Araştırma: Yılanlar dinazorların neslinin tükenmesinden sonra evrim geçirdi ve çoğaldı

Yılanlar ekosistemlerin sağlığı için son derece büyük bir önem teşkil ediyor (Reuters)
Yılanlar ekosistemlerin sağlığı için son derece büyük bir önem teşkil ediyor (Reuters)
TT

Araştırma: Yılanlar dinazorların neslinin tükenmesinden sonra evrim geçirdi ve çoğaldı

Yılanlar ekosistemlerin sağlığı için son derece büyük bir önem teşkil ediyor (Reuters)
Yılanlar ekosistemlerin sağlığı için son derece büyük bir önem teşkil ediyor (Reuters)

Yeni bir araştırma, yılanların kısmen de olsa bir asteroidin Dünya ile çarpışması ve dinozorları yok etmesi sebebiyle evrim geçirdiklerini, çoğaldıklarını ve hayatta kalma yeteneği kazandıklarını belirtti.
İngiltere merkezli BBC’ye göre, dinazorların nesli 66 milyon yıl önce bir asteroitin Dünya’ya çarpmasının ardından tükendi. Zira bu çarpışma büyük bir yıkıma neden oldu. Depremler, tsunamiler ve orman yangınları çıktı ardından gökyüzünü kaplayan kül bulutları güneşi gizledi ve bitki ve hayvanların tahminen yüzde 76’sı yok oldu.
Ancak bilim adamları, bu yıkıma rağmen diğer bazı memelilerin, kuşların, kurbağaların ve balıkların yanı sıra yılanların hayatta kalmayı başardıklarını söylüyorlar.
İngiltere bulunan Bath Üniversitesi’ne bağlı bilim adamları, hayatta kalan az sayıdaki yılan türlerinin, Dünya’yı vuran felaketin ardından gelen depremlerin sonrasında yeraltında saklanıp uzun süre yiyeceksiz kalarak evrim geçirdiklerine ve çoğaldıklarına inandıklarını belirtiler.
Sonrasında ise, yeni koşullara adapte olan yılanlar dünyaya yayıldılar ve günümüzde bilinen 3 bin veya daha fazla sayıdaki türlere dönüştüler.
Çalışmayı yöneten Dr. Catherine Klein şunları söyledi:
“Yılanlar bu zorlu çevreye adapte olabildiler. Besin sıkıntı sebebiyle, felaketten sonra karanlıkta yiyecek arama ve avlanma yeteneklerinin hayatta kalmalarında büyük bir fayda sağlamış olması mümkün.”
Klein “Bu asteroit Dünya ile çarpışmasaydı, yılanların bugünkü oldukları duruma ulaşmamış olacaklarını düşünüyorum” ifadelerini sözlerine ekledi.
Araştırmada yer alan Dr. Nick Longrich ise büyük orandaki nesil tükenmelerinin ardından gelen dönemlerdeki evrimlerin “en şiddetli ve en iyi hallerde” olduğunu belirtti.
Yılanlar ekosistemlerin sağlığı için son derece önemliler ve zararlı böcekleri kontrol ederek insanlığa yardımda bulunurlar. Ancak insanlığa karşı verdikleri mücadele sebebiyle birçok türü yok olma tehdidi ile karşı karşıya kalıyor.



"Asya tek boynuzlu atı"nın genom haritası ilk kez çıkarıldı: Yok olmalarını engelleyebilir mi?

Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)
Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)
TT

"Asya tek boynuzlu atı"nın genom haritası ilk kez çıkarıldı: Yok olmalarını engelleyebilir mi?

Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)
Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)

Son derece nadir rastlanan "Asya tek boynuzlu atı" saolanın ilk defa genom haritası çıkarıldı. Yeni çalışma nesli kritik tehlike altındaki türün yaşamasını sağlayabilir. 

