Lenderking, Yemen Başbakanı ile artan Husi saldırılarını görüştü

Yemen Parlamentosu, oturumların önümüzdeki haftalarda Seiyun'da yapılmasına yönelik hazırlıkları onayladı.

Yemen Başbakanı Muin Abdulmelik dün Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad'da ABD Yemen Özel Temsilcisi Tim Lenderking ile görüştü. (SABA)
Yemen Başbakanı Muin Abdulmelik dün Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad'da ABD Yemen Özel Temsilcisi Tim Lenderking ile görüştü. (SABA)
TT

Lenderking, Yemen Başbakanı ile artan Husi saldırılarını görüştü

Yemen Başbakanı Muin Abdulmelik dün Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad'da ABD Yemen Özel Temsilcisi Tim Lenderking ile görüştü. (SABA)
Yemen Başbakanı Muin Abdulmelik dün Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad'da ABD Yemen Özel Temsilcisi Tim Lenderking ile görüştü. (SABA)

Yemen Başbakanı Dr. Muin Abdulmelik, İran destekli Husi milislerinin Marib, Şebve ve Lahc kentlerine yönelik artan saldırıları çerçevesinde ABD Yemen Özel Temsilcisi Tim Lenderking ile Riyad'da bu tırmanışın sonuçlarını görüştü. Lenderking, Washington'un Yemen’de barışı sağlama ve savaşı durdurma çabalarının bir parçası olarak toplantıdan önceki gün Riyad’a geldi. 
Bu gelişmelere, Nisan 2019'da Seiyun’da gerçekleşen oturumun ardından faaliyetleri askıya alınan parlamentonun denetleme ve yasama rolünü etkinleştirme çabaları çerçevesinde, Yemen Parlamentosu Başkanlığı heyetinin Seiyun’da (Hadramut'un en büyük ikinci şehri) oturumlar düzenlemeye hazırlanmak için onay vermesi eşlik etti.
Yemenli resmi kaynaklara göre Başbakan Abdulmelik, Lenderking ile görüşmesinde, Husi darbe milislerinin tırmanışı, sivillere ve Marib'de yerinden edilenlere yönelik sürekli saldırıları ve tüm barış girişimlerini reddetmesine yönelik uluslararası tutumları ele aldı.
Yemen resmi ajansı SABA’da yer alan habere göre toplantıda Husi milislerinin eylemlerinin sonuçları nedeniyle cezalandırılmasının önemine dikkat çekilirken, grubun çatışmayı körüklemeye devam etmesi ve uluslararası istikrar ve barışı tehdit eden terör örgütleri ile Husiler arasındaki mevcut çatışmaya değinildi. Ayrıca ekonomik ve insani dosyaların yanı sıra, uluslararası toplumun ekonomik istikrarı desteklemeye ve insani krizin şiddetini hafifletmeye odaklanmasının önemine dikkat çekildi. Toplantıda, Safir petrol tankerinin mevcut durumu masaya yatırılırken, Husilerin BM’den bir teknik ekibin tankerin bakımı ve boşaltılması için tankere erişimini reddetme konusundaki uzlaşmazlığı ve İran'ın Yemen'e ve bölgeye müdahalesi ele alındı.
