Biden ‘Suriye yaptırımları’ ile hangi siyasi mesajları veriyor?

ABD Başkanı Joe Biden ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, bu ayın 16'sında Cenevre'deki görüşmelerinden önce verdikleri kare (AFP)
ABD Başkanı Joe Biden ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, bu ayın 16'sında Cenevre'deki görüşmelerinden önce verdikleri kare (AFP)
TT

Biden ‘Suriye yaptırımları’ ile hangi siyasi mesajları veriyor?

ABD Başkanı Joe Biden ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, bu ayın 16'sında Cenevre'deki görüşmelerinden önce verdikleri kare (AFP)
ABD Başkanı Joe Biden ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, bu ayın 16'sında Cenevre'deki görüşmelerinden önce verdikleri kare (AFP)

ABD Başkanı Joe Biden yönetiminin Suriyeli rejim yetkililerine ve kurumlara uyguladığı yaptırımların ilk listesi, birçok işaret içeriyor ve ABD'nin Suriye politikasının yönünü teyit ediyor.
İşte “Biden'ın listesi" ile ilgili 10 madde:

1-Genişleme
Eski ABD Başkanı Donald Trump’ın yönetimi Haziran 2020'de, güvenlik, ekonomik ve politik alanlarda 113 rejim yanlısı kişi ve kuruluşu kapsayan Sezar Yasası yaptırımlarını hayata geçirdi. Biden’ın listesinde ise 8 mahkum, 5 güvenlik gücü ve biri muhalefete bağlı Ahrar eş-Şarkiyye olmak üzere 2 askeri grup ve El Kaide ve Heyet Tahrir'uş Şam'ı (HTŞ) finanse eden iki isim yer aldı.
Biden’ın yaptırım listesi, Trump döneminde yayınlanan listelerin aksine herhangi bir siyasi veya hükümet figürünü veya Suriyeli bir iş insanını içermiyor aksine rejim, muhalefet ve teröristlerden isim ve kuruluşları kapsıyor. Trump’ın listesinde Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in yönetiminden yetkililer, Esed’in eşi ve hem kendisinin hem de eşinin yakınları da yer almıştı.

2-Hesap Verebilirlik
Yaptırımların yayınlanmasının ardından ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken, Suriyeli yetkililerin cezalandırılmasının “Suriye halkının acılarına neden olan kişi ve kuruluşların hesap verebilirliğini güçlendirmeyi” amaçladığını ve "ABD'nin insan haklarına saygısını ve Suriyelilere yönelik ihlaller için hesap verebilirliği teşvik etme taahhüdünü teyit ettiğini" açıkladı. El Kaide'yi finanse etmekle suçlanan iki kişinin listeye dahil edilmesiyle ilgili olarak ABD’li Bakan, "Bu adım, El-Kaide, Heyet Tahrir'uş Şam (HTŞ) ve ABD'ye ve müttefiklerimize saldırmaya çalışan diğer terörist grupların destek ağlarını bozma taahhüdümüzü teyit etmeyi amaçlıyor.”
Eski Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, görevinden ayrılmadan birkaç gün önce, insan hakları ve terörle mücadele konusundaki mevcut odaklanmanın yanında, “rejimin savaş mekanizmasını sağlamak ve Suriye çatışmasını sona erdirme çabalarını engellemek” nedeniyle 18 kişi ve kuruluşun cezalandırıldığını söylemişti.

3-Sezar Yasası
Biden’ın yaptırım listesi, Sezar (Caesar) Yasası’na bağlılığı pekiştirdi; Washington, yaptırımlara dahil olan hapishanelerin "Sezar'ın fotoğraflarında" yer aldığını söyledi. Sezar Yasası ismini, 2014'te Esed rejiminin muhalifleri tuttuğu hapishanelerde işkenceyle öldürülen tutuklulara ait 55 bin fotoğrafı dünya basınına sızdıran askeri polisin kod adından alıyor. Yeni yönetimin aldığı tedbirler, rejim ihlalleri için hesap verebilirliği teşvik etmeyi amaçlayan Sezar Suriye Sivil Koruma Yasası'nın hedeflerini güçlendiriyor.

