmaması nedeniyle ilerleyemiyor.

Çelişkili haberler

İsrail medyasında, ABD’nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff ile Hamas yöneticisi Halil el-Hayye arasında Türkiye’de yapılması planlanan toplantıya ilişkin bilgiler çelişkili şekilde yer aldı. Söz konusu görüşme, cuma günü New York Times tarafından ortaya çıkarılmıştı.

Times of Israel, toplantının gerçekleştiğini öne sürerken, İsrail Kamu Yayın Kurumu KAN görüşmenin ‘İsrail’in baskısı nedeniyle’ yapılmadığını aktardı.

Israel Hayom ise Washington’ın, BM Güvenlik Konseyi’nde ABD kararına karşı Arap desteği toplama girişimi nedeniyle Hamas’a tepki gösterdiğini yazdı. Gazete, bu girişimin Trump yönetiminin anlaşmanın bir sonraki aşamasına ilerleme çabalarını fiilen yavaşlattığını ifade etti.

fgt
Gazze şehrinin Suk Faras mahallesindeki bir çöp döküm alanının yanından geçen çocuklar (AFP)

Filistinli siyasi analist Nizar Nazzal, söz konusu görüşmenin yapılıp yapılmadığına dair çelişkili haberlerin, bazı çevrelerin BM Güvenlik Konseyi kararını ‘ileriye dönük bir adım’ olarak görmesine rağmen Hamas’ın kararı reddetmesiyle birlikte, özellikle silahsızlanma konusunda ciddi görüş ayrılıklarına işaret ettiğini belirtiyor. Nazzal’a göre bu durum, İsrail’in Hamas’a herhangi bir meşruiyet tanımama yönündeki baskılarıyla da bağlantılı.

Nazzal, “Eğer toplantı sadece ertelendiyse, bu anlaşmanın karşılaştığı engelleri aşmak için bir fırsat olabilir. Ancak tamamen iptal edilmişse, bu durumda Hamas tutumunu sertleştirecek ve özellikle silahsızlanma maddesi başta olmak üzere alınan kararlara yaklaşımı olumsuz yönde etkilenecektir” dedi.

BM Güvenlik Konseyi’nin 13 üyenin desteğiyle kabul ettiği karar, Gazze Şeridi’nde ‘geçici uluslararası istikrar gücü’ kurulmasına izin veriyor. Ancak kararın son versiyonunda, Gazze’de silahsızlanmaya yönelik ifadelerin yer alması, silahların toplanması ve askeri altyapının imhası gibi maddelerin olması, uygulanabilirliğe ilişkin yeni endişeleri gündeme getirdi.

Tarafsızlık niteliği

Hamas, kararın kabul edilmesinin ardından yaptığı açıklamada, uluslararası gücün Gazze Şeridi içinde üstlenmesi öngörülen görevler arasında yer alan silahsızlanma maddesinin, bu gücün ‘tarafsızlık niteliğini ortadan kaldıracağını ve onu çatışmada işgalin tarafına dönüştüreceğini’ belirtti.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ise kararı memnuniyetle karşıladı. X platformunda İngilizce yaptığı paylaşımda, “Başkan Trump’ın planının barış ve refah getireceğine inanıyoruz; çünkü plan Gazze’nin tamamen silahsızlandırılmasına, askeri kapasitesinin ortadan kaldırılmasına ve aşırılığın kökünün kazınmasına vurgu yapıyor” ifadelerini kullandı.

Mısırlı İsrail uzmanı Said Ukkaşe, kararın anlaşmaya yalnızca ‘diplomatik bir ivme’ kattığını, ancak sahada çok sayıda engel bulunduğunu söyledi. Ukkaşe’ye göre İsrail, yeniden inşa ve çekilmeden önce silahsızlanmada ısrar ederken, Filistinli gruplar tam tersini talep ediyor.

Uzman, İsrail’in, karar metninde ileride Filistin devletine ilişkin istişare çağrısının yer almasına rağmen kararı olumlu karşılamasının, ‘fraksiyonların tutumunu bildiği için yapılmış bir siyasi manevra’ olabileceğini, bunun daha sonra anlaşmayı durdurmak için bir gerekçeye dönüştürülebileceğini ifade etti.