Kaynaklar, Yemen hükümeti ile ABD arasında, özellikle askeri tırmanışın ve Husi milislerinin çeşitli cephelerde çatışmayı körüklemesinin bir an önce durdurulması gerektiği ve Suudi Arabistan’daki sivillere ve Yemen’de yerinden edilmiş kişilere karşı işlenen suçlar gibi birçok dosya ve meseleye ilişkin görüşlerinde bir uyum olduğuna dikkati çekti. Taraflar ayrıca, Yemen hükümetine ekonomik istikrarı sağlamak ve Husilerin yakıt ithalatı ve fiyatlarındaki manipülasyonunu sona erdirmek için uluslararası desteğin önemi konusunda fikir birliği sağladı.
Aynı kaynaklar toplantıda, Suudi Arabistan’ın yoğun çabalarına ek olarak Riyad Anlaşması'nın uygulanmasının tamamlanması için devam eden çabalar ve bu yönde ulaşılanlar ile Yemen'in uluslararası toplumdaki ortaklarıyla koordinasyon halinde devam eden terörle mücadele çabalarının gözden geçirildiğini bildirdi. Başbakan Abdulmelik açıklamasında, barışın koşullarının karmaşık olmadığını, daha ziyade durumun meşru otoriteye karşı silah zoru kullanan Husi milislerinin BM ve uluslararası kararlara uymasını gerektirdiğini belirtti. Başbakan bunun sağlanması için daha etkili uluslararası baskılar uygulanması gerektiğinin altını çizdi.
Yemen hükümetinin barışı sağlamaya yönelik BM’nin ve uluslararası toplumun çabalarını ve hamlelerini memnuniyetle karşıladığını belirten Abdulmelik, hükümetin barışı sağlamak için nesnel koşulları sağlama konusundaki istekliliğine atıfta bulundu. Başbakan, “Bu tutum, Husilerin uzlaşmazlığı ve Marib ve diğer bölgelerdeki tırmanışıyla karşılık buluyor. Yemen halkı, Husilerin İran’dan destek alarak daha fazla savaş suçu işlemeye ve ihlalde bulunmaya devam etmeleri nedeniyle acı çekiyor. Husiler, bağlantımız olmayan dosyalar üzerinde uluslararası toplumun takas etmesi karşılığında Yemen’in, bölgenin ve tüm dünyanın güvenlik ve istikrarını tehdit ediyor.
SABA’ya göre Abdulmelik açıklamasını şu sözlerle sürdürdü:
“Beklediğimiz şey, uluslararası toplumun ve BM’nin bu milislere karşı daha ciddi bir muamelede bulunmaları. Örneğin BM Safir petrol tankeri konusunda yıllardır Husilerle müzakerelerde bulunuyor. Ağır sonuçları olacak bu yakın felaketi önlemek için tüm imkanları sağlamamıza ve tüm çözümleri kabul etmemize rağmen şimdiye kadar hiçbir ilerleme kaydedilmedi.”
Yemen Başbakanı hükümetini ekonomik olarak desteklemek için acil ve hızlı bir müdahaleye ihtiyaç olduğunu vurgularken, Yemenli kaynaklara göre Lenderking ise ülkesinin insani krizi şiddetlendiren Husilerin Marib’e yönelik saldırılarının derhal durdurulması konusundaki tutumunu yineledi. Ayrıca ABD'nin Yemen hükümetinin çabalarına desteğini ve Riyad Anlaşması'nın uygulanmasını tamamlama, ekonomik istikrarı sağlama ve Yemen halkının acılarını hafifletme konusundaki istekliliğini vurguladı.
ABD Yemen Özel Temsilcisi Salı günü Riyad'a geldi. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, Lenderking'in Riyad’ı ziyareti sırasında Suudi Arabistan ve Yemen hükümetlerinden üst düzey yetkililerle görüşeceğini ve"insani krizi şiddetlendiren ve Husilerin Marib’e ve diğer bölgelere yönelik artan saldırılarının sonuçlarını tartışacağını bildirdi. 