4-Tutuklular
Yeni yaptırımlar, Washington'un tutukluların ve kaybolanların dosyasını açma eğilimini pekiştiriyor; ABD, müttefikleriyle birlikte, BM Suriye Özel Elçisi Geir Pedersen’e, anayasa reformlarını kolaylaştırma çabalarına ve önümüzdeki haftalarda Cenevre'de bir komite toplantısı düzenlemeye paralel olarak söz konusu dosya üzerinde çalışmasını tavsiye etti. ABD'den yapılan açıklamada, "rejimin, çatışmanın başlangıcından bu yana çok sayıda Suriyeliyi gözaltına aldığı ve onlara kötü muamelede bulunduğu” ifade edilirken bu iddiaların, BM komitesi tarafından belgelendiğine de dikkat çekildi. Suriye İnsan Hakları Ağı (SNHR), 14 binden fazla tutuklunun işkence nedeniyle öldüğünü ve 130 bin Suriyelinin hala kayıp veya gözaltında olduğunu bildirdi.

5-İnsani yardım
Yeni yaptırımlar, 10 Temmuz'da insani yardımın “sınır ötesine” ulaştırılmasına yönelik uluslararası bir kararın uzatılması ile ilgili ABD-Rusya ortak taslağı üzerinde uzlaşıya varılmasının ardından geldi. ABD'li bir yetkili, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, "Yaptırımlarımız insani yardımları, Suriye’nin yeniden ve erken inşa edilmesine ilişkin programları, insani dayanıklılığı veya yeni tip koronavirüs (Kovid-19) ile mücadeleyi engellemez" diye konuştu.

6-Kürtler
Yaptırımlar, muhalif Ahrar eş-Şarkiyye grubunu da kapsadı. Bu grup, Washington yönetimi tarafından saflarını DEAŞ mensuplarını dahil etmekle suçlanıyor. ABD, Ahrar eş-Şarkiyye grubunun "sivil mülkü yağmaladığını, yerinden edilenlerin evlerine dönmesini engellediğini ve Ekim 2019'da Suriyeli Kürt siyasetçi Hevrin Halef'in öldürülmesi olayına karıştığını" duyurdu. Söz konusu yaptırımlar, Biden'ın ekibinin Kürt dosyası ve kuzeydoğu Suriye'deki askeri kalıcılık önceliğini pekiştiriyor. Biden, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı Suriye dosyasında birkaç kez destekleyen Trump'ın aksine Türkiye'yi defalarca eleştirdi.

7-İran'ın saf dışı bırakılması
Trump'ın ekibi, İran'ı Suriye'den çıkarmayı stratejik bir hedef olarak belirlemiş ve kullandığı "baskı ve tecrit araçlarının" bunu gerçekleştirmeye yönelik olduğunu açıklamıştır. Bu baskı ve tecrit araçlarının arasında yaptırımlar da vardı. Bunun yanı sıra “Fırat'ın doğusundaki askeri varlık, Tanf Askeri Üssü, Şam'ın Arap ve Avrupalılardan tecrit edilmesi, Türkiye'nin kuzey Suriye'deki varlığı ve İsrail'in hava saldırıları” konularında verilen ABD desteği de bu doğrultuda gelmiştir. Ancak, Biden’ın listesi ve beraberinde gelen açıklamalarda Şam'dan istenen jeopolitik tavizlere atıfta bulunulmadı.

