Avrupa'ya göç hayali Lübnan-Suriye sınırından mülteci kaçakçılığını artırıyor

Lübnan Ordusu ve Sivil Savunma mensupları, sınırdan kaçarken ölen Suriyeli bir kadının cesedini taşıyor. (Arşiv)
Lübnan Ordusu ve Sivil Savunma mensupları, sınırdan kaçarken ölen Suriyeli bir kadının cesedini taşıyor. (Arşiv)
TT

Avrupa'ya göç hayali Lübnan-Suriye sınırından mülteci kaçakçılığını artırıyor

Lübnan Ordusu ve Sivil Savunma mensupları, sınırdan kaçarken ölen Suriyeli bir kadının cesedini taşıyor. (Arşiv)
Lübnan Ordusu ve Sivil Savunma mensupları, sınırdan kaçarken ölen Suriyeli bir kadının cesedini taşıyor. (Arşiv)

Lübnan’da sınır köylerinde yaşayan bölge halkının aktardığı bilgilere göre, özellikle kuzeydeki Bekaa kentinde bulunan Arsal-Felita Sınır Kapısı’ndan ve Batı Bekaa'daki Suveyri-Birket er-Rasas Sınır Kapısı’ndan olmak üzere son zamanlarda Suriye ile yasadışı sınır geçişlerinde mülteci kaçakçılığında artış yaşandı. Bölge halkı, hareketliliğin daha ziyade Suriye’den Lübnan topraklarına geçişlerde yaşandığını belirtti. 
Bölgeden bir güvenlik kaynağı yaptığı açıklamada, özellikle Arida, Matraba, Cermeş, Huş Seyyid Ali, Nasruddin, Hacı Hasan ve Avad gibi kabilelerin isimlerini taşıyan 15 geçiş noktasının bulunduğu Hermel-Kuzey Bekaa bölgesi başta olmak üzere, Bekaa'daki kaçakçılık hattında 20 aktif geçiş güzergahı olduğunu bildirdi. Şarku'l Avsat'a konuşan kaynak, bu geçişlerin sadece insan kaçakçılığı için değil, aynı zamanda akaryakıt, benzin, gıda maddeleri ve çalıntı araçlar için de kullanıldığını belirtti.
Kaynak, son zamanlarda insan kaçakçılığının daha ziyade Baalbek ve Kuzey Bekaa noktasındaki Arsal-Felita ve Nahle-Baalbek sınırlarında yoğunlaştığını belirtirken, aynı zamanda Batı Bekaa'daki Birket er-Rasas-Cebel es-Suveyri Sınır Kapısında da hareketliliğin olduğuna dikkati çekti. Kaynak, bu sınır kapısından özellikle kış aylarında kaçakçılık çeteleri tarafından kaderlerine terk edildikten sonra güvenlik güçlerinden kaçmaya çalışırken aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu onlarca kişinin hayatını kaybettiğini belirtti.
Kaynağa göre, Lübnan dağlarının doğu taraflarında ise, Arsal'ın eteklerinden başlayarak 36 kilometre uzunluğundaki el-Masnaa sınırına kadar olan bölgelerdeki sınırlar, Lübnan ordusu ve kara sınır alayı tarafından termal kameralar ve modern izleme cihazlarıyla donatılmış odalar ve kuleler aracılığıyla titizlikle takip ediliyor. Ayrıca bu bölgeler, ışıklı asfalt yollarla birbirine bağlanıyor.
Kaynak, insan kaçakçılığı hattında en aktif hareketliliğin Suriye'den Lübnan'a geçişlerde olduğunu, Bekaa bölgesindeki yasa dışı sınır kapılarından Lübnan’a günlük giriş yapanların sayısının 400 civarında olduğu tahmin edilirken, Suriye’ye gelenlerin oranının çok daha düşük olduğunu bildirdi.
Sınır bölgelerinden ilgili bir kaynağın Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamaya göre, sınır geçişlerinden insan kaçakçılığı süreci, engebeli geçiş yollarını bilen Suriyeli ve Lübnanlı kişilerin dahil olduğu profesyonel çeteler tarafından yönetiliyor. Bu çetelerin bir kişiden 50 dolar veya Lübnan parasına karşılık gelen bir ücret aldığını belirten kaynak, bu miktarın koronavirüs krizinden ve Lübnan ve Suriye lirasının değer kaybetmesinden önce geçerli olan miktar olduğunu, para biriminin değer kaybetmesinin insan kaçakçılığı ticaretini de etkilediğini kaydetti.
