Avrupa'ya göç hayali Lübnan-Suriye sınırından mülteci kaçakçılığını artırıyor

Lübnan Ordusu ve Sivil Savunma mensupları, sınırdan kaçarken ölen Suriyeli bir kadının cesedini taşıyor. (Arşiv)
Lübnan Ordusu ve Sivil Savunma mensupları, sınırdan kaçarken ölen Suriyeli bir kadının cesedini taşıyor. (Arşiv)
TT

Avrupa'ya göç hayali Lübnan-Suriye sınırından mülteci kaçakçılığını artırıyor

Lübnan Ordusu ve Sivil Savunma mensupları, sınırdan kaçarken ölen Suriyeli bir kadının cesedini taşıyor. (Arşiv)
Lübnan Ordusu ve Sivil Savunma mensupları, sınırdan kaçarken ölen Suriyeli bir kadının cesedini taşıyor. (Arşiv)

Lübnan’da sınır köylerinde yaşayan bölge halkının aktardığı bilgilere göre, özellikle kuzeydeki Bekaa kentinde bulunan Arsal-Felita Sınır Kapısı’ndan ve Batı Bekaa'daki Suveyri-Birket er-Rasas Sınır Kapısı’ndan olmak üzere son zamanlarda Suriye ile yasadışı sınır geçişlerinde mülteci kaçakçılığında artış yaşandı. Bölge halkı, hareketliliğin daha ziyade Suriye’den Lübnan topraklarına geçişlerde yaşandığını belirtti. 
Bölgeden bir güvenlik kaynağı yaptığı açıklamada, özellikle Arida, Matraba, Cermeş, Huş Seyyid Ali, Nasruddin, Hacı Hasan ve Avad gibi kabilelerin isimlerini taşıyan 15 geçiş noktasının bulunduğu Hermel-Kuzey Bekaa bölgesi başta olmak üzere, Bekaa'daki kaçakçılık hattında 20 aktif geçiş güzergahı olduğunu bildirdi. Şarku'l Avsat'a konuşan kaynak, bu geçişlerin sadece insan kaçakçılığı için değil, aynı zamanda akaryakıt, benzin, gıda maddeleri ve çalıntı araçlar için de kullanıldığını belirtti.
Kaynak, son zamanlarda insan kaçakçılığının daha ziyade Baalbek ve Kuzey Bekaa noktasındaki Arsal-Felita ve Nahle-Baalbek sınırlarında yoğunlaştığını belirtirken, aynı zamanda Batı Bekaa'daki Birket er-Rasas-Cebel es-Suveyri Sınır Kapısında da hareketliliğin olduğuna dikkati çekti. Kaynak, bu sınır kapısından özellikle kış aylarında kaçakçılık çeteleri tarafından kaderlerine terk edildikten sonra güvenlik güçlerinden kaçmaya çalışırken aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu onlarca kişinin hayatını kaybettiğini belirtti.
Kaynağa göre, Lübnan dağlarının doğu taraflarında ise, Arsal'ın eteklerinden başlayarak 36 kilometre uzunluğundaki el-Masnaa sınırına kadar olan bölgelerdeki sınırlar, Lübnan ordusu ve kara sınır alayı tarafından termal kameralar ve modern izleme cihazlarıyla donatılmış odalar ve kuleler aracılığıyla titizlikle takip ediliyor. Ayrıca bu bölgeler, ışıklı asfalt yollarla birbirine bağlanıyor.
Kaynak, insan kaçakçılığı hattında en aktif hareketliliğin Suriye'den Lübnan'a geçişlerde olduğunu, Bekaa bölgesindeki yasa dışı sınır kapılarından Lübnan’a günlük giriş yapanların sayısının 400 civarında olduğu tahmin edilirken, Suriye’ye gelenlerin oranının çok daha düşük olduğunu bildirdi.
Sınır bölgelerinden ilgili bir kaynağın Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamaya göre, sınır geçişlerinden insan kaçakçılığı süreci, engebeli geçiş yollarını bilen Suriyeli ve Lübnanlı kişilerin dahil olduğu profesyonel çeteler tarafından yönetiliyor. Bu çetelerin bir kişiden 50 dolar veya Lübnan parasına karşılık gelen bir ücret aldığını belirten kaynak, bu miktarın koronavirüs krizinden ve Lübnan ve Suriye lirasının değer kaybetmesinden önce geçerli olan miktar olduğunu, para biriminin değer kaybetmesinin insan kaçakçılığı ticaretini de etkilediğini kaydetti.
