Yemen’de Cevf, Taiz ve Marib kentlerinde çatışmalar sürüyor

Marib cephelerinden birinde hükümet güçlerinden iki asker (AFP)
Marib cephelerinden birinde hükümet güçlerinden iki asker (AFP)
TT

Yemen’de Cevf, Taiz ve Marib kentlerinde çatışmalar sürüyor

Marib cephelerinden birinde hükümet güçlerinden iki asker (AFP)
Marib cephelerinden birinde hükümet güçlerinden iki asker (AFP)

Yemen’deki askeri kaynaklar, İran destekli Husi milisleriyle Cevf ve Marib cephelerinde çatışmaların devam ettiğini, ayrıca ortak güçlerin Hudeyde’de Husilerin saldırılarını geri püskürtmesiyle eşzamanlı olarak Taiz’de çatışmaların yeniden başladığını bildirdi. 
Yemen Silahlı Kuvvetleri Medya Merkezi, Cevf’in el-Hazm şehrinin kuzeyindeki Hancar cephesinde ordunun topçu ateşi ve halk direniş güçlerinin saldırıları sonucu birçok Husi milis unsurunun öldürüldüğünü ve yaralandığını duyurdu. Merkez tarafından yapılan açıklamada, hükümet güçlerinin topçu ateşlerinin Hancar cephesinde ayrı yerlerde bulunan Husi milislerinin mevzilerini hedef aldığı ve aynı cephede bir zırhlı araç ile bir Husi savaş aracını imha ettiği kaydedildi.
Öte yandan saha kaynakları, ordunun ve aşiret güçlerinin, Husi milislerinin kuzeyden Beyda kentine bitişik Mahiliye bölgesine çekilmesine karşılık Rahba ve Cebel Murad ilçelerinin bulunduğu Marib vilayetinin güney cephelerinde ilerlemeye devam ettiğini bildirdi. 
Kaynaklara göre, Yemen’de meşru hükümeti destekleyen Arap Koalisyonu destekli hükümet güçleri, Husilerin ağır can ve ekipman kayıplarının ardından Husi milislerin konuşlandığı Mahiliye ilçesine doğru ilerlemeye devam etti.
Husiler, Marib'in batısındaki el-Kesara ve el-Muşeccah cephelerinde ve kuzeybatıdaki Ragvan ilçesinde saldırılarına devam ederken, askeri kaynaklar Arap Koalisyonu savaşçılarının, petrol ve doğalgaz zengini Marib'e doğru ilerlemek için herhangi bir atılım gerçekleştirmeye çalışan grubun birçok Husi unsurunu ve araçlarını yok ettiğini bildirdi
Aynı bağlamda, Yemen ordusunun resmi internet sitesinde dün (Pazartesi) yapılan açıklamada, hükümet güçlerinin Taiz şehrinin doğusunda Husi milislerine karşı şiddetli çatışmalara girdiği belirtildi.
İnternet sitesinin askeri bir kaynaktan aktardığı haberde, ordu ile İran destekli Husi milisleri arasında Taiz şehrinin doğusunda şiddetli çatışmalar çıktığı ve milislerin ağır can ve maddi kayıplara maruz kaldığı belirtildi. Ayrıca saldırıların, Husilerin bir saldırı başlatmasının ardından Kureyvat cephesinde devam ettiği kaydedildi.
Husi milisleri Hudeyde'de BM’nin ateşkes anlaşmasını ihlal etmeye devam ederken, ortak güçlerin askeri medyası, ordu güçlerinin dün Husilerin ateş kaynaklarını söndürmeyi ve Hudeyde’nin doğusundaki Kilo 16 bölgesindeki silahlı Husi unsurlarının hareketlerini engellemeyi başardığını bildirdi.
Amalika Tugayları Medya Merkezi’nin askeri bir kaynaktan aktardığı habere göre, Kilo 16 bölgesinde konuşlanan ortak kuvvetlerin askeri birimleri, Husi noktalarına hava saldırıları düzenleyerek ağır kayıplar verdirdi.
Kaynağa göre, ortak kuvvetlerin hava saldırıları milisler arasında çok sayıda ölü ve yaralıya neden oldu ve teçhizat ve silahlarını imha ederken, hayatta kalanların ise kaçmasına yol açtı.
Kızıldeniz (Batı) Kıyısı’ndaki ortak güçlerin askeri medyası, "İran destekli Husi milisleri, BM’nin ve uluslararası çevrelerin kayıtsızlığı ve sessizliği çerçevesinde, uluslararası anlaşmaları ve BM ateşkesini açıkça ihlal etmeye devam ediyor" dedi.
Diğer taraftan Yemen hükümeti, Husi milislerinin çocukları ve gençleri savaşmak için toplamaya devam ettiği yönündeki uyarısını yineledi. Enformasyon Bakanı Muammer el-İryani yaptığı resmi açıklamalarda, milislerin binlerce çocuğu okullardan alıp yazlık kurslar adı altında askeri eğitim kamplarına sürüklemeye devam ettiğini belirtti.
Bakan İryani, milislerin bu merkezleri çocukları kendi saflarına çekerek kimliklerini yok etmek, zihinlerini İran'dan ithal edilen radikalizm yanlısı fikirlerle doldurmak ve onları cepheye göndermek için seferber etmek üzere açtığını açıkladı.
Husi milislerinin kontrolü altındaki bölgelerde binlerce çocuğu eğitim, oyun ve normal yaşam haklarından mahrum etmeye devam ettiğini belirten İryani, herhangi bir insani veya ahlaki ilkeyi dikkat almaksızın onları abes savaşlarında yakıt olarak kullandığına dikkati çekti. Ayrıca bunu, “Tahran'daki efendilerinin emellerine ve bölgedeki genişleme projelerine hizmet etmek için fedakarlıklar olarak gördüklerini" belirtti. 
Husi milislerinin uluslararası yasaları ve sözleşmeleri açıkça ihlal ederek çocukları askere almaya devam etmesinin korkunç sonuçları olacağı konusunda uyaran İryani, ‘bu suç faaliyetlerine ve bütün bir nesli İran'dan kaçan terörist milislerin eline bırakmaya tüm dünyanın göz yummasının bir sonucu olarak ödeyeceği ağır bedeller olacağı’ konusunda da uyardı. 
İran destekli grup, bu yılki okul döneminin sonunda binlerce yaz merkezinin açılışını gerçekleştirmişti. Grubun liderleri bu merkezlere aşırılık yanlısı fikirlerini empoze etmek içib yaklaşık 600 bin öğrenci çekmeyi hedeflediklerini ve binlercesini grubun saflarında savaşmak üzere seçmeye hazırlanmak için bu merkezlere çekmeyi hedeflediklerini açıkladı.