8-Politikanın değiştirilmesi
Biden yönetiminin Suriye'deki hedef listesini azaltma kararı, “rejimi değiştirmek” yerine “rejimin politikalarını değiştirmek” çerçevesinde geldi. Yeni yönetim bir “siyasi geçiş veya 2254 sayılı Kararın uygulanmasından söz etmiyor. Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Suriye Özel Temsilci Vekili Aimee Cutrona konuya ilişkin Şarku’l Avsat’a şunları söyledi: “Bu yaptırımlar, Suriye halkına karşı suistimaller gerçekleştiren kişiler için hesap verebilirliği artırmak adına ABD'nin tüm diplomatik araçları kullanacağını hatırlatmalıdır. Pompeo ise görev süresi henüz dolmadan son listeyi açıkladıktan sonra, "Halkın yanındayız ve 2254 sayılı Kararda öngörülen barış sürecine desteğimizi yeniden teyit ediyoruz".

9-Üç hedef
Blinken, geçen Haziran ayı sonunda Roma'da gerçekleştirilen Suriye konulu toplantıda yaptığı açıklamada, Washington'un Suriye'de üç hedefi olduğunu söyledi: “DEAŞ ile mücadele, insani yardım ve kapsamlı bir ateşkes.” ABD'li yetkililer, önceki gün yaptırımların açıklandığı basın toplantısında önlemlerin, Washington'un amaçlarına ulaşmak için kullandığı “araçlar” olduğunu ve bunların arasında “DEAŞ ile mücadele, insani yardım, insan hakları ihlallerine müsamaha göstermeme ve kapsamlı ateşkes” konularının yer aldığını söylediler. Söz konusu yetkililer ayrıca 2254 sayılı Karar uyarınca siyasi bir çözüm için koşulların yaratılması ümidini de dile getirdiler.

10-Rusya ve “Sezar'ın Kılıcı”
Rusya, "yasadışı tek taraflı yaptırımlara" karşı bir kampanya başlattı ve Rus yetkililer, Amerikalı meslektaşlarına bu yönde adım atılması gerektiğini söyledi. Kuşkusuz, Vladimir Putin ile Cenevre'deki görüşmesinden sonra Biden'ın yaptırımları dayatması ve Sezar Yasası’nı hatırlatması Kremlin'de olumlu yankı uyandırmayacaktır. Biden’ın listesi Arap ülkelerine, bölge ülkelere, Avrupa ülkelerine ve özel sektöre Şam ile olası "normalleşme" sınırlarını hatırlatıyor. Blinken’ın ekibinin, Arap ve Avrupa ülkelerinin Roma konferansının ardından yapılan ortak açıklamada "normalleşme" karşıtı ve yeniden imar için siyasi bir çözümle ilerleme gerektiren bir maddeye yer verilmemesi yönündeki taleplerini kabul ettiği doğru. Ancak, Biden’ın listesi, Sezar Yasası’nın bir “yasama kılıcı” olduğunu hatırlatıyor. Demokrat ve Cumhuriyetçi partilerin çoğunluğunun onayıyla Kongre'den geçen bu yasa siyasi hareketin sınırlarını belirliyor.



İsrail’de 7 Ekim saldırısını soruşturan hükümet komisyonunun yetkilerini aşırı sağcı bakanlar belirleyecek

İsrail’in aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ve Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, Knesset'teki bir oturumda (Reuters - Arşiv)
İsrail’in aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ve Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, Knesset'teki bir oturumda (Reuters - Arşiv)
TT

İsrail’de 7 Ekim saldırısını soruşturan hükümet komisyonunun yetkilerini aşırı sağcı bakanlar belirleyecek

İsrail’in aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ve Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, Knesset'teki bir oturumda (Reuters - Arşiv)
İsrail’in aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ve Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, Knesset'teki bir oturumda (Reuters - Arşiv)

İsrail Kabine Sekreteri Yossi Fuchs dün yaptığı açıklamada, iktidardaki Likud Partisi’nden Adalet Bakanı Yariv Levin’in, Hamas’ın 7 Ekim 2023 tarihindeki saldırısıyla ilgili başarısızlıkları soruşturmakla görevli tartışmalı hükümet komisyonunun yetki alanını belirlemek üzere bir bakanlar komisyonuna başkanlık edeceğini duyurdu. Bu karar, hükümetin muhalifleri tarafından sert şekilde eleştirildi.

