Libyalı siyasetçiler seçimlerin yaklaşmasıyla Batı’nın desteğini almaya çalışıyorlar

ABD’nin seçim dönemini 2022 sonbaharına uzatma teklifi reddedildi.

Libya Dışişleri Bakanı Necla Menguş, geçen ay Cezayir’de düzenlenen Komşu Ülkeler Konferansı’nda konuşurken (EPA)
Libya Dışişleri Bakanı Necla Menguş, geçen ay Cezayir’de düzenlenen Komşu Ülkeler Konferansı’nda konuşurken (EPA)
TT

Libyalı siyasetçiler seçimlerin yaklaşmasıyla Batı’nın desteğini almaya çalışıyorlar

Libya Dışişleri Bakanı Necla Menguş, geçen ay Cezayir’de düzenlenen Komşu Ülkeler Konferansı’nda konuşurken (EPA)
Libya Dışişleri Bakanı Necla Menguş, geçen ay Cezayir’de düzenlenen Komşu Ülkeler Konferansı’nda konuşurken (EPA)

Libya’da yıl sonu yapılması planlanan seçimler için geri sayımın başlamasıyla birlikte uluslararası toplumun gözü Libya’ya çevrildi. Uluslararası toplum aynı zamanda istikrarsız durumun hüküm sürdüğü ülkede demokrasiyi uygulamak için tekliflerde bulunuyor. Buna ek olarak bazı Libyalı siyasetçiler de Aralık ayında seçim sandıkları açılmadan önce Batı’nın desteğini almak için çabalıyor.
Batı’nın Libya seçimlerini destekleme şekillerinden biri de ABD’nin konuyla ilgili sunduğu tekliftir. The Africa Report sitesinin yayınladığı belgede, ABD’nin, Libya’daki başkanlık seçimlerinin Aralık ayında tek seferde yapılması yerine 2022 sonbaharında sona erecek iki turdan oluşan bir cumhurbaşkanlığı seçimi teklif ettiği bildirildi. Belgeye göre ABD, bu teklifle, Libya’daki Ulusal Birlik Hükümeti ve diğer siyasi partilerin karşı çıktığı seçim yol haritasını kurtarmayı amaçlıyor.
ABD’nin Libya’ya sunduğu bu teklif, Fransa, İngiltere, Almanya ve İtalya gibi ülkelerle de paylaşıldı. ABD, yaptığı bu teklifte cumhurbaşkanlığı seçiminin birinci turunun parlamento seçimleriyle eşzamanlı olarak 24 Aralık’ta yapılmasına bağlı kalırken, cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci ve son turunun 15 Eylül 2022’de düzenlenmesini önerdi.
Görünüşe göre ABD’nin teklifi Libya tarafından kabul görmedi. Zira Birleşmiş Milletlerin (BM) arabuluculuk yaptığı bu yol haritasının bir sonraki seçimde aday olmalarına engel olacağını gören Libya Ulusal Birlik Hükümeti Başbakanı Abdulhamid Dibeybe ve diğer makam sahipleri, Trablus’taki Libya Devlet Yüksek Konseyi üyeleri de dahil olmak üzere bazı siyasetçilerin Aralık’taki seçimlere açıktan muhalefet ettikleri bir dönemde, seçimlerin vaktinde ve tek seferde düzenlenmesinde ısrar ediyor.