Beyrut Amerikan Üniversitesi'nde Siyaset ve Planlama Profesörü ve mültecilik alanında araştırmacı olan Naser Yasin, yasadışı geçişler yoluyla Suriyelilerin Lübnan'a göçünün artmasını Suriye'deki kötü ekonomik duruma bağlıyor. Suriyeliler, Lübnan’ın da yaşadığı zorlu ekonomik koşullara rağmen ülkelerindeki durum Lübnan’dan daha kötü olduğu için iş bulma umuduyla Lübnan’a yöneliyorlar. Lübnan’dan ise kaçak botlarla Lübnan kıyılarından Avrupa'ya doğru yola çıkmayı hedefliyorlar.
Yasin, Şarku'l Avsat ile verdiği röportajda, Lübnan'daki Suriyeli mültecilerin çoğunun, ülkelerindeki ekonomik ve siyasi koşullar nedeniyle Suriye'ye kısa sürede dönme umudunu yitirdiğini ve Lübnan’ın da yaşadığı ekonomik kriz nedeniyle artık Lübnan'da kalamadıklarını, bu nedenle kaçak yollarla Avrupa’ya yöneldiklerini belirtti. Bu durumun geçen yıl ve bu yılın başında Lübnan makamları tarafından engellenen Lübnan kıyılarındaki kaçakçılık operasyonlarında açıkça görüldüğünü belirten Yasin, kaçak botlara binenlerin büyük bölümünü Suriyelilerin oluşturduğunu ifade etti.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), geçen yılın sonunda yaptığı bir araştırmada, Lübnan'daki Suriyelilerin, ülkenin içinde bulunduğu ağır ekonomik kriz ışığında gerçek bir trajedi yaşadığını belirtmiş, aralarındaki yoksulluk oranının da yüzde 90'a yaklaştığını belgelemişti. Ayrıca, yetersiz beslenen ailelerin sayısının iki katına çıktığını, öğrenme çağındaki çocukların çoğunun ise okula gitmediğini ve bazılarının işgücü piyasasında çalıştığını kaydetti.
Yerinden edilmiş Suriyeliler, nüfusuna oranla en fazla Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapan Lübnan'ın nüfusunun yaklaşık üçte birini oluşturuyor. Hükümet 1,5 milyon Suriyeli mülteci olduğunu tahmin ederken, UNHCR’ye kayıtlı mülteci sayısı ise 885 bini geçmiyor.
UNHCR'ye göre, zor ekonomik durum Lübnan'daki Suriyeli mülteci ailelerin borçlarının birikmesine neden oldu. Bu borçların ortalaması geçen yıl yüzde 18 artarken, en fazla borcun gıda alımı (yüzde 93), kira (yüzde 48) ve ilaç (yüzde 34) alanında olduğu kaydedildi.
Lübnan kıyılarından Avrupa'ya ulaşma hayalinden bahsetmek, Suriye mülteci kamplarında konuşulan ortak bir konu haline geldi. Lübnan'daki ekonomik durum ve Lübnan lirasının değerini kaybetmesi, Suriyelilerin para birimindeki değerinin de yüzde 90'ından fazlasını kaybetmesine neden oldu. Bekaa kamplarından birinde yaşayan Suriyeli bir mülteci Şarku'l-Avsat ile verdiği röportajda, Suriye'nin zorlu bir ekonomik kriz yaşadığı için ülkeye dönüşün bir kabus haline geldiğini ifade etti. Suriyeli mülteci, Lübnan'daki Suriyeli mültecilerin ülkelerine girişlerinin genellikle sadece aile ziyaretleri için olduğunu belirtti.
Suriyeli mülteci, yasal geçiş noktalarından geçmemelerinin esas olarak iki nedenden kaynaklandığını bildirdi. Birincisinin maddi nedenlerden olduğunu belirten kaynak, Suriyeli yetkililerin sınır geçişlerinde ödemeye zorladıkları 100 doları ödeyemediklerini, ayrıca sınır geçişlerinde onları 100 bin Lübnan lirasından (resmi döviz kuru üzerinden 66 dolar) daha az olmayan bir koronavirüs testi olmaya zorladıklarını ifade etti.
Suriyeli mülteci, ikinci nedenin ise UNHCR’nin Suriye topraklarına girdiklerini öğreneceklerinden ve bu nedenle aldıkları aylık yardımdan mahrum kalacaklarından korkmalarıyla ilgili olduğunu bildirdi.
Suriyeli mülteciler, söz konusu nedenlere ek olarak, bazılarının ikamet süresinin dolmuş olması veya Suriye güvenlik güçlerinin girişlerini öğreneceğinden korkmaları gibi nedenlerden dolayı Suriye'ye yasadışı girmek zorunda kaldıklarını belirttiler. Ayrıca, Suriye'ye yasadışı yollardan girmeye iten nedenlerden dolayı aynı şekilde dönüşte de yasa dışı yolları kullandıklarını ifade ettiler.