Nizar Nazzal da Hamas’ın önce İsrail’in çekilmesini isteyeceğini, İsrail’in ise önce Hamas’ın silahsızlanmasını talep edeceğini belirtti. Nazzal, “Bu karşılıklı talepler sahada yeni engeller yaratacak ve anlaşmanın ikinci aşamasını daha da geciktirecek” dedi. Ayrıca, “ABD, sahadaki tüm zorluklara rağmen anlaşmayı uluslararası meşruiyete kavuşturmayı başardı” değerlendirmesinde bulundu.

Washington'un baskısı

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, çarşamba günü Fransız mevkidaşı Jean-Noel Barrot ile yaptığı telefon görüşmesinde, BM Güvenlik Konseyi’nin Gazze’ye ilişkin son kararının uygulanmasının önemine vurgu yaptı. Abdulati, uluslararası istikrar gücünün BM Güvenlik Konseyi tarafından kendisine verilen görevleri yerine getirebilmesi gerektiğini söyledi.

Mısır Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasına göre Abdulati, görüşmede Şarm eş-Şeyh Anlaşması’nın korunması ve tüm maddelerinin uygulanması için Kahire’nin yürüttüğü çabalar hakkında da bilgi verdi.

Rusya’nın BM Daimî Temsilcisi Vasiliy Nebenziya ise ülkesinin çekimser kalmasının ardından yaptığı konuşmada, BM Güvenlik Konseyi’nin ‘Washington’ın vaatlerine dayanarak Amerikan girişimine onay verdiğini’ söyledi. Nebenziya, Gazze’nin tam kontrolünün Barış Konseyi ve uluslararası istikrar gücüne bırakılmasını öngören bu planla ilgili olarak, “Bu güçlerin nasıl çalışacağına dair hâlâ hiçbir bilgiye sahip değiliz” dedi.

Böylesi çekinceler ve diplomatik hareketlilik ışığında, Ukkaşe’ye göre kararın geleceği büyük ölçüde Washington’ın İsrail üzerindeki baskısına bağlı olacak. Ukkaşe, uygulanma yönteminin netleşmemesi durumunda anlaşmanın yeniden tıkanacağını ve ikinci aşamaya kısa sürede geçilemeyeceğini belirtti.

Nizar Nazzal ise kararın geleceğini ABD’nin belirleyeceğini düşünüyor. Nazzal, Washington’ın Hamas ile uzlaşı arayışına yönelebileceğini söyleyerek, “ABD isterse bu anlaşmayı ileriye taşıyabilir. Önümüzdeki günlerde yaşanacak gelişmeler, anlaşmanın nasıl bir yöne evrileceğini ortaya koyacak” değerlendirmesinde bulundu.


SDG'nin Suriye ordusu mevzilerine saldırısının ardından Rakka'nın doğusunda şiddetli çatışmalar patlak verdi

Haseke'de SDG’nin gerçekleştirdiği güvenlik operasyonundan bir kare (Arşiv - Facebook)
Haseke'de SDG’nin gerçekleştirdiği güvenlik operasyonundan bir kare (Arşiv - Facebook)
TT

SDG'nin Suriye ordusu mevzilerine saldırısının ardından Rakka'nın doğusunda şiddetli çatışmalar patlak verdi

Haseke'de SDG’nin gerçekleştirdiği güvenlik operasyonundan bir kare (Arşiv - Facebook)
Haseke'de SDG’nin gerçekleştirdiği güvenlik operasyonundan bir kare (Arşiv - Facebook)

Suriye'nin devlet televizyon kanalı El-İhbariye dün akşam, Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) Rakka'nın doğusundaki Ma’adan çevresinde Suriye ordusu mevzilerine ani bir saldırı düzenlemesinin ardından bölgede şiddetli çatışmaların patlak verdiğini bildirdi.

SDG bu haftanın başlarında, Rakka'nın doğusunda Suriye güçlerinin saldırısını engellediğini duyurmuş ve çatışmanın tırmanmasını önlemek için orantılı bir yanıt verdiklerini açıklamıştı.

SDG, Suriye'nin kuzeyinin ve doğusunun büyük bir bölümünü kontrol ediyor.

Suriye Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra geçtiğimiz ay yaptığı bir açıklamada, başkent Şam'da SDG lideri Mazlum Abdi ile görüştüğünü ve ülkenin kuzeyindeki ve kuzeydoğusundaki tüm askeri konuşlanma noktalarında derhal kapsamlı bir ateşkes üzerinde anlaştıklarını söyledi.