Fuchs, hükümet üyelerine gönderdiği mektupta, komisyonda Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir’in yanı sıra Smotrich’in lideri olduğu Dini Siyonizm Partisi’nden Yerleşim ve Ulusal Görevler Bakanı Orit Strook ve Ben-Gvir liderliğindeki Otzma Yehudit (Yahudi Gücü) Partisi’nden Miras Bakanı Amihay Eliyahu’nun yer alacağını belirtti.

Komisyon, Adalet Bakanı Levin’in Likud Partisi’nden meslektaşları da dahil olacak. Bunlar arasında Tarım Bakanı Avi Dichter, Bilim ve Teknoloji Bakanı Gila Gamliel, Diaspora İşleri Bakanı Amichai Shikli ve Dışişleri Bakanı Gideon Sa'ar liderliğindeki Yeni Umut partisinden Maliye Bakanı Ze'ev Elkin yer alıyor.

İsrail gazetesi The Times of Israel'e göre bakanlar komisyonuna, 7 Ekim’i soruşturan komisyonun görev tanımı, araştırılacak konular ve zaman çerçevesi dahil olmak üzere tavsiyelerini hükümete sunması için 45 gün süre verilecek.

Elkin dışında komisyondaki tüm bakanlar, Hamas liderliğinde binlerce unsurun Gazze çevresindeki yerleşim yerlerine saldırarak yaklaşık bin 200 kişiyi öldürdüğü ve 251 kişiyi rehin aldığı 7 Ekim saldırısı sırasında görevdeydiler.

Başbakan Binyamin Netanyahu'ye eleştirenler, Hamas saldırısında hayatını kaybedenlerin aileleri de dahil olmak üzere, saldırı öncesinde, sırasında ve sonrasında yaşanan siyasi ve istihbarat alanlarındaki başarısızlıkları araştırmak üzere resmi bir komisyon kurulmasını talep ediyorlar. Kamuoyu yoklamaları, İsraillilerin büyük çoğunluğunun saldırıyla ilgili resmi bir soruşturma komisyonu kurulmasını desteklediğini gösteriyor, ancak Netanyahu, komisyonun kurulmasının yargı tarafından belirleneceği gerekçesiyle bunu reddediyor. Netanyahu liderliğindeki mevcut hükümeti, yargı reformu yoluyla yargıyı zayıflatmaya çalışıyor.

İsrail hükümeti geçtiğimiz pazar günü ‘mümkün olan en geniş halk desteğiyle2 kendi özel soruşturma komisyonunu kurmak için oylama yaptı.

Fuchs’un açıklamasına yanıt olarak, diğer muhalefet yetkilileriyle birlikte hükümetin soruşturmasını reddeden ana muhalefet lideri Yair Lapid, bakanların ‘soruşturmayı yürütmek için ahlaki veya yasal yetkiye sahip olmadıklarını’ söyledi.

Bazı komisyon üyelerini de eleştiren Lapid, önce komisyon başkanı Levin'e, 7 Ekim'den önce ‘güvenliğin ihmal edilmesinin’ nedeninin onun yargı reformu olduğunu söylediğini hatırlattı, ardından ‘Gazze'ye nükleer bomba atılmasını öneren’ Miras Bakanı Eliyahu'ya eleştirilerde bulunan Lapid, Strook’u “İsrail ordusunu, rehinelerin bulunduğu bölgelerde, bu onların hayatını tehlikeye atsa bile savaşmaya çağırdı” diyerek eleştirdi. Son olarak Smotrich'e değinen Lapid, “(Smotrich) çocukları aç bırakmanın haklı ve etik olduğunu açıkladı” dedi ve Ben Gvir'in, ‘rehinelerin istismara uğramasına neden olduğunu’ söyledi.