Fas’a tepki yağıyor: Z kuşağı aktivistlerine korkunç muamele

Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)
Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)
TT

Fas’a tepki yağıyor: Z kuşağı aktivistlerine korkunç muamele

Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)
Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)

Fas'taki Z kuşağı protestolarında gözaltına alınan gençlere kötü muamele edilmesi tepki çekti.

Guardian'ın irtibata geçtiği aile ve avukatlar, gözaltındaki gençlerin polis merkezlerinde dövüldüğünü, saatlerce yiyecek ve su verilmeden tutulduğunu ve bazı durumlarda kendilerine zorla ifade imzalatıldığını savunuyor.

Kimliğinin paylaşılmaması şartıyla konuşan bir anne, 18 yaşındaki oğlunun protestolara katılmamasına rağmen iki aydan uzun süredir gözaltında tutulduğunu söylüyor:  

Oğlum bir eyleme bile katılmamıştı. Bir büfede yemek yerken gözaltına alındı. Tutuklanırken o kadar kötü dövüldü ki bazı dişleri kırıldı.

Anne, oğlunun polis merkezinde ifade tutanaklarını imzalamayı reddettiği için yeniden dövüldüğünü de sözlerine ekledi. 

Sivil toplum kuruluşu (STK) Fas İnsan Hakları Derneği (AMDH) de bazı kadın protestocuların taciz, hakaret ve cinsiyetçi söylemlere maruz kaldığını aktarıyor.  

Haberde, Agadir yakınlarındaki Lqliaa kasabasında 1 Ekim'de düzenlenen gösterilerde üç protestocunun güvenlik güçleri tarafından vurularak öldürüldüğü iddiası da paylaşılıyor. 

Olayda 12 yaşındaki çocuklar da dahil 14 protestocunun yaralandığı belirtiliyor. Yetkililerse bir grup eylemcinin polis karakoluna saldırdığını, ekiplerin de buna karşılık verdiğini savunuyor. 

Uluslararası Af Örgütü'ne göre şimdiye dek protestolarla bağlantılı olarak 2 bin 400'den fazla kişi hakkında hukuki işlem başlatıldı. 