Türkiye: Libya Genelkurmay Başkanı'nın uçağı düşmeden önce elektrik arızası bildirdi

Dibeybe hükümetine bağlı kuvvetlerin Genelkurmay Başkanı Korgeneral Muhammed el-Haddad, Ankara'da Savunma Bakanı ile yaptığı görüşmede, (Türk Savunma Bakanlığı)
Dibeybe hükümetine bağlı kuvvetlerin Genelkurmay Başkanı Korgeneral Muhammed el-Haddad, Ankara'da Savunma Bakanı ile yaptığı görüşmede, (Türk Savunma Bakanlığı)
TT

Türkiye: Libya Genelkurmay Başkanı'nın uçağı düşmeden önce elektrik arızası bildirdi

Dibeybe hükümetine bağlı kuvvetlerin Genelkurmay Başkanı Korgeneral Muhammed el-Haddad, Ankara'da Savunma Bakanı ile yaptığı görüşmede, (Türk Savunma Bakanlığı)
Dibeybe hükümetine bağlı kuvvetlerin Genelkurmay Başkanı Korgeneral Muhammed el-Haddad, Ankara'da Savunma Bakanı ile yaptığı görüşmede, (Türk Savunma Bakanlığı)

Türkiye Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Başkanı Burhanettin Duran, bugün yaptığı açıklamada, Libya Genelkurmay Başkanı'nı taşıyan özel uçağın Ankara yakınlarında düşmeden önce elektrik arızası bildirdiğini ve acil iniş talebinde bulunduğunu söyledi.

Açıklamada ayrıca, Dassault Falcon 50 tipi uçağın dün TSİ 17:17'de Ankara Esenboğa Havalimanı'ndan Trablus'a doğru havalandığı ve TSİ 17:33'te elektrik arızası nedeniyle hava trafik kontrolüne acil durum bildirdiği belirtildi.

Libya ve Türk yetkililer, kazada üç mürettebat da dahil olmak üzere 8 kişinin öldüğünü açıkladı.

Duran, hava trafik kontrolünün uçağı Esenboğa Havalimanı'na yönlendirdiğini ve acil durum prosedürlerinin uygulandığını, ancak uçağın iniş sırasında 17:36'da radar ekranlarından kaybolduğunu ve iletişimin kesildiğini söyledi.

gthyu
Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, dün Ankara'da Libya Genelkurmay Başkanı Muhammed Ali el-Haddad ile görüşmesi sırasında (Türkiye Savunma Bakanlığı- X)

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya daha önce yaptığı açıklamada, uçağın Ankara'nın Haymana ilçesi üzerinde uçarken acil iniş talebinde bulunduğunu ve enkazın daha sonra aynı ilçenin Kesik Kavak köyü yakınlarında bulunduğunu belirtmişti.

Duran, İçişleri Bakanlığı'nın operasyonu başlatmasının ardından arama kurtarma ekiplerinin kaza yerine ulaştığını ve kazanın nedenine ilişkin soruşturmanın tüm ilgili makamların katılımıyla devam ettiğini kaydetti.

Uluslararası alanda tanınan Libya hükümeti, ölenler arasında Ordu Genelkurmay Başkanı Muhammed Ali Ahmed el-Haddad, Kara Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı, Askeri Üretim Otoritesi Direktörü, Libya Ordusu Genelkurmay Başkanının danışmanı ve Genelkurmay Başkanının medya ofisinden bir fotoğrafçının bulunduğunu açıkladı.

Libyalı yetkililer, uçağın Malta'dan kiralandığını ve orada kayıtlı olduğunu belirterek, olayla ilgili soruşturma kapsamında uçağın sahipliği, önceki sorun kayıtları ve teknik özellikleri gibi bilgilerin inceleneceğini ifade etti.


Sudan hükümeti ‘bin günlük savaşı’ sona erdirmek için girişimde bulundu

TT

Sudan hükümeti ‘bin günlük savaşı’ sona erdirmek için girişimde bulundu

Sudan hükümeti ‘bin günlük savaşı’ sona erdirmek için girişimde bulundu

Birleşmiş Milletler’in (BM) ‘tarif edilemez ölçüde büyük insani acı’ uyarıları yaptığı bir dönemde, Sudan’da geçiş hükümetinin başbakanı Kâmil İdris, ülkesinde bin gündür süren savaşı sona erdirmeyi amaçlayan kapsamlı bir barış girişimini BM Güvenlik Konseyi üyelerine sundu. Aynı zamanda ABD Başkanı Donald Trump yönetimi, Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) Komutanı Korgeneral Muhammed Hamdan Daklu’yu (Hamideti) derhal insani ateşkesi kabul etmeye çağırdı.

Burhan ile Hamideti’nin bu önerileri kabul edip etmeyeceği henüz netlik kazanmazken, HDK’nin geçtiğimiz kasım ayı başında bir insani ateşkesi kabul ettiği hatırlatıldı.

İdris, pazartesi akşamı New York’ta düzenlenen BM Güvenlik Konseyi oturumunda yaptığı konuşmada, “Sudan, savaş nedeniyle varoluşsal bir krizle karşı karşıya” dedi. Söz konusu girişimin ‘bir yanılsamadan değil, bir zorunluluktan; bir zaferden değil, bir sorumluluktan’ doğduğunu ifade eden İdris, planın BM, Afrika Birliği (AfB) ve Arap Birliği gözetiminde ateşkes ilan edilmesini, HDK’nin kontrol ettiği tüm bölgelerden çekilmesini, kamplara taşınmasını ve silahsızlandırılmasını öngördüğünü belirtti.

Zorunlu değil

ABD, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Mısır’dan oluşan Uluslararası Dörtlü’nün desteklediği ateşkese dolaylı bir gönderme yapan Kâmil İdris, hükümetin önerisinin ‘yerel olarak hazırlandığını ve dışarıdan dayatılmadığını’ vurguladı. HDK’nin kamplarla sınırlandırılmaması halinde ateşkesin ‘başarı şansının olmadığını’ belirten İdris, BM Güvenlik Konseyi’nin 15 üyesine girişimine destek çağrısında bulundu. İdris, “Bu girişim, Sudan’ın uçurumun kenarından geri döndüğü ve uluslararası toplumun tarihin doğru tarafında yer aldığı bir an olabilir” dedi. İdris, BM Güvenlik Konseyi’nin ‘çöküşün tanığı olarak değil, toparlanmanın ortağı olarak anılması gerektiğini’ ifade etti.

frgt
New York'taki Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi oturumundan (BM)

Öte yandan, İdris’ten önce BM Güvenlik Konseyi üyelerine hitap eden ABD’nin BM Daimî Temsilci Yardımcısı Jeffrey Bartos, Trump yönetiminin ilerlemenin yolu olarak insani ateşkes önerdiğini söyledi. Bartos, “Savaşan iki tarafı bu planı ön koşulsuz ve derhal kabul etmeye çağırıyoruz” dedi. Bartos, Trump yönetiminin Darfur ve Kordofan bölgelerindeki dehşet verici şiddeti ve Sudan ordusu ile HDK tarafından işlenen, hesap sorulması gereken vahşetleri şiddetle kınadığını belirtti.

Bu açıklamalar, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun geçtiğimiz cuma günü yaptığı değerlendirmeleri de hatırlattı. Rubio, yeni yılın Sudan’da insani ateşkes için bir fırsat sunduğunu belirterek, “Odaklanmamızın yüzde 99’u bu insani ateşkese ve ona mümkün olan en kısa sürede ulaşmaya yönelik” dedi. Yeni yılın iki taraf için de anlaşmaya varmak adına büyük bir fırsat oluşturduğunu ifade eden Rubio, bu yönde azami çaba gösterdiklerini söyledi. Rubio, “Orada yaşananlar dehşet verici, gerçekten korkunç” diye konuştu.

sxdcfg
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Washington'da düzenlediği basın toplantısında (AFP)

Silah tedariki konusunda Rubio, “Bu konuda bazı ilerlemeler kaydedebileceğimizi umuyoruz, ancak ilerleme kaydetmek için dış aktörlerin nüfuzlarını kullanmaları gerektiğini biliyoruz” dedi.

Silah tedariki

BM Siyasi İşlerden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Halid Hıyari, gelişmiş silahların kesintisiz sevkiyatıyla körüklenen Sudan’daki savaşa ilişkin artan endişelerini dile getirdi. Hıyari, silah tedarikini durdurmayı reddeden ülkeleri eleştirirken, uzlaşmaya yanaşmayan ve gerilimi düşürme iradesi göstermeyen hükümet güçleri ile yarı askerî unsurları da hedef aldı.

Hıyari, “Bu ülkeler petrol gelirlerini korumak için çatışmaları durdurmayı başarabildi, ancak kendi halklarını korumak söz konusu olduğunda bunu yapmayı başaramadı” dedi. Her iki tarafın destekçilerine nüfuzlarını ‘katliamı durdurmaya yardımcı olmak için kullanmaları’ çağrısında bulundu.

Son gelişmelerin, ‘çatışmanın giderek daha karmaşık bir nitelik kazandığını ve bölgesel boyutlarının genişlediğini’ gösterdiği uyarısında bulunan Hıyari, bu eğilimlere müdahale edilmemesi halinde Sudan’ın komşularının ülke içinde ve çevresinde bölgesel bir çatışmaya sürüklenebileceğini söyledi. Çatışmanın özellikle kaygı verici yönlerinden birinin, her iki tarafın da insansız hava araçlarını (İHA) yoğun şekilde kullanarak rastgele saldırılar düzenlemesi olduğunu belirten Hıyari, bunun çok sayıda sivil can kaybına yol açtığını ifade etti. Silah akışının, daha gelişmiş ve daha ölümcül hâle gelerek sürmesinin çatışmanın temel itici gücü olmaya devam ettiğini vurgulayan Hıyari, “Bu akışın durdurulması yönündeki çağrılar görmezden gelindi ve kimse hesap vermedi” dedi.

Hıyari, durumun daha fazla kötüleşmesini önlemek, Sudan’ın birliğini ve toprak bütünlüğünü korumak için ‘hızlı ve eşgüdümlü bir hareketin’ gerekli olduğunu kaydetti.