BM’nin gözetiminde düzenlenen, yol haritasını onaylayan ve Dibeybe’yi seçen Siyasi Diyalog Forumu’ndaki müzakereler sekteye uğrarken, Meclis henüz bir seçim yasası onaylamış değil. Bunun sebebi, geçmişte Dibeybe’ye bağlılık gösterenlerin Dibeybe yönetime geldikten sonra tavır değiştirmesidir.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve ile Dibeybe arasında Haziran’da yapılan görüşmenin içeriği hakkında bilgi sahibi iki yetkili, basın yayın organlarına verdikleri demeçte, Dibeybe’nin Macron ile görüşmesinde Aralık’taki seçimlere karşı olduğunu açık bir dille ifade ettiğini söyledi. İki yetkili Dibeybe’nin aynı mesajı diğer ülkelere de ilettiğini ve doğrudan olmasa da seçim takvimine bağlı kalmakta ısrar eden ABD’ye de verdiğini belirtti.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, “ABD’nin amacı Libya’nın egemen, istikrarlı, birleşik, güvenli, yabancı müdahalesinin olmadığı, demokratik yollardan seçilmiş bir hükümete sahip, insan haklarını ve kalkınmayı destekleyen ve sınırları içerisinde terörle mücadele etmeye gücü yeten bir ülke olmasıdır. Seçimler için belirlenen 24 Aralık tarihi hızla yaklaşıyor. Libyalı liderlerin seçim çerçevesi için acilen yaratıcı bir orta yol bulmaya ihtiyaçları var” dedi.
Bu bağlamda Eski İçişleri Bakanı ve Libya’nın önde gelen siyasetçilerden Fethi Başağa, gelecek seçimlerde ABD ve genel olarak Batı’nın desteğini almak için çalışmaya başladı. ABD Adalet Bakanlığı'nın Yabancı Ajanlar Kayıt Yasası FARA'nın internet sitesinde yer alan bilgiye göre Başağa bu amaçla Washington’da lobi faaliyetleri yürüten bir şirketle anlaştı.
Bir lobi şirketi olan BGR Group, Foreign Lobby internet sitesine yaptığı açıklamada, “Başağa, Libya’nın istikrarlı ve refah bir gelecek doğrultusunda doğru yolun üzerinde kalması için önemli bir adım olarak Aralık seçimlerine destek toplamak için çalışıyor” ifadelerini kullandı. Başağa’yı açıktan destekleyen şirket, “Bu meseleyi ABD hükümet yetkililerine ve ABD’deki basın yayın organlarını sunduğunu” belirtti.
BGR Group, açıklamasının devamında, “Başağa’yı temsil etmekten onur duyuyoruz. O, Libya’daki demokratik seçimlerin en büyük savunucularından biridir. Bakan Başağa, Libya için daha iyi bir geleceğe bağlıdır. Biz, ABD’nin gelecek seçimlere yönelik desteğini sağlamaya yardımcı olmak için çabalıyoruz” ifadelerini kullandı.
Libya hükümeti seçim gündemi arasında bir taraftan da Kaddafi döneminde çalınan ülke paralarını geri almak için çalışıyor. Hükümet o dönem çalınan ve dünyanın çeşitli yerlerinde tutulan milyar dolarları geri almak amacıyla Ekim 2020’de ve geçen Mayıs ayında ABD’den bir hukuk firmasıyla anlaşma imzaladı.
ABD Adalet Bakanlığı'nın Yabancı Ajanlar Kayıt Yasası FARA'nın internet sitesinin yayınladığı anlaşma metnine göre, Libya Varlıklarını Geri Alma Ofisi yönetimi, Libya’nın mal varlıklarını geri almada yardımcı olması ve Libya ve Libya halkının lehine uluslararası kurtarma çabalarının yönetilmesine katku sağlaması için 2020’de Ekim ayı sonlarında ABD hükümeti yetkilileriyle temas kurması ve hukuki hizmeti vermesi için bir ABD hukuk firmasını görevlendirdi.