Tüm bu kişilerin Netanyahu'nun kendisini aklamak ve 7 Ekim olayının sorumluluğundan kurtulmak için atadığı bakanlar olduğunu söyleyen Lapid, “Bu işe yaramayacak” diye ekledi.


Gazze İstikrar Gücü... Görevi belirsiz ve uygulanabilirliği koşullara bağlı

Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi üyeleri, Gazze Şeridi'nde istikrarı korumak için uluslararası güce yetki veren ABD tasarısını oyladı. (DPA)
Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi üyeleri, Gazze Şeridi'nde istikrarı korumak için uluslararası güce yetki veren ABD tasarısını oyladı. (DPA)
TT

Gazze İstikrar Gücü... Görevi belirsiz ve uygulanabilirliği koşullara bağlı

Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi üyeleri, Gazze Şeridi'nde istikrarı korumak için uluslararası güce yetki veren ABD tasarısını oyladı. (DPA)
Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi üyeleri, Gazze Şeridi'nde istikrarı korumak için uluslararası güce yetki veren ABD tasarısını oyladı. (DPA)

Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin, ABD Başkanı Donald Trump’ın Gazze Şeridi’ne yönelik barış planını onaylaması, bölgeye uluslararası istikrar güçlerinin gönderilmesinin önünü açtı. Karar, Arap ve resmi Filistin makamları tarafından desteklenirken, Hamas başta olmak üzere bazı Filistinli gruplar çekincelerini korudu.

Hamas ve diğer Filistinli grupların çekinceleri, söz konusu güçlerin rolü ve özellikle Gazze Şeridi’nde silahsızlandırma görevini üstlenme olasılığıyla ilgili. İsrail ise bu sürecin hızla uygulanmasını talep ediyor. Şarku’l Avsat’a konuşan uzmanlar, güçlerin rolünün, ABD Başkanı Donald Trump’ın başkanlığında kurulacak Barış Konseyi ile netleşeceğini, bu süreçte BM’nin herhangi bir denetiminin bulunmayacağını belirtti. Uzmanlar, “Silahsızlandırma krizi öncelikle siyasi uzlaşı ve bölgesel katılım gerektiriyor; böylece güçlerin gelecekteki rolüne dair herhangi bir kararın güvenilirliği ve uygulanabilirliği sağlanabilir” ifadelerini kullandı.

Güçlerin rolü

BM Güvenlik Konseyi, 13 üyenin onayı ve Rusya ile Çin’in çekimser kalmasıyla, ABD tarafından sunulan ve Gazze Şeridi’ne ‘geçici bir uluslararası istikrar gücü’ gönderilmesine izin veren karar tasarısını kabul etti.

gt
Gazze şehrine düzenlenen İsrail hava saldırısında yıkılan bir evin enkazından ceset çıkaran Filistinliler (Arşiv – AFP)

BM Güvenlik Konseyi, Barış Konseyi’nin kurulmasını da memnuniyetle karşıladı. Konsey, ‘uluslararası hukuki kişiliğe sahip geçici bir idari organ’ olarak tanımlandı ve Gazze Şeridi’nin yeniden inşasına yönelik kapsamlı plan çerçevesinde çalışma yapacak, finansmanı koordine edecek bir yapı olarak öngörüldü. Konseyin, Filistin Yönetimi reform programını tatmin edici biçimde tamamlamasının ardından Gazze Şeridi’nde kontrolü yeniden sağlayabilmesi hedefleniyor.

Karar, Barış Konseyi ile iş birliği yapan üye devletlere ve Barış Konseyi’ne, Gazze Şeridi’nde istikrarı sağlamak üzere ‘Barış Konseyi tarafından kabul edilen geçici uluslararası bir güç oluşturma’ yetkisi veriyor. Bu güç, katılımcı ülkeler tarafından sağlanan askerlerden oluşacak, Mısır ve İsrail ile yakın iş birliği ve danışma içinde faaliyet gösterecek. Ayrıca, uluslararası hukuk ve insani hukuk çerçevesinde gerekli tüm tedbirleri alma yetkisine sahip olacak.

