Macron’un 2017 yılında cumhurbaşkanlığa seçilmesinden bu yana Fransa, büyükelçilerini yalnızca iki kez geri çağırdı. İlkinde, Şubat 2019'da, İtalya Başbakan Yardımcısı (şu anki Dışişleri Bakanı) Luigi Di Maio’nun, Fransa’nın “provakatif bir hareket” olarak tanımladığı “sarı yelekliler” hareketinin temsilcileri yaptığı görüşmeyi protesto etmek için Fransa, Roma Büyükelçisi Christian Masset’i geri çağırmıştı.
İkincisinde ise geçen Ekim ayında Fransa, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eylemlerini ve onun “Macron’un akıl sağlığını” sorguladığı, Fransa’nın, cumhurbaşkanına karşı “aşağılayıcı” ve “kabul edilemez” bulduğu açıklamaları kınamak için Ankara Büyükelçisi Herve Magro’yu geri çağırmıştı.
Fransa’nın büyükelçileri geri çağırması, istisnai bir durum olduğu için kışkırtıcı girişimlerin neden olduğu bir öfke durumunu, hatta diplomatik öfkeyi sembolize ediyor. 16 Eylül’de ABD, Birleşik Krallık ve Avustralya arasındaki “stratejik ortaklık” haberleri ve bunun sonucunda Avustralya’nın, Paris ile yeni nesil 12 konvansiyonel denizaltı alımı için imzaladığı 56 milyar avro değerindeki “Yüzyılın Anlaşması”nı feshederek nükleer güçle çalışan Amerikan yapımı denizaltılar alacağı bilgileri gündeme düştü. Cumhurbaşkanı Macron, Fransa’nın Hint-Pasifik bölgesindeki temel çıkarlarına aykırı, büyük diplomatik, stratejik ve ekonomik öneme sahip bu konu hakkında sessizliğini korudu.
Paris, Savunma Bakanı Florence Parly tarafından desteklenen Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian'ı ön plana çıkardı, çünkü sözleşme, onun Eski Cumhurbaşkanı François Hollande'ın birbirini izleyen hükümetlerinde beş yıl boyunca Savunma Bakanı olarak görev yaptığı sırada imzalandı. Bu nedenle sözleşmenin feshi kendisi için kişisel bir başarısızlık ve Avustralya ile yaptığı yorulmak bilmeyen çabalarının boşa gitmesi olarak kabul edilebilir. Le Drian, Avustralya’nın sürpriz kararını "arkadan bıçaklanma" olarak değerlendirerek sabahın ilk saatlerinden itibaren ne kadar kızgın olduğunu gösterdi. Başkan Biden'ın performansını, Atlantik'in her iki yakasına dayalı ittifak ve ortaklık ilişkilerinde nezaketsizlik ve küçükseme açısından selefi Donald Trump’ın performansına benzetti. Le Drian'ın Washington ve Canberra'daki büyükelçiler, Philippe Etienne ve Jean-Pierre Thebault'un "istişare için" hemen geri çağrılmasını içeren açıklamasında, bunun Başkan Macron'un doğrudan talebi üzerine yapıldığını söylemesi dikkat çekiciydi. Açıklamada yer alan, güçleri ve titizlikleri ile öne çıkan ve Fransa'nın müttefik olduğu iki ülkeye yönelik oldukları düşünüldüğünde şaşırtıcı görünen kelime ve ifadelere dikkat etmek gerekir. Bu iki ülkeden ilki, Fransız Kraliyet güçlerinin, İngiliz sömürgecilerine karşı kendilerine yardım ettikleri ve bu sebeple henüz bir devlet olarak kurulmasından önce tarihsel bir bağının bulunduğu Amerika Birleşik Devletleri.
Normandiya bölgesini (Fransa'nın kuzeybatısı), özellikle Nazi işgaline karşı yapılan çıkarma savaşlarında şehit düşen ABD askerlerinin buradaki mezarlarını ziyaret etmek, iki ülke arasında kan ile kurulan bağların önemini anlamak için yeterli. Ayrıca Paris ve Washington, NATO'nun başlıca üyeleri, siyasi ve diplomatik ortaklar ve Güvenlik Konseyi'nin kilit üyeleri.