Beyrut Amerikan Üniversitesi'nde Siyaset ve Planlama Profesörü ve mültecilik alanında araştırmacı olan Naser Yasin, yasadışı geçişler yoluyla Suriyelilerin Lübnan'a göçünün artmasını Suriye'deki kötü ekonomik duruma bağlıyor. Suriyeliler, Lübnan’ın da yaşadığı zorlu ekonomik koşullara rağmen ülkelerindeki durum Lübnan’dan daha kötü olduğu için iş bulma umuduyla Lübnan’a yöneliyorlar. Lübnan’dan ise kaçak botlarla Lübnan kıyılarından Avrupa'ya doğru yola çıkmayı hedefliyorlar.
Yasin, Şarku'l Avsat ile verdiği röportajda, Lübnan'daki Suriyeli mültecilerin çoğunun, ülkelerindeki ekonomik ve siyasi koşullar nedeniyle Suriye'ye kısa sürede dönme umudunu yitirdiğini ve Lübnan’ın da yaşadığı ekonomik kriz nedeniyle artık Lübnan'da kalamadıklarını, bu nedenle kaçak yollarla Avrupa’ya yöneldiklerini belirtti. Bu durumun geçen yıl ve bu yılın başında Lübnan makamları tarafından engellenen Lübnan kıyılarındaki kaçakçılık operasyonlarında açıkça görüldüğünü belirten Yasin, kaçak botlara binenlerin büyük bölümünü Suriyelilerin oluşturduğunu ifade etti.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), geçen yılın sonunda yaptığı bir araştırmada, Lübnan'daki Suriyelilerin, ülkenin içinde bulunduğu ağır ekonomik kriz ışığında gerçek bir trajedi yaşadığını belirtmiş, aralarındaki yoksulluk oranının da yüzde 90'a yaklaştığını belgelemişti. Ayrıca, yetersiz beslenen ailelerin sayısının iki katına çıktığını, öğrenme çağındaki çocukların çoğunun ise okula gitmediğini ve bazılarının işgücü piyasasında çalıştığını kaydetti.
Yerinden edilmiş Suriyeliler, nüfusuna oranla en fazla Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapan Lübnan'ın nüfusunun yaklaşık üçte birini oluşturuyor. Hükümet 1,5 milyon Suriyeli mülteci olduğunu tahmin ederken, UNHCR’ye kayıtlı mülteci sayısı ise 885 bini geçmiyor.
UNHCR'ye göre, zor ekonomik durum Lübnan'daki Suriyeli mülteci ailelerin borçlarının birikmesine neden oldu. Bu borçların ortalaması geçen yıl yüzde 18 artarken, en fazla borcun gıda alımı (yüzde 93), kira (yüzde 48) ve ilaç (yüzde 34) alanında olduğu kaydedildi.
Lübnan kıyılarından Avrupa'ya ulaşma hayalinden bahsetmek, Suriye mülteci kamplarında konuşulan ortak bir konu haline geldi. Lübnan'daki ekonomik durum ve Lübnan lirasının değerini kaybetmesi, Suriyelilerin para birimindeki değerinin de yüzde 90'ından fazlasını kaybetmesine neden oldu. Bekaa kamplarından birinde yaşayan Suriyeli bir mülteci Şarku'l-Avsat ile verdiği röportajda, Suriye'nin zorlu bir ekonomik kriz yaşadığı için ülkeye dönüşün bir kabus haline geldiğini ifade etti. Suriyeli mülteci, Lübnan'daki Suriyeli mültecilerin ülkelerine girişlerinin genellikle sadece aile ziyaretleri için olduğunu belirtti.
Suriyeli mülteci, yasal geçiş noktalarından geçmemelerinin esas olarak iki nedenden kaynaklandığını bildirdi. Birincisinin maddi nedenlerden olduğunu belirten kaynak, Suriyeli yetkililerin sınır geçişlerinde ödemeye zorladıkları 100 doları ödeyemediklerini, ayrıca sınır geçişlerinde onları 100 bin Lübnan lirasından (resmi döviz kuru üzerinden 66 dolar) daha az olmayan bir koronavirüs testi olmaya zorladıklarını ifade etti.
Suriyeli mülteci, ikinci nedenin ise UNHCR’nin Suriye topraklarına girdiklerini öğreneceklerinden ve bu nedenle aldıkları aylık yardımdan mahrum kalacaklarından korkmalarıyla ilgili olduğunu bildirdi.
Suriyeli mülteciler, söz konusu nedenlere ek olarak, bazılarının ikamet süresinin dolmuş olması veya Suriye güvenlik güçlerinin girişlerini öğreneceğinden korkmaları gibi nedenlerden dolayı Suriye'ye yasadışı girmek zorunda kaldıklarını belirttiler. Ayrıca, Suriye'ye yasadışı yollardan girmeye iten nedenlerden dolayı aynı şekilde dönüşte de yasa dışı yolları kullandıklarını ifade ettiler.