Karara göre uluslararası güç, Barış Konseyi’ne ateşkesin uygulanmasını izleme ve kapsamlı planın hedeflerini gerçekleştirmek için gerekli düzenlemeleri yapmada destek sağlayacak.

Şarku’l Avsat’ın AFP ve Reuters’tan aktardığı son karar tasarısı, istikrar gücünün İsrail, Mısır ve yeni eğitilmiş Filistin polisi ile iş birliği içinde sınır bölgelerini güvence altına almak ve Gazze’de silahsızlandırmayı sağlamakla görevlendirileceğini; bunun içinde silahların imha edilmesi ve askeri altyapının yok edilmesi gibi görevlerin de bulunduğunu ortaya koyuyor.

xscdfgt
Gazze Şeridi'nin orta kesiminde bulunan Deyr el-Balah'ın batısındaki yerinden edilmiş Filistinliler (AFP)

Mısırlı askeri uzman Semir Ragıb, BM kararının onaylandığını ancak güçlerin rolünü detaylı biçimde açıklamadığını söyledi. Ragıb, bunun, gücün BM tarafından doğrudan denetlenmeyeceği anlamına geldiğini belirterek, ilerleyen dönemde bu önemli detayların açıklanmasının tüm endişeleri netleştireceğini ifade etti.

Amerikalı strateji uzmanı Irina Tsukerman ise Gazze’de görevlendirilen istikrar güçlerinin, geçici bir güvenlik mekanizması olarak tasarlandığını söyledi. Tsukerman’a göre bu güçlerin rolü sadece devriye gezmek veya düzeni sağlamakla sınırlı değil; aynı zamanda insani yardım, yeniden inşa ve yönetim reformlarının uygulanabilmesi için gerekli koşulları hazırlamak.

Tsukerman, bu gücün amacının ‘silahlı grupların hemen müdahale edemeyeceği bir ortamda teknokrat bir yönetimin çalışabilmesi için zaman ve alan sağlamak’ olduğunu vurguladı.

Çelişkiler

Güçlerin silahsızlandırma konusundaki rolüne ilişkin tartışmalar devam ederken, Hamas, karar tasarısının kabul edilmesinin ardından yaptığı açıklamada, “Karar, Gazze Şeridi üzerinde uluslararası vesayet mekanizması dayatmaktadır; bu, halkımız ve güçlerimiz ile gruplarımız tarafından reddedilmektedir” ifadelerini kullandı.

Hamas tarafından yapılan açıklamada, “Uluslararası gücün Gazze’deki görevleri, özellikle direnişin silahsızlandırılması, gücün tarafsızlığını ortadan kaldırmakta ve onu işgal lehine çatışmanın bir tarafı haline getirmektedir” denildi.

Aynı şekilde, İslami Cihad Hareketi de dün ABD kararını reddettiğini duyurdu. Hareket, uluslararası bir gücün Filistinli grupları silahsızlandırma görevini üstlenmesinin, onu tarafsızlıktan çıkarıp İsrail’in gündemini uygulayan bir ortak haline getireceğini belirtti. Ayrıca, Filistinlilerin ‘işgale karşı her türlü meşru direniş hakkının’ uluslararası hukuk tarafından garanti edildiğini ve grupların silahlarının bu hakkı güvence altına aldığını vurguladı.

Buna karşılık İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun ofisi, Trump’ın Gazze planını memnuniyetle karşıladı ve planın bölgeye ‘barış ve refah’ getireceğini belirtti. Ofis, sosyal medya platformu X’te yaptığı açıklamada, “Başkan Trump’ın planının barış ve refah getireceğine inanıyoruz; çünkü plan, silahsızlandırmayı, Gazze’nin askeri kapasitesinin ortadan kaldırılmasını ve bölgede aşırılıkların kökünün kazınmasını öngörüyor” ifadelerini kullandı.

Semir Ragıb, İsrail’in karara karşı çıkmasına rağmen özellikle istikrar güçleri maddesine odaklandığını belirterek, bunun temel yükümlülüklerden kaçış niteliği taşıdığını ve en başta Gazze’den tam çekilmenin ertelendiğini ifade etti. Ragıb, Hamas ve İslami Cihad’ın itirazının ise anlaşmayı tamamen reddetmekten değil, silahsızlandırma konusuna karşı durmaktan kaynaklandığını ve silahsızlandırmanın önceden sağlanacak uzlaşılarla yürütülmesi gerektiğini vurguladı; aksi takdirde güçlerin rolü Filistinlilerle çatışmaya dönüşebilir.

Tsukerman ise gücün rolünü iki yönlü olarak değerlendiriyor: “Güç, güvenilir, kapsayıcı ve bölgesel destekle birlikte çalışırsa yeniden inşa ve siyasi normalleşme için bir nefes alanı sağlayabilir.”

Çözümün bölgesel katılımda yattığını belirten Tsukerman, “Bölgesel katılım yoksa, gücün meşruiyeti çöker, uygulanması aksar ve Hamas’ın etkisi güçlenir. Böylece görev, Filistin egemenliğine köprü olmak yerine dış kontrolün simgesi haline gelir. Bölgesel katılım bir lüks değil, zorunluluktur. Yoksa görev hedeflerine ulaşmakta zorlanır ve anlaşmanın özü zayıflar” dedi.


Lübnan ordu komutanı Washington ziyaretini erteledi

Lübnan askerleri, Güney Lübnan'daki Abbasiye kasabasında İsrail hava saldırısının hedef aldığı bir bölgede toplanıyor (Reuters)
Lübnan askerleri, Güney Lübnan'daki Abbasiye kasabasında İsrail hava saldırısının hedef aldığı bir bölgede toplanıyor (Reuters)
TT

Lübnan ordu komutanı Washington ziyaretini erteledi

Lübnan askerleri, Güney Lübnan'daki Abbasiye kasabasında İsrail hava saldırısının hedef aldığı bir bölgede toplanıyor (Reuters)
Lübnan askerleri, Güney Lübnan'daki Abbasiye kasabasında İsrail hava saldırısının hedef aldığı bir bölgede toplanıyor (Reuters)

Lübnan Kara Kuvvetleri Komutanı General Rudolf Heykel, İsrail ve ABD Kongresi'ndeki yetkililerin orduya karşı iki operasyon başlatması ve programındaki birçok toplantının iptal edilmesinin ardından dün planlanan ABD ziyaretini erteledi.

Lübnan askeri kaynakları Şarku'l Avsat'a yaptığı açıklamada, "Ordu komutanlığı son iki haftada İsrail'in orduya ve Lübnan ordusunun ulusal rolüne yönelik saldırısını gözlemledi. Bu saldırı önyargısız ve Lübnan ordusunu hedef alıyordu" dedi. Harekatın ABD Senatörleri Lindsey Graham ve Joni Ernst tarafından başlatılan "bir başka sürpriz harekatla" eş zamanlı olarak geldiği de ifade edildi.

Heykel, Beyaz Saray, Kongre ve Savunma Bakanlığı yetkilileriyle görüşmek üzere yola çıkmadan önce, Lübnan Kara Kuvvetleri Komutanlığı, Washington ziyareti için planlanan birkaç toplantının iptal edildiğini doğruladı. Kaynaklar, "Bu nedenle Kara Kuvvetleri Komutanı, ziyaretin başarısını güvence altına almak için durum netleşene kadar ziyareti ertelemeye karar verdi" dedi.