İkinci ülke olan Avustralya ise, Güney Pasifik Okyanusu’ndaki bir ada grubu olan Yeni Kaledonya’daki Fransız topraklarına yakın olması sebebiyle kendisiyle ilişkilerini güçlendirmek için elli yıla yayılan “Yüzyılın Anlaşması”na bel bağlayan Fransa adına çok önemli bir ortak.
Son yıllarda, iki taraf arasındaki ziyaretler çoğaldı ve Avustralya, Çin’in büyümesiyle başa çıkmak için oluşturulan yeni stratejik ortaklığın ve bu bölgede olup bitenlerle doğrudan ilgilenen Paris’in benimsediği savunma diplomasisinin temel direklerinden biri haline geldi.
Le Drian, açıklamasında, “Cumhurbaşkanı'nın talebi üzerine Fransa'nın ABD ve Avustralya büyükelçilerinin istişare için geri çağrılmasına karar verildi. ABD ve Avustralya’nın 15 Eylül'deki açıklaması, bu ağır istisnai kararı haklı çıkarıyor. 2016 yılında Avustralya ve Fransa arasında imzalanan denizaltı satış sözleşmesinin feshedilmesi ve gelecekte nükleer enerjili denizaltılar edinmek için ABD ile yeni bir ortaklığın duyurulması, müttefikler ve ortaklar arasında kabul edilemez eylemlerdir. Bunun, ittifaklar ve ortaklıklar konusundaki anlayışımıza ve Hint-Pasifik bölgesinin Avrupa için önemine dokunan sonuçları olacaktır” ifadelerini kullandı. Görüldüğü gibi Paris, ABD ve Avusturya’nın gerçekten yanlış yapması sebebiyle yeni ortaklıkta üçüncü taraf olan İngiltere'ye hiç değinmedi bile. Avustralya, teknik gecikmeler yaşamasına rağmen uygulanmakta olan devasa ve büyük bir sözleşmeden vazgeçtiği ve Paris'e sözleşmeyi feshetme arzusunu bildirmediği için yanlış yaptı. Fransa’nın ticarette nezaketsiz ve eylemlerinde bencil olduğunu düşündüğü ABD ise, Fransa ve Avrupa Birliği için siyasi, güvenlik, stratejik ve ekonomik olarak son derece önemli gördüğü bir bölgede Fransa’nın büyük ve temel bir işbirliği programını sabote ettiği için yanlış yaptı. Örneğin, bu bölgedeki Avrupa yatırımları son yıllarda 12 bin milyar doları buldu. Ayrıca özellikle Çin'e karşı kurulan bu "Yeni Ortaklık", Fransa ve AB’yi denklemden çıkarmayı ve 3 Anglo-Fonya ülkesine odaklanmayı hedeflemiş görünüyor.
Resmi Fransız kaynaklarına göre, Başkan Biden'ın geçen Haziran Brüksel'de düzenlenen NATO zirvesi sırasında Çin ile olan çatışmada Avrupalıları harekete geçirmeye çalışmasına rağmen bugün Avrupa’nın çıkarlarını dikkate almaması son derece şaşırtıcı. Gerçek şu ki, Fransa ve Almanya'nın başını çektiği bir dizi Avrupa ülkesi bu Biden’ın Çin ile mücade direndi. Cumhurbaşkanı Macron, Biden’a muhalefetini ünlü bir cümleyle dile getirmişti: “NATO Çin ile ilgilenmiyor, yoksa NATO’nun dayandığı coğrafi harita bazı yanlışlar barındırır”. Tesadüfen, yeni ortaklığın duyurusu, Avrupa Birliği Çin ile ilişkilere yönelik yeni planlarını açıklama sürecindeyken gerçekleşti. Bu planın en önemli yönü, çevre ve korunması alanlarında işbirliği, siber araştırmalar ve tartışmalı dosyalar ve insan hakları konularında iş birliği konularına odaklanmak. Ancak Avrupalılar, ABD’nin sınıflandırması gibi Çin’i “küresel bir rakip” olarak tanımlamadılar.