İsrail tarafından öldürülen Hizbullah’ın askeri kanadının lideri Heysem Ali Tabatabai kimdir?

İsrail'in dün düzenlediği saldırıda öldürülen Hizbullah lideri Ali Tabatabai (Sosyal medya)
İsrail'in dün düzenlediği saldırıda öldürülen Hizbullah lideri Ali Tabatabai (Sosyal medya)
TT

İsrail tarafından öldürülen Hizbullah’ın askeri kanadının lideri Heysem Ali Tabatabai kimdir?

İsrail'in dün düzenlediği saldırıda öldürülen Hizbullah lideri Ali Tabatabai (Sosyal medya)
İsrail'in dün düzenlediği saldırıda öldürülen Hizbullah lideri Ali Tabatabai (Sosyal medya)

Hizbullah tarafından dün yapılan açıklamada, İsrail'in Beyrut'un güney banliyölerine düzenlediği hava saldırısında hayatını kaybeden askeri kanadının lideri Heysem Ali Tabatabai’yi yitirdiğini duyurdu.

Hizbullah, Tabtabai ile birlikte öldürülen 1979 doğumlu Kasım Hüseyin Bercavi (Melak), 1989 doğumlu Mustafa Esad Baru (Hacı Hasan), 1982 doğumlu Rıfat Ahmed Hüseyin (Ebu Ali) ve 1990 doğumlu İbrahim Ali Hüseyin (Amir) adlı dört üyesi için taziye mesajı yayınladı.

Açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Hizbullah, gurur ve onurla, direniş halkına ve Lübnan halkına, Beyrut’un güneyindeki Dahiye bölgesindeki Hureyk Mahallesi’ne yapılan hain İsrail saldırısı sırasında Lübnan ve halkını savunurken şehit düşen büyük cihatçı lider, şehit Heysem Ali Tabatabai’nin (Seyyid Ebu Ali) vefatını duyurur.”

Açıklama şöyle devam etti:

“Büyük lider, uzun bir bekleyişin ve cihad, dürüstlük, samimiyet, direniş yolunda kararlılık ve kutsal hayatının son anına kadar İsrail düşmanıyla yorulmak bilmeden mücadeleyle dolu bir yolculuğun ardından şehit kardeşlerinin yanına katıldı. Topraklarını ve halkını savunma mücadelesinde asla yorulmadı veya yılmadı, hayatının başından itibaren direnişe adadı. Bu direnişin güçlü, onurlu ve yetenekli kalması, vatanı koruması ve zaferler kazanması için temellerini atan liderlerden biriydi. Mücahitler, tüm şehit liderlerin kanını taşıdıkları gibi onun saf kanını da taşıyacaklar ve Siyonist düşmanın ve onun destekçisi ABD’nin tüm planlarını bozmak için kararlılık ve cesaretle ilerleyecekler.”

İsrail, Ekim 2023 ile Kasım 2024 arasında süren ve ABD'nin arabuluculuğunda ateşkesin sağlandığı savaş sırasında, İran destekli Hizbullah liderlerinin çoğunu ortadan kaldırmıştı.

Ancak, İsrail ile son savaşının ardından Hizbullah’ın askeri komutanlığına atanan Tabtabai, İsrail tarafından ateşkesin ardından Hizbullah'ın üst düzey bir üyesine düzenlenen bir operasyonda öldürüldü.

Tabtabai’nin Hizbullah saflarındaki yükselişi

Lübnanlı üst düzey bir güvenlik kaynağı, Tabtabai'nin Lübnan'da İranlı bir baba ve Lübnanlı bir annenin çocuğu olarak dünyaya geldiğini söyledi. Kaynak, Tabtabai'nin Hizbullah'ın kurucu üyesi olmadığını, ancak Suriye ve Yemen'de müttefikleriyle birlikte grubun güçlerinin yanında savaşmış olan grubun ‘ikinci nesil’ üyelerinden biri olduğunu belirtti.

İsrail ordusu, Tabtabai'nin 1980'li yıllarda Hizbullah'a katıldığını ve Hizbullah'ın seçkin birimi Rıdvan Gücü de dahil olmak üzere birçok üst düzey pozisyonda görev yaptığını açıkladı. İsrail, geçtiğimiz yıl Lübnan'ı karadan işgal etmeden önce Rıdvan Gücü'nün liderlerinin çoğunu öldürdü.

İsrail ordusunun açıklamasında, geçtiğimiz yılki savaş sırasında Tabtabai'nin Hizbullah'ın operasyon bölümünü yönettiği ve diğer üst düzey komutanlar ortadan kaldırıldıkça rütbesini yükselttiği belirtildi.

Açıklamada, ateşkes yürürlüğe girer girmez Tabtabai'nin Hizbullah’ın askeri komutanlığına atandığı ve ‘İsrail ile savaşa hazırlıklarını yeniden sağlamak için yoğun bir şekilde çalıştığı’ da eklendi.

Reuters'a konuşan Lübnanlı bir güvenlik kaynağı, Tabtabai'nin diğer üst düzey Hizbullah yetkililerinin öldürülmesinin ardından hızla terfi ettiğini ve geçtiğimiz yıl askeri komutan olarak atandığını doğruladı.

İsrail merkezli Alma Araştırma ve Eğitim Merkezi, Tabtabai'nin Suriye'de ve Lübnan savaşı sırasında İsrail'in diğer saldırılarından da sağ kurtulduğunu belirtti.

ABD’nin Adalet için Ödül Programı, Tabtabai hakkında bilgi verenlere 5 milyon ABD dolarına kadar ödül vaat etmişti. Program, Tabtabai'nin Suriye ve Yemen’deki eylemlerinin, Hizbullah’ın bölgesel istikrarsızlık faaliyetlerini desteklemek için eğitim, ekipman ve asker sağlama çabalarının bir parçası olduğunu belirtti.

ABD Dışişleri Bakanlığı, 26 Ekim 2016 tarihinde Tabatabai'yi değiştirilmiş 13224 sayılı Yürütme Kararnamesi (EO) uyarınca Özel Olarak Belirlenmiş Küresel Terörist (SDGT) olarak tanımladı.

Bu tanımlama çerçevesinde Tabtabai'nin ABD yargısı yetkisine tabi tüm mülkleri ve mülkiyet hakları donduruldu. ABD vatandaşlarının Tabtabai ile herhangi bir işlem yapması genel olarak yasaklandı. ABD'nin yabancı terör örgütü olarak tanımladığı Hizbullah'a bilerek destek sağlamak, maddi destek veya maddi kaynaklar sağlamaya teşebbüs etmek veya bunları sağlamak için komplo kurmak da suç teşkil ediyor.


‘Zamanlama manipülasyonu’... Kaynaklar, Şarku'l Avsat'a Gazze suikastlarındaki İsrail aldatmacasını anlattı

Geçtiğimiz cumartesi günü Gazze şehrinde çok sayıda kişinin ölümüne yol açan İsrail hava saldırısının gerçekleştiği yer (DPA)
Geçtiğimiz cumartesi günü Gazze şehrinde çok sayıda kişinin ölümüne yol açan İsrail hava saldırısının gerçekleştiği yer (DPA)
TT

‘Zamanlama manipülasyonu’... Kaynaklar, Şarku'l Avsat'a Gazze suikastlarındaki İsrail aldatmacasını anlattı