Libya Varlıklarını Geri Alma Ofisi, daha önceki bir açıklamasında şu ifadeler yer vermişti:
“Uluslararası çapta varlıkların geri alınması zor bir çalışma. İhmal edilen ve dağılan varlıkların kapsamının geniş olması ve büyük bir zaman diliminde kazanılan gayri meşru kazanç ve ihmal, Libya halkına geri verilmesi gereken gayri safi milli hasılanın (GSYH) önemli bir bölümünü teşkil ediyorlar. Bu çaba, dava açılması, hükümetin işbirliği, birçok kişi ve kuruluşun yardımını içeren pratik adımların bir araya getirilmesiyle olacaktır. Her durum, tüm dünya geneline odaklanılarak kendi has özelliklerine göre değerlendirilecektir. Kuzey Amerika, Avrupa, Afrika ve Asya dahil olmak üzere dünyanın çeşitli ülkelerinde muhtemel geri alma durumları ve dikkate alınması gereken mevduatlar var. Bu konu üzerinde çalışan herkes, varlıkların geri alınmasında uzmanlaşmıştır.”



Suriye Sahil Olayları Ulusal Soruşturma ve Gerçekleri Araştırma Komitesi, ihlallere karışan 298 şüpheliyi tespit etti

TT

Suriye Sahil Olayları Ulusal Soruşturma ve Gerçekleri Araştırma Komitesi, ihlallere karışan 298 şüpheliyi tespit etti

Suriye Sahil Olayları Ulusal Soruşturma ve Gerçekleri Araştırma Komitesi Sözcüsü Yaser el-Ferhan (Reuters)
Suriye Sahil Olayları Ulusal Soruşturma ve Gerçekleri Araştırma Komitesi Sözcüsü Yaser el-Ferhan (Reuters)

Suriye Sahil Olayları Ulusal Soruşturma ve Gerçekleri Araştırma Komitesi bugün yaptığı açıklamada, şiddet eylemlerine karışan 298 kişinin kimliğini tespit ettiğini ve bin 426 Alevinin ölümüyle sonuçlanan ‘ağır ihlalleri’ doğruladığını belirtti.

Şarku’l Avsat’ın Suriye resmi haber ajansı SANA’dan aktardığına göre, Komite Sözcüsü Yaser el-Ferhan bugün düzenlediği basın toplantısında, komitenin öldürülen bin 426 kişinin isimlerini doğruladığını, bunlardan 90'ının kadın olduğunu, geri kalanların ise siviller ve yerleşim yerleri kuran eski askeri personel olduğunu bildirdi.

Ferhan, komitenin açık kaynaklardan, mezar kayıtlarında veya görgü tanıklarının ifadelerinde yer almadığı için doğrulamadığı ek ölü sayıları öğrendiğini söyledi. Komite ayrıca, bazıları sivil, bazıları da hükümet güçleri mensubu olan 20 kayıp kişi hakkında da bilgi aldı.

Ferhan, komitenin, dijital delillerin incelenmesi, resmi ve sivil makamlarla yapılan görüşmeler ve yazışmalar da dahil olmak üzere çeşitli yollarla faillerin tespitine odaklandığını ifade etti.

Komitenin ihlallere karıştığından şüphelenilen 298 kişinin kimliğini tespit ettiğini ifade eden Ferhan, Sahil Olayları Ulusal Soruşturma ve Gerçekleri Araştırma Komitesi’nin Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'nın sivillerin korunması ve yasalara uyulmasına odaklanan bir dizi tedbir ve talimatına dikkat çektiğini kaydetti.

Ferhan, “Komite, görevini yerine getirirken genel izleme, bilgi toplama ve soruşturma yöntemlerine dayandı. Bu çalışmalar, yetki alanı çerçevesinde mekânsal olarak Lazkiye, Tartus ve Hama illerinde; zamansal olarak ise mart ayı başında meydana gelen olaylar ve sonrasını kapsayacak şekilde yürütüldü. Ayrıca, olayların meydana gelmesine yol açan koşul ve etkenleri araştırmak, sivillerin maruz kaldığı ihlalleri ve kamu kurumlarına, güvenlik ve ordu mensuplarına yönelik saldırıları soruşturmak, her bir olayın sorumlularını belirlemek ve suçluluğu kanıtlananları yargıya sevk etmek de komitenin çalışma kapsamına dâhildi” ifadelerini kullandı.

dfgthy
Lazkiye'deki bir güvenlik görevlisi (Arşiv – Reuters)

Ferhan, komitenin Suriyelilerle doğrudan ve medya aracılığıyla şeffaf bir şekilde iletişim kurduğunu, çeşitli sivil ve toplumsal taraflarla, meslek birliklerinin temsilcileriyle, elitlerden, eşraftan ve ileri gelenlerden birçok şahsiyetle çok sayıda ve faydalı toplantılar gerçekleştirdiğini açıkladı.

Komitenin raporunu tamamladığını ve eş-Şera'ya teslim ettiğini belirten Ferhan, güney bölgesindeki olayların raporun tesliminin açıklanmasını geciktirdiğini ifade etti.

Komitenin 33 bölgeyi ziyaret ettiğini, olay yerlerini incelediğini, mezarlıkları ve çoklu defin alanlarını denetlediğini ve gözlemlerini muhtarlar, din adamları ve çok sayıda aile temsilcisinin huzurunda anlattığını belirten Ferhan, komitenin her bir kasabada onlarca şahsiyetle çeşitli toplantılar düzenlediğini de belirtti.