Paris'teki gözlemciler, Washington ile yaşanan mevcut krizin, Washington ve Londra'nın, "nükleer ve kimyasal" kitle imha silahları sakladığı bahanesiyle Irak'ın işgaline karar verdikleri 2003 yılında, Paris ile Washington arasında patlak veren krizi anımsattığına inanıyorlar. O sırada, eski Gaullist Başkan Jacques Chirac'ın döneminde Paris, bu anlamda BM Güvenlik Konseyi'ne sunulan herhangi bir karara karşı eleştiri (veto) hakkına başvurma tehdidinde bulunmuştu. İşgal, Birleşmiş Milletler'den yeni bir karar alınmadan gerçekleşti. Sonucunda Amerikan-Fransız ilişkileri koptu ve Fransız mallarını boykot etme çağrıları yapıldı.
Herkes, Amerikalıların patates kızartmasının adını "Fransız Patates (French Fries)" yerine "Özgürlük Patatesi (Freedom Fries)" olarak değiştirdiğini hatırlar. Bugünkü sorular ise, Paris'in Canberra ve Washington'a karşı ne tür tedbirler alacağına odaklanıyor.
Avustralya tarafında iki şey dikkat çekici; Birincisi, Paris, Avrupa İşleri Bakanı Clement Bonn'un işaret ettiği ve Avrupa Dışişleri Bakanı Josep Borrell'in desteklediği Avustralya ile Avrupa Birliği arasında bir serbest ticaret anlaşmasını engelleyerek Avustralya’yı, Avrupa desteğini kesmekle tehdit ediyor. İkincisi, Fransız şirketi Naval Group, sözleşmenin feshi nedeniyle tazminat talep ediyor. İki taraf arasında bu tazminatların değerlendirilmesi için müzakerelerin hızlı bir şekilde başlaması bekleniyor, ancak yüz milyonlarca avroluk tazminat rakamlarından bahsediliyor. Washington'a gelince, ABD yönetiminin aktif olarak arayı düzeltmeye çalışması dikkate değer. Fransa'nın Washington Büyükelçisi Philippe Etienne, iki kez Beyaz Saray'a davet edildi, Savunma Bakanı Lloyd Austin de Fransız meslektaşı Florence Parly'yi aradı. Tüm bu temaslar, iki taraf arasındaki ilişkilerin derinliğini ve sağlamlığını vurguluyor. Hiç şüphe yok ki, önümüzdeki hafta Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun yıllık çalışmalarının başlaması vesilesiyle daha fazla temasa yaşanacak. Bakan Le Drian da New York'ta olacak. Bu çerçevede bir dizi Fransız-Amerikan ikili görüşmelerinin gerçekleşmesi bekleniyor. Bugüne kadar, Başkan Macron'un New York'a gideceğine dair bir açıklama yapılmadı. Bu adım atılırsa, mevkidaşı Biden ile görüşmesi muhtemel ve iki ülke arasındaki ilişkiler de doğal olarak tartışma konuları arasında yer alacak.
Avustralya, ABD ve İngiltere arasındaki AUKUS anlaşması
Avustralya Başbakanı Scott Morrison, ABD Başkanı Joe Biden ve İngiltere Başbakanı Boris Johnson tarafından 16 Eylül’de düzenlenen sanal ortamdaki toplantıda imzalan anlaşma, Avustralya ve Fransız Naval Group tarafından 2016 yılında imzalanan ve 12 geleneksel dizel elektrikli denizaltı inşasını öngören, 90 milyar Avustralya doları (66 milyar ABD doları) tutarındaki sözleşmeyi iptal ediyor.
Anlaşmaya imza koyan üç ülkenin isimlerinin İngilizcedeki kısaltmasından oluşan “AUKUS” anlaşmasından dolayı Fransız Naval Group yapılan anlaşmanın iptaline Fransa tarafından sert tepki gösterilmişti.
Anlaşmanın iptalini "ihanet" olarak değerlendiren Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian ise, "sırtımızdan vurulduk" ifadelerini kullanmıştı.
Bakan Drian, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un talimatıyla Fransa'nın Canberra ve Washington Büyükelçilerini danışmak amacıyla acilen geri çağırma kararı aldıklarını açıklamıştı.
Fransa Dışişleri Bakanı Le Drian önümüzdeki hafta New York’ta ABD’li mevkidaşı ile görüşecek
Fransa Dışişleri Bakanı Le Drian önümüzdeki hafta New York’ta ABD’li mevkidaşı ile görüşecek
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة