İsrail ve Fas arasında iş birliğinin güçlendirmeye yönelik iki anlaşma ve bir mutabakat zaptı imzalandı

İsrail ve Fas arasında kültür, spor ve hava hizmetleri alanlarında iş birliğinin ve siyasi istişarelerin güçlendirilmesi çerçevesinde iki anlaşma ve bir mutabakat zaptı imzalandı

Fas ve İsrail dışişleri bakanları dün birlikte basın karşısına çıktı (Fas Dışişleri Bakanlığı)
Fas ve İsrail dışişleri bakanları dün birlikte basın karşısına çıktı (Fas Dışişleri Bakanlığı)
TT

İsrail ve Fas arasında iş birliğinin güçlendirmeye yönelik iki anlaşma ve bir mutabakat zaptı imzalandı

Fas ve İsrail dışişleri bakanları dün birlikte basın karşısına çıktı (Fas Dışişleri Bakanlığı)
Fas ve İsrail dışişleri bakanları dün birlikte basın karşısına çıktı (Fas Dışişleri Bakanlığı)

Fas Dışişleri Bakanı Nasır Burita, geçtiğimiz yılın sonlarında Fas ile İsrail arasındaki ilişkilerin yeniden başlamasından bu yana ilk resmi ziyaretini gerçekleştirmek üzere Fas'a gelen İsrailli mevkidaşı Yair Lapid ile dün siyasi görüşmelerde bulundu. Geçtiğimiz yıl Fas-ABD-İsrail üçlü anlaşmasının imzalanmasının ardından Fas ve İsrail arasında ilişkiler başlamış, ABD, Fas'ın Batı Sahra toprakları üzerindeki egemenliğini tanımıştı.
Görüşmelerin ardından iki bakan, ülkeleri arasındaki iş birliğini ve ilişkileri güçlendirmek için iki anlaşma ve siyasi bir istişare mekanizması oluşturmak için bir mutabakat zaptı imzaladılar. Fas Krallığı Hükümeti ile İsrail Devleti Hükümeti arasında kültür, spor ve gençlik alanında iş birliğine ilişkin yapılan ilk anlaşma,  iki ülkenin gençleri arasındaki iletişimi güçlendirmenin yanı sıra kültür ve spor alanlarında iş birliğini teşvik etmeyi ve geliştirmeyi amaçlıyor. Bu alanlardaki ikili iş birliğinin, iki ülkenin halkları arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesine ve karşılıklı yarar sağlayan bağların geliştirilmesine katkıda bulunacağına inanılıyor.
Hava hizmetleri alanına ilişkin ikinci anlaşma ise iki ülke arasında hava hizmetleri alanındaki ilişkileri ve iş birliğini güçlendirmeyi, ilerletmeyi ve havayolları arasında rekabet ilkesine dayalı bir uluslararası havacılık sistemi geliştirmeyi hedefliyor. Anlaşma ayrıca uluslararası seyahat ve nakliye hizmetlerinde insanların ihtiyaçlarına cevap veren hava hizmetlerini rekabetçi fiyatlarla ve açık pazarlarda hizmet verebilecek kapasitede bir hava ulaşım ağının kurulmasının yanı sıra uluslararası hava taşımacılığında en üst düzeyde emniyet ve güvenliği sağlamayı amaçlıyor. Çoğu Fas kökenli İsrailli turist, aktarmalı uçuşlarla Fas'ı ziyaret edebiliyorlardı. Ancak 25 Temmuz'da iki ülke arasında ticari direkt uçuşlar başlatıldı.
Dün iki bakan arasındaki görüşmede aynı zamanda siyasi istişare mekanizması oluşturulması amacıyla bir mutabakat zaptı imzalandı. İmzalanan bu mutabakat zaptıyla ülke arasındaki çok yönlü ilişkilerin ve iş birliğinin derinleştirilmesine ve güçlendirilmesine katkıda bulunulması hedefleniyor. Bu mutabakat zaptı sayesinde taraflar, ikili ilişkilerinin tüm yönlerini gözden geçirmek için düzenli istişarelerin yanı sıra bölgesel ve uluslararası arenadaki gelişmelerin yanı sıra ortak çıkarları doğrultusunda bölgesel ve uluslararası konularda görüş alışverişinde bulunabilirler. İkili iş birliği istişareleri, siyasi, ekonomik, ticari, bilimsel, teknik ve kültürel iş birliği dahil tüm alanları kapsar.