BM Genel Sekreteri’nin Sudan Özel Temsilcisi Ramtane Lamamra’nın, şiddeti azaltmaya ve sivillerin korunmasını güçlendirmeye yönelik somut ve uygulanabilir tedbirler üzerinde görüşmeler yapılması için çatışmanın taraflarıyla temas hâlinde olduğunu bildiren Hıyari, odağın şu anda AfB öncülüğünde yürütülecek kapsamlı bir Sudan diyaloğuna destek vermek olduğunu söyledi. Bu sürecin, sivil liderliğinde güvenilir ve kapsayıcı bir siyasi geçişin önünü açmasının hedeflendiğini ifade etti.

Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA) Operasyonlar ve Savunuculuk Bölümü Direktörü Edem Wosornu ise “Bu çatışmanın vahşeti sınır tanımıyor” diyerek, Kordofan eyaletinin şiddet ve acının yeni merkezi hâline geldiğine dikkat çekti. Wosornu, BM’nin, HDK’nin el-Faşir’i ele geçirmesi sırasında ve sonrasında uluslararası insancıl hukukun ağır ihlallerine ilişkin yeni raporlar almaya devam ettiğini, bunlar arasında toplu katliamlar ve cinsel şiddet vakalarının da bulunduğunu söyledi.

BAE'nin pozisyonu

BAE'nin BM Daimî Temsilcisi Muhammed Ebu Şihab, insani ateşkesin derhal hayata geçirilmesi ve buna en acil şekilde ihtiyaç duyan Sudanlı sivillere yardımların ulaştırılması için acil bir fırsat bulunduğunu söyledi. Tarihten çıkarılan dersler ile mevcut gerçeklerin, savaşan taraflardan herhangi birinin tek başına yürüteceği çabaların sürdürülebilir olmadığını ve yalnızca savaşın uzamasına yol açacağını ortaya koyduğunu vurguladı. Ebu Şihab, insani ateşkesin ardından kalıcı bir ateşkes sağlanması ve ‘çatışan taraflardan bağımsız, sivil yönetime giden bir sürecin’ başlatılması gerektiğini ifade etti.


Ukrayna'da esir alınan iki Kuzey Koreli savaş esiri Güney Kore'de "yeni bir hayat" arıyor

İki askerin Seul'deki bir insan hakları örgütüne yazdığı mektup, (AFP)
İki askerin Seul'deki bir insan hakları örgütüne yazdığı mektup, (AFP)
TT

Ukrayna'da esir alınan iki Kuzey Koreli savaş esiri Güney Kore'de "yeni bir hayat" arıyor

İki askerin Seul'deki bir insan hakları örgütüne yazdığı mektup, (AFP)
İki askerin Seul'deki bir insan hakları örgütüne yazdığı mektup, (AFP)

AFP'nin bugün gördüğü bir mektuba göre, Ukrayna'da esir tutulan iki Kuzey Koreli savaş esiri, Güney Kore'de "yeni bir hayata" başlama arzusunu dile getirdi.

İki asker, ekim ayı sonlarında Seul merkezli bir insan hakları örgütüne yazdıkları mektupta, "Güney Kore halkının desteği sayesinde yeni hayaller ve özlemler yeşermeye başlıyor" ifadelerine yer verdi.

Güney Kore ve Batı istihbarat teşkilatları, Kuzey Kore'nin, Rusya'nın yaklaşık dört yıldır süren Ukrayna işgalini desteklemek için binlerce asker gönderdiğini bildiriyor. Daha önceki haberler, ocak ayında Kiev tarafından savaşta yaralandıktan sonra gözaltına alınan iki kişinin Güney Kore'den sığınma talebinde bulunduğunu belirtmişti.

Mektupta, iki adam kendileri adına çalışanlara "bizi cesaretlendirdikleri ve bu durumu bir trajedi olarak değil, yeni bir hayatın başlangıcı olarak gördükleri için" teşekkür ettiler. "Yalnız olmadığımıza inanıyoruz ve Güney Kore'dekileri babalarımız ve kardeşlerimiz olarak görüyoruz ve onlara yönelmeye karar verdik" ifadelerini kullandılar.

Mektup, güvenlikleri için isimleri açıklanmayan iki asker tarafından imzalanmıştı.