Sözcü açıklamasında, "Lenderking, Yemen hükümeti ve Suudi Arabistan Krallığı'nın Yemen ekonomisini istikrara kavuşturmak, Yemen'in kuzeyine zamanında yakıt ithalatını kolaylaştırmak ve Husilerin akaryakıt ithalatı ve fiyatlarının manipülasyonuna ilişkin faaliyetlerini sona erdirmek için acilen çaba gösterme ihtiyacını ele alacak” ifadelerini kullandı.
Açıklamada ayrıca, "Lenderking, kapsamlı bir barış sürecini başlatmanın önemini ve yeni bir BM Yemen Özel Temsilcisi’nin hızla atanmasını görüşmek üzere uluslararası toplumdan ve BM Yemen Özel Temsilciliği ofisinden temsilcilerle bir araya gelecek" ifadesi yer aldı.
Aynı bağlamda, Sultan el-Berkani başkanlığındaki Yemen Parlamento Başkanlığı üyeleri dün (Çarşamba) Seiyun şehrinde, meclisin bir an önce toplanması için gerekli düzenlemeleri görüştü. Resmi kaynaklara göre görüşmede, devlet kurumları arasındaki uyumun sağlanması ve bu istisnai durumda sorumluluklarını üstlenmesi konusu ele alındı.
Patlamento Başkanlığı, Genel Sekreterlik’in çalışmalarını Seiyun şehrinden yönlendirmesini ve Parlamento Başkanlığı’nın önümüzdeki haftalarda tüm oturumlar için uygun koşulları sağlamak için çalışmasını onayladı.
Sahada düzeyinde ise askeri medyaya göre Yemen Ulusal Ordusu dün (Çarşamba) Yemen’de meşru hükümeti destekleyen Arap Koalisyonu'nun uçaklarının desteğiyle, Husi milislerinin Saada (ülkenin kuzeyinde) kentinin Bakim ilçesindeki Mahcar bölgesinde bulunan ordu mevzilerine yönelik şiddetli bir saldırısını püskürtmeyi başardı.
Söz konusu saldırı, milislerin Marib'in batısında, kuzeybatı ve güneyinde şiddetli saldırılarını sürdürürken, aynı zamanda Beyda'nın kuzeyinde ve Şebve’nin batısında füze ve insansız hava araçları saldırıları başlatmasıyla eş zamanlı yaşandı. 
Askeri kaynakların bildirdiğine göre Yemen ordusu, en son Salı günü Beyhan ilçesinde Ulusal Ordu güçlerinin mevzilerini balistik füzeyle hedef alan iki Husi insansız hava aracını düşürmeyi başardı. Saha kaynaklarına göre Husilerin saldırısında 20 asker ve 1 sivil öldü veya yaralandı.
Husi milisleri, meşruiyetin en önemli kalesi olan petrol eyaletini kontrol altına almak umuduyla Marib'in batısında, kuzeybatı ve güneyinde şiddetli saldırılar düzenliyor ve BM'nin uluslararası destekli savaşı durdurma planını reddediyor.
Yemen krizinin siyasi bir çıkmaza girmesi, darbecilere karşı verilen mücadelede yedi yıl boyunca ilerleme kaydedilememesi ve darbe karşıtı güçler arasındaki anlaşmazlık üzerine siyasi ve halk sahnesinde, meşru saflarda radikal reformların hızlandırılmasına yönelik birçok çağrı yükseldi. Bu çağrılar, dünyanın en büyük insani krizini yaşayan ülkede darbenin ortadan kaldırılmasını ve istikrarın yeniden sağlanmasını amaçlıyor.