İki bakan görüşmelerinin ardından basın mensuplarına açıklamalarda bulundular. Fas Dışişleri Bakanı Burita, İsrail Dışişleri Bakanı'nın Fas ziyaretini, ‘Fas-İsrail-ABD üçlü anlaşmasına özünü kazandırmaya yönelik ortak bir taahhüdün yansıması’ olarak değerlendirirken İsrail Dışişleri Bakanı Lapid ile ikili ve bölgesel meseleler üzerine kapsamlı bir görüşme yaptıklarını açıkladı. Burita, iki ülke arasındaki ilişkilerin gelişmesinin Fas Kralı 6. Muhammed tarafından dile getirilen ‘irade ve inancın bir ifadesi’ olduğuna dikkati çekti.
Üçlü anlaşmanın imzalanmasından bu yana iki ülke arasındaki ilişkilerin olumlu bir dinamiğe tanık olduğunu söyleyen Burita, iki ülke arasında inovasyon, turizm ve havacılık, enerji, ticaret ve yatırım ve diğer alanlarda beş çalışma ekibinin kurulduğunu kaydetti. Faslı bakan ayrıca çeşitli projeler belirlenen ve önerilerde bulunulan çeşitli toplantılar yapıldığını da sözlerine ekledi.
İki ülke arasındaki ilişkilerin geleceğine dair değerlendirmesinde Burita, kurumsal ilişkileri geliştirmek istediklerini belirterek, “İlişkilerimizi insani boyutuyla da zenginleştirmeyi amaçlıyoruz” dedi.
İki ülke arasındaki direkt uçuşların başlatılması ve buna eşlik eden ‘Fas kökenli İsrail vatandaşlarının Fas’ı ziyaret etme coşkusunu’ hatırlatan Burita, İsrail'deki Fas toplumunu Fas ile bir araya getiren bağları vurguladı. Fas Dışişleri Bakanı, imzalanan üç anlaşmanın yanı sıra gelecekteki ziyaretlerde imzalanmak üzere ‘hazır başka anlaşmalar’ olduğunu kaydetti.
Burita, Fas Kralı'nın başkenti Doğu Kudüs olan 1967 sınırları içinde bağımsız bir Filistin Devleti'nin kurulması temelinde iki devletli bir çözüme ulaşılması için Filistinliler ve İsrailliler arasındaki barış müzakerelerine geri dönmenin önemine yönelik çağrısını da hatırlattı. Ayrıca, Fas Kralı’nın Kudüs Komitesi’nin başkanı olarak Kudüs'ün onurlu kimliğini korumanın önemi konusundaki tutumunu da bir kez daha yineleyen Burita, barış ve refaha hizmet etmek için taraflar arasında güvenin yeniden tesis edilmesi çağrısında bulundu.
Öte yandan İsrail Dışişleri Bakanı Lapid, Yahudilerin 2000 yıldır Fas'ta yaşadıklarını ve İsrail’deki Fas kökenli Yahudilerin Fas'ı ziyaret ettiklerinde ‘geçmişlerinden bir bölümü keşfettiklerini’ söyledi. Lapid, “Bağları kopararak ne kazandık? Elimize hiçbir şey geçmedi” ifadelerini kullandı. Gelişmelerin, kültür, turizm ve diğer sektörlerde iş birliğini inşa etme yönünde bir değişikliği temsil ettiğini söyleyen Lapid, Kuran-ı Kerim’den “Eğer onlar barışa yanaşırlarsa sen de ona yanaş” (Enfâl - 61) ayetini referans gösterdi. Ancak Lapid, Filistinlilerle olan ilişkilerden bahsetmedi.