AMDH, duruşmalarda avukatların bulunmadığına, soruşturmaların yetersiz yürütüldüğüne ve masumiyet karinesinin uygulanmadığına dikkat çekiyor. Onlarca kişiye 15 yıla varan hapis cezaları verildiği aktarılıyor. Çocuklar da dahil birçok göstericinin davası sürüyor.

STK'nin Marakeş şubesinden Mustapha Elfaz, "Gençlerin polis gözetiminde işkence gördüklerine dair korkunç tanıklıklar duyduk" diyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü'nden Ahmed Benchemsi şunları söylüyor: 

Hükümet açıkça korktu ve herhangi bir muhalefet biçimine müsamaha göstermeyecekleri yönünde güçlü bir mesaj vermek için böyle bir baskıya başvurdu.

Eylülde patlak veren eylemlerde halk, en az 11 kentte yolsuzluğu protesto etmek için sokaklara dökülmüştü.

Göstericiler, Rabat yönetiminin sağlık ve eğitimi önemsemeyip uluslararası spor organizasyonlarına para akıttığını savunuyor. İspanya ve Portekiz'le birlikte 2030 FIFA Dünya Kupası'na ev sahipliği yapmaya hazırlanan ülkede "Stadyumlar burada, hastaneler nerede?" sloganları duyulmuştu. 

Z Kuşağı 212 ve Fas Gençliğinin Sesleri gibi örgütlerin liderlik ettiği protestolar barışçıl başlasa da güvenlik güçleriyle çatışmalar nedeniyle üç kişi yaşamını yitirmiş, 600'den fazla kişi yaralanmıştı.

Independent Türkçe, Guardian, News International


İsrail gaz hamlesiyle Trump-Sisi-Netanyahu görüşmesine zemin mi hazırlıyor?

Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)
Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)
TT

İsrail gaz hamlesiyle Trump-Sisi-Netanyahu görüşmesine zemin mi hazırlıyor?

Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)
Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun aylarca beklettikten sonra Mısır ile yapılan en büyük doğal gaz anlaşmasına onay vermesi, iki lider arasında olası bir zirveye ilişkin İsrail basınında yeni iddialar doğurdu. Ancak Kahire cephesi sessizliğini koruyor.

Şarku’l Avsat’ın CNN’den aktardığı bilgilere göre Netanyahu ile Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi arasında ABD’de bir görüşme düzenlenmesi gündemde. Ancak sürece yakın Mısırlı bir kaynak, böyle bir buluşmanın kolay olmayacağını belirterek, “Gaz anlaşması tek başına bunu sağlamaz. İsrail’in Gazze anlaşmasını uygulamada ilerleme göstermesi ve Mısır’ın güvenliğini garanti etmesi gerekir. Bölgedeki tansiyon bitmiş değil ve ekonomik çıkar niteliğindeki bir gaz anlaşması bu durumu değiştirmez” değerlendirmesinde bulundu.

CNN’e konuşan bir İsrailli kaynak, Netanyahu’nun gaz anlaşmasına yönelik ilanının “olası Netanyahu–Sisi görüşmesi için hazırlıkların bir parçası” olduğunu aktardı.

Netanyahu’nun bu ay içinde ABD’ye giderek Başkan Donald Trump ile Florida’daki Mar-a-Lago’da görüşmesi bekleniyor. Aynı kaynaklara göre, İsrail hükümeti anlaşmaya resmi onayı aylarca geciktirdikten sonra, sonunda Trump yönetiminin baskısıyla onay verdi. Washington yönetimi, Netanyahu ile Sisi’yi bir araya getirerek bölgesel barış girişimlerini ve “İbrahim Anlaşmaları”nın kapsamını genişletmek istiyor.

Netanyahu çarşamba gecesi yaptığı televizyon konuşmasında, “İsrail tarihindeki en büyük gaz anlaşmasına onay verdim. Anlaşmanın değeri 112 milyar şekel (34.7 milyar dolar). Bunun 58 milyar şekeli (18 milyar dolar) devlet hazinesine girecek” açıklamasını yaptı ve anlaşmanın Amerikan Chevron şirketi ile İsrailli ortaklar üzerinden Mısır’a gaz ihracatını içerdiğini söyledi.

wscf
Deyr el-Belah’taki geçici Filistinli kampından bir kare (AFP)

İsrail ve Mısır, 1979’da barış anlaşması imzalamış olsa da iki lider yaklaşık on yıldır kamuoyu önünde görüşmedi. Kahire’den ise söz konusu iddialara ilişkin henüz resmi bir açıklama yapılmadı.