Geçtiğimiz cumartesi günü Gazze şehrinde çok sayıda kişinin ölümüne yol açan İsrail hava saldırısının gerçekleştiği yer (DPA)
Geçtiğimiz cumartesi günü Gazze şehrinde çok sayıda kişinin ölümüne yol açan İsrail hava saldırısının gerçekleştiği yer (DPA)

Geçtiğimiz cumartesi günü Gazze kent merkezindeki er-Rimal mahallesinde, İsrail’e ait bir insansız hava aracının (İHA) sivil bir aracı hedef alarak vurmasıyla, 10 Ekim 2025’teki ateşkesten bu yana ilk kez bu tür bir saldırı gerçekleşti. Saldırıda Hamas’ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları’nın önde gelen isimlerinden Ala el-Hadidi öldürüldü. Bu saldırının ardından düzenlenen bir dizi hava bombardımanında 21 Filistinli hayatını kaybetti, 80 kişi ise yaralandı.

Ancak Gazze’deki saha kaynakları, İsrail’in suikastların zamanlamasına ilişkin bir ‘aldatmacaya’ başvurduğunu iddia ederek, bunun Hamas ve İslami Cihad Hareketi’nin birçok askeri liderine yönelik geniş kapsamlı suikast operasyonlarına gerekçe oluşturduğunu belirtti.

Kaynaklar, İsrail’in Hadidi ve diğer hedef alınan isimlere yönelik suikastların tamamlanmasına rağmen, bunları kamuoyuna açıklamayı geciktirdiğini aktardı. İsrail ordusunun, ‘Güney Gazze’de bir Filistinlinin insani yardım yolu üzerinde aracından inip İsrail güçlerine ateş açması’ üzerine karşılık verdiğini duyurmasından sonra açıklama yapılması dikkat çekti. Buna karşın söz konusu suikastların, bu açıklamadan önce gerçekleştiği ifade edildi.

İsrail ordusu, olay anını gösteren ve gencin ateş açtığı iddia edilen görüntülerin yer aldığı bir video yayımladı. Videoda, ateş açtığı belirtilen kişinin vurularak öldürüldüğü görülüyor.

Hamas ise İsrail’in öne sürdüğü bu gerekçeye şüpheyle yaklaştı. Hamas adına Siyasi Büro Üyesi İzzet er-Rişk, cumartesi günü yaptığı açıklamada, İsrail’in suçladığı gencin kimliğinin açıklanmasını talep ederek, olayla Hamas’ın herhangi bir bağlantısı olmadığını vurguladı.

Saldırıyı düzenleyen kişi

Hamas içinden ve dışından, birbirini doğrulayan Filistinli kaynaklar, saldırıyı gerçekleştiren kişinin 28 yaşındaki Halil Naci olduğunu belirtti. Naci’nin Gazze Şeridi’nin orta kesimindeki Deyr el-Balah’ta yaşadığı, evli olduğu ve üç çocuğunun bulunduğu ifade edildi. Çocuklardan biri, annesiyle birlikte tedavi amacıyla yurt dışında bulunuyor. Diğer iki çocuğun ise Halil’in annesinin yanında kaldığı ve bakımını onun üstlendiği aktarıldı. Kaynaklar, Naci’nin maddi durumunun oldukça iyi olduğunu belirterek, bu durumun motivasyonuna ve olayın arka planına ilişkin soru işaretleri doğurduğunu kaydetti.

Kaynaklara göre Naci, Gazze sınırında düzenlenen Büyük Dönüş Yürüyüşü protestoları sırasında yaralanmış ve sol bacağından yapılan amputasyonun ardından protez kullanmaya başlamıştı.

Naci’nin son dönemde, Kisufim Sınır Kapısı’ndan gelen insani yardımların girişini güvence altına almak için kullanılan bir arazi aracını sürme görevinde çalıştığı, öldürüldüğü sırada da aynı güzergâhta bulunduğu belirtildi.

Kaynaklar, Naci’nin herhangi bir Filistinli gruba bağlı olmadığını, yanında bulunan silahın ise ‘bir arkadaşına ait olduğunu ve bölgeye giren malların güvenliğini sağlama amaçlı kullanıldığını’ aktardı. Ayrıca, kısa süre önce ticaret yapmak üzere konserveler satın aldığı ve kendine ait bir iş kurmaya çalıştığı ifade edildi.

Ailesine yakın bazı kaynaklar, Naci’nin ailesinin büyük bir şok yaşadığını belirtti. Aynı kaynaklara göre Naci, kısa süre önce aynı bölgede getirdiği malların çalınmasına yönelik bir girişimle karşılaşmıştı. Bu nedenle, ‘mallarını korumak amacıyla, yardım ve mal girişini düzenleyen prosedürlere uygun bir koordinasyon yapmadan yeniden bölgeye gitmiş olabileceği’ değerlendirildi. Hamas’ın güvenlik birimleri ise olayın nedenlerine ilişkin soru işaretlerini gidermek için incelemelerin sürdüğünü bildirdi.

Suikastlar

Suikastlara ilişkin bilgilere geri dönüldüğünde, hedef alınan Kassam Tugayları Komutanı Ala el-Hadidi’nin, tugayların üretim birimine bağlı tedarik ve silahlandırma sorumlusu olduğu ortaya çıktı. İsrail ordusu, Hadidi’nin savaş boyunca Kassam Tugayları unsurlarına farklı türlerde silahların dağıtımını organize ettiğini açıkladı.

Hadidi’nin, Gazze kentinin batısındaki eş-Şati Mülteci Kampı’nda yaşadığı ve saldırı sırasında birlikte çalıştığı Halil es-Seri ile birlikte öldürüldüğü bildirildi. Sivil aracın vurulduğu Abbas Kavşağı’ndan geçmekte olan iki çocuğun da saldırıda yaşamını yitirdiği açıklandı.

Hadidi’nin tümüyle Hamas’a mensup bir aileden geldiği, aynı aileden Kassam Tugayları’nda komutanlık yapan ve Temmuz 2024’te suikasta uğrayan Kassam Tugayları lideri Muhammed ed-Dayf’a yakın isimlerin de savaş sürecinde öldürüldüğü belirtildi.

Başka bir hava saldırısında ise, Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki ailesinin evine düzenlenen suikastta Kassam Tugayları’na bağlı Nuseyrat Taburu’nda tim komutanı olduğu belirtilen Galib Ebu Şaviş hedef alındı. Saldırıda Ebu Şaviş’in eşi, büyük oğlu Bilal ve iki kızı dahil olmak üzere ailesinden 10 kişi hayatını kaybetti; çok sayıda kişi de yaralandı.

Gazze Şeridi’nin orta kesimindeki Nuseyrat’ta bir apartman dairesine düzenlenen başka bir saldırıda, İsrail’e ait bir İHA, kamptaki el-Faruk Camisi’nin imam hatibi olan Mustafa Ebu Hasballah’ı öldürdü. Ebu Hasballah’ın Hamas’ın davet faaliyetleriyle ilgili birimde görev yaptığı ve hareketin yerel düzeyde önde gelen isimlerinden biri olduğu belirtildi. Kaynaklara göre Ebu Hasballah, Kassam Tugayları’nın son dönemde bazı komuta kademelerini yeniden yapılandırırken başvurduğu kişiler arasında yer alıyordu.

Gazze kentinde düzenlenen başka bir hava saldırısında ise Nasr mahallesinde yerinden edilmiş sivillerin kaldığı bir apartman hedef alındı. Saldırıda en az 5 Filistinli yaşamını yitirdi. Hayatını kaybedenler arasında, İslami Cihad Hareketi’nin roket biriminden Ala el-Hadari’nin de bulunduğu bilgisi paylaşıldı.

İstihbarat faaliyeti

Saha kaynakları, İsrail’in suikast operasyonlarını tamamladıktan sonra ateş açma olayına ilişkin açıklama yaptığını belirtti. Kaynaklara göre İsrail güçleri, Gazze Şeridi’nde direnişçilerin hareketlerini izlemek amacıyla kesintisiz bir istihbarat çalışması yürütüyor. Bu çalışmaların, son günlerde bazı üst düzey ve saha komutanlarının, herhangi bir çatışma olmaksızın fırsat oluştuğu anda hedef alınarak öldürülmesine zemin hazırladığı ifade edildi.

rgtu7
Gazze üzerinde bir İsrail Apache helikopteri ve bir Hermes 450 insansız hava aracı (Arşiv – Reuters)

Kaynaklar, İsrail’e ait keşif ve gözetleme uçaklarının Gazze semalarında aralıksız uçtuğunu, özel birliklerin sürekli hareket halinde bulunduğunu ve İsrail adına çalışan ajanların da aktif olduğunu aktardı. Ayrıca teknolojik takip kapasitesinin bu operasyonlarda belirleyici rol oynadığı ve daha fazla direnişçinin hedef alınarak öldürülmesine yol açtığı bildirildi.