İsrail, önde gelen Hamas liderlerinden Raid Saad'a suikast düzenledi

Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
TT

İsrail, önde gelen Hamas liderlerinden Raid Saad'a suikast düzenledi

Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)

İsrail Times gazetesine göre, İsrailli bir yetkili bugün, Hamas'ın üst düzey lideri Raid Saad'ın Gazze şehrinde düzenlenen bir hava saldırısında öldürüldüğünü doğruladı. Bu da İsrail'in ateşkes anlaşmasını ihlal etmesi anlamına geliyor.

Alman Basın Ajansı'na (DPA) göre görgü tanıkları ve sağlık kaynakları bugün, Gazze şehrinin güneybatısındaki Raşid Caddesi üzerindeki Nablusi kavşağı yakınlarında bir araca düzenlenen İsrail hava saldırısında dört Filistinlinin öldüğünü ve birçok kişinin de yaralandığını bildirdi.

Görgü tanıkları, İsrail uçağının Nablusi Meydanı yakınlarında bir araca birkaç füze ateşlediğini, aracı imha ettiğini ve can kayıplarına yol açtığını söyledi. Ambulans ekipleri, ölü ve yaralıları hastanelere taşımak için acilen olay yerine gitti.

İsrail askeri sözcüsü Avichay Adraee ise yaptığı açıklamada, ordu ve Şin Bet'in (İsrail Güvenlik Teşkilatı) Gazze Şehrinde üst düzey bir Hamas komutanını hedef alan bir saldırı düzenlediğini ve onu son zamanlarda hareket için silah üretimi ve yeniden yapılanma çalışmaları yapmakla suçladığını belirtti.

İsrail Ordu Radyosu, saldrırının hedefinin, İzzeddin el-Haddad'dan sonra "Hamas'ın ikinci adamı" ve askeri üretim dosyasından sorumlu kişi olarak tanımladığı Raid Saad olduğunu bildirdi. İsrail'in bugünkü operasyonu gerçekleştirmeden önce son haftalarda kendisine birkaç kez suikast girişiminde bulunduğunu belirtti.

Şarku’l Avsat’ın İbranice yayın yapan Ynet internet sitesinden aktardığına göre Raid Saad Hamas'ın askeri kanadı olan Kassam Tugayları'nın liderlerinden biri.

Hamas'tan hava saldırısının hedefinin kimliğiyle ilgili resmi bir açıklama yapılmadı.

Axios haber sitesi, İsrail'in saldırıdan önce Amerika Birleşik Devletleri'ni önceden bilgilendirmediğini ifade etti.


Suriye halkının merkezi mi yoksa federal devlet mi anlaşmazlığı üzerine bir okuma

Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
TT

Suriye halkının merkezi mi yoksa federal devlet mi anlaşmazlığı üzerine bir okuma

Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)

Macid Kıyali

Suriye’de Beşşar Esed rejiminin düşmesinin ardından geçiş dönemi liderliği ile muhalifleri arasında yaşanan iç çatışma, siyasi sistemin niteliği, özellikle de merkeziyetçilik mi yoksa ademi merkeziyetçilik mi, merkezi bir devlet mi yoksa federal bir devlet mi tartışmaları üzerine yoğunlaşıyor.

Bu konu meşru olmasına rağmen, tartışmaya katkı sağlamak amacıyla bazı temel gözlemler aşağıda sunuyorum.

İlk gözleme göre ademi merkeziyetçilik ya da federalizm meselesini gündeme getirmek, bu konuda kutuplaşmanın temel nedeninin Suriye’deki iç çatışmada kimlik, etnik, mezhepsel ve bölgesel özelliklerin baskın olması olduğu gerçeğini görmeyi zorlaştırdı.

Çatışmanın önde gelen tarafları, siyasi veya sınıfsal güçleri ya da tarafları temsil etmekten ziyade kimlik temelli yahut mezhepsel, etnik ve bölgesel kimliği vurgulayan taraflar olduklarından, bu konunun siyasi niteliği göz ardı ediliyor.

Dikkati çeken ikinci gözleme göre ise federal ya da ademi merkeziyetçi bir devlet için mücadele eden güçler, bunu demokrasi meselesinden daha öncelikli tutuyorlar. Bunun nedeni, söz konusu güçlerin (SDG, Suveyda'daki Hicri Hareketi ve kıyı şeridinde Esed rejiminin çöküşünden etkilenen güçler) demokratik olmayan güçler olmaları. Prensipte pozisyonları, politikaları ve tercihleri ve temsil ettiklerini iddia ettikleri gruplarla olan ilişkileri göz önüne alındığında bu güçlerin Esed rejimi altında kendilerini ifade etmedikleri ve bu konuyu bu kadar yoğun bir şekilde gündeme getirmedikleri unutulmamalı.

Üçüncü ve belki de en önemli gözleme göre federal bir devlette kimlik statüsü konusundaki çatışmaya öncelik verilmesi, devletin kurulması ve vatandaşlık taleplerini ya gölgeliyor ya da ön plana çıkarıyor. Bunların, 54 yıllık Esed döneminde eksik olan iki temel unsur olduğu ve özellikle mevcut koşullarda, yani devletin kurumlar ve hukuk devleti olarak yeniden kurulması ve vatandaşların güçlendirilmesi, böylece Suriyelilerin gerçek anlamda özgür ve eşit vatandaşlar olarak bir halk haline gelmeleri için ülke genelinde Suriyelilerin en çok ihtiyaç duyduğu unsurlar olduğu unutulmamalı.

Bu yüzden iki temel sorunla karşı karşıyayız. Bunlardan birincisi, artık var olmayan Esed rejiminin Suriye'nin birliğini zayıflatıp bozmayı başarması, Suriyelileri mezhep, din, etnik köken, bölge ve aşiret aidiyetlerine göre sınıflandırması ve ‘böl ve yönet’ politikası uyarınca onları birbirlerine düşürmesinden kaynaklanıyor.

İkinci sorun, Suriyelilerin kendi koşullarını kontrol edememeleri. Bu durum, Suriye’nin geleceğinin, Suriye halkının aleyhine, uluslararası güçlerin, özellikle ABD ve bölgesel tarafların meselesi haline gelmesine neden oldu. Bu durum, kimlik çatışmaları, özellikle de silahlı çatışma veya silahlı milisler şeklinde ortaya çıkan çatışmalar için de geçerli.

Federalizm, bir ülkeyi bölmek değil, aksine ülkenin birliğini organize etmek ve merkezin statü, egemenlik ve kaynaklar konusunda çevre bölgelere müdahale etmesini önlemek için daha uygun bir yöntem. Böylelikle karşılıklı güven temelinde hükümete daha geniş katılım sağlanır.

Suriye geçiş dönemi yönetimi ve Suriye muhalefetinin geri kalanı, gelecekteki siyasi sistemin nasıl olacağı ve otoriterliğin ve marjinalleşmenin geri dönüşünü önlemeye katkıda bulunanlar da dahil olmak üzere yeni konsensüsler oluşturmak için neyin uygun olduğu konusunda kafa karışıklığı ya da netlik sağlanamaması ortaya çıkan federalizm ve ademi merkeziyetçilik konusundaki tartışmalardan sorumlu.

Aslında, yeni yönetime bağlı olanlar ve geleneksel Suriye muhalefeti tarafından federalizmin reddedilmesinin sebebi, aceleci davranışlar, duygusal ve milliyetçi coşku ve önyargılar.

Söz konusu tartışmayı kapatmak yerine açmalı, tüm soruları sormalı. Çünkü Suriye’nin geleceği tartışmaya açık. Tüm Suriyeliler bu tartışmayla ilgileniyor ve bu konuda cevaplar bulmaya katkıda bulunuyor.

Daha spesifik olarak, federal ya da ademi merkeziyetçi bir devlet tartışmasıyla ilgili olarak, federalizmin herhangi bir ülkenin bölünmesi anlamına gelmediği, aksine birliğin daha uygun bir şekilde örgütlenmesi ve merkezin statü, egemenlik ve kaynaklar konusunda çevreyi kötü yönde etkilemesini önlemek için, karşılıklı güvene dayalı yönetişime daha geniş katılımı garanti eden bir sistem olduğunun anlaşılması gerekiyor.

Toplumun yönetimini etkileyen sorunlara güvenlik çözümleri getirilemedi. Çünkü herhangi bir güvenlik çözümü coğrafyaya, topluma, egemenliğe ve devlete sadece bölünmeler getirir.