Mısırlı düşünür Abdülmünim Said, olası zirveye dair, “Benim için geçerli olan sadece Kahire’den gelen açıklamalardır” diyerek, gaz onayının barış sürecini canlandırıp canlandıramayacağının belirsiz olduğunu ifade etti. Said, “Bu durum sadece ekonomik bir anlaşma olarak kalabilir ve siyasi sonuç doğurmayabilir” dedi.

İsrail medyası ise iddiayı güçlendiren haberlerle çıktı. İsrail Kamu Yayın Kurumu, anlaşmanın Netanyahu ile Sisi arasında bu ay sonunda Florida’da bir görüşme ihtimalini doğurduğunu yazdı. Yedioth Ahronoth ve Kanal 12 de anlaşmanın Netanyahu–Trump–Sisi üçlü zirvesinin önünü açabileceğini aktardı; ayrıca Mısırlı tarafın, görüşmeye katılmak için anlaşma onayını şart koştuğunu belirtti.

Haberlere göre iki lider savaşın başlangıcından bu yana kamuoyuna açık şekilde konuşmadı ve taraflar arasındaki ilişkiler oldukça gergin. Kanal 12, Sisi’nin Temmuz ayında iç ve dış eleştirilere rağmen anlaşmayı kabul ettiğini, ancak İsrail hükümetinin beş ay boyunca süreci geciktirdiğini yazdı.

Aynı kaynaklara göre Mısır, Gazze’deki ateşkes sürecinde ilerleme sağlanmadan ve İsrail’in Gazze–Mısır sınır hattı olan Filadelfi Koridoru’ndan ve Nitsarim bölgesinden çekilmeden zirveye sıcak bakmıyor. Jerusalem Post da, gaz anlaşmasının üçlü zirve için gerekli siyasi tavizlerden yalnızca biri olduğunu kaydetti.

Mısırlı parlamenter Mustafa Bekri ise, gaz anlaşması ile olası liderler zirvesi arasında bağ kurulmasını reddetti. Bekri, İsrail kaynaklarından gelen iddialara itibar edilmemesi gerektiğini, esas olanın resmi Mısır tutumu olduğunu belirterek, “Mısır’ın pozisyonu nettir: Filistin halkının haklarının korunması ve Mısır’ın güvenliğinin garanti altına alınması vazgeçilmezdir” dedi.


Şam ve SDG yıl sonu yaklaşırken entegrasyon sürecini hızlandırmaya çalışıyor

Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)
Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)
TT

Şam ve SDG yıl sonu yaklaşırken entegrasyon sürecini hızlandırmaya çalışıyor

Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)
Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)

Suriye hükümeti ile Ana omurgasını YPG’nin oluşturduğu Kürtlerin liderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında yürütülen entegrasyon görüşmelerine ilişkin kaynaklar, tarafların yıl sonunda dolacak süre öncesinde tıkanan anlaşmayı ilerletmek için yoğun çaba gösterdiğini aktardı.

Şarku'l Avsat'ın sürece yakın Suriyeli, Kürt ve Batılı kaynaklardan edindiği bilgilere göre taraflar son günlerde temaslarını yoğunlaştırdı. Ancak görüşmelerdeki gecikmelerin yarattığı memnuniyetsizlik dikkat çekiyor. Kaynaklar, mevcut şartlarda anlaşmayı ileriye taşıyacak büyük bir sıçrama beklentisinin zayıf olduğunu belirtiyor.

Beş farklı kaynağa göre, geçici Suriye hükümeti, kuzeydoğu bölgesini kontrol eden Kürt güçlerine bir öneri sundu. Kaynaklar Şam yönetiminin söz konusu öneride, yaklaşık 50 bin savaşçıdan oluşan SDG’nin üç ana tümen ve daha küçük birlikler halinde yeniden yapılandırılmasına kapı araladığı bilgisini verdi.

Öneriye göre SDG, komuta zincirinin bir bölümünden vazgeçecek ve kontrol ettiği bölgeleri Suriye ordu birliklerine açacak.

Ancak kaynaklar, bu planın hayata geçip geçmeyeceğinin belirsiz olduğunu vurguladı. Birçok yetkili, yıl sonuna kısa süre kalmışken kapsamlı bir anlaşmaya varma ihtimalinin zayıf olduğunu, daha fazla müzakereye ihtiyaç duyulduğunu ifade etti.