Saha durumuna ilişkin bilgilerde ise İsrail ihlallerinin Gazze Şeridi genelinde sürdüğü belirtildi. Refah, Han Yunus ve Gazze kentinde, özellikle sarı hattın doğu bölgesinde ve çevresinde, İHA’lar, zırhlı araçlar ve topçu birlikleri tarafından hava ve kara saldırılarının devam ettiği bildirildi. Aynı bölgelerde yoğun yıkıma neden olan ardışık patlatma operasyonlarının da gerçekleştirildiği ifade edildi.


İsrail ordusu, Lübnan'daki Hizbullah'a karşı önleyici bir saldırı düzenlemeyi değerlendiriyor

 İsrail tank ve buldozerleri Lübnan sınırında (Reuters)
İsrail tank ve buldozerleri Lübnan sınırında (Reuters)
TT

İsrail ordusu, Lübnan'daki Hizbullah'a karşı önleyici bir saldırı düzenlemeyi değerlendiriyor

 İsrail tank ve buldozerleri Lübnan sınırında (Reuters)
İsrail tank ve buldozerleri Lübnan sınırında (Reuters)

İsrail ordusu, Hizbullah'ın askeri yığınağının, Lübnan'ın daha derinlerine kara harekâtlarını genişletmek de dahil olmak üzere önleyici eylemlerde bulunmaya zorlayabileceği konusunda uyardı.

Yediot Aharonot gazetesine bağlı Ynet internet sitesinde yer alan habere göre, üst düzey İsrailli ordu subayları, İsrail güçlerinin Lübnan'daki günlük faaliyetlerinin artmasının, Hizbullah'ın özellikle sınırdan uzak köylerde güçlerini giderek daha fazla seferber etmesini engellemediğini söyledi.

Güney Lübnan'daki ateşkesin üzerinden bir yıl geçtikten sonra, gazeteye göre İsrail ordusu, İsrail'in 7 Ekim 2023 saldırısının ardından uygulanan "sıfır tolerans" politikasının bugüne kadarki en büyük sınavına yaklaştığına inanıyor. Gazete, askeri yetkililerin, İsrail'in Hizbullah savaşçılarını caydırmayı ve büyüyen güçlerini zayıflatmayı amaçlayan kısa süreli bir önleyici operasyon başlatmak üzere olduğunu söylediklerini belirtti.

Beyrut'un güney banliyöleri, İsrail ordusunun dün öğleden sonra Hizbullah'ın ikinci adamı olan İran doğumlu Haytam Ali Tabatabai'yi hedef alan operasyonuyla bir kez daha ön plana çıktı. Operasyonda 5 kişi öldü, 28 kişi yaralandı.

Hizbullah, dün akşam yaptığı açıklamada, "büyük komutan" için yas tuttu ve onun "hayatını kuruluşundan bu yana direnişe adadığını ve partinin askeri mekanizmasının temellerini atan liderler arasında yer aldığını" belirtti. Ancak parti, açıklamasında misilleme tehdidinde bulunmadı.

Bu hedef alma, İsrail'in Lübnan'a yönelik devam eden gerginliği, son dönemde güney ve Bekaa'ya (doğu) odaklanması ve İsrailli yetkililerin savaşın kapsamını genişletme yönündeki sürekli tehditleri bağlamında gerçekleşti. Sonuncusu dün sabah Başbakan Binyamin Netanyahu'nun ağzından çıktı. Netanyahu, İsrail ordusunun güney Lübnan'da gerçekleştirdiği mobil suikastların devam ettiği bir dönemde, Hizbullah'ın kapasitesini yeniden inşa etmesini engellemek için gerekli olan her şeyi yapmaya devam etme vurgusunu yineledi.