Tüm bunlar bölünmek değil, federalizm gücün paylaşılması anlamına gelir. Dışişleri, savunma ve genel ekonomi yönetimi gibi devlet egemenliği ile ilgili konularda merkezileşme söz konusu. Bunların tümü birleşik parlamento ve merkezi hükümetin sorumluluğunda. Öte yandan iç güvenlik, eğitim, sağlık ve yerel kalkınma konularının yönetimi eyaletlerin veya yerel yönetimlerin yetki alanına girer.

Burada bazılarının endişelerini hafifletebilecek en önemli nokta, federalizmin etnik köken/milliyet veya din/mezhep yerine coğrafyaya dayalı olmasıdır. Çünkü herhangi bir kimlik meselesi, demokratik karakterini zayıflatır ve eşit vatandaşlık haklarının ve vatandaşların devletinin güçlenmesini engeller. Tıpkı Lübnan'da ve Irak'ta olduğu gibi.

Elbette, birçok alanda idari meselelerle ilgili olan ademi merkeziyetçi bir devleti, anayasaya göre yetkileri paylaşan federal bir devletle karıştırmak bir sorundur. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre federal devleti ayrılıkçı bir devlet olarak görmek de bir tür karışıklık veya yanılgı olarak adlandırılabilir, ancak bu doğru değil, çünkü merkezi devletler, yönetim, temsil ve kaynak dağıtımında esnekliğe sahip federal devletlere göre ayrılmaya çok daha yatkındır, zira günümüzün en büyük, en güçlü ve en zengin devletleri federal devletlerdir.

Bu yüzden herhangi bir kimlik grubuyla anlaşmazlık, kavramların karışmasına veya çarpıtılmasına yol açmamalı. Örneğin, İsrail'in siyasi sistem olarak demokrasiyi benimsemesi, demokrasiye karşı düşmanlığı teşvik etmemeli. Ayrıca, belirli bir önermeye elverişli olmayan koşullar olduğunu gözlemlememiz, bu kavramın tartışmaya açılmaması, geliştirilmemesi ve belirli bir ülkede devlet kurulması için ulusal birliği oluşturmaya hizmet eden bağlamlara yerleştirilmemesi gerektiği anlamına gelmez.

Son olarak, bu alanda, özellikle Suriye bağlamında, dikkate alınması gereken iki konu var. Öncelikle ülkenin toprakları üzerinde devlet egemenliğinden söz edilmesi için bunun halkın birliği gerçeğine dayanması gerekiyor. İkinci olarak ise toplumun yönetimini etkileyen sorunlara güvenlikle ilgili bir çözüm bulunmuyor, çünkü herhangi bir güvenlik çözümü coğrafyanın, toplumun, egemenliğin ve devletin bölünmesine yol açar.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir


Tedmür'de ortak devriyeye düzenlenen saldırıda Suriyeli ve Amerikalı personel yaralandı

 Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
TT

Tedmür'de ortak devriyeye düzenlenen saldırıda Suriyeli ve Amerikalı personel yaralandı

 Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)

Suriye güvenlik kaynakları bugün, Suriye güvenlik güçleri ile ABD kuvvetlerinin, ülkenin orta kesimindeki Tedmür kentinde ortak devriye sırasında silahlı saldırıya uğradığını bildirdi.

Suriye resmi haber ajansı SANA’ya konuşan bir güvenlik kaynağı, saldırıda Suriye güvenlik güçlerinden iki kişinin ve bazı ABD askerlerinin yaralandığını, saldırıyı gerçekleştiren kişinin ise öldürüldüğünü açıkladı.

Kaynak, olayın ardından ABD’ye ait helikopterlerin yaralıları et-Tanf Üssü’ne tahliye ettiğini belirterek, saldırının nedenleri ve koşullarına ilişkin henüz bilgi bulunmadığını ifade etti.

Olay nedeniyle Deyrizor-Şam uluslararası kara yolunda trafiğin geçici olarak durdurulduğu, bölge semalarında ise yoğun hava hareketliliği yaşandığı kaydedildi.