İlk kez 1992'de tanımlanan saola (Pseudoryx nghetinhensis), en yakın zamanda keşfedilen büyük memeli türü. Vietnam ve Laos'un dağlık ormanlarında yaşayan bu sığır türü, boynuzlarının yanı sıra çok nadir görülmesi nedeniyle "Asya tek boynuzlu atı" diye biliniyor.

Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği'ne (IUCN) göre nesli kritik tehlike altındaki bu türün 100'den daha az üyesi kaldığı tahmin ediliyor. Üstelik en son 2013'te görülmesi, soyunun çoktan tükenmiş olabileceği ihtimalini de gündeme getiriyor. 

Uluslararası bir araştırma ekibi, avcıların evlerinden toplanan saola kalıntılarından alınan parçaları analiz ederek 26 saolanın tam genomunu çıkardı. Türünün ilk örneği olan bu çalışma, saolanın geçmişini anlama ve geleceğini güvence altına alma yolunda kritik bilgiler sundu. 

Bulguları hakemli dergi Cell'de 5 Mayıs Pazartesi günü yayımlanan çalışmaya göre saolalar 5 bin ila 20 bin yıl önce iki ayrı popülasyona ayrılmış. 

Makalenin başyazarı Genís Garcia Erill "Saolanın önemli genetik farklılıklara sahip iki popülasyona ayrıldığını görmek bizi epey şaşırttı" diyerek ekliyor: 

Bu daha önce hiç bilinmiyordu ve genetik veriler olmadan bilmemizin yolu yoktu. Bu önemli bir sonuç çünkü türün genetik varyasyonunun nasıl dağıldığını etkiliyor.

Bilim insanları ayrıca iki popülasyonun da Son Buzul Çağı'ndan itibaren azaldığını saptadı. Ekip, toplam saola nüfusunun 10 bin yıldır hiçbir zaman 5 binin üstüne çıkmadığını tahmin ediyor.

Bu durum, iki grubun da genetik çeşitliliğini kaybettiği anlamına geliyor. Ancak her biri genetik kodlarının farklı kısımlarını kaybetmiş. Araştırmacılara göre bu, nesillerinin tükenmesini önlemede kritik bir rol oynayabilir. 

Garcia Erill "Bir popülasyonda kaybolan genetik varyasyon diğerini tamamlıyor. Yani eğer bunları karıştırırsak, diğerindeki eksiklik giderilebilir" diye açıklıyor.

Bilim insanları saolaların hayatta kalması için esaret altında çiftleşmelerini sağlayacak bir program geliştirmeye çalışıyor. Yeni çalışmayı yürüten ekibin hesaplamalarına göre böyle bir program, tükenme riski karşısında en etkili çözümü sunuyor. 

Çalışmanın bir diğer yazarı Rasmus Heller şöyle diyor:

Gelecekteki bir popülasyonun temelini oluşturmak için en az bir düzine saolayı (ideal olarak her iki popülasyonun karışımı) bir araya getirebilirsek, modellerimiz türlerin uzun vadede hayatta kalma şansının yüksek olacağını gösteriyor.

En son 2013'te görülen bir türün 12 üyesini bulmak zorlu bir iş. Ancak araştırmacılar, yeni çalışmanın bu sorunu çözebileceğine inanıyor. Saolanın genetik haritasının çıkarılması, daha kapsamlı arama çalışmalarının önünü açabilir. 

Makalenin yazarlarından Minh Duc Le, "Birçok araştırmacı, suda ve hatta aynı habitatta yaşayan kan emiciler olan sülüklerde, saola DNA'sının izlerini bulmayı deneyip başaramadı" diyerek ekliyor:

Bu tekniklerin hepsi küçük DNA parçalarını tespit etmeye dayanıyor ama artık saola genomunun tamamını bildiğimize göre, bu parçaları bulmak için çok daha geniş bir el kitabımız var.

Independent Türkçe, Science Alert, Phys.org, Cell