İsrail’den 2000 yılından bu yana Fas'ı ziyaret eden ilk dışişleri bakanı olan Lapid, ziyareti öncesinde Pazartesi günü Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, “Yarın tarihi bir ziyaret için Fas'a gideceğiz. Rabat'ta İsrail temsilciliğini açacağız. Kazablanka'yı ziyaret edeceğiz ve iki ülke ve halkları arasındaki barışı yeniden tesis edeceğiz” yazdı.
Lapid şöyle devam etti:
“Cesareti ve vizyonu için Majesteleri Kral 6. Muhammed'e teşekkür ediyorum. Fas ve İsrail arasındaki köklü tarihi ilişkiyi yansıtan ekonomi, turizm ve kültür alanlarında iş birliğini sağlamak için ekibiyle birlikte çalışacağız.”
İsrail heyetinin iki günlük Fas ziyaretinde Dışişleri Bakanı Lapid’e, Fas'ın (Rabat'ın güneyinde yer alan) Suvayr kentinde doğan Refah ve Sosyal Hizmetler Bakanı Meir Cohen, Knesset (İsrail parlamentosu) Dışişleri ve Savunma Komitesi Başkanı Ram Ben Barak ve Dışişleri Bakanlığı Genel Müdürü Alon Oshbiz ve diğer yetkililer eşlik ediyor.
Lapid ve beraberindeki heyet, başkent Rabat’a ulaştıklarında, merhum krallar 5. Muhammed ve 2. Hasan'ın mozolelerini ziyaret etti. İsrail heyeti, bugün (Perşembe) Fas'ın ekonomik başkenti Kazablanka'da bir otelde basın toplantısı düzenleyecek. Heyet ziyaretini, Beth El Sinagogu’nu ziyaret edip orada dua ederek sonlandıracak.
Lapid, Kazablank yolculuğu öncesinde, Rabat’ın er-Riyad semtindeki İsrail temsilciliğinin açılışına katılacak.
Rabat, Temmuz ayı başlarında, iki ülkenin dışişlerinden yetkililer arasında ekonomik ve kültürel alanlarda ikili ilişkilerin geliştirilmesi konusunda istişarelere ev sahipliği yapmıştı.
İsrail Dışişleri Bakanı’nın ziyareti, geçtiğimiz ay uluslararası basın kuruluşlarında, Fas'ı İsrailli şirket NSO tarafından 2016'dan beri geliştirilen ‘Pegasus’ adlı casus yazılımı, Faslı ve yabancı aktivistlerin, gazetecilerin ve politikacıların telefonlarını dinlemek amacıyla kullanmakla suçlayan haberlerin yer almasıyla aynı döneme denk geldi. Rabat ise bu suçlamaları şiddetle reddetti ve Fransa, Almanya ve İspanya'daki basın kuruluşları hakkında ‘Fas’a hakaret ettikleri’ iddiasıyla yasal şikayetlerde bulundu. Bu haberlerin yayınlanmasından önce İsrail Ulusal Siber Güvenlik Müdürlüğü, Temmuz ayında, Facebook üzerinden Fas ve İsrail arasında siber savunma alanında iş birliği amacıyla bir anlaşma imzaladığını duyurmuştu.
Fas, 3 bin kişiyle Kuzey Afrika'daki en büyük Yahudi topluluğuna ev sahipliği yaparken İsrail'de 700 binden fazla Fas kökenli Yahudi yaşıyor. Filistinliler ve İsrailliler arasında 1993 yılında imzalanan Oslo Barış Anlaşması’nın ardından iki ülke irtibat büroları aracılığıyla aralarında diplomatik ilişkiler kurdu. Ancak Fas 2000 yılındaki Filistin İntifadası’nın ardından Tel Aviv ile ilişkilerini kesti. Fas yakın bir tarihte Birleşik Arpa Emirlikleri (BAE), Bahreyn ve Sudan'dan sonra İsrail ile diplomatik ilişki kuran dördüncü Arap ülkesidir.
Kudüs Komitesi'ne başkanlık eden Fas Kralı 6. Muhammed, İsrail ile ilişkilerin yeniden kurulmasından sonra çeşitli vesilelerle, iki devletli çözüm temelinde Filistin davasına verdiği desteğin devam ettiğini açıkladı.



Mısır'ın İsrail'e yönelik eleştirilerinin artmasının ardında ne var?

Kuzey Sina vilayetinin doğusunda, Gazze Şeridi sınırındaki Refah Sınır Kapısı’nın Mısır tarafında konuşlu Mısır askerleri, 20 Ekim 2023 (AFP)
Kuzey Sina vilayetinin doğusunda, Gazze Şeridi sınırındaki Refah Sınır Kapısı’nın Mısır tarafında konuşlu Mısır askerleri, 20 Ekim 2023 (AFP)
TT

Mısır'ın İsrail'e yönelik eleştirilerinin artmasının ardında ne var?

Kuzey Sina vilayetinin doğusunda, Gazze Şeridi sınırındaki Refah Sınır Kapısı’nın Mısır tarafında konuşlu Mısır askerleri, 20 Ekim 2023 (AFP)
Kuzey Sina vilayetinin doğusunda, Gazze Şeridi sınırındaki Refah Sınır Kapısı’nın Mısır tarafında konuşlu Mısır askerleri, 20 Ekim 2023 (AFP)

Amr İmam

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah el-Sisi, Gazze Şeridi'ndeki savaşı ‘sistematik bir soykırım’ olarak nitelendirdi ve bu sözleri bazılarını şaşırttı. Sisi, 5 Ağustos'ta Kahire'de Vietnamlı mevkidaşı ile düzenlediği basın toplantısında, savaşın artık tek amacının Gazze halkını öldürmek ve Filistin meselesini tamamen ortadan kaldırmak olduğunu vurguladı.

Sisi’nin açıklamaları, Mısır Dışişleri Bakanlığı'nın katılaşan tutumunda kendini gösterdi. Dışişleri Bakanı Bedir Abdulati 9 Ağustos'ta yaptığı açıklamada aynı ifadeyi kullandı. Mısır'ın Gazze halkının yerinden edilmesini önlemek için her yolu deneyeceğine söz verdi.

Bu katı açıklamalar, Mısır'ın Hamas ile İsrail arasındaki dolaylı ateşkes müzakereleri ve esir takasında baş arabulucu olarak benimsediği ılımlı tavrından açık bir dönüş olduğunu yansıtıyor. Mısır, her zaman sözlerini özenle seçmiş, tarafsızlığını korumuş ve çatışmanın herhangi bir tarafını kızdırmaktan kaçınmıştı. Mısırlı yetkililer, savaşa ve İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki eylemlerine karşı olduklarını defalarca kez dile getirmiş olsalar da Kahire'nin buradaki yıkımı ve can kayıplarını bu kadar sert bir dille tanımlaması ilk kez oluyor.

Mısır'ın tutumundaki gelişmeleri yakından takip edenler için bu dönüşüm pek de şaşırtıcı gelmeyebilir. Ancak zamanlaması özel bir önem taşıyor. Çünkü bu açıklamalar, Mısır'ı karmaşık bir duruma sokan gelişmelerin ardından yapıldı ve Mısır-İsrail ilişkilerinin geleceği hakkında soru işaretleri yaratıyor.

Hayal kırıklığı

Mısır'daki son öfke dalgası, Hamas ve İsrail arasında aşamalı bir anlaşmaya varmak için Mısır ve Katar'ın ortak arabuluculuk çabalarının başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından patlak verdi. Bu anlaşma, Hamas da dahil olmak üzere Gazze'deki silahlı gruplar tarafından alıkonulan İsrailli rehinelerin aşamalı olarak serbest bırakılmasını ve savaşı tamamen sona erdirebilecek bir ateşkesin sağlanmasını garanti edebilirdi.

Mısır’ın ulusal güvenliğine yönelik tehditlerin yanı sıra, bu gelişmeler Gazze’deki insani durumun ciddi şekilde kötüleşmesiyle de aynı zamana denk geliyor. Yardım miktarı hala yetersiz kalıyor.

Kahire ve Doha, geçtiğimiz mart ayından beri bu düzenleme için baskı yapıyordu. İsrail, geçtiğimiz mart ayında iç siyasi manevralar ve iktidar koalisyonunun çıkarları uğruna, Gazze'ye yönelik bombardımanların ardından iki aydan kısa süren itidalli sakinlik dönemini bozarak ilk ateşkes anlaşmasını aniden sona erdirdi.

Mısırlı müzakereciler, çatışmanın devam etmesinin rehineleri tehlikeye atması pahasına olsa bile İsrail'deki iktidar koalisyonunun siyasi çıkarlarına hizmet ettiğine ikna olmuş durumdalar. Bu yüzden ABD'nin Kahire'de Hamas ile İsrail arasındaki görüşmelerin başarısız olduğunu açıklaması şaşırtıcı olmadı. Kahire, İsrail'deki bazı aşırı sağcı liderlerin savaşı, İsrail topraklarını genişletmek ve Filistinlilerin kendi devletlerini kurma arzularını tamamen bastırmak için nadir ve bir daha tekrarlanmayacak fırsat olarak gördüklerine inanıyor.

Öte yandan Beyaz Saray'da bu emellere sempati duyan bir başkan görev yapıyor. Bu Başkan daha önce İsrail'in Ortadoğu haritasında çevresindeki geniş topraklara kıyasla sadece ‘küçük bir nokta’ olduğunu üzülerek ifade etmişti. Gazze'deki savaşın ahlaki gerekçesi, orada dökülen kanın ağırlığı altında neredeyse tamamen ortadan kalkmış olsa da İsrail hükümetinin sağcı bakanları bu gerekçenin henüz tamamen ortadan kalkmadığını düşünüyor. Onlar, ABD Başkanı Donald Trump'ın desteğini ve bu gerekçenin kalıntılarını, bölgesel genişlemeye devam etmek için kullanmaya çalışıyorlar. Bu strateji, son olarak İsrail Güvenlik Kabinesi'nin Gazze'yi tamamen işgal etme kararında açıkça ortaya çıktı.

zscdfg
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, Kahire'de Fransız mevkidaşı Emmanuel Macron ile düzenlediği ortak basın toplantısında konuşurken, 25 Ekim 2023 (AP)

İsrail'in işgal altındaki Batı Şeria'da Filistinlilere yönelik saldırılarının artmasıyla birlikte Gazze'nin kontrolünün tamamen ele geçilmesi, Filistin devleti kurma hayalini fiilen sona erdirir. Bu strateji, birçok ülkenin önümüzdeki ay Filistin devletini tanımaya hazırlandığı bir dönemde ortaya çıkıyor. Bu da işgalci İsrail’in, beklenen bu açıklamaları önlemek için proaktif bir adım olarak Gazze Şeridi’ni tamamen işgal etme planını yaptığına işaret ediyor.

Kahire için ise tüm bunlar diplomatik bir rahatsızlıktan öte, Mısır'ın ulusal güvenlik çıkarlarını doğrudan ilgilendiren bir mesele ve öfkenin artmasının temel nedeni de bu.

Baskı artıyor

Bu gelişmelerin Mısır'ın ulusal güvenliğine oluşturduğu tehdidin yanı sıra, ki bunu daha sonra ayrıntılı olarak ele alacağız, bu gelişmelere Gazze'deki insani durumun ciddi şekilde kötüleşmesi eşlik ediyor. Savaşla kavrulmuş topraklara giren yardım miktarı halen yetersiz. ABD'nin desteklediği, Gazze İnsani Yardım Vakfı (GHF) olarak bilinen dağıtım mekanizması, büyük bir başarısızlık olduğunu kanıtladı. Bazı durumlarda bu merkezler, yardım bekleyen çaresiz insanlar için ölüm tuzağına dönüştü. Gazze şu anda kıtlığın eşiğinde, hatta belki de çoktan kıtlığa girmiş durumda.