Ferhan, komitenin ayrı oturumlarda aile üyelerinin tanıklıklarını dinlediğini ve 452'si cinayet, 486'sı silahlı soygun, hırsızlık, ev ve dükkanların yakılması veya işkenceyle ilgili olmak üzere 938 ifade aldığını söyledi.

Ferhan, ifadelerin yazıya dökülmesinde komitenin, etkilenen Alevi toplumundan yedi uzman hukuk asistanından ve er-Rusafa'daki duruşmalara katılan kurbanların ailelerinden üç kadından yardım aldığını bildirdi.

Ferhan ayrıca, komitenin resmî kurumlardaki görevlilerden 23 brifing ve açıklama dinlediğini, tutuklanan şüphelilerin sorgulandığını ve yargıya sevk edilmeleri için gerekli tedbirleri aldığını kaydetti.

Komite, Birleşmiş Milletler’deki (BM) ilgili uluslararası taraflarla yoğun istişarelerde bulunduğunu açıkladı. Bu kapsamda, BM İnsani İşlerden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı, BM Uluslararası Bağımsız Suriye Araştırma Komisyonu Başkanı, BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Ofisi, BM Suriye Özel Temsilciliği Ofisi, İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) ve Uluslararası Af Örgütü ile üst düzey toplantılar gerçekleştirdi. Komite, bu toplantılarda, soruşturmalarda mümkün olan en iyi yöntem, standart ve prosedürlerin nasıl benimsenebileceğini tartıştı.

Ferhan, “Geçtiğimiz 6 Mart’ta rejim kalıntıları geniş çaplı saldırılar düzenledi. Ağır, orta ve hafif silahlarla ordu ve genel güvenlik merkezlerini, kontrol noktalarını ve devriyeleri hedef aldılar, ana yolları kestiler. Komitenin ulaştığı bilgilere göre, Lazkiye, Tartus ve Hama illerinde iç güvenlik güçleri ve orduya mensup 238 genç öldürüldü” ifadelerini kullandı.

Ferhan sözlerine şöyle devam etti: “Bunların bazıları, silahlarını bırakmalarına rağmen öldürüldü; bazıları ise yaralı halde tedavi görürken öldürüldü; diğerleri ise esirken infaz edildi. Rejim kalıntıları, ölenlerin bir kısmını toplu mezara gömdü. Ayrıca kamu yollarını ve hastaneleri hedef aldılar, altı hastaneyi hizmet dışı bıraktılar ve komitenin kaydını tutamadığı bazı Sünni sivilleri öldürdüler.”

Kurbanların ailelerinden, bölge halkından ve kamu çalışanlarından alınan ifadeler, gözaltındaki kişilerin sorgu tutanakları, dijital kanıtların incelenmesi ve diğer delil ve bulgular doğrultusunda komite, yasa dışı silahlı isyancı gruplara (rejim kalıntıları) katıldığı düşünülen 265 potansiyel şüphelinin ismine ulaştı. Bu kişilerin ağır suçlar ve ciddi insan hakları ihlallerine karıştığına dair makul gerekçelerin bulunduğu belirtildi.

Ferhan, “Bu olaylar sırasında ve sonrasında rejim kalıntıları bazı şehir, kasaba, köy ve yolları tamamen ya da kısmen ele geçirdi. Geriye kalan devlet kurumlarını kuşatarak Suriye’nin sahil bölgesini geri kalanından ayırmayı hedeflediler. Amaçları, eğitimli ve birbirine bağlı gruplar tarafından dikey ve yatay örgütsel bir yapıyla planlanan, finanse edilen ve uygulamaya konulan bir Alevi devleti kurmaktı” şeklinde konuştu.

Suriye kıyılarında yer alan Tartus ve Lazkiye, mart ayında devrik lider Beşşar Esed'e bağlı gruplar ile ülkenin yeni yönetimine bağlı güvenlik güçlerinin saldırılarına sahne oldu. Gruplar yaptıkları açıklamada, Suriye'yi mevcut yönetimden ‘kurtarmak’ istediklerini duyurdu. İki taraf arasında çıkan çatışmalarda her iki taraftan da yüzlerce kişi öldü ve yaralandı.