Mısır'ın Gazze Şeridi’ne insani yardımları gönderme konusundaki ısrarı, Gazze’yi yaşanabilir kılma yönündeki stratejik hedefine dayanıyor. Bu hedef, İsrail'in Gazze'yi yaşanmaz hale getirmeyi amaçlayan açık planına karşı bir meydan okumadır.

Bu koşullar altında, özellikle Hamas, Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin) ve şaşırtıcı ve ironik bir şekilde İsrail tarafından organize edilen geniş çaplı bir dezenformasyon kampanyasının ortasında dikkatler Mısır'ın Gazze'ye yardım sağlama rolüne çevrildi. Söz konusu kampanya, İsrail'in Gazze'deki insani felaketten sorumlu olduğunu gizlemek ve suçu Mısır'a atmak amacıyla başlatıldı. Bu kara propaganda, bu ayın başlarında, onlarca siyasal İslamcının Mısır’ın Tel Aviv Büyükelçiliği önünde protesto düzenleyerek Kahire'yi Gazze'ye ‘abluka’ uyguladığı suçlamasıyla zirveye ulaştı.

Bu hareketler Mısır üzerinde baskı yaratmakla kalmadı, aynı zamanda onu savunma pozisyonuna da soktu. Son haftalarda Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi bu iddiaları defalarca kez yalanladı. Hatta 28 Temmuz'da televizyon ekranlarından yaptığı konuşmanın tamamını Mısır'ın yardım ulaştırma çabalarını açıklamaya ayırdı. Kahire için bu mesele sadece imajını değil, ulusal güvenliğini de ilgilendiriyor. Mısır, Gazze ile tek doğrudan kara bağlantısı olan Refah Sınır Kapısı’nı kendi tarafında her zaman açık tutuyor. Ancak Gazze tarafı, 2023 yılının mayıs ayından bu yana İsrail’in işgali altında. İsrail bu adımı Mısır'ın Gazze ile bağlantısını kesmek ve Gazze konusunda stratejik etkisini azaltmak amacıyla attı.

fgr
Gazze Şeridi sınırındaki Refah Sınır Kapısı’nın Mısır tarafında zırhlı araç kullanan Mısırlı askerler, 23 Mart 2024 (AFP)

Yardım konvoyları, giriş izni verilmeden önce Mısır'ın Sina yarımadasında günlerce, hatta haftalarca beklemek zorunda kalıyor. Çoğu zaman, kamyonlar Refah Sınır Kapısı’ndan geçtikten sonra tam yükle geri dönmek zorunda kalıyor. İsrail'in kontrolündeki Kerem Şalom Sınır Kapısı’ndan İsrail'e onlarca kilometre yol kat ediyorlar, fakat İsrailli yetkililer yüklerini kabul etmiyor. Al Majalla olarak 2023 yılının kasım ayı sonlarında Refah Sınır Kapısı’na yaptığımız ziyarette, yardım konvoylarının Gazze'ye girmesine izin verilmeden önce Sina Yarımadası’nın kuzeyinde yaşadıkları ciddi gecikmeleri ve karşılaştıkları lojistik engelleri yerinde inceledik.

Mısır'ın Gazze Şeridi’ne insani yardımları gönderme konusundaki ısrarı, Gazze’yi yaşanabilir kılma yönündeki stratejik hedefine dayanıyor. Bu hedef, İsrail'in Gazze'yi yaşanmaz hale getirmeyi amaçlayan açık planına karşı bir meydan okumadır. Kahire, Gazze Şeridi’ndeki insani koşulların dayanılmaz hale gelmesinden korkuyor. Bunun yol açacağı toplu göç, sadece Mısır'da insani bir acil durum yaratmakla kalmayacak, aynı zamanda Gazze'nin İsrail lehine kalıcı olarak terk edilmesinin ve kaybedilmesinin de önünü açacak.

Mısır Cumhurbaşkanı Sisi, 5 Ağustos'ta yaptığı açıklamada, Mısır'ın Gazze halkının yerinden edilmesi için bir platform olarak kullanılmayacağını vurguladı. Birkaç gün sonra da İsrail'in Gazze’yi tamamen işgal etme planını açıkça reddetti.

Barut fıçısı

İsrail Güvenlik Kabinesi'nin bu ayın başlarında aldığı ve Gazze Şeridi’nde şu an kontrol ettiği yüzde 75'lik alanı genişletme kararı, sonunda tam işgale ve Mısır ile ilişkilerde gerginliğin artmasına yol açarak, gerginliğin patlayıcı bir noktaya dönüşme riskini artırdı. Şarku’l Avsat’ın al Majalla’dan aktardığı analize göre plan, Gazze şehrinin kuzeyinde yaşayan yaklaşık bir milyon kişinin, Mısır sınırına birkaç kilometre uzaklıktaki Gazze Şeridi'nin güneyine zorla yerleştirilmesini öngörüyor. Ancak bu, halihazırda kötü olan insani durumu daha da kötüleştirecek.

İsrail ordusu, geriye kalan Hamas üyelerinin peşine düşmek için güneye doğru ilerledikçe, özellikle şu anda gıda ve temel ihtiyaç maddelerine getirilen kısıtlamalar nedeniyle, Gazze'nin güneyindeki durum kaçınılmaz olarak daha da vahim hale gelecek. Bu koşullar, Filistinlilerin Mısır'ın Sina Yarımadası'na toplu göçüne yol açabilir. Ancak böyle bir durum, Kahire'deki karar alıcılar için kabus senaryosu niteliğinde. Kahire'deki karar alıcılar, 7 Ekim 2023'te savaşın patlak vermesinden bu yana bu olasılığa karşı uyarıyorlar.

8ı9
İsrail'in Gazze şehrinin ed-Derec Mahallesi’ne düzenlediği bombardımanda yıkılan binaların enkazından kurtarılabilecekleri arayan Filistinliler, 16 Temmuz 2025 (AFP)

Mısır için bu sadece bir insani kriz değil, 1979 tarihli İsrail-Mısır Barış Antlaşması’nın da doğrudan ihlali anlamına gelecek. Cumhurbaşkanı Sisi, 2023 yılının mart ayında bu konuya değinerek, Filistinlileri Sina Yarımadası’na sürme girişimlerine karşı uyarmıştı. Daha önce İkinci Saha Komutanlığı ve Askeri İstihbarat Başkanlığı görevlerini yürüten Kuzey Sina Valisi'nin açıklamaları Mısır'ın bu konudaki ciddiyetinin bir göstergesiydi. Mısır'ın topraklarına yapılacak herhangi bir saldırıya aşırı güçle karşılık vereceğini vurgulayan bu açıklamaların hafife alınması mümkün değil.

Cumhurbaşkanı Sisi, 5 Ağustos'ta yaptığı açıklamada, Mısır'ın Gazze halkının yerinden edilmesi için bir platform olarak kullanılmayacağını vurguladı. Birkaç gün sonra da İsrail'in Gazze’yi tamamen işgal etme planını açıkça reddetti. Bu kararlı tutum, İsrail'in Gazze'deki hedeflerine ciddi bir engelle karşılaşmadan ilerleyip ilerleyemeyeceği konusunda soru işaretleri yaratırken, iki ülkeyi de bir taraf geri adım atmadıkça olası bir çatışma rotasına sokuyor. Taraflardan hangisinin sonunda taviz vereceği, İsrail'in en azından şimdilik mevcut sınırları içinde kalıp kalmayacağı ya da sınırlarının tüm bölgesel manzarayı yeniden şekillendirecek kalıcı bir değişikliğe uğrayıp uğramayacağı belirleyecek.